18 Şubat 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Şubat 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞUBAT — 1938 IT 4 Kenan Çinili — Melekzad Çinili C EFRREK — KIZ ) Ya Sevap vermedim.. El'nden çanta» ham Köye doğru yollandık.. O, y habersiz gelişime akıl erdiremi- na işin habersiz geld'n.. Ben de sa- dün mektup yazmıştım, diyordu. karan yok. dedim., Han kapıcısı > Neye geldin? — Sizi almıya... yordum. Beraberce eve geldik. | Me arkadaşlarından £ Ferihanın da Sturduğunu evvelce in büy i Taa 'Yordum.. Bütün arkadaşları © 4 idiler, Oturup konuştuk.. Arka - Rittiler. Yemek © esnasında ya geldiğini, hattâ yüzük Sy le" yaptırıp beraber o getirdiğimi söylediği ave bu işe pek razı olmadı. Ai Mass olup olmadığından pek e- A, EİfÜnmiyordu, Mütemadiyen hu- gi Sürüyor ve; Anenin de bulunması icap et İYİ? diyordu... diy MY Bişan gününü kararlaştır- Bün sonraki gece, Me © sabah erkenden İzmire ine- ika, tan tekeri yaptırdım, Likör ve Bay şeyleri aldım, İstanbuldan i İn hişan yüzüklerinin tarihle. iri. Bunları yaptıltan san- hların akrabalarma uğriya - İ Bişanımıza onları da davet ettim. Na, tekrar köye döndüm. O gece e ida nişana çağrılacak davetli - “den ihtilâf çıktı. Ben köylü * dâvetini istiyorlum. Onlar Muslim arkadaşlarıyla İzmir - #cek akrabalarmın kâfi oldu - Benim itirazım köyün tanınmış olanlarını muvafakat ettiler. Fakat Ban anları, Ben yine itiraz et - Ky doğru olmadığını, çağrı- lt “ocalarıyla beraber gel - — #Mubu İleriye sürdüm: Meze AritıZ, gelrlerse gelirler, gel ** Zelmazı İha Yüz dâ h “ ler - dedim İN Biçer “oi gelip çattı. Mpa, © Geldiler, kadınlar bir tara- Xp r bir odayn toplandılar. Ye * İrt inin Yüzükler takılaerğı sirada Ma, tarafına geçtik. Müthiş bir ha, Vardı, Penanm akrabası bir İ. Sonra yüzükler takıl, Nişan gecesi gelip çattı Benan, en mesut gecesini yaşıyordu Bunu, beni karanlıkta yakalayıp Naklarımı öpmes nden anlıyordum 4Terelime v4 iktibas hekkı mahfuzdur) — Numara 69 — sini İstediler, Onların bu arzularını da yerine getirdik. Banan fevkalâde memnundu. Belki de hayatınm en mesut gecesi bu ge » ceydi. Bunu, beni dışarda karanlıkta yakalıyarak yanaklarımdan öpmesin - den anlıyordum, Benanın hoşlanmadığı bir şeyi yap masında içtiği Ukörlerin de tesiri yok değildi Evden, Leklifli misafirler çekilip gittikten sonra samimi ahbablar yel- niz kaldık. Erkek olarak da » ben de erkek ma- yılırsım « Bepsnın akrabasının koca- ldı. Benanın arkadaşları çok gen e şakacı kız'ardı. Saat Üçe kadar süren coşkun bir eğlenceden sonra yattık. Ertesi! sabah İzmirden gs'en misafirleri uğurladık. Benan mektebe gitti. Ben kahveye geldim. Benanla nisanlandıktan sorre artık hicbir dedikodudan korkmaket- | zın, serbestçe dolaşmıya başlamıştık. Gozmelere çıktık, Bir gün fotoğraf makinesile mektebe giderek bir sürü fotoğraf çıkardık. Sık sik parka gidi- yor ve yalnızca bir kenarda oturarak saatlerce konuşuyordu. Ben, bu sıralarda gitmek istiyor- dum, Fakat param kalmamıştı. Anne- me mektup yazarak para göndermesi ni bildirmiş, adres olarak Ragib paşa otelini göstermiştim. Benan benim parasız olduğumu bil diği için borç vermeyi teklif etti. Bu- nu kabul etmedim. Fakat ısrarı kargi- sında ve kırılacağımı anlıyarak: “pe- ki” dedim. Böylece İstanbuldan para gelinceye kadar ondan üçer beşer al dığım paralarm yekünu yirmi, yirmi beş lirayı buldu. Bir cumartesi günü, Benanla oto- büse binerek İzmire indik. Maksadi- mız, Benana öteberi almak, İzmirdeki akrabalarını ziyaret etmekti, İzmirde otobüsten inice önce bir lo- kantaya girerek karnımızı doyurduk. l Çektiğimiz fotoğraf filmlerini ertesi günü almak üzere bir fotoğrafçıya bi- ktık. Beraberce bir berbere gittik. eo saçlarımı kestirt ni bekledi. Sonra iştediklerini alarak akrabalarına yollandık. Dolaşmamız akşamı bulmuştu. Sofra hazırlandı, o turduk. Ge Benanla sinemaya git- meyi kararla rk. izi İzler Bişanlılarım dans etme (Devame var) Maia, sebit ELİ ew güzel man zaraya bakınız: Almanyanm Zürih şeh- BÖrdüğünüz bu taştan k öpek, et ve kemikten hemcinsine su içi- HABER «— Akşam vostum Bayramda Şehzadebaşı Istanbulun idört tarafından buraya akın eden halk nasıl ve nerelerde eğlenir 3 mi Istanbul konuşuyor Gehsadebaşının bayram günlerindeki de nöbet Bayram günlerinde Şehzadebaşmm kendine mahsus bir hususiyeti vardır. Büyük küçük, çoluk çocuk on bin - lerce insan, tatillerini hoş bir şekilde geçirmek için, buranm eğlenee yerle- rine akın ederler... Bski ramazan gecelerinin artık ma- siye karışmasma rağmen, Şehzadeba- mın bugünkü bayramları, hâlâ geç - miş bayramları hatırlatacak kadar çanlı ve eğlencelidir, Bu bayramm birkaç gününü, ben de Şehzadebaşımda geçirdim, Burada bellibaşlı iki çeşit eğlence yeri var « âır; Tiyatrolar ve sinemalar... Bu günlerde tamamen macera filmleri oyryan sinemaların müşte - rilerini, hemen hemen hep 10-18 yas. larında çocuklar teşkil ediyordu. lâl sineması, Milf sinema sabahleyin saat 10 da başlıyor, binleros çocuk, bu iki sinemayı akşama kadar doldu- rup doldurup boşaltıyorlardı. Bir pay. dos zamanı, sinemaların kapısında durdum. İki, iki buçuk saat macera filmi seyrettikten sonra, küçüklerin nasıl heyecan dolu bir kalple dışarı çıktıklarını yakinen gördüm. İçlerin « de biraz evvel bevaz perde üzerinde takip ettikleri sahnelere o kadar | - nanmıs, o kadar bağlanmış olanlar var dı kt, bunlar, soksğa çıktıkları za - man bile, yanlarmdaki arkadaşlarma filmdeki hayal! kahramandan büyük bir hayranirk ve muhabbetle bahset- rosten kendilerini alamryorlardı, Sinemalarım karşı sırasmda bulu- nan iki tiyatronun müsterileri ise oldukça başka türlü idi: Turan tiyatrosunda “oynıyan kıy- metli sanatkâr Nasidin temsillerine yaşça daha büyük olanlar, o gün max ile germeye çıkmış gruplar, teşkil edi. yordu. Nağidin ismi, #ihinlerde öyle bir iz bırakmıştı ki, sevirciler, buraya daha girersen gülümsemeye baslıyorlardı. İüöle senns sonunda tiyatrodan grkar. larken dahi kahkahalarını hâlâ sante- demiyenlerin sded! pek çoktu divehili- rim... Sehradabaşında coluk gocuk, büyük, küçük, ihtivar, aile ve'hnar) ber smıf bir mües- $şşe vardı ki, burası Fereb tiyatrosu Hem üç film, hem muhtelif varyete- ler, hem de büylik sanatkârrmız Zati Sungurdan miltesekkil fevkalâde zen- gin bir program hazırlamış olan bu ti- yatronun önünde, balk bilet almak i- hali ve içeri girmek için tiyatro önün- bökliyenler Şehzadebaşı tiyatrolarından biri çin, harbi umumide fırınların önünü dolduran inşanlar gibi nöbet bekli - yordu... Kucağındaki çocuğuyla ayakta du - rup sabırsızlanan anneler mi istersiniz 8-10 kişilik gruplar teşkil eden mek- tep talebeleri mi, yoksa bayram elbise lerinin kalabalık arasmda buruştuğu- na Üzülen işçiler mi? Hepsi de gigeye üşüşmüşler: — Bilet, bilet... Deyip duruyorlardı. Müessesenin direktörü bay Enver, iriyarı cilssesinden umulmaz bir ince- likle, beklegenlere habire dert anla - tıyor: ğ BÜKREŞ: 18 Tendin orkestrası, 20,35 plâkla Malist operası, BUDAPEŞTE: 18,30 sisan orkestrası, 19,35 radyo or kestrası, 21,15 filarmonik orkestra, 23,30 cazbant, 24 plâk. 20,05 konser, BERLİN: 1$, salon orkestrası, 19 bando, 21 radyo orkesirası, 23 röportaj, 23,30 küçük orkes- tra, 20,30 hafif müzik, 21,30 o orkestra, 22 operet nakli, 24,15 cazbant. VARŞOYA: — Bir tek yer yok efendim, içersi tıklım tıklım dolu, Yarım seat sonra birinci matine bitecek, lütfen o zaman tegrif ediniz, diyor. Fakat gişenin önüne yığılan seyircilerden çoğu ayak diremekte devam ediyorlardı. — Zati Sunguru görmek için ta İs- tanbulun öbür ucundan geldik. Bize bir bilet verin, ayakta filân durmeya raziyız. Direktör, derin derin içini çekiyor: — İmkün yok efendim, ârzettiğim gibi içerisi öyle kalabalık ki, iğne atılsa yere düşmiyecek... O söyledi, öbür taraf itiraz etti ve bu münakaşa devam ederken içeri- den müthiş bir alkış sesi yükseldi. Zati Sungur, birinci mâtinenin son hünerini de yapmıştı. İki üç dakika sonra tiyatro boşal- meğa başladı... Akın balinde sokağa çıkan balkın arasma karıştım. Herkes hayretler içinde biribiriyle konuşuyor. bazısı da kendi kendine söyleniyordu. — Vay canma be! Topla kızım karı nm deliverdi. — Yaman adam şu Zati Sungur, doğrusu, onda bu kuvvet varken ne isterse . — Vallahi ağabey, herif gözlerimi si bağladı! — Yahu bir yumurtadan beş Insen İ çıkarılır mı! Nasıl iş böyle bul?.. — İnsan değil şeytan! Ve daha bunun gibi bir çok sözler. ke, Türk sanatkirmin bir türlü akıl erdirilemiyen esrarengiz hünerlerin den bahsediliyordu... Sinemadan çıkan seyircilerin peşin- den daha fazla yürüyemedim, çünkü arkamdan kırılan camların, sökülen çerçevelerin seslerini duymuştum. He men geri dönüp baktım: Gişe önünde bekleşenler artık sabırsız. lanmışlardı. Bir an evvel bilet almak için ileri doğru adetâ hücum ediyor « lardı, Ve bu yüzden de Ferahın cam « ları çerçeveleri bir hayli hırpalanma ya başlamıştı... Bu aralık tiyatro direktörünün ha line baktım. O cam çerçöve zararmdan adetâ memnun görünüyor, halkm bu tiyatroya gösterdiği büyük alâka kar- #ısında gururla göğsünü kabartıyordu, HABERCİ 18,18 müzik; 19,16 pidm, 28 temsil, 23, | YOŞİl Jölrden öpor şaplası, Grogren #lârmonik orkestra konseri, kordelâ ile süslüdür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: