2 İLKTEŞRİN — 15937 ——— — Benim götüşüm: Batakçı müşteriler Trenlerimizden birinin lJokanta va- gönuna girdim. İçerisi tenha idi. Bir masanın başına oturdum. Garson beni görünce yerinden fır- ladı. Yanıma yaklaşarak bir selâm ver- di. “— Çay istiyorum!,. diyecektim. Fakat buna meydan kalmadan, 0: — Nasılsınız, beyefendi? - diye sor- du. — Teşexkür ederim. Siz nasılsınız? — İyiyim... Biraderiniz... Zevceniz?. Sorgularına devam ediyordu. mükâ- Teme ilerledikçe anlıyorum ki, beni ge- yet iyi tanıyor. Bende kendisini hatırlı- yacağım. Fakat bir türlü aklırma gelmi- yordu. Bu temiz yüz, bu zeki bakışlar, bu atik hal?.... — İşte şimdi bu işi yapıyoruz! - di ye hazin bir tebessümle yüzüme baktı, Evvelce acaba vapurlarda mı gar sordu? Başka bir seyahatte mi tanışı yorduk?. Beliren bu istifhafların doğru | almadığını, aşağiki sözlerinden anla- dim. — Dükkân; kapatmağa mecbur kal- | dık... Ziyan ettim... - y Ne yapalım? Te- celli... Şimdi garsonlukla hayatımı ka- zanıyotum., Bu derece İlerliyen bir muhavere- den sonra sonra: — Sir kimsiniz? Tanıyamadım! - demeğe cesaret edemedim Çayımı ısmarladım; sonra kitabımı açarak okudum; ve nihayet yemek za- mana geldi. Fakat bu müddet zarfında aklım fikrim hep onunla meşguldü; — Kim bu adam?... Yarabbi kiı Sof kumaşdan yapılmış — yakası numaralı üniformayı hayalen - sırtından çıkarıyor, yerine türlü türlü elbiseler giydiriyordum. Başmma türlü türlü mef- Tuz şapkalar oturtuyordum. Hayır, ha. yır! Bir türlü aklıma gelmiyor. Nihayet utanmayı falan bir yana brraktım. Yemişi getirdiği zaman de- dim kit — Alledersiniz. Dalgınlığıma hağış- layınız. Sizi hem tanıdım, hem de kim olduğunuz aklıma Belmedi Biz nereden tanışıyruzo? — Sizin mahallenizde bir aile mut- Mün sahibi değil miydim? - dedi. İşte o Zaman, ismi de, fağı cismi de ak. İöna (geldi. Sahi; aahi.. Bu gencin İsmi “İ” idi. Malyetinde yirmi otüz İş- Şi çalışırdı. Kimi aşçı, kimi imi ö ğ . çırak, kimi Çelaşıkçı, kimi tablakâr olarak.. Ve ZUK !;ıdıznın hal ve vakti hayli yerindeydi. e! ve yeni bir lâcivert eibise, Bgri bit för x. aü hlhrlı;o::k' giydiğini vazıh surette İ m. Si in:::i bir gün dükkânının kepenkle- ven " Üzerine “kiralıktır,, diye bir ffNY'Pıımxııı. ; Oldu?,, diye merak etmiştim. '“îı!enuşkri bozuldu! - cevabını ver- Halh, 5 d n:eı::L Yemeğinden ve hizmetin- nudan ka; üniyet beyan edildiğini ko- bez'ieğ ıxır..n“d—'n İşitirdim... Bir zaman- v olmu“::mı"i kaynaşıyordu. Sonra oi r;"xh:mir mu oynamışt:? Bor- ada klıîıınz b fırmışn? Bir âfeti can İi nu mu kapı:m';::"rnk varımı yoğu- Sorduğum * şu cevabı Verdjl;m—l" ülzerine, ©, bana — 4800 liram N ailelerinde battı. allenin muhtelif da 25? müşterim uı_?:.îl:k ısa:nnım— $0 kişi kaldı. Fakat '“'u“ıri.k S :rı!:: timden tanesinden para ala; * bir — türlü. dim Kimi, hal ve vakti Yerinde olduğu hal de borcunu vermedi. Hattâ :â)u E mâaaşı olup da mahkemede yalan SA yemin edenler zuhur etti. Rimi Te Yik karşısında bir gün hapa, — Je taz- mafı trr:ihediyor..ı. Veri miyorlar.... W Di 5 î'i'ı_':gıılu bir mahallede 280 kişiden ıtıtiır!.îkmnho“unu Verimemesi.... Fena lı')'vrumı-i :mı'n sebebi nedir? Ben bi- mayesi iyi vaşıı Tahallede, vaktiyle ser kimep' d Vaziyette olan birkaç bakkal, zünden başi KTi ile malvermek yü: liredir. Ser; bir kaçı da batmak Ve bu, sade bizim mahallenin de- H, bütün İstanbul semtlerinin mühim bir meselesidir. Hayır ! Ben, hemşehrilerime borçla- | Kuledibi civarındaki suyu pek Kit Hamidiye çeşmesi ve Bereketzade sokağında Haberci üle konuşanlar... Istanbul konuşuyor ! Bereketzar sokağı artık bereketsiz oldu Galata kulesi tçin: — Beyyah yeri, seyyah yeri, deyip durur. lar.. Tatanbulun Türkler tarafından zaptındaa daha eski bir zamandan kaldığı halde, hâ'â da kullanılan bu tarihi kule, değil seyyahla. rın bizim bile merâkımızı — celbedecek bir kiymettedir. Fakst bu kulenin dibi — etrafi © kadar bakımsız, © Kadar berbat bir halde dir ki, İstanbula ayak basan ber yabancının Bir kere de buraya UĞTAYID kuleyi görmedka evvel, bizim gördüğümüz manzaralarla kar. Belaştığını düşündükde, UA yüzüm kızan. yor, cağnım sıkdiyor. Tarihi esarlere kıymot verdiğimiz, gehirde daha bir çok benzeri buluman tarihi çeşme. ler için, binlerce- İlralık — istimlâkler yap. tığımız bir devirde, eşRiz bir tarihl kzymeti olan, bu külenin etrafında, yolların intizamı, na, temizliğine olsun itina etmemiz ikap et. mez miydi.. Bu civarı gezerken, dalgın dal. gn —bunü — düşünüyordum. — Nirdenbire, bir bir canavsr düdüğü — zesile topurlandım. Kulenin üzerindeki İstanbulun dört tarafın. DA yayrlar bu düdük sesi sastin tam 12 ye göldiğini Mân ediyordu. Düdüğü duyar duymaz, Ali: — Aman artık acıklım, demeye başladı ©O zaman : — 3lüğikçılik yök, diye itirez ettim. Bura. ya kadar gölmişken, işimizi tamamlamadan geri dönemeyiz., Ve onun cevabını beklemeden, etrafı do. laşmağa başladım. Biçare dostum Ga açlığı biraz gidermek için belindeki kemerim kayı. ganı bir diş sıktı ve mütevekkii beni — takip etti. Biraz ötamizde hir çeşme bulunduğu, güneçte pırıldayan sıralanmış yüzlerce sü tenekezinden ve gağıra bağıra tirihirle çe. ne yarıştıran aakalardan belli oluyordu, Oraya doğru ilerledik, garip bir Çaşme (di burast. Duvar ditinde yükseler — su borusu lâstikle uzatılmış ve ihatiğin ucuna da göne demir hir boru parçası takılmıştı. — Sakalar tırn sıra bu müteharrik çeşme #$zenı yakalı, yor, kendi tenekelerini ağzına doğru tutarak dolduruyorlardı. bu:::.:: öğrendik KI bu su Hamidiye Sü. Yudur. Ve biras ileride, yolan yüksek Kaltl. rımla birleştiği yerde, yalnız halka ııuh:ıı bir Hamidiye çeşmesi daha vardır. Âli sakâ. Jarma resmini alırken, ben de diğer çeşiere Buradaki kalabalık, demin. u almak — İZİN sırn ik kaplara battn orada vtun amaa arkadaşım Toto doğru yürüdüm. kinin üç risli fazlaydı. S vektiyenlerin elinde ufa: ve çeşme Başma ber yaklaşamın ; zaman kaldığını hayretlr gördüm. bzleem kalabalığı iki elimle yararak. çeşmer ” sar; dan görecek bir mevkle mımıa;ı;uk pi akmayan tarafını anlamam güÇ kadar az akıyordu radaki su o kadar işeş, © KĞU L ki, çezmeye her sokulan e? m—:u-.