26 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

26 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 BİRİNCİKÂANUN — 1937 Parisi tethiş eden cami (6) _— TTTT L S TT . Karer'in köşküne giden polis müfettişi telâşla döndü : Herif silâha sarıldı; ateş etti. Arkadaşlar yaralandılar ! I':ütmsıer Penburn işi ve gücü bı- ©, Uykuyu terketti, oraya buraya | Vürüyor, şunu bunü sorgüya çe- ördu. Herhalde bu muammayı hal- Sek, katili veya ' tilleri bir an lheş sdana çıkarmak istiyordu. En | M mesele (Karer) i bulmaktaydı. Vbir ele geçirse, olunla biraz —ko- Bi bütün meseleyi anlıyabilecekti. 8 İlkkanundayız... ,Bugün herhalde Sen Kluye gitme- Saat öğleden sonra üç.... Komiser yanında, polis müfettiş- Tden iki kişi var: Puanyan ve Ved- Polis otomobi'i Pigolt Löbrün cad- Min nihayet'ne gelince Penburn şo- H > Dur, burada, dedi. Git, köşkün Hinı bir dolaş, bak, bakalım bir şey 2, Seni gelinceye kadar ben I?'*'E'tm'ı açentesine gideyim, Belki işi- © yarar bir malümat edinebilirim. hi köskün pazarlığını yapan o... Polis müfetişi Burken, Puanyan tdren uzaklaştılar. Penburn da a- ttye girdi. ı;" Mösyö Kareri tanryor musu- — Evet, geçen haziranda Vulzi lm—nu kiralryan zat. Bir mühendis ha. Reno otomobil fabrikalarında wacâğîm söylem'eti. Daima evin- * .Plânlar hazırlar. Çok terbiye- | k nazik, çok hatırşinas bir adam- ğel'lbum açenteden çıkınca arka- Tmr kapıda buldu. den içeriye baktık, bahçede biri büyük ve şık diğeri küçük iki otomobil gör- dük... İki otomobil. Biri büyük ve şık... Zavallı Leobr'un otomobili nasıl hatı- ra gelmez. Phenburn memnuniyetle ellerini oğuşturuyor, artık ipin ucunu ele geçirdiğini düşünüyordu. — Pek âlâ, dedi. Siz gene köş- kün yanma gidiniz, etrafı tarassut edi- niz. Ben, merkeze telefone edeyim, Birkaç memur daha göndersinler. Biri- birimizi kaybedersek belediyenin önün de buluruz... Polisler yeniden Bşke doğru git- tiler. Telefon etmek 'cin Breton açen- tesine giren Prenburn, Vedren'nin soluya soluya geldiğini gördü: — Üstad, çabuk gel, Puanyan ve Burken yaralandı. Herif silâha sarıl- dı, ateş etti.... ; Prenburn hemen otomobile atladı. Bu sırada gece karanlığı basıyordu. Şiddetli bir soğuk vardı. Köşkün önü- ne gelince Prenburn otomobilden atla- dı, kapıdan içeri girdi. Bürken kendi- sini karşıladı: — Puvanıyan kolundan yaralandı. Bana attığı kurşun kafamın derisini çizdi, geçti. — Ya o?... — İşte.... Dedi. Ve yerde yatan bir ıdanşı gösterdi. Yüzü ve gözü kanlar içinde idi. — Başa çıkamayınca kafasma bir çekiç indirdim. — Pek alâ etmişsin... Haydi, bu he- rifi otomobile koyalım, Versaya gide- lim... Burken vakayı anlatıyor Yolda'giderken Burken vakanın na sıl geçtiğini anlattı: — Köşkün yanına geldiğimiz zaman içeride henüz kimse yoktu. Bir tarafa gizlen'n tarassut etmek istedik. Va- kit bulamadık. Zira, yan — taraftaki dar yoldan yirmi beş yaşlarında, — iri boylu birisinin geldiğini gördük. Ga- yet temiz giyinmişti. Yanındak kö- pekle eğleniyordu. Bizi görünce köpe ği brraktı, yanımıza geldi. — Birini mi arıyorsunuz, Mmüösyö- ler?.... — Evet, mösyö Kareri tanıyor mu- sunuz?... — Benim.. Bir emriniz mi var? * — Biz vergi memuruyuz. Kontu- ratınızı görmeğe geldik... — Pek alâl... Memur olduğunuza dair vesikanız var mı?... Bunu görebi- lir miyim?... Puvanyan kartını çıkardı. Beriki, kartın üzerinde yazılı ( polis) kelime- sini gördü, irkildi. Biran tereddüt et- ti, sonrâ : — Buyurunuz, içeri gidelim..: Dedi. Bahçe kapısından girdik. O, önde yürüyordu. Köşkün merdiven lerini çıktık. Kapıyı açtı, yan tarafa çekildi, tekrar! — Buyurunuz, giriniz... Dedi. Puvanyan içeri girdi. Ayni teklifi bana yaptı. Beni çocuk yerine koyuyordu galiba. tabit kabul etme- x» — Vaydman sorgu masr, bizi tuzağa düşürmesi, kaçıp git- mesi ihtimali vardı. Nezaketle: — Siz buyurunuz...; Dedim. Hareketlerini gözden ayır- mıyordum. İçeri girdi. Bir odaya gel- dik. Hüviyet vesikalarını görmek is- tediğimizi söyledik. Elinmi pardesüsünün cebine soktu. hâkimine götürülüyor yormuş gibi yaptı. Birdenbire elini çekti, ve ateş etti, ve: — İşte, hüviyet vesikalarım.« « Dedi. Puvanyan yaralandı, yanda- ki sedirin üstüne düştü. Ben, hemen ü« zerine atıldım. Herifin beline sarıldım. Bu srrada o, suratıma doğru iki kere daha ateş etti. NL ee p eli » Evinde değil... Duvarın Üzerin- 136 “LIRKNRAMAN 'RTZ Si habcr verildiği zaman, kardinal peder J“Zefle beraber bulunuyordu. Baş ra- İp, bir gün evvel, iki.casusu nasıl ser- *st bıraktığını anlatmış, — Raskasın, hnajis dö Lesparı bulacağına yemin *ttiğini söylemişti. Rişliyö soruyordu: — Bu herif size yalan söylemiş! — Pek vakitsiz hüküm veriyorsu- Sünuz.. Bu da, sizin, bir çehreyi oku- Ma İrğınıza delâlet eder! — Neysel Onu her zaman yakala- P asabiliriz.... Bu sırada içeriye alınmış olan Ko- "yan bağırdı: — Monsenyör, genç kızı yakaladık! Rişliyö ürperdi. Peder Jozef zafer VAcımını söndürmek için gözlerini Spadr. Kardinal kısaca sordu: — Nerededir? ü Korinyan da mağrur bir eda ile ce- P verdi: — Esyolda!... Kendisini Sen - Pri- kapatmıştır... Kardinal yerinden sıçradı.. Kbrinyan da sözünü bitirdi: — Hem de kendi evinizde kapat- Mîg! y Odayı bir an hayret sardı. Fakat pe- !t: Jozef soğuk kanlılığını muhafaza %:_ ve çağırdığı hademeye şu emri KA — Kardinal tarafından, muhafız .;nandanma emredin, derhal mühim htkk’—lyvetle Yonjumoya' gitsin ve orada *sin. î,akğ“î"irdirıal, peder Jozefi bir kenara Tek, alçak sesle: Va Na .Evet. hakkınız var. Derhal Es- e!ğai gidip, Sen Priyakı kurşuna dize- , &., / Hayır, dedi. Annais dü Lesparı Privakla evlendirin! Ürü — Evet, doğru! ve, düğün gecesin- ıtîba"en Annaisin nefretiyle çılgı- y *“ÜÖnecek olan Sen Priyak .. S Onu öldürüp, sizi halâs edetçek. sönem —. O zaman Sen Priyakın mahkemesi de hazır, demektir... Rişliyö ürpererek bağırdı: — Gidiyorum! — Evvelâ bu adamı isticvap edin. Bu müdet zarfında Korinyan da dü- şünmüştü. Raskas artık düşmanı de- gildi, çünkü, bu arıda Sen — Priyak tarafından boğazlanmış — bulunuyor. Şimdi yegâne — düşman Sen Privaktı. Binaenaleyh, Korinyan, merhum Raska sı methedip, bütün şeref ve zaferi ona mal etmekte ve bu suretle Sen Priyakı fena mevkie düşürmekte hiç bir mah- zur görmedi. — Raskas nerede? — Biz eve girmeğe muvaffak olup, asil matmazelin orada bulunduğuna kanaat getirdiğ'miz zaman, Raskas, se- vincini izhar etmek hatasına — düştü. Oradaki kadın da korkarak ve kurnaz- lik vaparak, bizi alcak bir salöna aldı. Rahîp Korinyvan kadınları iyi tanır! Onun ne yapmak istediğini anladım ve tuzaktan kurtuldum! Raskas ise, bü- Yük bir saflık göstererek — içeriye F'r- di. Bunun üzer'ne kadın kanıyı ka- pattı ve ancak kardinalin emri üzerine onu koöyvereceğini söyledi. Rişliyö mırıldandı: — Pek alâ! Bu kadının :.'ŞİIU’U'H art- tıracağım. Kor'nyanı bunları duydu ve, bu ali- cenablıktan kendisi istilade edecekmiz gibi, hürmetle eğildi. Peder Tozef devam etti: — Fakat, Esyole kadar nasıl gitti- niz? — Bütün bunları, zeki dastüm Ras- kas yabtı, her şeyi o tertip etti, hattâ üzerimdeki elbiseyi değiştirmenin doğ- ru olacağını da o söyledi. Bunun üzerin Korinyan başların- dan ğeçen maceraları anlatmağa baş- ladı ve Raskası methiyelere garkede- rek, onu, gerek kardinalım, gerek ne- der Jozefin nazarında son derece bü- yüttü. dım arkamızdan kapryı çekıp kapa- Gayet tabil bır tavırla kâğıtlarını arı- wei KAHRAMAN KIZ 133 — Teşekkür ederim Kont cenapları. Dün belki casustum. Belki yarın da casus olacağım. Fakat bugün, sadece, intikam alan bir adamım. Sevinç, korku ve şüphe içinde kıv- ranan Trankavel sordu: — Kimden intikam alryorsun! — Korinyandan! Sen Priyaktan! Eğer genç kızı kurtarmak - istiyorsa- nız beni takip edin! Molüs, hep aynı sakin tavrile: — Yürüyün! Dedi ve Trankavel ürpererek tek- rar etti: — Yürüyün! Montaryola gelince, ©o da, yirmi haydudu dehşet içinde bırakabilecek bir jest ve hareketle bağırdı: — Gidiyoruz!. Küçük salondan çıkarlarken ve Montaryolla Trankavel atlarını eğerle- mek üzere ahıra koşarlarken, Molüs, birdenbire, karşısında, bütün söylenen sözleri duymuş olan Rozu karşısnıda gördü. Genç kız heyecan içinde tit- Tiyen bir sesle: — Mösyö 16 kont, dedi, bugün at- larınıza iki misli yem verilmişti. Çünkü herkes için, bugün bayramdı. Şüphesiz uzun bir yolculuğa çıkacaksımız ve... Roz: “Nereye gidiyorsunuz?,,, di- ye sormak ve: “Benden başka herkes için bayramdı!...,, diye ilâve etmek e- saretini gösterebilmek için, hayatından beş senesini maalmemnuniye feda e- derdi. Kuytu köşseden bir ses yükseldi: — Hayatını tehlikeye atacak.. Eh kimbilir seyahat belki çok uzun olacak, belki de hiç bitmiyecek! Ve bu sözlerle beraber, Verdünün çehresi göründü ve bu çehrede garip bir tebessüm belirdi. Bu defa artık Roz, bembeyaz kesilmiş bir halde sor- du: — Bu doğru mu? Molüs krsaca cevap verdi: — Doğrudur. —Trankavel benim « için hayatını nasıl tehlikeye atarsa, ben de onun için her tehlikeye girebi- lirim. Bir saniye kadar sessiz kaldılar. Roz, göz kapaklarını şişiren göz yaş- larını zaptetmek için müthiş kuvvet urfedıyor, Molüs ise, bu beklemediği mükâlemenin tevlit ettiği heyetandan hafifçe sararmış, düşünüyordu. Nihayet yavaş've şefkatli bir sesle: — Matmazel, dedi, eğer dönmer- BEM.... Genç kız başıtı kaldırdı ve daha fazla sararmış bir vaziyette ona baktı. Kont sakin bir sesle devam etti: — Eğer dönmezsem, çok rica ede- rim, evime gidin ve üzerinde sizin is- miniz bulunan bir mektubu alın. Ver- dür, size yerini gösterir. Verdür söze karıştı: — Merak etmeyin, matmazel al- mazsa, ben bu mektubu alır ona götü- rürüm.. Bu mektubun, diğer, esrar- enkiz mektubun yanında bulunduğunu biliyorum! Roz, güçlükle duyulabilir bir seıle mırıldandı: — Müösyö 1ö kond, eğer siz dönmer- seniz.... Molüs derin bir heyecan içinde tit- riyen bir sesle sordu: — O zaman? Genç kız yüzünü iki eliyle kapadı ve hareketsiz kaldı. Kalbinde ağlryan kelime, bir tek kelime, dudaklarma ka- dar yükselmedi. Trankavel dışarıdan bağırdı' — Atlarınıza binin! Atlarınıza! Molüs eğildi! Veda diye mırıldan- dr... Ve, kılrcını iyice iliştirerek, seri a- dımlarla dışarıya çıktı. Verdür bir kahkaha atarak bağıf— * diz — Eh! Ben de atıma bineyim! Ne diye ben de kendimi boğazlatmağa git- miyeyim? Ve bu sözlerle beraber, o da d;ga-

Bu sayıdan diğer sayfalar: