Dıs Siyasa İngiltere - Fransa Fransız - Başvekili Chautemps - ve Hariciye Vekili Delbos, İngiltere hü « kümetinin daveti üzerine Londraya gi- derek İngiliz Bâşvekili Chamberlain ve Hariciye Vekili Eden ile görüştükten sonra Parise avdet ettiler. Bu ziyaret- ten sonra artık Hitler — Halifaks gö. rüşmelerinin . aydınlanmış olacağına inananlar, haya! sukutuna uğramış ola- caklardır, Hitlet Halifaks ile görüştükten #on- ra İngiliz Başvekili Avam Kamarasında bu görüşmeler hakkında beyanatta bu. Tundu, Ondan sonrada Fransız nazırı ile İngiliz nazırları arasında müzakâre - ler yapıldı. Fakat ne Avam Kamarasın- ki beyanat, ne de Londradaki müzake. reler Hitler — Halifaks görüşmeleri et- rafındaki esrar perdesini büsbütün aç“ muş değildir. İngiliz ve Fransız vekilleri arasın - daki görüşmeler, neşredilen bir tebliğ- den anlaşıldığına göre, yalnız Halifaks — Hitler müzakerelerine münhasır kal- mamış, günün bütün siyasi meseleleri görden geçirilmiştir. Londrada neşre. dilen tebliğ şöyle hulâsa edilebilir: 1 — Önce Avrupanm urmumi mesele İeri ve gerginliğin izalesi çareleri araş- tarılmış. 2 — Lord Halifaks, Alman devlet reisi ile yaptığı görüşmeleri anlatmış. Bu görüşmelerin gayri tesmi ve hususi olduğu ve derhal bir netice beklenemi » yeceği tesbit edilmiş. Fakat gerginliği izaleyi istihfaf ettiğinden fransız ve- yilleri memnuniyetlerini beyan etmiş. ler. 3 — Sömürge meselesi tetkik edile rek bunun İngiltere ve Fransa ile be- raber diğer devletleri de alâkadar etti ği tesbit edilmiş. 4 — Fransız vekilleri, Delbosun orta Avrupaya yapacağı seyahat hakkında izahat vermişler. $ — İspanya meselesi gözden geçiri. İerek bugüne kadar takip eğilen karış- mazlık siyasetinin 'doğru olduğu tesbit edilmiş, 6 — Uzak şark meselesi tetkik edi- lerek muahedenin — tatbiki noktasında | aynı vaziyette bulunan devletlerle iş - birliği yapılmasına karar verilmiştir. Tebliğde açık olarak ifade edilmek. | le beraber Halifaks - Hitler görüşme - lerinde de aşağı yukarı aynr mevzulara temas edildiği istidlâl edilebilir, Sömürge meselesi, orta Avrupa me - selesi, İspanya ve Uzak Şark meselele. ri, esasen biribirinden ayrı gibi görü - nen bu meseleler biribirine sik; surette bağlıdır. İngiliz ve Fransız vekillerinin, resmi olmasa da Halifaks vasıtasiyle ileri sürülen Alman tekliflerine karşı ne cevap verecekleri malüm değildir. Ma- lâm olan bir nokta şudur ki İngiltere ve Fransa bu ceva'x verirken müşterek ha- raket etmek istiyorlar. Avrupa sulhu bakımından en ehemmiyetli nokta da budur. Alman tekliflerinden hangileri » nin is'aft mümkündür? Hangilerinin mümkün değildir? Mümkün olanlar is'af edilirken kim fedakârlıkta buluna - cak? Bu derece karışık meselelerin bir müzakere içinde halli beklenemez. Sömürge meselesi hakkında vaktile Alman Hariciye Vekilliğinde bulünup *a ölen Streseman'ın geçen hafta sarfm da neşredilen hatıralarında bir fıkra vardır ki belki bugünkü vaziyeti tenvire yardım &der, Malâmdur ki Streseman, İngiliz Hariciye Vekili Austen Cham- berlain ve Fransız Hariciye Vekili Briand ile beraber Lokarno muahedesi. ni imzalayan Alman devlet adamı idi Tokarno sisteminin her üç mimarı da bugün artık ölmüşlerdir. Streseman, çok enteresan olan hatıralarının bir ye ride o sömürge meselesi hakkında Chamberlain ile görüştüğü zaman, Fransa namına çek cğmert olduğunu, Briand ile görüştüğü zaman da Fransız Hariciye Nazırınn İngiltere hesabına ayni cömertliği gösterdiğini yazıyor. Belki Almanyayı sömürge ile doyurmak noktasında hâlâ İngiltere ile Fransa aynı noktai nazarları muhafaza etmek- tedirler, “Bu mesele başka sömürge devletle rini de alâkadar ediyor.. denikiğine göre, belki de İngiltere ve Fransa, bu defa uyuşarak, Belçika, Portekiz gibi küçük devletler namına cömert davran- maya karar vermişlerdir. Orta Avrupa meselesi ancak Delbo - <i5 İğ denmez ali dn a İN öde sun seyahatinden sonra tavazzuh ede - cek. Her halde Havas ajansı siyasi mu- habirinin, İngiltere ile Fransa arasıra tam bir görüş birliği bulunduğu hak- kındaki sözü mübalâğalı olsa da iki devletin berâber yürümek istedikleri muhakkaktır.. Gerçi iki devlet arasın. da imzalanmış bir mukavele yoktur, Hat tâ buna cephe birliği bile denemez. Fa- kat menfaat birliği vardır. Fransa 1935 senesi İkincikânununda İngiltereden gizli olarak İtalya ile yapmağa çalıştığı anlaşmanın açı dersini unutmamıştır. Bu defa Almanya, İngiltere ile müzake- ye girişince, bazı İtalya gazeteleri - İtal ,ya gazeteleri 1935 itilâfını hatırlıya- yarak Fransız — İtalyan lâtin kardeş - Hğinden bahsetmeğe başladılar. Ve İngilterenin araya giren bir kara kedi olduğunu yazdılar, Tribuna gazetesi - nin bu yazısına karşı Le Temps'in ver- diği cevap dikkate şayandır: Fransız gazetesi, İtalyan dostluğu - na kıymet vermekle beraber, Fransanm İngiltereden asla ayrılmıyacağını da yazmaktadır. İngiltereye gelince ; bu münasebetleri şu sözlerle en veciz şekilde sabık başve- kil Baldvin anlatmıştır: İngilterenin hudutları Ren nehrinden başlar. » Görülüyor ki bu, plâtonik bir dostluk değil, her iki devlet için bir emniyet meselesidir. (ULUS) tan A.Ş. ESMER Değil mi? aramama Büyük dertler ve Küçük himmetler Yolların bozukluğundan şikâyet, Istanbulda bitmiyen ezeli ve ebedi bir mevzudur, “İstanbul e , sütununun “Haberci” si yi yakın bir zamandanberi &şü- jr yukarı her gün bu mevzu üze- rinde İstanbulun muhtelif semileri- nin şikâyet ve temennilerini akact- tiriyor. Fakat alâkadar dairelerin yani bilhassa belediyenin hali ma- lim; bütçesi bu koskoca şehri ç€- kip çevirecek bir zenginlikte değil; binaenaleyh devlet bütçesi yetişin- oeye kadar vaziyet bir müddet da- ha böyle devam edecek, Fakat basan öyle vaziyetler var ki, insanda eksik olan şeyin yalnız para olmadığı hissini uyandırıyor. Misal mi, istediğiniz kadar ve işle ikisi: Haliç vapurundan Kasımpaşa is- kelesine indiğiniz vakit 5X50 met- re mesahasında muazzam bir ba takhıkla karşılaşırsınız. Bu bataklı- ğin derinliğini ancak bir Allah, bir de o çivarın zavallı ahalisi bilir. Bu bataklığı aşıp kayşısına geçtiniz mi artık mahalle içlerine gidinceye kadar rahattasınız; çünkü derenin üstünü örten betonda yürümektesi- niz... İnsaf! Bu beş metre uzunlu ğundaki bataklığa meselâ yarım metre genişliğinde Arnavut kaldırı mından bir patika olsun yapmak çin de belediyenin parası mevcut Erenköyünde geçen yaz dört beş kilometrelik gose yapıldı; halk memmin... Fakat bütün bu yollarım geçtiği semtler ahalisinin şimendi- fer istasyonuna inmek için takip etmek mecburiyetinde olduğu tak- riben iki yiz metrelik yol unutuldu. Halbuki buradan, istasyon civavm- daici dördüncü ilk olssla gitmek için küşücük çocuklar da gesmek meo- buriyetindedir. — Büyükler haydi nese, faka! çamur dervası ban yerlerde o küçüklerin borularını eşa cak bir ezemettedir. Kaldı ki, riva. yete göre bu wolun yapılması için Wrhaç sene evrel o civar sakinleri. nin zenginleri birkaç yüz Üira ver- mevi kabul etmişler, İstanbulun bası dertlerini izale etmek için kücük himmetler Tizem, dü — Kat'iyyen masumum efendim, benim teşkilâtla alâkam yok. Bu fı çıdaki bamt ancak Parisi havaya uçurabilecek kadar bir sey. — Fransız karikatürü — A— Bu herhalde Akdenizde kulla. nılacak bir mayo olsa gerek... — Fransız karikmtürü — Türk için yardım iman şartıdır! Yazan: Şâkir Hazın Dünyanm bugünkü vaziyeti, bütün milletler gibi bizi de düşündürecek bir ehemmiyet almıştır. Enternasyonal İş Jer, içinden çıkılamayacak kadar karış” muş bulunmakta ve bu kargaşalıklar arasında zayıf milletler istiklâllerini kaybetmek tehlikesile sık sik karşılaş- maktadırlar, Kuvvetli denen ve yüzlerce yıldanbe» ri ananeleri emretmek olan devletlerin artık sözlerini geçiremez olmaları, dün- yayı saran bu anarşinin, belki en hakiki Amilidir denebilir. Fakat böyle olsun ve ya olmasın şurası muhâkkak ki bir ta- kım genç devletler, genişlemek ve yeni imperatorluklar kurmak azmile elele çalışmakta ve nerede, nasıl patlak ve- receği belli olmayan, gecelerin neler doğuracğı bilinmiyen bir tehlike önün- de küçük ve kuvvetsiz olan milletler devamlı bir korku hayatı yaşamaktadır. Tar, Vatandaş, ber memlekette öğren- mek ihtiyacile kıvranıyor. Buna mukâ- bil ağdalı peygamber üslüplü, başma- kaleler, birbirini kovalayan girift ve ek- sik mülâhazalı mütehassıs yazıları ise ortaya attıkları dipsiz kanaatlerle aydın. latılmağa muhtaç fikirleri karıştırmak- tan başka bir işe yaramıyorlar. Çünkü ileri sürülen bir iddianm yanlışlığını görmek için en çok on beş gün bekle- mek yetiyor; yazıları bir hamle de gü- lünç hale koyeveriyor. Göze çarpan bu yanlışlıklar, yeni im- kânlar önünde açılmakta olan bir yeni devrin olduğunun henüz takdir edilme- mesinden doğmaktadır. Yeni (kuvvet) anlamı, coğrafya yani tabiat elverişli- ğinden faydalanarak dünya haritasını değiştirerek yeni hi? devir yaratmak yo- lundadır ve şimdi meselenin halli, gö rünüşte, her millet gibi Türk milleti içia de umumi vaziyeti yeni kuvvet - yeni imkân ölçüsile inceliyerek mütalea et- mek ve yeni dövre uygun yeni kararlar almak ihtiyacını duymağa kalmaktadır. Yeni kuvvet - yeni imkân - yeni devir sözlerinden ne anlıyoruz? Biz bu yazıda, işte bu yeni kuvvet - yeni imkân » yeni devir iddiamızın doğ vuluğunu isbat eden hadiseleri kısaca hatırlatarak yeni hakikatın dayandığı temeli göstermeğe çalışacağız? 1932de Uzak Şarkta dilediklerini yapmak yolunda ilk adımını atarken Ja- ponya, içinden çıkılması güç karışık meselelerle dolu olan yeni devri açmış bulunuyordu. Lâkin çok kimse bu olan bitende (ciddi vaziyet!..) i sezinmedi. B*$ yıldanberi Uzak Şarkta birbirini kovalamış hadireler, ancak Şanghay - Nankin kapısı tehlikeye düştüğü ve el- den gittiği zaman, korkunç bir hakikat olan bir devrin geldiğini öğreten birer öncü sayıldılar, Dünya kudretini tem- sil ettiği sanılan Amerika, Büyük Bri- tonma, ve Fransaya, hatta Brükselin do- kuzlarma rağmen. Japonya şimdi, mil- yonlarca murabba kilometrelik arazide, isi yüz elli milyon insana bayrak değiş. tirmek ve kendini zenginlikte eşsizliğe eriştirecek bir pazarı ele geçirmek yo- Vundadır, Milletler Cemiyeti, karşılıklı yardım birer iyi fikir olmak değerlerini muhafa- za ededursun Japonya açılmış olan yeni devri Asyaya ve Asyada işi olanlara ar- tuk kabul ettirmiş bulunuyor. tayyarey 1932 denberi Japonyanın gütüğü | lerini biliyorum; masraflı genişleme politikası yüzünden bir iç ihtilâlle yıkılıvereceğini söylemek te biribirlerile yarışa girmiş olan müte- hasıslar, yeni pazar ele geçtikten sonra da acaba eski mütalealarında rsrar ede- çekler midir? Sözlün kısası, bugün görünen şu- dur ki Japonya, kuvvet ve takatmı ne olursa olsun Japon veya Çin toprakları. na yanaşacak her yabancı kuvveti yok etmek kudretile dünyaya meydan oku. mahtadır. Ve bir Japon albayının dedi. Ğİ gibi Japonya Asyadaki Avrupa impa- ratorlukların: likide etmek azmile ça. İışmakta ve Çindeki basit harekât ilk adımı teşkil etmektedir. Halya - Habeş harbi, Büyük Britan. yanım tehditlerine ve Milletler Cemiye- tinin kararlarına rağmen bugün bitmiş bulunuyor. Burada bu harp için yapıl» mış fa)cılıkları, donanmaların tonilâto- ları ve topları üzerinden yapılmış mu» kayeseleri, coğrafya kitaplarından baş- ka bir yerde kıymeti olmayan malümat la donatılmış yazıları hatırlatmak uzun sürer, Fakat yanlış ve eksik olan gülünç bilgileri ile lâfa karışmış ve kalem yü- rütmüş olanların kabahati, nihayet dö- nüp, dolaşıp, Büyük Britanya politika- sma yüklemiş olduklarma işaret etmek çok yerinde olur, Halbuki hakikat olan şudur ki: Ak- deniz bütün kıyrları ve tarafları ile hep o bildiğimiz Akdeniz olduğu halde hütün denizler gibi oraya da hakim olan İngiltere! bu hakimiyetini (yeni kuvvet « yeni im- kin) dan doğan bu yeni devirde elin- den tamâmen kaçırmış bulunuyor, Sü- veyş elde bulunsa bile Babılmendep kapalıdır Cebelüttarık elde olsa bile bo- gazın ilerisi ve gerisi katiyen tikalrır. Şimdi Akdenizin yeni hakimleri ortasın da bulunan İtalya ile şarkında bulunan Türkiyedir ve Türkiye ciddi bir azimle ve inanarak tedbir aldığı takdirde Asya yollarının başını tazyik altında tutarak en büyük hakim vaziyete geçmek istida- dında bulunmaktadır. Bütün bunlardan hakikaten şu çıkt “yor ki karada, denizde hatta havada kuvvetli bulunmalarına rağmen bir ta- kım devletler üstünlüklerini, daha geri olanlara devretmekte, en azı üstünlükte beraberliğe düşmektedirler, İşte böyle“ €e yeni devir hakikat olmuş bulunuyor. Kurt kuzulaşıyor; baç almağa alışmış olan artık baç veriyor. Buyurmak ana- nesi insancıl bir uysallıkla yer değişti- riyor, Çokluk ve zenginlik bakımından en kuvvetli olanın daha zayıf ve züğürde boyun eğmesinin hikmeti ve sebebini kendi kendimize sormanın zamanı acaba gelmedi mi? Bunun cevabı şudur: Tayyare denen ve vazifesi saldırmak olan silâh eriştiği son tekâmül vaziyetinde, milli varirkları ko- layca yoketmek imkânını ortaya atmış- tır. İtalya bir milyon yüz bin kilometre murabbalık on dört milyon nüfuslu Ha- beşistanı üç yüz tayyarelik bir kuvvetle yutuvermiştir. (İtalyan ordusuna ku- mânda eden mareşal böyle söylüyor). Japonya üç dört ay içinde iki buçuk milyon kilomtre murabbalık bir arazi aa Drvamı 4 üncüde Şakir Hâzım Ergökmen 3 BİRİNCİKANUN SEE Hayata dair Bir makale dolayısile EM romanları hem de liği ile şöhret ve kazanmış bir muharririmiz fatlı bir mektubla beraber, Mauriac'm Paris-Soi'da © makalesini göndermiş, pasıl mu soruyor, Mektubunda müsa: tiğine dair hiç bir işaret için adını söyliyemi! kaleyi okurken beni de düğünMek Te o yazıyı kesip göndermek ii bulunduğu için minnettarım. ru; fakat onu bu a mülâhaza doğru değil. hk neviden gazeteleri sevdiğim İSİN Hi ris-Eolr'i okumadığım: SARIYA. yır, arasıra o gazeteyi de oki hatta M. Mauriac'm makalesi nan nüsha da belki elime Fakat, itiraf edeyim ki ? ili iş ii i i i il nun bir kitebi z ri i SE » vi i miyetli şeyler değildir, ilân mahiyetindedir. Piyesin 5 sile ihtiras ve deki akislerini tiyatrodan dah gösterir; fakat sinems tiyatroyU lide kalkarsa kendisini Dİ yatro ile sinema, biribirini SN ie Ja beraber, iki ayrı sanattir; de biribirinden müstakil KALP, ye gibi beylik olmuş, ne pek doğr Te pek yanlış denebilecek sözler sanat çois Mauriac'm fikirleri Ve giye hakkımda, âdet yerini bulsun zılmış böyle makaleleri vesile hüküm vermek caiz olma” Onun roman h kitabı vardır; sanati kirlerini onda ve Ze 1 oi tabma aldığı bazr makaleleri” e malıdır, Roman hakkındak tabmr Burhan Toprak cüme etti, Din ve San'af ayris da vardır. M. Françolf, “ap b sanatine alâkn günlere “ e mem onları okudu mu göndermek lütfunda balam kaleden çok daha şahsi “© fikirler bulur, * e