22 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ha A Bana kalırsa _ Yazıktır Stanbullulara ! m'klç gün evveldi sanırım. Üğ- 'vaktinde köprüden geçen tramvay arka arkaya sıralandı- Bu, köııı-ıı üstünde bir zincir vücuda ğini gördük. Sebebini araş - h'“l!'. sıranm Karaköy tarafın- yan duran bir arabanın sı- hhnh*en yapması yüzünden bozul- & öğrendiler. “'ı. de iki vaka odu: İkisi de Ak- Wn. Biri Lâleli önünde, diğeri %Daşnda Hafif bile olsa yarala- r mevcut. %ne faciasını daha unutacak ka- w zaman geçmedi., Frenlerin luğu yüzünden — vukua gelen ı,:.ı bir başkasını da tali yar- %:tuğ-ı. ve belki araba içinde bu- lardan birinin veya bir kaçının ı.":uş sadakası — bulunduğu için bir zarar vermeden, kol kırıl- n, bacak kesilmeden, beyin pat n savuşturduk. "!t.ku böyle küçük zararlarla sa- a Urduğumuz vedaima — tekerrür h': bu kazalardan birinin, qu hattâ Şişhane faciasını göl- ;,m:rğ;:mk bir yenisini doğur- b.ıı bize kim temin eder? Bu .? aları ileride kontrol eden mühendisler unlar bize Tramvay şirketinin hatlarda çalıştırdığı arabala- e sekseninin bozuk olduğu- “?eî'hanc faciası olduğu sırada ver qıua raporla bildirmediler mi? O ©n, bugüne kadar şirket kaç ta- h. €ni araba çıkarmış, kaç tanesini hı. h bir şekilde tamir ettirmiştir? hun hakkında İstanbul halkı- İ n küçük bir malümatı yoktur. '“lllular. hayatlarmı, belediye- net etmişlerdir.. Onlar bin- hğ arabaların kontrolu — yapıl- | ha İyi, hiçbir aksaklığı bulunmı- h. rabalar olduğuna kanidirler. klf hakikat bu mu? Böyle ol- ». gün aşırı tekerrür eden büyük t&marelerinin görünmemesi lâ- Röyle olmadığınma göre de ak- Yaki olduğuta inanmamız icap k neceğimize de, değil ara- Ontrol etmek, yüzünü dahi gör- İnânmış bulunuyoruz. | '“nıı halkına yazıktır. Nüfüsü tı'“lııııı çarelerini âradığımız kk nda. mevcudun velev bir M hi olsun eksilmesine müsama- rmek cinayeti teşvikten baş- "!!y değildir. İstanbul, sene- .'hı , bir şirketin, esiri kalmış ”41. di de bu şirket esareti altına ğ?ı htr gehir halkını tedricen İf- etmiş ribi görünüyor. Buna ak lâzımdır. M ö Akşehir Ğ ga Pi harp sonun- beri yerinde sayıyor ! Fuhlıgm kaza merkezi ÇU 'h_&l imar edilmelidir hlq » (Hususi) — AÂkşehir A- ee N birinci. sınıf kazalarından Ö l Nya vilâyetine bağlı olan bu lahada ilerlemeğe ve geniş- N% k müsait, titari ve iktısadi Nn N .q'l' Yüzden kasaba halkı oldukça Oldukça zengin bir kaza mer s':İll ! h:ağî. tereyağı ve saire gönde- Üir, NŞ Fakat maalesef, imar faali- er tarafı kuvvetli bir elek- ©. Kasabanın plânı da yapıl- *'h Sim - Us Her gün vağonlar dolusu ih- 3Par, — İstanbul piyasasına kül quk:“banm varlığ'yle ölçülecek de- “wı._ Sildir, hlımştxr. en istasyona bir kol uza- Böze çarpacak bir - faaliyet İl idir. Harbi umumiden îî N Miğ İy ktarda arpa, buğday, afyon, b%! istihsal edilen kudretle İĞ% istasyon — karanlıklar M ğtr gitmektedir. Her husus- Nüsait olan bu kasabanım ar- !ekle konulması lâzımdır. N eî h'k u' Meyyası, sebzesi, hubu- â— lidir. Toprakları mün- ’%c inkişafı pek zor hir iş tir ç kü hem belediyenin vari- Ve h hem de halk başka yerler ğildır İ dar Seçen uzun yıllar arasında | aha mumur bir şekil alması | Ümkün iken her nedense bu |- n Günün meselesi Müesseselerimiz Dikkatle gözden geçirilmelidir İşçiyi tefecinin elinden - kurtarmak lazım... içinde 300 kişinin devamlı Ççalıştığı surette Devlet Matbaasında dört helâ var... ve, el yıkayacak adamakıllı bir musluk yok 1 Bir çok insanın bir arada çalıştığı yerlerde umumi sıhhatı alâkadar eden bir nokta vardır. Umumi sıhhat ile içti. mai nizam bu nokta üzerinde ayni dik- kat ve hassasiyeti gösterm'r. Zaten bu- nun için değil midir ki umumi sihhati koruma kanununun b>-- mâddeleri ile iş kanununun bazı maddeleri aşağı yu. karı ayği cümlelerle yazılmıştır. Bir çok isnanın birarada çalıştığı yerlerde, yani sanayi müesseselerinde, büyük ticaret evlerinde, hattâ devlet müesseselerimizde umumi sıhhat bakı- mından birçok eksiklikler görmekeyiz bir-çok eksiklikleri de bu müesseseler de çalışan devle memurları - işciler vb memuürlar bize bildirmekedir.E ğer bilidirilen şikâtyeler pek karma ka rış.:, çapraşık büyük masraf ve nazari- ye meseleleri olsaydı ; — İnsanları hallerinden memnun et- mek çok zor.. . diye düşünecektik - Re- fahı, zenginliği, hayat ve istikbal em- niyetini şıpınişi elde edilebilir bir şey sanıyorlar. Büyük tasavvurlara, hulyl- lara kapılıyorlar, Fakat bu vatandaşların şikâyetlerin- de bizi böyle bir düşünceye sevkedecek taraf yok, Bunlar irnsana hayret verecek derecede basit ve giderilmesi kolay ha- talar karşısında, tamamiyle medeni ve insanit bir talepte bulunmaktadırlar. “ reza; 1 — Çalıştıkları müesseselerde elle- rini yıkamak için akar su bulunmadığı- nı, yahut üç yüz kişinin çalıştığı bir müessesede ancak bir musluk bulundu- duğunu söylüyorlar ve “ellerimizi yıka- mak içil'l su iıüyoruz,, diYOI'ı 2 — Gene bu kadar çok insanın gün geçirdiği bir müessesede bazı beşeri ihtiyaçları karşılayacak yerler bulun- mamasından da ıstırap duyduklarını, pek haklı olarak, bildiriyorlar. 3 — Bazı müesseselerde çalışanlarda iş kanununa ait bir takım maddelerin yanlış tefsirlere tâbi tutulugunda.ıı şikâ- yet ediyorlar. Son iki üiç ay içinde, muhtelif fasıla- larl- muhtelif yerlerden gönderilen mek tuplar, bizi, nihayet bu nevi müessese- len, gezimeğe ve tetkik etmeğe zorladı, Doğrusu, şikâyet edenlere hak verdire- cek sebepleri bulmak için çok yorulma dık. Evvelâ devlet müesselerinden başlı- yalım : 1 — Adliyenin ve postanenin bulun- duğu binaya günün hangi saat ve daki- kasında girerseniz, orada mutlaka en az “1000,, ls'şi sayabilirsiniz. Bu bina- nın müuhtelif yerlerinde nihayet on beş helâ ya vardır, ya yoktur. Akar sü mus- luklarının sayısı ise ya üçtür, ya dört.. Demek ki bin kişiye dört musluk düşü yor. Vilâyet konağında, umumi hapisa- ..... Deı'let Bas:mevmde kart usulü talbık e diliyor. Mı?esseseye gelen işçi, iş tut- mazdan evvel-burada gördüğünüz maki nede kartını damgalatır, bir damga da müatbaadan çıkışla basar. Eıkam damg alardan biri unululdu mu, gündelik yanıyor! nede, üniversitede. ve İstanbuldaki garlardada bu nevi ihtiyaçlarırı iyice karşılanmadığını, hele Akay, Şirketi Hayriye ve. Haliç iskelelerinde bu ci. hetin hiç düşünülmediğini söylemek mümkündür. İçinde 300 kişinin de- vamlı surette çalıştığı devlet matbaasın- da kaç helâ varmiş bilir misiniz? ' Dört tane... Bu müessesede el yıhyır.ık tek mus. luk buülunmadığını da öğrendik. : İster inan ister inanma! Bilhassa bü müessesenin şu haline hayret ettik doğrusu.. Zira, burada İş- çiler çok defa geceleyin de - çalışırlar. Faraza, iki üç ay evvel Dil Kurultayına ait acele ve mühim işler yapılırken bu | müessese, pazar günleri de dahil oldü- ğu halde, haftalarca geceli gündüzlü çalışmıştı. Artık bu betbaht vatandaş. larımızın çektikleri sıkıntıyı düşünü Bazı müeışuelâmiz, çalışanları iş | başında cigara içmekten meneder, Bil- hassa kolaylıkla yanar'eşyanın bulun. duğu yerlerde kat'iyyen cigara içile - mez, Bu pek tabit ve doğru bir yasak- tır, Fakat bu yasağın yanı başında bir de insanlık tarafını düşünmek, yani ça. lışanların - cigara içebilecekleri bir yer ayırmak lâzım değil midir? Düşününüz sekiz saat cigara içmemiş bir tiryakinin halini!. O dumanlı kafa ile ondan ne iş beklenir?. - ' Binaenaleyh bir müfettiıler kadro- sunun, iş kanunu ve umumi sıhhat ka- Ton Ton amca tayyareci nunu bakımlarından — müesseselerimizi dikkatle gözden geçirmeleri- lâzımdır, kanaatindeyiz, İçlerinde kırk, elli, bazan 100 .. 150 kişi çalışan öyle binalar vardır ki der- hal yıkılması lâzımdır. Gene bazı müesseseler vardır ki iş kanununun icap ettirdiği dikkatle gün- lük faaliyetlerinin tetköik edilmesi ve aksayan taraflarını derhal ıslaha davet edilmesi icap eder. Misali gene devlet matbaasından ala. 1 — Bu müessesede çalışanlar yıllar- danberi haftalık alırlarken şimdi kendi- lerine aydan aya para venlmektedir. Gündelikçi, işçi kısmı için bir hafta pa. rasız kalmak bile bir çok sıkıntılar do- ğurabilirken, bunları, hak ettikleri bir parayı almak için bir ay beltletmek doğ- ru mudur?. Böyle bir hareket işçiyi tefecinin eline teslim etmekle, onu bakkalın ve kasabın minneti altına sokmakla birdir. 2 — Gene hu müessesede kart usulü tatbik edilmektedir. Müesseseye gelen işçi, iş tutmazdan evvel, kapıdaki bir makinecikte bu kartı damgalar. Sonra bir damaga da matbaadan çıkışta basar. Ez kaza damgalardan biri eksik oldu mu, gündel'k yanıyor. İnsanlık hali bu. Unutamaz mı?. ' Velhasıl yukarıda da söylediğimiz gibi iş kanunu hudutları içine giren 'bazı müesseselerde bir teftiş zarureti baş - göstermiştir, Gerek içtimat bakımdan, gerek umumi sıhhat bakımından bu teftişin sıkı ve dikkatli olması icap edi- yor. HABER! Tarih diyoe ki: Kitap yutan bir hamam anası İkinci Abdülhamit esrarengiz bir- adamdı. Halk, rical, rütbe sahipleri, velhasıl hiç kimse, onun ruhi tema- yüllerini anlayamamış, psikolojisini kavrayamamıştı. Hatta, değil bunla rısaraya devvam edenlerle en yakın ları bile onun ruhi ahvalini tesbit et. memişlerdi. mamafih, burada bir ha kikati ortaya koymak lâzımdır: Sâk ray mensupları, padişahın yakınları bir takım derme çatma adamlardan olduğu için, “Şevketmaabın,, karak- terini, hislerini tetkik ederek psika- lojik neticeler çıkaramazlardı. Kızıl Sultanın saltanat — sürdüğü yıllarda, biri iç diğeri dış siyasette iki kutup olarak tanılan (Kâmil) ve (Sait) paşaların — hatıratlarında yazdıkları vakalarla, — gene o devir ricalinden bazılarının — rivayetleri, padişahın gayet korkak, vesveseli, buluttan nem kapanr bir adam oldu« ğunu meydana koymuştur. Filhakika ikinci — Abdülhamidin vehmi, korkusu, bir darbımesel ka- dar meşhurdur. Kendisine ne söyler ne şekilde jurnal ederlerse ona ina nır; hemen takibat yapılmasını jur- nal edilen kimselerin sürülmesini em reder. Saltanatı elinden kaçırmamak kaygusile hanimanlar söndürmek- ten kaçınmazdı. İstibdat devrinde, jurnalcılık o ka dar geniş bir şekil almıştı ki, yük- sek fikirli, serbest kafalı tanılan bir çok adamlar bile, padişahın kafasını allak bullak edecek şeyler Aarayıp bularak padişaha jurnal verirlerdi. Bunların yüzünden memleketin kültürü felâketten felâkete uğramış- tır. Türk maarifinin istibdat devrin- de uğradığı sukutun, — Avrupalılar- dan yediği yumrukların en mühim Amili sarayın ve ona yardım eden bir takiım casusların, hafiyelerin kültür düşmanlığı olmuştur. Abdülhamit, kendisine verilen jur nallarla, en kıymetli kitapları yak- tırmıştır. O yıllarda ((İbni Sina)nın meşhur (Şifa) adlı eserİnden, İstan- bul kütüphanelerinde, yalnız iki nüs ha vardı. Bu eserin başka bir nüs- hasını bulmak güç olduğu için, Ma- arif nezareti yeniden bastırılmasını münasip gördü. Hazırlıklara başlan- dı, müsveddeler matbaaya — verildi. Kitabın tashih işini (Suphi) paşa yapıyordu. Bu iş için, yanımma bir de yardımcı almıştı: Meşihat mümey- u yizlerinden Üsküplü Hayrullah ho- Câ.. Hoca tashihleri yaparken, kafasın da bir şimşek çaktı. Padişaha yaran- mak için bir tezvir yapmak İstedi, hemen kaleme sarıldı, (Şifajnın muzır (!) eserlerden olduğunu pa- dişaha jurnalladı. Abdülhamit, kuşkulandı. Hemen emir verdi. — Kitap basılmasın, basılanlar da yakılsın! Emir yerine getirlldl Basılan formalar — Çenberlitaş hamamının külhanınday akıldı. O devirderde, ikede bir.kitap yaktı rılır, bu iş muhakkak bu hamamda yapılırdı. Bunun için, ne zaman ki- tap yakılsa, duyulur, — muharrirler bu faclayı biribirlerine Şşöyle bil- dirirlerdi.: — Dün akşam gene hamam anası çıkmış, külhana tütsü verilmiş!.. İkinci Abdülhamit yalnız bövle ki Hüseyin Rüştü TIRPAN (Lütfen sayfayı çeviriniz)|

Bu sayıdan diğer sayfalar: