Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili ( ERKEK - RIZ ) (Tercüme ve iktidas hakkı ııııhl_ı:dar) — Numara 58 —e Dükünler bana dert yandilar apishane arkadaşla- Pımla neler konuştum Tada cemiyetin düşkün bir ferdin- den aldığım d kadar unut b a ılıu hayata ilk düştüğümüz zaman kökdi bahatli telâkki edilmemiz müm :&" “sla kabahatli sayılamayız.. Hattâ Zen:“flnlırdı bile kabahat çok defa bizde değildir. İnce düşünmiyen hu.'dlm için tecrübesiz bir genç kızı, ti ,Piraz da kapalı bir muhitte yetiş- İlk .':':n maktan kolay ne var ki? tür'atle &tildi mı sonratı korkunç bir gelir, Meselâ kızın ailesi gok “._k""lr. kız onlara hakikati itiraf de Y“nıe ölümü veya fizarı tercih e- . Ahut onlar, gafletini itiraf ederek Sülardan q. % fâbiş, Bepcini fahiye Anlatmak imkânsız, ne kadar Yarsa o kadar da düşüş sebebi Tütuy,, CRebilir. Pakat fahişelikten kure n;hu"“’—'-"l sebebi daima birdir; Dam ve bu damga yüzünden temiz —i::::luyıı Evlenemeyiz. Nadir dadir b.hvıniı- amımna bu saadet ancak her , tiyarlara nasip olur, Onlar da ı.,_::'n Mes'ut olmazlar. Çünkü ko- u—h #rhangi bir hiddet anında, ma- _"u,l:.,hnnı tokgmak — gibi vurmak N—h Zavallılara kendi eseri olmıyan y SINI hatırlatırlar, — Gayri #ekilde evlenenler de gene nadi- Nt Olutlar, kurdukları “yarım Atcak bir cemiyetin düşkün bir IL_»,_-ı N dinlediğim bu ders epey uzun daş & bende hayatımın - sonuna ka- ba bt Hamdan silemiyeceğim bir inti: ber ,,_:'— Öğündenberi barda veya Otiy lı.xııh" €ğlence yerinder yanmda ,'""m İle tutmuş bir erkekle, gülüp Vö te imm kadın görsem içim burku- i ğ:;*nüîn kadın bana ağlıyormuş gi- Gün v?ı- Feselli etmek ibtiyacıtu duv. Teyarap Ablleceğime kendim de inan- g *n"ldhxdı bulündum: B iş bııı:,::_k etme, kardeşim, ben sa- lan 'dan kovarak kendi elleriyle | L Söründü veya bakikaten H Betoyj teşekkür eeti ::hı ı,,,';:h&um beşte beni tevkifa- ıh;ı’:ıı. b_“.";'l Zgelip aldı Buradan li İ çi ülar beni kaprya kadar ":M'% ;"uu Yapıldı. Ve bendön ü- * Fakat sonradan çekilmediğimiz ( himaye bekliyen yavrularını © Yaparlar. Sebepler muhtelif, ) ersi ölünceye mıyacağım İstasyon civarında dolaşarak Hicranı beklemeye başladım anneme de dargındılar. Böyle bir vazi- yette bulunan bir kadından bu parayı istemek bana garip göründü. Yapabi. lecek bir tek şey Vardı. Hicrana baş vurmak ve üç yürz liraya mahsuben bu parayı İstemek. Hicranım evine bir Çü cukla haber gönderdim. Çocuk dönüp geldi. Hicranın evde bulunmadığını, İstanbula indiğini söyledi. Hicran ge- gen zaman zarfında evini değiştirmişti. Nişantaşında oturuyordu. Tramvay is- tasyonunda dolaşmaya başladım. Neredeyse dönecek ve kendisile ko- nuşmak imkânını bulacaktım. Düşün- düğüm gibi öldü. Tramvaydan indi. Beni görmemişti. Alelâcele kargı kal. dırıma geçti. Arkasından koşarak çe- virdim; — Hicran, dedim, seninle biraz ko- nuşmak İstiyorum. Vaktin varsa göyle biraz yürüyelim. — Hayır vaktim yok. Onun bti tevabı bana hâlâ kizgin ö duüğümü anlatıyordu. — O halde yatın buluşalım . — Gelemem, Bana artık ne söyleye- ceğin kaldı ki.. Kendisine sıkaşık zamanında yardım etmekten çekinmediğim halde, bu şe- kilde cümle kullanması canımı sıkmış- tı, Artık izahat vermeye bile lüzum V' Edim, ”” Parasın istediler. He İ görmeden: N'q;—"—, — Otür liraya ihtiyacım var, dedim. Slğeşl e buçukta hapisanel ymu- | Bana bu parayı iki güne kadar bulüup K h'îhı * Siktım, vakit Çök erken | vermelisin? a "'âtx. Biş iylar filân henüz baş. — Ben para filân bulamam, Hem be- ı:’bı_.. zeldi Stomobile atlıyarak doğ- | nim sana verilecek param yok. '*r:qp z Onun bu sözü üzerine aramızda: “Ve- vi hî R canı tıkıklı, Bana Büler Ön * Ohu gz kö)le kızgın bir halde Eünden sonra da görme k%iy% bi Atasında bir de para u““:»guinu okuyucularım ha- 'tradan çelen bir da- Tüncn geldiğin- d, B_erıç gün için. %hudnvııktcn sonra bu Ünar T kadardı - tedariki , .':"l'"'dnm!in. Ailemle âram fe- Yördüm, Evdekiler dı. Üzerine saldırdım: receksin, verememi!,, gibi kısa cümle- lerle bir mücadele başladı. Çok canım sıkılmıştı. Kendimi adeta — kaybetmiş- bir haldeydim; — Ya, dedim, demek veremezsin.. Ben sana yardıra edeyim de ten bu şe- kilde muamele et, Bana bu yaptığın iyiliğimin mükâfatı mı.. Al öyleyee.. Bu son cümlemi, iki üç tokatım ta- kip etti. Ne yaptığımı bilmiyordum. O şaşırmış ve bağıtmıştı. Etraftan koşan gençler kollarımdan yakalamışlardı. Silkinerek kurtulmak istedim. Polisler yetiştiler, Ve beraber- ce karşıdaki karakol binasıma götürük- dük. Hicran karakolda, bu hareketimi teh dit meselesine yordu: — Beni tehdit yüzünden üç gün hapse girmişti. Şimdi bu hırsla yine gtlip band çattı. dedi. OÖnün bu sözl de beni çileden çıkar- (Devamı var) | Fabrikalarımızda mütehassıs işçi Mütehassıs işçi kâtiplik yapıyor ! buhranını nasıl önleyebiliriz ? Sanaylin bütün şubeierinde ihtisasiı olan bir çok vatandaşları: Z GAŞ : ea : mız bugün a öB e yabancı memleketlerde Ççalışıiyor Yazan: Ahmet Necdet Hükümet, memleketi her cihetten Tefaba kavusturmak ve vatandaşların istihlâk kabiliyetini goğaltmak için uğraştığı kadar istihsali de arttırmak yolunda her gün yeni kararlar alıyar, Bir taraftan zirat kalkınmayı te « min maksadiyle, köy eğitmen kursları açılır ve devlet çiftlikleri modern zi- raati köylüler arasında yaymak için büyük gayretler sarfederken, diğer ta. raftan da muhtelif mmtakalarda g- nayi merkezlari tosiz ediliyor; gimdi- yo kadar hariçten tedarik etmek mec- buriyetinde bulunduğumuz mamul maddelerin dahilde istihsali için ted- birler alınıyor. Bir zamanlar coğrafya kitaplarında “ziraat memleketi,, olarak isimlendi- rilen Türkiye, pek kısa bir zaman son- Ta Banayi ve ziraatin atbaşı beraber koştukları bir saha haline gelocek. Çok değil, daha birkaç sene evvel tamamen hariçten getirtmeye meobur olduğumuz cam, küğrt, bez ve kumaş Bibi maddeleri bugün kendimiz imal Yabancı memleket- lerde çalışan yurltaş- Tarımızı — getirtmekle hem miütehassıs işçi buhranımı — ortadan kaldırmış olacağız, hem de kendilerini ana yatan dışında yaşamak azabından kurlaracağız ediyoruz. Önümlüzdeki şubat ayınm ilk haftası içinde Banayi progra- Tarmızın hedeflerinden olan iki fabri. ka daha bu kafileye katılacak: Bursa Merinos ve Gemlik sun"? tpek fabri. küları. Her Türkü şüphesiz memmm eden bu hamleler ortaya pek tabit olarak bir “mütehassıs işçi, bulranı doğur- du. Bundan sekiz, dokuz gün evvelki Haber'da bu nokta tebarlüz ettirilmiz ve bilhassa demir işleriyle uğraşan fabrika, atölye ve müesseselerin işçi _, bulmakta müşkülât çektikleri yazı| - mıştı. Bu messleyi bir tanıdığımla konu- gürken, söz, yapılan fabrikaları kur- mak ve kurulduktan sonra da bura- larda çalışmak - için Muırmımu_ Almanyadan vo diğer memleketlerden getirtilmek mecburiyetinde kalman Mütehassıs İşçi ve teknislyenlere in. tikal etti. Muhatabımı, esas itibariyle, hariç- ten “mütehassıs işçi ithali,, fikrine Muarızdı ve ayni işleri görebilecek Türk elemanlar bulunduğunu ileri sü. rüyordu. Aranuzda şöyle bir muhave- Te geçti: — Senin fikrin güzel, dedim. Gü. Zel ama, bizde sanayi henliz canlan. mıya başlamıştır. Ve mütehasaıs İşçi miktarı da bu nispettedir. İlerde, ye- ti elemanlar yetişinceye kadar, fab- tikalarrmızda yabancıları çalıştırmak mecburiyetindeyiz. — Haklısım. Çok krsa bir zamanda MuAzzam eserler meydana getiriliyor. Bunların hepsine işten anlar adam - lar bulmak şüphesix güçtür ve gene güphesiz ki, bu —vaziyette ecnebileri çalıştırmak Mecburiyetindeyiz. An - cak benim ileri sürdüğüm nokta gı dur: Bugün, umum! harpte ve daha sön- raları Almanyaya, Avusturyaya, Ma- caristans, Amerikaya ve dahâ birçok memleketlere giderek muhteif sanayi şubelerinde ihtisas kazanmış Türkler var, Bunlar memlekete getirtilse ve kendileri yeni açılan işlerde kullanıl- sa ham bizim için bir kazanç olur, hem de kendileri anavatan dişmda ya- şamak azabından kurtulmüş olur. Bu Buretle yeni fabrikalarmızdan hiç ol- Mazsa bir kısmı için mütehassıs işçi buhranını önleriz. p — Peki, bu vatandaşlar senelerce evvel meroleketi terketmişler, hepsi bir tarafa dağılmışlar, Bır kere bun- ların hepsi''le temasta bulunmak ve ayrı ayrı iş teklif etmok hir mesele » dir. Saniyen bu vatandaşlardan mem- leketlerine nafi olmak tasavvurunu ta gıyanlar varsa, niçin buraya gelmi - Yorlar ? bu meselede haksızım, Şimdi memleketimizde, hariçteki muh- telif sanayi merkezlerinden gelmiş ve aylardır burada oldukları halde hâlü bir iş bulamamış kimseler vardır. Bunlardan birkaçmı tanryorum. Hele içlerinden bir tanesi ile geçenlerde gö- rüştüm, Bana şunları anlattı: “Yirmi sene Berlinde elektrik işle- Fi üzerinde çalıştım ve ihtlsns kesbet-. #im, Kümde dünyanın en büyük fab- fikalarının bonsorulsleri vardır. Gü - nün birinde oradaki Türk arkadaşlar Bana şöyle bir teklifte duundular; (Lütfen sayfayı çeviriniz) İstanbul radyosu 27 İKİNCİKÂANUN — 1038 PERŞEMBE 18,90 çocuk Uyatrosn, (Tilül ve Mitil iş- tikbal diyasinda), 19 Radile ve arkadaşla- rı tarafından Türk müsikisi ve holk şars kıları, 10,00 apar müsahabeleri: Eşref Şe- fik 19,65 Borsa — Haberleri, 20 Comsl Kü- mil vo arkadaşları tarafından Türk musf- kisi ve bolk şarkıları, 20,30 haya raporu, 20,38 Ömer Rirâ tarafından arapça söylev, 20,45 Fusıl sar heyeti: Okuyanlar: Tbrahim Ali, Küçük Safiye: Kunun Muammer, Kla- rinet Hamdi, Tanbur Salâbaddin, Ul Cev- det Kozan, Koman Cevdet (saat — ayarı), 21,15 örkestra refakatile Bedriye — Türün, yan, $© 5 oekestra, 1 — Kalllart: Let dragğons de villars Ö'uvertüre, 9 — Rimsky - Korsakolf: Letonte d Tsar Saltan. 3 — Sarasâte: Romanza Andalura. 4 — Glazounov: Bachanlil. $& — Hachalkoysky: Divrtimento, 415 — Ajans haberleri, 22,30 ptükla Bololar opera ve öperet — narçaları. 22,50 son haberler ve ertesi günün ptogramı, 23 son, BÜKREŞ: 18 radyo örkestrası, 20,05 balalayka or- kestrâsı, 20,40 şarkılar, 21,15 Rumen filar Mmonik orkestrasının konseri, 23,053 dans plâkları, BERLİN, 18, şarkılı könser, 19 radyo orkeslrası, 20,10 plik, 20,80 konser, 21 cazbant. BUDAPEŞTE: 10,25 pılâk, 20,95 redyo örkestrası, 29,13 Bethövan Kanseri, 23,50 orkestra,