Abdal kovboy Nasıl Yıldız oldu ?! Kör adalet jilminde baş artist köpeği alkışlıyanlar kovboy Gari Kooperin farkına bile varmamışlardı Holivudun en büyük film Şirketi sekiz sene evvel ora 15 ingiliz lirasi haftalık veriyordu. Bugün ise... Tam 2000 p A MERİKANIN en büyük sinema- şirketlerinden birinin sahibi ©- lan Sam Golvyn Gary Cooperin artist- Tik hayatımı şöyle anlatıyor: “Kadere pek Inanmamakla beraber Gary Cooper'in o dönüp dolaşıp gene bana gelişini kadere hamledeceğim. Gary Cooper kendisini hatırladığım ilk günlerden sonra sinemacılık âlemin. de o kadar büyük bir şöhret kazanmış ve o kadar muvaffak olmuştur ki şim- di onu tanıdığımız ve vücutlarile ifti- bar etiğimiz beyaz perde sanatkârla- rının en başında görüyoruz. Onün sinemacılık hikâyesi ta 1925 te başlar, O gene, çok uzun boylu, mü- tenasip vücutlu, şekingen bakışlı bir kövböy, Möntana'dâki bir çiftliğin yeküüsak hâyatından bikâtak kendi gibi üç kovboy arkadaşiyle birlikte Holivudun yolunu tutmuştu, O zamanlar OHolivutta O Kovboy filmleri pek revaçta idi ve bu dört atlı- nm filmlerde ufak troller bularak yıkanacak ve yiyeceklerini temin et- meleri zor olmamıştı. Bunlardan en u- sun boylu ve en sakin tavırlısınm di. ferlerine bir tefevvuku vardı: Ona “Kör adalet,, adındaki filmin baş rolü verilmişti. Ancak, bu filmde asıl büyük rolü oynayan bir köpekti ve halk bu filmi seyrettiği zaman köpekle o kadar alâkadar olmuş ve onu o kadar alkış- Jamıştı ki genç adamın istidat ve kabi- âyetinin farkma varan bile olmamıştı. Aptal bir kovboy İşte bu ayni adam 1926 senesinde iş için bana müracaat etmişti, O sıra- larda Ronald Colman'ın baş rolü yap- tuğı bir filmde kovboy tipleri arayor- duk. Fakat istediğim adamları angaje etmiştim Yalnız Abe Lee adındaki ada mın rolünü oynıyacak birine ihtiyacı- mız vardı, Bu, ehemmiyetsiz olmakla beraber filmde göze çarpacak bir rol- dü, 21 yaşlarında görünen bir genç İs- tiyordum. Ve Cooper odaya girdiği va- kit 200 kadar kovboy gözden geçir- miştim Gary Cooper 'i hemen angaje ettim. Muhakkak ki o, ondan evvel gözden geçirdiğim kovboy'ların en safı ve en aptalı görüneni idi. Fakat kendisinden bana pekaz bahsettiği halde onun öte- kilerin hepsinden daha fazla şahsiyet sahibi olduğu gözümden kaçmamıştı, Karşımda dimdik duran bu uzun boylu, çekingen tavırlı gence sordum: — Adın ne? — Prank Cooper. — Adın Abe Lee olacak ! Bunu işiten muhatabımın yüzünde- ki hayret ifadesini hiç unutamam. Oy- nıyacağı rolden haberi olmıyan Gary Cooper adını değiştirdiğim zehabına kapılmış ve pek şöşırmişti. Gary Cooper kimdir ? Bu adamın hayatını yazanlar onu o kadar tahrif etmişler, onu öyle şekil- lere #okmuşlardır ki doğruyu yazmak için artık geç bile kaldılar kanaatinde- yim, Cooper Montanada Helena şehrinde doğmuş ve dokuz yaşında iken İngil tereye götürülmüştü. İlk tahsilini İn. güterede yapmış dört sene sonrada orta mektepte okumak üzere tekrar Montanaya dönmüştü. O sıralarda Frank Cooper zayıf, na- hif bir çocuktu. Bir otomobil kazası neticesi olarak iki sene babasının çift- liğinde kalmış, orada ata binmeği, ta- banca atmağı ve kemendle at yakala- mağı öğrenmişti, e Temiz hava ve köy hayatı onun 2: yıt vücudunda inanılmaz değişiklikler x yapmıştı. Omuzları: genişlemiş, * inte » vücudu; yer yer kabaran kuvvetli adar İelerle dolmuştu, : Cooper iki sene Lovadaki . Grinnell kollejğine devam etmiş fakot doğduğu yer olan Montanadaki bir gazetenin tek lifine dayanamayarak işi karikatürist- liğe dökmüş ve mektebi terketmişti. , “m ir w Gary Kooper'in ükfilmlerinden bir sahne Seyyar satış memuru Los Ancelos onu cezbetmişti. Ancak oraya gittiği vakit oradaki karikatü- ristlerin lüzumundan fazla olduğunu görmüş ve güçbelâ bir müessesenin seyyar satış memurluğunu alarak 80- kaklarda kalmaktan kurtulmuştu. Bu müessese Üç ay sonra iflâs edince Co- oper yine açıkta kalmıştı. İşte bu sırada babasının çiftiğinde öğrendiği Kovboyluk aklıma gelmiş ve Holivudun yolunu tutmuştu. On beş İngiliz lirası haftalık Ona Abe Lec rolünü verdiğim zaman programda bu rolün Gary Cooper tâ- ratmdan yapıldığını yazdırmıştım. İşte Frank Cooper o gündenberi Gary Co- oper diye tanılıyor, üz. Gary Cooper bugün Marco Polonun sergüzeştleri filmini çevirmek Üzere yine bâna gelmiş bulunuyor. Coopere Abe Lec rolü için haftada on beş İngiliz lirası vermiş ve bu haftalığı beş söne zarlında yavaş yavaş arttıracağı- mı vaadetmiştim , Film bittiği gün Cooper yanıma gel miş ve mutat çekingen tavrile mukave- İesinin feshedilmesini rica etmişti, Bu hareketinin sebebini anlatmak için daha İyi bir teklif karşısında bulunduğunu söylemişti. Mukaveleyi feshetmeğe ra- #t olduğum vakit o kadar sevinmişti ki 2 — Bü'yoni köntürâtm biter Wine? gelip senin için bir film çevireceğim patron! demişti; Emrine amadeyim patron! Gary Cooper sözünü tuttu. Aradan sekiz sene geçmişti. Bir gün yazıhane- inin kapısı açıldı ve karşımda Gary Cooperi gördüm. Harekâtında sanki yanımdan dün ayrılmış gibi sâmimi bir hal vardı; — İşte patron, mukavelem bitti ve geldim. Emrine âmadeyim! Onu hemen angaje ettim. Ancak bir farkla: Şimdi, haftada on beş İngiliz lirası yerine ona tamam 2000 İngiliz Jirası vereceğim. Gary Cooper yeni mukaveleyi İmza- Tarken gülerek soruyordu: — Bundan sekiz sene evvelki iri ke» mikli, uzun boylu Kovboyu hatırlıyor musun patron? — Elbet de hatırlıyorum, verdim ve sonra İlâve ettim; — Siz büyük sanatkârların, ilk gün- leri hatırlsmaktan o hoşlanmadığınızı bildiğim için bunu senin yüzüne vur. mak istememiştim, Bu sırada masamın gözlerinden birin den çıkarttığım bir kâğıdı ona uzattım. Bu onun benden Abe Lec rolünü ak dığı vakit doldurduğu iş talebi kâğıdı idi. Bu kâğıt ekonomik yaşayan genç bir karikatürist ve Kovboy ruliunün açık bir aynasıyâr. Oradaki matbu su- âllerin hizasına Gary Cooper evvelki kazancım yazmış, ve “hayatta ne ol- mak istersiniz?,. suali hizasma “film direktörü,, kelimelerini oturtmuştu, Bu kâğıdı onun gibi birçok kâğıtlar meyanında saklıyorum, Fakat onu, bur nu pek büyüyen bazı artistlere lâzım olduğu gibi bir tavaztı dersi vermek için hiçbir zaman (kullanmayacağım. Çünkü Gary Cooperde bir dirhem kibir ve azamet, bir dirhem sunilik ve sahte vekar yoktur, O farkında olmayarak yıldızlar ara- sma katılmış olan sakin bir adam, eş- siz bir arkadaştır. Keşki bütün artist. ter onun gibi olsalardı! cevabını Holivutta bir gece VHI. — Miki Mavs Hayrotimden kurtulunca aklıma ge len fikri tatbik etmek üzere derhal boş bir taks! çevirdim. - Doğru Valt Dizney stüdyosuna.. Stüdyonun ka- pısı, beni görünce kendi kendine ti- kırdadı ve gene kendi kendine açti- dı, toplandr, bir ok şekline girdi ve önüme düştü. Walt Dizneyin harikavi iendi olan bu orijinal rehberi takip (ettim. U- fakça bir pavyonun önünde, ok de- mirkapıya yapıştı. MüstatliM bir deliğin üzerin de parçalanarak deliğe zarf atan bir el şekline bü ründü. Bunun ü- zerine kartı yaz- dıktan sonra İçeri bıraktım. Birkaç saniye sonra ka- pr açıldı ve sempatik (bir yüz beni karşıladı, Bu, bizzat Valt Dizneydi. Üzerin de siyah lekelerle dolu bir iş gömle- ği, elinde bir şişe, beraberce masâ- sının başma gittik, Koltuklar derhal bize doğru döndü. Oturduk. Tekrar masaya doğru döndü, Kendimibir periler diyarında zannediyordum. .Bu rada herşey,ama herşey başkaydı. Meselâ biz yazı yazmak için elimizi uzatır, kalemi alırız değil mi?.. Ha- yır, fırça Valt Dizneyin parmakları arasına geliyor, kâğıt önünde yerle şiyordu. Kendisine, görüşmek İste. diğim meşhurlar arasında Mikinin de bulunduğunu söylediğim zaman şaşmadı. Esasen Mae Vestin evinde sebebi ziyaretimi öğrenmişti. Üzerin de Miki yazılı bir zile bastı, sil der- hal derlendi, toparlandı, masaya s1ç- radr: & EE) Bir de baktım, Mikinin ta kendi- si. Zarif bir tayı? Is.önümde eğildi. Masanın üstünde- ki kâğıttan dışa- rı çıkmıyacak tarzda dolaşma - ğa başladı. Sonra önümde dur bana elini uzattı. Elini sıktım, fakat avucumda, eldiven çizgilerinin yer ettiğini hayretle gördüm. Bunun ü- zerine Miki madeni bir sesle: — Şaşmayınız, dedi, çini mürekke- bidir. Daha henüz kurumadımda.. Ve burnunu uzştarak bir ıslık çaldı. Ansısın Val dü Dizneyin mürek - kep şişesi kâğıdın üzerine döküldü , Miki bir ıslık da- ha çaldı. Mürek- kep lekesi topar - landı, yükseldi bu sefer de sevgilisi Mini elleri ar- kasında, sallanarak Mikiye sokuldu; fakat kederli idi, — Ah, diyordu, mütekkep.yetişme di, baksana bir gözümde kirpik yok. Miki kaşlarını çattı. Valt, derhal atölyeye üç kirpik ıwmarladı. Biraz sonra genç bir ressam “yıldız imali bürosu,,ndan getirttiği kirpiği Mini. nin gözüne yerleştirdi. Gördüğümüz pavyonun dahilini do laşmağa başladık. 15 masa başın da on beş ressam elektrik ışığı altın- da çalışıyorlardı. Işık, amptlden damla damin dü- şüyor, cereyan za yıfladıkça dam - laların srasi uza- 4 dığından, mese- d 14 bir damla ışık â kAğıda düşüp, ya- yılıp onu aydm- lattıktan sonra yenisi yetişemezse, ışık damlasının kuvveti tükenerek kâğıt biran karanlık kalıyordu. Bu vaziyet karşısmda oOValtDiz Boy hiddetle telefona sarıldı, O ka- dar kızmıştı ki, telefon (korkudan sapır sapır titriyor, kelimeler teller den birer yumruk gibi yuvarlanıp NI ,» rdan birine yaklaştım. Bu- sam, ucu fırça, tepesi mü- rekkep