Su HABER — Akşam postas: Yazan: WMizamettin Nazij Variler kapıdan girince, ken- biribirinden güzel kız- a dolu bir bahçede buldular q erını diş :h% SM$ağı haysanları bir başka kapı- ğ y | i d'“ yedeyiverdi. Sonra her iki )ı%ı kapandı. Sokak gene eski ıssız - Sömüldü. Klan göze hiç bir sır vermiyen leri , “Ten .ce*'CSlz. cumbasız ve deliksiz du. İYyle yolların iki yanından birer hh Tüğiyle uzanıp giden bu ev- çleri L. 1 dışlasından, ne kadar fark- İ .'vîmer kapıdan girince kendileri. '*h:y“k bir bahçerin içinde buldular.. ©, çiçekler, saksılar, havuzlar. * bir dağbaşı tssızlığı içindeki so- 'ki karış ötedeki bu bahçe, biri- en Büzel «ızlarla doluydu. Bir Suratı kadar kara olan sokağın İş, “Hhda bir cennet keşfetmiş gibi ';' T, seviner:k, gülüşerek bir ka. u. 'Eye girdiler : tri sarkan bir asmanm dalları “aân pözüken gökte, ay, yıldızla- 1'uîlsım sillyordu. Öteye beriye ı tslerde kuşlar arasıra ötüyor, * Üçüşüyor ve kafesin bir kena- Nmak isterlerken müvazene - _hulmak için oynattıkları kânat- Err| pireri,, ları işitiliyordu. *v İbni Mina'nın evidir. Şam sa- N haremlerini dolduran güzel h% , car'yeler, halayıklar bu ev- Sir. Medinei — Münevvereden tîlı!hini denemek için. Şama ge- * Sdam, on yılaa şehrin büyük I"l sarasına karışmıştır. Onun ' L bt şehrin en alt tabakasında ŞA aP bile beğenmezler, İlâkin ©o | tOrluğun tepesinde bir fırtına ' zuıdayan iktidarın dahi dostu- h " Man zaman , halife Süleyman OOvYunu elmaslı sarığı ile birlik- y'“da bırakır ve bu eve koşar. “*Ssa Ramazan ayının üçüncü haf. Uk h“ ev asil Şamlılar tarafından İ S bir mabet gibi tevaf edilir. y SUlarını nak dine davet için , Müsulemcn'n ordularını sağdan Tan Halifc, İslâm dininin bir %?anmda İbni Minanın bir şeh- , Ot açmasına bunun için göz yu- ııl D %'hdayız. t'*ım üçünzü haftası başlarken hi' Ylarında da Kadir gecesi hazır. | * Zengin veya asil Şamlı için “Cesinde koynuna bir taze dil- * Ranı Vazgeçilemez bir an'anedir.. y fenin sinirine dokunan kar- t İ bu na'aneden hiç şaşmaz.. kiî:.“mm yaklaştığı günlerde o, fin çantasında bir kekliktir. u.“m ve adamlarını peşine ta. ç %y & koşar. &ha YU Ramazanının bu mübarek * Şamın yağlı ve göbekli müs. ,| " tamilerde Muhammedin şiiri- Eki'tlfrlerken İbni Minanın bah. N Meriyevi dolduranlar şgene “Üümn | | y , Onların ibadetle meşgül ol- tlerde Şam sokaklarında do- K idetten kaçmağa Halifenin gi başka kim cür'et edebilir? * * * İ ile arkadaşları" kameriyede 'llq bir kag genç kız koşuştular, b“y Ular, Sonra karasakallı, u- lu, Şişman biradam Yezid'in Seçde eder gibi eğildi, eteğini P. 4 ei“vıfez“d sm. Velinimetim., Evi- hı erdiniz a anan adam, İbni Minanın hıh:y'd* Yezid ona kaşlarını ça- hqv Ve tahakküme alışmış - bir hk Stliğiy e homurdandı: Bört yoz. Göstereceğini — bir &r. Çok kalmak niyetinde EİUE yeclerde sürünür gibi |— *rek eğilip kalkarak, yağ- li vücudünu oynata oynata cevap ver- | di: — Efendimizizi emirlerini zaten ye- rine getirmiş bulunuyorum, Efendimiz şu güzel sese ne buyururlar? İleride, ağaçlar arasında, duvarları gözükmiyen, —fakat — pencerelerinden yapraklara, dallara vuran ışıklarla yeri belli olan bir b'nadan yanık bir kadın sesi gelmeğe başlamıştı. Bu ses, sahibi. n' ayaklarını yalayan ve yüz buldukça daha çok sokulan bir küçük köpek dili gibi insanı tabaniarından kavrıyor, her snit'nin, her damarının teline ayrı ayrı