19 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

19 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akçam past&b. ışSu;asa - Lehistanla Belçika örac, Te Yazan : TALYADAN sonra, Avrupa devletlerinden bazılarının da ı Milletler Cemiyetinden cekilmeleri bek İ lenebilir mi? İ Dün, İstanbul gazetelerinden biri, Lehistanda bir gazetenin yazdığı dört beş sâtırdan ve Belctikada döndüğü K, sanılan bazı rivayetlerden ve bunları İ kimbilir nasıl bir temayülle istismara kalkışmış bir Belgrad gazetesinden bahseden bir ajans telgrafınınm üstü- ne şöyle bir serlevha koymuştu: a “İtalyanın çekilişinden sonra Le - histan ve Belçika da Cenevreyi terke- ği diyor.,, Ajans, ayni tel yazısmı bu gazete ve hertarafa olduğu gibi bize de bil dirmiş olduğu için bü İstanbul gazete- sinin © yazıdan bu manayı nasıl çıka- ' rabildiğine doğrusu akil erdiremedik. i Milletler Cemiyetinin Lehistani ve i Lehistanm Milletler: temiyetini dü- şündüren tarafları olmadığı iddia edi- lemez. Fakat içinde bulunduğu coğra: fi, siyasi ve iktısadi şartların bu dev- leti her suretle milletler cemiyetine bağladığı meydandadır. Eğer Leh milletinin yüksek menfaatleri Millet- ; ler Cemiyeti çerçevesi içinde tatmin İ edilemezse Leh milletinin bu menfa- atlere bir başka kanaldan ulaştırılabi- ’ leceğini sanmak - salim ve birtaraf düşünenler için - imkânsızdır. Biribi- rine düşman iki büyük ve - kuvvetli | devletin akm yolları üzerinde bulu - | nan Lehistan öyle bir deniz içinde- Z dir ki, teknesini selâmete' ulaştırmak için tek taraflı kararlardan daima | çekinmesi ve Lodosu kolladığı kadar, Poyrazı da düşünmesi lâzımdır. | Şahsi temayülleri ne olurğa olsun, | Leh milleti namma giritştikleri işler- : de daima hakikatleri gürmüş ve Leh iktidar mevkiini düşündüren- bütün zorluklara rağmen, daima müfrit ha- reketlerden ve umtmüi ahengi bözacak jestlerdaen çekinmiş olan Varşovadaki | Şekip Gündüz zerinde işlemektedir. Deutsche Allgemeine — Zeitung'un son nüshalarından birinde şöyle satır- lar okunabiliyor. “Delbos'un Belgradr ziyareti Sto- yadinoviçin sıyasasındaki ana hatları Delbos'un Romanyadan bir karşılıklı yardım paktı koparamadığını ilâve e- dersek Fransa hariciye nazırmın ge- yahatinden elde ettiği siyasi kazancı- nın zavallılığı meydana çıkar. Müşte- rek emniyet politikası artık Avrupa- nınm cenubu şarkisinde tutunamaz. Bu mıntakanın sıyasa vaziyeti İtalyanın Milletler Cemiyetinden çekilişinden sonra bir kat daha değişmiştir.., Biz de Avrupaânm bu pârçâsi üze- rindeyiz. İtalyanım Milletler Cemiye- tinden çekilişi acaba bizim ve Balkan- lt müttefiklerimizin vaziyeti üzerinde cok mu müessir oldu? Böyle — olabileceğini sanmıyoruz. Dünyada insani Aahengin teesslisü için bu ahengin her yerden evvel Av- rupa devletleri arasırda teessüsünü temönni eden medeni insanlardan ol- duğumuz için »İtalyanın Cenevreden ayrılışmı sevinçle karşılamamışızdır. Fakat İtalya Cenevreden ayrıldı diye ayrtca matem tutmıya da lüzum gör- memişizdir. " İtalyanın milletler cemiyetinden çe- kilişini İtalyanm — menfaatleri -bakı- mmdan doğru ve yanlış bulmak İtal- yan milletini temsil eden gazetecinin Cemiyeti hakkında, sanırız ki ancak şöyle düşünürse, Türk milletinin te- mayüllerini ifade etmiş olur: “Cenevredeki teşekkül Hatay işin- na âlet olmamalıdır. Böyle bir hare- rhiş "o_lahilir Şeh:p Gundî“ıı - Genevreden cekılıyor nın bütün gazeteleri hep bu mevzu ü- | değiştirememiştir. Eğer bu hâdiseye |: işidir. Türk gazetecisi ise, Milletler de Fransanın oyun bozanlık yapması- ket, etrafında îtimatsızlrk uyandrr— maîf’îsfîyenlere ük 'hakkı kazandır- ü ,mwnmm “türlü müdafaa Hadısele y ve ftkırler... AN gazetesi -dün bir saylavın Kamutaya bir takrir verdiği- ni ve “Bizans imparatoru” İlâkabını taktığı İstanbul valisinin ne zamana kadar bu mevkide kalacağını sordu - ğunuü yazıyor. Adı gizli tutulan bu saylavın böyle bir harekete kalkışma- sı gösteriyor ki bu vatandaş, Üstün- 'dağ'ım İstanbulda valilik, belediye Te- isliği ve parti başkanlığı salâhiyetle- rini halkım zararma olarak kullandığı kanaatindedir. > Bir saylavın, herhangi bir mesele üzerinde, doru sandığı her sözü söy- lemesini ve halkın menfaatine uygun sandığı her harekete kalkışmasını ga yet tabif görenlerdeniz. Fakat bir saylavın her şeyi daima ve mutlaka açıkça yapmasını da; gizli kapaklı yollara asla başvurmamasımı da bu tabif vaziyetin en bellibaşlı şartı ola- rak gözönünde tutarız. Acaba Tan gazetesi bu saylavın a- dını niçin yazmamıştır ? , Acaba, aradan yirmi dört saat geç- t.ıg'l hâlde o saylav neden artaya ÇI- kıp; — Bu sözleri ben suyledım Bu tak- . riri ben verdim. Diye efkârrumumiyeye kendini ta - nıtmamıştır ? Biz burada vali Üstündağı müdafa- aya kalkışacak değiliz. Zira ortada- ki meseleler bir taraftan adliyeye inti- kal etmiştir, bir taraftan idari tahki- kat başlamış bulunuyor. Bu işin esası müfettişlerin raporlarından anlaşıla- cak ve Türk hâkiminin kanaati vatan- daşlarla devlet mümessili arasında tahaddüs eden bu münakaşada haklı olan tarafı bize göeterecektir Esasen “bir” ddvht mmumnm “devlet mü - devlet adamlarınım böyle bir yola sa- pacakları söylenemez, Belcikaya gelince bu küçük devlet, Milletler Cemiyetinden çıktığı anda ne olur? İki ihtimalden biri: 1 — Ya tek başma karır. Dogru ğ H Değil mi ”a Bunun bir üçüneütnrafı yoktur. E—_ ğer Berlinle Londranım Milletler Ce- |i miyeti çerçevesi dışımda bir anlaşmı t det kapatılmalarına lüzum görülen yapabilecekleri tasavvür edilebilirse, |ij lokantalar hâdisesi üzerinde birçok muhal, ve garib bir faraziye pe- koşup hayal kurulursa, Belçika, böyle bir hatasından sonra dahi, müs- tdkil bir devlet halinde kalabilir. Fa- |i tifham halinde kıvrılıp - kalmış bu- kat böyle bir ihtimal varid değilse |Elunmaktadır. İzah edelim: - ki değildir - Belçika evvelâ Flâman- (# — Lokantaların yemek kaplarını çir ları, sonra da kendini kaybediverir. | ;_ kef suyu ile değil, akar şu ile tem İtalya krallık hanedanı ile yakm İfi olarak yıkamaları, kökmüş ve'ekşi- $ bir sihriyet kürmuş olan Belçika kral (8 miş yemek satmamaları, komposto- lık hanedanının Belçikanm, umumi (iiların içine meyva, Şşeker ve sudan hatları İtalyaya aleyhtar bir dış sr- İ başkâ bir şey, meselâ sinek Koymâ- $ z Bi biraz etraflı düşünmek itiyadında yasa takib etmesinden hususi bir 18- | maları mecburiyeti belediyenin ye- $ tırap duymadığı söylenemez. Bu ga- (8i ni çıkardığı bir nidam değildir, bu yet tabif ve insani bir cihettir. Fakat ( karar senelerdenberi mevcutlur ve sıyasa hâdiselerinin bü nevi devlet İŞi esasen lokantaların temiz iş yap- “geflerine böyle azablar tahmil etti - £ maları için böyle bir kararı bekle- ği çok görülmüştür. Devlet gefleri a- (£ meleri lâzım olmamak gerektir. Ce- rasındaki sıhriyetlerin devletlerin sı- (#i zalandırılan lokantaların ceza koar- yasalarını biribirine- bağlıyan gŞey millet menfaatleri arasındaki akraba- lıklardır. Kral aileleri ve hattâ siyasi parti kadroları arasındaki akrabalık manasız şeydir. | SeSee rini hiçe saydıkları -anlaşıldığına lâkayt olduklarını kabul etmek lâ- * ng İtalyanın; zımdir. . — Aman Almanya orta Ampm Bu tokantalar -İdari mazmmıarda ” galdırmasın!,, | ' vukubulan bazı değişikliklerden son raya tesadüf eden - söon zamanlar. da cezalandırılmıya — başlanmışlar, Diye titfediğini ve Almanyanın; « — Aman Japonya Çindeki menfa- atlerimizi, siyasi prem;lîmîzi sıfnı' mdİl'meSm ” F M e Dıy;?telıwa düştüğm MW “Pîfîgî;;“ Cîolım UW;W !mlı)emek oluyor ki bir İstanbul gaze- % B7 pu Io'“'"m"" ited tesinin “Belçika ve Lehistan Cenev - |ij reyi terıwdiyor.. ıeknude bir başlık -eşretmesi Bununl Cenevt üüi 5* Faraza Almnnya- lar da Vök değlldlf mnıg:ıınıı 'ğ.*r * # Hi e B d Büpiletier Cemmiyetine |£ ; Anlaşılamıyan İstanbul valisine “Bizans impara- şman ö - ISi toru,, demeye dili varan meçhul say- Mü e — — ğ e bir nokta : eye ASN Sirkeci civarında mide b-uıandmmg iğrenç sebebler dolayısiyle bir müd- ? H İ yazaldı, çizildi. Fakat hâlâ bir nokta $ E olanların kafasında kocaman bir is- ; kusu olmadan temizliğe riayete lü- $ ji zum görmiyecek derecede müşterile- fi göre, Dunların eskidenberi temizliğe i ihtar ve para cezaları tesir etmeyin- a di Mmokle büyük bir hata' işlemişlerdir.., | mldk“ .Oîmmâ!t m:dır" Aca'ba bü ve yardımdani müstağni olduğuna,, ka ni bulunanlardanız. — * Üstündağın müdafaa edilmeye en u- fak bir ihtiyacmı sezmek, Üstündağ- dan Kemalist devlet mümessili sıfatı- nım derhal nez'edilmesini istemekle lavın bütün İstanbullulara nasıl bir hakaret savurduğunu farkedemediği meydanda, | — Bu saym salav, İstanbulda yaşı- yanların temiz, dürüst ve krvamı tam birer Kemalist devlet vatandaşı olduk- lariını unutmak hatasma düşmüştür. Bu zata İstanbul valisine “Bizans imparatoru,, İâkabını veremiyeceğini burada açıkça bildiririz. Valinin bir | Bizans imparatoru olabilmesi için bi- zim de bir Bizans vatandaşı olmağa | tahammül etmiş bulunmamızı kabul etmek icah eder. Tekrar ediyoruz: Bu saylav meydana çıkmalı ve böy- le bir hâkarete İstanbullular muhatanp tutulamıyacağını açikça söylemelidir. Bir saylav söylediklerinden mes'ul tutulamaz, fakat hiçbir saylavyda bir Türk vatandaş yığınma hakaret et- mek hakkı tanımnmamıştır. Hiç kimse- 8| yi böyle bir cüretinde özürlü ve haklı bulamayız. İstanbullu hür ve medeni bir devlet | vatandaşıdır. Haklarını ve vatandaş - | lık salâhiyetlerini, söz, dil ve yazı hürriyetini büyük bir kıskançlıkla daima muhafaza etmiştir. Ne bir Bi- zans impartoruna tahammül etmiştir. Ne de bir Eyüb imparatoruna taham- mülü olabilir? <- Yine bu saylava atfen Tan refiki- miz tarafmdan Türk matbuatına sav- rülan büyük hakaretin dahi derhal kazınması lâzımdır. : Bay saylav bakm ne buyurmuş? “— Bu kabahat gazetecilere aittir. |Onlar hâlkla daima temas halinde - dirler. Halkın dileklerini aksettirme- î : 'i j $ sesere — ye ptee ğ b A z | İ f t Bu sözü bir saylay aoylıyebil!r mi? Sayla.v dediğimiz vatandaş bir gızete- elden daha çok halkm adamı değil. Bız Bizans tebeası mıyız ? Yazan: Nizamettin Nazif zat Türkiyede niçin bir Büyük Millet Meclisi mevcut olduğunu, bu mecliste neden bir kürsü bulunduğunu, bu kür- sünün Türkiyede en mukaddes min - ber addedildiğini bilmiyor mu? Bilmiyorsa söyliyelim : Bu kürsü mukaddestir, zira halkm mümessilleri, oradan, halkm her ar- zusunu, her dielğini, her isteğini ak- settirebilirler ve bunun için orada top lanmışlardır. Bu meclis mukaddestir, zira hürriyet ve medeniyet dininin bu en mukaddes minberi onun içindedir. Ve yine bunun içindir ki saylav diğer vatandaşlardan farklı bir takım salâ- hiyetlere malik bulunur. Yoksa hildi- ği kötülüğü yutkunup yutmak için de- giL Gazeteci düne kadar vazifesini yap- mamış mıdır? Meçhul saylav eğer ga- zete okumıyan bir vatandaşsa ona hir diyeceğimiz olmaz; fakat bilhassa bir saylav için affedilemiyecek, mazur görülemiyeck böyle bir noksanı yok- sa, yani memleketin her tarafında çı- kan gazetelerin neşriyâtmı - dikkatle takib ediyorsa, kendini şöyle bir yok lasm, hakikati gizlediğini, doğruyu söylemediğini derhal anlıyacaktır. Bununla beraber, bu memlekette bu güne kadar gizlenmiş bir hakikat var- sa bunda gazeteciden çok saylav ka- bahatli ve mücrimdir. - Zira gazeteci birtakım , mes'uliyetleri yüklenerek konuşan bir adamdır, ispat edemiyece- ği, delillerini bulamadığı şeyi yazıp, ortaya atamaz. Lâkin saylav? O gay- rimes'uldür. O her geyi söyliyebilir. Elverir ki yanık kokusunu almış bu- lunsun, Onu, hiç kimse sözlerini ispa- ta davet etmez. İspat ederse davasını | kazahır; etmezse;- | — Yahilmişsin binder ediemii' Derler, mesele kapanır. Fakat yalan, dolan ve doöğrü ölmr- yanı söylemesine karşı duracak bir kuvvet'de yok değildir ki adıma; Matbuat ve efkârı umumiye, Denir. Bu cihet dahi böylece ma- lüm ola, * Acaba meçhul saylav bu salâhiyet- ten gafil midir? Hattâ daha ileriye giderek şunu da söyliyelim ; Bir gazeteci duyduğunu tahkik e- dip yazar, yahut kendisine halk tara- fından bildirileni bildirir. Gazeteci yazmamışsa bir meseleyi bildirmemiş- se bu mesel ya yoktur, yahut da ken- disine bildirilmemiştir. Saylav ayni zamanda hâlktan değil midir? Neden gazeteciyi ikaz etme- miştir? Bu bakımdan da mes'uliyet ve ka- bahat yine döner dolaşır sayıl sayla- | vın hissesine düşer. Türkiyede, hür Türk matbuatı bu- güne kadar hiçbir geriliğe göz yum- mamıştır. Meçhul saylav temiz Türk efkârrumumiyesinin mümessilleri kar gısında işlediği veya namma işlenildi- ğini iddia edebileceği bu hatayı tas- hih etmeye koşmalıdır. Nizamettin NAZİF Buü sene memleketi- mize gelen göçmen- ler on beş bini buldu Romanya ve Bulgaristandan mem- leketimize yapılan göçmen nakliyatı sona ermek üzeredir. Nâzım vapuru, Köstencede topla - nan 1500 kişilik bir kafileyi getirmek üzere son defa olarak hareket etm.iı- tir. Bu kafile ile beraber bu sene içinde memleketimize gelmiş olan n'kdn.sla.- | rımızin yektinu on beş bini bulacaktir. Önümüzdeki sene - içinde bu miktar şrırmı bine çikarılacaktır. Nakliyat Mayıs içinde başhyıca.k ve ikinciteşrine kadar devam edecek- *'ğfffâefğg“??fg - 19 BİRİNCİKÂNUN - 1987 A Semai kahveli SMAN Cemal Kaygııfnml" N betine de, yazılarına da bâ W yılırım. Gerçi okunması daima değildir; bazan bütün bir parçavi ded' Çin yazdxşmı anlıyamazsınız, D€ . ği de pek belli değildir. Fakaı:ol:î:w s lüklerden yılmamak, sabretmek | ' zimdır; cünkü en umma;dıgfllllz çok güzel, harikülâde denecek © 1' cümle, bir beyit, bir kıta ile şır, çektiğiniz sıkıntıları unutmf;v Meselâ birdenbire gözleriniz şöyle bir şey çıkar: Yasemin girdi suyua, İster ki tenin yuya; | lç Ol tenini yumadan , D » Su boğuldu kokuya, Ama bü parçanm, manzumenin ' y şı ve sonu ile hiç bir ilişiği yokmuşvl ' ,pı çıkar? siz bir arr gibi o bahçed? E" , alacağınız çiçeği arayın. mal Kaygılı daima irticalen W yazan adamdır; büyük bir tenkld v'J sası olduğu halde onu kendisine şı kullanmaz, kaleminin ucuna ne &” lirse yazar, Bunun için yazıları, :# yiden en manasıza kadar her sözün toplandığı yerdir. Doğrwl“ perişanlığın da ayrı bir tadı, ,,yrl zevki var. B Fakat itiraf edeyim ki İs semat kahveleri ve Meydan i (1) adlı küçük kitabını, elime &, geçmez okuyamadım; ilk aayfayx y tim Osman Cemal Kaygılı bir i ağzı takınmış: “Zaten kendisi N li İbrahim) ile beraber o devird? Ü, tarzının üstadları olan Bayburtl.f' 4 Pa * ni, Erzurumlu Emrah ve 8 * | bir kaç şairden büşka, bunlar da bir saz şairini edebiyat Kkitâ” | da kaydetmediği gibi böyle bir $4 | den tam bir anlayışla ve bılış“ el hkı sedene de tesadüf olunmuyof böyle devam edecek korkusu i13 tabı kapadım ve günlerce yaıınnd" şıdığım halde açmağa cesaret © dim. Haksızmışım: meğer Osma” mal'Kaygıh o âlim tavrmı bir F nrasbırakıyor ve bizim sevdib " Osma.n “Cemal, hayatr sevdiği İG“ zamanlar yaşamış olan şeyleril düğüne inanamıyan, onları yad € ı* rek yaşatmak istiyen şair Osmall mal oluyor. Meydan şa.irlerind::’ kadar muhabbetle bâhsediyor, rın herhangi bir manisine, aya-gğ kadar güzellik veriyor. O kad&f mısramı bile bilmediğimiz Çh'"' | rahim'in büyük bir şair olduğu! * nryoruz. Osman Cemal ıKayg'l" h ce onların adlarmı sayryur bll bir zevk vermek için kâfi: lü Zil İzzet, Hattaneli Çarkcl Arnavudun Mehmet, Otakçllğ;y vat,. Erzincanlı Ayram:ı Böyle devam ediyor ve biz hef kudukça içimizde bir m yandığmı duyuyoruz. Ama Osman Cemal'in kitabi cl’”' yumluk değil, tadrmlık”, çabü”” vf tiyor. Çabucak bitiyor nma : dma eriyor: bizde o şairleri giirlerini aramak arzusunu yor. r“ Nurullah ATAF, (İ) Eminönü Halkevi i dan, 15 kuruş. ! Hamiş Bay M. Hızal'a. — Dütf niz mektubda “Sanğat, Tabiğüt kelimelerin böyle “gğ” ile yaz KT kit boğulan bir adamın çıka:d"' tiler, bir hastanm garg'aı'aıiı ’u' diğini söylüyorsunuz. Yoksa T l duğu, bulduğu, sağa, dağda? gibi kelimelerde “g” yi okul” öyle acib sesler mi çıka Öyle ise talâffuzunuz iyi metler. — N. A. değ“' PAZAR ğ BİRİNCİKÂNUN — 1931 0 | Hicri: 1356 — Şevval: 1 Güneşin doğuşu 7,22 Vakit Sabah Öğle İkindi tir. Bu işe dört vapür ayrılacaktır. YN * ”5,51 12411 1431 15,43 *

Bu sayıdan diğer sayfalar: