Nakleden: SUHEYLA ŞEFiK —18 naza göldü.. Elindeki sigarayı Peri, Zötürerek birkaç defa çekti. ğı büyretle arkadaşına bakıyor- tk Mmdiye kadar Fikretin karısını rg) disini ve onun hakkında bir Miz “ bile söylemediğini biliyordu. aye bunun farkına vararak he- 2 İlve etti: ) ii #zde şaşıyorsunuz değil mi? ÜR ya BEYGİR zaman uzun veya kısa Pa, Yürldet icin gözleri görmez olur. e” bir gün daha iyi görmeğe baş- Mi Ayaller sukut eder. Sevdiği In- y, | Meziyetlerinden fazla kusurla üi, #örmeğe başlar. Ve yaşlandıkça b yehnbbeti, sakin bir hayat İs- İş, Akat artık bu istirahat yok- İh Ban hayatımdan şikâyet et 0. H a m Mağ, * müddet susarak tekrar devem ğ l 3 Karımı çok sevdim. Uzun za- in Sözlerimi kapamadım. Aşkıma | Miş gile cevap vermedi.. Zarif ve pir kadın! lat anne ve zevce olmaği için Maayyii fedakârlığı, aşkım ümitleri Mat. ten sonraki ufak meziyetleri P, Kyle arkadaşına daha dikkatle — ok derdiniz var, Fikret. Y, Vet kardeşim, itiraf ediyorum. Mng tİt elini uzatarak arkadaşının (hi, ün uzun sıktı. Sessizeo yürü- ikin, üzgür serin esiyordu. o Yap- ük, hızla sallanıyor, düşüyor, u- | Mi rükleniyordu, z ru akşam fırtına olacak. et gayri ihtiyari: Olabilir, ünduza şeyl hemen söyledi: », ik h siz bu acıyı (o bilemezsiniz, ıp, Karınızın karımdan ve başka Mardan çok yüksek olduğu İlk görülüyor. <7İE tasdik etti akkınız v. . Zevcem en müş- e erREET Tane edEbtMeCEk DU: < Siyetlere maliktir, P, Müsut bir adamsın. Sixt tredi. Hızla cevap berdi: bil Söylüyorsunuz. Neler çektiği Ya, dikten sonra beni mesut zan- hiyşki. Hâlâ ne acılar bissediyo- . kaş Affedersin dostum. Nermin 0- Miz > #üzel ki hemen teselli olacağı < çinetmiştim. La kadar çabuk teselli bulacak b Piş,çidan değilim, iç Tet düşünüyordu. “O kadar'ça- Ür. Öteki öleli tam dört sene olu- aerldeğ Kadın ber noktal nazardan eş? çok yüksek. Nasıl olur da yi a Bu kabil mi acaba?,, eng #tler o gece misafir kaldılar. yı Eünü otomobillerile o Feritle Ay ! Heleana (o götürdüler. Ner- — LD 2 ZAN TEGV YEN min, Fikretlerin ailesi arasında ken- disini çok yabancı hissetti, Genç ve yaşlılar hep spordan hoş- lanıyorlardı. Nermin biraz şaşırdı. Sabahtan akşama kadar #porla meş- gul olunan bu evde kendini pok ya- hancı gördü. İki gün sonra Ferit ve Nermin döndüler. Nerminin arzusu üzerine eve bir kaç kilometre kala otomobilden indi ler va yürümeğe başladılar. Sağ ta raf bütün çiçeklerle donanmıştı. So)- da Nİ| kabarıyordu. Uzakta sallanan bir kayığın üstüne akseden güneş 2i- yası kırmızı bir tül geçmiş hissini veriyordu. Nil bütün azametile kar- şılarında uzanmıştı, Nermin çevik sdrmlarla ilerliyordu. Evinde bulu- nacağınden, Sevilme kavuşacağından gok memnundu. Bir eliyle beyaz baş örtüsünü tutmuş, ötekisini biraz ev- vel uzanan Feridin koluna davamiş- tr. İkisi de susuyorlardı. o Nihayet Ferit sordu: — Fikretin karıs, hakkındaki fikir İerinizi söylemediniz? Görlerini Feride çevirerek cevap verdi: — Çok hoş ve çok misafirperver. — Du kadar mı? — Zeki, güzel konuşuyor. — Hoşunuza gitmedi mi? — Doğrusu pek fazla gitmedi. — Neden? — Bilmem... Hisleri, fikirleri be- nimkilerine çok yabancı. Hislerinin vaziyeti ile hiç alâkası yok. — Evet manen biribirinizden ay- rısınız. Onun ruhu sizinkinden çok aşağı. — 0.. Rann söylemek istemedim. — Ben söylüyorum, şimdiye kadar Fikretin karısını böyle düşünmez- dim. Fakat kocası bu sefer söyledi. Nermin hayretle! — Kocası mı? — Evet, Evvelce o da karısını çok severdi. Fakat şimdi onu olduğu gi- bi görüyor. Artık bütün o hayalleri ME SakıN BİAT OCRE 18 tiyor. Halbuki. — Kadının dışarisile fazla meşgul olduğunu ben de anladım. — Bu hayat herkesin hoşuna git- mez. Böyle kadınlar annelik bissin- den mahrumdur, Zavallı Fikret bir zaman aldandr, sonra hakikati iyice anladı. O “ailesini, o düşünmekten fazla herhangi bir “aile,,yi (o ıslaha çalışıyor. Susarak yürüdüler. Ferit kolunda Nerminin elini hissediyordu. Yanın- daki beyaz tül rüzgârdan sallanarak kendi yüzüne çarpıyordu. Şimdiye kadar düşünmek istemetiği fikirler gene aklına gelmişti, Feride Fikre- tin karısına benziyordu. Hiç bir za- man büyük meziyeti olmıyan bir ru- hu vardı. O da böyle evini ihmal ede- rek başka vazifelere kendini vakfet- Bir bardak suda fırtına koparanlara VERİYO serra seansa seen Bu meselede bazılarınm bana karşı ibzal ettikleri nezaketi benim de tatbikima ne Ç S zahir Sıtkı terbiye ve | seviyem, ne de içtimai mevkiim müsaittir. Binaenaleyh bekledikleri sövüşme üslübunu bula" mamak bazıları için cevabımın zâfına delalet edecektir. “Türk Tiyatrosu” mecmuasının 86 ıncı #ayısınt alanlar kesilmiş bir yap- rağım yerinde “Bir adam yaratmak, piyesine dair ayni nüshada intişar et tiği zikrolunan yazıma Necib Fazıl'ın “Cevab” ımi okudular, Haddi zatında, ayni sayıda basılmış; fakat, piyesi yanlış tefsir ederek “gazeteciliğe ha. karet,, iddiasile daha evvel matbuat- ta köparılmak istenen gürültü netice- sinde, yazım, kesilm'şti, Mevzu otra - fında söylenenlerin durulmasını bekle. dikten sonra, sirası geldiğini tahmin ederek söz hakkımı kullanıyorum. “Ahlâk ve idrakimden daima emni- yet kokusu, aldığını söyliyen Necip Fazıl Kısakürek, “her şeye rağmen tef- sir hakkıma sahip,, olduğumu tekrar eden bir konuşmasında; haklı bir te- halükle dört beş yerde birden neşret. tiği, gazetecilere hitap ederek beni bü- tün hücumlar karşısında tek başıma bırakan ve bana da pek “hazin,, gelen “izah” ve teminat satırlarında “yüzde yüz gaflet... gaflet buhranı,, tabirleri- le safvetimi kastettiğini söyledi, ki ben de o fikirdeyim. Filhakika, yazım, bazan dost sandr- ğımız insan oğluna göz bağlı itima. dımın kör safveti, gördüklerini apaçık | teşhir etmenin gafleti içinde yazılmış, | tı. Binaenaleyh, bu itimad bahsindeki hatamı itiraf ederim. Şüphesiz maksadım, mücerret bir meslek değil, bir tip üzerindeki müşa- hedeleri izahtı. Eğer 'alelitlak gazete- ci hakkında, Necib Fazıl hesabına sar- fettiğim cümlelerden menfi bir koku çıkarılmışsa, zikrettiğim misallere ba. kılarak bım köklerini ne Şeref tipi, ne, ne Turgud'un şahsına git tasvir - “lerden değil; eserin her noktasında buhranlı bizzat muharririnin fikir rma terosman olan Husrev'in, Turgudu teş- yiden sonra, gazeteciler hakkında söy- lediklerinden aldığı anlaşılabilirdi. Kaldı ki; bir matbuat müntesibi o. lan Vâlâ Nureğdin'in 23 Şubat Per. şembs tarihli Akşam'da piyese ait ya- zisının