— 20 ŞUBAT — 1038 a En BI: 0 ; ACI... ia Vak tlerimizi ; ıslatarak, üzer- k tiz biber sürerek yediğimiz ku- iş dilimleriyle geçiştiriyorduk. Yattığımız geceler oluyordu. bf Bey ailesi, ne neşeli in alardıp Hemen her gece burada kv toplantılar yapılıyor, gets kadar: şârkılar (söyleniyor emen, gramofonlar. çalın;yor ediliyordu. Abdüllâtit Bey mi- b & kendi eliyte kaym kl don emi Bazi (o gecele i İşi memurunun - iyi yürekli annesi Miirieyor; kahve fincanı “ tğbakl» | * hisselerimizi getiriyordu. i en biraktığı ufak oylukla, Ds b Yapayalıız, kupkuru, kalıyer niş tün W ufak aylıktan şimdi bir de ev w Ayırıyorduk Ne yapacıktık? Na- ©cektik?, we Me yazık? Bir işe yaramıyordun . Hükmer, gocuk sayılırdı. Nime Le Yarım insundı.. Behicenin, mek İk, © bitirmesi he Lir ay kalmıştı. ihti be ep çamaşıra, tahtaya mı gön lice bir hayırlısiyle mektebini bi “er, onu bir .şe (Oyerleştirebilsey Bi, Zavalış kardeşin; odanın birine Bani tarafta utlar, o kemanıar, r çalınır, danslar edilir, şar İğ, “Ölenirken, ufak gaz lâmbasınu, Sih altnda âkşamlardan saba'la dr habire çalışırdı © Avuftları Yaşla koskucu bir örkekt m. Ön karasarı olmuştu. Siyah göz” Ve kaçmıştı. Omuzları a arş ay sonra, beş kişilik ailenin bu çelimsiz omuzlar yüklens- fırla- b sağlam bir çrkektim. Amma nc ya zık! Bir işe yaramıyordum ki!.. 4 Sıcak vir yaz akşamıydı. Etrafı mor bir duman kaplamıştı. Her şey; ağaç- lar, evler, insanlar.. Evet her şey, uzun ve yakıcı bir günün bitikliğiyle ajır- laşmışlardı. Dal bile kıpırdamiyor, be- calardan tüten dümanlar, dimdik birer | kol gibi göğe uzarlıyordu. Etrafı kaplı yan mör dumanda, balık kokusiyle bir yanık yağ Kokusu vardı. Uzak, ykm satıcıların uzun çınlamalarla sokakları dolduran seslerine bile bir ağırlık çök imüştü. Evlerine dönen ayakların tek vuruşları, akşamın bu garip sesâizli- | gine, böş ve derin bir kuyuya düyen | taş gibi, boğuk ötüyordu Annemle ben, sokağa bakan pence rede Nimet w>lam, ortada kurulu ye: mek sinisinin başında: bekliyorluk. Hikmet, lâmbanın şişesini tem zlemeğ” ağraşıyordu , Behice hâiâ dönmemişti. . Mektebi bitiren kardeşimizi, eski bir bildik doktor, *.....” dairesi kalemlerin- den birine yerleştirmişti. Yokuşun üst başındaki apartımanın hırıltılı radyosunda, caz, oynak bir tan- gö çalıyor; «t yanımızdaki vinç âme- İesi râkr sofrası başında, grarmofonu - nun tiz sesine uyarak “ “Fefâcemin e tekleri,, şarkısmı haykırıyordu. Gözlerim; gittikçe kararan sokağın kaldırımlarında, ileri geri oynayan, küçülüp büyüyen karaltıları.. kulakiı- rım; evlerine dönen ayakların bifibiri- ne karışan, bazan yaklaşan, bazan u- zaklaşar tok vuruşlarını seçmeğe uğra- şıyor. 4 Elinde delik kovalariyle su taşıyan basma entarili hizmetçi kızın takonya- ları, garip bir ahenkle, bozuk kaldırım- HABER — “Yazan: | Lİ are ailesi Sırtında koyu renk bir aba, sakalı göbeğine inen iriyarı, çok ihtiyar bir hoca, röst geldiğine elini göğsüne yö- #ürerek selâm veriyor. .Siyah fötrünür tepesi çıkık, kordelâs; kopuk bir adam, ekmeğini koltuğunun altına sıkıştırmış” sakalı göbeğine inen hocayı, yıkık mi narenin dibinde lâfa tuttu. Br kedi miyavladı . Bir köpek havladı.. Ve, kaldırımlar, bir laştı. Nerede kaldı Behice? İçim eziliyor. Bu kızın yüzüne utanmadan nasıl ba- tonan, sağır i kacağım?- Behiceyi kapılardan karşıladık. Ah- lam bile, sakat bacağını sürüyerek asa dılara kadar inmişti. Artık bu beş kişi lik ailenin teisi o değil miydi?, Annem Behiceyı bağrına. bastı. Ab- * lam yanaklarından, Hikmet ellerinden öptü. Gözlerinden sessizce yaşlar sü» ziven annem, Şaşkınlığından durgun laşmıştı. Bir damlacık kızm, günün bi- rinde, bu koskoca evin direği olacağını hiç ummamıştı kit. Behice, inci dişlerini gösteren zoraki | bir gülüşle, sırıtıyor annemin çenesini okşuyordu ; — Neye ağlıyorsun? Bugün ağlana- cak bir gün mü anne?. Bugün, en çok güleceğimiz, en çok meş'eleneceğimiz bir gün... Artık'acı; tasa, kasavet, hep- “si, hepsi bitti. Merdiven başında duran Jâmbaaın loş ışığında, onu görüyordum: Omuz: ları çökmüştü. Mosmor avurtları sanki biribirine yapışmış, suartı birdenbire ufalmıştı. Geniş bir solukla iç geçirdi: — Artık, hepsi bitti, enne! Gözlerim karardı. Başım dühüyor- du. Sendeler gibi oldum.. Trabzana tu: turmasaydım, düşecektim. Evet.. artık bitti; artık ber şey bitti. Zavallı Behi- ce., Liseleri, üniversiteleri bitirecek, tahsil için Avrupalara gidecekti. Ne o- Gülüyordu; bulunuyormuş. Amirlerde ne sert in- — Haydi canım! Neye gülmüyorsu. | sanlarmış! Hele bir çıplak kada, yuz- nuz? Tonton anneciğim, gül baydi. Hikmet, hâlâ neye ağlıyorsun? Nimet abla, sen de neşelensene yal, Niyazi sen bari somurtkan olmaf. Biraz sonra, odanın orta yerinde kurulu yemek sofrası başında Behiceyi dinliyorduk. Vizır vizir insanların gidip geldiği, karanlık, rutubetli, tozlu koridorlarile bir garip yermiş daire... Kalem odası, yuvarlacık, gerdanı, ensesi katmerleşen bir başkâtip varmış ki! Elinde evrakile odaya daha ilk girişinde, gözlüklerini burnunun üzerine düşürerek yüzüne bakmış bakmış ta, sonra paylar gibi, dudaklarını şişirerek söylenmiş: — Parmak kadar çocuklarla koca Wir kalem döndürüleceğini sananların şa- şerım akıllarına! . Hülâsa,. katlanılmıyacak bir yermiş, e uzaklaştı A KAHRAMAN RIZ vw Dir zaman istemezler. ug in — Bu vakardır. Her ne olursa olsun, tanınması mesels;i- a trime ben alacağım. Mösyö Trc tele neden benim düşmanımarnız? © İm ire Monsenyör yamılıyorlar. - Ben iy kendimi müdafaa etmekle iktif ie > Mösyö Tranksvel, ben, sizin cesa- * mertlikte glan insanları “ seve dönünce akademiniği tekrar anan ve-ben de bu akademiye a, Öden senevi ili bin altınlık tahsisat “ağam, my veba eğildi. Rişliyö artık titre du, ri eğildiklerini görünce a Hörlei, Yola 'geldler. ' Hele Pakaiy. bir Ş.xayım! Hele düşesi bir ik g TAYI G4? Bana yaşattıkları “bii R inde ge dekşedi en korkunç işkenceler ai Ödeyuceklerdir! — Yüksek sesle devam etti: Mbzeş; “öyöler, aademki beni buraya —. “diniz. şu halde arzularınızı söy- Bile 5, kar sak'n bir seslei © Lütfen içeriye buyurun monsen- bunun sebebini anlayacaksı- yan Kiki yi Bü- dar içinde ürperdi. Na Sin takıldı . Soğuk, Fakat seğin bi sesle; dö Riyliyö; dedi. bu mösyö. » Bürada “bir 'tüzak hi k EĞİ ln. Pe Pökat bu ii ten sayilari - m buradadır, kardi- > | hal. O sizin peşinizden ayslmıyur. Sizi kolunuzdan tutarâk benim önüme getiren oğur. Mösyöler, bu odam öle- cektir, Molüs kollarını göğsünde muştu ve bütün soğukkanlılığını mu- hafaza ediyordu. Trankâvel titriyor- du. Odada bir nevi dövüş yeri hazır- İeımıştr. Masa ve iskemleler kenarı çekilmiş; ortada boş bir yer bırakılmış tı, Rişliyö ölüme mahküm edildiğini anlayınca, kanlı gözlerini iki erkeğe doğru çevirdi ve kinle nefret dolu bir tavırla bağırdı: — Demek yalan söyletl'niz!. Annais, çabucak atılarak: — Mösyöler, dedi, bu tahkire mu- kabele etmeyin, bu sözleri söyliyen, öl- mek üzöre bulunan bir insattdlır, Ve Annais, ayni zamanda, kılıcını çekti. — Dük âö Rişliyöl. Sizi ben öldü- receğim, dedi, Madam dö Lespar, &izin kral Hicriyi onun evine nasi soktü- gunuzu ve böylelikle onun şerefiyiz kardeşinizin kalbini nasıl katlettiğini- si Dana anlattığı gün, sizi öldüreceğimi ona vaadetmiştirn. Sırf bunun için zel- dim. Sırf bugun için sizi mütemadiyen takip ettim. Size müsavi sTâklarla dö- vüş teklif ediyorum. Faki size aynı zamanda şunu da söylüyorum: Bu dö- vüşte