&) EYLÜL — 19 Cinayet ve aşkromanı * Cüristia'nin ba en güzel tarafından türk tavıtla cevap devam ediyor açtı. den İçi kal- iyetle salladı ki yemek tep- vap vermeğe asat n getirdiği delikanlının Onun arkasında romancısı — olan lan muşambasının cebind P demin o lun da rduğu koltuğa yö Rider inüyordu: anında m mukavemet gelecek bonoyu Za: y pr yuttuğu- Of, ne üzüntü. n bulmalı? kalktr: Bu taraftaki 1â- ürüdü. O gider gitmer, Bant. Asinı açtı, bir ayna çıkardı. a ve dudaklarına Yüzüne p n, genç kıza, tepsiyle kah Mari, pescereden baktı: Yeni ya Snanın entr ş aramaktay SİN te rsiyle h ti, arı, canına kon- hüküm sürdü. Konu- V "e yok; fakat inler hep meş- Ra, "*Ğ,î*”'**"" en sonunda 2 numa: Miş, AO gişman madam Jizel'in ba- üldü. O- Fa. yör, ne de hayale dalmış- » göğsüne Enler C ü rlerdi. sel öi . ? İkinci kısım bit ötüm değil, cinayel ! onların yaşlısı clan Hanri, ma- dolaşıp hesapları görü- t sönra tayyare hem de: .'Teşek bahşişleri yor, ekkür ederim ba e ki kişı uyuyordu: kısa Bn bıyıklı adam ve dipteki ih- dn l riyle seyahar açık b tin — tayyal yapmıştı. Bol bahşişl sandı.... Kadını son rahatsız etmek istemeri Makinenin toprağa inmesir dakikaya kadat sabınız! Hürmetle, durdu Fakat Biraz daha Bunun neticesinde kadımın vücudu, elini din kimıldamıy gertçe sarstı. müvazenesini muhafaza edemiyorek. ö- u yıkılıverdi Hanri açtı; irkildi gi'di: şaşkın bi lerir an Alber, fi Kadın İkinci garson c — Yahu. Han Vallahi Hanr — Deme ya — Herhbalde simüş. ölmüş. saratmış ve titriyordu u? I Öyle görünüyor Fakat belki de tıkanıklıktır. | — Neyase.... Birkaç dakika sonra ye- | re İniyoruz. ı — Ya baygınsa? | Biran tereddüt geçiren Hanri ileri- ye doğru bir adım attr ve koltuklara yanaşarak. her bir yolcuya yavaşça sor- mağa başladı: — Alfedersiniz musunuz? Norman Gel, cevap verdi: — Hayır.. Dişçiyim.. Lâkin efendim.. Doktor bir | faydam dokunabilirse.... âdeta yerinden | kalkmağa hazırlandı. | Mösyö Briyan seslendi | — Ben doktorum. | — Şurada bir baya: rahatsız olduğunu gördüm. Doktor, yerinden kalktı. beraber ilerledi. Kısa boylu, atkılı adam da, yavaşça arkalarından yürüdü. Briyan, 2 numaralı koltukta yığılıp | yaşlı kadının üzerine eğildi. Hük- | © var? son derece | Garsonla vermesi çok sürmiyerek kalktı: — Neden acaha? — Bi İyice bi Yüzim.... Ken son ne zaman görd Garson biran düşündü — Kahvesini verdiğim zaman Kalp bi? muayene et- isini canlı olarak en ; şeyi yoktu. — Ne zamarı kâhvesini vere — Kırk beş dâakika evvel. Sonradan | hesabını getirdim. Uyuduğunu dım. Doktor başını salir — Öle Muhavere etrafta, san- rım Saat olmuş. göğüsten uzanıyor, Bözleri işitmek içi herkes cehid sarfediyordu. Hanri tekrar & . — Herhalde kalp hastalığı hastalık olacak Yengesinde ayni olduğu için âlemde de üle bu İlleti tasavvur e- diyordu. Doktor, koyamadığı muayyen bir şey söylemek Manalı hir tebessümle başını - salladı. Yanlarında bir ses yükseldi? Bu, boyun atkılı kısaboylu adamin . sesiydi — Bakın... Kadının boynunda bir leke var, teşhisi için isternedi. Doktor ğildi: — Evet! - dedi. Madam Jisel'in başı öldükten sonra bir tarafa eğildiği için, açık kalan boys | nunun kenarında ulak bir iği göze bariz şekilde çarpıyor (Devam yarası | HABER — Akşam postası '(SUNU 3874 sene evvel bugün Istanbul 24 saat devam eden müthiş bir fırtına ile arabolmuştu 1863 yılı 20 eyiti gi Dü 374 gene evvel bu. gün İstanbul civarı, tarihin ea büyük felâ. srgısinda (di. Böyle bir felâket asır evvel kra! Konrad zamanında vuku bul. Ordusumu mahvetmişti. ç bir furtmım İstanbulu kasıp 374 sene evvel bugün başlayan fi ma bütün dehşeti ile yirmi dört enat devam ve İstanbulu bir harabeye çevirdi. ikçekmece gölüne akan iki nehir o ka dar kabarmıştı ki, © civarın bütün Bü sitinda kalmıştı. fatanbulun — maşhur 1u oynadı.. — Küğıthan meşe ağaçları köpürmüş altında süprüldü. Düyükçekmece, Harabi de. yakılâr z da deni. Deniz bulanık keti dört kavu. evleri merleri yörlerinde deresi civarında, bir deniz gibi akan suları ve Bilivri Köprüleri tamamile tınanın şayanı dikkat bir tarı panı esiyE amıştı. Fırtından sönre temellerine su girea ev. Nidi. Çekmecede yıkılan köprünün yerine bir daha böyle frıtmalarda yıkılmı yeni bi diyon al. | resi gok! iznle eti tuz kokusu kaln yacak den M olmak üzere köprü kuruldu. tin tahsis edil: Şehre sa getiren yollar da bozulmuş oldu. dan üç parmak kutrunda yüz ön kurgun işti. Bu tesisatı birinci Belim zamanında Cebeci (cephaneciy — başı. liktan kapıcı başılığa ( başmabeyinciliğe) da. ha sonra âll a Lerfi etmiş olan — Sofu A yapmış ve hizmetlerina mukabll Maraş mutasarrıflığına tayin editmişti. Çekmeoe köprüsünü padişah Mimar sinana yaptırmıştı. Bu köprüyü inşaya başlarken göyle demişti. — Bundan #vvel köprüyü tahrip eden bil. clmle Afoto yanl ateye, guya, zelzeleye mu, | kavemat edecek surette metin — ve metaneti | drecesinde güzel İnşa edeceksin. an köprüyü “Eşek sırlı,, — denilen ge. kilde yapmağa başladı ve hAlA büyük mima. eşsiz şöhreti halinde mtoşe, zelzeleye ve suya mağrür dürüşü ile kargı koyuyor, ... Bu fırtınada padişah Süleyman da büyük Bir tehlike zeçirmişti. Süleyman sabah ır., kenden Halkalt Gere vadisinde ava gıemı defterdar İskender çelebi bahçesinin etrafm. da avlanırken bardaktan boşantrcasına & | murz başlamıştı. Yağmür o kadar ant gelmiş | ve sel O kadar an! olarak etrafı istilâ etmiş. kI, Süleyman ne yapacağını — çaşırmıştı. İakender çelebi sarayının Gört tarafı su ile Tilerek burası bir ada haline — geldikten sonra çemderin gittikçe daraldığı görüklü. Sular beran yaklaşıyordu. n için yaz * su getir Şimdi, herkes Süleymazı — kurtarmanın yor, fakat bir türlü imkân bula- Süleyman birkaç Gakika sonra kudurmuş #ularm arasında sürüklenecek bir hale gel. | MiŞÜ ki, dev efaseli bir adam hızla ona doğ. ru yaklaştı. Padişabı delinden yakalıyarak havaya kaldırdıktan Sönra sırtladı ve göğ. süne kadar yükselen Sulara daldı. Tarihçi Selâaıki Padişahin kurlarılışmı şu satırlarla anlatır: “İç oğlanlarından bir gür Büz arkasına alıp musandıraya çıkarmak ile ıhlâa Niyazi Ahmet Lisan derslerimizin geçmiş formaları Gazetemizde neşredilen lisan derslerinin geçmiş formalarının iki kuruşa idarehanemizden ter darik — edilebileceği — yazılmıştı- Bazı okuyucuların, birkaç gün evvelki formaları istemelerinden işin yanlış anlaşıldığı neticesine vardık. Uzun zamandanberi de- vam eden - ilânlarımızda bu gibi formaların iki kuruş mukabilin. de ancak gazetemize abone ola- caklara — verileceği — yazılmıştı. Keyfiyeti bir daha tavzihe lü. züm görüyoruz. SETEEMEÜTEELEME EEMZERMMN e em Tonton amca Cezalrde Otellonun ölümü Yazan : Hhan Tarus dikte 26 numaralı — ev Sahle olmuştur. Ne 6 ev. mahalle helkı, ne | ten haberdar ol. Otellocun ölümün 6e bugün oturanlar, ne İstanbul, 66 de dünya, bu mamıştır. Ben, bir de Rum kızı, bu hidise. nin iki kafadar şahitleriyiz. Eğer ev sahibi kadının (75) yaşındaki babasını — adamdan sayarsanız, 25 m evde bundan üç sene evvel oynanan kanlı âramın eşhaat — taman BAA olur. Otello KAmili bilmem beş Bal fasılasız — olarak bu — topra- | gın üstünde Aktörlük etmiştir. Bu yirmi beş n 24 küsur senesini, geceli gündüzlü yırmi F mabiniz? Yirmi an ve mazeret tanrmazdı. Kıskanç ve hasuttu. | etli bir hıra ve nihâyetsiz bir yaştna arzusu taşırdı. Güzel bir adam. &. İri, yeşil gözleri ve biçimli bir burgu var. Ğı. Kültüreliz bir kafa bir zekâ | sabibiydi. Bir gün, bir çok günlerden bir gün, ona Muhürdar gazinosunun CAMASIZ ve penoeresiz kışirk salonunun bir köşesinde — rastgeldim Demir bir karyolada yatıyordu. Yanında, 3. nünden arkasından bir çok insanlar, mü riler, garsonlar ve çocuklar — geçiyordu. O, adım Ötedeki ve bir uçurumun ucundaki Genize bakarak, dalma yatakta, — günlerini geçiriyordu. Yanma gittim: — Ne 0 Kümll, dedim, bu ne hal? — Ne yapalım birader, dedi, iştı böyle yaşamağa mahküm olduk. yok mu yokaa ? — Neden? Ses Çıkarmadı, üstündeki ince yorganı ar. kaya doğru attı. Ve diz kapaklarından aşa. dsı keşllip atılmış olan bacaklarını göster. di Ben de herkes gibi, senin benim gibi, öteki beriki gibi mermasmı tesesir duymasını va içimde yanan merhamet ocağının dumanın: diğarı sahtvermesini bilirim. Bu marifet de. Bildir. Asıl marilet, orada ona, hiçbir eır | vermeden, bacaksız yaşamanın da mümkün, | hati tatir ve zevkli olabilecaği — kanaatin! yutturmaktır. Ben bunu yaptım ve dedim ki: —- Geçmiş olsun. Fakat bürada, bu camaız pencerenin önünde soğuk almayasın Kâmil? Hayretle yüzüme baktı. — Dudaklarını bükerek gülmek teşebbüsünde bulundu. Be. ni yeni görüyormuş gibi, fekrar başını kal, dırıp bir daha baktı, sustu. Benim anlatacağım o Geğil! Kışa Cevizlikte bir seyyar tiyatrocumun evine ta. gındık. Ev sahipleri İhtiyar babalarını ve ev. Herini bize emanet edip Anadoluya turneye gıktdar, Kâmllin hastalığına (Reyno) — diyorlar Doktor (Raynauld) adında bir adam tara, | fından keşfedildiği için bu ismi — atmışmış. Hastalığın arazıma ve sebdeblerine gelince: Efendim, bu adamda çok eski bir frengi | var, Kalbe giren kalın kan borutunun iç ta. rafında vaktile bir frengi yarası çıkmış. Ya. Ta kurumuş, Adam tedavi edilmiş, kurtul, muş, frengiden eser kalmamış. Fakat aradan yirmi sene geçtikten sonra bu yaranın ka, bukları kana karışmış. Damarların — içinde yÜZze yüze ta uçlara, ayaklara kadar gelmiş, ve gayemiz burada | Haberin | doğru Orada incelen ve darlanan damarları tıka. mış. Bunun sonu fabil kangrendir. Kangren olan kısım kesitiyor. Bir müddet sbara ke. zik yerin civarında tekrar ince damarlar te. şekkül ediyor, tekrar tıkanıyor, tekrar kesi. liyor. Uzun Jâfın kıtası, (Reyno) hastalığı. na yakalanan adamın bacakları kasıklarına ve kolları omuzlarına kadar budanmayınca bu dertten kurutuluş yok. BDoktor (Raynauld)ynun kitabın. getirttim, Kâmilin hastalığını bir mütehas. S18 gibi inceden İnceye tetkik ettim. Doktor k harfi Paristen mnetice ol harfine, şunu söylüyor. du (Bu hastalığa yakalanan ağaç devrilmez, takat budanır) Bende bir teselli vardı: Şahir Uyatrosunda | ber AY OnS 50 lira veriyorlardı. Eisiz, ayak, mız bir adam bu para ile ölünceye kadar ya. gtyabilirdi. Fakat o buna rası olmadı, ölmeğe r verdi. Bu hikâye yalnız benim tarafımdan bili. ölüm perisi dile onun hayatının soa T geçtiğinden haberdar 'a beni iyi dirleyiniz:) zir Üç ayı zarfında n değildir. Binmenale; Bacağının — tabiri — mahsusile — makta | ana fazla ıştırap veriyordu. Hergün muayene slma küçük, kırmı. ân olur ve bunlar datlma iş. ederdim, bu mak ütün gece sabaha kadar anlal; lerdi. bu sesi Si gibi k birakıp kaçmıştı. Benim bakmak vazile üm kızı, Katina, bu s06l iyitince, titriyerek ağlamağa ba maleri, na ettiği taş bo ben, böyle b dır. Kâ Fakat elimde Afyon ni gim bir içine zerkediliyordı şlardı. Ne hüstane ameliyath gizlayon işkencelerinin cereyun Ce vitlik, ar, 'ne ç GUyMamışız. anlıyordum ayır, annetti. vardı. dertnin altına, Bu ilâcın bir tübü, KA. yutuy bu ilâ. lm tetâkkt ediyorlardı. ara kadar Kadıköy sokak larını dolaştım. ve profesöründen belediye e. besiüe kadar yürlerce kapıdan ÇPantopon) dilendi t — Tıbbiyenin Ük mezunlar AliJ bir doktor bulduk. ga rakı parasına bir kutu (Pan Kârmile tçic kızına yal damarın mlli üç Fakat €1 hasta için torls: Çoök geceler sabal miyti. Vakat Rum merhametinden istifade ederek, gehir tiyatrosunun bir yeşil Hracığını eline veriyor ve koca bir şiye rakı &ldırıyordu. Ben gündüzün işe bittiğim için bir müddet tundan haberdar olmadım. Va. Kat bir gece eve dönünce, bans kapıyı açan Kötina, ağlayarak ellerime sarıldı ve Kümi, lin kendisine tecavüz etmek istediğini anla'. t. Yukarı çıktım ki göbi — Merhaba Kâmil! akşamki gibi: haba canımı! demedi. Baktım. kapıyı açtım, ber akşam. dedim. Fakat o her Bir gün bana deâi l — İlhan, ben artık öleceğini. munu arık #liyorum. Fakat ölmeden evvel bir daha sahnaye çıkmak istiyorum, Yalvarırım sana, kesik bacakir bir adam tarafından oy. nanacak kısa bir piyes yaz! San günlerim Fi eçeklerin karşısma çıkıp oyaryayım! N olursun ?! Ellerime sarılıyor, buruşuk dudaklarile 5. püyordu. Oturdum, Üç kişi arasında geçen (Coktör Reynonun ağacı) İsimli, küçük v iyer yazdım. Çak beğendi. Kendisi, Rüm kızı, ve ben, bu Üç kişiyi temsil edecektik. Artık Kâmil acılarını unutmuştu. Sabahtan akşama kadar Katina ile bera piyorlardı. Gece ben ediyordum. dEr Prova ya, de proval Nibayet bir akşam Kkomgu kızlarını umum! Provaya düvet ettik. Katina odaya sandal, yeler dirdi, soğuk llmonatalar Bazırladı. Raa de aylardanberi penceresine baktığı: gu Rum kızı için hir hazarlık yaptım. O gece Kümilin neşesini — görmeliydi: san bu adamın dört gün sonra bu yataktan bir Bedye e kaldırılıp götürüleceğine ihtimal verme ... Berim kuvvetim de kesilmişti. Ban de ar. tik dayanamıyordum. Banim artık kollarım dâ ve dimağımda derman kalmamıştı. Ben de yenilmiştim. Yatlığım yataktan uzandım, — pencereden baktım: Dört kişi, bir sedye içinde, ölü mü, sağ ma belli olmıyan bir yığın miği kapıdan çıkarıyorlardı. Kapının eşiğinde ağlayan Katinaya aelen, topuklu terlikterini merdivenlerde bir mitralyöz gibi takırdatarak — yukarı çıktı. Kapıyt arkasına vurdu. Kollarınt açtı, yaşlı gözleri gü — Gitti! üyordu: e bağırdı ve üstüme atıldı. İlhan TARUS