N &aa Kenan Çinili - Melekzad Çinili ( ERKER - RIZ ) (Tercüme ve (ktibas hakkı mahfurdur) — Numara 47 — 'Zavallı annem ... Kaçtığımdanberi gh?zyaşı döküyormuş elekzad, diyordu, seni polisler Sriyor; yakalayacaklar; elin parasını ne diye alıp kaçtın ? Ben bu mektubu alır almaz hemen ü ine bir cevap yazdım. Bunda .::Me olduğumu söylememesini,, bir daha tekrarladım. —:Ün!ü içindeydim.. İstanbula dön- İstemiyordum.. Hele adresimin tlinmesi hiç işime gelmiyordu. '_“h!ıdın öğrendim ki, Hicran ken- Hi Yapılan tazyik Üzerine, adresimi İdirmiş... Ankara polisilin beni aramasından u Teticeyi zaten çıkarmıştım. O gün- *, gene Hiçrandan ikinci bir mek- p Aldım, Bunda, adresimi söylemek lmb“fiyelimlı: kaldığını bildiriyor ve erıluh harzeket ederken — kendisine Ti e gekmemi, beni Haydarpaşada Anamak istediğini bildiriyordu. nka- ya geleli üç buçuk ay olmuş İctana telgraf çektim ve hareket n :zinı günü - bildirdim. — İstanbul Tene binerken, barda — tanıştığım Sür karşımda gördüm. ka, ** gene para vermekten, — İstan- bi beraber gitmemizden bahsediyor, | l bi İ N küsur lirası olduğunu söylüyor, işı ada mlak gibi geçinip gidebileceği- ğ _fne Sürüyordu. Kendisini münasip “Sanla atlattım : < Üt _Bllrlyı iki gün sonra tekrar dö- x%h*n. O zaman daha esaslı görüşü- dedim, h. 1 bateket etti. Gözleri ıslak ka- y.u:fld:n kayboluncaya kadar — sey- &n İstanbula gelip de, Haydarpaşa 59' bi iğim zaman da Hircanı beni bek- İdum. ’ııg;"'"f birlikte vapura bindik. Ka- bağy ı' bir muhallebicide oturduk. İs- u:dh:ı Olup bitenden haberdar de- s.—lhnk ediyor, fakat soramıyor- lııü' O, Hicarının para meselesini duy- o'iun *i ihtimali vardı. Utanıyordum. M Ün, Niçin haber vermeden ayrılıp git- lt Anlatsana?, Ö _nı:::, bir şeyden haberi olmadı- KY Strap ç tme kızdım da ondan.. — diye h VYerdim.. lrada W n .,:l'!:' bir saate yakım oturduk. San- Hilren h. * Tekrar görüşmemizi icup Yüt gey olmadığı için randevu Beken , “Züm görmedik.. Yalnız o ayrı: SR, Nülyee ' Yakında iade edeceğim.. İn- "'*eğr Sök müteşekkirim. . Parım: Bağınş, © Zaman, sana mektup yazar Hicran” Demişti.. h:ynl:n:a Evimin yolunu tut- %m artık buna (evimin) deme- "R&. ("ü:akhın var mıydi? Hangi _"l'iı" )deyehili)-crdum. Aparti: t “'Ğı:“rdıkıeüm Hicran anlatmış. Mhnndk Yeni bir apartımana ta- t 8 btir, _'leı-niıvı tarif etmişti. .,;b'"dhıı “,Böre, evi bulmakta güçtük y X'“ trdivenleri çıkıp zili çal. İ edemedim. Kapıcıyı B ANhemi çağırmasını söyle- Nn mj'“h Yerine hizmetçi indi. ” i;mln:ı Şaşırdı. Annemin , I_Ağ:hnyuknn çık:'.u'leuâ mi Ha ** gölge gibi kapıdan ""ıı Ve ikler yoktu. O- Kşlde, başaldım. %._. A annem geldi. Beni gö- 4.: lü uel" başladı m!d"—"' d";"mm da kaçtın? On- ’": ei _m"îiıj olduğunu — bildir. N %. ıü.g mkın: beri her gün Yâğı döküyorum, hekı,..,,y_ Son Haydarpaşada trenden - indiğim 20- man Hicranı beni bekliyor buldum harıl harıl polisler arıyora.. Yakalaya - vaklar.. Elin adamının parasını ne diye alıp kaçtın.. Sen böyle şeyler yapmaz- dın.. Emanete ihanet etmezdin.. Bunu nasıl yeptın.. Sana bu aklı