Arkadaşlarımız düzelmiş ve bu suretle Istanbuldan kaçmak fikri de ortadan silinmişti Hraç, cebiden Serj Jak imzasını u;ı_ yan iki sayfalık uzun bir rapor çıkırı— , tak: — İşte mel'unun canr elimizdedir. neşemin sebebini şimdi Aanladın. mı? diye sordu, . Hanriyet bizi böyle pürneşe bulunca benim gibi o da hayretini zaptelleme - mişti. Vaziyeti kısaca kendisine anlat - zaman, zavallı kadıncağız se . vincinden aflamaya başlamaştı. » — Ne diye saklıyayım.. Size itiraf —H.htıunhuldinıynlmık husu- sunda israr ediyor;musun?.deye sorun, ct . —Ncmümıht)h;ü:lı&üho— lay,kolay bırakılır/mı, dedi.. Yemekte hep İngiliz zabitinin ve mwlw,m ; Hraça: © x — Çok rica ederim, bu * npormbmı verini Fransızlara* ben ve Ş h'ı'nfhınmnhmlbın ye yalvarıyordu. — , Hraç ise, buna şöylece itâraz etti: ; — Olmaz, senin bu işe kavışman doğ ru olmaz.. Bu raporuljnereden ekle etti- , ğini sordukları zaman ne cevap veretek sin? Membamı fer senden şüphelenecekler, kaş yapa - yım derken, göz çıkarmışfolacağır. Münakaşanın uzayacağını görünce, ben de şu teklifte bulundum: —l’ndoirınıhıınpmx.hımn. bitine teslim etmektir. Hraç, bu buluşumgı çok - beğendi.. Hınryuubıımnm:kddğindm_ zaporun Fransız nhld.ne teıllniııe'h— rar verildi. « Fransız zabitinin Jsmi mevzini bahso lunca Hanriyete P-ıupılııhln mülâ - katının neticesini sorduk: — Vakit bırakmadmız ki nhuyn. Kedi ve şu izahatı verdi? Ağgop yeni rapor vermemiş, fakat bu sabah telefon ederek 'yeni ve mühim mütemmim malümat — celde ettiğini, bunları yarın sabah teslim edeceğini an Cak bin lizaya ihtiyacını olduğunu söy lemiş. Zabit te bu teklifi kabul etmiş.. Şimdi Agop yarın sabah yeni raporunu hâmilen bizzat Pransız istihbarat/daire sine gidecek ve raporunu teslim ederek , bin lira istiyecektir. rdef d Hraç kendini tutamadı ve £ — Mükemmel Mükemmel! diye ba- İararak ayağa kalktı. Herif bin Nra al, mak ümidiyle Fransızlara gidecek, fa- kat para yerine kimbilir ne alacaktır... ıSrdm dakikakla Agobun yüzünü gö. reblimek için ne ııtırlen: verıidbıı, doğrusu... . Hraç Hanriyete Pransız zabitini ne zâman göreceğini sordu. l-luıuiyıı ce- vap verdi: — Yarın sabah daireye ııuneıdm evvel buraya uğrayacaktır. — Çok güzel.. İşte o zaman bu rapo. Yu kendisine verir vaziyeti izah ederiz. Bu işi bu suretle hallettikten sonra ak- şama icra komitesini rahat yürekk içtimaa davet eder, kara liste meselesi. ni müzakere dderiz. Sofradan kalktığımız zaman aramız- da bu şekilde anlaşmış bulunuyorduk.. Hanriyet — kahvelerimizi — pişirirken Hraçla başbaşa konuşuyorduk. Arka . daşım birdenbire: — Ar kalsın unutuyordum. Hampar- sumun istediği malümatı tamamladım, dedi. Bu hususta izahat isteyince: —Üç sahada tetkiklerde bulunna arkadaşlarımız - vazilelerini muvatfa . kıyetle bitirmişlerdir. diyerek elde edi- len malümat hakkında şu izahatı ver . bu se » loedllıyq_rdu « kik heyeti tarafından hazırlanan rapor vaziyeti okadar tehlikeli göstermiştir ki Vaşington hükümeti Ermenistan mese. lesiyle meşgul olmamak hususunda ka- rarını vermiştir. Hattâ bu Larar İstan. buldaki Amerikan fevkalâde komiseri amiral Bristola da biklirilmiş. Fakat son derece gizli tutuluyor. Fransızlara gelince, Ermenistandan ziyade Ermenilerle aliâkadar olmakta- dırlar. Başlıca maksatları — Kilikyada kat'i surette yerleşmiekten ibaret oldu . ğu için oradaki Errsenileri kendilerine alet etmeğe çalışryor ve Errsenistanla zerer kada ralâkadar olmuyorlar.. İngilizlere gelince: Onların da Kaf- kasyadan çekilmeğe hazırlandıkları çok mevsuk kaynaktan haber alınmıştır. Bu şerait altında . İtalyanın vaz'yeti öte - denberi malüm olduğuna göre - itilâf dir. idevletlerine bel bağlamak caiz değil - — Demek hocam Hamparsum yamıl- mıryormuş, dedim. — Bilâkis görüşlerinde büyük — bir izabet olduğu bir defa daha meydana çıkıyor « p" — Raporunuzu hazırladırız mı?, — Ana hatları hazırdır. Yarın akşam toplantımızdan sonra sana - okurum. Sonra istersen sen de kısa Lir şey yaz, ikisini beraber görklerelim. Hanriyet kahvelerimizi getirdiğinden muhavereyi kesmek mecburiyetinde kal dık. Bir müddet daha öteden heriden konuştuktan sonra Hraç sabahleyin er kenden gelmek üzere bizden ayrıldı. Icra komitesinin fevkalâde içtimaı Hraçın hareketinden sonra, Hanri - iyetle Beyoğlu caddesinde bir gezinti “yaptık. O tarihlerde Taksimden Tüneler kadar yürümek, devri” âlem seyahati yapmıya muadil sayılırkdı, zira, bu ka- dar krsa bir mesafede insan yetmiş iki buçuk milletin mümess'ilaine tesadüf edebilirdi. Afrikanın kızgın güneşi al - tında derileri siyah köseleye dönmüş Senegallılardan, Avustralya ve Yeni Ze Tândanın, nim vyahşi kabilelerinden tu- tun kda, Japonlar, Çinliler, Filipinli « Amerikadaki kırmızı derili kabileler, velhasıl dünyanın dört buzağındaki in. san çeşitleri İstanbul sokaklarırı dol- durmuştu , Kalabalık arasırda bir müddet ger dikten sonra sokağa çıktığıma pişman olmuştum. Yürde doksan dokuzu sar - Hoş olan işgal ordusu askerleri ikide bir, kadınlara tasallüt ediyor, bu yüz- den bazan kanlı hâdiseler de çıkarıyor. lardı. Daha Taksim — meydanında iken sarhoş Amerikalı bahriyelilerden mü- rekkep bir grupun üzerimize doğru yü- rüdüğünü görmüş, herhangi bir hâdise. yı sebebiyet vermemek için eür'atle karşı kaldırıma geçmiştik. Beyoğlu Caddeikebiri denilen, fakat hakikatte bir soba borusurdan farksız olan incecik, daracık dehliz: girince nazariyattan fiiliyata dökülen tasallüt. ların elinden Hanriyeti kaçırmak - için bir lokantaya iltica etmek mecburiyetin de kaldım, İki saat kadar orada kaldıktan sonra bir otomobile atlıyarak Büyükdereye kadar bir gece gezintisi yaptık. Ay ışığı ile ve mükemmel bir havakla yapılan bu gece gezintisi, bozulan asabımı tama - men tamir etmişti. Beyoğlu caddelerini Şanghay sokak. larına benzeten işgal kuvvetleri, do - nanmalarına, toplarına, tüfeklerine rağ- men tabiatın güzelliğini boramamışlar- dı, Ay, her zamankinden daha parlak bir şekilde sakin Boğazın gümüş sula. rını okşuyor. Beyoğlu sokaklarını aydın fatan rengârenk elektrik ış.klarını ka- ranlıkta bırakıyorı onların Boğaziçine kadar uzamasını menediyordu. Boğazi- çinin sükünetinde korkunç bir şey his- (Devamı var) W G GA KNĞ RE SN SUŞ ÜŞ GN S SN * fıkra müsabakam açmıştır. Gösderi, lecek fıkraların kısa ve hiç olmazaa aZ işitiimiş olması lazımdır. Fıkralar, gönderenlerin tmzaları yahut müstear adlarile neçredilecek ve her ey o ay içinde — çıkacakların €0 iyflerinden beşine mubtelif ve kıy, metli bediyeler verilecektir . Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Pehlivanlık ve doktorluk Arabacı Rıza pehlivanlık ederken herkese yenilirmiş. Pehlivanlığı bıra. kıp hekimliğe başlamış. Arkadaşları: — Pehlivanlık ile hekimliğin ne mü. nasebeti var? Diye sorduklarında sabık pehlivan: — Ben pehlivan iken herkes benim sırtımı yere getiriyordu. Şimden son. ra ben herkesin sırtını yere getirip de öc alacağım cevabmnı vermiş. SEMİHA K. Onunkini yazarım Meşhur şair Haşmetin bir defteri vardı. Ahmak olduğuna hükmettiği adamlarm ismini o deftere yazardı. Bir gün Koca Ragıp paşa Haşmeti ça. ğirdi ve sordu: — Senin şu ahmaklar defterinde benim de ismim var mı? — Evet paşam. — Neden? — Evvelki gün malüm a, birine borç verdiniz de ondan. — Ya, peki ama herif gelir borcunu öderse... — Paşam, o zaman sizin isminizi siler, onunkini yazarım. Fatma Mukaddes Emniyetim var Salamonla Molz havrada karşılaş . tılar. Salamon Moize dışarda görüşe. lim.. Diye işaret etti. Dışarı çıkımca dos. tuna dedi ki: — Moliz be dün yece ruyamda seni yordum... — Hayır olsun. — Sus, pek hayırlı değil. Bana se. netsiz gepetsiz 25 lira borç verdin. — Benim sana emniyetim vardır, Salamon! Ne zaman elin serbestlerse ödersin, üzülme, FETHULLAH Pıyade geçemez ! Yasef asker olmuştu. Zabiti onu, gözcü olarak göndermişti. İlerdeki yolları görecek ve dönüp zabitine ha. ber ulaştıracaktı. Gitti, gelmez.. gitti gelmez. Beklediler, beklediler. Nihayet kan ter içinde göründü. Zabit sordu: — Söyle bakalım, yoldan asker ge- çer mi? Yasef korkudan gözleri faltaşı gibi açılmış bir halde: — Efendim, dedi. Topçu geçer, sü. vari geçer, otomobil geçer ve lâkin pi. yade geçemez, &— Neden? — Yolda iri bir köpek var, herkese saldırıyor. V. L. ZEKİ Yabancı yokmuş Acemi bir neferi nöbetçiliğe koyar. lar, Beş on dakika sonra kağuşa dö. ner, Zabit: — Neye geldin? diye sorunca: — Geçenlerin hepsine (kimdir 0) dedim, hepsi de: (yabaner değil) de. diler. Mademki yabancı yok, boşu bo. şuna neye bekliyorum, demiştir. 8. KUMUMA HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ: Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Tstaobul 214 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi LA00 Kr. — 2.700 K ” e 8 ILKTEŞRİN — 1937 vilhelm Iİstanbula g."fk!_fıg Ihtiyar miralayın Alman zabitine Verdiği ders “Başta sancağı olan bir alay ölür, fakat geri dönmez, bunu Alman zabiti öğrenmeli ,, İstanbulda, İkinci Abdülhamidin “Muhibbi has,, © görünen sakıt Alman impâratoru ikinci Vilhelmin ziyareti ha- zırlığı devam ediyor. Her taraf humma- lt bir faaliyet içinde, sivil ve askeri ma- hafil karşılama merasimini hazırlamakla meşgul; Babılli ve Yıldız telâş içerisin- de.. Cumadan cumaya burnunun dibinde- ki Hamidiye camiine gidip gelinceye| kadar korkudan ecel terleri döken "İl' zıl Sultan,, ın en hoşlanmadığı şeyler- den birisi de ecnebi hükümdarların zi- yaretidir. Protokol icab: “zatı şahane,, nin misafir hükümdarı karşılaması — ve uğurlaması - binlerce “maiyeti seniye mensupları,, nın muhafazası altında da- hi olsa - Ermeni vakası ve Yunan harbi| gibi hadiselerin vukuundan az bir za- man sonra şehir içinde dolaşması esna- sında “nefsi nefisi hümayunu,, na - bir zarar gelmesi ihtimali mevcut.. Bu sebeptendir ki, aylardanberi, A- man sefaretinin de iştiraki ve muvaffa- katile çizilip hazırlanan program —mu- cibince denizde ve karada çıkılacak, gi- rilecek, gezilecek ve durulacak bütün iskeleler, yerler, yollar, binalar tarassut ve işgal altında, İmparator daha Berlin den yola çıkmadan köprünün altındaki her dubanın üstünde geceli gündüzlü Jiman çavuşları, jandarmalar, polisler, hafiyeler, tertibat almışlar ve aşılamaz olduğuna kanaat getirilen bir muhafa- za teşkilüâti kurmuşlardı. Bu esnada orduyu ıslâh için getiri- miş olan Alman heyeti askeriyesinden bir zabiti, imparatorun şerefine yapıla- cak askeri merasim ve geçit resmi ha- zırlığına memur ederler. İkinci Abdülhamit, o zaman askerli- ğinin beşiği sayılan bir memleketin, yüz binlerce kişilik orduların manevrasını görmüş hükümdarmma karşı beş on ta- burla yapılacak bir manevra taslağının manasızlığını anlar ve yalnız bir geçit yesmi ile iktifa olunmasını irade eder. Birinci ve ikinci fırka taburlarının bu bakımdan hazırlanmasına çalışılır. O şamanlar has alırın arkasında; Yıldız sarayile Orhaniye kışlası arasın- da bir alayın yanaşık nizamda talim et- mesine müsait bir saha vardı. Hazırlık bu sahada yapılıyordu. Talim eden, ikinci fırkanın 5 inci alayı; kumandan da miralay Ahmet (bey) isminde ihtiyar bir asker.. Her alay kendisine tahsis edilen mev- kide geçit resmi hazırlığına çalışmakta; hazırlığa memur edilen Alman zabiti| yanında terelmanı ile alayları — dolaşı-i yör ve gördüğü noksanları işaret edi- yor. Ayrı ayrı yapılan talimler kâfi görül- müş, alayların bökik kolu nizamında ve bütün teşkilâtile bir geçit resmi yap- ması emredilmiş. Bu merasimi — bizzat ve yakından görmek için Abdülhamit| de muhteşem ve kalabalık malyeti erkâ- nile Malta köşkünü şereflendirmiş! Vükelâ, müşirler, yaverler, tüfekçiler, bendegân ve talim eden alaydan daha| kalabalık resmi ve sivil memurlar, hali- yeler “teşrifi şahane,, den daha evvel her tarafı kordon altına almışlar. Başta ikinci fırkâ ve Yıldız kumanda- nı müşir Şevket paşa bulunduğu halde bütün erkân, ümera, zabitan ve eftat telâş ve heyecan içinde, Şahıslar - hizasına gelince selâm reş- mine geçilen neler veya işaretler - di. kilmiş, muzıka dakikada 114 den şaş- mayan bir tempo ile yürüyüş havası, çalmak için kumandayı bekliyor, * En önde ikinci fırkanın beşinci alayı ve yanı başında miralay Ahmet bey. Alay sancağı sancaktar zabitin ellerin- de ve süngülü muhafızların — ortasında olduğu halde hazırlanmakta, Hareket emri verilmiş, bütün mey- dan: dolduran gür ve kuvvetli bir ses) yükselmiş: — Bölük cephesile resmi geçit ola- cak. Hazırol! Silâh omuza, alay.. Marş! Muzika derhal başlamış ve alay yü-| vww rl,up geçmiş, tam ılhm bııluıdılıı diçc ati yere gelince, hâazırlığa memur — Alman zabitinin tercümarı koşarak Ahmet be- yin yanıma gelmiş: — Yürüyüş ve hiza bozukluğu var- yarg, alayı durdurup tekrar - geldiğiniz yere gideceksiniz. Miralay biran şaşalamış, fakat firka kumandanı Şevket paşanın da elile işaret ettiğini görünce: — Alay dur! Soldan geri “dön, dn. Nleri marş.. Alay dur, yüz geri dön.. Kumandasile eski yerine gelmiş, bö- lükler birbirlerile olan mesafelerini ve aralıkların:ı almışlar. Fakat ihtiyar miralay bu geri dönlüşe fena halde içerlemiş, alayın harekete hazır olduğunu görünce tekrar hareket emrini vermiş. Yine bütün — meydana muzıkâ sesi ve Muntazam yürüyüşün rap rapları hakim.. Alay bütün vekar ve arametile başta sancağı olduğu halde en önde ihtiyarlığına rağmen dimdik ve kuvvetli adımlarla yürüyen — miralayla şahısa yaklaşmak üzerc.. Alman zabiti solunda duran yüzbaşı rütbesindeki tercümana doğru dönüyor, sert ve çabuk bazı emirler veriyor. Ter- cüman koşarak tekrar ııirıı.ıyı yaklaşı- yori . —- Bölüklerde hiza ve aralık bozuk- Juğu varmış, tekrar geri döneceksiniz. Emrini veriyor. Meydandaki bütün gözler miralaya dikilmiş. Ahmet bey bu ikinci çevriliş emri üzerine sapsarı kesiliyor, geri dö- nerek kumandayı veriyor: — Alay dur!.. Muzıika, marşa devam et. Sancaktar, muhafızlarla beraber ala- yın önünden geçerek sancağı yerine götürt. Alay, selâm dur. Herkesin şaşırmış ve bu hareketin manasını anlayamamaktan doğan hay- retten açılmış görleri önünde kendisi de elindeki kılıçla geçen sancağı selâmliı- yor. Sancak, alay cephesini dönüp ka- rargiha doğrulunca da ikinci kumanda- yı veriyor: — Beşinci alay, paydos! kendi kovuşuna, marş marş! ? Hiçbir müdahaleye meyden — verme- den büyük bir süratle yapılan bu emir- den sonra kıliemr kttina soküyor. — ve fırka kumandanı müşir Şevket paşaya doğru ilerliyor. Padişahın hururunda yapılan bu ha- Teketten bir şey anlamayan ve büyük bir hiddetle bunun fena akibetlerini dü- şünen firka kumandanı da minııyı" Herkes doğru ilerlemeğe başlıyor. , Ahmet bey paşaya yaklaşınca: İ — Başta sancağı olan bir alay aldığı vazifeyi Cant bahasına da olsa yapar ve yapmağa çalışır, Alay kumandanmdan dümen neferine kadar bütün alay ölür, fakat geri dönmez! Bu bir talim idiyse sancağa lüzum yoktu, alay ihtiram mevküne geçmiş sancağile geçerken onu hiçbir kuvvet geri çeviremez, Ku- sur ve hata tashih edilebilü, fakat sancak oyuncak değildir. O geçerken herkes yalnız hürmetle selâmlamağa mecburdur. Ben vazifemi yaptım pa- şam. Emirlerinizi beklemek için odama gidiyorum. Bu sırada bir hünkâr yaverile seras- ker Rıza paşanın yaveri koşarak Şev- ket paşaya "şh şabane,, nin kendisini çağırdığını tebliğ edetler: Şevket paşa büyük bir korku ile huzurda Ahmet beyin sözlerini tekrar eder. Alay ku- mandanının — bu asil duygulu hareketi karşısında- kimse aleyhinde buluna- mar. M 1 İkinci Abdülkamit biraz düşündük- ten sonra seraskere dönerek: — Paşa, siz meseleyi idare ediverin. Tercümanın sözlerinin yanlış —anlaşıl- dılini söylersiniz. Alman miralayı as- keri iyi yetiştirmiş, memnun oldum. Kendisine ikinci rülhedıg bir ktıa Os- mani nişanı verilmesini irade ediyorum. Yalnız bundan sonra Alman zabitleri kıtaatla hiç temasa getirilmesiler. Yal- nız mekteplerde çalışsınlar. emrini ve- rir. Şevket paşa da Ahmet beye “selâ: nlrmm memur ıdnl!— g Kİ p* * ı._mr_z_ılb x'_i YOLA