(Şair, İli, Jöza Kulikofun “Çam ormanı,, n deki Kışlık “İstirahat evi.. nden inde Üç gün kalmıştı. İşte tam İm “İstirdhat evi, ne Sina Side- eğ, yil genç bir kız ist raha et- üzel bir kızdı. Bilhassa mavi ig, etümmünü giydiği zamanlar ha- inş, Elelleş'rdi, O, c.var kasabalar Bi, de daktilo idi. İng, “Sim “Jstirahat evi, min klü- f müsâmere verildi. Şoförle k iadüfen yanyana oturdular. Şo göz uciyle Sinanın minieini da lar wa baktıkça, içinde, âdet» kilometre yapan yeni bir de gidiyormuş gibi kir his Ee igin dışardan artist getiril- Her vakit olduğu gibi, istira- çin €r İçinde kendine güvenenler alay, sikiyor, kubiliyetlerine göre e mama yapıyorlardı. Müzi Yedi numarada oturan geniş i demirci salineye çıktı. Keman- bir valsini çaldı. Bundan Big oldukça güzel, istirahat evinin Badan, Müdürü Gârasin, “Onegin,, ope- Mag, vaz Arya söyledi. Bunun arka- Pei kostüm giymiş genç bir in genç şa rlerden Petr Kusa- eği şirini okudu. Okunan şi- ie *i. Bunlardan bir tanesi, genç ai limen kışın karlı ormanda, Yie başbaşa koyak sporu yap- rü tasvir ediyordu. dakilerin hepsi şiiri çok beğen- Si albuki goför Kulikof, bunu din bile,, Onun bütün düşüncesi, Yeli bir konuşma vesilesi evrilmişti. i rada ddeta hir mucize oldü. Sİ- © . Şöâirlie şotör Nayat işlerinde de usta olmalıdır) Mayakofski na, güya onu birisi dürimüş gibi genş şoföre döndü, yumuş, tatlı bir sesle: — Harikulâde şiirler, dedi, bunlar da her halde bir şeyler var, Jora sördu: — Me:eli,ne gibi şeyler-var? . — Ne bileyim işte.. Dinç, sağlam. Çekic bir şey... Şoför Jora, hwifçe kızararak az metli bir edaile; — Bundan sonraki şiirimi size ithaf €diyorüm, dedi, — Nasıl?.. Demek ki Petr Kuzayer s zsiniz, öyle mi?. Jora Kulikof yavaş 'bir sesle: — Evet, tâ kendis'yim, dedi... Fakat. #ica ederim kimseye birşey söylemeyi: niz!. Beni tanıyıp bilmelerin: itemiyo- rumus Çünkü kim olduğunu öğrenecek olurlarsa artık banu bu istzahat evini haram ederler. Yakamı bir türlü birak- mazlar,. İyisimi, ikim'z, sessizce ie gidip biraz dolaşalım. . Üç gün, rüya gibi geçti. Jora Kali. kof ile Sina beraberce patinaj yaptılar.. Kayaklarla kaydılar.. Karlı ormanların içinde dölaştıksr.. Sina, genç şaire hay- randı. O, şen şatır, Çevik, her şeyden anlayan bif gençti. Hattâ otomobil Kul- lanmasın: bile biliyordu .. Nitekim, işti- rahat evinin şoförü âni olarak bastalar- dığı ziran istirahat evi müdürünü ace- İe biriş için istasyona kadar götüren şair Petr Kusayev oldu. Sinanın tuhafına giden yalnız bir nokta vardı: O da, genç liriğin şiir sev memes:ydi. Sina şiir okumağa başlayınca, ve yahut genç şairden “kendi” şir lerini okumasını rica edince, delikanlı suratını ekşitir; — Sevgili Sinacığım derdi, ben bu- raya mutlak İstirahat için geldim. Şiir. Rusçadan çeviren: | Ferah Ferruh Tesar sanane saa le hiç uğraşmak istemiyorum.. kendi garajıma... Şey yani bizim mec- mua idarehanesine dönünce sana vaat- ettiğim yibi