NE ık bugün 5 bakkallıktır gün, bir cczacı dostumu ziyaret işi endisile uzun wza- m konuşduk. Bu hoş sohbet dost u görünmüyordu. L “zaecıların neşeli o görünmeleri Np, <lkların artmasile kabildir. Bu Nez temenni ediyorsun?,, diyecek Hayır. Zaten ben de dostumun 1 görünce evvelâ sizin gi- ml > Neseli görün: goğaltalam: ek için hastalıkla demiştim - cevahile evvel İni anlamadım ama, göz- #ezane duvarlarını baştan aşa- iç olduran dolaplarda dolaştı. Me- < r ne kadar da çoğalmıştı. E —..ia A ARL ARNİĞRAK KERE aç eya el, bugünkü O yerinin biraz aşarısmdaydı, Küçük bir yer, A sığısamadı. Nihayet fedakâr. *rek büyük dükkânı otutarak Ta tasrndı. Bu gidişle birkaç s6- ra burava da sığısamıyacaktı; Ne Galiba, dedim, daha blyük bir ' » Yamak mecburiyetinde kalacak Kipi görünüyor, dstahzarlarm adedi kaça çık” apn n bir Allah birde. NN P kesti ve masa (o Üzerindeki Vag barf sirasile tanzim edil- * defteri alarak: N vir de bu? dedi, > N : ağ t, gz örtaalde 8000 den eksik değil ra ilâve etti; i dedi, eczacı mektebinden My NA senelerde sanırım yekünu . On sene içinde bu «Bin şekli aldı? ayran işi ne âlemde? o ağam, reçetelerde (o yüzde Tü “. İşi reçete yazıyorlar. Yeni- Mrebilirim Tet beni, * “Bizleri biraz düşü- v karıştırmak külfetine sok- İçin mi memnun görünüyor- Kayar. Kazancımızı temin et- Np Müntakzartar kazandırmıyor | Sualimi cevaba değer bul a, Bununla beraber © ben israr iş İ Maİfini maki gör. öösaci 05 Ni im. Ji vepdırmıyor, kardeşim, diye Küğalı i. Günden güne hazır ilâç- iyor, Geçen sene moda olan İğ “gün demodedir. Bunları Pine yazan bulunmuyor. Pa- aliyoruz Modası o geçti mi, Ka urma ktan başka bir işe Yü Bunlardan kazanermız, © on beşi ya geçer, YA &eç N Mundan bozulan, modası elara yatırdığımız parayı lâzmıdır, *.. dostumla konuşmam böyle 1 konuşma kafamın içinde ! bel değil... Eski doktorlar, hiç | O halde bakkal, manav, bizleri biraz düşünüyorlar | duruyor? a çıkaramadım. | bir yola koymak icap eder, AVALAR bir parça bozdu mu içi mizde bir telâştır beliriyor; — Acaba Karadenizdeki gemiler ne halde? Acaba Akdenizde bir kaza oldu mu? Acaba falan gemi falan lima» na ulaşabilecek mi? Diye arpacı kumrusu gibi Cüşünüp duruyoruz. Hele bu gemilerden ne ezkaza bir yolcumuz binmişse te Jaşımız azami dereceyi buluyor, endişe- den endişeye düşüyoruz. Niçin? Çünkü bayrağımızı taşıyan gemi- lerden bazısını orta şiddette bir dalga nın ikiye biçtiğini gördük. Bazı ge milerimizin şütliman menleri kopuyor, uskurları fırlıyor. Runlarm icinde Bağazicinin âkıntışı önünde tutunamıyacak derecede suz olanları ve demirli bir gemiye dirir bindirmez saçları açlp batanli ri var, Devam edip giden bu deniz kazala- ri rhtımlarımızı İzlandadıki küçük balıkçı köylerinin kumsallaına dön- dürdü. Ve biz matemden mateme düşe düşe Fransız romancısı Piyer Lotinin tasvir ettiği İzlanda © balıkçılarından farksız bir hale girdik. Eğer vaziyet böyle devam ederse, eğer çürük gemiler kati surette sefer- den menedilmezse İnebolu, Hüdadat ve Hisar vapurlarının korkunç akibet- leri halkı, pek haklı olarak, deniz se- ferlerinden vazgeçmeğe zorlryacaktır. Filvaki devlet işletmesinin güzel gemileri vardır. Bunlar belki çok yol- Tu değildir. Belki bir çokları ihtiyardır. Fakat ne de olsa gene kullanışlı ve şöyle bir hakikat uyandırdı: Eczaci- lik bugün bir bakkallıktır. Bir eczacıdan, niçin diploma arı- yoruz? Hazır ilâç satmak için mi? ns güne Eezacılarm (o yaptıkları yüzde 75 bakkallıktır. Onların gör- ki hep müstahzar. | düğü işe ehemmiyet, diplomalarına kıymet veriyorsak müstahzar işini Bu öyle bir meseledir ki üzerinde du. rulması paramızın harice çıkması bakımmdan da ehemmiyetlidir. Yok sa eczacı mektehimizin kapısına ko- ca bir kilit asmak Tâzrmcelecek. Sim -Us Hübümsi düzünelerle gemi siporiş etmekle Kalmamış, semi insaat tezgâkları kurarak kendi gemilerimizi kendimiz yap- yolunu da tutmuştur. Burada, Deniz Yolları İdavesinin havuzların görüyorsunuz. | , havalarda 'dü- Canımız ve malımız, ancak böyle sağlam gemilerde emniyette görebiliriz sağlam gemiler Zaten halk hemen daima bu gemilerle seyahat etmeği tercih eder. Çok kati bir ihtiyaç ol madan, acele bir iş çıkmadan hiç kim- se, kendisine emniyet vermiyen gemi- lere binmemektedir. Fakat nede ol sa limandan limana uğrayan bir gemi da ima yolcu bilabilir. Seyahat edeceği gemi hakkında bir fikir edinmek imki- nından mahrum vatandaşları göz göre göre kazalara belilara teslim etmek nasıl tecviz edilebilir? Tehlikeler ekseriyetle hep bunları gelip bulmakta ve kudurmuş denizler sefere çıkmasına mür- samaha ed ilmemeli Aksi takdirde Inebolu, Hüdadat ve Hisar vapurlarının korkunç akibetleri halkı, pek haklı olarak deniz seferlerinden vazgeçme- ğe zorlıyacaktır. Çürük gemilere bayrağımızı kullanmak hakkı verilemez mak imkânsızlaşmıştır. OHer devlet geceli göndüzlü çalışarak, kendi müda- 1 için lâzım olan muhripleri, deniz altıları, kruvazörleri ve hattı harp zırb- karını bitirmeğe bakıyor.Bununla bera ber hükümet büyük bir dikkatle çalışa rak zamanında yaptığı bazı (teşcb- büsler neticesinde bir kısım siparişle- rini kabul ettirebildi.“Ticaret denizcili- ğimizi yenileştirme” “projemize dahil gemilerden bir kaç ıönülmüzdeki yılda bize teslim edilecek, Hükümet bununla da kanmadı, ge- mi siparişindeki imkânsızlıklardan yık saadı, bilâkis daha büyük bir tejeb- büse girişti, endüstri plânını yaparken biraz geride bırakmış olduğu deniz in- saat tezgâhlarını ilk plâna”a'!ı, biran rmağa çalışıyor. 3 tün bu didinme güzel, beğen mekten başka yâpılacak iş yok. Fakat milli tezgâhlarımız bize gemi yapacak- ları güne kadar, hatta yabancı tez- gâhlarda yapılmakta olan gemiler tes- Tim edilinceye kadar ne olacak? Akdenizde veya Karadenizde ese- wek bir fırtına yahud Boğazda rastla- nacak kuvvetli bir akıntı gene bir çok 'Türk ailelerini mateme mi sokacak? Bize kalırsa çok büyük bir zarar karşısında az zararı tercih etmek doğru olur. Yani çürük çarık gemilerden ge- lecek faydayı bir kenara bırakmalı, bunları şimdiden yok farzetmeli, Rıhtımlarımızdaki tcaret ogemile- rimizin çürüklüğünü anlamak için şöy le bir göz atmak kâfidir. Deniz fen he- hep bunları yutmaktadır. Denizler ve | yetlerimizi, vazifelerini tam bir istibdat gemiler hakkında tam bir fikri olm yan bu masum Türk yolcusunu tehli- kelerin elinden kurtarmak bir hükümet vaziles i değil midir? Elbette bir hükümet vazifesidir ve hükümet bu va- zifesini biran evvel başarmak azmin. dedir. Düzünelerle gemi sipariş etmiş- tir. Muhtelif Avrupa tezgâhlar bize gemi yapmakla meşguldür. Eğer son üç yıldan beri deniz devletleri büyük bir silâhlanma yarışına girmemiş olsa- Idedı devlet bütün hatlarımızda gıcır gıcır yepyeni gemiler kulanmağa baş- İıyabilecekti. Fakat Fransız, İngiliz, Alman, İtalyan, Holanda, Amerika gibi büyük deniz inşaat mücsseselerine sahip olan devletlerde boş tezgâh bul la görmeğe davet ederiz, Armatörlerin bir parça süleğenle kara boya sürüp karşılarına çıkardıkları bir kısım çü- rük çarık gemilerin “Yeni ve sağlam- dir" diye sefere çıkmalarına asla müsa maha etmesinler. Düşünelim bir kere; Hisar gemisinin ne kendisi, nede yükü sigortalı idi! Neden? Kömürleri yükliyen müteahhit geminin sahipleri tarafından İstenmediği, lüzumsuz gö- rüldüğü için mi gemi ve yük sigorta e- dilmemiştir? Hayır, Böyle bir gemiyi ve böyle bir gemiye yüklenmiş malları sigorta edecek arslan henüz doğaw- mıştır da ondan. Sigorta kumpanyaları parayı sokak « o (Deniz fen heyetlerimiz vazifelerini | Jacih diyor i: tam bir istibdat ile görmelidir Can | padışahını! Mülk padişahınli P ADİŞAHLARI hakka riayet ettirecek hiçbir kuvvet ve kudret yoktu. Bu ancak alacakları terbiyeye bağlı bir şeydi. Tahta oturunca “can padişahın, mülk padişahin, mal padişahım, ır5 padişahın,, sözüne bağlı, bu düstu- ra (İ) bürmetkâr, astığı astık, kes- tiği kestik yaşarlardı. Her şeyin üzerinde “Keyfe mayes Şşa,, tasarruf hakkına sahip imişler gibi terbiye edilirlerdi. Bunun için Padişahlar, ırzın, mülkün, omalm, canım Üstünde istedikleri gibi tasar- ruf ederler, bu hakkı kendilerinde bulurlardı, İstedikleri genç kızı ber bat ederler, diledikleri adamların, vezirlerin paralarını alırlar, kollelo- rini uçurturlar, boğdururlar ve ka» zıklatırlardı. Şehvet hırsı kadar, servet hırsı da gözlerini bürümüştü bunların... Ves zirinden en küçük bendesine kadar, hepsinin malında, parasında gözleri vardı, Çok paralı, hatırı sayılacak dere- cede zengin biri ölse, hemen şahin gibi servetinin üstüne çullanırlardı, Varislerinin hakkı verilmeden nesi var, nesi yok hazineye almırdı. Üçüncü Murat, para hurslısı padi- şahlarm en önde (o gelenlerindendi. O, büyük servetlere göz koyduğu ka dar, küçlüik paralara da musallat o- Iurdu. Tunada ölen Sipahi ağası Çer kes Alinin 19 kese akçasını bile ha- zinesine almaktan çekinmedi. Buğdan Voyvodası Petro azledil- mişti, İşini yoluna koyup tekrar voy vodı 1 ele geçirmek için İstanbula geldi. Yanımda seksen yük akçe var» dı. Derdini anlatacak, istediğini din letecek bir kapı arıyordu. Bir gün kıyafetini değiştirmiş bir halde, Galatada dolaşırken yeniçeri lerden bazıları tanıdılar, yolundan çevirdiler, sordular: —Tebdil gezmende herhalde bir iş var? Neden gezersin böyle! Voyvoda derdini anlatamadı. Ye. pap Devamı Ji incide Hüseyin Rüştü TIRPAN m ta bulmuyorlar ki bu çürük teknelerle işe girişsinler, E nasıl olur da böyle devlet sigortalar? Devletin bir gemiye bayrağını ta- $rmak müsaadesini vermesi yalnız © gemin'n tabiiyeti meselesi (değildir, bu halin halkta itimad uyandıran bir ta rafı da vardır. Bir devlet kendi bayras ğını taşıyan gemiyi âdeta; “— Sağlamdır! Körkmayın, emini. yet edin, binin! Diye tavsiye etmiş gibidir. Ve galiba böyle olduğu içindir id Türk denizcisi, Türk tayfa, Türk lostromo, Türk kaptan bu mendebur- larda vazife ve iş tutmaktadır. Eğer Türk bayrağınm verdiği em- niyet olmasa hepsi; — Ne arabın yüzü; ne Şanım şeke- ri deyip taundan kaçar gibi bu ge- milerden kaçar, Çürük gemileri, pis gemileri, yol suz gemileri bayrağımız: kullanmak hakkından mahrum etrheliyiz. HABER tekneleri A eN MAŞ ŞAŞMA EŞ