C UÇU £ Flem YASK SOPULA MAD PİSD SUVGORAULMA wEP LO PULZ — p erıroca » — meyüyer ÇAŞŞRAAAITDAR veşgeır maz Teyak 499üY YATOL “ABA PPSE) UÇAS LOP NUÇ OYORAL SOP OYMOUU SEM — T T apdDTUNĞ 1290109 20 TARNTONS “ANİDASI UYO HAOALLAR BADTIYUYO VOUDUZY "HELPAGES YEPEK DK -—u— apro 9p KİTPSP 9A TPOIKOS 9KOA TUPAYKL 4 YEM, #ZDE e söğ PEZAİSUAYNŞI — GTE 'YEYANAİ sEM — G aBa Ş HaDES Sntygey sep pün SAğisntLz 9p Ve 13 a)yUN SEM — Z “PBİ 9, Lroguam N — C 40761 YOULAŞIN? FAVPOZ TULDUTEŞSEY YUTIPINU SUVISUR — © a “ UPAZÜNİEK LEOTUYUT OLAK POYOG DA vaLrefiden Aöı — 2 LO GÜASI YUSDYO DOYÜNUZD. DAIITONS PPDPLADIYIN X dUPUUNİ Pansd3 YAYMENE 9P PAZARASTAMA NNEH — V iBBNİRLNNA SPELY TunZ D3 IAM — £ AWUNMOROİ ÇEwrUR PAĞSNİSUNTT TEM UIYOM — T TuşKL9pyag TUPEX AKIINAĞ Wrepe UAPSGKEA YUT O0L BA UİSAYE HAZ OUd3 “iKEred un3aprag aprey  umysop — HKi "Udğ UNNODKO ered yale iSETUd UrUUNNA dA Isered — SUMSN ÇD YUDLO VOKDUYD DANTDNE PYDADDEY #LEPETİŞ y H zE F ĞEİ% t %îğ=ğşsğ%ğ ; GEİİR U : ğgğsîğ ğ RDE K İELİŞİLER vE £ HILHEE HİLURİ DSAŞAEEE ğğğîğğğ?ğğ ğş înşğî” ü $ ağ*ğş;ş*ğ : | âğ:ğğ“lğ ğg ; " Tei : gti | di BElErvelee * A KAHRAMAN KIZ. ter içinde Üü kalmış alnını sildi. Doğrusu —'r%"ühı LAz daha, kendi kendini %Mmmw sördi &k:““!lnnu.ı gözünde bir çelik Belirdi. "Sen Priyak,. n kolunu sNaisin kasasımı getir, bu N kızla evleneceksin!.. Ba- y Ankaveli bul, seni zengin ede- , Junan bu —. çeğim!... Fakat onu bulduğun zaman, insanı ebediyen süküta kavuşturan, kı- hç darbelerinden birini indirirsen, sana, buradan çıkan ceza hâkiminin mevklini verecğim! a Rişliyö, bu «özleri söyliyerek, her- kesin hayranlığını cetbeden bir haşmet le doğruldu, elini ağır ağır kapıya doğru uzattı ve: — Gidin Baron dö Sen Priyak, dedi. Aşkınızla servetiniz elinizdedir. Trankavel sessiztçe eğilid ve, bütün bu duyduğu şeylerin tesiriyle dudakla- tında beliren garip bir tebessümle ve beyni karmakarışık bir vaziyette kapıya doğru yürüdü,. İşte bu anda, bu kapı açıldı! Dehşet içinde kalan Trankavelin, hayretinden dona kalar Rişliyönün örsinde, iki uşa- ken kollarından tuttuğu, çehresi sapsarı ve üstü başı kan içinde kalmış bir adam belirdi. Ve biraz evvel olduğu gibi, fa- kat heyecan içinde titriyen bit ses ye. niden haber verdi; — Mösyö Baron dö Sen Priyak!., v Sen Priyak, odada iki adım attı. Tran kavel bütün vücudiyle doğrudu ve kol- “larını geniş göğsünde kavuşturdu. Şüp -heşiz bekleme salonunda, bütün merele izah edilmişti, çünkü teşrifat memuru kapıyı açık bırakmıştı ve yaralının arka- sında ceza hâk'mi, onun da arkasında bir düzüne kadar müselüh muhafız var- dı. Bu sahnenin merkezini teşkil eden Kardinal bir hayret timsali heykel gibi, hareketsiz duruyordu. Sen Priyak bir adım daha attı, sinirli bir t'treyişle sallanan kolu uzandı. Eli 'Trankavele işaret etti, bir şeyler söyle- — mek üzere ağzını açtı fakat birdenbire halnın üzerine yıkıldı. Manası korkunç ve cidden garip bir şey; Hiç kimse belki de ölmek üzere bu yardımına koşmadı. | X Bor « : ı - F ş-., : ğ ğ ğâ.âîğ Bdi ğ ll A D1 İLİR, H yad . gEşIMM n Üi V Kliaş 3"&&;3;';;; :şğââî î=Jğ 'ğs"ğââişge ğğğğğğiâîâî . ğ â::ğâğğ:ğ Allini Dllil: SdEpH - : âğğâ%h%âğî- 'İkziediHİ #stels: immer, vielmals und auf die Beine zu bringen, ist miry nur dann möglich, wenan ich einen von cuch verbrenne und dies den andern eingeben zu Pulver (toz), Das muB ich tun, Daraum will ieh den Krânksten von euch, der nicht gehen kann, neh- der Stall: ecin Haus wo das Vieh wohnt. 5 Wir haben im Winter ei« ten Mantel getragen, — Wir hatten im Winter — einen — el ll -V— der Sehneider: der Mann, der die Ansüçe verfertigt. das Sehiffleim: ein kicines Sehiff, 1 — Wir tragen im Winter einen Mantel. — Wir tru: gen im Winter einen Mantel, — der Sehnurrbart: dle Haare, die unter dem Müund wachaen, der Speisesaal ein groBes Zimmer wo man iBt. der Sonnabend: cin Tag der Woche, oder ein Wochem die Sehweiz: eln Land in Europa, der Sehrank: ein Mübelstück. Verdiğimiz cümlelerin beş asamanları: dio See: ein grokes stehandes Wasser, g. (; men und zu Pulver verbrennen, Morgen früh also werde ich mich mit dem Spitallciter vor der Tür stellen und ru- fen: “Wer hier nicht krank ist, der komme — sehneli h- Taus!" Und so gesehah es. Am nüchsten Morgen kam Bü- lenapiegel mit dem Spitalleiter vor dle Tür und rlef: “He- 'raus da, wer nioht krank ist.,, Da kamen sie alle schnell hinaus, denn keiner wollte letzte sein, und Kranken, die in zehn Jahren nicht von ihrem Bett aufgestanden waren, liefen davon. Als nun das ganze Spital lseer war, gab ihm der Spitalleiter das Geld und dankte ihm noch vicle Ma- le. Da ging Meister Bulensplegel schnell davon. Aber siehe! nach drei Tagen kamen alle Kranken 255 KAHRAMAN KIZ zı nale vaziyeti izah edetek, bir. kabahati olmadığını anlatacak, Akademiyi kur- taracaktı. Ayni zamanda, huzuruna gah- tekârlıkla çıktığını da itiraf edecekti! Kapıcılar, kendisini — tanımıyotlardı; belki Sen Priak'ı da tanımıyorlardı. Hü- lasa bir tali ve tesadll işiydi... Yapıla- Lak şey içeriye girip, Kardinale şöyle demekti: “Mademki beni 9';:;)':;;; Nuz, geldim! Mademki, mer'ıdyvronııu: beni kurtarın! A- kademimi kurtarın!...., — Mösyö dö Sen Priak geli mi? Trarkavel, bir hamlede onun yanı- Na yaklaştı ve muzaffer bir eda ile mek tubu uzatarak: : — İşte geldim, dedi. — Oht.: Çok şükür!... Rütbetlü ci defadır sizi soruyor... Çabuk girin baron hazretleri b Kapı açıldı ve, ayni zamanda, teşri- “fat müdürünün sesi duyuldu: almıştı ki, bu da'ona müthiş bir kabahat gibi görünüyordu. Trankavel gayet fena bir vaziyette ğunu biliyordu. Buna rağmen » Ddi aei P hakikati söyliyecekti. Fakat tam bu sı- rada, Kardinal söze : dinal, Sen Priak'a, Annais dö Lesparla evlenmeyi teklif ediyordu. Felâket an vak buradaydı. O zaman, bu cesur ve sade zihinde, seri bir tahavvül husule nasıl evlenebileceğini öğrenmek istedi. ve Kardinale : “Ben Trankavelim,, deme ğe geldiği hâlde, bir anda Sen Priak ke sildi! ve Rişliyöye mesut bir çehre göz *terdi. Kadinal gizli bir sevinçle şöyle dü şündü: — İşte bana lâzım olan adam! — ; Trankavel: — Monsenyör, dedi. Büyük iltifata nasıl olmak için, her geye hazırım. — Demek onu hakikaten nuz, öyle mi? Trankavel, Kardinali ürperen bir sa- mimiyetle: — Ona prestiş ediyorum! dedi. Kardinal bir an sustu, sonra ağır ağır devam eti: — Mösyö dö Sen Priyak, sizin şahsı Nızı tanımakla memnunum ve size, An- jeye gönderdiğim davete bu kadar sürat le icabet ettiğiniz için teşekkür ederim. Fakat şurlu da söylemem lâzımdır. ki, sizin çok-