kim verdi?. Hâlâ da inanamıyorum. Hakikaten bu adamın parasını aldın mı?. Annem ağlıyordu. İnkâra, tevile Tü- zum yoktu. Olan olmuştu: — Evet anne aldım, dedim. — Peki yavrum, senin bu kadar çok paraya ihtiyacın var mıydı? Seni ben parasız mı berakryordüm Ki aldın.. — Hayır anne, dedim.. Burada artık kalmak istemiyorum.. Ankarada kendi- me bir iş aramak için gitmiştim. Onu da bulamadım Bu büyük yalan, temiz yürekli anne- e'ğimi İnandırmıştı. Sonra annemden geçen hâdiseleri blrer birer dinledim. Paranın sahibi ben Ankaraya gittikten sonra evime baş vurmuş, annem de böyle bir şey yapacağıma ihtimal ver- mediği için inanmamıştı. Bu vaziyet karşısında adam kaçakola şikâyet bulun- muştu (Devamı var) Istanbul radyosu 18,30 plâkla dans musikisi 18,45 saz eser leri: Kemani Reşad, piyanadı ü 10,00 çocuk terbiyesi Ali Kâmil Akyüa 19,90 rad yofonik temsil: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tarafından kukurike mahkemesi 19,55 borsa haberleri 2000 Necmeddin Rıza ve arkadaşları larafından Türk musikisi ve halk şarkıları 20,30 hava raporu 20,33 bay Ömer Rıza tarafından arabe söylev 2045 byan Muzaffer Göler ve arkadaşları tarafın den Türk musikisi ve halk .'klhn (8. A.) 21,15 ÖRKESTRA.. 1 — Tschalkovaki ; Mozartiana. 2 —'Eilenbera: Bal aux jardin. 8 — Suppe: Boccacolo, Potpouri. 4 — Kalmann: Das Var noch zein. &6 — Drigo: Deux Pierrots, 22,15, ajans haberleri 22,30 plükla solo lar, öpera ve öperet parçaları 22,30 son baberler ve ertesi günün programı — 23,00 SON. BÖÜKREŞ; 18,00 Romen havaları 20,33 operadan temsil nakli 28,15 plâkla hafif müzik. BUDAPEŞTE: 19,00 Sigan orkestrası 20,30 - operadan temsil nakli 24,10 askeri bando. BERLİN: 19,00 hafif müzik 21,00 radyo örkestrası :r:.::' Yavrum, bunları yaparken, BN Mneciğin bile bana da. bu - fedla: Acrmadın mı? Seni 22,00 axkeri bando 23,30 klâsik konser. ROMA: 20,30 radyo orkestrası 21,M0 hafif müzik 29,00 halk koönseri 26,15 cazband. Tramvaylara ası eden çocuklar!.. Bunu yapanla- rın ekserisi mektep talebeleridir Yazan: HABERCİ Hergün bizim matbaaya uğrayan to- pal bir çocuk vardır, Zavallının bir. ba- cağı, diz kapağının üzerinden kesilmiş- tir, Bu çocuğu ne vakit görsem içim sız- lar. Sorup öğrendim, biçare bir tramvay kazası kurbanı imiş. Bir gün mektep- ten dönerken, tramvaydan atlamak is- temiş, ve arka vagonun altına düşerek bu felâkete uğramış, hattâ arz kalsın ölüyormuş da... Geçen gün bizim foto Âli ile matbaa- dan çıkıyorduk. Kapınım ağzında gene bu çocukla burun buruna geldik. Her zamanki gibi zavallıya acıyarak baktım, Sonra; — No ise, artık belediye tramvayla- ra asılmak âdetini kaldırdı da, yu felâ- ketlerin önü alındı, diye söylendim. Arkadaşım, bu sözlerimi duyar duy- maz, kahkahalarla güldü, şaşkın şaşkın yüzüne baka kalmıştım. O gülmesine devam ederken? — Sen işin farkında değilsin öyle isc, dedi.. Gene her gün eskisi gibi birler- ce çocuk tramvayları asılıp duruyor. İnanmazsan gel de göstereyim. Sokağa çıktık. bir otomobile atlayıp, evvelâ, bizi bekliyen işe gittik, dönüş- te, Âli ayni mevyua temas etti: — Şimdi, dedi, mekteplerin tatil sa- ati, bir kaç dakika sonra tramvayların halini görürsün.. Dostumun hakkı vardı. İki üç dakika içinde önümüzde giden tramvayın — et- rafında bir sürü çocuk belirdi. Ve tram- vay yokuşu tırmandıkça, onlar da ara- banın sağından, solundan atlayıp, bi diler, atlayıp bindiler, ve bir polis nok- tast rast gelinciye kadar bu menhus o- yunlarını devam ettirip gittiler, Bu sıra- da Âli de otomobilin içinde yukarıki f« toğrafı çekmeğe muvaffak oldu, Kalabalık caddelerden matbaaya dâ- nerken ; — Şimdi gözlerinle gördün, artık inanırsın sanırım. Kalabalık caddelerde tramvaya atlamak yasaktır amma, ten- hayı, polissiz yeri buldular mı, yaramaz çocuklar bu huylarına devam etmekten hiç vaz geçmemişlerdir. Ertesi gün bir vatmanla ve bir bilet- Çi ile konuştum. Onlar da arkadaşımın gözlerini tasdik ettiler, — Bilhassa mektep talebelerinden çök çekiyoruz ve başa çıkamryorur, di- yorlardı. Ayri gün bir mektep hocası ve bir talebe babasiyle de konuştum. Hoca : — Biz elimizden geleni yapıyoruz. Fakat iş mektep dışında olduğundan daha ziyade velilerin alâkadar olması lâzımdır, diyordu. Baba ise; — Mektepler de ceza vermeli ki ço- cuklarımın gözü korksun.. fikrini ileri sürdü.. —— En son konuştuğum bir zabıta âmiri oldu. O da; — Ne yapabiliriz, diyordu. Gördüğü- müz, hazır bulunabildiğimiz — yerlerde mâni oluyoruz. Bizim elimizde gelen bu kadardır. Şimdi kendi kendime düşünüyorum. Peki amma, bu variyet ne olacak.. Daha kaç zaman, dürünelerle yavru bu kötü huya kurban gidecek.. Zabıta, muallim, veli buna mâni ola- Istanbül konuşuyor Tramvaylara asılan çocukların madığına göre, başka bir çare yok mu- dur?1. Bu sualin cevabını şöyle veriyorum: — Tek bir çare var: O da travmay- kendi kendime larak seyahat otamobilden alınmış resmi ların hepsini son zamanlarda bir kaç 3- rabaya yapıldığı gibi her tarafı kapalı ve asılacak yer bulunamryacak bir şek- le sokmaktır. HABERCİ Maarif Vekâletinin nazarı dikkatine: — Çalışkan ve zeki bir Türk çocuğunun tahsili yarıda kalmamalıdır Dün bizi cld. den mütecssir e- den bir mektup aldık, — Aşağıya aynen — dercetti- ğimiz bu satırları Maarif Vekâleti. nin nazarı dik- katine arzediyo - rüz: 341 doğumlu- Okumak istiyen yum. Ağrı vilâye- REFET tü — Doğubeyazıt kazası ilk mektebini “Pek iyi,, derece- de ikmal ettim. Bu sıralarda Maarif Vekâletinin tertip ettiği (meccani Ley- NY imtihanlarına, 2—9—837 de Ağrı vilâyetinde dahil oldum. Bir müddet sonra birinciderecede muvaffak oldu- ğum ve İstanbul Galatasaray mektebi- ne gönderileceğim cihetle hazırlanmam tebliğ olundu. 