deposu olan bir acaip aletle, önünden mütemadiyen geçen dar bir kâğıda siyah bir çizgi çizip duruyor- du. Bu İş için de sadece fırçayı kAğı- da değdirmesi fazlaslle kâfiydi, Hay retle no yaptığını sordum: — Bu, Mikinin kuyruğudur. Mom tajı yapılacağı zaman bu kuyruk i# tenildiği uzunlukta kesilir ve gövde”, sine ilâve edilir, diye cevap-verdi. | Bir diğer masada evvelkinin ku Jandığı biçimde, yalnız ucunda fi yerine bir delik bulunan aletile, #* nünden geçen kâğıda büyükçe bi çe mürekkep lekeleri damlatıyordus Bunu görünce anladım: Yaptığı Me kinin kulaklarıydı. Valt Dizneyden bu standardizasf# nun İyi neticç verip vermediğini sof dum: * — Hem de mükemmel, deği, b# suretle müstakbel bir işçi buhran” nın önüne geçmiş oluyoruz. Çünkü gördüğünüz işleri yapmak için sam olmak lâzım değil. BinaenaleYö onlarm: nazını çekmek gibi bir buriyetten kurtulmuş oluyoruz. | bir ayakkabı boyacısıda bü iş mükemmelen yapar, Doğrusu herifi$ N plânı dâhiyane “ Z di, — Birdenbir 7) pencereden, * 10. zaktak! paryt sallandığını düm sandım. G# Mba zelzele oluyordu. Bunu Miki “ görmüştü. Hemen kolumdan çekti: — Siliy Symphonle iki başlıyo yaşadık. dedi. N Filhakika uzaktan uzağa gıcır” Jar, gürültüler kulağıma gelmez | başladı. Bu acaip (gürültülerin P' bariz bir ritmi © vardı. O kadar | bulunduğumuz odada elektrik basından tutun da hokkaya (o kadif her şey kendini 2henge kaptırarA$ sallanmağa başladı. — Tabit bis öf bu meyandaydık. Gürültü kul i pek de yabancı gelmiyordu. , — Galiba, dedim, bir harp sahne, seslendiriliyor?.. , — Hayır, dedi. Miki, a onde geçen çöp 'drabalarının gürül Tevekkeli değil, içimde Teranbif çöpçülerini hasretle andıran bir ie üssla duymamışım!.. Hep beraber dekupaj dali geçtik. Burada lik gözüme çarp”. bir film eninde dar bir yol ve vi la nazır bir takım fıçıcıklar,. Hef rinde bir musluk ve hepsinin da bir levha, meselâ şöyle: ss, ları,, “kahkaha,, (yaprak), zen (toz bulutu), (sinekler), (kar | lar), (gir), 7 — Bunlar nedir?.. diye sordu” Miki gururla izah etti: si | — Montajı yapılan film bf yoldan ağır ağır geçmeğe bel gi (Ve bunu söylerken üzerinde, gaf | yan Miki resimleri bulunan bİr ça kordelayı yola yatırdı). Bİ”* lâzımsa, şu tablodaki düğmesi sarız. Faraza gözyaşı azan. yg mi?.. İşte düğmesi. Hop... BÖ” gi ya musluktan bir sürü gözet w» min üzerine döküldü, Toz bul zımsa İşte film oraya gelince e pi ye basıyorum. Hop... bir sürü daf” lutu... Ne kadar uzun müddet ye basarsam o kadar yaslı yal toz bulutları dökülür. Bu, ye babamın (yani Dizneyin) «© icatlarından biridir.. vas Hayretle karışık bir m le Dizneye teşekkür ettim. Bir vel # üzerine Miki daraldı, ri şekline girip önüme düştü anladım ki mülâkat bitmiş i kâfi tafsilât alamamıştım çıkar?.. TA Oku kaybetmemeye çal 09 di gine takıldım ve sokak kap! Ti dar geldim. Burada tekrsf . şekkül etti ve şapkasıni si beni selâmladı. eldivenin! unutmuştu. Dizneyin onü yi tarân terbiye edemediğini yi a0, Kapı, penceresini ağı” e yi” kapıyarak arkamdan katii# gülüyordu. Gelecek röport3İ k IX — komi , Lorel Hard Fernandel ve