n yürüyordu K S€&iz gaattenberi aynı yoldan, hî;';'ül!'_lhmfı döğrü giden — küç el iğ ınmı taburlarımın belki yirmin Yel kay vu. Dere kıyısında bir saat ev- tep,, Ytlanmış olan uzün — toz bulutu aç ki yerine, kumların üstüne dah, yehi bir kıta karşıdan gö- papuçların altında ezi- havaya bir bulut üflü- K sek hîe“ Sta su kenarında çamaşır yıka- küîiîın r.îğım hayretten bir kat daha '“'w Ö ĞUlh:'Tmm önünden — geçip Üa ntn_ıec:n arkasında - kaybolun- talik ç$ birdenbirn ufka düştü ve or- h""'ini tdi. Kadınlar, tokaçlarını, düler ş kîpııdı'ın, sepetlere - doldur- katay, * birer portakal kadar küçük, Glar, * €ğcrek birbirlerini selâmla. ğ , ihtiyar bir ak İ b ç';dı sallana sallana giden za- DA t arkaya çevirerek bağırdı: N ra? Nerlel da ü::'üiün ilk mangasırın kenarın- Üimin Yen kolu üç sırmalı başçavuş Yağıma D Siklaştırdı. Zabitin —atının Evlince yüzünü ona kaldırdı Bi ıy"avn çok karanlık! Yolları *cek Miyiz? Nit inaytile buluruz yüzbe- NH ”» s ;'“'hrm yanında mı? Üya haz UTda yüzbaşım. Fakat hari- » x% için ışık ister. *hş,;& Sen önden yürü! Kıtayı bir h Bol “mez e YOkmayalım, Ha, dür, erzak aati —Zahir Sıtkı'ya Başını en arkadan gelen küçük bayrak l iaşe mangasımna doğru çevirdi: — Bilmiyorum yüzbaşımI dedi. Zabit sesini çıkarmadı, (Pu) ilerle- di, on adım önde yürümeğle başladı. kyüzünde son ışıklar çoktan sön- müştü. Gözün alabildiğine bir ova, simsiyah uzanıyordu. Kimse konuş- muyordu. Yalnız, bir yaprak yığını içi- ne Üşüşmüş ipek böceklerinin çıkardı- a sese benzer bir hışırtı, ermağın ak- tığı tarafa doğru gittikçe aralarak, kı- mıldanıyordu. Kıta, durmadan altı saat yürlüdü Yüzbaşı bu müddet zarfında belki üç dört defa, birinci bölük mülârimini atı- nım yanma çağırarak, ilk müsait men- zilda karavana molası vereceği baberi- ni asker içinde yaydı. Önden giden (Pu) durmuştu. Yüz- Çavuş elile karanlığın içinde ve tam yolun üÜstünde bir şey gösterdi. Bu bir kamışın tepesine bağlanmış kocaman bir bayraktı. Vakit vakit uçuyor, son- ra kamışa yapışıp duruyordu. Yüzbaşı; — Bataklık! diye homurdandı. Atının üstünde doğrularak yanlara, uzaklara, gerilere baktı. Kıta durmuştu, Şimdi küçük küçük mırıltılardan birike birike ve (Lian - çe) nin sularına karışa karışa yüzba- şının kulağına bir ses dalgası vuruyor ve ak at kişniyordu. — Pu! Yanıma yaklaş! Yürbaşı eğildi, çavuşun kulağına bir şeyler. söyledi. Çavuş: — Başüstüne yüzbaşım! Diyerek koştu, silâhımı birinef man- KAHRAMAN KI2 —a aa e a MuKat sükünetile cevap ver- Ti k ti Belkir Vakat bundan emin deği- için, Roz almıştı. ük bahçe kapısına doğ- rü yürüdü ve orada, Montaryolu bul- Yazan: _i ilhan Tarus Saeleğsi ea rrrerareeeeraRErALAN | ganın en başta duran neferine verdi, karanlığın içine doğru yürüdü » Kıta, bekliyordu. * .« « Biz saat sonra (Pu) nun ayak ses- leri duyuldu. Birkaç yüz gırtlaktan bir den bir nefes boşaldı, çavuş yüzbaşının yanrna gitti. Alçak sesle bir şeyler ko- nuştular. Yüzbaşı atını çevi (Pu) nun ge- diği yoldan, bu sefer ikisi beraber, yü- rüdüler. Aradan iki saat geçti. Asker- ler kumların üstüne çömelmişler, arala rında konuşuyorlardı, Birdenbirc en önden bir ses: — Asker| Hazırol! Kumandasını verdi. Kıta kada eski şekline girdi. — Sağdan birer kol! marşi. Bir insan zinciri, nereye gittiği bi- Jinmiyen bir patikanın üstünde, kay- mağa başladı. Küçük penceresinde sarı bir ışık parlayan bir kulübenin önünde zitci- rin ilk halkası dundu. Kulübenin kapı- sı açılir. Evvelâ yüzbaşı, sonra elinde bir ila beyaz sakallı bir adam çık- tılar. Arka tarafta demin geldikleri ye- lun hizasında, bu sefer çakıl döşenmiş bir yola saptılar. En önde, elinde sönmiyen mumile ihtiyar, arkasınlıda yüzbaşı yürüyordu. Karatılıkların ortasında kubbeli bir bina belirdi. Yüzbaşr ilerleyip büyük demir kapmın halkasını oynattı. Küçük bir delik açıtldı. İnce bir ses: » Ne istiyorsunuz? Dedi. Yüzbaşı; — Şimale giden bir kıtanın kumar- danıyım. Yolumuzu şaşırdık. — Bir iki saat bi a askere istirahat vermek istiyorum, Erzakımız da yok. Muhte- rem pedere söyleyiniz. Himayesine muhtacız. Ki kapak sessizce — ka- pandı ve eski üt avklet etti. bir idaki- Adi adım, Askerler sabırsızlanmağa — başlıyor- lardı. Yüzbaşı bunalıyordu. Tekrar halkayı oynattı, bir dakika bekledi. Sonra halkayı şiddetle birkaç defa ka- piya indirdi, Ses seda yoktu. (Pu) mıtıldandı: — Mühterem peder uykuda olacak yüzbaşım! Yüzbaşı scs çıkarmadı. Mumun ış> ğında gözleri parlıyordu. , — (Pu)! İstihkâm efradını buraya çağır! (Pu) arkaya doğru seğirtti. Bir da- kika sonra bir manga ile beraber dön- dü, — Kapıyı kırtmız! Askerler bellerinden baltalacını, kaz- | malarını çıkardılar. Gecenin içinde kı- | sa bit gürültü oldu. Yarım saat sonra marastırın büyük salonunda Çin kıta- sı, mumlu ihtiyarın delâletile erzak ambarından çıkardlan sucukların, kuru etlerin, türlü türlü peynirlerin başım- da, sevinçlerinllen kahkahalar atarak, karınlarını doyuruyorlardı. Yüzbaşı Budanın koc. KAHRAMAN 'RIZ ——— ——— için, geriye döndükleri zaman sandığın | açık olduğunu gördüler ve, Raskasın kendilerine müthiş bir oyun oynadığını anladılar.,. . nin önünüş dürmüş, bir şey konuşmu- yor,bir şey yemiyor, yalnız küçük göz lerini arasıra alten işlemeli direklere, billür avizelere kaldırıyor ve üstüne yüklendiği ayağmı değiştirip . ötekini on santim ileriye atıyordu. . * ©* Onuncu kolordu Givamharp azaları yerlerine oturmuşlardı. Beyaz entarili, beli kemerli bir cüce, salonun kapısına gıkarak bağırdı; muU s manastırına men- alı yol bekçisi muhterem Ön Üçüzncü piyade alaymun 9 uncu tabur kumandanı ve aslen (Ku) eyale- tinin — (Sung- Tay) — kasabasından (Poü - Mit -Yu) allesinden yüzbaşı (Nu « Fuy)t. Beyaz sakallı rahiple yüzbaşı, maz- nun yerine oturdular. Divanrharp rel- rgularına başladı ; nin yüz yirmi sekizinci mukaddes ma- nastıfına Cehren L 253 ——— — z yr açık beri ak, rahat rahat dişa- iktı. Hem yor, hem de thrrıl- yaparak ve yük *tik bir kenatda kalmayı tetcih .""îî... Beni afledin Trankavel Ba- Stakm Sekmektense kılıcı — kınında der, da kahramanlık göstermek «. Ârtık onun işlerine karışma- » döstüum, & p fikirde misiniz, Kont? çek ?Ollum. Vakra bundan 1z- a nl.nu:"f"ü!ı Kalbiniz parça pat- M t Hr. Bu anda, çehrenizdeki Kitden g, Ptssümle, sizi her zaman- Pakaş benii” ” Hahraman — görüyorum. 5!:..“ "im önümde kendinize adeta Yağlarım yAPİD, gözlerinizi yakan — göz Öe Abğrü Çidizmeğe kalkışmanız hiç YÜk biç yapı SEZ değil. Sizinki gibi bün '*—'hv%_ “P betbaht bir aşk önünde SN ukg Makdır, Sizin hiçbir kat ,,._,t:"'“y"l“ t biliyorum, Fa- Sianın yoralnda biliyorum ki her da- * f 'sine has güzelliği vardır Veti alicenap bir insan te zaman lükette Bulabili, Tan!, : n Tlavı İ o Taldı, © Bağa kalkmıştı. Şapka- Ridiyorsunuz, Trankavel? ü'lıdl kı » ankavel! , SACA Ceva; i: Nn evine! P verdi 5 KAlaba rağmen mi? uei vi _]îtmbn Mektup dolayısile. Ona, İden x P* Mert ve cesir asilzade- a ':lhıhıcunem lâzımn. ü Tr '::'M Söyliyecekis'niz? &p "?di-el korkunç bir. tavırla ce- s Küyüi omlnıı y“eğL dördünü öldüıdkğümn N tözl, ' :Ml:uüzcıme, düello Üstad; der- H::"' bü,m:' Kurto sokağına götti. hçi hpnı dışarrdan büyük İ'la. biç '“!lum. Şti Bu tedbiri, evin in bulunmadığı zeha H &, .““ldt böyle bir mektup alsay- du. — Kallfa, âecdi, gidip Bel Ferronyer de Konta iltihak et ve kendisini evinde göreceğimi söyle. Montaryol Trankavele bir nazar at- fetti ve onun, fena günletinden biri- sinde olduğunu gördü. Bunun İçin ka- tiyen itiraz etmedi ve onun söyledikle- tini yaptı. Akşam oluyordu, Sokak — tenhaydı. Trankavel kapının üstüne çaprazlama konmüş büyük kalaslardan birisini ala- rak İJuvara dayadı, duvarın Üzerine tırmandı ve kalası duvar boyunca yere uzattıkrtan sonra, içeriye atladı. Yine tıpkı bir haydut gibi bahçeye giriyor- du. Fakat ne yaptığının farkında de- gildi, Vücudu büyük bir hiddet içinde ürperiyondu. Annals dö Leşpar, bu bahçede, âk- şamın süküneti ve ılıklığı içinde, yal- niz başına, belki de istikbalini düşüne- rek geziniyor. Bazan oturuyor, sonra tekrar ağır ağır dolaşmağa başlıyordu. Bu iki Üç saat zarfında acaba re düşün müş, ne tahayyül etmişti? Bu bakir kalp sadece Rişliyöye karşı olan kin ve nefretle mi çarpıyordu? Etrafı karanlık sardığı zaman, genç kız, ağır ağır, binaya döğrü yürüyor- du. Tekrar genç kız elbiselerini- giy- mişti. Pakat hareketlerinde, mağrur we birax da sert bir ifadeyi hâlâ muha- faza ediyordu. Tam geniş perona va- ratağı #ırada, duvardan atlayan bu adamı gördü ve, karanlığa rağmen, onu hemen tanıdı. Gözleriride bir hiddet kıvıleamı parladı. Trankavel — ilerledi. Genç kız peronu çıktı. Trankavel taş basamakların alt tarafında — durdü, Geriç kız böylece, hiç farkında olma- dan ona yüksekten bakryordu. 'Trankavel tecavüzkâr bir tavı: Bunun üzerine, polislerin şefi şöyle dedi: " — Onu gene de yakalayacağız.. Ap- tal cüce, artık tuzağımızın faydasız ol- duğunu bizim çıkıp gideceğimizi zan- nedecek. Eminim ki, bic yerlere sakla- nıp şimdi bizi gözetliyor. Binaenaleyh, tehlike ve sergüzeşte atılmaktan çok hoşlanır., Gelip buraya tekrar yerleşece- ği muhakkaktır. Bunun için iki saat son- ra geriye dönüp onu rahat rahat yaka- larız, Bu karar Üzerine polisler, gürültü yaparak dışarıya çıktılar ve kapıyı ardı- na kadar açık biraktılar. Evin civarın. da bulundukları müddetçe, Raskasın kendilerini gözetlediğinden emin bulu- nâan polis şefi mütemadiyen şöyle diyor- du: — Ahi Alçak Raskas! Elimizden kaç- tı! Gidelim arkadaşlar. Artık burada yapacak bir işimiz kalmadı, Raskas im- kânı yök, artık buraya gelmez, Şeytan- lar boğtun onu!, Polisler gidince, Raskas bir çeyrek saat kadar bekledi, sonra, yavaşça evine girdi. Hiç vakit kaybetmeden — küçük bir idare kandili yaktı ve bir kâğıt ala rak şunları yazdı; *Şeytanların, bir adanı; - hattâ benim gibi küçük olursa bile - nasıl boğduk - larını eldden merak ediyordum. Binacn- aleyh bü merakımı gidermek için tek- râr geleceğim. Fakat, gimdi seyahate çıktığırm için, bu merakımı ancak dönü- şümde tatmin edebileceğim, Avdetimi gayet akıllı ve zeki biz aptal olan Ko- kar'a bildireceğim.,, Kokar polislerin şefiydi. Raskas onu sesinden tanımıştı. Raskas bu işini bititdikten — sonra, mektubu masanın Üzerine brraktı ve ndırmağa çalışarak . açık bırakıp gidiyor, zannediyoc evime girip uyuyacak ve kendi- sini bekliyoceğim!.. Raskas bir âralık durdu, keseyi bo- şalttı, altıtları ihtimamla ceplerine yer- leştirdi ve kardinala oynatlığı oyundan, Korinyanı ezişinden ve paralarını bulu- şundan memnun bir vaziyette tekrar yola koyuldu. Hem yürüyor, hem dü- şünüyordu. Arkasından, yegâne - kula- ğını muzaffer bir tavırla dikmiş olan topal köpeği geliyordu. Nereye saklanacaktı? Raskasın için - de bir saattenberi bir düşünce vardı. Bu düşlinte mütemadiyen inkişaf edi - yor, gitgide içine daha fazla yerleşme- iğe başl:yordu. Raskas, hiç farkında olmadan Soent A- vuay sökağına gelmiş olduğunu görün- ce, içimdeki düşüncenin artık tamamiyle vücut bu w anlfadı; Raskaas bir düşmana sığınmak - istiyordu. — Yani.. Trankavele! We Raskas, kat't kararımı vererek, doğruca içinde bir çok sergüzeştler ge- çirmiş olduğu Binaya yürüdü. Sokak kapısı kapalıydı. Fakat Raskas, on da- kikalık bir faaliyetten sonra, bu kapıyı açmağa muvaffak oldu. Hiç gürültü yapmadan içeriye gir - mek istiyortlu. Bunun için, pekâlâ tanı- dığı merdivenden sessizce tırmanmağa başladı. Ev sahibesi Brigitin odasının bulunduğu ilk merdiven sahanlığına ge lince, Raskas, köpeğinin hırlamağa baş- ladığını düydü. Onu susturmak için, &- liyle okşadı da, fakat birinci Korinyan hırlamalarını arttırdı. , Bunun üzerine, Raskas, endişeyle kendi kendine şöyle dedi; — Burada, Briğit hatüntn evinde be-