dokunuyor ve birdenbire bir yalaza gi. bi bir aley gibi eksavıp yakarak bütün vücudu sardıktan sonra gene halifliyor, gene taban yalayan bir küçük köpek gib? iniyor, alçalıyor ve duyulmaz olu- yordu. Bunu, raızraba çok hâkim bir elin meçhul cir âleti kunuşturan sana'tı ta- kip ediyordu, Bu scs te evvelâ ağır ağır baş'tyor, goönra mizrabin çılgın bir sür'at ve şikldetle tellerde — dolaştığı farkediliyordu. Ilık Şam geces'nin bu- run deliklerini açan ve ciğerlere dolar. ken sinirlere tatlı hirslar veren hayvasi- na taze çiçeklerden baygın bir koku katılryordu. Zengin, güzel ve süslü Emirleriyle Şam bu Ramazan gecesinde, ince ince çalışılarak yapılmış öyle büyük, çok bü- yük bir buhurdan: andırıyordu ki ka. meriyeleri saran, saksıları dolduran ve duvralara tırmanan renk renk, cins cins çiçekler, bunun içinde yanıyor, ko- kulu duman oluyor ve sonra yayılıp uçuüyor sanılıyordu. Yezid ile arkadaşları, taze kızların durmzalarn sunduzları şaraplarla ve bu kokularla mest almuşlardı. İbni Mina- nın evi bu asil vye şişman misafirleri bütün sihri ile sarmıştı. Şarkı ve çalgı kesilince Yezid — ya- nındakileri süzdü. Hiç biri kırmıldama. yordu. Hepsi oldu'darı yerlerde cansız- laşmışlardı; sanki danmuşlardı. Hattâ şarap sunan genç kızlar bile birer kenara çekilmişler, kimi bir ağaca dayanarak, kimi sarmaşıklı hir duvara sırtını yas- layarak, gözlerini bahçenin loşlukları. na daldırmışlardı. Yalnız İbni Mina el- lerini oğuşturarak, gülümseyerek dola- şıyordu. Uzaktan gölen ilâhi kadın sesi ve müzik yalnız ona tesir etmemişti. İşi. ni bilen bir tecrübsli kurt gibi Yezidin gözlerini okumağa çalışarak bir #ki a- dim ilerledi; ; — Ya Emir! Bir başka fasla geçme- lerini emretmek 'ütfunda bulunmaz mı. sınız ? Yezil bu sözleri duymamış gibi idi. Sıksık nefes alıyordu. Sol eliyle esir- cinin bir bileğini kavradı ve onu kendi- ne doğru çekerek, — Adı ne? . diye mırıldandı. - — Hahgisinin adını söylememi emir buyuruyorsunuz ya Emir? Çalgı çalanın mr, şarkı söyleyen'n mi?; — Şarkıyı söyleyenin?. — Ö ilâhi meleğin adı Emirim. — Güzel midir? — Sesinin güzelliğini. unutturacak derecede güzel.. Bir per! gibi güzel.. — Boyu?, — Orta,, — Beli?. — İncecik.. — Saçları?, — Koyu kestane.. — Ne istiyorsun?.: Bu son suali sorarken Yezid'in yü- zünde erkekçe bir sabırsızlığın alâmet. leri belirmişti; Asil müşterisinin — tam yolünacak kerteye geldiğini hisseden e- sirci, onu bir kat daha kızıştırmak iste- di; z — Kızlara hir göz atsanız da sonra görüşsek olmaz mı Emirim?, — Hayır.. Bin altın yetişir mi?. (Devamı var) Âliye'dir. | okşadı; 4!. ( ERKEK — RIZ ) ÜKEKMÜDİNEYİ, TINDA 26 Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili No: 14 Z — Tercüme ve ikt-ibas hakkı mdüfuzdur — KU LA ae7 ” Annemin sesini tanımakta gecikmedim : “Hayır efendim, hünsa filan değil, tam manasile kızdır !,, Leylâların evini nasıl bulupta gelmişti? Annemle Leylânın annesi arasında geçen münakaşayı yattığım y__.d=n faZıa dınlıyemedım Ayağa kalktım, İsrarlarma rağmen oturmadım. Eve Göndüm ve soyunup tekrar yattım. Bu hâdise beni müthiş bir şekilde sarsmıştı, Ancak ertesi, gün hafızamı topladım, Çok müşkül bir va - ziyette bulunduğumu görüyordum. Dü. şünüyor ve komedyaya bir nihayet ver- menin yollarını araştırıyordu. Onun daha söylemeden coşmasını göndükten, sözlerini işittikten sonra böyle bir itiraf güçtü, Bunu yapamaya. cağımı anlayınca, isi gene oluruna bı- rakmayı kararlaştırdım, Bu yüzdet beni çok seven annemle de aram açılmıya başlamıştı. Çok müş. kül bir vaziyetteyd'm. Bu mes&le için her gün ve hattâ her saat kavga edi - yorduk. Zaten ne yapacağımı tayin edemez bir haldeyken annemin de böyle müte. madiyen söylenmesi asabımı büsbütün bozmüştu. Bir akşam üstü, annemle aramlda bu meseleden dolayı müthiş bir patırdı başladı. 'Artık herşeyi gözüme almış - tım. Kızdığım zamrilarda daima böyle. yimdir. Sonunun ne olacağını düşüne - medim. Evden böyle bir haleti ruhiye içinde fırladım, Cobimde ancak bir bi çuk lira kadar bir para vardı. Doğru Leylâlara gittim . Halimdeki gayn tabiiliği farket - mekte gecikmediler, Leylâ: — Ne var?, Diye sordu. . Annemle aramda geçen münakaşayı anlattım ve artık €ve gitmiyeceğimi söyledim. O, buna sşiddetle itiraz etti: — Öyle şey olür Mmu hiç? dedi.. An . | nendir. Bugün kavga edersiniz, yarın barışırsınız. Eve gitmeyip te netreye gi- deceksin? Evin gibi rahat bir köşe bu. labileceğini mi sanıyorsun! Akraba, dost insanı bir iki gün misafir — eder. Bunlar çocukça #üşünceler, .Sana yakış miıyor doğrusu, * O bunları söylerken ben bambaşka şeyler düşünüyordum. Söylediklerini anlamıyordum bDile... » Akşam yemeğinden sonra götmek için ayağa kalktığm:ı zaman Leylâ; — Tabii eve gzideceksin, değil mi?... diye sordu, , — Hayır... — Öyle ise bir vere gidemezs'n. Bu- rada kalacaksın, Benim odamda yatar. sın. Ben de annemin odasında yatarım.. —- Bu doğrü olur mu?. — Ne yapalım! Olacak.. Senin, evim- den başka bir yerde kalmanı istemem. Ya evinde, ya evimde:. Velhasıl beni zorla alıkoydular, So. yunup yatağa girdim. Hava ve oda so- ğuktu. Yorganı boğazıma kadar çeke. rek sırtüstü yatıyor ve düşünüyordum. Leylâ, kapının cıkardığı keskin gı - cırtıyı çıkartmamıya çalışarak — odaya girdiği zaman ben ne olazağımı düşü - nüyordum, Gelip yatağımın üstüne o. turdu. Leylânın bana bu geceki kadar gös- terdiği yakınlığı hiç hatırlamıyorum .. Aramızda geçen öpüşme hâdisetinden sonra, ondan damia uzak bulunmıya ça İrşmıştım. Bugün öyle değildi. Ben evlerinde kalmıya mecbur olmuştum. Ondan gördüğüm dürüşt mukabele - den sonra da böyle bir harekette bulun maya ne isteğim, nc de cesaretim var. dı. Fakat o, bana sokuldukça sokulu - yor, tatlı diller düküyordu, Gülümsiye- rek elini başıma götürdü ve saglarlml 'zümden. Sonunun ne — olacağını düşünemedim. Buvdea büyle bir h—gleti ruhiye içinde fırladım — Hep dedi, bütün bunlar benim yü. Bilmem - bu mecburiyetten nası| kurtulacağım?, a — Ortada mahcup olacak bir şey yok Leylâ! dedim. Bu senin kuruntun. O, saçlarımı okgamakta devam edi - yordu. Beni sıkıntıl: günümde nüvaziş- leriyle teselli etmeye çalışan bu genç kıza alâkamın ve sevgimin — derecesini göstermek için, kendiz'ni göğsüme çe- kerek saçlatındar ve yanaklatından öptüm.. Bu hareketim, gene onu yerinden kaldırmaya kâfi geldi. Fakat bu sefer | ilk idefaki gibi hareket etmedi. Yalnız, teşebbüstin daha #leriye gitmesine mey dan vermemek düşüncet'yle gitmek is- tediğini anlatır bit tarzda; — Allah rahatlık versin Kenan! de. di. Ben de gidip yatayım, Yarın görü- şürüz. — Sana da Leylâ!., O çılıp gitikten sonra uzun zaman uyuyamadım. Hep başıma gelenleri dü- şünüyor ve gene bunlardan kurtulma - nın bir yolunu arıyordum. Böylece ne kadar dalgın kaldığımı bilmiyorum.. Uyumuşum,. Sabahleyin büyük bir gü- rültü ile uyandığımı hatırlıyorum.. Ne oluyordu? Yoksa yarıgın mı vardı? Üy- ku sersemliği ile bir müddet ne oldu - ğunu anlayamadım. Kendimi ' topladıktan sorira yanım- daki odada yüksek sesle konuşulanları anlamıya başladırmn. Yüksek konuşan bu ses, aldanmıyor- dum, annemin sesiydi? Burasını nasil bulup ta gelmişti? Niçin gelmsti?. etağımda doğrularak kulak kabart. tım. Annem hâlâ konuşmasında devam ediyordu. Bugün, söylediği cümleler arasında yalpız şunları hatırlıyorum: — Hayır, efendim. Hünsa filân de- ğil, diyordu. Tam mânasiyle kızdır.. Hem şuna hayret ediyorum. Siz ne bi- |— Çim anasınız, İnsatı evine damat, kızı. na koca diye alacağı bir adam hakkında hiç tahkikat yapmaz mı? Ahlâkı nasıl- dır? Nasıl bit ailedendir, demez mi?. Kızınızla evlenmesine veya nişanlarıma- / sına ailesinin rizas: var mıdır, diye bir ' defa sorulmaz mi? — Buna, Leylânm annesi karşılık veri- yordu: .— OÖnü tanıyanlardan ve komşu larınızdan sorduk tabil... Kendisinin çok 1 iyi, çok temiz bir çocuk olduğunu ve iyi bir aileye mensup bulunduğunu söylediler.. Biz de bu işi, aldığımız bu izahat ü. zerine yaptık. Bize kız oluşundan kimse sir şey bahsetmedi,. Hattâ evlâtlığınız Şerifeyle uşağınız Hasan onu İdaima buradan aradıkları zaman hep: — Kenan Bey'!, Diye ararlar, Kendisiyle de görüşür- lerken hep aynı şekilde görüşürler, di “ yordu. Bu sefer annenı atıldı: — Haydi öyle diyelim.. Niçin bizim razı olup olmadığımızı sormadınız?. — Haklığınız, sormamız lâzımdrı. Bun dan kendisine bahsettiğimiz — vakit, “Belki şiradi razı, olmazlar, Lâkin ileri de hayata atıldığım zaman şüphesiz ra- zı olurlar.,, demişti Bu cevap annemi büsbütün sinirlen- dirmişti: — Sormadan, danışmadan yapılan iş- lerin sonu böyle olur. Hem erkek bi le olsa! Daha yaşı ne başı nel. Nasıl olsa ne bilir!, . Annemle Leylânım annesi arasınlda geçen bu münakaşayı yattığım yerden fazla dinleyemedim. Annem, onları kabahatli telâkki ettiği için çok ağır sözler sarfediyordu. Halbuki o zavanı- ların bu işte zerre kalar suçları yoktu. Bu vaziyet kargısında işin sonunu yat- tığım yerden bekleyemezdim. Hemen fırladım, Mümkün olduğu kadar çabuk giyinerek bulundukları odaya girdim. Annem odadaki kanapelerin en büyi. ğüne oturmuştu. Leylâ, köşedeki — bir satıdalyede önüne bakarak hazin hazin ağlıyordu. Ânnesi yanındâki sandalye- deydi. Benim birdenbir* odaya girldiğimi gö- rünce şaşırdılar. Konusma kesildi. Dört kişi'nin Dulunduğu bü yere derin bir süküt hâkim oldu. (Devamı var) Musolini, kendi hatkındaki ankete cevap vermiş ! USOLİNİ kimdir ve nasıl bir adamdır?.... İşte bir faşist gazetenin, okuyucu larına — müsabaka şeklinde sorduğu bir sual, bu suale verilen en dikkate değer cevap, bizzat Musolininin ver diğidir.. Musolini,, polis müdürünre şöyle bir telgraf göndermiştir: “Gazetenin müdürünü çağırmız, bu müsabakayı aşağıdaki satırları ay nen dercetmek şartiyle kapatmasmı rica ediniz: “Muhterem — Muzsolini, kim ve nasıl bir adam olduğunu ken di de bilmiyor..., Bir milyar altın Tamam 322580 kilo ağırlığında, ve 16 metre mikâbı hacmindedir. Bunu 3 mili metre kutrunda bir tel farzediniz, kürei arzı bir baştan bir başa sarmıya kâfi ge lir. Bir milyar altını götürmek için 64 yük vagonu ister. Nihayet, bir milyar altın eritilirse tabii boyda 22 insari hey- keli yapılır, Ki