gi” « MADENİN TARİNİ TEFRİKASI: 2 a — Ordudan başlıyacak “ihtilâli m lehine inkişaf ettirerek İttihat Kak, takkiyi mes'uliyet altına #ok- t e Paşanın riyasetinde teşkil alar, (divasr harbi örfi) de İtti. Rak, 1 birer birer muhakemeye çek- tay ep cezalar verilerek bun- terör) tatbik etmek... & o ar verildikten sonra sıra tertiba. Mink | z yordu, ie Şok samimi görü- tg, bu #örarların topladığı ta Le Meçlisinde tasvib edilmesi o- el yg indirmişti. Demek düşünce- Me, (rical) ismi verilen bo kafalı tok m taslağa fikirlerinden Tiğ, , *X, çok derindi... Nefsine iti- Kaya Hünkâr, şimdi talâkatle Min tertibatın en ufak, en pe- Man, , Selerriatına kadar hiçbir nok Mary e muyor, boş geçmiyordu. tai v ahdeti) nin ismi üstünde çok ONS dair malümat soruyor, da- a tanıdığı, ve bu işte bil- Yorg Sir huzura çekmeyi tasarlı- inn tamamen padişah lehine a rana ertesi günü huzura bizzat padişah tarafından » Lâleli ve Şehzade med- bütün talebei ulüm ve çi illu islâm dinine ve ger'işeri- uz “hareketler €linde oyuncak edilmek iste- # İttihatçıların ilân ettikleri My iyanlığa çevirmeye gay- kı 93 harbindenberi ordu- et ettiklerini, askere an- İS Af, onları kumandan ve zabit. ti Maş mal bey, meclis müddetin. bı Atıp bir kelime söylememiş- durgunluğu ve düşünce. ) da nazarı dikkatini cel - Pdey, » Onu tanır görünen bendele- teyp de umduğu dervişi hemen KO Etçmesi için gu tertibat mu- Mine? direktif verilerek, Fatih, g Askerle temasa geçirecek. yaptıkları, vekili olan padişahın bu Böre, ilerde devletin dinini yi, , Mektepli zabitlerin frenk ka- barok gelmeye sevkedeceklerdi.. çok durgun görünü. Boruya padişah bunun s6- ii 2EŞ 5 EE 7 EL 4 E ri Kema beyin düşünceleri boş 9, bir milletin mükaddera- vermek üzere bür&- bir fesnt hareketi hazır. İ isimli zavallıların çok oluşlarma hem şaşı - Ta başlanacak ha - likte tetik tüstünde duran irem tarafından kolayca Meza, iç Şe korkuyordu. #tir konuşulup hazır- ÖR öbalde bir makta hiçbirinin ma: celbetmemişti: KN Ve bahriyeliler?,.. i Ma iç Stltanatmm ilk günle- Ma larak Gü, iPsedilen ve 32 sene bu- rimeye mahküm tutu- -.ve onun mensupları pa- Savak hopnut değillerdi. 32 se birkaç aydır kur- Kar sevinç içinde bu- Ma ik biz mürettebatı ihmal e- Ola VVE, bahriye. umıfında ef- Arasında sıkı bir bağlı- VE sevgi göze çarpı - ' h le bey bü noktalar etras Sak, eKdİZİ fikrini su sualler. Yordu: BİP himen > #htiLAI hareketine bas * buna iştirak eder 2 İaşe i eli » Va ayca kışlalarma kille mâni olursa iş 7 74 fi Yazan: A. Cim İZ sene Hallce hapsedilen donanmanın mensupları Adişahtan hiç hoşnut değlilerdi nasıl bir hal alır?. Bu noktalar hakikaten düşünülme- ye ve iyice tetkik edilmeye değer ma- hiyette idiler... Söz, Derviş Vahdeti- nin hüviyeti Üzerinde dolaşırken İs- mail Kemal beyin sabrı tükendi... Ak- Şamdanberi muhafaza ettiği durgun - luğu bir arda üzerinden silkip attı; yerimen kalktı, Hünkârın eteğini öp- tükten sonra: — Şevketlim! dedi; donanmayı hiç hesaba katmadık; bu harekette donan ma ne olacak ?.. İhtilâle iştirak edecek mi, yoksa muhalefet mi gösterecek... Donanmayı hümayun erkân, ümera ve zabitanının halleri şevketlü efendi- mizs alemdir. 32 senedir denizi uzak- tan seyreden, Haliçte, Hasköy sahille- rinde palanizrbend duran donanmayı hümayun az zaman evvel, meşrutiye- tin ilânı ile denize açılmıştır... Sulta- nımızın meşrutiyeti ilgasını tekrar Haliçte hapse bir çığır sayacağından hiç de şüphe edilmemesi lâzımgelen donanmayı hümayunu ihmel etmiye- lim! İsmail Kemal beyin bu sözleri, fe- sat meclisini birdenbire düşünceye at- ti... Evet, İsmail Kemal beyin hakkı vardı... Donanmayı hümayun 32 sene denize hasret, bir hapis hayatı geçir- mişti... Halicin pis ve yosunlu sula- rında 32 uzun sene geçiren denizciler kendilerini mesleklerine iade eden meşrutiyete kargı harekete geçer miy- di hiç!... Meslisi derin bir süküt kaplamıştı. Başta padişah olmak Üzere paşalar birdenbire düşünceye-delmışlardı.- Donanmayı hümayun ne olacaktı? Sözlerinin büyük bir tesir hâsıl et. tiğini gören İsmail Kemal bey, yavaş yavaş yerinden kalktı; pencereye doğ- ra yürüdü; büyük perdeyi bir ucun- dan tutup çekti; uzaklarda, mehtap altmda mavi bir ışık, bir nur hüzmesi altında bulunuyormuş gibi görünen Dolmabahce önünde demirli (Hamidi- ye) yi eliyle işaret ederek: — Şu bir kale heybetile Dolmabah- çe sarayı hümayununun önüne yasla» nan yalnız Hamidiyenin topları bile Astleri dağıtmaya, bizi, çoluk çocuğu- muzla yere geçirmeye kâfi gelir!... Ve sonra, perdevi bırakarak tekrar Abdülhamidin ayaklarına kapanmış: — Şevketlü Hünkürrm, demişti: ek bette ve elbette bahriveli kulları hak- kmda'da bazt tedbirler irade ederler. Abdülhamid derin bir düşünceye dalâr.. Hakikaten tertibat arasmda donanmayı hiç hatıra getirmemişler. di. İsmail Kemal beyin sözleri ehem- miyeti haizdi. Donanma Isvana iştirak etmezse zarari yoktu, fakat İttihatçı- lar lehine işe karısırsa vaziyet çok fena Olur, isyan kolayca bertaraf €- dildikten baska Yıldız bile bombardı- man tehlikesine maruz kalabilirdi. Padisah Kâmil paşadan sordu: — Dönanma kumandanı kimdir? Kâmil pasa düstinmeye lüzum gör - meden cevab verdi: — Hafız İbrahim kulunuz padişa - bım.. Abdülhamid birdenbire Hafız İbra- him beyi hatmrlıyamamıştı. Biraz dü- günüp, hatırlamak ister gibi bir ta vır aldiktan sonra sordu: — Hangi Hafız İbrahim bu; Veliaht Reşad efendinin mukarribininden bir mirelay Hafız İbrahim vardı! O mu yoksa?.. Kâmil paşa derhal cevab verdi: — Evet şevketlü sultanım, odur!.. Bu cevab Abdülhamidi de memnun etmemişti, Hoşnutsuzlukla yüzün! bu- ruşturduktan sonra suallerine devam etti; — Peki, nasıl adamdır bu?. Kâmil paşa gözlerini yerden kaldır. madan cevab verği: — Efendimize a'lemdir sultanım. istimlâk edilirken Bu işten en çok zarar gören yıkılacak dükkânlarda kiracı olarak oturan esnaftır Yazan: .HABERCİ| Eminönü meydanmdan iki görünüş... Açıldı, açılıyor, derken nihayet şu meşhur Eminönü me, astimlâki işine el atıldı. Vakia şimdi siz dudak büküp: “Bunu Musırdaki sağır sultan bile duydu.. Hepimiz de biliyoruz. , diyeceksiniz amma mesele hiç te öyle değil, Biz size hakiki vaziyeti kısaca ânlatıverelim ; Meydanın etrafındaki üç adarın ya- vaş yavaş istimlâki işine başlanabilme- . si için Nafia Vekâleti, ilk taksit olarak bir miktar parayı bankaya yatırmıştır. Belediye de evvelâ işe Balıkpazarı isti kametine doğru uzanan adadan başla” mağı münasip görerek buralaki bin» ların sahiplerini tesbit etmiştir. Bunla- ra bir haftaya Okadar birer mektup gönderilerek pazarlığa