îîııa istemez dakikalarca :k:::;ş. mecburiyetinde kalıyordu.. sq.ıw w"; sakalar içla şartl |ıı.-ııı1 .ı:::lın sanki kıskanılmışti. ; Mtı"-nı“:euımııu tamamlanınca geT .ı.mlaı:ı . n bir yığın kız tale, Hai kir” ——— Ankara lebe alınacaktır. y.u,ıı',ıbıuı şartları Ulus, Tan, vin pazar, Çar İsteklilerin —Z T kını yi an, başkasının haki : Ta aa azlar demiyeceğim. Bu vazi- yen !:w sadece bir şey söylenebili: Ankara Müzik OÖğ- retmen Oku'u » Direktörlüğünden: Tiyatro ve Opera Okuluna imlihanla — parasız ve Cümhuriyet ve Akşam garzeteleri- çarşamba ve cuma nüshalarında inliş'.ıı: etmektedir. İstanbulda Şehir T'yalı Ankarada Müzik öğretmen Okulu Direl ;Kübık modasının en büyük zararını oymac Hibindeki Hamlhdtye çeşmesi başındaki sakalar AA Hamidiye suyunun kovalara doldu. ruluşu nin arka tarafındaki bir caddeye saptık. Burası dağru bankalara iyen dikçe bir yo. kuştu. Zamine de Bersket zade sokağı deni. yordu. Yot tertemiz, fakat o nisbette de bozuktu. | benziyor biliyor musun.. Hani işportalarda © kadar ki, gerek arkadaşım, gerek htn da. burada da yaya mindenberi olduğu gibi, lüğüne ve ruz, Kendimiz de batıyoruz, esnalı balırıyoruz... « da ( Vâ-Nü) k A. fık, deyip duruyordu. 1 ve tornacılar çekiyor Yazan : Haberci Va yürümek için dahi Adata müşkilât çekiyor. duk, Burada rastgeldiğimiz ihtiyar bir kadın Ja konuştum: — Her gey tyi, elektriğimiz, suyumuz, 14. iımlarımız hepsi muntazam, fakat illa ki ya yoldan, diye dert yandı. Kış günleri, beş ** cn kere düçmeden eve gitmek deyme baba. yekitin kârr değildir burada.... Daha sonra, marangot dükkânına benzer bir düklünin önünde duran üç Kişi daha gör dük. Bunlardan biri sobacı, biri eskici imiş, Üçliacünün mesleğini öğrenmemiz kabil ol. madı, Bizim sokulup da arkadaşlarile konuş. S mağa başladığımızı görünce, hiç belli etme. t gibti. 'Tornacı yana yakıla anlatıyordu: — Bitti artık bu iş, kübik mocdalr çıktığı gıkalı, oymacılık ve tornacılık işi kalmiadı. Horkesin gözü şekilsiz şekilsiz garip şeyler yaplırmakta.. Bu zamanda kim gelirde, öze. ne besene tornacıya İş verir.. — Babret biraz usta iyi olur, inşallah, hent bir kübik modası kazık kakmadı yâ dünya. ya! diyecek oldum. — Sen ne söylüyormun bayım, diye feryadı baztırdı.. Kübik modası çoktan hapı şimdiyi lâr ama, artık paramızlık modaar yerleşti. “Dünyada, — kübik diye — herkesin Uydurma, uydurma uçuz şaylar yapımak işirz igeliyor da, ondan dotaya bizlere kiç bir iş yoktur artık,, Buraya Bereket zede — sokağı derkez; ama, bereketsiz oldu şimdi.. Biçare âdam, Adeta ağiayacak gibi konu. guyordü. Yaralarını daha fazla — deşmemek için mrar etmedim, bu sefer yanındaki eeklek. ye döğdüm. — Bu züğürtlük, dedim, devam — ettilça, berhalde sizin işler iyidir.. O da acz acı gül. — Ne münaşebet, dedi. Bizlim halimiz de Kötü artık eskilerini herkes kendisi dikiyor., Kargımdakilerin ikini de biribirinden bad, bindiler. Ne sorsam, tere cevap alacağım mu hakkaktı. Zaten arkadaşım Âll de kulağımın dibine sokulmuş, mütemadiyen: uktan bayılıyorum, baydi gidelim ar 'Tornacı ile eskiciye birer selâim verip gerl döndük. Kuledibinin ayni bozuk yollarından, ayak Yerleye Derteye Alinin otomobilini bıraktığı. mız yere kadar geldik.. Otomobilin etrafını bir alay mahalle çocu. gu sarmıştı. O kadar xi, küçücük arabâ Ço. cukların arasında görünmez olmuştu.. Âliye bir kere daha kızdırmak için: — Bu ne hal yebu, — dedim. Çöcüklar pek paştılar senin arabaya galiba. Fakât dostum hiç kızmadı. Bilâkis güldü vei — Hakları var, çünkü benim araba neye tanesi yirmi beş kuruşa küçük oyuncak ota. mobiller astarlar.. benim ki de işte bunların biraz büyütülmüşü zaten.. Cevabını verdi. Büyük dostum Gstat Nizameddin Nazifin: #Otamobilin en fenası, tabanın en iyisine müreocahtır,, sözünü hatırtadım ve dastuma bu hususta daba fazla takılmadan, yerden bitme otomobile kurularak, matbaanın yolu. nu tuttuk. HABERCİ _Şehrlmlze gelen Alman gazetecileri Dün Ankaradan şehrimiz: gelen Al. man gazetecileri gerefine Alman elçi. sinin Tarabyadaki yazlık evinde Al . man elçisi tarafından bir öğle ziyafe. ti verilmiştir. Bu ziyafette Alman se. fareti erkânından ve gelen gazeteci. lerden başka bazı yorli Türk gazete. ciler de davetliydi. Yemekten sonra, Alman gazeteciler, sefaretin parkın - daki mezarlıkta yatan Alman harb maktullerini ziyaret ederek bir çe . lenk koym KURUN”'da Son ders Asım Us, Harp Akademilsi — mezunlarına diplamaları verilirken mektebin değerli ko. mutanı korgeneral Ali Puat Erdenin verdiği #am ders hükmündeki söylevinin yalmız as. Kerlere değil, herkese bir ders olâbilecek ma, Biyette bulunduğunu zöylemektecir. Asım Üs, dünkü gazetelerde çıkan bu söy. devin bir parçasını Haklettikten sanra diyor ki: Bu çok osaslı kuldodeki — “muzafferiyet, Kkelimesi “muvaffakiyet », “aakerlik,, kelime «i de mutlâk surette “sanat,e çevrilecek o. kursa içilmal hayatıı her sahasında — tathik olunacak bir mahiyet nlır. Hakikat halde Harp Akademisinden Kur. may olarık çıkan gençler nasıl bütün hayat, Tarı müdedtince öğrenmeğe, dünyanın her ta, rafında olup biten yenilikleri takip etmeğe Mecbur iseler, umuns hayatın herhangi bir kısmında Üzerine vazift almış olan her genç için de böyledir. Hattâ devlet teşkilâtı hari. elnde olan serbest meslek sahipleri için de Malma kendi sanat ve mesleklerini ulâkalan, fıran yenilikleri yakımdan takip etmek mu, valfaklyetin en osaslı bir — gartıdır. Bu ise mekteplerden diploma e çıkan — gençlerin içerisine. girdikleri hayat mektebinde kemti lerini mütemadiyen yetiştirmesi demektir. Tahsil bayatında olan gençlerin başların. da mühtelif ilim şübelerinda — Ihtisasr bulu. nan öğretmenler, profesörler vardır; bu öğ. rTetmenlerin, profesörlerin rehberliği mektep ten çıkmca sona erer; bundan — sonra her genç artık kendi kendisinin — öğretmeni ve kendi kendisinin talebosi ohur. Hayat mücadelesinde küçük, — büyük her muvaftakiyet ancak ve ancak kendi kendini yetiştirmeği ve kendi kendinin talebesi olma, €i bilenler içindir; bu hayatta her muvaffa, kiyet kitaplarda okunan kaldeleri — hayatın tecrübeleri ile