Bu kadınlar, böğen dn m baskınından ko Yuka kaçabiliyorlar; Amerika 6G. teşkilâtı 5.21 İKİNCİKAKUN — 1934 mmm Men polis genç kızları fuhşa sürükliyenlerle Nasıl mücadele ediyor ? Amerika kadın ticareti . yapanlardan kurtulmuş? / lame hükümeti, genç kısları hu» sürükliyenlerle müthiş Dir tay dele içindedir. Amerika zabı- Hee dökmiyen, insan öldürmi. ha in. adamları, gangsterlerden da ehlikeli sayıyor, bir Fransız ©cisi G. Men şeflerinden biri- e birle, Bir baskında hasır eyy vr. İntibalarım ve görüş. KM döyle anlatmaktadır: New Yorker) otelinin yirmin- m da bir odadayım. Karşımda, ke polis. teşkilâtınm şefi J. ti Hover var. Asabi bir halde si- Kisiye ve birsöz söylemiyor. Tip adiyen anate bakıyor. Akşam Buat dokuza geldi. tü in aldı, bağırdı: u 1$ geçiyor! iye telefon ediyordu? Ne demek Ak ii Anlamak imkânı yok... Me- Mya ia) soracak oldum. Ağzımı aç- # “İL bulamadım. Zira, içeriye Birgi; yi - tiz Ötobilayapı hazir; tamam on 8€- bulunacak. . * cevab beklemeden çıktı, pg A Sordum; Mig “ON sekiz otobüsü ne yapacak- Ma vermedi, birkaç dakika İsi Mi telefona sarıldı: Heiya, #9 U ZI dakika 39 saniye b z rız. Hareket etmemiz Aiğ; Kü indik, Kapınm önünde kapa- bil duruyordu. Bindik. O- in leş Biyer tarafından iki moto- Fuhşu teşvik edem myormuş gibi davrandı. Beriki, ce- bu adamlar, insan öldürmüyorlar, kan dökmüyorlar, Fakat, mitralyözlü gangsterlerden daha tehlikelidirler nan bir kanun vardır. Bu kanun, genç kızları ve kadırları fuhşa tegvik eden- leri, bir memleketten başka bir mem- lâkete veya ecnebi bir'diyara götüren- leri şiddetle cezalandırır. Biz, şimdi- ki halde fahişelerden ziyade fuhşa sev- kedenlerie mücadele ediyoruz. Bu cld- den çetin bir mücadeledir. Alantik Citiye'deyiz. Fraymor oteli önünde durduk ve indik. Hover yardımsız çalışıyor Otelin üst katındaki odada, Nev- yorktaki telefon oyunu yine başladı. Az sonra, bulunduğumuz odaya genç, güçlü kuvvetli adamlar giriyor, Ho- veri selâmlıyor, ve bir isim, bir nu- mara söyledikten sonra çıkıp gidiyor- du. Hovere bir şey sormıya cesarel e- demiyordum. Uzun müddet beraber bulunduğum için tabiatını pek güzel biliyordum. Bu gelip giden delikanlı- larm G. Men memurları olduğu mu- hakkaktı. Saat bir buçuk, Hover: — Adamlarımdan yüz kişiyi topla. dım, hepsi hazır. Dedi. Yeniden kapı açıldı. Yaşlıca ve şişman bir. adam içeri girdi. Hover kağlarmı çattı, sanki bu geleni tanr- | | e —— ketini kaldırdı, komiser tokasmı gös- terdi ve: — Büraya geldiğinizi haber aldık. Belki yardıma ihtiyacmız var, diye geldim. Arzu ederseniz polislerden bir kısmını eririnize vereyii Hover tereddüdsüz cevab verdi: — Teşekkür ederim.-Fakat, ehem- miyetli biriş değil. Yardıma ihtiyacı. ser, omuzlarını silkti, hafif di, gitti ir sizara yaktı: — Nereden haber aldılar?, Diye mırıldandı. Sordum: Hover, — Niçin mahalli polisin yardımını reddettiniz? — Çünkü işi vetveleye verirler. Ben buraya adam tevkif etmeye (geldim, boş evleri ziyarete değil. Dedi ve birden yerinden fırladı, kalktı: — Haydi, vakit geldi. Gidelim... Randevü evleri Otamobilimiz, birçok geniş ve dâr sokaklardan geçtikten sonra büyücek bir evin önünde sessizce durdu. Biz 'nerken, yandaki sokaklardan da bir sürü otomobili geldi, yanımızda durdu. Bunların herbirinden ikişer üçer si- vil memur çıkıyordu. Eve girdik. Karşımıza yaşlıca ve kibar tavırlı bir kadın çıktı. Fakat bir şey söylemedi .Çünkü mukavemetin bir faydası olmıyacağını pek âlâ bi. liyordu. Araştırma pek çabuk ve giddele, cebre lüzum görülmeden yapıldı. O- gap Devamı 11 incide 2 MR ME Kİ Hutıralarını anlalan CEYMS NOBODİ Entellicens Servisin en meşhur casuslarından —— e LR) BE TEFRİKA NO: 4f “123 X 18 sizinle meşgul olmaktadır; nasıl yakalandığınızı, mümkünse sizi ele verenleri bildiriniz. ,, — Sözlerinizden onun bir 'casus ol- duğu anlaşılıyor. — Evet... Fakat resmi hiç bir sıfa- t yoktur, Dediğim gibi vazifesi muh- birliktir. — öyle ise ne salâhiyetle böyle yük sekten konuşuyor?. — Cür'etinden., Bergam bir kaş defa kendisine kâtiplik yaptırmışıtı. Ondan yüz buluyor. Fakat bana öyle geliyor ki yakında kovulacak, çünkü herkesi kendinden nefret ettirdi. Bu sırada beşka bir gardiyan gelerek benimle konuşan arkadaşa hitap etti: — Piyango sana düşüt!.. — Ne piyangosu?. — Filip Bak, senin baktığın kısma konuldu, 72 numaralı hücreye. — O hücre meşgul yahu!.. — Kim var?. — Bir İngiliz.. — Hangi İngilir? Bob Parker mi? — Hayır.. Parker 68 numarada. 72 numaradaki Con Kollins.. — O halde iki İngiliri ayni hücreye korsun.. Biribirleriyle kavga edecek değiller yal, — Pekâlâ. Gidip bizim yeni kuşu alayım.. Elimi sktr ve yanımdan ayrıldı. Az kaldı, gevincimden yerimde zıpzıp sıç- rayacaktım, Harikulâde bir tesadüf sa- yesinde hem arkadaşlarımın hayatta ol- uklarını öğrenmiş, hem de urların ne- rede bulunduklarına dair sarih malümat elde etmiştim. Eğer arkadaşlarım ken- di hesaplarma yemek yiyorlarsa onl Ta "muhabereye gok basit bir iş olacaktı, Hemen kantine koşarak kendi hesaplarına yemek yiyen İ mevkufların listesine baktım, 68 ve 72 numaralı hücrelerin bu listeye dahil ol- duğunu sevinçle gördüm. Artık onlarla muhabereye girişmek kalıyordu ki bu da biraz evvel dediğim gibi benim için çocuk oyuncağı kahilin- den bir şeydi. Entelicens Serviste âdettir; verdiği. miz raporlar arasında âmirlerimizin bilhassa nazarı dikkatlerini çekmek İs- tediklerimiz olursa, onu kenarmdan hususi ve parolalı bir şekilde katlarız. Bu sebeple arkadaşlarıma yollayacağım yemeklerin paket kâğıtlarını bu şekilde katlarsam onlarm derhal vaziyeti kav- Tayacakları muhakkaktı. Yemekleri ha- zırladım ve dediğim şekilde katladı- ğım paket kâğıtlarından birinin üzerine “görünmez mürekkep. le (1) şunları yazdım: “No, 123. X. 18 sizinle meşgul maktadır, Nasıl yakalandığını künse sizi ele verenleri bildiriniz. Ay- rıca şu noktalar hakkımda dn malümat veriniz; Hayatınız tehlikede midir? Hakkınızdaki tahkikat ne safhada” dır? Aleyhinizde çok kuvvetli (deliller buldular mı?. ol. girişmek (benim için | Sen Jilde mevkuf başka İngiliz var m? Cevap şekli: Yanmızda ne kalem, ne de kâğıt olamıyacağına göre yarın ve» İ receğiniz yemek siparişinde kantinden bir kutu sardelya isteyiniz. Bu kutuyu “Balıklar kokmuş ve yağı da çok fe- na!,, diye iade edersiniz. Fakat daha evvel kutuyu boşaltarak dibine, size yolladığım iğne ile, cevabmızı yazarsı- mız. Sonra tekrar balıkları güzelce yer- eştirir, kutuyu iede edersiniz. Cesaretinizi kaybetmeyizini, kurtula- caksımız!. Bir kaç dakika sonra gartliyan, ar- kadaşlarıma yazdığım mektubu alıp götürdü. Kolaylıkla tahmin edebileceğiniz gibi o gün bana asırlar kadar üzün geldi. Mektubumun yerine varacağından şüp hem yoktu, Asıl endişem arkadaşların bana cevap vermemeleri ihtim; doğuyordu. İade edilen sardalye sunu gardiyan bına getirmeğe İğzum görmezse bütün plânm suya düşmüş olacaktı. Kafam işte bu düşüncelerle yüklü olduğu halde akşam üstü mutad “arkas daşlar,, la meyhaneye gittim. Onlar pek neş'eli görünüyorlardı. İçeri girip be- nüz oturmuştuk ki Mayer Şaydemüle şöyle dedi: — Biliyor musun &i Filip Bak'ı yaka lamakla bütün “Serbest Belçika,, teşki- Bitinm sırlarını öğrenmiş olduk?. Öteki şaşırdı; — Ne diyorsun? Sahi mi?, — 'Tabil sahi. Yarn “Serbest Bel- gika,, mensuplarından bir çoğunu deli- ğe tıkicağır. — İsimlerini nasıl öğrendiniz? » — Dün gece Filip Bak'ın evinde bulduğumuz evrakı tetkik etmek sure- #yle. Hem yalnız isimlerini değil, ad- reslerini de biliyoruz. — Şu hâlde işinir gayet kolay. İsimleri bulunan adamalrm nerede ol- duklarını tahkik etmenize bile ihtiyaç yok desene... — Evet... Kulak misafiri oldufum muhavere beni fevkalâde heyecanlandırdı. Dost- larım Belçikalıların felâketine nasıl mâni olabilirdim? Kendilerini sür'atle haberdar etmek lâzımdı; âksi takdirde zavallılar Almanların eline düşecekler- di? Bu takdirde bütün plânlarım altüst olacak. Sen Yilde mevkuf arkadaşlarımı kurtarmak ümidi suya düşecekti. (Devamı var) (1) Casuslarm kullandıkları “; mez mürekkep, İer yüzlerce çeşittir. En basiti mon suyudur. Bununla yazı- lan yazılar ancak ateşe tutulunca gö- rumuz. Casusların kullandıkları mürek- kepler ise tabistiyle çok daha muğlak terkiplerdir. m Ye doğru süratle gidiyoruz. Hdson nehri a! Mak Nihayet, “emanlarıyla da bir İ- — ie beraber, vine halk “İN Uğraşıcağız EN ölay — tnt z a meler, kan dökmez Am ni daha ziyade tehli- Bizi evle lar, Anlıyacağınız, ba- “e randevu yerle basa akşam fuhusla geçinen ka- Sa vi bulundukları erkekle ni kızları fuhşa teşvik Peşkeş çekenleri ya- Bunlar, ds kabul ölu- Haberin dehiz ve macera römam: 61 . Yazan: AN Rızs Seyri metimize bükan suratsız herif kapıya giden dok- törün eline bir'telgraf tatuşturdu. Doktor telgra fr okuyunca gözleri parlayarak bana döndü: — Mister Şahin; kaptan Blak acele beni ça gırıyor. Mutlaka çok ehemmiyetli | bir iş çıktı ni burada yalnız bırakıp hemen gideceğim Lâkin sana dostluğumuz ve sizin (hayatımız na mına bir söz söylemek istiyorum: Biz seni bize verdiğiniz yemine güvenerek odada yalnız bıra- kâcağız. Namusunuza çok İtimadımız vardir. Şu nu biliniz ki, busevin adamları ,bizdendirlör. B- ger kaçmağa kalkışacak olursanız sizi Öldürmek için kendilerine emir verilmiştir. Ona göre dâv- ranın! Cevap vermeğe lüzum görmedim. — Doktor neele tüvaletini yaparak kapıdan çıktı ve kapıyı da dışardan kilitleyip gitti. Doktor gittikten sonra ne kadar vakit gaze- teleri okuduğumu bilmiyorum. En sonra gözle- rim yorulmuş (Olduğu halde başımı © kaldırıp Masanın yanındaki pencereden dışarı bakmağa başladım. Hava "di. Yalnız pencereden otuz metre ilerisi büyük binalarla kapalı olduğundan Lon- darının hiçbir tarafı görünmüyordu. Birdenbire saskınlıkla pencerenin önline rastlayan evin kü çük bir penceresine gözümü diktim, çünkü o pen- cerenin İç taraf kenarına saklanmış olan bir a- dam bana bir takım işaretler ediyor, ellerile, ba- şile bir şeyler söylemek istiyordu. Üç dakika ka- dar bu işaretleri verdikten sonra oradan kaybol du. Ben büyük bir heyecan içinde kalmıştım, yü- reğim şiddetle atıyordu. Acaba bu hal, içinde bu- U; yabancısı kaldığım medeniyet dünyasından bana bir yardım elinin uzanması mı demekti? Ben bunu düşünürken benim pencerenin di- sında bir tıkırtı oldu. Biraz önce karşı evin pen- inde gördüğüm adamın başını bizim pence- renin önünde gördüm. Bana pencereyi açmamı eliyle anlatıyordu. Bilimi uzatıp camı açar açmaz 6 kuş gibi hafif bir sıçrayişla odanın içinde kar- ia bulundu ve ben daha ağzımı açmağa vakit bulmadan elini hafifçe omuzuma dokundurarak: — Kanun namma! Sözlerini söyledi, Sonra devam etti: — Evet, bu sözüm sizi şaşırtacak, Mister Şa. hin! Lâkin önce şunu söyliyeyim ki, dostunuz Mister Ali Amerikadan buraya gelmiş; Ports- month'da bulunmaktadır. Hemen Londraya gel. mesi İçin telgraf çektim. İkincisi, öbür dostunuz Oebart Iki üç saat önce bu evden çıkınca İngiliz polisi tarafından katl! suçile yakalanıp eline ke, cera lepçe geçirilmiştir. Kaptan Blakı da «le geçirince misafirlerimizin hepsi şimdilik tamam olacaktır. Ben bu sözlere ona şaşkınlıkla bakıyordum Yine davetsiz misafirim söylemeğe başladı: — Kim olduğumu size üzün wzun anlatmağa lüzum yok, işte kartım! Şurada altı adamımız sak lıdır, on iki kişi kadar da sokak taraflarmı sar- mış bulunuyor. Şimdi dediklerimi İyi dinleyip on. ları yapacağınızı umuyorum: Öğrendiğimize gö.” re kaptan Biak bu gece vapurile İngiltereden çı. kacaktır. Saat yedide sizi de almak için buraya gelmesi çok muhtemeldir. Belki de gelmez de sizi almağa bir adam gönderir. Şa anda onun nerede olduğunu bilmiyoruz. Onunla bizim ara- mızda tek rabıta halkası sizsiniz, onun için size gerek tarafımdan ve gerek adalet ve insaniyet adıma yalvaracağım ki, ba korkunç adamı yaka. layabilmemiz için bu defa da onunla veya gön- dereceği adamla gidiniz ve bizi, sizi takip etmeğe muktedir kılınız! Bunu yapacak mısmız? Adamı beklerken önüme koymuş olduğu kart üzerinde şü adamı okudum: “Scotland Yard - King müfettişi Didektir,, Ve bu İngiliz polisine şöyle dedim: ”— Ne demek istediğinizi anlıyorum. Kaptan Blak ile yalnız limana kadar değil, gemisine ka. dar gideceğim; çünkü kendisine namusum üzeri. ne yemin vermiş bulunuyorum. Didektiv müfettişi: (Devami var)