davet edilecekleri söylenmiş ve işte mesele burada kalmıştır. Şimdi buradaki bina sahipleri belediyeden gelecek mektubu sabırsızlıkla bekliyorlar. Evet, onlar bekliyorlar, fakat ya bu- rada, mağaza, dükkân, yanıhanc, atelye velhasıl her nevi ve şekilde ticarethane kiralayanlarla buralarda çalışanlar ne yapıyorlar. İşte bakın onların durumu birincilerin, yani mel sahiplerininki gi- bi değildir, Vakia onlar da bekliyorlar. amma, mal sahipleri gibi gelecek para- ları değil, başlarına geleceği. . a, “Veliaht Reşad efendinin mukarribi- nindendir. Abdülhamidin keyfi kaçmıştı, Öyle yal Donanma onun için bu harekette bir gaile teşkil ediyordu. Padişah ge- ne söze devam etti: — Donanmada ileri gelenler kim- lerdir? Derhal iç cebinden bir kâğıt çıka- ran İsmail Kemal bey, Kâmil paşanm yerine, kâğıdı okumakla cevab verdi: — Hamidiye slüvarisi Vasıf bey ku- lunuz; Mecidiye süvarisi Çerkes Ta- hir bey, (Reşad efendinin kaimbirâ- deri); Berkisatvet süvarisi Rauf bey, Fethibülend süvarisi Arif bey, (Arab İsmail bey); Mes'udiye süvarisi Hafız Ibrahim; Asirı Tevfik süvarisi Ali Kabuli bey, Peykişevket süvarisi Ham di bey... Daha bazı torpito muhripleri zabitanı da varsa da, asıl elebaşı aâ- değilen ve çekinilmesi icab eden bun- lardır... Vakit geceyarısı bulmuştu... Hün- kâr artık yorulduğunu hissetmeye başlamıştı; Kâmil paşa esnemelerini güç halle zapta uğraşıyordu... Artık dağılma vakti olduğuna karar veren padişah, son talimatını Kâmil paşa- ya tebliğ etti (Devamı var) Eminönü m - Kiracı vaziyetinde bulunan sıf bu- gün mal sahiplerinden çok daha müş- kül vaziyettedir. Onlar da bu binalara Senelerdenberi yerleşmiş, ve © binanın içine on binlerce lira yatırmıştır. Şimdi mal sahibine; “ Al paranı çık, derken içerdeki- nin veciyeti ne ölgcaktır?. “İşte bu suali şimdi o mıntakada ber- kes biribirine sormaktadır. Biz de bu suali alâkadarlara sorduk. aldığımız cevapları sırasiyle yazıyo- ruz, « İlk konuşmamızı Şark berber selonu sahibi ve Berberler Cemiyeti Reisi İs- mail Hakkı ile yaptık, Ismail Hakkı ile yaptık.. İsmail Halkı elinde bir plânı evirip çevirip bakıyor, zihnen kimbilir ne hesaplar geçiriyordu. Beni görünce: “ww Ha, dedi, gel bak.. İşte bu bizim yeni dükkânm plânı. Malüm ya bura- din çıkmak düştü, Çaresiz başımızı 0- kacak bir yer lâzım.,, Sonra şöyle etrafına bakındı: “ Bilmezsin buraya ne para dök- tüm, diye söze başladı.. Şimdi bunların çoğu bir hiç oluyor. Ne şu boyaları, ne şu çinileri söküp götürebilirim. Nede şu çerçeveler, vitrinler işime yarar. Şimdi ne olacak biliyor musunuz? Bu- ruya bizim sarfettiğimiz para dükkânın varidatı gayri safiyesini yükselttiği için maj sahipleri o nisbette yüksek pa- ra alacak.. Ya bizim, yani benim ve şu dükkânda çalışanlarla onların eline bakan 120 nüfusun hakları ne olacak?., Yani Sarafoğlu, Modern şekerci. Onu da istimlâk işinin endişe ve telâşı içinde buldum. Yani Sarafoğlu da vaziyeti şöyle ay- dınlattı; “. Şimdi mal sahipleri paralarını a iacak, çok güzel. Fakat onların mal 20 ŞUNAT — 1038 PAZAR 18,30 plökla dans (o musikisi, 19 Nihal ve arkadaşlari tarafından Türk musikisi, ve halk şarkıları, 19,30 Oo konferans; Prof, Salih Murat (Radyo dersleri), 20 Müzey- yen ve arkadaşları tarafından Türk musi- kisi ve halk şarkıları, 20,30 hava raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20,45 Muzaffer İlkar ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk (şarkıları, (Sant ayarı), 21,15 Cemal Kâmil ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21,50 Keman konseri, Orhan Or- han Borar, Piyanoda Valantin Taskin, 22,20 orkestra: 22,45 ajans o haberleri. 23, plâkla sololar, opera ve operet parça” Yarı. 23,20 son haberler (o ve ertesi günü programı, 23,30 son. bekleline gas tutulacak varldatı gayri safiye, Kimin Bimmetiyle yükselmiştir. Bu dükkân boş olsa bu kadar varidatı gayri safiyesi olabilir miydi? Tabildir ki süs vitrin, müzeyyen duvarlar, yük- « sek tertibat bu mülkü bu hale sokmuş tur. Ben hiç zannetmiyorum ki İstanbul belediyesi ve hükümet bizim hakkımızı «çiğneyebilsin.. Aksi takdirde bütün şu ticarethanelere omahvolmuş nazariyle bakmak lâzımdır. Çünkü biz sermaye- mizin en yüksek kısmını buraya yatım mış bulunuyoruz. Şu vaziyete göre em , welâ bizi kandırmak ve sonra âcilen tele rar faaliyete geşecek bir yer göstermek lâzımdır. Bu da İstanbul beleğiyesine düşer, zannederim. ,, Yağcı Aziz vaziyetten daha nikbin görünüyor: “— Bir istida müsveddesi tesbit ete tik, -diye söze buşladı - belediyeye ve» receğiz.. Cümbhuriyet hükümetinin şu şehrin ticaret merkezinde baltayr ko nuşturmadan evvel bizimle konuşacak» ları olacağı muhakkak görüyoruz. Bizim ortaya koylluğumuz şey muhakkak id hakkımızdır. Bir müddet sonra taşa taşa toprağa karışacak olan bu binanın imarına sit her şeyin içinde bizim ger“ maâyemizin bir kısını yatmaktadır. , Biraz ileride Pâk yağcı levhasını tas şıyan dükkâna girdim. Sahibi güler yüz lübirzat . Buzattadertyandız “«— Endişe ve telâş:mız bilmem yer siz mâ?, Şu yerlere mal gibi Bakmış onun imarıma mal sahibinden fazla para ve emek vermiş, bir adam elbette bü- nun değerini ister değil mi7, Emeğls mizden vazgeçtik, fakat paramızı, sek mayemizi kurtaralım, Ya şu zavallı müstahdemler,. Onlar bir gün açıkta kalırsa ailesi halkıyla be» raber aç kalacaklarına şüphe etmeyi miz, Bütün bunları dinledikten sonra yık» ma işinde evvelâ bu cihetin gözönüne & lınmasını zaruri gördük., Her halde hükümet burada milli sermayenin za“ rarına bir harekete meydan vermiyecelg tir , HABERCİ Iskara maşa satan bir nazır?! Avrupada bir krallık vardır ki, bu krallığın hükümdar ve nazırları, büt. çeyi kapatmak için her sene bir balo tertip ederler. Baloda bizzat hüküm « dar ve nazırlar oynar, garkı söylerler; orkestra da karıları tarafmdan idare olunur, Bu krallık, çingene krallığıdır. Son balo, Varşovada verilmiştir. Hasılatı pek çök olmuş ve hüklimdarm, nazır. larm senelik maaşları çıkmıştır. Bu suretle, kral da büyük bir yük. ten kurtulmuştur. Zira, son zamanlar. da, buhran dolayısiyle nazırlarının ma aşlarını verememiş ve büyük bir müş- külât içinde kalmıştı. Gerçi nazırlar, hariçte ufaktefek iş- lerle meşgul olmuyorlar değil, Meselâ Maliye nazırı hir orkestrayı idare eği. yor. Maarif nazırı at canbazlığı yapt yor. Müstemleke nazırı ıskara ve ma- ş& satıyor, Fakat tahil bununla geçi- nemiyorlar, Balodan sonra hepsinin neşesi ye « rine gelmiş ve ertesi akşam, kendile- rine mahsus bir balo ösha tertip ede- rek sabaha kadar içip eğlenmişlerndir, sari li Ye pa