Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
y j —Hollanda prensesi doğurmak üzere Sarayın etrafında, 36 kilometrelik bir daire içinde, gürültü yasak Doğumu Hollanda milletine duyurmak İçin çocuğun adı yazılı bir tayyare ve balon uçuracaklar Hollanda prensesi Juliyananın kocası asil fakat falçir bir delikanlıydı. Burada gördüğünüz iki 2abit, prenses in yatak odasına * yakın bir .salonda doğumu bekhyarıar Toplar attırarak doğumu Hollandalılara müjdelemek vazifesile m ükellejtirler Daha birkaç gün evvel, Soetdyk sa- rayının parkında, kolkola girerek dola- şan; iki kadın gülüşüyorlar, konuşu- yorlardı. Bunların birisi, Holanda kra- liçesi. Vilhelmin, diğeri de kızı pren- ses Juliyana idi, Genç prenses,'çok memnundu: — Kendi yuvamda doğuracağım için mesudum, diyordu, zira, bu sarayı ba- na milletim hediye etti. Ben de, hedi- yemi burada vereceğim.. Prensesin bugün doğurması bekle- niyor. Bu mesut hadise, bir tayyare va- sıtasile bütün Holanda milletine bildi rilecektir. Tayyarenin kanatlarına, do- ğacak çocuğun ismi yazılacaktır. Bundan başka, 600 metre mikâbında büyük bir balon uçurulacaktır. Bunun da üzerinde çocuğun ismi bulunacak- ter. Şato, 75 jandarmanın muhafazası al- tına alınmıştır. İçeriye ne gazeteci, ne de fotoğrafçı birakılmamaktadır. Pren- ses, gürültü yapılmaması arzusunu İz- har ettiğinden derhal polise emir ve- rilmiş ve sarayın etrafında, 36 kilomet- re dahilinde her türlü gürültü menolun müştür. Erkek mi kız, mı ? Bu sırada Amsterdamda, herkes bah se girişiyor: Herkes, doğacak çocuğun erkek olacağını ümit ediyor. Hatta sabık Kayser bile, kırl. kilo- TMmetre ilstideki sarayında, bü mesüt hadiseyi teside hazılanıyor. Birçok dostlarını gece yemeğine davet etmiş- tir. Çocuğun doğduğu haberini alımca, Almanyadan bilhassa getirttiği çok kıymetli hediyeleri prensese göndere- cektir. Bir amelenin hediyes' Holandanm cenubundan gelen bir amele, saraya bir leylek getirmiş ve bunu prensese hediye ettiğini söyle miştir. Holandalılar, leyleği çok uğur- lu sayarlar. Prenses. saf köylünün bu hediyesinden soön derece mütehassis olmuştur. Ür. İhsan Sami Bara Gonokok Aşısı Belsoğukluğu ve ihtilâtlarına karşı pek tesiru e taze aşıdır. Divanyo- ı lu Sültan Mahmut tiirhesi Na 118 ÜZEİR GAR!'iH Diş muayenehanesinde sabahtan Beyoğlu İstiklâl câddesi Tokatlıyan sırasında. Kapısı — Mektep sokak Hamdi Bev han birinci kat Tel: 21721 'öğlıye 2 den 8 e kadar kabul eder. i: KÖRKAE A TT BAA j | yeşil ve serin — gölgelerinde, şilr ve l Şimdi bütün Holandalıların kulağı kirişte: Kaç top atılacak?.. Eyvyvelce de yazmıştık! Eğer erkek olursa 101, kız olursa 51 top atılacaktır. HABER — Akşam postasr Gümrük kadrosunun daraltılması işlerin iotizamı üzerinde fena tesirier yaplı Giresun, (Hususi) — Her tarafı baştan başa yeşillik, dağları, bayırları fındik ağaçlarıyla dolu zümrüt gibi bir yurd parçası olan şehrimiz, Ka - radeniz sahilinin en güzel ve girin şeh- ridir. Toprağı, suyu ve kazancı bol ve he- reketli olan şehrimizin her gün biraz daha güzelleşmesi için — belediyemiz mütemadiyen çalışıyor. Muntazam cad delerimiz, şehrin nihayetine kadar da“ dar dayanır. Her taraf tertemiz, ten- virat ve tesisatı moderndir, Şehir, sa- bahlara kadar Karadenizin siyah sula- | rına nurlar saçar. Yalnız burada büyük bir derd var: mahrukat kıtlığı. Yakacak kömür bul- mak çok müşkül, odun ise tasavvurun fevkinde pahalı. Giresunlular, içi bü- Tarih diyor ki: Padişan kewf için adamasıyor I U ÇYUNUU Usman ölmüştü. Kendi sine halef olan amcasının oğ- lü üçüncü Mustafanın tabiati ve hu- susiyeti hakkında kimsenin bildiği bir şey yoktu. Ne en ğalar yeni padişahın karakteri, huş- landığı ve kızdığı şeyler hakkında ufak bir malümat sahıbiydiler. Bunun sebebi vardı: Üçüncü Mustafa, birinci Mahmut ve üçüncü Osman devrinde sarayın loş odalarında, karanlık salonların- da, yaşamış bir mahbus hayatı ge- çirmiş, kimse ile temas etmomişti. Uzun süren mahbusluk onun siİ- nirlerini bozmuştu. Hissedilecek de- recede haslta iİdi. Tahta oturduktan sonra, aradan epey zaman geçtiği halde gene ahlâ- kı hakkında bir fikir edinimek, haki- ki hüviyetini anlamak kabil olmadı. Üçüncü Mustafanın — hoşlandığı, zevk aldığı, yegâne meşguliyet şuy- du: Cirit!.. Hergün ciritle meşgul oluyor, hele Edirneye gittiği zaman sabahtan ak- sşama kadar bununla eğleniyor, vak- tini geçiriyor, İyi ciritçileri tesşvik e- diyor, ihsanlarda bulunuyordu. Ücüncü Mustafa selefinden büshü- lün baska mahiyette idi. Onun zibi devlot işlerine alâka — göstermezlik etmedi. Hükümet işlerini en İnce te ferruatına kadar gözünden kacırına- dı. NDevlet hazinesini — yolnna koy- mak, para İsine yeni bir şekil ver- mek icin ıslahat yantı. ekonomik formüller buldu., bulduğu sistem da- iİresinde hareket edilmesini emretti. Bütün bu hareketlerile, iyi evsafile beraher, dalma kederli, içli, hüzünlü ve evhamlıydı. Fikirlerine, emirle- rine karsı, ehemmivetsiz bir fikrin ileri sürülmesine tahammiül etmez, hemen kızar, köpürür, — asabileşir, kötü ve atır sözler söylerdi. Sadrazam Koca Ragıp pasa, padi- gahm hakik? hüviyvetini daha adama- kıllı anlamamıs almasıma — rafmen, onu İdare etti. Ücüncü — Mustafanın suvuna gitti. O da bütün hareketle- rinde, icraatında sarlrazamı serbest bıra'tı. Fakat bm, gösteriste — böyle idi. İsin icvüzü büshütün baskaydı: Koca Ragıp bir mankenden baska bir şey değildi; padişah — emreder, sadrazam emri yerine getirir, iyi bir şekilde basarmaya çalısırdı. Kendi kendine hiçbir şey yapmaz, — yapa- maz, yapacağı her işi muhakkak patisaha haber verirdi İstanhul hayatı mutlak bir sükün içinde geçivordu. Razı hareketler hakkmda padişah direktifler ver- | mekle heraher, sükünun — teesstistün- de kaoca Rarm nvasanm İdartf hare- l ketleri en hürük bir Âmil olmustu. | Pasa bu sükünan yürütmeye çalıştı. Boğarz eğlanceolari, sümnküllar ve pül- ler arasında, gür vaprattı aA*ac'arım yakuılşrı, ne | devlet erkânı, ve ne de cariyeler, - . ahenk içinde devam etti, gitti. Koca Ragğıp paşa kudretli ve kuv vetli bir şairdi. Olgun bir siyasi idi. Fikren hakimdi. Yaradılış itibarile sulh sever biradamdı. — Bunun için herkes onu seviyor ve sayıyordu. Sadrazam, şiir ve sanati hbher şe- yin üstünde tuttuğu için, bilgisi üs- tün, şlirde ve edebiyatta — kuvvetli kimseleri teşvik etmekten geri kal- madı, bu gibileri srkımtı içinde yaşat maktan kurtarmaya — çalıştı. Hele nükteye, zarif söze, cınasa bayılırdı. Bunun için, şair Haşmeti çok tutar, yanından ayırmaz, bilhassa sgair Fit- nat hanrma musallat edardi. Bir fıkvalarını anlatayım: Salr Hasmet kurban bayramımndan biriki gün evvel, Beyazıt meydanrmna çıkmış dolastyordu. — Bir aralık Fit nat hanrmla karşılaştı : — Bir emriniz varsa ifaya hazı- rım! Dive alâka gösterdi. — Tesekkür ederim, kurban alma- ğa cıttım. — Bu yıl kulunuzu kurban ediniz, ne olur? — İşe yaramazsmız. ben boynuzlu kac arryorum. Sizinkileri — kesmiş- ler.! ÂAradan zaman gectikçe, ,ücüncü Mustafanın ahlâkı, huvu anlasılma- ya baslardı: Bahası Ücüncü — Ahmet gibi nazik. halim değildi. Hastalığı gecme*e, İyileşmete başlayınca sert- leşti. Biraz daha zaman g#eçince sert- ik şiddet sistemine döndü. Arkasın dan da znlüm ve dehset başladı. Ve bunu günden güne arttırdı. Bilhassa şu iki hâdise, üçünecü Mus tafanın ahlâkmı, tabiatini tamami- le mevdana kaydu: Padişah, çok defa, kıyafet değiş- tirerek gezer, sokak sokak dolaşır, ortalığı teftiş ederdi. Mayıs günlerine rastlayan bir ra- mazandı. Gene böyle teftişe çıkmısş, mahalle aralarında — dolaşıyordu. Karşısına bir yahudi çıktı; — dikkat etti. Kıyafetinde bir başkalık vardı onun.. O devirde hükümet, gayri müslim- ler için mnayyen bir giyiniş tarzı ha- zırlamıştı. Bütün gayri müslimler ay- rı ayrı kıyafette gezmeğe mecbur- dular. Halbuki, padisahın karşısına çıkan yahudi, buna riayet etmemiş, giymeğe mecbur olduğu elbiselerin haricinde fazla şeyler giymisti. Yahıdi hakkında en şiddetli ceza- yı verdi, hemen astırdı. Fazla bir elbise giymiş diye, bir adamrı, asmak, kanunsuzlu*un, ada- Tetsizlisin saheserivdi. Bu stddetli ve keyfi hareket karsısında sadrazam la, müftüönün fena halde canları sı- kıldı, çok müteessir oldunlar, Saravidâa bulundukları zaman, bir sırasımı dü- sürdüler, bu bahsi açtılar. Müftü de- di ki: — Ramazan müharek hbir avdır. | Bu ayı dua ile, ibadetle, hayır ile ge- Giresurn mextubu Fındık fiatları bu yıl çok düşüktür Giresun hapishanesi senelerden beri bir tek hırsız yüzü gormemıştır Giresundan bir. görünüş — | tün şehiri besliyen fimdığım kabuğunu yakarlar, yemek bile onunla pişirirler. Fakat bir çüval fındık kabuğu i5 ku- ruş! Kültür ve asayiş Zeki Karadeniz çocuklarımın hepsi de okuyor. Mektep zamanlarında so- kaklarda çocuk göremezsiniz. Herkes mekteptedir. Beş ilkmektep ve bir or- ta mektep ağzına kadar doludur. İhti- İ yacı tamamen karşılryamadığından, bü yıl birkaç mektep daha açılması mukarrerdir. Garib değil mi, Giresunda hırsız yok tur. Bu bakımdan bir İsviçre şehrine benzer. Hapishaneye senelerdenberi hırsızlıktan mahküm olarak tek ferd girmemiş, Evinizin kapısını sabaha kadar açık brrakınız. Hiçbir eşyanızm yerinden kımıldatılmıyacağına emin olabilirsiniz. Mühim bir ticaret merke- zi olan ve civar kasaba ve köy halkını ginesinde barmdıran, besliyen Giresu- nun bu vaziyeti cidden takdire de- ger. Buna mukabhbil Giresun sokakları di- lencilerle doludur. Sakm bunları yerli | halktan zannetmeyiniz. Onlar daima çalışırlar, denizde, karada durmadan uğraşırlar. Bu dilenciler civar köyler- den gelmiş kimselerdir. Bir caddeyi geçinceye kadar beş dilenciyi atlatmak müşkülâtıyla karşılaşırsınız. Kahve - haneler, gazinolar, her taraf onların istilâsı altmdadır. Fındık satışları ağır Buradan her sene yedi sekiz milyon lira değerinde fındık ihraç edilir. Bol para kazanan şehir halkı da başka bir iş tutmağı fuzult addeder. Fakat bunun fena neticesi bu sene ilk defa olarak kendini göstermiştir. Seneler- denberi yüksek fiatlarla satılan fındık, bu yıl yarıdan fazla düşmüştür. O ka- dar ki, geçen sene bir kilosu 34 ku- ruş iken, şimdi 14 kuruşa satılmakta- dır. İstihsal edilen mahsulün mühim bir kısmı elde kalmış gibidir. Son haf- ta piyasada başlıyan hareket, tüccarı ve müstahsili tatmin e'memiştir. Gümrük teşkilâlı bozuk ! Giresunda gümrük teşkilâtı bozuk- tur. Vekâlet, evvelce müdürlük olan idareyi, anlaşılamıyan bir sebeble baş memurluğa tahvil etmiş, kadroyu da- raltmış; bu vaziyet ticaret şehrinde işlerin muntazam yürüyüşü Üüzerinde fena tesirler yapmıştır. çirmek lâzımdır. Böyle bir ayda hak sız yere İnsan astırmak şer'i şerife aygun bir hareket değildir. Ortada islenmiş bir kahahat varsa, kahahat- linin cezasımnı hükümet — tayin eder, bu vazife valnız hükümetindir. Padi- sahların bizzat isi ilcraya — tenezzül etmemeleri lâzımdır. Üçüncü Mustafa şöyle cevap ver- di; — Diğerlerine ihret olsun dive as- tırdım. Bir adam astırmava padişa- hm hakkı vok mu? — Bir kişiden ne çıkar sanki?.. Sadrazamla müftü saraydan çıkar- 20 İKİNCİKÂNUN — ıoıâğ öi İ Yurdun | î Dilekleri - 3 # Güvertede insall : ve hayvan ; müsavalı — t Balıke$irden Bandıı;pıa yoluyla İs! bula gelmek ve gene"ayni yolla & kesire gilmek valandaşlar, için 18 # bir şekil almış bulunuyor. ” | 8 — 29 birincikânun günü Bandırma©” $ Saadet vapurile İstanbula gelen vt T ğ nunusaninin üçünde gene vapurla T" nen bir valandaş bu yolculuğun bir hikâyesini “Türk Dili,, — gaze anlatmışlır. Bu hikâyeden şu parç beraber okuyalım: “İslanbul limanına geç varan cereyandan Tophane rihttmına UM madı, Kizkülesi açıklarında bir aıf sallandıklan sonra yaklaşan bir mol' den Sirkeci rıhtımına — yanaşabilet kaplanımıza bağrıldı. Birçok manel lardan, ileri gerilerden sonra — Sirkt” rıhlımına yanüşabildik. Gemi — ki€ rıhlıma bağlanmışlı, Bizzarure sane lara allayan yolculardan — sandült kâlibi olduğunu söyliyen bir zal , & başına 25 kuruş alıyor ve deniz üt€ ,;L ! de bu gayriresmi vergiyi vcrmı'yl' GÜ # vapurdan çıkmaklan menediyordu. © halle rihtema yaklaşanlar sondal Z sine koca bir duba konulduğunu V€ D”' î az ileriye de tahla bir merdiven üUt0” ığ | [ dığını gördüler. Dalgaların çarpt r| $ yosunlanmış, kızak gibi kayan bu "'e & divenden lırmanıp denize yuvar! f dan rıllima ayak. basabilmek büll'", & bir marifelti. Fakat bu kurluluş d“"i $ famamlanmadı: Rıhtima çıkar çikll | g kara humallarının hücumunu da 'B # kürtmeniz lâztmgeldiğini unutmayıt'ı | “3 kânunusani günü öğleden sa!"'“f ! kadar bilet alamlara acenladan Ban $ —ma vapurunun o akşam saat 20 de TOP iş | £ hane rıhlimindan kalkacağı .ıöylenl" l H di Bu saate beş on dakika kalarak * S şup gelen yolcülar, kar ve yağmur © Nj 2 da şaşkın bir vaziyetle vapurun © | bulunmadığını dehşetle gördüler: V:"l pür Sirkeci — rıhlımına gflmîlm kalkmak üzereydi. — Taphaneden * soluğa bir otamobile atlayıp Sı'rklfw koşanlar aara dar vapura yetı’şebflff Ötomobile binemeyip koşarak gel€ de Sirkeciye ulaşınca vapurun ( w açılmış olduğunu görerek apışıp k"f:: lar. Bunlar arasında kamara yolfa'"l İ nn mühim bir kısmı da vardı. V W' insanlar için indirilmesi — mulad * merdivenini bile indirmeğe lüzüm :rî: memis, müşlerilerini anbar kaP' dan kabul etmiştir..,, “44 Denizyolları idaresinin baia"",. rinci menki kamaralarında yel' bü ei madığını söyliyerek gene birinci " ;;U' ki ücretile salon bileti! keserek "” di kananelerinde insan uyuklatmas! M hangi mevzuala sığacağını — bir * akıl erdiremedim..,, * Bu kamara yolculuğundan — h parçadır. Bir de güverte yoleuluğu p”—) dır kt:bu, ödeta bir tşkencedir. GÜ | tede insonlarla hindiler, kamlf" tavuklar arasında lem bir müsavü dır. Acaba bu vanurlarda insanla a: daha üstün bir mevki vermek kün değil midir?.,, Bu hikâveve tek stır İlâvesine 1 artık var mı? A j Bıtikwfü SLERTAATTTEALİS' MELCTİTTTLERMAN YESS0 SKİ f KS SISIN ei TP Yurd'tan K üçlük Haho[l_/ı * Kastamoni ağır ceza 'de 27 sene hapse mahküm © îj suçlusu Aracın Zeze köyündef hakkındaki hlüküm temyizce tM' aleyhine nakzedilmiş ve kati!dt M görüldüğünden idamı lâzım 9#' mütaleasında bulunulmuşwf nf moni ağır cezası ise ilk karâarlf etmiştir. / çıkmaz, padişah ıuyareuııi b#; di, hemen sokağa fırladı. T an çÇıktı. Giydiği kundu yan Ç Mııf;" a!. Bu defa da lmı-şısml uygun değildi. Adamı y (n defa astırmadı, Babıâliye rl”d * Koca Ragrp pasa, '“ VE e kürek cezasma mahküm © ıı!”f' / dişaha bildirdi. Üçüncü M zayı betenmedi, gl ri yolladı; '— — Ceza hafiftir! Boynu Fi diva, zavallı adam cellât bir satırda boynunl Hüseyin Rıı;l:ü TIRP?