FAOR AM “Bir adam yaratmak,, piyesi dolayısile... Yazan: Asaj Halel Çetebi , Şatr Necib Faml Kısaküreğin ay. Tardanberi üzerinde neşriyat yapılan “Bir Adam Yaratmak” piyesi geçen hafta oynandı ve tahmin edildiği gi bi ve haltâ bütün tahminlerin üs- tünde fevkalâde bir alâka ve rağbet gördü. Aşağıdaki yaşı, bu piyes do- dayısile, mistik sahada, Mevldna kakkındaki etüdlerile maruf Asaf Balet Çelebi tarafından kalıme a- Tmmışter ve piyesi bihakkin anlıya. vak seyreden, dinliyen ve düşünen bir münevverin ihtisaslarına tercü. man olmaktadır. Geçen yaz Beylerbeyinde Necfb Fa. Bl'ın yazarken bana okuduğu piyesi. min bazı parçalarını dinlerken büyük bir hayranlığa düşmekle beraber ese- rin temsili halk üzerinde nasıl bir te- Bir bırakacağı bususunda mütereddid. dim. İtaraf etmeliyim ki bir (erise in- tellectnelle) in bu kadar kuvvetli, sa. mimi ve hakiki ifadesini yalnız piyes tarzında değil, hattâ tanınmış büyük romanlar etrafında da görmemiştim. Bunu halkın değil, fakat ancak bir (Elite): tabakasının, ancak (intellec. tuelle) olan ve bittabi mahdud bir zümrenin anlıyabileceğine kanidim. Hiç şüphesiz ki eser yalnız Türk ede. biyatı için değil, dünya edebiyatı için de derin ve ağırdı. Yük bir ..."25:’.'. tçesslifle haber 'al- dığım çok aziz dostum - (Edmond Baussey) in eserin tercümesile uğraş- tığımı duyduğum zaman, bunu pek yo. rinde değerli bir hareket ölarak telâk. ki etmiştim. Fakat bizde, temsll sâ. hasında nasıl kargılanacağını bilemi. yordum ve doğrusunu söylemek lâzım- gelirse hattâ biraz da korkuyordum. Ve bu piyesi düşünürken büyük şairin (Kop dağında bir dükkân) 1 hatırıma geliyordu. Nihayet geçen hafta tiyatroya akm eden halkın tehacümünden ve saatler- 66 evvel bilet almak için gelenlerin ala- mayıp da polis vasıtasiyle dağıtılma. sına lüzüum görülmesinden sonra ov. velki düşüncelerimde fazla titiz oldu. Bumu anladım. Geçen akşam şairle beraber, dostlarımdan ESEYAN da Arnamıtlık Kralı Zoğomun Üç kiz kar. deşinin Nevyorka gittiğini yazımıştık. Pronsesler orada gaszetecilerin ve me- raklıların nasarı dikkatlerini celbet. memek için siyah gözlük kullanmaya meobur olmuşlardır. Resimde prenses. leri, kendilerini Amerikaya götüren Konti di Bavoya vapurunda yörlüyor. SUNUZ. -.. dahil olduğu halde, efkârı âmmede ih. tiâl doğuran bu mühim olduğu kadar da meşhur piyesi görebildim. Daha birinci perdenin bazı kısımlarmda ye- tinde duramıyan ESEYAN imuttasıl “olumu dürterek yavaşça: "c'est formi. dable!” diyor, heyecanını ketmedemi, yordu. Birinci perdeden çıktığımız za. man ben de çok müteheyyiçtim. ESE, YAN'la göz göze gelerek eserin en çok kuvvetli tarafları hakkında kesik ve takdirkâr elimleler söylüyorduk. İkin. ci perdede, etralımızdaki localardan ve parterdeki halkım arasından boğuk hıçkırıklar geliyordu. Bir an dönüp ESEYAN'a baktım. o kadar - kendin- den geçmişti ki, heyecanı şimdi daha büyüyerek bir uyuşukluk haline gel- tmiş ve kımıldamadan, nefes almadan sahneye bakıyordu. İkinci perdenin sonunda benim de başımm döndüğünü ve sesimin kısıldığını hissetmiştim. Eserin sonunda ise tam (stup&factlon) halindeydim. Şüphe yok ki piyes çok kesif ve mü- dil fikirlerle doluydu; fakat buna rağ. men ayni zamanda hareketliydi de.. İşte bu iki mühim unsuru eserinde Amalgame oden sihirbaz . sanatkdrın halk üzerindeki muvaffakıyeti de bu. radan geliyordu. Halk sürprizlerle do. Iu olan büu eserden azam! bir heyecan duymaktaydı. Hüsrev (Ertuğrul Muh- sin) revolveri alıp da piyesteki kaza- Ve onu masâya bırakmasiy. le sönen bir balon gibi İnmiş, ikinci defa alıp da bu sefer kazaen halaza. desiri vurunca dehşetli bir teheyyüce kapılmıştı. Mevzu ne lursa olsun ben b*>1 görmüyordum, Benim heyeca, nım hâdiselerden değil, bizzat şairi de tehyie eden ulvi ruhtan, eserin mistik manasından geliyordu. Sonlarına doğ. ru artık fikirler kadrosundan çıkmış- tı: — "Sebeb de dediğin nedir? Bir hiç!” "Bu nası: güneş ki kendiai yok. Dalgalarda aksi var,, ilâh... Eserin içinde, cehennem kuyusu gi- bi kanayıp taşan ıstırab, beşeri ve alelâde ıstırablardan değildi. Gaybe ve fevkalâdeye inanan bir ruhum, bir aynadan akseden gölgesini görmesin- den doğan, fevkalbeşerlikte aczi anlı. yan, aczinde kudret gören, Sagyamoni ve Hallac gibi beşeri kalifikatifile ya. şamakta ıstırabı hisseden bir varlığın buhranı idi. Şairin (subeoncient) ınde değil, (au.delâ) sında, mevcudiyetinin en harim yerinde hissettiği 1stıraptı. Herhalde ruhunun aksini gözlerimi. zin aynasında o kadar iyi canlandır- mıştı ki, bu reflet'ler yalnız mahdut dostlarının içine giren bir ziya huzme- si değil, fakat ona bakan ve görmek küdretine az çok malik olan her gözü, her basiret gözünü, kabiliyetine göre a veya çok kamaştıran bir nur olmuş- tu. İşte beni hayretten donduran bu *giklarım verdiği azami heyecandı. Bana öyle geliyor ki Necib Fazıl, da. ha bitmiyen ve uzun bir parça olan (Senfoni) $iirini daha'iyi duymak için böyle bir piyes yazım'gur. Onun kar: gisina geçip kendi ruhundan çıkıp yi. ne kendi ruhuna dökülen bir vecd. İçi. ne gömülerek hu şilri bitirecek. Yal- nız en büyük şair olduğfuna inandığım Necib Faz:l'ı bugün de en büyük bir tiyatro muharriri olarak görüyorum ABSAP HALET ÇELEBİ birden Kt (: Kati tedavi Bi m siniş hastalığ Doktor tedavi edebildi mi? — Doktar fevkalâde imiş, azizim, bir tok Sözle karımı iyi ediverdi, Şim. di ne siniri var, ne de asabiliği.. —— Nedir © göz? — “Bütün bunlar ihtiyarlık alâmet- | - leri,, deyince karım iyileşti. — Bu usul sayesinde imkâmı yok parmak izlerile bisi yakalıyamazlar. Müsrif kadın Arkadaşına dert yandı: — Karım çok iyi kadım. Temiz kalp- H, iyi ahlâklı, uysal, ev hanımı, sadık.