- c 'a Çit aSt - x gv A LT n ’icııumm — 1937 Jan tehli %'î;'“blıu veriyor. Yaşlı kadin, A- e. A sefaretine haber vermek İsti- ni oluyorlar: “Yapma, diyor- Ülerler sana... Yirmi dört yaşm- ? kadın bir gece gaybubet otmiş. *euşı düşecek ne var? Sebebi ©n birde bir telgraf geliyor. kadm, titrek ellerile kâğıdı yir- .ueokuv Nk?'ık etme, İyiyim. Mektup pös- a© N, dereceye kadar merakı zail olu- ek korkulacak bir şey yok. Mida avdet edecok... r geçiyor. Teyzenin endişesi artıyor. Her kapı vuruluşta h'::efon calışta titriyor, xh Becenin yedisi. *.. dam Şekaym, size bir mektup qıîfm Üzerindeki yazı Janın yazısı Hi k:: dÖ Koven — kacırılmıştır. Omu görmek, ona tekrar kavuşmak iz 500 dolar gönderiniz..., M irları, paranm nasıl ve nereye leceği hakkmda izahat takip ğ’ kadının gözleri önünden Şi N"“Ğ!ierlcnnm katillerin haya- ;MWP Dimağı sarsılıyor. tehlikede. Geçirilecek bir daki- G Hemen Amerikan konsolosu- veriyor. Konsolos Nevyork — Razetesiyle küçük bir ilân neş- ti tavsiye ediyor: » rica ederim, hemen gel... kede; geçırılecek bir dakika yok ! Madam Şekaym bir meklup altı : “Jan dö Koven kacırıımıstır- ona tekrar kavusmak gazete sütunlarında gu cevabı veriyor- lar: Sakm polise haber veryim, demeyi- niz, Yoksa...,, Janın ailesi ve kendisini tanıyanlar büyük bir heyecan ve korkuya düşü- yorlar, Dört gün geçiyor. meydanda yok,. Beşinci gün telefon çalıyor: — Allo! Allo!... Madam Şkay sen misin ?.. Sesş kaba, terbiyesiz bir adamın se &İne benzivor. — Alâ! parayı vereceksiniz, mi? Şu halde şoförüm gelecek, sizden a İmeak, tabif polise haber vermedinir Haş, verseniz de chemmiyeti yok. Biz faka basmayız. Polisi işe karıstır- mayınız, yoksa Janiyi bir daha göre mezslniz. Fakat polis meselyi strafında lâzımgelen bulunuyor. Tayin olunan saâtte boş bir taksi geliyor, ötelin önlünde duruyor. Şoför Mmiyor, yaşlı kadın telâşla konuşuyor, soruyor: " —Jan nerede? Şoför hayretle balrmıyor. — Bilmem... Ben, verilecek Sir mek- *mbu almıya geldim... Otel garsonlarından birisi yanma yak- Taştı: — Mektubu almış gibi görün. Doğ- ru, seni gönderenlerin bulunduğu yere Genç kız. hâlâ değil biliyar Otelin tertibatı nlmış v 120 KAHRAMAN l Ku ğ “Kaçırılan, fidyei necat isterseniz 500 dolar gö derinizi,, Dedi. Fakat yazık ki (garson - polis) şoföre bu sözleri söylerken uzaktan ge- çen bir adamım kendilerini tarassut et- tiğini göremedi. Şolör aldığı emri yerine getirdi, tayin olunan yere gitti. Fakat, kimseyi bula- madı, Resmi ve sivil polisler etrafa yayıldı- lar, tahkikata başladılar, Herkes bir tür- söylüyordu. Kimi, Janiyi Niste gör- nü, kimi Bezansonda, ağaçların göl gelerinde dolaşırken tesadüf ettiğini ha« ber veriyordu. Buna rağmen - kızın izi bulunamıyor, ne olduğu anlaşılamıyor- du. Jan dö Koven, seyahat çeklerini çan tasında taşırdı. Bunlardan yedi tanesi- nin mühtelif mübayaatta sarfolunduğu haber alındı. Çekler zabıtanım eline ge- gince, imzanın taklid olduğu meydana çıktı. Ambasadördeki gencin izi bulunama- dı. O sıralarda, sergi münasebetile, Pari- se gelenlerin içinde yirmi beş yaşında bulunari şık ve yakışıklı adamlar, Al - man şivesile ingilizce konuşan yabancı- tar o kadar çoktu ki... Ağustos ayında bir gece, Madam Şak haym, telefonla bir yere davet olundu. Kadın, (fidyei necat) 1 çantasma köy du, gitti. Polis müfettişlerinden Şarni- ye kıyafetini değiştirdi. Parayı alacak adamı yâkalamak istiyordu. Yazık! He- rif, her nedense, bu defa da gelmedi, ha- zırlanan tuzağa düşmedi. Hemen hiç kimse cinayeti hatırına getirmiyordu. Ve herkes: istiyen yok. —a silzşede, kardinalin taraftarı ve Maktul Blond ve onun Bu gangeter hikâyesi, teyzesinden para I koparmak istiyen genç kızm uydurma- sı. Başka bir şey değil..., diyordu. * Yalnız polis müfettişi Şamiye bu fi- kirde değildi. Araştırmalarını derinleşti riyordu. Bu sırada kızın erkek kardeşi Hanri Parise geldi. O da; * kızın kaçırıldığına, bir yerde kapatıldığına kani idi. Fakat, kaçıranlardan bir haber yoktu. Artık fidyel necat da istemiyorlardı. Bir ay kadar evvel Jan'ın sahte imzalı seya hat çcklmm vereti gu.er xüzhı tatlı | RAHRAMAN K sadık zacallı annesi,, hakışlı adam da kayıplara karışmıştı. Polis bunu da bulamıyordu. Hanri, meyus ve mükedder Amerika- — ya döndü. Dört ay geçti. Mesele unu- tulur gibi oldu. Jan dö Koven'in dosya- sı, adli zabıta başmülettişinin masası Ü- zerinde duruyordu. Polis, başka cinayet. lerin tahkikatıyla meşgul oluyorldu. Jan meselesi, kapanmış gibiydi. 8 Eylüldeyiz. 20 numaralt milli yol- da, Parise 63 kilometro mesafede, IZ tız7 VĞ aü & Fi kabul etmeğe hazırlanıyordu. Kardi- li vuracak olan eli silâhlandıracağı sı- Bi Rişl'yönün kardeşinin birdenbire İmesi cidden garipti. Genç kadın he tınr gizlemeğe çalıştı. Sonra, onu % alarak bir koltuk gösterdi. Bir- hıre. aklına, bir düşünce geldi, çıl- 1—3. d:ııüu..e. Kardinalin kardeşini ba, Etmek! Şale için hazırladığı teshir % vasıtaları onun için kullanmak! ha dö Rişliyö, gayet yâkışıklı bir er- BU En basit ve sade din? elbiseler % Oonun vücut güzellik ve zerafetin hiç bir şey eksiltmiyordu. Genç kadın şöyle söze başladı: lkş — Monsenör, siz içeriye girerken, Ü 'Nde zaten sizi düşünüyor ve sizin gi- İT zatın sarayda cidden eksik oldu- kendi kendime söylüyordum. Yap '& piskopos ciddi bir tavurla te- P verdi: & “ Madam. saraya asla gitmeme im- )uhu, ve temenni etmem. Beni bu- “*ip Sevkeden vazifemi bir an evvel bi- Tiş b *'Eîlnr dünyayla alâkalarını kes- sanların yanma karışmak lg ıı'hql göstereyim. N.ilx zlerin söyleniş tarzında — sar- t azim ve kuvvetli bir samimi Düıu daha ilk anda, muvaf- ı,:_':ı-yıeığım anladı, Lui dö Rişliyö etti: K — Pariste genç bir kız vardır ki, %:hdcum, bütün mevcudiyetimle % üi ediyorum. Ve işte, madam, si SN iç'n ziyaret ettim, bu ziyaret ıx,î'“tııım için affınızı istirham ede- ;“"“1 dö Rişliyö için, dük Klod'un Ülktş “Özlün ikametgâhı her zaman a- 3 Monsenyör bu ziyaretiniz, be- ."îî Sonsuz bir şereftir. Fakat bu l,.hBu Renç kızın adı, Annais dö Ç %::"h bir an içinde altüst oldu. Bu q';ı:" an içinde facla girmişti. ın, müheyyiç bir sesle; — Monsenyör, dedi. Matemki An- naisin saadetini istiyorsunuz, — gidip kardeşiniz kardinali görün ve ona, genç kıza annesini iade etmesini söyleyin! Ve bilhassa şunu söyleyin kd... Baş piskopos vakur bir jest yaptı. Mari dö Şevröz de kekeledi: — Beni affedin! — Biliyorum, madam, kardinale kar şı olan hislerinizi biliyorum. Ve kardi- nalin bu bedbaht genç kıza karşı olan hislerini de biliyorum. Bana gelince, düşüncem her ne olursa olsun, kardinal kardeşimdir! — Peki, şu hâlde, ben ne yapabili- rim? Kardeşinizin Annaisi öldüreceğ'ni biliyorsanız, bu genç kızı, sırf babası tarafından gizlice tanıtmak betbahtlığı na uğradığı ve siyasi hesapları müşkü- lâta maraz bıraktığı için, darağacına gönderecek olan kudretli kardinale kar şı ben, ne yapabilirim? Baş piskopos boğuk bir sesle murıl- dandı: — Hayır, bunun için değil! Düşes bağırdı: —AL.. Başka bir şey mi var?. Şu halde?, Lul dö Rişliyö elini kaldırarak şöyle dedi: — Parise, onu müdafaa etmeğe gek dim, madam!... Ve işte sizden rica etti- ğim gey.... . Düşes kardinale karşı yapılan mü- cadeleye Liyon baş p'skoposunu da da- hül etmenin mümkün olacağını düşüne- tekt — Size yardım, etmek maalmemnuniye! — Hayıt! Elimdeki vasıtalar saye- «inde ve büyük bir müşkülâtla, Anrais 48 Lesparın nerede ikamet *ttiğini öğr vendim. Onu görmek istedim. Bugün öğle üzeri onun evine gittim. bulama- dım. Saat dörtte, gene bulamadım. Ni hayet sekizde, heyetan içinde bulunan evdekiler, onun nerede bulunduğunu, mi? dedi, hizmetklriyım. Şaleyle düşes bakıştılar ve bu ba- kışla şunu söylemek istediler: — Cellâtlar bizi bekliyor. Şale, seri bir hamleyle, kılıcını ha- fifçe sıyırarak, düşesin önüne geçti... Mari dö Şevröz bu hareketin nazik bir adamın - basit bir jesti olmadığımı, fa- kat, kendisine seve seve verilen bu ha- yatın son hürmeti ve sadakatini ifade ettiğini anladı... Aşk rüyası inkişaf e- diyordu, Fakat bu defa, üzerlerinde ö- Tüm dolaşryordu. Sen Priyak devam etti: — Kont cenapları. Sen Lâizardaki evinizden geliyorum ve sizi burada bu- lacağımı anladım. İşte size söyliyete- ğim şeyler: Kardinal, kerdisine yaptı- ğınız ve kendisinin kabul ettiği davete benim gitmemi istedi. Ayni zamanda, kendis'nin elbiselerinliide giymemi em- Tetti. Öyle ki, tarafınızdan bir tuzak kurulduğu takdirde, katletmekle mü- kellef bulunanlar, benim kardinal oldu- Bumu zannetsinler. Şile ürperdi. Sen Priyak, sözüne devamla: — Eğer başıma bir felâket gelseydi, dedi, kardinali bir tuzağa düşürdüğü. nüz meydana çıkacaktı... İşte kont ce- napları, ben de, sizin-Sen Lâzardaki e- vinize gittim. - Orada bir saat kaldım, o- radan geliyorum. Buradan — çıkınca doğru kardinalin huzuruna çıkacak ve Taporumu yapot:ağım.... Şileyle Düşes, korkunç süküt için- te, ayni kelimeyi düşündüler: — Rapor! Ayni zamanda, Şalenin zihnine baş- ka bir düşünce saplandı; ve gözlerinde /karmızı bir kıvılcım parladı: Sen Priyak kardinale raporunu yapamıyacaktır! Sen Priyak bu binadan sağ olarak çıkmıya- caktır! Casus bunu derhal anladı ve eli- ni uzatarak tekrarladı: — Dinleyin! Bu kelimeyi söyleyiş tarzı onu kur- tardı. Şale, başladığı ölüm jestini, ma- nasız bir jestle ikmal etti. Düşes, sinir lerini gevşeten bir nefes —aldı. Sen Priyak sözünü tamamladı: — İşte kardinale söyliyeceğim şey- ley: Sizi Sen Lâzardaki evinizde bul- dum; oraya gayet rahat ve sakin bir halde gittim. Siz, orada tamamiyle yalnızdınız. Kardinalin gelmediğine son derdce müteessir oldunuz ve niha- yet oturup kardinalin şerefine içtik. Neticede yolda da ölmedim, içkiden de ölmedim ve sapasağlam olarak geri dön düm... Şale kekeledi: — Niçin, niçin? — Sizi niçin mi kurtarryorumr.. ancak beni alâkadar eder. Son bir t ta daha, kont cenapları: kardinali gör- düğünüz zaman, hakikati söylememe- lisiniz. Bana gelince, raporumu size söylediğim veçhile yapacağıma, İsanın kant Üzerine yemin ederim. Şale hemen: — S'zi tekzip etmiyetefim, dedi. Sen Priyak eğildi ve ayni zamanda düşündü: — Teyit etmeyip de'ne yapacaksın? Odadan çıkmak üzere iki adım attı. Düşes dö Şevröz ona doğru koştu: — Demek, Sen Lâzardaki evde kim seyi bulamadınız, öyle mi? — Hayır, madam. — İsrar ediyorum! Orada kaldığı- mız bir saat içinde, bir genç kız görme diniz mi? — Hayır, madam! — Tasrih ediyorum. Belki onu ta- nırsınız. Matmazel dö Annais Lespar oraya gelmedi mi? — Hayır, madam! Bu goön hayır kelimesini, cürmünü şiddetle inkâr eden ve hayatın sonuna kadar inkâr etmek istiyen bir mücrim tavriyle bağırmıştı. Ayni — zamanda, süratlç dışarıya çıktı... Düşes dilşünce-