| haksızım, siz şüpesiz takdir edeceksiniz Hülhibirhıkvıinunlblııdılcıu mına, zevkini tatmadığı bir bahalık vazifesini Üzerine Yyüklenmiş bir adamı gileden çıkarmak tehlikeli bir iştir. Baş Piskopos sustu. Trankavel he- yecan içinde soluyor ve dudaklarını ka- natırcasına rasırıyordu. Peder Jozef, bir kaç dakika, derin bir düşünceteye daldı. Başını kaldırdığı zaman, Trankavel mosmor kesilmişti. Baş Piskopos ütperdi. Peder Jozefin geh resinde, korkunç bir kararın İladesi o- kunuyordu. Gayet sakin bir sesle: — Monsenyör,dedi bu genç kızın elin de tehlikeli parşömenler bulunduğunu kendiniz İtiraf ediyorsunuz. Demin siz- de söylediniz: Rişliyö adının şerefi mev- zubahstır.. İ t *” * » Ve bir balta darbesi gibi sert bir sesle ilâve etti: — Bu kiz mahküm edilmiştir, mon- senyvör | Bu anda gök gürlemesini andiran bir ses kubbeyi inletti! — Monsenyör baş piskopos, onu ikimiz müdafaa edeceğiz! Evet ihtiyar iblir, sizi de ben... Bu gök gürültüsünü andıran ves'n ahibi Trankavel,pederJozefe ne yapmak Btedi? Bunu görmek nasip olmamıştı. filhakika Lüi dö Rişliyö hayretinden allimi sesile kubbeyi titretirken, peder Tozef şüphesiz bir çana bağlı bulunza bir pin üzerine atılarak, şiddetle sallıyordu. Ayni zamanda, uzaktan korkunç çan tesile beraber, müthiş bir gürültü yüksel ı » sR 'ğ a g - ğ GEREE | HEPTREEL.” FG RSE İ çali 3ç 5lişcrill SD D işa Y Ytç GÜZglİERA ; ÇATER M at İ E EERİ sirsertise E îğây%?ğâğu'ğ ğğuğ ğğğğgğxgğğ ; Ebte PlLeE g orrti Çrddlışdş? » 'TEy DİRE: Espil at Gdyı S Mizat FO RA gNM L YA Ğ YESA nğ z e İ0 C4 0 Dec ee Dhpb gi Pi p GÜRİR 'I ; c ake Li ş ğ İ ggı İ'ğ !. B n v llit — Bi H ğğ ği'î ğğs RO3 (F HGE ç€ m SÜZLE © KE 5 Sir zîğîğ Sie bibDDER : Yi D Le (i 3 ç G T r Do orei hdi iri ga ll et DU 3 n Gh o dab : ;_ğz ğfğğ 8l e W 2 FAE £ Hi Bi0 i v g 'i İçil jt : İ iltiş H KSB . Ş î î ğ R5EF Şğ—gı 34 xımıu'vı_ığ RIZ ——— — ber bedbaht kemik! rimizi burada bırak mak istemiyorsak, kaçmakdan — başka çare yok... Birkaç hamlede, Şapel'e girdi. Ve o- rada,dehşet içinde ürpermekden kendi- ni alamadı! Rahipler, sıkışmış topluluk lar halinde, Koroların söylendiği yere ü0um ediyorlardı... Yüz kadar iri yarı rahip vardı ve hidetlerinden — sakalları dimdik olmuş, gözleri dönmüş zencir. lerinden kurtulmuş birer kuduz köpeği birer iblisi andıran bu yüz iti yarı ra. hip korkune bir sesle uluyor ölüm teh. ditleri, ölüm naraları, ölüm nidaları yağ. dırıyorlardı... VI SEN . LABR'IN ÂLETİ | Bir an için düello üstadını terkedin rahip Korinyanı bıraktığımız — Bostiy'e avdet edeceğiz. Trankavel, casus tahibin hakikaten, iyice sıkmıştı. Fakat Korin yan iki defa öldürületek, buna rağmen, gene de, öldüğü katiyetle iddia edilemi. yecek dokuz canlı adamlardandı. Trankavel, onun öldüğünü zanne. derek, höcrede bırakıp gittikten sonra, Kerinyan, uzun müddet, hareketsiz keldı. sonra bu cesed, yavaş yayaş, küçük ürpermelerle hareket etmeğe bas'adı; çehresi mor renkten beyaz, beyaztan — sonra, kırmızıya, yani her zamanki hal'ne geldi. Nefesi de tabil bir hal aldı. - Kollarını oynattı, doğruldu, yatağın kenarma oturdu ve üç defa, k ka arkaya, aksırdı: di, kapılar şakladı, ayak sesleri, çılğın- — Olur şey değil, diye mırıldandı, nidalar duyuldu ve bütün bu gürültü, baş döndürücü bir süratle yaklaştılar.., Yaklaştılar.., 'Tehlike karşısında olduğu gibi, bu defa da soğuk kanlılığını toplamağa muvaflfak olan Trankavel: — Vay aksi şeytan vay! diye murıl- a e dandı, pek faz! ;uııın yıpq:rlır * nezle mi oldum? Gözlerini açtı ve höcrede bulundu- ğunu görünce, gözleri fal taşı gibi açıl- dı, hayretinden dona kaldı. Fakat ayni zamarıda, hakikati hatırladı, Kuduz bir hiddet içinde müthiş bir kükür savuras rak ayağa fırladı ve kapıya döğrü sah dırarak, kemikli yumruklarını bu kapı- — rirr j LA âî.,aâğ= # EARSE L ÖB Eumsğ_ğ S Brri b ğg _Eg n -Sğ Si Rl Ö Z£ Kdi Eğ ğ ğ- TEH L şğ: & ; ğ%ğ' %ğğ ğ : iğğâğğğn 3 z 53 I _ugânğ S-y bi îî;"ug 14111515339 BişSİsisis: KAHE bulunma (to) assist: aslst — kurtarmak, yardım etmek relief: ril'if «« yardım, kurtarma (t0) swallow: suol'o —« yutmak damağge: dam'dcc — zarar #& abe Vağe Ğ İngiliz mağazaları sizl tatmin etmek İçin yalnız zaha meto katlanmakla kalmazlar; fakat, malları ııuıııı_ Geçen derstekilerin yapılmış şekülleri: ei Çevrilecek olan üngilizce parçanın türkçesi şudur: Yüza doğruyu da söylerler. “Bir mağazanın gahsi hareketlerinizde sanki ihtiyacı. hızı tatmim etmek için pek lüzumlu bir şeymiş gibi blr yer aldığını, siz mamnun olurganız onun da memnun ol« geşmeden evvel geçen derstekilerin yapılmış şekillerini duğunu görmek hayrete şayan bir (tecrübe) hakikattir. görelim; (to) bestow: bislö »« vermek, birisinin nezaretino lerketmek K — (to) spoil: apoyl — eskimek, bozulmak to whipe: vayp —« döğmek Boundiy: sammdli —- iylce (to) restor: ristor »e tekrar eaki haline koymak punishment: pon'işmeni —< ceza verme utteriy: at'erli — tamamiyle presence: prezens ÂMAN KIZ ;'3$0 ——— — ——— nf üzerine bir davul tokmağı gibi in- dirmeğe başladı. Kapının arkasından bir ses yüksel- diz — Pek âlâr pek âlâ?! Endişe etme, zannettiğinden çok daha çabuk - açaca- ğız. Rahip Korinyan bu sesi tanıdı ve sebebini bir türlü anlıyamadığı bir deh- get içinde ürpererek inledi: — Raskas!... Bu, hakikaten Raskastı!... Kardinal Korinyanın vazifesi hakkında kendisine izahat vermesi icap eden peder Jozefin gelmediğini görünce, Raskası Bastiye yollamıştı; eğer .Trankavel, istirdat e- dilmesi lâzım gelen korkunç mektubu nereye sakladığını söylemişse, hakika- ti söylediği anlaşılırsa asılması emre- dilmişti. Eğer Trankavel hiç bir şey « lemek istememişse, o zaman da, der & asılması lâzımdı. Tam salâhiyeti haiz olarak Bastiy'e F n Raskas, Korinyanın, çoktanberi € tiğini öğrenmişti. Bunun üzerine, Raskas, hapishane müdürüne, idamın hemen gizli bir şe- kilde yapılması hususundaki emirname yi göstermiş, hapishane müdürü de, avlt ya, alelâcele, bir idam sehpası kur- durmüştü. Raskas da, sevinçle, idam mahkmunu teslim almağa gitm'şti. Raskas, mahpusun, kendi ismini söy lediğini duyunca ve Korimyanın sesini tan'yınca, gardiyanlarla, yanında bulu nan muhafızların çekilmelerini emretti. Sonra, duyduğu derin hayreti yenmeğe muvaffak olarak, gayet tatlı bir seslet — ÂAzizim Korinyan, dedi, sizin se- sinici mi duyuyorum. — Evet, sevgili küçük Raskascığım beniml... Çabuk açın! — Fakat giz bu höcrede ne atıyor- sunuz, aziz dostum? —— Ah! Kazdeşim! Sormayın! Tran kavnl beni boğdu. Ne 0?.., Gülüyor mu- sunuz?... , ti *— Hayır! Ağlıyorum!... Rica «det — | rim devam edin. «- Latamr bulamıyorum. Sefil herif galila onu sırtına geçirerek kaçmışeı Fakat siz ne diye gülüyorsunuz?. «— Canım, ağlıyorum, dedim ya l Raskas, yalan söylüyordu. Ve ke” rinyan hakikati söylüyordu! Raskas *€ cinden Rashas, müthiş bir sevinçle, kendi kef” dine göyle demişti! “Dar ağacı IM'“:_ muştür. Bunun bir işe yaraması ZiT İ.eşı Korinyan devam etti: — Benim hazin maceram Wj yaşları dökmek şüphesiz, cenabı Te memnun edecek bir şeydir; fakât ederim sevgili kardeşim, bana bu KAP” yı açın. Raskas, sahte bir endişe ve hüzü” le; — Vay aksi şeytan!... Ah hnld: fakat darağacı kurulmuşken kapıy? sıl açabilirim? — Darağacı mı? Canım! ı—ıd": sefil elimizden kaçtı, darağacırım ehemmiyeti kalabilir? Artık n sevgili Raskascığım ve kapıyı #"w Biml... — Canım! Bu göz yaşlarına N© *'_ VAT P eee M—Anlınyormu.uî!l'v_ rinyan? Size anlatayım!... h'-:“-' büyüktür! Çünkü, mademki bİ Ü İfı: var, birizini mubakkak M00 ee Fransada bir markayı tiza | ;