TULLİYA:12 Serviyüs'ün yavaş yavaş karla Örtülen cesedine bakanlar bir ağızdan bağrıştılar Yazan: Nizametlin Nazij 2 yn Şenesi kuvvetli bir senatör, ka karşınma geçmiş, en parlak cüm | v 9bâ Romanın nimetlerini sun- » çalışıyordu. Serviyüs ise en tat- aa gülümsiyor. mağrur Ag başımı salllıyor. söylemilenler. & mun kaldığını ihsasa çalışıyor- wa bu batibin nutkunu bitireme- “8 bu kralın bu gururlu günü da- N tn tâtamaması mukadderdi. LO- | a #ıplayışta Serviyüse yaklaştı kelime söylemeden palasmı şah been sapladı. Sonra da devrilen e ya ne ayağını basarak cehen- üne ; Mühterem biraderimiz hatip nu. / he devam etmek isterlerse ken- Yay, her kral kelimesine bir Lüçi- Mya rkmyüe ilâve etmes'ni tavsiye Yene umumi bir şaşkınlığa wğ Ke #natoda bu sözler gürültülü N 4 MUğ: tesiri yaptı. Hiç kimse ses id Sin di. Msamafih batibin nutkuna © €tmemeğ! tercih ettiği de sezil- 4 #Aman Lüçiyüs, ucundan kralm Ma yan palasrı betbaht hatibin saplamıkta tereddüt etmedi Başman belâsını arayan başka bi- haz mi? gibilerden etrafı süzdükten Ne. #rviyüsün bir bacağından tut- Ye sürüye salondan çıkardı. ep İren başına getirdi, bir tekme vu- iSütya fırlattı. Kapitül sırtların- e” e a Deni a bağrışıp duruyordu, Artık Lö- her hareketinin mesuliyetini *mış, kaderine ve tali'ne ina- iş tavır takınmıştı tada lelere ; he “diye bağırdı. - Arno'da ray bir #afer kazanan kralınığın size İİ hediyeler almız! Setviyüsü kralınız, Plâtinos tepesine ait Him e bahşediyor. Bir köpek gibi Mİğimiz Serviyüse içinizde hasret Ki yad sanıyorum, Temenni in Roma bir daha böyle minasız ik bir adamın emri altına gir- Se hisselerinin #ttacağını işi. özleri önünde cereyan eden Nİ derhal vnütuveren Sena- Mr * peşine takınca, merdiven baş- Ve Senato önünü dolduran askere iç ke zaferini kazananm adın ne mi Yüsün yavaş yavaş karla örtü gine bakanlar bir ağızdan bağ — < Misiyüz. Kyme Apenin dağlarında bire ağ Tedip tepeleyen Romalının a- a Senato içnide bulunan. ? Mn Mal iyüz Tarkinyüs! am cevap gelmemesi, bina tereddüde ve telâşa düşür- Yan zihinlerde bir şimşek çakar ve Acaba asker Lüçiyüsü istemiyor * he, Ya e birden Lüçiyüs'ü de iterek a fırladılar, O zaman bu fikre EE saplandılar, Ziraüçakat Ge Ür arabada ayakta duran siye lerine ilişmişti.. v Sm dağlarında düşmanı tepe- di İ: kahramanın adı nedir?., pe ia nefesini kesmişti Her. Mya bu wâceranın son 8ö- k Tulliyaya düşüyordu. Tan asker, güzel kadınm Yeni kaçmış bir şeytan kahka- | j i kendinden sonra gelmiş orospuların en İ | İ | bu sefer ona dönerek #ualiri | sihrine tutulmuş gibi idi. Acaba Plâti- nosün gürel kadını, babası kralı bir kö. pek ölüsü gibi Senatddan fırlatıp atan | adam hakkında nasi bir karar veröcek- (2. Şimdi Lüçiyüs de bir telâşa düşer gibi olmuştu, Acaba şu sevgili Tulöya- nen karâgözleri kin ile mi, sevgi ile mi işildiyordu. Yağan karın bir parça daha kolaylaştırdığı sükün içinde bütün Ro. ma bir an kulak kesildi, nefesini kıstı, ve