muhakkak senin için bir düzüne şiir yazarım.. Hem de tam se- nin istediğin gibi: Dinç, sağlam, çeki- Gi şlirler.. Şimdi biz seninle biraz dans- edelim, olmaz mı?. Nihayet o acı ayrılma dakikaları gel- di. Gizli bir elemle Jorayı teşyi etmek” te olan Sina: — Belki, dedi, yeni yıl münasebetiyle ben de Moskovuya gelitim. Acaba se- ninle buluşmak İmkânı olur mu?, Jora Kulikofun kalbine bir hançer saplanır gibi oldu. Sinaya söylediği ya- landan ötürü vicdan azabı çekmeğe baş- Tadi. Bunu itiraf edip etmemek husu sunda şuuciyle gizli bir mücadeleye gi- riştik. Genç xızın masum mavi (gözlerine uzun uzun baktı. Ve kederli bir sesle; — Muhakkak görüşelim, dedi. — Fakat ben s zin adresinizi bilmiyo- rum. — Beh şimdi size adresimi verirdim. Fakat, Benim bugünlerde “Yazıcılar €vi,, ne tiçınmam ihtimali var,. Bunun için size şimdiki adresimi veremem.. İ yisimi siz “Kamelek,, mecmuası idare hanesine geliniz!.. Size yeni adresimi oradan bildirirler. Elveda Sina elveda., — Jorugka, dedi, sen benim kalbim- desin 1.11 *»a 31 Birincikânun" günü, sarı benizli genç şüir Peter Kusayelf pijemasiyle o- dasında oturuyordu. Şair, takriben bir senedenberi edebi bir münakaşaya tu - tuştuğu muarızı Sarafim Rasinin aleyhi- ne "Şairler cemiyeti, ne ateşli bir şi- kâyetname yazmakla meşguldü... İşte tam bu sırada oda kapısına vuruldu. Genç şair isteksiz bir sada ile: — Gir'niz, dedi. . Kapı açıldı. İçeriye, bir kış sabahı kadur pembe ve taze S'na Siderova'gir di. Hoş bir hayrete kapılan şair; — Bir emriniz mi var? diye sordu. — “Kamelek, mecmuası idarehane- sinden bana, Petr Kusayelin burada o turduğunu söylediler., Burâsı onun ©- das mu?. — Evet... — Kendisi evde yok mu?. — Petr Kusayef benim. Bir emriniz mi var?. Sina derin bir şaşkılığa uğramıştı? — Siz misiniz? Buna imkân yok. Şair de şaşırmıştı? — Emin olunuz ki ben Kusayefin tâ kendisiyim.. İşin içinde bir yanlışlık ol- duğunu görüyorum.. Lütfen bana me- seleyi anlatır mısınız?. Genç kız, İstirahat evindeki -macere- yı şaire anlatalı on beş dakika olmuş- tu, Şimdi artık karşıkarşıya oturuyor- lardı. Sina biraz sustuktan sonra? — Hakiki Kusayef : yoldaş, artık si- inle de tanıştık... Bana biraz şiirden edebiyattan anlatır mısınız? dedi. — Bilmem ki size ne anlatayım? A- ziz Sina şairler cemiyetine bir mektup yazıyorum.. Sözüm ona bir şair vardır; adıma Sarofim Rasinin derler. İşte bu İğrenç herifin aleyhine uzun bir itham name kâleme alıyorum. Herifi yerin ğil ya.. Onun bütün arkadaşların; da yerden yere vurdum. .Bunlar öyle insan lardır ki. Bunlara acımağa gelmez. Genç kız isteksiz bir tavırla; — Yana,, Öyle mi?.. dedi.. Siz kayak- larla kaymasını bilir misiniz? . — Hayır azizim Sina, bilmem. Öğ- renmeğe vaktim yok.. Sarafim gibi he- riflerle yaptığım edebi mücadele bütün vaktimi alıyor. Onun için sporla falan uğarşamağa imkân bulamıyorum. , Şair Kusayef, belki yarım saatten faz- la edebi düşmanlarına küfretti. “Onlara yıldırımlar yağdırdı, Sonra da, münekkidlerin kendisi hak kında yazdıkları şeyleri anlatmağa ve okumağa başladı. . Şair uzun hikâyesini bitirdiği zaman genç kız da derin bir nefes alâ: — Artık bana müsaade ediniz, dedi, — Biroz daha oturunuz canım. Şu Sarafimin yazdıklarından da bir kaç parça okuyayım da onun ne aşağılık bir adam olduğunu anlaynızl, . Genç kız can sıkıntısiyle : — Fukat, teyzem basta, dedi. . — Canım teyzenizle biraz anneniz meşgul olsun.. Siz bir kaç dakika daha oturunuz! — Fakat annem de basta. — Anneniz de mi hasta?. (Lâtjen sayfayı şeviriniz) a açan | TEE alaya götürmüştü. Çünkü ay, İk nazar nazarda, bu genç süvarinin, Bizli sebeplerden dolayı kıyafetini asil bir genç kız olduğunu yen alamı Bundan başka Amma İe3 altın bahşiş vermişti ki, bu da gösteriyordu. karl bir köy evinde, ball, güze Maktan ve ipekten perdeli bir oda bul- edi, mütevelli bir hayret eseri gös- © vi edildiş , | Mİ edildi? Pariste mi? Blğa- Li Zin Mâdam,.. Burada Marşönu- Te kurtarmıyorsunuz?. hiç kimseye itimat edemi- hiç gn Şünkü onun hizmetçisi, 1€Y yapmamamı emretti; Yük big, Senki” kardinal bize pek Ying W Yor, Sana, Sözleri söyleyince, ayni zar İhğetin sarardı. edici bir tavırla deği, * im knayın, Rişliyönün düşmanı İ —X* o KAHRAMAN K KIZ — okluğunuzu, benim önümde söyleyebi- lirsiniz. . 'Tibo bir müddet Annaise baltı ve şüphesiz, açıkça konuşabileceğini ans ladı? — Şu halde, madam, dedi, size her şeyi anlatayım, .Çünkü belki, refakati- nizdeki asilzadelerle, madam lâ düşes dö Şevrözü kurtarabilirsiniz. — Düşes;dö Şevröz!.. Anlatın, çabuk anlatın! Belki o, esir olmaktan daha büyük bir tehlike karşısında bulunu- YOF om Bunun üzerine, Tibo, karilerimize bu hususta anlatmış olduğumuz her şe- yi anlattı. Annais de: — Pekâlâ, dedi, bu gece için, iki iyi ata koşulmuş bir araba hazırlayabilir misiniz? , Tibo, ümüt içinde bağırdı: — Istediğiniz anda, araba hazır olas caktır. — Şimdi bana, düşesin mahpus bu- landuğu evi gösterin.. ae TE sl Annais, av köşkünün etrafını tetkik ettikten sonra, Trankavcile Molüsün bu» lundukları odaya girdi. İki dost dü- şünceye dalmış oldukları halde, aröği- ra, kısa bir kaç kelime teati ediyorlardı. Trankavelin düşünceleri, bunlara iyice bakmağa cesaret ederken, kendisini teshir eden büyük ümitlerdi, Molüsün düşüncelerinde ise, dostunun belki de kavuşacağı saadetten mütevellit bir se- vinç vardı. Kendi kendine şöyle diyördu: — Hiç olmazsa bu kısa sâatte mes'ut olsun.. Ham hayali ve ümitsizliği sön- dürmek, zaten mühim bir odemdır. Sa- dürmek, zaten mühim bir adımdır. Saa- adetin beklend ği anlardır. Annais içeriye girince: * — Mösyöler, dedi, düşes dö Şevröz bu köyde mahpustur. Niyetm onu bu gece kurtarmaktır. Sizin yardımınıza güvenebilir miyim? KAHRAMAN KIZ ——— —-------————— menize müsaade edecektir. Ben böyle istiyorum! Trankavel heyecan ve azap içinde ttriyen bir sesle! — Istediğiniz şekilde hateket edece- ğime yemin ediyorum! . , Dedi, Annais de devam etti: — Çünkü siz beni öldürürseniz, şim- di aramızda bulunan, sizi ve beni seyre- den, annemin hayali, size her halde de- ha korkunç bir ölüm intihap etmiş de- mektir. Sen — Priyak soluyordu. Fakat An- naisin sözleri ona biraz ümit vetmişti. Vaziyet aldı. İki kılıç yekdiğerine çarp- ti.» Sen — Priyak, arka arkaya iki üç defa saldırdı. Çehresi bir ölü çehresi kadar sararan Trankavei hareketsiz duruyordu. Bu anlarda duyduğu ıstırap cidden. canhirişti, Annais, yerinde kımıldamadan o bü- tün bü darbeleri bertaraf etmişti, Bu hareketlerde öyle bir meharet vardı ki, ten — Priyak geriye sıçradı ve en teh- keli eskrimcilerden biri Karşısında bulunduğunu anlıyarok büyük bir dik- katle dövüşmeğe başladı. Bir hücum hazırladı ve tekrar saldırdı. Trankavel, göğsünü Sen — Priyakın kılıcıyla An- naisin arasına koymak ister gibi bir ha- reket yaptı. Genç kız 'da sakin bir sesle: — Mösyö Trankavel, dedi, müdaha- Je etmemeğe yemin ettiniz. Sözünüzde durmanızı sizden talep etmeğe hakkım vakı., Trankavel kekeledi: — Hakkımız mı var?. Genç kız bir an, ona baktı Ve cevap verdi; — Eveti Trankavel, Flöri yolu üzerinde, An- naisin dört şövalyesinden birisinin, kendisine: S'zi öldürmek istiyoruz, çünkü o sizi seviyor!'dediği zeman na- sıl başının döndüğünü ve sendelediğini 317 hissetmişse, gene öylece sendelediğini duydu. Fevkalbeşer bir kuvvet sarfede- rek soğukkanlılığını topladı ve kendi. sine has zarif bir istihza ile: — Matmazel, dedi, müdahale etme- memi istiyorsunuz. İtaat ediyorum. E- sâsen mösyöyle uzun uzadıya, üzülme- ğe lüzum yok.. Beni dinleyin; Küçük bir “dört hareketi, ve.. Hadi. Hop, işte tamam! Sen — Priyak korkunç bir inilti ko- pardı. Hemeç syni zamanda bütün vü- cudiyle doğruldu. Sinirleri takallüs et- ti, kılıcı elinden düştü, sonra ri gibi yere yıkıldı. Göğsünden ince bir şerit halinde kan dökülüyordu. Birdenbire ağsr açıldı, ve oradan kan boşandı. Ayhi zamanda gözleri büyüdü ve korkunç bir hal aldı. Annais, düello üstadının dersini har- fi harfine tatbik etmişti! Sen — Priyak kılıcı, göğsüne yemişti. Kılıcı, çimenlerin üzerine düşmüştü. Sen — Priyak ölüm dehşeti içinde An naise bakıyordu. Onun bir adim ilerle- diğini gördü. Genç kız korkunç bir is- tihkarla, ayağını bu kılıca dayadı. Son ra, Sen — Priyak bir şey göremedi. Gözlerini bir sis kapladı. Son ve garip bir nida daha çıkardı... O kaxlar.. Yerde beş kadavra vardı.. Annais kılıcını att... Trankavel de. bu kılıcı alarak kendi kınına yerleştirdi. Genç kız ürperiyordu. Dudakları titredi, Trankavel başını eğdi ve kabahat iş- .— bir mektep talebesi gibi şöyle im Me gayretime rağmen, sizi bu- raya kadar takip ettiğim için bana fena halde kızdığınız» eminim « Annais gülmeğe başladı. Tranlmvel de kahkahadan katıldı. rimel bir sahneydi. Sonra genç kız sordu: — Yürüyebilir misiniz? Ve Tzankavel ciddlen enerjinin şa-