Dimdik ve hâreketsiz — duran Roz, elleriyle gözlerini kapamış, sessizce ağ kyordu. Kerinyan tarafından kapatılmış - lan Raskas, evvelâ müthiş bir hiddet buhranı — içinde tepinm's, — küfretmiş, bağırmış, çağırmış, kapeyr yıkartasına yumruklamıştı. Fakat bütün bu gürül- tü, patırdımın kapıyı açtırmıyacağını an İyarak, üstünü başımı düzeltti, biraz sükünet buldu ve sonra, kadını çağıra- rak, gayet âmirane bir tavırla: — ÂAçın kapıyı! dedi. Kadın, biraz evvel aynl mektubun mevzuu bahsclduğunu hatırlıyarak, en. dişeli bir tavırla mirildandı: — Mektup!.... ç — Evet, kardinalin mektubu? Beni dinleyin: Bu mektubu, bizzat vermem lâzımdiı. Pakat het ne olursa olsun, bu mektubun, kazdinalin vüre- dundan evvel gene kıza verilmesi ll zımdır. Ben burada mahpus kalmağa razıyım. Diraz sonra, kardiral size, doğru hareket etmiş olup olmadığınızı söyliyecektir. Fakat riça ederim, bu mektubu derhal kendisine götürün! — Ve siz, burada kalacaksınız, öy- le mi? — Tahii defil mi!... Mademki kar. dinal, mektubu verdikten sanra, kendi- sini burada beklememi emretti.. Bu sözler, kadını tamamıyle ikna — Verin mektubul! 184 KAHRAMAN KIZ ü ee da ni arvd Dedi ve mektubu almak Üzere ka- pıyı araladı. Ayni zamanda, canlı bir bomba onu karşı duvara kadar geriye fırlattı ve Raskas muzaffer bir tavırla * bağırdı: — Asılacaksın, kadın! İnmiş oldukları hana kadar koşmak ahıra dalmak, atın üzerine atlıyarak bir rüzgâr hıziyle Paris yolunu tutmak..ı Bütün bunlar, ancak intikam arzusu. nun verebileceği büyük bir silratle ya- pılmıştr. Parise henüz girmişti ki uzaktan, tozu dumana katarak, dörtnela — giden bir süvari gördü. Bir müddet sonra bu süvari biraz ötesinden geçti ve Ras kas, hiddetle homurdandı: — Sen Priyakt.. Riğliyese dönü- yor! Ah! Sefil rahip! Beni, Sen Priyaâk tarafından öldürtmek İstc din öyle mi?.. Çahuk kardirale pitmeli!... Kardinalin sarayı yolunu — tuttu, fakat biraz ötede, birdenbire durdu. Bu defa da daha kesif — bir toz görmüş ve birçök süvarilerin, paris kanısma doğ ru ilerlediklerini farketm'şti. —Rasbas tekrar saklandı. Hemen ayni zamanda, Büvari kafilesi yanından geeti ve Râs- kas hiddetinden sansarı kesildi. Bunlar, dört süvariydi.. Başta kardinal BRisli- yö, sonda ise, çehresinde — muraffer bir sevinç okunan Korinyan bulunu-. yordu!.. — Eğer orada kalsaydım, Sen Pri- yaktan, faraımuhal olarak, kurtulsay- dem bile, kardinalin korkunç pencesine düşecektim. Çünkü, sefil rahihin, be- n'm aleyhime, rahat rahat entrika yap- mak fırsatını bulduğu muhakkaktır. O- yunu kaybettim. — Korinyan kazandı... Ayni zamanda, — aklından hir fikir geşti — Hayır! Onlar ancak dört kişi! Eğer Trankavtli bulabil'rsem, henliz 0- yunu kaybetmemiş olurum! İlk düşüncesi “Bel Ferronyer,, To- KAHRAMAN KIZ 135 — duğu küçük salona koştu. hademeleri iterek, oraya kadar atıldı ve üç arka- daşın bir arada bulunduğunu gözücte, Çılgın bir sevinç içinde düşündü: — Korinyan: Kotinyan! Seni clle- rimle boğazlıyacağım! Raskasa yeni bir at verilmişti: Çün kü ktendi atı, geriye dönemiyecel İea- dar yorgundu. — Paristen çıktıkları za- man, 'l'ıı:hwl casusa doğru dönerek, kısaca sordu: — Nereye? Raskas da, ayni krsa cevapla muka bele ettiz — Esyole! — Esyole nereden gidiyorsunuz? — Lonjumoya gidin ve arada, sola dönerek, doğru Sen mehri üzerinden geçin! Kafile, baş döndürücü bir süratle yol alıyordu. Molüs, Raskasın vanına sokulmuş ondan izahat alıyor, Raskas da, rapor vermeğe alışık olduğu — için, Ha evl.Annaisden başka evde iki ka. dın daha var. Kardinal, Kerinyan da dahil olmak üzece, üç kişiyle oraya git mişti. Fakat Sen Priyak da orada mecmu olarak dört kişi! Korinyanı say mayın, o bana aittir. Va Raskas sözle- rini bitirince dişlerini grcerdattı. Molüs tatminkâr bir tavırla: — Pek alâ, dedi, üçe karşı — dört. M'savat demektir. Al şunu... Kont, Raskasa bir kese uzattı. Bu kesede bir hayli altın vardı. Casus ba- şını sallıyarak şöyle dedi: — Ben kendi hesabıma — çalışıyo- rum. Bana hiç bir mükâlat vermeğe Kizum yok. Molüs yavaşça: — Fakat her ne Oolursa olsun, bu nu alman lâzımdır... All... Raskas, hayatında ilk defa olarak, İzzeti nefsinin kıtıldığını hissetti. Çeh Tesi garardı. Göğsünü korkunç bir iç çekiği şişirdi. Mo'üs dikkzatle ona bakr- yordu.. Keseyi tekrar cebine koydi: Sonra devam etti: — Bindiğiniz at fena değil Omü hatıra olarak alıkoymak ister misiniz? Raskas şapkasını çıkardı. ve titrek bir sesle tevap verdi: — Teşekkür ederim! Teşekkür © derim, moasenyör! Kafile, nihayet Sen nehrini geçti Esyola girdi. Orada, Raskas durarak şöyle dedi: — Mösyöler, sizi burada terket” mem İlzimdir. Molüs, casusa keskin bir narar &* fetti ve samimi olduğunu gördü. Rafr kas devam etti: — Biraz evvel, siz, beni anlamak Alicenaplığını gösterdiniz. Binaenaleyh beni bu defa da anlamağa çalışın. Sizİ buraya, bana para veren adamı mahr vetmek için değil, fakat Korinyandâf intikam almak için getirdim. Moxiüs de: —— Pek alâl! dedi. Gidebilirsiniz. Raskas şapkasını çıkardı vet — T- sizi korusun! dedi. Molüs, Montaryol ve e kendilerini çok uzaktan takip eden V dürle herabar, tekrar ayni baş KA rücü süratle yollarına devam ettilef biraz sonra, işaret edilen yere tdg ler. O zaman Trankavel korkunç ses çıkardı; 0 zaman Montaryol tür siz bir küfür savurdu; o zaman MO0' bila sarararak murıldandı: <- Çok geç!... Evî. Rl'ş!!çyö Oradaydı! Evet, oAtf yanında vakur bir hareketsizlikle Si nais dö Lespar duruyordu! Evety dinalin arkasında, Sen Priyakım ei çehresi gözünüyordu!.. Raskasın ç ğ söyledikleri doğruydu! Yalnız bu ** s çük grupun etrafında, müsellâh elli Ji yari vardı!... Hf Ga geçen bir hüdiseden ğ Burada, Rişliyö ile Koriayan ar#fif ——