20 İKİNCİKÂNUN — 1938 HABER — Aksam postast Kraliçe Feride, Kleopatranın tahtına oturuyor Majeste kral birinci Faru'un evlenişi do ayısl'e Mısiır bugün, Fravunlar zamanından beri ae görülmamiş bir düğü y Suğün traliçe Ferideyi görüyorus... S olda, Majeste Kral Faruk ât üserinde g örülüyor. O; mükemmel bir birleldir. ne sahne olacak x Genç kral ve kraliçe çocukluk arkadaşı idiler EEORATRANIN tahtma otur | Yıllarca sönra bir B mak!... ha Unu, hangi kral kızı istemez, ta- YYÜL etmez?.. m:'_hl: en güzellerinin, en zekileri- hı:lh bu hulyanın karşısında yanak- H, D solacağı, zekâlarının sönece - h:““'—hdnin kırılacağı muhak- u:::bllu!... 'Tarihin kaydettiği kra- eaj in en güzeli, en parlak hayat sü- Y O derecede ki, aradan binlerce h.“’min halde hatırası gönüllerde N:M' debdebesi, Ihtişamı hâlâ göz- İ hnllstınyor. Ğ”Pltrınm. © nice yüz yıllardan- tm boş duran tahtma bugün bir ka-- Dün yor, SA hııA kraliçelrinden en güzeline, .;W'llm rakip alan bu kadın kim? Biş Prenses mi? Hayır, değil!... Ön Esire mi? Hayır, o da değil!.. hl'*'ıı:" Yaşında bir kız. İskenderiye k hlımn kızı, Pembe yanaklı, masum " Saf çehreli bir kız, ki bugün Çötest Re'ı '"llmn tahtma oturuyor, ça ;*lıu ylçllrıerıı:ıeı '*'l.rı'P “Bin bir gece hikiyesi,, başka x'ü ü y Va > MraçetİYle bir kral vardı ki, loş bir Ydi Ai'ana v Yülnizce yaşıyordu. Adet ve &ha Salaşı FHzast dört hemgiresini ve & — *Yün arkadaşlarmı göremiyor- "cş..: Birinci Puadın oğlu prens Fa- :;:,umm bir arkadaşı vardı. Genç gün prens Faruk, Safiınazı görünce kalbinin titrediğini hıssetti ve antika satan dükkânları dolaşıyor, Genç prens, Londrada sade ve kıymetli bir kitap, bir madalya buldu mu hemen satımalıyor, Kahireye gön- deriyordu. Az sonra, hiyeroglif yazılarıma, fi- ravunlarm tarihine merak sardı. Müs- | lüman prenslerinin içinde memleke - tinin tarihiyle alâkadar olan ilk preng- tir. Hemen her gün yalnız çıkıyor, kala. balık mahallelerde dolaşryordu. Bu uzun boylu, yakışıklı prense Londra halktı (Prince Freddy) unvanını ver- mişlerdi. 16 yaşında kral Genç prens Londrada pek sade ve çalışkan bir talebe hayatı yaşıyordu. Bir gece, Kahireden telefonla babusı- nin vefat ettiği haberi verildi. O gece Mısıra hareket etti, Parise geldiği zaman henliz göz yaşları din- memişti. Tayyareyle İskenderiyeye gitti. Kahireye vâsı! olunca yeni va- zifesine başladı. Fakat tahsilini de bı- rakmadı. llk tesadüf Genç kral, Kahirede Koubbeh sara. yının bahçesinde, büyük bir ağacın Dedi. Kral gülerek: — 'Safinaz! Safinaz!... Ha, evet, şu çok güzel fransızca, ingilizce konuşan ve (Çalıkuşu) denilen küçük kız!.. Cevabını vermişti. Hakikaton kü- gükken birçok defa İskenderiyo sara- yının bahçesinde beraber oynamışlar- dı. O zamandanberi on İki sene geç- mişti. Safinaz on beş yaşında güzel bir kız, küçük Faruk da 19 yaşımda sevimli bir prens olmuştu. Bin bir gece masalı başlıyordu. O günden sonra Farukla Safinaz, biribirlerinden ayrılmıyorlardı. Genç kral kiyın, validesi ve hemgşiresi ile beraber (Sen Moriç) e gitti. Anası- nm dam donörü olan madam Yusuf Zülfikar paşayla kızı Safinaz da be - Taberdi. Gündüzleri kış #porları yapıyorlar, geceleri de otelin büyük salonunda dans ediyorlardı. Kral Edvard gibi Küçük kral; Son Moriçten, babası - nın yerine geçen kral Edvardı tebrik için Londraya gitti. Kral Edvardla aralarında samimi bir dostluk başla- dı, Birçok defalar Belveder sarayına davet olundu. Bütlün kendisini gören- ler hayran kalıyorlardı. Kral Faruk, Mısıra dönünce kararı- nı validesine ve hemşirelerine açtı. A- na kraliçe, Yusuf paşa allesiyle gö- rüştü. Ertesi günü, kabine, kralm ar- zusundan haberdar odildi. Ve bütün Mısır halkı bu haberi sevinçle kargıla- KY KA l F İA Hatıralarını anlatan CEBYMS NOBODİ Entellicens Servisin en meşhur casuslarından ÇASUS XC M TEFRİKA No: 10 Vaz'fesi herkesi gözetlemer, sözlerini dinlemek ve Berlemon sokağındaki merkeze meea haber vermektir Umumi harpte Brükselde Almanlar hizmötinde çalışan oasuslardan Jasi- enskinin polis dosyalarından alınmış iki resmi.., Bu adam harb sonunda ya- kalanarak hapse mahküm edilmiştir — Kımıldanırsan döverim.! .. Benim daha kuvyetli olduğumu an- layınca mukavemetten çazgeçti ve im- dat istemeğe başladı. Koşup gelen bir gardiyan, herifi o vaziyette görünce gülümsemekten kendini alamadı. Bizi ayırdıktan sonra sordu: — Ne oluyor? Ne için kavga ediyor- sunuz? Hasmım cevap verdi; — Bu adama haddini bildirmele iste- yince beni dövmeğe kalkıştı.. Haykırdım: — Yalan söylüyorsunuz!.. Yerde duran kauçuk sopayı göstere rek devam ettim: — Bununla başıma yurmak - istedi, kendimi müdafaa ettim. “yapılmıştır. Yerde sürünen eteğin bo- yu yedi metrodur. Üzerinde altm ve gümüş sırmayla yıldızlar işlenmiştir. Eteğin kenarları da (Hermin) kürk parçalariyle çevrilmiştir. Bunları yapmak için Parisin meşhur işçilerinden 28 | geceli gündüzlü çalış- mışlardır. Vaktiyle böyle bir mantoyu yapabilmek için en az bir sene çalış- mak lâzımdı. Halbuki şimdi bir ayda yapılmıştır. Kraliçenin ilk giyeceği düğün robu mavi lâme kumaştandır. Eteğin boyu üç metrodur. Korsajı sarı ve beyaz sırmayla işlemelidir. İkincisi beyaz lâmedir. Üçüncüsü dantelâlıdır. Dördüncüsü, pemibe lâme- dir ve inci işlemelidir. Bunlardan baş- ka, öğlenden sonra hususl! ve resmi Böyle hâdiseleri şüphesiz çok görmüş olan gardiyan omuzlarını &ilkti; —Bütün bunlar çocukluk, dedi. İki- niz de işinize gidiniz, mesele kalmasın. Öteki buna razı değildi, gardiyana beni işaret ederek; — Bu adamı hemen kapı dışarı edi- niz.. Gardiyan bana baktı, gülümsedi ve cevap verdi: — Fakat Her Rotoki, bu allam bura- da işinin başındadır. Hapisanenin kan- tin garsonu olduğuna göre buraya ge!