Azatha Chrlatle'nin bu güzel romanı — iğ w NORMAN GEL; Cebindekller: — İpekli mendil. Port föyünde birçok İngiliz raları. Altı yüz Fransız frangı. Ufak bozuk - paralar. Wki Fransız fabrikasının dişçilik urııhlııı kakkında reklâmı. Bir boş kibrit ku- tusu. Gümüş bir çakmak. Biş pipo, Kau- suktan bir tütün torbası, Yale anahta- T Çantadakiler; Keten bir beyaz — ce. ket, İki dişçi aynası, Bir pamuk peketi, Birkaç resimli ARMAN DÜPON: Ceplerindekiler: — Porföyünde bin #rank, on İngiliz lirası. Kutu içinde göz lük. Franaız bozuk paraları, adi mendil, Bir paket cigara. Bir kutu kihrit, Kart vizit, kürdan, Çantadakiler: Şark araştırma cemi- yetine hitaben yazilmış bir Taporun müsveddeleri, Tarihe ait Almanca iki e- ser. Çanak çömleğe dair iki nüsha baş- ma tablo, Kürt ağızlıkları. Çanak çöm- leğe ait dokuz tane resim. JAN DÜPON : Ceplerindekiter: Portöyünde S İn- x:_llxlirııı ve 300 frank, Cigara tabakası, Pl.l dişinden yapılmış bir ağızlık. — Bir Çakmak. Stilo, iki kurşan — kalem. hfazlııla dolu Bir muhtıra defteri. İn- gilizce yazılmış ve tottamham Court Rood imzalı bir davetiye. Pransız —bo- zukluk paraları. DANYEL KLANSI Ceplerindekiler: Mürekkep lekeli bir mendil. stilo (mürekkebi akmaktadır). portföyünde İngiliz lirası, yüz frank. Son cürümlere dair gazetelerde yazılan havadislerden kesilmiş parçalar. (Birisi arsenikle öldürülmeye, ikisi sulistimale dair) bir ev kiralama şirke- tinden sayliyelere dair tafsilât — vereni 4 Li K g ir muhtıra dört : İ:r:ââ ğâı,. edilmiş *&m Ve tediye edilmemiş dört fatura, Gor- don imzalı bir mektup. (Sernamesinde $. S. Mivator diye yazılı). Times ge- Zetesinin bulmacası, Bu bulmaca tama- men hılledüw;. Roman fikirlerini ceplerindekller: “Vezüv, nn ç Ağında cinayet,, serlavhalı roma- T 'teddeleri. Bir rehber, bir golf ,.—:' bir çift çorap. Bir diş fırçası, Pa. MH, PİT otelin tediye edilmiş besap )ın._—g. Püdra kutusu. Biş bavul anahtarı. Bir biz kutu kibilt. İkj Z etelin notu. Fri Aİt altr kartpostal, iki mendil. ipek aB j tup bir m":;’* imzalı bir mek Zi hldı Horburi Santasındakiler: — İki kutczr mendil, Bin t '“â"w PW3. Altı İngiliz lluıı."“ü kâğıt e çRk, Bit Pitlanta yüzük, Beş Pren- Pulu, ekşerde »ngm ağızlığı. Mah sulundakller; Makyaj için tam bir Akdaraş hav bir nasaeyan | Cinayet va aşk romanı (VA.NO) tarafından türkçeya çevrilmiştir. Üzerinde asitborik yazılı bir şişe. .a ” Pyaro, listenin sonuna — varmıştı ki, 479 sene evvel bugün . ." Bir elçi Padişaha güzel bir kız getirmek için yola çıklı Tutaulmayan yemin Mora Hükümetinin Jap, parmağını son madde Sezimelfnkirazına sebep oldu koydu. »- Poliş arkadaşlarımızdan birinin burnu bir koku aldı, Dedi ki: Bu ııit'— borik gişesi, diğer eşya ile ahenk teşkil etmiyormuş. Muayene etmeğe tılkînı;. Bir de nenin farkına varsa beğenirsi- niz? Meğer asitborik değilmiş de koka- in değil mi imiş #şedeki? Puaro, gözlerini koskocaman açtı ve başın: iki yana salladı. Jap: — İyi ama, bu meselenin hiri alâka- dây eden mevzula ve taallüku yok ki. kaptırmış olan bir İnsan, nefsini kontro! kaptırmış olan bir insan, nefesini kontol hasşasını kaybetmiştir. Türlü türlü şey- ler yapabilir. Ledi Horburg, arzularını teskin için hiçbir mani önünde ricat et- miyecek insanlardan gibi görünüyor bana, Lâkin bu derece müthiş bir işi ba- şarmağa da- onu ehil — göremiyorum. Hem onun böyle bir cürmü — işlemesi maddeten mümkün değil. Anlaşılır va- ziyet değil huldea.. Puaro, daktilo ile yazılmış olan bü- tün bu kâğıtları topladı. İkinci — defa olarak görden geçirdi. Sonra hepsini masanın Üzerine koydu.Hazin hazin iç geçirdi. — Tlk nazarda mücrim belli oluyor| gibi.. Lükin ne sebebini ve nede mile- rTimin kendini nasıl belli ettiğini söyliye bileceğim.. Jap, sabit bir nazarla Puaroya baktı. — Aman, ne diyorsunuz? Bu kâğit- lar size mücrimin kim olduğunu anlattı mı? 4 Pudtor : M — Öyle sanırım! - dedi, Jap. kâğıtları aldı. Bütün maddeleri birer birer gözden geçirdi. Kıraatini bi- & tirdikten sonra, kâğıtları yine masanın üstüne fırlattı. * Azlzim Puarot Galiba benimle alay ediyorsunuz.. - dedi.. Alay ediyor. sunuz herhalde değil mi? — Yok efendim ne münasebet? Ni- çin alay edeyim? Estağfurullah.. — E, siz de söyleyin.. Ne düşünüyor sunuz, Furniye? Pransız, başını salladı: — Ben belki aptal herifin Im_lrlylu. dedi. Fakat itiraf ederim ki bu Histenin uı.y.aıowıluâl"'dl“"m"“ BSultan Mehmet Tinayı ziyarete gelmişü. Burayı fethederek muhafaza ve idsreyi Fran koya vermişken sanradan haasd — olan bazı HAdiseler dolayışla Atinayı tekrer ele ge- girmişti. Mehmet şehre girdiği vakit limazm Fenişliği kargınmda o kadar memnun olmuş. tu kiz — Din ve devlet böyle bir yerin teshirin den dolayı Turbanın oğluca . Atinayı folhe. den , nasıl müteçekkir olmasın'.. demlşti. Mehmet, şehrin göğgrülecek her yerinl gör. dükten sanra buranın iki despotunu çağırttı. Sulh üzerine yemin ettiracek ve Dtmitriyosun Kızının kendisine verilmesini istiyecekti. 1488 yılı 2 ilikteşrin günü 470 sena — evvel bugün elçi Mehmiedin emirlerini alarak yola Çiktı. Despollar Gerhal istenen — yeminleri yaptılar. Sulhe aadık kalacaklardı. Diraltri. yos da kızını verdi. Fakat bir milddet sanra Despot verdiği yemini Bozdu. Bu. Mahmedin yeniden Nânı harp etmesine sebebiyet verdi. Harbi kazanacaklarını umuyorlardı. Fakat iş tamamile akai oldu. Mehmot bu harekote Hamzayı momur etti. Mora karışıklık'arıns nihayet vermesini ve başkaldıranları çiddetle tedib etmeşini emretti. İsyan kısa bir müddet içinde — bastırıldı. İşte o vakit elebağı Tomas — padişaha baş. vurarmk affedilmesini rica atti. Padişah bumu tarziye kabul etti, Şartların en mühimlerinden biri Rum — askerlerinin 'Türk kalelerinden uzaklaşmaları, ikineisi de vergi ölarak senede üç bin Hihre altın ver meleri idi. Tomas bütün şartları kabul etti. Fakat Vergiyi tedarik edemedi. Bunun Uze, rine Mehmet son Gerece hiddetlenerek Anado a sefarine hazırlanırken bu seferi — bir sene sonraya bıraktı v blzzat Mora Üzerine yürü. dü. İik önce Korente, sonra İspartaya uğradı. Buraya Türk muhafızları — yerleştirildikten sonta Kastriça geçti. Buramı Ük — hücumda zaptedildi. Fakat kale bir türlü ele geçirile. miyordu. Yukar? ürmanan yeniçeriler derhal ayağı düşürüldü. Fakat Mehmedin — azmi kat'ıydı. Üstüste yaprlan şidöetit hücumlardan sonra Kale zaptedildi ve — içinde — butunan Üç yüz Baker esir edilâk. Mohmet — bu inatçı aafleri bir maydana gelirtti. Hapsini Sidürtü. Kale kumandanmı da ikiye biçtirdi. Padişah, buradan Leontari — önüne gelâl Bura halkı ordunun gelmekte olduğunu gö. Tünce tamamile boşaltmış Gardika ka'esine Hitica etmişti. Kalede kadın erkek — altı bin insan vardır. İlerliyen aipahiler şiddetli bir mukavemet gördüler. Kaleye sığınanlar, ora. Bmmm zeptadilemiyeceğini sanıyor Türk asker lerine aman varmadan ateg ediyorlardı. Fakat bu da çok sürmedi Rumların cesâ. retleri kendilarini kurtarmadı. Sipahller yil madan korkmadan kaleyi sardılar ve kadın *rkek ne kadar insan varma esiy ettiler. Meh Met bunlarıda affetmedi. Mepsini kılıçtaa Böçirtti. Asllar, kendilerine hiç bir — fenalık yapılmadığı halde layan ediyor, Üste Türk 0f miyeceğim.. düsüna mahvedercesine kücum ediyorlardı. Puaro: N Avarin kalesinde de devamir — mücadeler — Bizsat evvelisine değil.. TAY | cidu, Burada on bin kigi evir edilmisti. bazı telerruatını nazarı İtİDa- Mehmet: re alırsak arada bir ınüın::“ ı"“";:; B de onlar gibt tdamm ettireceğim. w Fakat lâarı öldürtmedi. Yalnız mııdııul. vt bepsin! zincirleterek İstanbula günderip 18. İN herne olurta olsun, “.u::oıwıı—ı yer daha bunu anlatmanızı dinlemek beni fevkalâ | , , ahai ZN DA ae eee l M. s lerine devam etmek üzene di ve Yuna, Si bu bie faraziyedir-.. Müs- | nistandaki tşleri Zagnus =ı Beraktı. — Evet, tin Bu lie- Mora, barpleri usun müddet devam ettik- bet bir delile u:;ıı t olaca. | ten sonma Mara rumlarının hükümeti lakıra, ŞaSİRE NO e ear vi | y raaer LA 5 a ğinı var. As daha masum bir in- | Gizten sönra yaptıkları yemini tatsalardı tı. OÖgey " he altında bulundura- | bunların hiçbiri ölmazdı. Fakat çok kısa bir san; itham ve şüp göç bir meslektir zamanda bozulan yemin oalara en — büyük ktım. Ah, bizimki K nokta. | dera oltu. a doğrusu! Buna Tağee l Niyesi: Ahnist dar, ""'_""'_ bizi hakikati bulmağa doğ- sHdk Kü Siz de bu tiklrde Beğil Tonton vu E ? Görüyorum ki ne misiniz? Hayır u tamadım. Öyleyse demek Bedir ae amcanın i | gişim — oamen | Metresi Yazan : Hlhan Tarus İçiçe geçmiş büyük, Toş salonlarda! yalnız başıma dolaşıyordum. — Pencere- lere baştan aşağıya yeşil kanaviçeler gerilmişti ve bu kanaviçelerin Üstlerine irlli, ufaklı tablolar asılmıştı. Tavana yakın yerlerde küçük pence- reler bırakılmıştı. Bu — pencerelerden yağlı boyanın dstüne inen ışık çizgile. ri vakit vakit sırtıma Liniyor, omuzla- rımda geziniyordu. Adımlarımı daha yavaş, daha vessiz atabilmek ve serginin sükünunu daha az bozmak için adeta gölgeleşmiştim ve içimde, kabırın — çatlaklarından — dışatı sızan bir su hafifliği hissediyordum. Birdenbire karşıma bir portre çıktı. Küçük, 50-60 santim büyüklüğünde, adi bir kâğıt üzerine yapılmış, kara ka- lem bir erkek başı: Beni önüne çağır- dı ve gözlerini gözlerime dikti: Burnu ile ağzının arası Jüzumundan fazla genişti, Ortasından bıçakla kesil- miş gibi sert çizgili bir çenesi vardı. İri, kara gözleri vardı. Asıl tubafı, bana bir insan gibi bakıyordu. — Bu resmi kim yapmış? Diye baktım, imzaşızdı. — Ne zaman yapılmış? Dedim, tarihsizdi. Hiçbir köşesinde hiçbir işaret gör- medim. Çünkü bütün köşeler, portrenin saçları ve gözlerile beraber, simsiyah bir boya ile kaplanmıştı. Fakat bu si. yah boyaların içinden o bana bir canlı insan gibi bakmasını biliyordu. O kadar ki, canım gıkıldı, yürüdüm. n Sergide o kadar çok resim vardı ki? İşte hiç çizgisiz, kalemsiz ve boyasız bir çıplak kadın! Onu yapan adam yal- nız bir can verememişti. Ama candan çok daha kıymetli, çok daha manalı şeyler verebilmişti. Görüyorum; Aydın. hk bir örtünün üstüme sıcak bir «plâj gibi serilmişti. Büyük, gevşek göğsü iki tarafa sarkmıştı. Hançeresinden başla- yarak kaburga kemiklerinin altına ka dar inen ve orada kıvrılıp biriken bir. nın arkasında durüyor. İşte benim göz- lerimle beraber kırmızı narin göğsüne saplandı. İşte nefti boyalı kâsesi içinde, siyah çöre otlarile süslü yoğurda ba.r — kıyor. İşte ateş venkli turunçlarla bera- ber yuvarlanıyor.. Geri döndüm, sessiz koridorları koşa- rak geçtim. Artık salonlar susmuyorlar, bütün resimler kollarını açarak, çivile- rinde iki tarafa sallanarak, konuşuyor- lar, Bir saniye içinde sergi, bir ilk mek- top bahçesine döndü. Kahkahalar, çığ- lıklar tayanları sarsıyor.. “Soluk soluğa portrenin önüne — geli- yorum.. Kafamım içinde bir uğultu var. Gözlerim kararıyor ve elimi uzatıyo. rum, Bileğimi birdenbire yakalıyor, al» dırmıyorüm, onü evvelâ çivisinden çı- karıyorum; sonra camını, çerçevesini paralayarak yere atıyorum. Elimde ar- tik korkak, artık sakin (portre) var, Parmaklarım simsiyah ve gözleri dar. gin! Portreyi, kimse görmeden, gömleğimle etimin arasına sokuyorum. Ceketimi, hiçbir şey olmamış gibi, ilikliyorum. Sa- lonları uçarak geçiyorum. İşte soğuk koridor, işte mermer merdivenler ve iş- te aydınlık cadde! Portre derime yapışıyor, bir ateş Parçası gibi göğsümün kıllarını yakı- yor. Koşuyorum, yoküş iniyorum. İnsanlar, otombiller bana bakmadan Beçiyorlar. Kimse benden şüphe etmi- yor. Ben şüpheli bir insarı mryrm? Ber- den neye şüphe ediyorlar?!.. geliyorum. Perdeleri — sımsıkı kapatryorum. Portreyi koynumdan — çıs katıyorum: Alnı, çenesinin Çİzgisi ve saçları kirlenmiş! Pakat gözleti eskisi gibi! Bana bir dost gibi gülüyor, Eski bir arkadaşımı hatırlıyorum. Sonra kar- deşim, babam, ağdbeyim hatıtımar geli yor, Bir insan elinin 'uı'npeııa erdiremiyorum. Portreyi betonun Üüstüne — atıyotum, çizgi vardı. O kadar dikkat ettiğim hal- de bu vizginin kalemle mi, yoksa salo- nun hesaplı ışıklarile mi yapıldığını an'ayamadım. Sonra başka bir resmin önünde dur- dum. Büyük bir table, tepeden tırnağa kadar uzun, düz ve birbirini gölgeleyen renkli ışıklarla dolu idi. Her noktada başka bi renk öteki renge sokuluyor, gülüyordu. Bir ağaç vardı. Sarı yaprak- h, kırmızı dallı, mor gövdeli bir ağaç! Eğer bu ağaca birkaç saniye Bgözünürzü kırpmadan bakarsanız yaprakları mor, dalları sarı ve gövdesi kırmızı oluyordu ve renkler, billür bir çanak içinde pişen bir portakalı reçeli gibi. kayrıyordu. Portre, her adımda örüme çıkıyor- du. Şu ziyah kadifenin altından, şu şiş- min arasından mırıldamıyordu? — Buradayım! Oradaydı, orada! Yeşil kanaviçenin bağrın: delip fırlamak, Böğsüme çarp- mak istiyordu. Yürüyordum: 'Tepe camının işığı bir gölün yüzüne vurmuştu. Su bu aşığın altında, içi d şarı fırlamış bir yeşil yaprak gibi, ka- barıktı. Tıpkı yeşil bir yaprak gibi: De- rin, turuncu yıldıslarla süslü.. Yeşil bir çayır gibi ıslak, kokulu, buhar kaviş. lerile örperen su. Portre beni takip ediyordu: Yarab- bi, bu kimdi? Kim bu benim arkamdan gelen? Kuvvetli çene kemikleri ve kap kara göz bebeklerile beni tehdit eden bu erkek kimdi? İşte beyaz ayaklarile oynayan kadı. Siğniyorum, parçalıyorum.. İlhan TARUS Yeni kâğıt paralar — Kaki Paraların mühim bir kısmı yıp Tanmış olduğundan yeni paralarla bu. Üzerine bu kadar çok şey, bu kadar uı._* yük ve korkunç şeyler koymasına akıl — Dün Önü almmiş olacağı gibi eski —— :-r!u ıı.ırılı: da ortadan kalkmış o. Yeni kâğrt paralar - bugünlerd davüle çıkarılacaktır. Yirmi beş ;:::_' Tıklar basılmıştır. — de pey. derpey basıldıkça tedavüle konacak tır, — Kütahya saylavı — Ibrabim vefat etti Teessürle haber etmiştir. Merhum saylavın cenazesi dün merasimle kaldırılmıştır. Büyük Millet Meclisine ve ailesine beyan; taziyet ederiz, Raif Necdet ü Kestellinin cenaze merasimi Vefat haberini ve cenazesinin şeh. rimlze getirildiğini yazdığımız muhar Tir ve muallim Raif Necdet Kestelli. nin cenazesi bugün öğle üzeri Tegvi. kiye camiinde namazının kılınmasını Müteakip Zincirlikuyu asri mezarlı. ğına götürülmüştür. Cenazede onu sevenler, matbuat er. kânı, muallimler, muallimi bulundu. Bu Maltepe askeri lisesi muallim ve talebeleri bulunuyordu. Yunanistanda bir tayyare kazası Atina, 1 (A. A.) — Rüyet çerar itinin pek zayıf olması sebebiyle de- nize fena bir #urette inen ve tamamen : - 6 iöle MÖL FĞ LA gl