Suda batmaz lar;elektrikcereyanile sabun- öten kuşlar ! Pariste modern ev eşyalarının teş- hir ölünduğu bir sergi açılmıştır. Pa. vis Salr'ın bir muharriri, yeni evli bir Çifti bDir rehber delâletile dolaştırmak Ve konuğturmak suretiyle bu aergiyi okuyucularına alaylı bir tarzda şöyle anlatıyor: Bay — Ne kalabalık! Koluma gir sevgilim... Bayan — Kaybolurum, diye mi kor- kuyorsun?.. Bay — Dikkat et, aspiratörlerin (havayı çekmeye mahsus Slet) pok yanma yaklaşma... Rehber — Bir rebber ister misiniz, bayım?.. Bay — Bergiyi gezmek için rehbere Hüzum var mı? Rehber — Hayır, bayım... Moecburi değil, arzu ederseniz. Vakit kaybet - memek, her şeyi görmek, her şey hak- ikmda bir fikir edinmek için... Buranm biricik nehberi benim. Yazım seyyah - Jarla çalışırım. Kışın da burada... Ne Çare, geçinme dünyası bu.. On dakika. da gize bütün sergiyi gezdiririm. Bu- nun için de çok bir şey verccek değil- siniz: beş frank!.. — Pekâlü.... Rehber — Saoafrada garab şişesi a - Çarken, örtüye bir damla dökülür, le. ke olacak diye bayan kızar. Kızınca kavga çıkar, Kavga çıkınca dargınlık olur. Dargınlık bazan pek vahim neti- veler doğurur, boşanmaya kadar va . rır, Bütün bunlara sebeb de ufacık bir dekedir. Fakat erıl sebeb ihmaldir. E- ğer ihmal etmeyip de küçük kauçuk süpap alrp tirbuşanun ucuna geçiril- Miş olsaydı, ne şarap damlar, ne leke olur, ne de kavga, gürültü çıkardı, de. ğil mi bayım?.. Bay — Çok doğru.. 338 KARRAMAN KIZ Rehber — (Defterine işeretle) kay- dettim. armı edenseniz, çıkarkan bir tane ahaız. Şimdi dikkat mazarımızı şu (münebbihli ve çalgılı kahvaltı takı. mı) na çekerim. Bu Slet sayesinde, (sade bir priz kâfidir) sabahleyin kar- yolanızın baş urundaki küçük masanın üstünde bir fincan sıcak sütlü kabve ile iki de küçük francala bulahilirsi- niz. Bir başka âlet daha var. Eğer yo- Tulmak istemezseniz bunu tavsiye ede. rim. Kahve süt ibrikleri başucunuzda asılıdır. Ağzımızı açarsanız yavaş ya- vaş akar, francala da kendi kendine gelir... Bay — Olur şey değil!.. dettim. Çıkarken alırız. El yıkar, ban- yo yaparken, sabunun clinizden kayıp yere, veya suyun içine düşüvermesi kadar can sıkan bir şey var mıdır? Hele banyonun içine düşerse... Ararsı- Bız, bulamazamız, su köpürdükeç kö- pürür. Halbuki (mantar sabun) böyle mi? Suyun üstünde yüzer, vücuda sür. medikçe köpürmez. Beni dinlerseniz, bu suda batmaz sabunlardan bir düzü- ne alınız... Bayan — Aman, n& ygüzel masa bu? Rehber — Aldanıyorsunuz, bayan... Biliniz bakalım, bu masa zannettiğiniz şey nedir? Sade bir mutfak ocağı... Şık değtl mi?.. Bay — Evet, fakat biz daha sade bir şey istiyorduk. Rehber — Hele şu çamaşır makine. sine bir bakımız, barika.. O kadar mükemmel ki, çamaşırları hem temiz- ler, hem de kirletir!.. Bayan — Acaip... Rehber — Bu bir gey değil, dahası Vvar: iste kahve çekmek İçin kücük bir Rebber — (defterine işaretle) kay. HABER — 'Aksam postası ——— — e cercesserrem e DNT S Paris ev eşyası i sergisinde | neler görülür ? İ (yeldeğirmeni), kanyak gişeleri, likör kadehleri... Prize dokundunuz mu, ken di kendine evinize gelir... Bay — Mübalâğa ediyorsun!.. Rehber — Asla!... Size bir şey daha göstereyim: şu kafesteki kuşu gördü- nüz mü? Bu, elektrik cereyanından başka bir şey yemez, fakat Mozar'ın en güzel havalarını söyler. Ya bu bek- gi köpeği... O da makinelidir. Ayda an. cak birkaç mikrovat sarfeder. Şu sun'i çiçekler, gündüzleri açılır, güzel ko - kular saçar; geceleri de, tıpkı bir şem. siye gibi kapanır. Bayan — Akla sığar şoy değil!.. Rehber — Şimdi, rica ederim ba- yım... Hizmetimden memnun kaldınız- sa ücretimi, yani beş frangı lütfedi - niz... Bay — Peki ama, biraz daha gez. mek istiyarduk.. leri söyleten plâka bitmek üzere.. Ben de makineli bir rehberim. Farkına var. madmmız mi? (Parayı alır) teşekklr e- derim. Yalnız, müsaadenizle son bir tavsiye: hizmetçiye Iiizum olursa Ro- bo girketinden alınız. Çünkiü bu şirke- tin otomatik bizmetçileri çok iyidir. * * OÇ GMAN MİRİ MAHVOL DUM.. TUT VE Kup| İŞTE :ngn MEDYUN Olu KAHRAMAN KIZ 839 , doğru terliyorladı. Şala ac gayet neş cu görünüyordu. Çünkü Blüada, düşesin de — şüp- hesiz umumi randevudan haberdar e- dildiğini öğrenmişti ve onu Nantta gör- meği ümit ediyordu. Düşesin Marşönu- arda mahpus bulunduğunu aklından bi- le geçiremezdi.. Marin, kendisine kapt- yt açtığı zaman, Şalenin ak'ında bir tek düşünce vardı; Bir an evvel kaç- mak! Çünkü Lüvinyinin bir kaç adam- la beraber geleceğini biliyordu; esasen Marin de onu bir an evvel dışarıya çı- karmaktan başka bir şey düşünmüyor- du. Hanın merdiveninde, Panar, mahpu sun kaçmasına müni olmak istemiş.. Fakat malüm olduğu veçhile Şale bu betbaht müniden Sir kama darbesiyle kurtulmuştu. Bu sıra da Marin ona eadece, avluda haztr bir at olduğunu söylemeğe vakit bulmuş ve Şale hemen bu ata atlayıp uzaklar tığı için, fazla bir yey ilâve edememi . Şale, Lüvinyinin nihayet tahmin e miş olduğu veçhile, Blğada bir kaç sa: durakalmıştı. O da, iki şefin tevkif e dildiklerini ve kralım Nanta doğru iler lediğini öğrenmişti. Bunun üzerine üç astizadeyle beraber vola keovulmuştu. Bu üÜç asilzıde, sadete, bir suiyast ran- devusuna gidiyorlardı Hatbuki Şalenin BİLtİĞİ yer, üşk rendevusuydu. Düşe sin Nantta bulunduğundan kat'iyyen şüphe etmiyordu. — Bu düşünceyle atına daha büyük bir sür'at vermiş ve üç yol arkadaşını da ar kasından sürüklemişti. Atlar yorulma- dıği müddetçe, gayet hızlı ilerlemişler- di. Şimdi İte, ağır ağır — ilerliyorlardı ve son derete neş'eli ve mes'ut olan Şa- Te sevincini gizlemiyerek, kendi kendi- ne göyle diyordu. »— Nihayet bir saat sonr& onu göre —— — —a Lüvinyi, dört süvarinin gelip geçme- melerini beklemişti .Sonra, atının eğer- Tenmesini emretmiş ve yemek parasını ödemişti.. Atına bindi ve yola koyularak, tam Şaleyle yol arkadaşları Nant kapılarına geldikleri zaman, onlara yetişti. Tam bu sırada, kapılarını muhafaza eden askerler de asma köprüyü indirmeğe hazırlanmışlardı. Şale, askerlerin, köp- rünün zincirlerini harekete getirmek Ü- zere olduklarını görünce bağırdı: — Hey! Bekleyin! Biz de gireceğiz. Karakol başçavuşu da; »— Şu halde, mösyöler, dedi, acele e. din.. Bu esrlada Lüvihyi, yere inerek atını yolun Üzerine bıraktı. Sür'atle ilerledi ve dört süvariyle ayni zıvnanda köprü- ye yetişti. Şale başta yürüyordu. Üç arkadaşı da onun arkasından geliyor- du. Lüvinyi onların hepsini geçti. Şale de sokağa çıktığı esnada bağızdı: —— Bu kudurmuş ta kim? Bırak atın ba gıni.. Bir adam, atını dizginlerinden yaka lamıştı, Bu Lüvinyiydi. . — Kont dö Şale, dedi, sizi kral ve kinim nammna tevkif ediyorum ! Şale, çehresi sapsarı kesilmiş - oldu- Bu halde: — Lüvinyit. Diye bağırdı ve arkadaşlarına döne- rek ilâve etti: — tmdat, mösyöleri. , Ayni zamanda mahmuzlarıaı bütün şiddetiyle atın böğürlerine çivilediyse de, srmarkı zaptedilmiş olan at, racak mct acı kişniyerek şaha kalkabildi. Lü- vinyi ata semdsıkı yapışmıştı. Artık bir şey söylemiyordu. Fakat biraz evvelki korkunç ve sessiz gülüşü, gene dişleri- ni meydana çıkarıyordu. Ayni zamanda Lüvinyi iki üç şiddetli darbe yedi. Ge- ne ses çıkarmadır. Ağzının köşelerinden bir köpük köpürüyordu. Şaleye arka- daşları da iltihak etmişlerdi ve onlarda lenin atı yere yıkıldı; Lüvinyi, kamasını atın göğsüne saplamıştı. Şale yan tara- fa atlıyarak kılıcını çekti. Fakat ayni zamanda iki kol vabşi bir israr ve kuvvetle onu sarndı. Şale inliyerek tekrar bağırdı: — İmdat! İmdati. . Çehresinden iki parmak ötede, Lüvin yinin kanlı çehresini görüyordu; kana boyanmış iki alevli göz onu âdeta deh- şet içinde bırakmıştı. Bu bir kaç saniye içinde, Şale felce uğramış, yerinde do- na kalmıştı. Birdenbire yerden kaldırıl- dığını, havaya kalktığını hissetti. Onu ölüm alıyordu!. Onu ölüm götlürüyordu! O zaman bütün hayatj enerjileri bir noktada temerküz etti; sinirleri ko- parcasına gerildi. Şale tekrar inledi; “İmdat! Imdat!,, ve ayni zamanda, Lüvinyiyi müthiş bir şekilde boğuam- dan tsırdı. Fakat Lüvinyi buna da aldırmadı! Lüvinyi üzerine atılarak müthiş dar- beler Indirer diğer üç asilzadeye de al- dırmadı .Çehresi kana bürünmüş oldu- gu halde, sendeliyerek ilerliyor, kolla tında Mari'in âşıkmı götürüyordu. Bu vaziyet belki bir dakika sürmüştü. Karkoldaki askerler, bu ani arbede- den evvelâ şaşırmışlar, sonra — ileriye doğru atılrurşlardı, Lüyinyir i 1 kolların- Ba Şale olduğu halde onlara doğru iler Tedi ve bağırdı: — Kral namınat, . Ayni zamanda hiddetle Jâve etti- — Hepsini tevkif edin !.. Azkerlerle, Şalenin arkadaşları olan arilemleler çarpıştılar. Bu çarpışma çok kısa sürdü, hayatlarından daha mühim addettikleri bir iş için Nanta gelmiş o- lan bu asilzadeler, şüphesiz yalnız Şa lenin yakalanmasının, dördünün birden yakalanmasından daha chemmiyetsir olduğunu düşündüler! Bunun üzerin? geriledilör ve birar sonra, küçük sokf ğt dönerek gözden kaybaldular. 1 Lüvinyi ağır adımlarla askerlere y I dar yürüdü .Şale, gehresinde onum €& nelesini hissediyor, müthiş tahkirlei savuruyordu. Lüvinyi hiç bir şey $Ö? temiyordu. — Bu bir müddet devası #” ti. Lüvinyı karako'a girdi ve s.ıedrı'â n re attı. Sonca Üzerine atıldı, ik: göğsüne, iki elini de om 41;,’” di ve zaler ifade eden vahşi bİr ile tekrarladı; — Kral namma!.. $ Bunun üzerine askerler Şıles_'î 7'“.: ladılar. Lüvinyi, çavuşa, Rişliyönün mirnamesini gösterdi.. Ve Şale '..' v bağlandı.. Ö zaman Lâvinyi, rahat '_"' hat, yüzünü silmeğe başladı. Ayni manda gözlerini Şaleden ayırma0” ,, Şale de korkunç bir sesle göyle di: — Yüzünü silmeğe lürzüm 1**":,' Senin hain çehrendeki tükrü bir zaman silemezsin, . eevel öy — Hain çehresi mi? Biraz ! leydi. Fakat artık şimdi değil: - — Ne o?.. Artık alçak ve hala misin? Ya nesin?. Lüvinyi sakin, fakat ayni ? korkunç bir sesle cevap verdi: — Cellât! Şale kahkahalarlar gülmek TT zıüm gösterdi.. Fakat damarlarına *'Mı soğuğunun girdiğini M'&, çavuşa döndü ve bazı emirler y bir raz sorra bir katıra ıı-wl":’_'_h bağ” araba temin edildi ve Şale. ©T guldi lanmış olduğu halde bu __yı' Arabanın arkasına ve yar d .d; altr muhafız kondu, İkisi yer gel bindiler; Lüvinyi de arabelt bütün yol müddetince, Şatenit —— — elleri arasında tuttu. Gece olmuştu. vağğli Nant'ın dar ve İ