26 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rü | Ba Eü kalırsa Szacılık bugün 'öbakkallıktır bun_ bir eczacı dostumu ziyaret 'a Çoktandır, bir fırsat bulup da (, , Memiştim, Kendisile uzun uza- lı;_.ı konuşduk. Bu hoş sohbet dost GÜ görünmüyordu. 'zacıların neşeli — görünmeleri ÜN ülikların artmasile kabildir. Bu ı.u'z“;l temenni ediyorsun?,, diyecek " Hayır, Zaten ben de dostumun W Sİzliğini görünce evvelâ sizin gi- __'İ$jînıııüş; hnı Neşeli görünmek için hastalıkla ' toğaltalım? - demiştim - ğ r_[ag,m'. dedi. “Müstahzar,,lar azalsın! h,_.'ı(“ tevabile evvelâ neyi — kasdet- * İStediğini anlamadım ama, göz- » Cczane duvarlarımı baştan aşa- Olduran dolaplarda dolaştı. Me- îv.,_'?!lıllr ne kadar da çoğalmıştı. e SÖ vsozae n ği UU UU uu'nnı, neh'cl. bugünkü — yerinin biraz M Aşatısındaydı. Küçük bir yer. 'lgğ* sığısamadı. Nihayet fedakâr- İ İtrek büyük dükkânı — tutarak 4 a taşmdır. Bu gidişle birkaç se- x lra burava da sığısşamıyacaktı: 'e,ac"allba, dedim, daha büyük bir |'m> ”amak mecburiyetinde kalacak N N Öyle görünüyor. K Lİüst-ıaıhzuı-lıu-m adedi kaça çık- * İi ı'D kesti ve masa — üzerindeki N, bl'&plı harf sırasile tanzim edil- K,? defteri alarak: S ç. de bu? dedi. xüal'll? AR A ga €”halde 8000 den eksik değil- XÇ , Tra ilâve etti: | :ıh_,ğâın dedi, eczacı mektebinden senelerde sanırım yekünu TağiyReçmezdi. On sene içinde bu « Sün şekli aldı? N & Vvan işi ne âlemde? | Nh, %dlğımız. reçetelerde — yüzde N Ç? beşi geçmez. . ek doktorlar da hep müs- X, YAzıyorlar. | Mînsı değil.. Eski doktorlar, hiç k,ı_h!v bizleri biraz düşünüyorlar qıatı İşi reçeto yazıyorlar. Yeni- ç Mrebılırlm ki hep müstahzar. Çı-ı.t“ beni, “Bizleri biraz düşü- T dan mana çıkaramadım. ::"'Pı karıştırmak külfetine sok- » "İçin mi memnun görünüyor- h;;"“ bir Allah bir de.. DA İN mgğîm". Kazancımızı temin et- İı.t Stahzarlar — kazandırmıyor V L ğîı ğm sualimi cevaba değer bul- Ununla beraber — ben israr üçE ı%x kaü m, ' 'ıı.ah ı.ğ“h(lırmı_vor, kardeşim, diye h ':nğaımi- Günden güne hazır ilâç- *.—1'1% h')'m—. Geçen sene moda olan h %Ipr"g““ demodedir. — Bunları %12“'1' he yazan bulunmuyor. Pa- y b r::]'l'nruz. Modası — geçti mi. ı'ı,ıî"ııv.v,d"'î'mzıl.:lıın başka bir işe N“zq-"ü T. Bunlardan Ka Faıî:“ı“" beşi ya geçer, ya geç iı.&’l Nğe tından bozulan, modası “Ütn o î;a yatırdığımız parayı Azmıdır. E% *& « v Ü : Mt“.ı Tostumla konuşmam böyle ü konuşma kafamın içinde k ge menleri kopuyor, LT elgilker milere bayrağımızı kullanmak hakkı verilemez Günün meselesi ndan çürük gemilerin - sefere çıkmasına mü- '—samaha edilmemeli ! Aksi takdirde Imebolu, Hüdadat ve Hisar vapurlarının korkunç akibetleri halkı, pek haklı olarak deniz seferlerinden vazgeçmes- ğe zorlıyacaktır . Deniz fen heyetlerimiz vazifelerini tam bir istibdat ile AVALAR bir parça bozdu mu içi- mizde bir telâştır beliriyor; — Ataba Karadenizdeki gemiler ne halde? Acaba Akdenizde bir kaza oldu mu? Acaba falan gemi falan lima- na ulaşabilecek mi? Diye arpacı kumrusu gibi cüşünüp duruyoruz. Hele bu gemilerden biri- ne ezkaza bir yolcumuz binmişse te- laşrmız azami deretceyi buluyor, endişe- den endişeye düşüyoruz. Niçin? Çünkü bayrağımızı taşryan gemi- lerden bazısını orta şiddette bir dalga nın ikiye biçtiğini gördük. Bazı ge- milerimizin sütliman —kavalarda — dü- uskurları firlryor. ae Gre ae Çalerlaan LAY DfaE llli Pit Runların icinda Roğazicinin akıntısı id€ l önünde tutunamıyacak derecede yol- suz olanları ve demirli bir gemiye bin- dirir bindirmez saçları açılrp batanla- rı var. . Devam edip giden bu deniz kazala- rt rıhtımlarımızı İzlandadaki küçük balıkçı köylerinin kumsallarına dön- dürdü. Ve biz matemden mateme düşe düşe Fransız romancısı Piyer Lotinin tasvir ettiği İzlanda — balıkçılarından farksız bir hale girdik. Eğer vaziyet böyle devam ederse, eğer çürük gemiler kati surctte sefer- den menedilmezse İnebolu, Hüdadat ve Hisar vapurlarının korkunç akibet- | leri halkı, pek haklı olarak, deniz se- ferlerinden vazgeçmeğe zorlryacaktır. Filvaki devlet işletmesinin güzel gemileri vardır. Bunlar belki çok yol- lu değildir. Belki bir çokları ihtiyardır. Fakat ne de olsa gene kullanışlı ve şöyle bir hakikat uyandırdı: Eczacı- lık bugün bir bakkallıktır. Bir eczacıdan, niçin diploma arı-: yoruz? Hazır ilâç satmak için mi? O halde bakkal, manav, — ne güne duruyor? Eczacılarım — yaptıkları yüzde 75 bakkallıktır. Onların gör- düğü işe ehemmiyet, diplomalarına ktymet veriyorsak müstahzar işini bir. yola koymak icap eder. Bu Öyle bir meseledir ki üzerinde du- rulması paramızın harice çıkması bakımından da ehemmiyetlidir. Yok sa eczacı Mmektebimizin kapısma ko- ca bir kilit asmak lâzrmgelecek, Sim - Us ,':"m:ni makul gör.. cczacı de- | kazancımız, | £ | Canımizı sağlam gemilerde emniyelte görebiliriz ve malimizi, ancak — böyle sağlam gemilerdir. Zaten hulk hemen daima bu gemilerle seyahat etmeği tercih eder. Çok kati bir ihtiyaç ob> madan, acele bir iş çıkmadan hiç kim- se, kendisine eraniyet vermiyen gemi- lere binmemektedir. Fakat ne de ol- sa limandan limana uğrıyan bir gemi da ima yolcu bilabilir. Seyahat edeceği gemi hakkında bir fikir edinmek imkâ- nından mahrum vatandaşları göz göre göre kazalara belâlara teslim etmek nasıl tecviz edilebilir? Tehlikeler ekseriyetle hep bunları gelip bulmakta ve kudurmuş denizler hep bunları yutmaktadır. Denizler ve gemiler hakkında tam bir fikri olmı- yan bu masum Türk yolcusunu tehli- kelerin elinden kurtarmak bir hükümet vazifes i değil midir? Elbette bir hükümet vazifesidir ve hükümet bu va- zilesini biran evvel başarmak azmin- dedir. Düzünelerle gemi sipariş etmiş- tir. Muhtelif Avrupa tezgâhları bize gemi yapmakla meşgüldür. Eğer son üç yıldan beri deniz — devletleri büyük bir silâhlanma yarışına girmemiş olsa- lârdiı devlet bütün hatlarımızda gıcır | gicir yepyeni gemiler kulanmağa baş- lryabilecekti. Fakat Fransız, İngiliz, Alman, İtalyan, Holanda, —Amerika gibi büyük deniz inşaat müesseselerine sahip olan devletlerde boş tezgâh bul- görmelidir mak imkânsızlaşmıştır. —Her devlet geceli gündüzlü çalışarak, kendi müda- faası için lâzım olan muhripleri, deniz altıları, kruvazörleri ve hattı harp zırh- lılarını bitirmeğe bakryor.Bununla bera ber hükümet büyük bir dikkatle çalışa rak zamanında yaptığı bazı — teşeb- büsler neticesinde bir kısımı siparişle- rini kabul ettirebildi.“Ticaret denizcili- ğimizi yenileştirme” “projemize dahil gemilerden bir kaç 1tönümüzdeki yilda bize teslim edilecek, Hükümet bununla da kanmadı, ge- mi siparişindeki imkânsızlıklardan yıl- ınadı, bilâkis daha büyük bir tezeb- büse girişti, endüstri plânını yaparken biraz geride brrakmış olduğu deniz in- saat tezgâhlarını ilk plâma'a!llı, bir'an evvel kurmağa çalışryor. Bütün bu didinme güzel, . beğen- mekten başka yâpılacak iş yok. Fakat | milli tezgâhlarımız bize gemi yapacak- ları güne kadar, hatta yabancı tez- gâhlarda yapılmakta olan gemiler tes- lim edilinceye kadar ne olacak? Akdenizde veya Karadenizde ese- kek bir fırtına yahud Boğazda rastla- nacak kuvvetli bir akıntı gene bir çok Türk ailelerini mateme mi sokacak? Bize kalırsa çok büyük bir zarar karşısında az zararı tercih etmek doğru olur. Yani çürük çarık gemilerden ge- lecek faydayı bir kenara bırakmalı, bunları şimdiden yok farzetmeli, , Rıhtımlarımızdaki ticaret gemile- rimizin çürüklüğünü anlamak için şöy le bir göz atmak kâfidir, Deniz fen he- yetler!mizi, vazifelerini tam bir istibdat la görmeğe davet ederiz. Armatörlerin bir parça süleğenle kara boya sürüp karşılarına çıkardıkları bir kısım çü- rük çarık gemilerin “Yeni ve sağlam- | dır” diye sefere çıkmalarına asla müsa maha etmesinler. Düşünelim bir kere: : Hisar gemisinin ne kezdisi, ne de yükü sigortalr idi! Neden? Kömürleri yükliyen müteahhit geminin sahipleri tarafından istenmediği, lüzumsuz gö- rüldüğü için mi gemi ve yük sigorta e- dilmemiştir? Hayır. Böyle bir gemiyi ve böyle bir gemiye yüklenmiş malları sigorta edecek arslar henüz doğma- mıştır da ondan. Sigorta kumpanyaları parayı sokak Hükümzt düzünelerle gemi sipariş etmekle kalmamış, temi imşaal tezgâhları kurarak kendi gemilerimizi kendimiz yap- mak yolunu da tulmuştur. Burada, Deniz Yolları İdaresinin havuzlarını görüyorTsUNUZ. Tarih diyor bi: Can padişahın | Mülkpadişahıni! P ADİŞAHLARI hakka riayet ettirecek hiçbir. kuyvet ve kudret yoktu, Bu ancak alacakları terbiyeye bağlı bir şeydi. Tahta oturunca *“can padişahın, mülk padişahın, mal padişahın, ırz padişahın,, sözüne bağlı, bu düstu« ra (!) hbürmetkâr, astığı astık, kes- tiği kestik yaşarlardı. Her şeyin üzerinde “Keyfe maye« şŞa,, tasarruf hakkımnma sahip imişler gibi terbiye edilirlerdi. Bunun için Padişahlar, ırzın, mülkün, — malın, canın üstünde istedikleri gibi tasar- ruf ederler, bu bakkı kendilerinde bulurlardı, İstedikleri genç kızı ber bat ederler, diledikleri adamların, vezirlerin paralarını alırlar, kellele« rini uçurturlar, boğdururlar voe ka« zıklatırlardı. Şehvet hırsı kadar, servet hırsı da gözlerini bürümüştü bunların... Ve« zirinden en küçük bendesine kadar, hepsinin malında, parasında gözleri vardı. : Çok paralrı, hatırı sayılacak dere- cede zengin biri ölse, hemen şahin gibi servetinin üstüne çullanırlardı, Varislerinin hakkı verilmeden nesi var, nesi yok hazineye almırdı, Üçüncü Murat, para hırslısı padi- şahlarımn en önde — gelenlerindendi. O, büyük servetlere göz koyduğu ka dar, küçük paralara da musallat o- lurdu. Tunada ölen Sipahi ağası Çer kes Alinin 19 kese akçasını bile ha-» zinesine almaktan çekinmedi. Buğdan Voyvodası Petro azledil. . mişti. İşini yoluna koyup tekrar voy vodalığı ele geçirmek İçin İstanbula geldi. Yanında seksen yük akçe var- dı, Derdini anlatacak, istediğini din letecek bir kapı arıyordu. Bir gün kıyafetini değiştirmiş bir halde, Galatada dolaşırken yeniçeri lerden bazıları tanıdıdar, yolundan çevirdiler, sordular: —Tebdil gezmende herhalde bir iş var? Neden gezersin böyle! Voyvoda derdini anlatamadı. Ye« N eç Devamı 11 incide Hüseyin Rüştü TIRPAN —< ta bulmuyorlar ki bu çürük teknelerle işe girişsinler, E nasıl olur da böyle tekneleri devlet sigortalar? Devletin bir gemiye bayrağını ta- şrmak müsaadesini vermesi yalnız o gemin'n tabiiyeti meselesi — değildir, bu halin halkta itimad uyandıran bir ta rafı da vardır. Bir devlet kendi bayra- ğını taşryan gemiyi âdeta; “— Sağlamdır! Koörkmayın, emni- yet edin, binin!,, Diye tavsiye etmiş gibidir. Ve galiba böyle olduğu içindir ti Türk denizcisi, Türk tayfa, — Türk lostromo, Türk kaptan bu mendebur- larda vazife ve iş tutmaktadır. Eğer Türk bayrağınım verdiği em- niyet olmasa hepsi; — Ne arabın yüzü; ne Şamın şeke- ri deyip taundan kaçar gibi bu ge- milerden kaçar. - Çürük gemileri, pis gemileri, yol- suz gemileri bayrağımızı kullanmak hakkından mahrum etrheliyiz. HABER SĞ L BK HedĞll ü L Ai e Dü a <afüem İyeli e ea Eam S * ee af Hü A lll SÜ - üz”” Ade -i —

Bu sayıdan diğer sayfalar: