c Türkiyenin en uzun boylu adamı Ber Baştarafı 1 tnetde gemi yüalan söylemiş olurum? Zira bu ada- mın başı yokta. Biraz daha dikkat edince başın kapıyı — gecliğini — ve bir hayli yüksekte olan bu kalanın içeri girmek b gin alçalmağa çalıştığını gördüm... Bunları söyliyen, purti vilâyet merkezl- nin kapıcısıdır. Matbanda otürürken Ca- galoğlunda görülmemiş — derecede üzun boylu bir adamın geçtiğini haber verdi- ler. Hemen fotağrafçı ile sokağa fırladık. Doğrusunu söylemek Mzmgelirse, haber weren zatın bu işte biraz mübalâğalı dav randığını zannediyordum. — Cağnloğlunda kısa bir tohkikat, bu görülmemiş derecede grun boşlu adamın perti vilâyet merkezi- »e girdiğini bize öğrelii. — Derhal içeri İdaldık. Yukarı kata çıkan — merdivenin İköşesinde koca bir meşin parçası gözü- İmüzün önünden geçti ve sahanlığın arke- yında kayboldu. Biran şaşaladık ve ayni an içinde yukarı fırladık. Uzun boylü e- İfam, hayretlen ağızları açılmış olan me- mur ve hademslerin arasından — geçerek, İyanındaki zalın deliletile odalardan biri- e kapıdan eğilerek girdi. | Salonda yarım saat kadar bekledik, bu İyırada isminin Ömer olduğunu sonradan öğrendiğim uzun boylu delikanlı dışarı yıklı ve başındaki şapkayı, elini — bavaya kadar kaldırmağa mecbur kalan bir hude- meye verdikten âotra bir başka — odaya girdi. Ne ise, bu odadaki görüşme pek urun gürmedi. Ümer, yanındaki — yaşlıca tatin beraber mütebessim ve birar da çekingen bir tavırla çıkarak merdivenlerden aşağı İndi. Yanlarına kâtıldım, konuşmağa baş- Jadık. Özner Bilecikli tmiş, yanmdaki tat baba bı. Duraya güreşçi olmak niyetile gelmiş. — Kaç yaşındadır? — Ba yıl 17 sine bastı. — Allah bağışlasın! Siz uzun boylu de- Bilsiniz, çocuğunuz hastalandıklan sonra mı uramığa baştadı? — Hamdolsun şimdiye kadar hiç hasta olmadı. Doğuşundanberi akranına alabel- Je hep böyle uzun boyludur. — Başka çocuklarınız var ı? — Bir oğlum daha var, fakat onun boyu Baha kısadır.. — Allenizden böyle lüzumundan farzla haztn bayla olanlar var mi, meselâ dede- nir, yahtit çocuğun annesi, akrahaları? Bay Mehmet Tüzumundan fazla,, sötü- me içerledi galiba ki sualime kısa bir ce- yapla mukabele ederek sözün — moerasını Beğiştirdi: — Hepsi tam boydadır. Hem biz Emin önüne gideceğiz; herkes bize bakıyor, şu- radan iramvaya binelim, Haydi Ömer yür rü. Bu konuşmamız esnasında - foto Âli ta. blatile durmuyor ve makinesini işletiyor- du. Ben de kırdığım potu anladığım için soldan geri etiim: — Doğrusu oğlunuz sade — Türkiyedeki Meğil, bütün dünyadaki pehliyanların sır- Yını yere getirir. Sen ne — diyorsun Ömer bu işe? ÜÖmerin cevabı, sadece sıkılgan bir ila- deyle gülmek oldu. Nen ilâve ettim: — BDuradan trumvaya binmeyin, Emin- Balüne yaya gilmek daha kestirmedir. Bunt söylerken ikinel bir potu dudakla- rımda zor zaplettim. Az kalsın “tramvaya tiğmaz,, diyecektim. Bay Mehmet bu sözümü muvalık buldu. Geri dönerek Babıâliye doğru i ğe Laşladık. rken yolda herkes durup bize bakıyor ve bazı kimseler de arkamıza takılıyordu. Ağır yürüdüğü hakle bizi koşmağa mecbur eden Ömerin ayakla- rına dikkat ediyordum. Bir yerde gö- zümle işaretledim.. Ölçmek için iki aya- Üımı yanyana getirmek kâfi gelmedi.. Şunu ilüve edeyim, kundura numaram 41 dir. Boyu Mazhar Osmanın apartı- manımın alt kat pencerelerinden içeri bokmağa bol bol kifayet ediyordu. Tâ Eminönüne kadar Ömerin baba- sile epey konuştuk. Ömer bunlara 14 kayt kalıyor ve kendisine arâ sıra sor duğum suallere sadece gülmekle mu- kabele ediyordu. Yolda, sıksık kalabalık kütleler birki- yor ve muhtelif tabirlerle hayretletini izhar ediyordu. Adliye önünü geçerken bu bal âdeta bir nümayiş manzaratı ar- zetmeğe başladı, Ömerin başı her halde 70 numara bir şapka için iyi gelecekti. — Part? merkezinde iken kenarda duran şapka» sına baktem, benim boynuma kadar geçe- bilirdi. Hki eli benim belimi çevrelemek içia yeter de artardı bile.. Ayak bilekle- ri Çoban Mehmedin ensesinden her hal- de daha kalmdı, Ömer 17 yaşındadır. yirmi beşe Hlân geld'ği zaman kimbilir ne olacak.. Ki- losu 140, boyu İse 2 metre 30 santim gelmektedir. Pehlivanlarımıza Allah yardımcı öl- Ayyaşlar kısırlaştırılıyor Almanyamın zirnat merkeri olan Goslar şŞehri belediyesi, ayaşlığın önüne geçebil- mek için şiddetli bir tedbire — müracaate kürar vermiştir. İçki hakkında yapılan bir fetkikte, bir- çok kimselerin işlerini güçlerini barakarak sabahtan akşama kadar içki ile vakit geçir dikleri anlaşılmıştır. Belediye sıhhat ko- misyonu, içkiden başka bir şey düşünme- yetn; ne kendilerine, — ne halka ve ne de hükümete bir faydatı olan ayaşların bir listesini yapmıştır. Bu Hstede isimleri yazılı — bulunanlar muayyen bir müddet zarfında — ickiden vazgeçmezlerse hükümet doktorları tara- fından kısırlaştırılacakmış.. Bu suretle anormal çocuklar doğması- nin önü de alınmış olacaktır. Çünkü, be- lediye yaplığı bir statistikte bapixshanele- Fi akıl hastanelerini, dolduran çocuklar. dan ekserisinin babalarının ayaş olduğunu tesbil etmiştir. Maymunlardan nasıl istifade ediliyor ? Her yerde makineler, insanların vari- fesini görüyor. Yüz kişinin yapacağı bir, İş iki makine ve beş kişi ile yapılıyor. Bununla beraber, Afrikanın bazı yerle- Tinde gayet kolay ve ucuz bir çareye mü- racaat edilmiş. Ve ne makine, ne de insan eline lüzüm kalmışlır: Birkaç senedenberi Hindistan cevizleri © kadar çok olmuş ki bunları toplamak im könı bulunsmamış, Zenciler, sabahtan ak- şama kadar durmadan çalıştıkları halde cevizlerin yarısını bile toplamaya muvaf- fak olamamışlar. Yağmur mevsimtl de yak- laşmış, buna bir çare düşünmeye başla- mışlar. Nihayet birisinin aklına, maymun- lardan islifade etmek fikri gelmiş. May- munları biribirine bağlamışlar ve ceviz- leri toplatmağa başlamışlar. Maymunların beheri günde — et ax bin ceviz topluyormuş. Bunu gören coviz tüc- carları maymunlardan sürüler — teşkiline karar vermişler. Fakat, bu sefer de maymunların kıymeti Hrtmış. Evvelce beş Hraya satılan bir may- mun az samanda yüz Hiraya çıkmış! Yenl yüz liralıklar yarrıdan itlbaren tedavüle çıkarılacaklır. Pek az Tim- senin kullanabileceği bu paraların, bir klişesini herkesin görebilmesi için — , dercediyoruz!. İHABER — Altsam postast 'Galatasaray Ankaradaki ikinci maçını da kazandı Baytarafı D uncuda sağ içi, bu bulunmaz rırsattan İstifa. de edemedi ve attığı damir gibi şül avta gitti. Bu birkaç tehlikeyi ibtan Galatasaraylıların hücum hattı tokrar gayrete geldi; muavinlarinin de yardı. miyle rakip kâleyi tokrar sardılar, Bu | sırada Adnan ve Eşlak bile akıncıları- | nn arasına karışarak Harbiye kalesi l ne şüt atıyorlar, fakat bunlardan hiç biri kaleyi bulamıyordu. 18 pas çim gisi Üzerinden Harbiye kalesine çeki. len frikik de direği sıyırarak dışarı kaçtı. Bu esnada Ankarada bulunan Bal- kan antantı azaları stada geldiler, maç durdu. Her iki takım tribünün önline gelerek dost ve komşu memleket bü - yüklerini selâmladılar, Konsey reisi Yunan Başvekili Mtaksasın uzun uzun alkışlanan nutkundan sonra oyuna tak rar başlandı. Bu etrada iki takım da, fevkalâde enördik bir oyun çıkarmaktaydılar, 43 fincü dakikada Haşim rakip müdaflle- Ti teker teker atlatarak Harbiye kale. Bine sokuldu, Fethi de dışarı çıktı. O. Hu da göçen Galatasaray sol İçi topu boş kaleye sokamadı. Galatasaray u- zutı atarken, birinci kırk beş dakika ©-0 beraberlikle bitti » Ikinci hattaym Titnel devre, soldan yapılan bir Har biye hücumuyla başladı. Bu kısımda Ankara takımımın biraz sert ve favilü oynadığı görülüyordu. 10 uncu dakl. kaya kadar da Harbiyeliler üstün oy. nadılarsa da, Reşadla Sacidin yerinde müdahaleleriyle gol kaydıma muvaffak olamadılar, Bu strada Salim yediği bir tekme yüzünden sakatlandı, fakat ye- rini terketmedi. Y1 inei dakikadan sonra yine sarı kırmızılılar, ağır bazmaya başladılar, Nocdet içe, Süleyman sağ açığa geçti. Artık Galatasaray hücumları biribiri- ni takip ediyor ve Harbiyenin feda - kâr müdafileri Sabri ile Şükrü bunla. rı büyük bir muvaffakıyetle önlüyor- lardı. 18 ıncı dakikada Harbiye sağ a- çığı Mücahid seri bir hücum yaptı ve kaleye girerken Sacid kurtardıktan sonra, yine sarı kırmızılıları rakip ka- le önünde görüyoruz, Haşimin, Nec - detin ve Bülendin hücumlarımı rakip müdafiler zorlukla durdurabiliyorlar . dı. Salim ve Reçad sahanın ortazma İlerliyerek mrasıra yapılan Harbiye a. kınlarını kesiyorlar, Galatâsaray mu- &vinleri ise muhacimleriyle boraber rakip kaleye şüt atıyorlardı. Nihayet 20 uncu dakikada Haşimden Fazıla, ondan da Süleymana geçen topu Ga- latasaray sağ içi güzel bir plâse ile Harbiye ağlarına taktı. Mağlüb vazi. yete düşen Harbiyeliler büyük bir gay. retle akınlarına buğladılar. Oyun evve- 14 mütevazin, fakat dakikalar geçtikçe Harbiye lehine bir cereyan aldığından Galatasaray sol çtağı Fazıl bir dör - düncü muavin gibi geri oynıyarak ta. konmı beraberliğe düşürmemeye ça . tıştı. Müsabakanın son dakikaları sağ- lr sollu Harbiye akmlariyle geçti. An. kara muhacim hattının biribirlerine pas vermemeleri ve kale önünde topu çiğnemeleri, Galatasarayın mükemmel müdafaası vaziyetin değişmemesine sebeb olduğundan müsabaka sarı kır. mızıliların 1.0 galibiyetile nelicelen - d Galip takrmda; Bülend müstesna, diğerleri canla başla çalışarak takım- larınm galibiyetini temin ettiler. Sa. cid, Reşad, Salim, Adnan, Suavi fev - kalâde oynadılar. Mağlüp takrmda, kaleci Fethi, her iki müdafi Sabri ve Şükrü, merkez mu. avin Muhterem ve iki açık Mücahidle Şerif muvaffak oldular, Gönüllü mahbus Polonyahı bir emele kadın, kendisine yeni bir geçim yolu bulmuş; yorulmadan para kazanıyormuş: Hapse mahküm ka- dunların yerine gidip hapis yatmak, Hergün mühkemeleri dolaşıya rı dinliyormuş; mahküm olan kadınlarla hermen pararlığa girişiyor ve derlia) ka» purasımı alıyormuş. Fakat, zabıla nihayet işin farkına vars atiş. Kendisini, bu defa kendi hesobina, hapse tıkmış? İngiltere, bir harb çıktığı takdirde korunmasımı temin için geniş mikyasta gaz maskesi hazırlamaktadır. 7 2A ŞUBAT — 1938 — zi sivil halkın vehirli gaz Mcunml;_ Pikalar hani harıl maske yapıp hükümet emrinde saklamaktadırlar. Şit” diye kadar 86 milyon maske imal edi nın içi lmiştir. Resimde bir maske görülüyor . İHolivudun esrarı a Ka Baştarafı 1 incide l HBvudun bütün esrarını ifşa edeçeğini | Ve icab eden malümatı vereceğini bil. | dirmişti. Bunun üzerine, Paris . Soir gazeteti de, en değerli muharrir ve rö- portajcılarından Paul Bringuter'i Ho- livuda göndermiştir. Biz, karilerimize, Holivadun esrarmı içte onun ağzın - dan anlatacağız, P. U Akgammn saat onunda, Nevyorkta, Grand Central garındayız. Yağmur yağıyor. Islak şapkammdan sular, kollarımda tuttuğum kocaman gazete ve magazin paketine damlıyor, Gayrişuuri bir şe. kilde, bitmez tükenmez “halls” lerden geçen, demir merdivenlerden inen, oto. matik mübkinelerle biletlerimi zrmbal- yan zenci hammalı takip ediyorum. Bir çan mütemadi bir gürültüyle çalı- yor. Nihayet yeraltı istasyonundaki met- hal boyunen, içinde üç gün ve dört ge. ce sayahat edeceğimiz tren bekliyor. 'Toz ve dumandan siyahlanmış, koca . man, kırmızımtrak demir vagonlar. Vagonlardan birisinin önünde, fo - toğrafçılardan, sinema operütürlerin. den ve sporcu kılıklı birçok gençlerden müteşezkil bir grup duruyor. Bunlar gazetecilerdir ve Marlen geciktiği için fena halde hiddetli görünüyorlar. Onlardan birkaç metro ötede, yal- nız başma duran bir kadın onlara ba. kıyor. Bu kadım genç ve oldukça gü. zeldir. Fakat çehresi, nararı dikkati- mi celbeden bir bitkinlik ve elem - fade ediyor. Bilhassa bu gazetecilerle fotoğrafçılara, kıskançlıkla ve adotâ kinle bakryor, asabi jestler yapıyor ve çan çaldıkça ürperiyor. Ayakları altım- da iki valiz var. Bu valizlerin üzerin. de, şüphesiz eskiden — kalma etiketler var ve etiketlerin üzerinde şunlar o. kunmaktadır: “Hollywood, Calif,." Bundan başka, biraz evvel, bagaj me- Mmuru tarafından yapıştırılan yeni eti- ketler üzerinde de ayni geyler var: *Hollywocd, Californla...., Bir gürültü. bir heyecan, bir koşuş- ma, işte Marlen geliyor. Gözlerinden birisini yegi! fötrden bir gapka gizli. yor. Elleri pardesüsünün ceplerinde, rak, onun, beyaz deriden vümıd taşryorlar. Marlen ve gazeteciler Gazeteciler, anun etrafını llf';v Amerikalıların aktörlere kar$i o” meşhur lâubalilikleriyle isticvab — Hellb Matlen! İyi seyahat yapif nız mı? Avrupalı erkekler nasil? kıvırcık sakallı ve bıyıklı mi? Biribirlerinin omuzlarına gülüyorlar. Fotoğrafçılar, ukıdı':g nın ornuzlarına tırmanarak resiiü yorlar, (Dovamı yarttıa Kaybolan tayyare Londra, 28 (AA.) — Muazzam bi bardıman tayyareşi, iki gündenberi engiz bir takım ahval ve şerait ortadan kaybolmuştur. .n/ Cümartesi günü yapılan — araştı v'.r yür tayyare İştirak etmiştir. ııııı malara dün de deyam edilmiştir. 'Tayyarecilik mahafili, ba ıaı'bl“:ç dolayı endişe içindedir. Bu ınıh'#n" yaredekilerin bir İagiliz telsis İ n ile temas halinde bulundukları 17 W kapılarak bir ecnebi tayyazesinit MA yatına #ldanmış olmaları mümkll? #u mütaleasında — bulunmaktadırlar y yarecllere İstikametlerini şarka d0f H A vil elmeleri içi nan! olarag — ENİY miş olduğu söylenmektedir. İ”, Ayni mahafil, inşası tarzı pek karışık olan bu bombardıman fı’ı,, d nio esrarına hiçbir. memleketif TÜ gee ilimı ehemmiyetle nyan:;:mj Gizli bir borbardıman Vçi mümesli ahval ve çerslt dahilindi t dan kaybolması ilk defa olarak miş olan bir büdise değildir « Küba'da knrışıl*'ı':ı- La Havane, 28 (4. A-) — nistlerin tertib etmiş olduklar! W bir grev, hükümet tarafındaf edilen âcil tedhirler noiestnd SİİT, Mışır, Maamafih vaziyetii peyda etmesinden endişe edilme Otuz kişi tevkif edilmiştir terkif edilmeleri haktında ©T gu ı dir. zenci, kan ter içinde kalmış | miş olan 500 kişi henüz oldukları halde, bevaz dişlerile aırıta- tadır. S A lli İngilterenin son sistem bir denizaltı gemisi çeçen gün Vikers ” tezgâhlarında denize indirilmiştir.