2—12—937 de memleketimden hare- ketle Istanbula geldim. Bir müddet sonra alelusul bir müayeneye tâbi tu- tulduk. İstanbul Manrif Müdürlüğü Sıhhat kolunca yapılan bu muayenede vücudumda hiçbir arıza ve hastalık bu- Tunmadı, yalnız sağ gözümde 4/10 mik- tarında miyop teşhis edildi mekteb terketmekliğim bildirildi. Bunun üzerine İstanbul Maarif Mü- dürlüğüne tekrar müracaatla vaziyeti anlattım. Delâletleriyle raporumun Ma- arif Yekâletince tasdikine kadar mek- moktâbi terketmekliğim bildirildi. temin buyurdular. Bir kaç zaman sonra Maarif Ve kâletinden raporum geldi. Gözlerimin Amiral Suetsugu müvesvis bir adam! 1934 te “Diplomasi bizim para ih- tiyacımızı temin —edemez... — demişti. Yani açıkçası: “Diplomasi ile karm doymuyacağını,, anlatmak istemişti. Amiral müstakbel Amerikan — Japon harbine ait bir eserin başma bir de (ilk söz) yazmıştı. Bu eserde, her iki devletin biribiriyle çarpıştığı, do- nanmalarının şiddetli bir harbe tutuş- tukları tasvir olunuyordu. Ve bu çar- pışmalar, muharebeler Japonların zafe- riyle nihayet buluyordu., Japon dahiliye nazırr Suetsuğu, 1931 de, — meşhur tayyareti miralay Lin- dbergle karısı Japonyaya — gittikleri zaman casusluk için geldiklerini söyle- miş, birçok dedikoduya sebep olmuştu. Bir ecnebi gazete muhabiri, bu dedikodular hakkında sarih malâmat alab'imek için hariciye nezaretine mü- racaat etti mi, amiral Suetsugu, bu ne- arızası tasdik olunduğu cihetle memle- ketime gönderileceğim bildirildi. Hal. buki hariçte yaptırdığım göz muaye- memde sağ gözümdeki miyobun onda ikâ buçuk olduğu tesbit edildi ki, bu ehemmiyetsiz arıza, bizim gibi fakirle- rin fena şerait dahilinde çalışmaları ne- ticesi hemen hemen umumidir. Yoksulluk içerisinde yüksek cumhu- Yiyetimizin bize bahşettiği bu fırsattn istifade ederek memlekete faydalı —bir unsur olarak yetişmiye azmetmiş ve bu sevinçli ümitle aile ocağımdan nep- eyle ayrıldıktan pek kısa bir zaman sonra mahzun, ümitsiz bir hakle görz yaşları içinde tekrar dönmekliğim ne kadar acı olacaktır, Acaba yeniden dikkatli bir muayene ye tâbi tutularak mektebe devamım im- kânsız mıdır? Bana bir yol gösteremez misizini? İstanbul Paket postanesi gişe memuru B. Ziya nezdinde Refet HABER ; Büyük bir hevesle okumak ve adam olmak istiyen bu 'Türk yavru- sunun tahsilden uzaklaştırılması içler acıtr bir iştir. Bu zavallı çocuk bir kere daha esasır muayeneden - geçirilmelidir. Bununla hiç bir şey kaybedilmiş olmar, belki de zeki ve çalışkan bir talebenin istikbali kurtulabilir. Hem gözlerinden miyop olmak, mek- teplerde okumağa niçin mâni teşkil et- melidir. Daha yüksek derecelle miyop oldukları halde bugün hayatta çok bü. yük işlerin başında çalışan insanlar yok mudur?. Tırnaklar saniye- de nekadar uzar Malüm! Çok şey bilirsiniz... Fakat, bu sayacağımız şeylerden malümatmır var mr?... Bugün adf mürekkeple yazılan bir çok vesikaların yazıları 100 yıl sonra o kunamıyacak hale gelecektir. Hez yal 30.000 hareketi arz — olur. Bunların ancak SO si ar veya çok za- rar verir. 1 kilometre mikâbı deniz şuyunda, mevkiine göre 32.000-den 64,000 grama kadar altın mevcuddur. Tırnak; saniyede 0,000,000,000,002 nisbetinde uzar. Dünyada mevtut inşanların sayısı 2 milyara yakındır. — (Asyada: 1 milyar 103 milyon, Avrupada: 506 milyon, A- merikada: 252 milyon, Afrikada: 192 milyon, Oscanyada: 9 milyon.) zaret vasıtasiyle “Amiral, ne kendisine atfolunan beyanatı vene — de bunlar hakkındaki tenkitleri okumaz..,, ceva- bını verir.