- meğe hakkı vardır, — Amma yazıhaneye girmek üzerey. di. — Bunda ne fenalık görüyorsunuz? Vazifesi dolayısiyle yazıhaneye girebi- Hra — Ne varifesi?, — Ne vazifesi olacak, size söyledi- ğim vazife.. Mahpusların yemek için neler sipariş ettiklerini kimden öğrene- bilir? Yazıhanedeki memurlardan de- ğil mi?, Gardiyan oldukça mübalâğa edi- yordu. Yazıhaneye girmeğe hakkım ol- mamak lâzımdı. Lâkin içki dağıtmak hususundaki cömertliğim onu da lehi- me kazandırmıştı. Üstelik benimle kav- ga eden adamı da pek sevmediği anlaşı- hyordu. Bu sebeple benim tarafımı il- tizam ettiği muhakkaktı. > Kavgazı adam, söyliyecek bir şey bu- Jamayınca homurdana homurdana çeki- lip gitti. Gardiyana sordum: — Kim bu adam Allah aşkına?, — Her şeye burnynu sokmağı pren- sip tanıyan bir adam, şayanı nefret bir hafiye, bir muhbir.. : — b volye: Mrs Ina Haylor... Mü- | gölgesinde kitap okuyordu. Şen kali- | d , ziyafetlerde, ziyaretlerde giymek için Muhbir mi v::'"" biricik arzumu, —talebesini kahalar işitti. Bîşmı kaldırdı. Hemşi- | — Safinaz, eski bir Çerkes- zilesine | 45 rob daha yapılmıştır. — Evet.. Vazifesi herkesi gözttle- K, H € terbiyeli çocuğu yapmak- | releriyle dostlarnı gördü. mensuptur. Kraliçenin düğün günü takacağı el- | mek, sözlerini dinlemek ve Berlemon Ydy famamiyle muvaffak Bunların arasında gayet mütevazı | Kraliçenin tuvaletleri maslarm misli yoktur denilse caizdir. | sokağındaki merkeze haber vermektir. "ıım.l ve çok güzel bit kız vardı. Kral, ken- Kraliçenin gelinlik robu, mantosu Krıılcı_:.ıln _lıml Orada onu en alçak ve adi işlerde kul- '"'"ııqn ;e"' Prens& Faruk, babası ta- | disini görünce kalbinin titrediğini bis- | ve bütün tuvaletleri, Parisin en meş- | — Yeni kraliçenin ismi Safinazdı. Hal- | lanırlar. Buradaki arkadaşlardan — bir â“dı_ q-;f"'”"" tahsilini ikmale | setti. Yerinden kalktı, yanlarına doğ- | hur terzileri tarafından yapılmış ve | büki kral allesindeki bütün isimler | çoğu bu adamın ihbarlariyle tezalan- ? Centilmin, ZANan on beş yaşında | ru yürüdü. Genç kız gülerek: tayyarelerle Mısıra gönderilmiştir. (F) ile başladığmdan, Kral Faruk, d_mldı. Hepimiz bu heriften nefret ede- kmı:l&ndL —— Küçük arkadaşınız Safinazı tanı- Mantanun yakası (Hermin) denilen | müstakbel zevcesinin fsmini ”- ğ.“vıı.,::_"m ingiliz lirası mek- | mıyor musunuz?... kıymettar kürktendir. Mavi kadifeden | çevirmiştir. (Devamı var) Cep harçlığı verilmişti. —T RA T AM Bayıtfa İle Tong e Tammiıs'ĞD durduksa da gemi zırhlrnın öbürtarafında oldu — “minnetlerimi sunarım! el mnu_ud. Pek yüksek bir Haborün YEREEDE KERONY DAŞ ğundan İşin nasıl olduğunu görememiştim. Bir Doktor cidâtleşti: b "!ı.. * Bene hrens İ ğ ü müddet geçince bir Ümit burnu postasile de çok — Eğlenmeyiniz, mister Şahin! Bugün sağ tön p Hemmi bdebeye, ihti ç FN li gürültülü bir hödise oldu. bulunuyorsunuz, canınızı yalnız ona — borçlusü- Ve Hitle'ga gi tt Vermiyordu. Kinge- | VN En sonra Aoktor kamarama geldi ve bata — nuz! ı: Wl!vq:e Kendry House'a yerleşti. H M şu izahatı verdi: 008 ç Tini talei b askeri akndemisinin ders. e — Bugün bir iş göremedik; elimize sözü edi- Doktorla ölan bu konuşmamızdan bir hafta Oğ, 'be Basladı. Y 1 ANH İtıza Soyu lecek ne para, ne mücevherat geçti.. Nafile surat — sonra kaptan Blak, Osbart ve ben, küçük vapur ı"ııg_ Gi Zekâsmı takdir oden Kral M:T,; hafı, vürgunumuzu — etrafta etmeyiniz, kimseyi öldürmedik. İşin daha kötüsü —Ja zırlhlıdan — ayrılıp fngiltere — sahilinde Rans B © ğ len ; İşin tuhafı, y M var, Liverpula yağ için gönderdiğimiz küçük va- — gate İlmanına gelmiş ve gimiyi orada — bırakıp ::l İti dt bir askert terbiye ver. | p. gdmllertağa ılnım_ıuııx Srakü, | Kağk pür, ortalık pek sikr tarassut altında — bulundu- — Londrada gene kaptan Blakın adamlarından bi- Bi uk!rım - Bu sebebl'e, en mükte- | maklığımızdır. Şu anda gemlmizin ”5_'1 B ” gündan yağ alamadan dönüp geldi. Mutlaka bir — rine mensup toenha bir eve varmıştık. Ben kapta- Bi Moagin dN birini, yeni kraliçes ( PİF Bizla yol aldığmı düymü yörmüsünüz? Simadi — e l D L iz yoksa heplmiz yakmmda — na kaçmamak, ve hiyanet etmemek üzero büyük ;:_“— TI Ona mürebbi tayin et -| Pile harp gemilerinin M;' ş":“;'daâ :"kl"-im“ık asılacağız! Size bu gece çunu söylemeğe geldim: (blllş yemin vermiş bulunduğumdan benden emin- Ç | tçin koşuyoruz. Daha çok defalar da bu mecburl- er. “eaa: 1 Yap, haş “Ondrada derslerine çalışı | yete düşeceftiz. Aşafıda makinlst Karl yağımızım azlığından sızlanıyorsa da ne yapalım? Eğer ya- b Kün '_"urmı telefon ediyor, —"fı-.. Bitürüyordu. Tük, az sonra akademinin Hirasına gecti. Tahsi- di ğ Muvn:,;_k" beraber, sporla da aA Rii 5 h'Nı_ ğîh'!— Antika eşyaya me - y Zamanlarında eski kitap rın, yağ bulmağa gönderdiğimiz küçük vapuru- müuzla buluşamazsak oldukça sıkışacağız. Bu konuşmadan sonra — tam üç gün doktor kamarama gelmedi. Lâkin ertesi gütü kamara Tümbüzünden dışarı bakarken kücük malzeme va- purunun gelin zırhlının bordesına — yanaştığını xördüm, Bu hal benl kederlendirdi. Çünkü kor- Banlanra yağın yetiştirildiği anlaşılıyordu. Bello mieden bir gün goura üçüncü bir gemiyi daha dur Kaptan Blak, İngilfereye gidip İngilizlerin gemi- miz! yakalamak için ne düsündüklerini yakından Börenmek istiyor; bu halde de &İzl! beraber gö- türmek lüztmgeliyor, çünkü gemide bırakması, yoldaşlar tarafından hemen boğazlanmanıza göz yammak olacaktır. Size bir şey söyliyeyim. P türlü sebebini anlayamadım, kaptan Blakın size çok munahoeti var, bazan onu size karşı bir babt duygusile dolu gibi görüp şaşıyorum. Ben onda böyle bir istidat oldutunu hiç ummazdım. Alaylı bir surette cevap verdim: — Hakkımdaki insani duygularından dolayı Geldiğimiz gün ve geceyi üçümüz de burada keçirerek, ertesi günü kaptan Bjak sokağa çık- tı. Doktorla ben kaldık. Doktor karaya ayak bas- tığındanberi bütün noşesini kaybetmiş görünüyor du. Birinci günü ben masanm başında gazete ve mecmuaları okurken o yatağından — çıkmamış, hemen bütün vaktini uyumak ve bir ramanın yap raklarmmı can sıkımtısı içinde çevirmekle vakit ge Çirmişti. Tkinsi günü sabahı kaptan sokağa çıktık tan Üç saat sonra odamızın kapısı vuruldu. Hiz- (Devamı var)