Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
(Baş tarafı dünkü nüshamiızda) Bîlîl.r giîn beni tahrir komisyonu ile dedjîî gönderdiler. Akşama gelemem, | Âma işimiz erken bitti. Gece "Isına doğru Üsküdara geldik. Ar- İ lar ortaklama bir motör tuttu- ke' E... Köprüden Aksaray nedir ki? Üa aı; e ! şAn, Beyazıt, Lleâli, tamam. &, 'Zim fakirhanede lâmba yanıyor- - Acaip! Dîdim. Ama şeytan da kaburgaları- İçinde dansetmeğe başladı. p. *bimde anahtar vardı. Taşlığa gi- H © ve sokak kapısını usulcacık ör- -bnu“îdtavandan bir ut sesi de sızmağa A D'—"'dum. düşündüm —merdiven ba- ! Annemi düşündüm. Bir patırtı %Pna kadıncağız birdenbire uyana- ' Saten yetmişlik ihtiyar, yüreğine Bıu—k.,Ne yapmalı? Ne yapmalı? bi & bir erkekle bir kadm sesinin h*ün karışık, biribiri içinde, biri- ğ kenetlenmiş şarkısı, kafa tası- İçinde ötüyordu: Boklaaam saçlarımı.. , 3: gece ta fecre hadar.. Allgi kaktan bir araba geçti, şarkı ke- hu;dîtra,ba sesi uzaklaşınca — tekrar fmmtüden kesildi sanmıştım. bi î' ayağım merdivene yapışmış gi- —bu;L_Ne ileri ne geri gidebiliyordum. O Çün halimi bir kere.., Bir insan... Üğ Tnruüğile göğsüne vuruyor, gözleri %l h gibi yerlerinden fırlıyor, 4 dî)—'ordu.: _""Bir insan.. Buna — dayanılır mi? Var yukarıda, üt çalan kim, bili- H, Un. Beni kalem arkadaşı diye ken allesine çeken, güya beni hi- x 1,'_9_3&:'!. o ayı göğdeli müdür mu: Ülar Biliyordum, Abdat mıyim ben? a. ryim bu dalavereyi! Ama dü- 'ukğnümisîim,. Mrfa:-:ma yumruklar indiriyor, iki & sallanarak ağlıyordü: uığ; Nah kafal! Nah kâfal!.. Düşüne- | 'Tl_. fahrir komisyotlunda 125 ku- ğ , YEVmiye almak için başıma bu i- Ctm ! &uzşmandr. Birer birer üçümüzün de Te baktı: S& * man '*ahm:ı'lzm arkadaş, düşündüm, dedim. Deli olma! — Bi - hı—h kaltağı, — yürü isine... Ka - “e_ı'.h Bene usulcacık açtım, cad - Biş Siktım. — Yüzüme fatlı bir rüz- Üü,,furu!ı'ordu. Bayır yukarı — yürü- z M&İ*ıı'mıdîg.re öteline doğruldum, H kadr üç aşağı, beş yukarı dolaş ha Uhakeme, talâk, hepsi — iki âay &, “tamam. Oh! Rahat bir nefes al- k%ığl:en annem, anneciğim bana bu Bi taı'a buldü. Melek mi melek! Lâ- h eh Ardım etmedi ki? Dur baka- e *E bünda da bir hikmet — var- U Rabbim. N * L ;lltguîe dediniz? ha.. Bak orasmı ü- Slepi” Mfidür muavini — kahroldu. Miy A? dibine geçti. Rezil . maskara h'hımakd_ü_ı af dilemeler, — itizarlar, &:lg,_ lin;çm Şehzadebaşmda — ziya- Va Malar.. Neler de neler.. Eh, ğ:"“lîîm? Bizimkinin tinetinde o- Ot olmasaydı elbet bu adamca- Üi , îîîntâne îile yaklaşamazdı. i, dişi köpek kuyruk salla yöta N h y:;:'?_ep dışarı baktı, bir — türlü leri İtirmek istemiyordu. İlk ke dînmlı çarpan bir K l e Ü Bün! q'tu'eziı N uluma ile südü bozuk karıya düşmi- Vallah katil de olur, deli de de olur! 3a %kşm,r;mllık arkadaşımdan edecek Şçi hi, © İse herif gönlümü — aldı. 'Üî ş_.__';*vâyete göre benim bu ter- qwq “Syan da bizim müditr mua y R“h!'ımı öyle bir şey fisıl- N 1% *ğerek sol gözünü kırpıyor, ' Gillerile tebessüim — ediyordu. 'N ire aklına bir şey gelmiş ) Koklasam suaçlarını, * Belki de kesilmemisti de ben | Sesi - iBir Jpaon generali l gibi yerinden fırladı. — Ceplerinde bir şeyler arryan adamlara mahsus hare- ketler yapıyordu. — Terfi de ettridi bizi! Yüzü değişmişti. Gene dışarı baktı. Dışarı baktık, istasyona benzer bir şey yoktu. İlerde bir küçük — lâmba, sisin içinde yanıyordu. Camı açtık: Soğuk bir rüzgâr yüzümüze çarptı. Lokomotif, bacasından beyaz duman- lar savurarak soluyordu. | mek icin ağzını açarak: — Su alryoruz! dedi. Birkaç adam hızlı hızlı geçtiler. A- ğızlarında sigaralar yanıyordu. Bir- kaç kompartiman ilerde bir gramofon catlak sesini ıslak raylara boşalttı. Durduk. Akşamdanberi hikâye an- | latan arkaga,şımız gözünü —karanlığa dikti. Üstümüze doğru abandı, geri çe- kildik, bir ki sallandı. Sonra iki sıra- nn arasıma, Islak müşambanın Üstüne yüzükoyun kapandı. Gramofon, de- rinde, inliyordu: . . Bı( gc'(_"'t'.' ta fĞPTĞ. Raehrir... "0 Tlhan TARUS Dünyanın en zengin kadını tabiliyetini değiştirdi Zenginliği ve — güzelliği kadar bahtsızlığı ile de meşhur olan Ame- rikalı (Barbara Hüton) geçenlerde Amerikaya gitmişti. ——Onun haber vermeden, böyle an- sızın gelivermesi birçoklarının dik- kat nazarını çekmiş, birçok şayilala- rın gıkmasına meydan vermişti. (Barbara Hüton); birkaç sene ev- vel Danimarkalr bir kontla evlendi. -— Amerikaya gelişinin seheabi de tabi- İyetini defistİrmek için lâzrmgelen muameleyi yaptırmaktır. (Barbara) artık Amerikalr değil- dir. Danlmarkalı olmuştur. Bu ka- dının serveti, d0 milyon dolar tah- min edilmektedir. Amerika, dünya- nın en zengin Vadınına malik olmak serefini kaybetmiş demektir. “harakiri,, yapacaktı! Nankin cephesinde harbeden Ja- pon orduları kumandanı büyük bir tehlike atlatmıştır. General, şehrin zaptt için bir &a- at tayin etmiş, lâzimgelen emirleri vermiş, sonra Nankine on beş kilo- metre mesafede bulunan karargâ- hına kapanmıştır. Karşışında - bir masa, masanın Üstünde bir fincan çay, bir de keskin kılınç bulunuyor- du. , Eğer şehir, tayin ettiği saatte zap- tolunmasaydı, general çayı İçecek, ve karnını deşerek intihar edecekti. Dakikâlar geçiyor, saat yaklaşı- yor, fakat o, İtidalini kaybetmiyaor- du. Şehrin işgal olunduğu haberi verilince, kılıcını. eliyle iterek şu emri vermişti: : — Bana bir fincan çay daha gaeti- riniz!... Tren durdu. » 'F-". Üçüncü yolcu, ilk defa lJâf söyle- | — KADINLAR iÇiN İşte size bir kaç bluz örneği: 1 — Yelek-bluz, yeşil taftadan. 2 — Beyaz pikeden, dantel aile süs lü garnitür. 3 — Beyaz pikeden bluz. 4 — Yelek-bluz, kalm satenden. 5 — Beyaz ipekli kumaştan, sedef düğmeli. 6 — Firuze rengi veya gümüşi bluz, siyah saten bir eteklikle pek şık gider. Siyah saten kemerli, T — Beyaz pikeden garnitür. Favdalı bilytiler aei - Mermerleri parıatmak için Trebantin esansını alınız. İçerisinde beyaz balmumu eritiniz, Tsrtmağa lü - zum yoktur. Bununla ovarsanız mer - merler fevkalâde parlak olur, Cam ve kristal şeyleri temizlemek için ğ Temiz ölmayan bir sürahi kadar bir evin temizlik hususundaki vaziyetini meydana çıkaracak çok az şey bulunur. Bir yemek sofrası üzerinde pek temiz olmıyan bir sürahi, insanın yemek ye- mek zevkini ve iştihasını tamamen Ka. çırabilir. Halbuki bir sürahiyi tertemiz bir hale getirmek” ne kadar * kolayidır. " Bir patates âlınız, ufak parçalar ha- linde kesiniz, bunları sürahinin ağzın - dan aşağı atınız, bir miktar su dökü . “nüz;bir kaç dakika iyice. çalkalayınız. Sürahinin istediğiniz derecede temiz - lenmiş olduğunu gördükten gonra' için- dekini boşaltınız ve temiz su ile yeni. den çalkalayınız. ! Patates yerine yümürta kabuğu, te- miz kâğıt pırçaları._îçinde taş, çivi gibi sert şeyler buluünmryat kül de kullanı - labilir. ama İçerisinde kir veya leke bulunan kırıstal şeyleri temizlemek için tuz ve sirkeden bir mahlül yapınız. Temizle. mek istediğiniz kırıstal kaba bundan doldurunuz. Sik sık kuvetle çalkalamak şartiyle bir veya iki gün bırakmız. En çıkmaz zannedilen kirlerin ve lekelerin çıktığını göreceksiniz.. — —— 'Tuz ve sirkeyi döktükten sorra kabın temiz su ile iyice çalkanması tabildir. ir işçi gibi fabrikada çalıştım; hizmetçilik yaptım ! 7 Zindan köyünün Eminesi niçin hizmetçi olmuş ? —|Bana para vermezler, diyor, hanımım benim için pangaya para koyuyor, Bunlar benim çeyizliğim olacak Röportajı yapan: Neriman Onunla beraber apartımana döner . ken konuşmayı ihmal etmadim : — Adın ne senin kız! dedim.. Yılışık yılışık yüzüme bakarak rıttı? — Emine, dedi. , — Nörelisin sen? — Zindan köylü.. — Nerede bu köy?. — Anadoluda.. — Neresinde?, — Bilmiyorum. — Köyünden çoktan mr çıktın? — İstanbula beş yaşında gelmişim... — Demek o zamandanber — burada- sın?. Gene yılışık yılışık güldü. — Evet buradayım, K — EKapıcınımı senin için söyledikleri yalan mı?. — Ne yalan, ne de doğru. — O dane demek?, — Ne demek olacak bir çok yerlerini uyduruyor. — Anlatsan a bana işin doğrusunu.. Biraz durdu; Sonra anlatmakta hiç bir mahzur görmemiş olacaktı ki bülbül kesildi.. Kendisi köyümlen İstanbula geldik. ten bir sene sonra anası ölmüş.. Baba- sı da yeniden evlenmiş ve kendisini ni. nesinin yanına bırakmış. Büyük annesi ihtiyarmış, kendisine bakamadığı için bir karı kocaya evlâtlık vermiş. Şimdi tam on beş yaşında imiş.. İşte Zinldan köyünün Ermn'nesi bu şekilde hizmetçi SI- | piyasasına düşmüş. İş idarehanelermi bilmezmiş. Hiz- metçi dellâllarından haberi yok.. İşi kapıdan kapıya kaçmak. Kâh çocuk bak mıya, kâh ortalık toplamıya, çarşıya pazara gitmek için ayartılryormuş. Bun dan evvel Erenköyünde bir köşkün hiz. metçisi olduğunu söyledi. Kendisini şimdiki evinin hanımı a- yartmış ve oradan buraya getirmiş. Vaktiyle biribirlsrin, çok iyi seven, iyi konuşan hanımefendileri kendisi yü- zünden kötü kişi olmuşlar. Biribirleriyle attık konuşmıyorlarmış. — Kaç para alryorsun? d'ye sordum, — Bilmem, diye cevap verdi. Bana para vermezler ki.. Hanımım benim için pankaya para koyuyor. Bunlar benim çeyizliğim olacak.. Bunu söylerken gene usulü veçhile sırıtmaktan geri kalmadı. — Bu kadar yer Golaşmışsın kız! |de- dim, artık alışmışsındır. — Tabil alıştım, ne olacak yal.. Vak. tiyle her şeye ağlardım. Anasızlığıma, ağlardım, Babasızlığıma ağlardım. —A- zarlarlârdı, ağlardım.. -— Şimdi ağlamıyor musun?, -— Neye ağlayayım, artık alıştım, de- dim ya! — Hakkın var, insan her şeye alı. Şır. : Zindan köyünün Eminesi, artık şim- di hakikaten ağlamıyor, bilâkis her şe- ye sırıtarak gülüyor. Seneler gururu . nu silip süpürmüş, benliğini çahğtığı kapılarda hanımların, beylerin, çocuk- ların ellerine bırakmış. Şimdi onun gönlünde ne anasının, ne babasının, ne- de kendisini bir kapıya evlâtlık veren ninesinin izleri var., O kendi kendine bir hâyat sürüklüyor. Nereye gittiği, nereye varacağı bilinmiyen bir hayat Akşam yemeğlnl; g:ileei. bitmiş, mut. fakta oturuyordum.. İçeriden gelen rad- yo sesi arasından çağrıldığımı duyar gi- bi oldum. Çıkıp baktım. Kahve istiyorlardı. Pi. şirdim.. Bunları içeriye götürüp herke- se dağıttım.. Fakat bir an için hizmetçi oldu?nu unutarak ayakta durdum. Ben de onlarla bir, radyoyu dinliyor - dum. Bu hareketim bayanın gözünden kaç. madı, Beni bayanlara ve baylara karşı lâubali hareketlere alıştırmamak için o- lacak, chemmiyetsiz bir işi için mutfa- ğa gönderdi. Çıktım, Mutfakta bu işi yaptıktan sonra artık içeriye döneme. dim., Oracıkta oturarak, herkesin yat- masını bekledim. Bunun âdet olduğu - nu, bu şekilde hareket etmem lâzım geldiğini gündüzden bir vesileyle öğ . renmiş bulunuyordum. Evde benimle akbaplık edecek, konu- uşacak kimse yoktu, Ne yapacağımı, za- manı nasıl geçireceğimi idüşünürken, c. vin için? acı bir feryat doldurdu. — Ayyyl. Amannn! Anammmm! Adetâ yerimden tıçradım. Korktum.« İçim titredi. Bu sırada mutfağa giren büyük hanım: — Korkma sakın, Neriman, dedi, Bi- zim dadı fenalık geçiriyor, gene ateşi fazlalaşmış olacak!.. Demek bu ses, bitişik odakla yatan dadımındı. Demek o haykırıyordu. İn- sanın içini parçalayan . bu sese, evin içinde kimse aldırış etmiyordu. Hattâ bana da korkmamam tavsi'ye ediliyordu; Acaba ehemmiyetli bir şey'değil miy « di?, Ses kesildi. Fakat ben hâlâ ihtiyar dadıyı düşünüyordum. Öğle vakti, öğ- le yemeğini götürdüğüm zaman onu tabit bir hasta halinde görmüştüm. On beş gündür yatan bu kadın - için, belki ölür dendiğini de isşitmiştim. İçim dayanmadı. Gidip kendisini bir yoklamayı düşündüm, Usulcacık, kimse farkında olmada:ı odasından - içeriye bir gölge gibi kaydım: — Nen var, dadıcığım, şey mi istiyorsun?.. dedim. Bir (Devamı var) mw Haberin deniz ve macera yomanı: 31 “İkinci Kartal,, yatına gelerek kamarama girdim, orada kaptan Blâk işine dair elimde ka- lan kâğıtları topladım, iç cebime koydum, rovel- dım. Bir saat kadar kamaramda kaldıktan sonra salona çıkınca gözlerim Paolonun yattığı kama- ranın kapısına ilişti. İ Kapı açıktı; içeride Paolonun — şüphesiz ge miden dışarı çıkmak Üzere — ağır ağır giyinmek te olduğunu hayretle gördüm ve hemen geri çe- kilerek düşünmeğe başladım; herif gitmek İisti- vordu. Kendisini bırakacak mıydık? Su anda İtalyanı polise teslim — edebilmek kolaysa da aklıma birçok seyler geliyordu; Pao- lo Nevyorka çıkıp nereye gidecekti? Onun kap- tan Blakın adamrı olduğunu, Blak tarafından tu zağa düşürmek için çok kurnazca bir manevra İ- le gemimize gönderildiğini artık pek İyl biliyor- dum. O halde Paolo Nevyorkda — gitse gitse bu yoldaşlarının- yânına, bu haydutların yuvaların- | ” a -T" L ll ge — Bi A zi M P < —F D SS A KDN SO verimi ve sşehirde bana lâzım olacak şeyleri al- , dan birine gidecekti. İşte bu nokta bana yakala- mak istediğim ipucunu vermiyor muydu? Paolo- yu polise teslim edecek olursam herif — elbette . kaptan Blakın adamtarının yerini sonuna kadar » Baklıyacak, böyle adam tanımadığında ısrar ede Halbuki onun gitmesine müsaade edip de ha beri olmaksızın arkasma düşecek olursam, hay- dutların yuvasını bulmak yüzde — doksan müm- kündü. Canımr tehlikeye bile koyacak olsam, bu tek çareyi tatbik etmeğe karar verdim. Hemen kamarâma tekrar girip yanıma bir tabanca daha aldıktan sonra yukarı fırladım, Tufan relse de- dim ki: Ü — Reis, İtalyan şehre çıkmağa hazırlanıyor, ben de arkasını gizlice kovalıyacağım.. Tufan rels kısaca sözümü kesti: — Yok, bey, bu olmaz. Bu kuduz — köpeğin peşine ben gideceğim.. Sizin başınıza bir iş geti- rir. — Sakın ha, Tufan reis; ben kararımı ver- dim. Benim için hiç korkma;: sen yalnız söyle ki, nöbetçi: İtalyan dışarı çıkarken hiç görmemezlik ten gelsin.. Tüufan yüzü asık duruyordu, lâkin kumanda- mı tekrar edince istemiyerek nöbetçinin yanına doğru yürüdü. Biraz sonra da Paolo güverteye — çıkmığtı; yakasından tutulup geri bırakılmaktan korku- yormuş gibi iki yanımma bakarak birdenbire ge- miden Trıhtıma atladı, hızlı hızlı yürüdü. Ben de şapkam gözlerimin üzerine çekilmiş olduğu hal- de uzaktan takibe başladı. Paolo hastalıktan ileri gelen halsiz bir yü- rüyüşle birçok büyük caddelerden geçtikten son« ra pis, dar sokaklara saptı, bu sokakların en pi« sinde dar bir kapıdan içefi girerek — kayboldu, Ben kapıya yetiştiğim vakit pek dik olarak aşağı inen bir merdiven gördüm, başka girecek yer ol- madığından Paolo elbette buradan aşağı lnı_nlşt!.. Ben de on ayak kadar merdiven inince kendimi kirli bir cam kapının önünde buldum. Bu kapının iç tarafı bir takım adamlarla dolu idi. Hepsi tü- tün, içki içiyorlar, en açık türküler — söyliyerek haykırıyorlar, gülüyorlardı. Burası korkunç bir delikti.. Eski zamanın batakhaneleri gib!i bir yerdi. Burasını dolduran adamların da en korkunç, en İpsiz takımdan ol- dukları bir bakışta anlaşılıyordu. Burada İngiliz Fransız, Rüs, Çinli, ve Zenci, sanki dünyanın bü- tün milletlerinden adam vardı. Eğer ben Paoloyu elden kaçırmamak, sonuna kadar ardından ayrıl mamak istiyorsam bu batakhaneye girmem 1lü« zımdı. Kapının önünde birkaç dakika duraladığı- mı burada söylemekten utanmıyorum. Okuyucularım bu hâdise zamanında henüz on dokuz yaşında, hayatın böyle sert, kaba tecs rübelerini görmemiş bir. genç olduğumu unutma malıdırlar. Bu yaşta bir gencin yüreği ne kadar