bekledi Sonra güzel Kadiınm karla wlanan ve şakaklarına yapışan saçlarını elindeki palanm kabzesiyle geriye it- tiği görüldü. Akebinde devamlı bir iş- tihayı göze vuran ağzından çıkan şu cevap işitildi — Romanın kahramanı Lüçi yüstür. Ve arabayı işaret ederek ilâve etti: — Kral Lüçiyüs Superbus (*), tnosa götürmek şerefini bana ve. rir misin?, İşte o zaman insanlık, dünya tarihi nin en büyük şenaatlerinden birini id. tak etti. Göze görünmiyen ve herşeyden bihaber olan halin; — Yaşaaa! Yaşa kral Serviyüs şaa! Seslerine Kapitüldeki askerler ve Se- Aatç bir ağızdan; — Yaya Lüçiyfis!.. Diye mukabele ederken sevgilisini arabasına alan Tulliya, kölesi Ariti- “yüse şu emri verdi — Serviyüsü çiğneyerek geçi Kulaklarına şaklıyan bir kamçı, üç atı şahlandırdı. Zafer drabasının iki te. ya kerleği kaba kar üzerinde iki kalın çizgi girerek Hesiedi Kendinden evvel ve vicdansızı olan Tulliya, başına taç gi- yen sevgilisine sapıkp, askeri ve Sena- toyu; — Yaşasın kral! İ Diye bağırmağa teşvik ederken, bu. | daklı meşe odunundna yapılmış kalın ve ağır tekerlekler, Serviyüsün gözü patlamış ve gırtlağı deşilmiş kafasını | ezerek geçtiler. | Artık Roma kanlı cinayetlerden zevk alan bir orospunun eline geçmişti. (9) Azametli, büyük. —TAMAM— i ODALIKLAR | Habâbe Yazan: Nizamellin Nazif | Şanı saraylarının Bülbülü... Mer- vanoğlu Halife Yezid'e her şeyi unutturan odalık, YARIN BAŞLIYOR 7 yg ig yy İng'iere lorülarının. ve asilzadelerinin tısarrıflarında dek birçoğu Kralın malı süyiler ve kral bu m bir kira alır, Bu kira, sırf ceki bir ananeyi. yerine zere, bir balık spk kara biber, bir atı postu ve bir çift tası gibi biribirine hiş eşya, büyük merasimle her sene kira olavak Resimlerde de görüd Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili ( ERKEK -KIiz ) — Tercüme've iktibas hakkı muujuzdur — u gece farkediyorum: Leylâ negüzel kız? Içimde duyduğum sevgiyle onu kendime çektim, öptüm Birdenbire, beni iterek yerinden fırladı. Yüzüme hayret ve korku ile bakıyor “Ben MKK kızı değilim!,, diyordu — Senden istediğim bir şey yok, de- di, çekil buradan başımı belâya sokma; züppe. O, hemi bunu söyliyor, hem oyunu- na devam ediyordu. Onun bu sözleri bir anda kafa man içini altüs tetti, Gözlerim döndü. Yalnız elime geç ra bir sandalyeyi sert bir hareketle kafasına Indirdiğimi biliyorum. o: — Ah. Diye bağırdı. Sonra kahve birbirine girdi. Birkaç kişi kollarımdan yakaladı be ni dışarıya çıkardılar, Sözün kisası po- lise gittik. Hadiseyi olduğu gibi anlat- tım. Leylâya yaptıklarımı - bü aileye şimdi benim baktığımı, gece yolumu kestiğin söyledim . « Velhasıl başından bafifçe yaralanmıştı. Mesele örtbas edildi. Ve bu hâdiseyi de böyle - ce kapamış olduğumuzu sandık. Ben karakoldan çıkınca, bütün Feri. köy halkını karakol önünde toplanmış gördüm. Bunlar #rasından birisinin beni çağırdığını duydum. Dönüp baktım.. Leylâydı.. Yanında iki arkadaşı var- dı. Leylânın gece yarısı karakol önün- de bulunması giribine gitmişti, Onu yanıma alarak doğruca evlernie gittik, Annesi ve kardeşi bizim geldiğimizi duyunca heyecanla kalktılar ve neoldu. gunu sordular, Vaziyeti kisaca anlattık- tsiz olmamalarını, yat - iyerek Leylâyla beraber o. dasına çekildik. Odadaki kanapeye oturduğum, z22- man hakikaten yorgun olduğunu ânla- dım. Leylâ soyunduktan sonra yanıma gelip oturdu. O bu hâdiselere kendisinin sebebiyet vermiş olmasından dolayı müteessindi. Mahcubiyetinden yüzüme bile bâkmıya cesaret edemiyordu. Hattâ meçhul bir korkunun verdiği heyecanla titrediğini hissediyordum. O anda, içimde düydu- gum bir şefkatle ellerini ayuçlarımm | arasına aldım. Bir müddet hiç bir şey konuşmadık. Onun titremesi hâlâ de. vam ediyordu: — Onu seviyor musun, Leylâ? diye sordum. Başını önüne eğdi: — Hayir, dedi. Fakat sesinde bir gayri tabillik var- dı. Çenetini tutârak başını kaldırdım.. Gözlerinin tâ içine baktım. Ağlıyordu. ola» malikâneler: derinden her yıl midyyen getirmek için verilir. ni, bir demet çalı, bir Zile bensemiyen krala arsedikir Bu resmi Erkek - Kın aiyümünülen aldık Onun bu teessürü, bu ağlayışı bana do- | kunmuştu. Kendime doğru çektim: — Niçin ağiryorsun, Leylâ? dedim. Bu sualimi cevaparz biraktı. — Ortada ağlayacak ne var? dedim, Neye üzülüyorsun?. Bu sualleri ondan bir cevap almak için, değil, onu teselli etmek için soru. yordum, Bir .aralık gözlerinin iyice dolduğunu, yaş damlalarının heyecan dan büsbütün pembeleşen yanakları ü- zerinden yere kaydığın: gördüm. Men « dilimi çekârarak gözlerini kuruladım. Artık şimdi ağlamıyor, bütün kalbiyle, bü bağlılığiyle, bütün sevgisiyle ba- na bakıyordu. Onu, diyebilirim ki, ilk defa bu gece bu kadar yakmdan görüyordum. Daha doğrusu büyük bir alâkayla ilk defa bu akşam seyrediyordum, Kumral kesik saçları, iri elâ sözleri, uzun ve sık kir — pikleri, crmbız yüzü görmemiş ince ve uzun kaşları, mütenasip burnu, ufak ağır, tabü kırmızılıktaki dudakları, kü. çük ve yuvarlak yüzü beni âdeta büyü- lüyordu. Pembe beyaz cildinin düzgünlüğü, tabii güzelliğini hiç konuşmadan uzun urun seyretim. Sonra içimde duyduğum bir sevgi İle onu kendime çekerek şef - katle öptüm. Şimdiye kadar böyle bir hareketimle hiç karşılaşmadığı için sür'atle başını çekti ve beni iterek ye. rinden fırladı. Yüzüme hayret ve biraz da korkuyla karışık bakıyordu. Sonra: — Kenan senden böyle bir şey bekle- mezdim, dedi, Şimdi .her şeyi anlıyo - rum. « Uzandığım okanapeden cevap verdim: — Bundan tabii bir hareket olabilr- mi?, Kaşlarını çattı; — Ben sokak kızı değilim. buna göz yumarsam yârın.. Sözüne devam edemedi.. Yutkumdu. ve elleriyle yüzünü Hr an için kapa. iğr, Sonra da — Beni hakikaten seviyorsan bir da- ba böyle şeyler yapma. — Seninle nişanlı değil miyiz? — Nişan başka, bu başka. .Tekrar c- diyorum.. Bir daha böyle bir şey iste. mem, Fazla sinirlendiğini anlamıştım. Onu büsbütün kızdırmak istemedim. kalk- tum. paltomu, şapkam: giyerek elimi u- zattım: doğrularak Bugün — Belki birar kaba hareket ettim ve hiç istemediğim halde seni kırdım. Be. ni mazur gör ve affet, dedim Leylâ, o kalar fazla kızmıştı ki bana elini bile vermedi. Yalnız: — Seni kat'iyyeri affetmem. Beni büsbütün kırmak istemiyorsan bugün git.. Yarın görüşürüz. işte Leylâm, bu kadar saf, bu kadar temiz, bü kadar içli tir kızdı. Onunla barışmakta bir hayli güçlük çektim.. U- zun zaman beni bu hareketimden dola- yı afletmedi., 8 .9-- 6 Leylâlardan döndüğüm bir geceydi. Saat bir! geçiyorlu. Sokağa çıktığım zaman müthiş bir soğukla karşılaşmış. tım. Üşümemek İçin paltomun yakasını kaldırdım, Başmı içine sokup kulakla - rım ve yüzümü bir karbağ gibi yakan soğuk rüzgârdan korunarak ilerlemiye başladım. Tam Feriköy Ermeni kilisesinin ar- kasmdaki arsadan geçerken, duvar kö. şesinden karşıma birdenbire üç gölge - nin çıktığını gördüm. Bunlar üzerime hücum ettiler: — Dur bakalım, Zıpırdama, dediler, Bir an içinde #trafımen sarıldığını farkettim, Ölümde duran uzun boylu- su âni olarak suratıma bir tokat indir - di. Bu yarı tokat, yarı yumruletü ve bu- nun yarısı dâ gözüme isabet etmişti. Gözümde şimşek çaktı. Acısına taham- mül edemedim; — Ayyy! “Diye bağırdım. İş bununla bitmedi Tokatlar ve yumruklar tiribirini takip etti, Üçünün de elleri birer makine göbi işliyor, rastgelen yerime indiriyorlardı. Anlaşılan beni dayalrla öldürmiye karar vermişlerdi. Bir an kendimi toparladım. Uzun boylusu tekrar üzerime saldırır. ken olanca kuvvetimle bir tekme savur- dum, Artık gözüm Hönmüştü. ei yiyen: — Ah anam!. Diye yere çöktü.. Onun bu halini gö- ren diğerleri, üzerime saldıracakları sr, rada tabancama davrandım: — Bir adım yaklaşırsanız, ateş &de - rim, diye bağırdım ve gerigeri çekilerek onlardan uzaklaştım. Bu hareketim on- lardaki cesareti tüketmişti. Artık saldıramiyorlar ve ne yapacak. larına karar vermemiş bir halde bekliyor ardı. İçlerinden biri, yere çökmilş ola- nın başına gitti, O inliyordu. Ben onla. tın bu dalgın ve şaşkın vaziyetlerinden istilade ederek koşarak karakola gel - dim.. Komiser yatmıştı. Hâdiseyi kara- kolda bulunanlara anlattım, Derhal bir polisle bekçi, bana taarruz eöenleri ya. kalamak için fırladı. . Bitkin bir haldeydim. Yerimde du. ramıyacak kadar. Arkamsdaki sandal - yelerden birine yığıkim. Burumdan kan geliyordu. Bu kan: mendilimle dur. durmıya imkân yoktu.. Polisin yardı - müiyle beni komserlik odasma aldılar. Kanapenin üzerine Sırt Üstü uzandım. Burada uzun milğdet kalmanın bir fay» da vermiyeceğini düşünerek kendimi topladım. Zorla ayağa kalktım. Ber e. ve kadar götürmelerini rica ettim, Yar- dımlarını esirgemediler. Eve polisle ve yüzüm gözüm kan içinde geldiğimi gö- renler evvelâ haklı bir heyecana kapıl - dılar. Sonra teskin oldular, Fakat bana taarruz edenlerin kimler olduğunun bulunması için annem israr odiyor, polis bunu muhakkak yapacaklarını söylüyordu. (Devamı var)