kıymetlendirerek, muhterem AH Fuat Erdenin dediği gibi, her — daruma ve her zamana güre en uygun — bir surette kullanınak yolunu bulanlar içindir. CUMHURİYET'de: Istanbulun imarı nihayet başlıya bilecek Yunus Nadi, bugünkü hükümet konağının bir müze olarak muhafaza cdilmesi — fikrina muhaliftir. Kendisine göre burada — ancak muhafaza edilmesi Jâzımgelen bir gey mev. cutss o da Soğukçeşme tarafındaki — büyük Kkapıdır. M Yunuş Nadi makalesinde şöyle diyor: Avrupalı maruf ve müktedir bir mütebas. sısın hazırlamağa çalıştığı İstanbulun imarı plânı bütün şekillerini alarak ortaya çıkma, maş olmakin beraber bu şehrin imarına vila. yetin ve gelrin binalarını yapmaktan baş. lamakta büyük isabet vardır. Bodadımız İs, tanbalda camiler, hanlar ve hamamlar yap, tomuşlar. Bu tarihi ve mimtari âbideleri biz medern anlayışımızda içinde çalışdacak ve oturulacak en güzel binalarla takip ve ikmal edeceğir. İstanbal zibi bir boldemin imarına oradaki siyavi ve beledi idarenin — büyük ve modera merkezlerinin — yükseltilmesini mu. kaddime yapmak çok Iyi anlayışlı bir harc. kulesi gibi mevcut içinden yükaelerek şehre ilk gelenin behemehal gözünü çeken muhtc, şem binalar, Mimarinin psikolojik tesirterini bilenler İstanbulun gerek hükümet ve gerek gehir işleri iibarile kazanacağı büyük bina, lara uygun yollara dökülmekta gecikmiye. ceğini pek kolay takdir. ederler, Istanbulun imar başlangıcı olarak bu bü. yük şehir ve idare merkezlerini şimdiye ka, dar bile niçin vücüde getirmemiş olduğumu. xa şaşmalıdır doğrusu, Galiba İstanbulun i. mar işini! hep birden ele alacağız diye bun. durı dalma tehir ettik durduk. — Halbuki bu binalar için pek kolay olan yer tayimi mese- Tesi İstanbulun umumi? imar plânmdan hem kat'i bir isabotle, hem KolaylıkIn tefrik olu. nabilirdi, ve hâlâ da vaziyet aynen ve tamm, men böyledir. Eski Babtâlinin yerino oturtu. Tacak muhtaşam hir hükümet konağı İstan, bulun imar plânmmı bozmaz, belki bu havali için ona esas Teşkil eder. İstanbul şehrinin gözetelerde İstanbal sarayı — denilen kendi idare binası için de vaziyet tamamile bunun aynldır. Her iki binaya gidecek masrafların onların inşasını geciktirmekte kuvvetli bir âmll al. müş olacağını tasavvur bile etmiyoruz. Bir Kkere İstanbul vilüyeti binaaına — devlet yar. düm edebilir. Nitekim son bulunan imkân da Maliyonin Istanbulda satılacak arsaları be. dellerini buna karşdık — tulmaktadır. Büyee büyük bir bina ancak üç dürt yılda yapıla. bilir, Yıllık maansf hissesl olun dört beş yüz bin lira nüsil olsa tedarik olunur. Şehir — sarayına gelince — İstanbulluların kendilerini temsil edecek olan büyle bir hina. yı vücude getirmek için her fodakâırlığı Ihti yar edeceklerinde şüphe yoktur. Bütün şeh. re taksim odilecek bu tedakârlığın ber mü, kollef başına isabet edecek Kasmı çok ax ve eldden ehemmiyetsdz bir şey olacaktır. Bu Wi işi derhal ve elddiyetle ele almalı. — Çünkü, büzlma gördüzümüze göre banlar, İstanbulun büyük imarma hayırir başlangıçlar — teşkil edeceklerdir. Ve nihayet artık bu güzel şehri İmara baş