- Fakat bir kusuru var ki mühimi: Çok <— Ya., Çok mu para istiyor? — Ne diyorsun? Bir gün bir lira, iki gün sonra Üç lira, beş lira, velha- sıl mütemadiyen istiyor. — Ne yapıyor acaha bu kadar para- y? —- Bilmem. Hiç verdiğim yok ki... dala mıyım? — Bümem efendim, buraya biliyor- sunuz ki daha dün geldim. _.Ww-. SAB ŞA b —&— ĞS V A Polis «« Korsa ilânının önünde ne yapıyorsunuz öyle? — Korsa ilâmı mı? Halbuki ben onu pencerede bir kadın sanıyordum! — İngiliz karikatürü — Tımarhanede Gazeteci, timarhaneyi geziyordu. Bir aralık delilerden biri zavallımın Üüzerine atıldı ve yumruklamağa baş- ladı, Güçbelâ kurtardılar, Mücssese baş hekimi gazeteciye: — Geöçmiş olsun, dedi, bu kovuşta görülecek başka bir şey kalmadı. Şim. di size azgın delileri göstereyim. —— Yaramaz! neden küçük kardeşi- ne kurutma kâğıdı yediriyorsun? '—Nıymyımund—'lhw ll Doktor — Nasıl, todavim fayda ve. riyor değil mi? - hse'a Hasta — Evet doktor, teşekktir ede- rim, Hafızam epey kuvvetlendi. Şimdi *bir gey unuttuğumu hatırlıyorum. Fa- kat ne unuttuğumu hentiz bulamıyo. rum. Acemil avukat Hukuktan yeni çıkmış ve stajını he- nüz bitirmiş olan avukat ilk davasında maznunun müdafaasını — yapıyordu. Şöyle dedi: — Beni müdafaa vekili seçmiş olan maznunun tam manasile akıllı olama. dığı kanaatini edindim, Müşahede al- tma altnmasını ve ona göre hakkında bir hüküm verilmesini talep oderim. Sllet kontrolü Umuümi harpte Mudanya - Bursa treni yokuşta nefesi kesilerek zınk di. ye duruvermişti, Yolcular inip treni itmeye koyuldular. Biraz düzlüğe çı- kınca tekrar vagonlarına geçecekler. di. Kontrol memuru yolcular arasın . daz bir adamın bhalini beğenmedi, ya. mina yaklaşıp sordu: — Sizin biletiniz var mı? Yolcu biletini gösterdi. Kontrol me. iz! dedi. — Neden, biletim var ya... — Var ama Uçüncü mevki, halbuki siz birinci mevki bir vagonu itiyorsu- -— İngilisce dersine ivi çalış oğlum, | kuz) dünyanın yarısı ingilizce komuşuyor, — Bu kadarı kdfi gelmiyor mu ba- ba? Rahat bir iş Çoktanberi işsiz kalmış olan arka daşını sokakta görünce merhabelaş tıktan sonra sordu: —- Ne var; ne yok? İş buldun mu? — Buldum, hem 'de mükemmel bir iğ. — Narede çalışıyorsun? — Bir domino fabrikasında daminö- ların üstünü işaretliyorum. — Bugün fabrika paydos mu? Ne- den gitmedin? — Fabrika- çalışıyor ama bugün “hep beyaz,, lar yaptlıyor! ; — Daktilo ile pek çabuk yazamam. 7 a a _DART»-— 1958 Çü S. > eÜ d'l d Doktor Doktorun kapısını, zili kop - F mış gibi çaldı. İçeri girip salona © nınca doktor sordu: ü — Muayene saatlerimin ikiden bett 4 kadar olduğunu bilmiyor mu idini? Hasta cevap verdi: 4 — Ben biliyordum doktor, fakat bEl ni 1sıran köpek bilmiyordu! Borç W Kayıkla gezmeğe çıkmışlardı. ı.— daşından borç istedi: — Bana yirmi beş lira ver. Ay bi — şında öderim. — Karaya ayak hııırhıml'm j bimi veririm. ” — Neden şimdi değil? — Çünkü yüzmek bilmiyorum. , — Bir saattir önünde dolaşıp dW * duğumuz halde, aldırmadığına bakılıf sa bu adam “ademi müdahale nyu—“' | taraftürı olacak! 4 — Portekiz karikatürlü * A .£ Iktiyar (av hikâyesini mhf’;'â devam öderek) — Böyle bir. m* . vaziyette kalmış olacağınızı tahmiN mlorum: iktiyar ayı beni bir M# sıkıştırmıştı. Bir türlü kaçıp kurti miyordam. — Eskiler alayım! Eski elbist "'*' 4 gapha... .| — Karım bir aydır evde değik ” — yokken bir şoy satamam, A y — Karınız bir aydır evde değil - | W O halde boş rala şişeleri çok ol890 * — rek. Bana biraz kekeme bir patron bW —