siz ölcekesiniz.. Çünkü annemin ruhu böyle istiyor. Rişliyânün dişleri biribirlerine çar- pıyordu. Müsavi silâhlarla dövüşmek teklifi üzerine, meseleyi ve iki erkeğin kendisine hücum etmiyeceklerini ania- dı. Bunun üzerine biraz nefes aldı. — Hadi çanım, dedi, mert bir asil- zade, bir kadına karşı dövüşür mü? Annais korkunç bir tebesimie, gü- lümsiyerek şöyle dedi: — Ayni eğzleri, annemi zehirlemiş olan Sen — Priyak ta bugün söylemiş- ti, Buna rağmen Sen «— Priyak dövüş» kavuştur» kuma canlısı bir -— ili Behi ze ö çıkıntılı, KAHRAMAN KIZ Cümle tamamiânama'ı ve betbahat Kor.nyanm birdenbise »i: kaç metre . ötede yere yıkılmış olduğu halde, iki eliyle karnını tuttuğu görüldü . Raskas, mermi vazifesini gören başi. © nı uğuşturarak sadece: — Bu defa iyi oldu. Artık yerinden kımsldarmna cübbeli? Dedi ve Annaise doğru dönerek de“ vam etti; — Madam, Madam dö Lesparı gö- zetlemek için, kardinal Anjeye (beni göndermişti.. Sen — Priyak tarafmdan zehirlenen madam dö Lesparın ölümü. nü de kardinala ben haber vermiştim. Sizi diri veya ölü olarak Sen — Lâzar- da ele geşirmek vazifesini de ben üzeri. me almıştım, Düşes dö Şevrözü yakala. yan da benim.. Ve kalbimi ezen bu şey» leri silmek içindir ki size yalvararok şunu söylüyorum; Mektubu ben götü- receğim, .Anlaşalım, mösyöler! (Ben zavallı ve betbaht bir mahlüküm., Fa- kat bana pora vermek suretile açlıktan *mememi temin eden bi radama hiyanet edemem. Madam, kardinala bir tuzak kurulmıyazağını ve bu mösyölerin, dü- ellonun şahidi olacakların: söylediniz. Kardinal da sizin kader iyi kılıç kulla. nır. Ben Raskas, sabık efendime bir düello takdim edebilirim. Fakat bir tek şartım var: Ben de düellonun şabi- di olacağım. Benim de bir kılıcım var Eğer mösyö Trankavel veya kont dö Molüs sizin fens vaziyette bulunduğu. nuzu görüp kendilerini zaptedemez ve köcdinala kücüm ederlerse, o zaman benim cesedim üzerimden geçmeleri lâzım gelecektir. Şimdi mektubunuzu verin, götüreyim. . Moltis tekrarladı: — Bravo, mösyö Raskas!. Raskas çehresi sapsarı kesilmiş ve gözleri garip bir şekilde açılmış bir va- ziyette duruyordu; gözünün önünde aa 5 PA AŞ YAŞA dehlirlerin birinde darağacı canlanıyordu! . Mi DAN a KM On dakika sonra, Raskas, düşes dö Şevrözün mektubunu hâmilen, Madlen kampma doğru dört nala gidiyordu. Kampa girdiği sırada, arkasında iki u- şağı bulunan bir süvari de oraya giri- yordu. Bu süvarinin uzaktan geldiği, elbiselerinin üzerindeki tozlardan anla- şılıyordu ve çehresinde dsrin bir hüz- nün ifadesi vardı. Bu süvari, bir zabi- tin kumandası altında, bir ateşin etra- fına toplanmış olan muhafızların bu lunduğu karakol çadırı önünde durdu. ve atından indikten sonra içeriye girdi. Alevlerin kızıl ışığı onun çehresini ay- dınlattı ve bu süvari, zabite şöyle de- di; — Beni kardinalın çadırma götürün. Bu ziyaretçiyi sert bir müsmeleyle karşılamağa hazırlanmış olan zabit ona bir an baktı, sonra hürmetle eğilerek şöyle dedil — Sizi bizzat oraya götürmek şerefi- ne nail olmama müsade edin, mon- senyörl, . geldiği kendisine baba ve- rilince, kardinal sevinçle Ürperdi ve derhal onun içeriye alınmasını emretti. Raskas bürmetkâr bir tavırla eğilerek içeriye girdi ve o vaziyette kardinalın önünde durdu. Rişliyö sert bir tavırla: — Demek, nihayet geldin, dedi. Sen isyan ettin Raskas! — Size bir tek defa itaatsizlik ettim, monsenyör, ikametgâhmızın merdiven- leri altında, haydutların beni bıçakla- malarına razı olmadığım gece. Beni öğ- fedin, monseyör! Bir ses, sizin benim hayatıma İhtiyacınız olacağımı baber vermişti.. Bu her halde doğruydu. Ni- tekim, monsenyör dö Vandomu, Şeverni de buldum. Rişliyö daha İND nil tavırla: (Lâtfen sayfayı çeviriniz)