& BİRİNCİKÂNUN — 1937 Parisi tethiş eden canmni HABER — Akşam postası (6) PC TMEN — Z YOMETTT LA F A arer'in köşküne giden polis müfettişi telâşla döndü : Herif silâha sarıldı; ateş etti. Arkadaşlar yaralandılar ! Komiser Penburn işi ve gücü bı- a oraya buraya Yüruyor, şunu bunu sorguüya çe- Srdü. Herhalde bu muammayı hal- terketti. dek, katili veya k istiyordu. En bir'ele geçirse. 1 bütün meseleyi £ Nkkânımdayız rerhalde Sen Kluye gitme- den sonra ç. nda, polis —müfettiş var: Puanyan ve Ved- omobili Pigolt Löbtün cad- hayet'ne gelince Penburn şo- > Dur, burada, dedi. Git, köşkliün M bir dolaş, bak, bakalım bir şey 3n2... Seni g g kadar ben on açentesine İ t lümat pazarlığını yapan o... İş! Burken, Puanyan urn da a- Kareri tanıyor. - müsü- © Evet, 'geçen haziranda — Vulzi t Bir mühendis Reno otomobil fabrikalarında MAcağını söylem'şti. Daima evin- S. Plânlar hazırlar. Çok terbiye- k nazik, çok hatırşinas bir adam- lıyan zat. Penburn, açenteden çıkınca arla- Tn ka buldu. S Evinde değil ülleri bir an | den içeriye baktık, bahçede bi ve şık diğeri kü dük... İki otomobil. Biri büyük ve - şık-.. Zavallı Leobr'un otomobili nasıl hatı- Phenburn oğuşturuyor, artık ipin ucunu bilyük i otomobil gör- ra gelmer, memnuniyetle eller ele geç y — Pek âlâ, dedi. Sir gene köp kün yanına gidiniz, etrafı tarassut edi- edeyim, Birkaç memur daha göndersinler. Biri- niz. Ben, merkeze telefone birimizi kaybedersek belediyenin önün de buluruz... Polisler yeniden | Telefan etmek tesine giren Prenburn, Vedren'nin soluya soluya geldiğini gördü: tiler, cin Breton açen- — Üstad, çabuk gel, Puanyan ve Burken yaralandı. Herif silâha sarıl- | dı. ateş etti.... Prenburn Bu sırada gece karanlığı — basıyordu. Şiddetli bir soğuk vardı ne gelirze Prenburn otomobilden atla- dı, kapıdan içeri girdi. Bürken kendi- sini karşıladı: — Puvanyan kolundan Bana attığı kurşun kafamın çizdi, geçti — Ya o?... — İşte.... Dedi. Ve yerde yı gösterdi. Yüzü ve gözü kanlar içinde idi. — Başa çıkamayınca kafasına bir çekiç indirdim. — Pek alâ etmissir yaralandı. derisini an bir. adamı öke doğru git- | hemen otomobile atladı. | Köşleün önü- | rifi otomabile koyalım, Versaya gide- Tim... |Burken vakayı anlatıyor Yolda giderken Burken vakanın na a) geçtiğini anlattı; — Köşkün yanıma geldiğimiz zaman içeride henüz kimse yoktu. Bir tarafa gizlen'> tarassut etmek istedik, Va- kit bulamadık. Zira, yan — taraftaki dar yoldan yirmi yi da, — iri yet temiz giyinmişti n pekle eğleniyordu. Bizi görünce köpe Çi brraktı, yanımıza geldi. — Birini mi arryorsunuz, mösyö- — Evet, mösyö Kareri tanıyor mu- sunuz?... — Benim.. Bir emriniz mi var? * — Biz vergi memuruyuz. Kontu- ratınızı görmeğe geldik... — Pek alâl... Memur olduğunuza dair vesikanız var mı?... Bunu görebi- lir miyim?... Puvanyan kartını çıkardı. Beriki, kartın üzerinde yazılı ( polis) kelime- sini gördü, irkildi. Biran tereddüt et- ti, sonrâ: — Buyurunuz, içeri gidelim... Dedi. Bahçe kapısından girdik. O, önde yürüyordu. Köşkün merdiven lerini çıktık. Kapıyı açtı, yan tarafa çekildi, tekrar: — Buyurunuz, şiriniz... ; Dedi. Puvanyan içeri girdi. Ayni teklifi bana yaptı. Beni çocuk yerine yuyordu galiba. 1tabil kabul etme- arkı an kapryı çekip kapa- — Vaydman sorgu hâkimine gölürülüyor ması, bizi turağa düşürmesi, kaçıp git- mesi ihtimali vardı. Nezaketle: — Siz buyurunuz..., Dedim. Hareketlerini gözden ayır- mıyordum. İçeri girdi. Bir odaya gel- dik. Hüviyet vesikalarını görmek İs- tediğimizi söyledik. Elini pardesüsünin cebine Gayet tabil bir tavırla soktu. ıtlarını arı- yormuş gibi yaptı. Birdenbire elini çekti, ve ateş etti, ve: — İşte, hüviyet vesikalarrm... « Dedi. Puvanyan yaralandı, yanda» ki sedirin üstüne düştü. Ben, hemen ü- zerine atıldım. Hlerifin beline sarıldım. Bu urrada o, suratıma doğru iki kere daha ateş etti. (Devamı var) KAHRAMAN KIZ 138 KAHRAMAN RIZ » kardinal peder İozefle beraber bulunuyordu. Baş ra- Nip, bir gün evvel, iki casusu nasıl ser- Raskasın, Lesparı bulacağına yemin iylemişti. yö soruyordu: — Bu herif size yalan söylemiş! — Pek vakitsiz hüküm veriyorsu Bu da, sizin, bir çenreyi oku- za delâlet eder! — Neyse! Onu her zaman XP apabiliriz.. *st beraktığını anlatmış Annals Bit yakala- Tiye alıamış olan Ko- ayör, genç kızı yakaladık ! Rişliyö ürperdi. Peder Jozef zafer / YÜznun: söndürmek için gözlerini Kardinal kısaca sordu: — Netededir? Korinyan da mağrur bir eda ile ce- », — Esyolda!... Kendisini Sen Pri- ak kapatmıştır... Kardinal yer'nden sıçradı Korinyan da sözünü bi — Hem de kendi evinizde kapat- Test e| d, Odayı bir an hayret sardı. Fakat pe- lıl muhafaza şu cemri &n Tözel s0 k ğını * ve çağırdığı emey Yeri. çağırdığı hademeye — Kardina! tarafından, muhafız andanına emredin, derhal mühim T h 4 ğ Suvvetle Yonjumoya gitsin ve orada tez, Ridip, Sen Priyakr kurşuna dize- tHlm &.. — Hayır, dedi. Annais di Lespan © Priwakta evlendi den , Evet. doğru! ve, düğün gecesin- Nd’llaı.-en. Annalsin nefretiyle çılgı- | “Öönecek olan Sen Priyak S Onu öldürüp, sizi halâs edeçek. ——— — — - O z&aman Sen Priyakm mahkemesi de hazır, demektir... Rişliyö Ürpererek bağı — Gidiyorum! — Evvelâ bu adamr isticvap edin. Bu müdet zarfında Korinyan da Rastkas artık dü; ünkü, bu anda Sen boğazlanmış — bulunuyor. Şimdi yegâne d an Sen Ppivaktı. Binsenaleyh, Korinyan, merhirm Raska sı methedip, bütün şeref ve zaferi ona mal etmekte ve bu suretle Sen Pi fena mevkie di nekte hiç bir mah- zur görmedi. — Raskas nerede? — Biz eve girmeğe muvaffak olup, asil matmazelin orada bulunduğuna kanaat petirdiğ'miz zaman, Raskas. vincini izhar etmek hatasına — düş Oradaki kadın da korkarak ve kurnaz- lık vaparak. bizi alcak bir salona aldı. Rahib Korinyan kadınları ivi tan $ anladım ve şünmüştü. gildi. tarafından 1 Onun ne yapmak istedi an kurtuldum! Raskas ise, bü- Wük bir saflrk göstererek — içeriye e'r- di Bunun Üzer'n- kaın kabivt ka- pattr ve ancak kardinalin emri Üzerine onu koyvereceğini söyledi. Rişliyö murıldandı: sent a ndlel gibi, hürmetle eğildi. Peder Jozef devam etti: — Fakat n'z? — Bütün bunları, zeki dostum Ras- p ctti. hattâ menin doğ- Esyole kadar nasıl gitti- Tu olacağını da o söyledi. Bunun Üzer'n Korinyan ğeçen maceriları anlatmağa baş- ladı ve Raskası methiyelere garkede- rek, onu, gerek kardinalın, gerek ne- der Jozelin nazarında son — derece bü- vüttü. başların- — Teşekkür ederim Kont cenapları. Dün belki casustum. Belki yarın da çasus olacağım. Fakat bugün, sadece, intikam alan bir adamım. Sevinç, korku ve şüphe içinde kıv- ranan Trankavel sordu: — Kimden intikam alıyorsun! — Korinyandan! Sen Priyaktan! Eğer genç kızı kurtarmak - istiyorsa. mız beni takip edin! Molüs, hep aynı sakin tavrile: — Yürüyün! Dedi ve Trankavel ürpererek tek- rar ettit — Yürüyün! Montaryola gelince, o da, yirmi haydudu dehşet içinde bırıkabilecek bir jest ve hareketle bağırdı: — Gidiyoruz!. Küçük salondan çıkarlarken ve Montaryolla Trankavel atlarını eğerle- mek üzere ahıra koöşarlarken, Molüs, birdenbire, karşısında, bütün söylenen sözleri duymuş olan Rozu karşısnıda gördü. Genç kız heyecan — içinde tit- riyen bir sesle: — Mösyö 18 kont, dedi, bugün at- larınıza iki misli yem verilmişti. Çünkü herkes için, bugün bayramdı. Şüphesiz uzun bir yolculuğa çıkacaksınır ve... Roz: “Nereye gidiyorsunuz?,,, di- ye sormak ve: “Benden başka herkes için bayramdı!...,, diye ilâve etmek :e- saretini gösterebilmek için, hayatından beş senesini maalmemnuniye feda &- derdi. Kuytu köşeden bir ses yükseldi: — Hayatını tehlikeye atacak.. Eh kimbilir seyahat belki çok uzun olacak, belki de hiç bitmiyecek! Ve bu sözlerle beraber, Verdünün çehresi göründü ve bu çehrede garip bir tebessüm belirdi. Bu dela artık Roz, bembeyaz kesilmiş bir halde sor- du: — Bu doğru mu? Molüs krsaca cevap verdi: — Doğrudur. —Trankavel benim için hayatını nasıl ben de onun için her tehlikeye girebi- Kirim. ve hareketsiz kaldı. kelime, bir tek kelime, dudaklarına ka- dar yükselmedi. tehlikeye atarsa, Bir saniye kadar sessiz kaldılar. Roz, göz kapaklarını şişiren göz yaş- larınr zaptetmek için müthiş kuvvet sarfediyor, mükâülemenin tevlit ettiği heyecandan hafifçe sararmış, düşünüyordu. Molüş ise, bu beklemediği Nihayet yavaş've şefkatli bir seslet — Matmazel, dedi, eğer dönmer- semı.... Genç kız başını kaldırdi. ve daha fazla sararmış bir vaziyette ona baktı. Kont sakin bir seszle devam etti: — Eğer dönmezsem, çok rica ede- rim, evime gidin ve üzerinde sizin is- miniz bulunan bir mektubu alın. Ver- dür, size yerini gösterir. Verdür söze karıştı: — Merak etmeyin, matmazel al- mazsa, ben bu mektubu alrr ona götü- rürüm.... Bu mektubun, diğer, enkiz mektubun yanında bulunduğunu biliyorum?! esrar- Roz, güçlükle duyulabilir bir sesle mırıldandı: — Mösyö 16 kond, eğer siz dönmez- sgeniz.... Molüs derin bir heyecan içinde tit- riyen bir sesle sordu: — O zaman? Genç kız yüzünü ikf eliyle kapadı Kalbinde ağlıyan 'Trankavel dışarıdan bağırdı: — Atlarınıza binin! Atlarınıza! Molüs eğildi! Veda diye mırıldan- dı... Ve, kılıcını iyice iliştirerek, seri a- dımlarla dışarıya çıktı. Verdür bir kahkaha atarak bağır- — Eh! Ben de atıma bineyim! Ne diye ben de kendimi boğazlatmağa git- miyeyim? Ve bu sözlerle beraber, o da dışa- rıya atıldı,