son kısmı, oldukça manidardır: “Gazeteciliği tahkir cihetine filân gelince, bunun vârid olmadığını arka- daşlarıma açıkça söyliyeyim... Hem, canım, bana kalırsa, işin içinde tahkir bile olsa, biz cok müsamahalı, çok ge- miyecek miydi? İçinden derin bir acı hissetti. Zavallı Feride! - küçük Feride! Onu nasıl düşünüyordu? (Devamı var) asamananmemamamnansen niş düşünceli ve deryadil olmalıyız. Çuvaldızı bile kendi Üzerimizde dene. mek cesaretini göstersek ziyan değil, kârlı çıkarız.,, Yazdığım yazı vesilesile aleyhime yapılan neşriyatta göze çarpacak de. receğe tekrarlanan bir, iki noktaya da işaret elmek isterim: 1 — Makalem, piyes üzerinde daha evvel çıkmış birkaç yazım gibi, eserin basit bir motifini ele aldığı halde; 0- nun gayesini izah eder mahiyette gös- terilmek gayretkeşliğine hedef olmuş- tur. 2 — Kanundan başka bir kontrol ta. nımadığım ve “Tiyatro” nun yazı işle. rine bakan gencin bizzat talebi üzeri- ne, mubarrir ve bilvasrta baş aktöre vaadettiğim hükümden âri tetkikin ik- Çünkü ASPİRİN senelerdenberi her türlü soğukalgınlıklarına ve ağ- i j malinden evvel o yazıyı vermiş ölme» ma rağmen, makalemden bazı tâli se. bepler ve “imzaya karşı duyulan peşin itimad, neticesinde gözden kaçmış, na. #ılsa ve yanlışlıkla ini etmiş bir yazi diye bahsedildi. Külliyyen yanlış- tar. Piyes hakkında biraz evvel zikretti- Zim tetkike de malüm hâdizelerden ev- vel Ertuğrul Muhsine vermiş bulun . Cuğumu burada tasrihi zaruri addedi. yorum. Bihakkin kendilerine yakışan bir üs- İüpla bana çatanlara ve ne yağdığımı bilip bilmediğime gelince, bu hususta hüküm vermek “Şeref,, tipindeki in- sanlarm değil, eser!, yazımı, hücumla. rı ve cevabımı okuyanların hakkıdır. Zahir Sıtkı “ww nlara karşı tesiri şaşmaz. bir. ilâç olduğunu isbat etmiştir AS P İ R İ N in tesirinden emin olmak için, markasına dikkat ediniz, A ZACK DİLLERE 'NAKLI HAKKI MAHFUZDUR Paza babasıydı. Salona vaktinden evvel inmiş, koltuk. birin, gömülmüş, gazete okuyordu. Km! diye çağrıldığını işitti. Dönüp baktı. > a dğ bu çağrılıştan memnun görünmedi. O, odusma çıkıp Kg nünceye kadar kendisini dinlemek ihtiyacındaydı. Fe- e konuşuşu, âsabını bozmuş, eski günlerinin, ıstırapla- Alsa ii tanlanmasına sebeb olmuştu. İt, Dabası, üzüntüsünün muhakkak farkına varacak ve bir tay kimi gibi kendisini sorguya çekecekti. te Dep Ps$a, Sabihayı Selimden üstün tutar, onu çok sevdi- i Paya “ümlesinde işaret etmekten geri kalmazdı. | ta "m bu hareketlerinde şu kadarcık olsun bir gösteriş Ki abihayı, hakikaten kendi çocuğu gibi seviyordu. Onun Mey İstemez, hele gözlerini yaşlı görmeye hiç taham- Mı a Genç kadınm meydana vurmamaya çalıştığı ıstı. iy ip #etmiyor değildi, Fakat, yüzlemiyordu. Onun aradan Wi Sene geçmiş olmasına rağmen hâlâ Suadi unutama. Ber, liyordu, pa £vlenmelerinde ısrar ettiği zamanlarda: “gençtir, tiner “k unutur, Selimle kolay anlaşır, diye düşünmüştü. ti ani, in bu düşüncesinde isabet olmadığını anlattı. xe k dört sene içinde ağzından en küçük bir şikâyet Te nığ Selimden memnuniyetsizlik gösterdiği olmamışli. İN Bem Pasa görüyor ve biliyordu ki, Sabiha, derdini OSM İlk aşkını hâlâ kalbinde saklıyan hassas bir ka — geden böyle kızım? “Baş *ezine tabii bir ton vermeye çalısarak cevab verdi: — 0 Seden Paşa baba... Feridin yanmdaydım. >E “ede mi? Se Ma Ceviz ağacmm altında... Np limesin. b, Ni N Ma İyice örttüm... Yan bari bugün iyi mi? Ğ değil, Paşa baba... Sabahleyin azıcık Tarareti var U > Yazan: Hasan Rasim Us dı ama, şimdi bir şeyciği yok... Faridin hastalığı, anası kadar, İrfan Paşayı da üzüyordu. Bu çocuk şimdi tam 14 yaşındaydı. Üç senedenberi hasta- lığı devam ediyordu... Şiddetli bir zatüreeden sonra kendisini toplıyamamıştı. Ne yaptılarsa para etmedi, Bu menhus has. talığa yakalanmazdan önce de, zaten iyi sayılmazdı. Küçükten. beri zayıftı. Hastalık, onu büsbütün Ubozmuştu. İrfan Paşa elin. den geleni yaptı. Torununu kurtarmak, çok sevdiği gelininin yü- zünü güldürmek için masraftan çekinmedi. Sıkı bir tedaviden, Üzerine titremelerden sonra son birkaç &y içinde, zavallı çocuk, azıcık kendine gelebildi. Yalnız ök- sürüğünü bir türlü kesememişler, her sabah yükselen harâre- tinin önünü alamamışlardı. Doktor, bunun bir müöiet daha devam edeceğini, fakat sonra hiçbir şeyciği kalmıyacağını söylüyordu. İrfan Paşa: — Kızım, . dedi - sana söylemeyi unutmuştum... Dün dok- toru gördüm. Feridin, bu sene değilse bile önümüzdeki sene artık mektebe devam edebileceğini temin etti. Bu sene de gi. debilir ama, gönderilmese daha İyi olur. Bu haber, Sabihann yüzünde umulmıyacak bir sevinç ha- vası yarattı: — Doğru mu Paşa baba! — Niçin yalan olsun kızım. Elbette doğru... — Demek doktor, Feridin tamamen iyileşeceğinden emin... — Elbette iyileşecek... Şüphe mi var... VABERİN EDEBİ TEFRİKASI: 3 Sabiha: “bilmem” - der gibi omuzlarını silkerek dudağını büktü. Genç kadına hazineler bağışlansaydı, bu kadar sevin- ezdi. Şimdi o, biraz evvelki kadın değildi. Siyah gözleri 9in içi gülüyor, Paşa babasının kendisini bir daha temin et. mesini, yalan bile olsa, Feridi hakkında doktorun teminatını, bir daha tekrarlamasını istiyordu. Hemen Paşanın yanımdaki sandalyeye ilişti. Elindeki kita» bı cıgara tablalarından birinin üstüne koydu. Paşa: — Ne kitabı 6? - diye sordu. — Bakmadım... Ferid okuyordu da elinden aldim. — Ver bakalım şunu bana... Sabiha kitabı uzatırken öğrenmek İstediği üzerinde durdu? — Paşa baba! . dedi . Ferid için doktor başka bir şey söy- temedi mi? — Hayır kızım, yalnız tamamiyle iyileşeceğini temin etti. “Siz - deği - arasıra hararetinin yükselmiş olmasına ehemmi- Yet vermeyin. Yeter ki üşümemesine dikkat edin...., O kadar... — Acaba kitap okuyabilir mi? Çocuğun çok canı sıkıldığı muhakkak... Ben menediyorum ama... İrfan Paşa kitabın kabma göz gezdirirken: — Zannetmem... » diye cevab verdi. — Fakat, doktor, okumamasını söylemişti. Paşa, bu sefer başmı Sabihaya çevirdi: — Yavrum!... Bu, bir ay önceki Jâftı. Ferid şimdi o zıman- ki gibi mi ya? Sabiha, çocuğunu okumaktan menetmiş bulunduğu için duyduğu üzüntüden doğan âni bir kararla: — O halde kitabmı vereyim Feride, . dedi. İsterse ok sun... Hem doktorun söylediğini de anlatayım. Ayağa kalktı, #11 inde etmesi için elini paşaya uzatırken — Al - dedi - götür. "siniz mektep meselesinden bahsetme. Ne de olsa çocuktur, gideceğim diye tutturur. (Devamı var)