20 Eylül 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İF rahibin ÇÖ V ç, hayatı Kİ kurultayı için İstanbula ge- v * Azals ismindeki Fransız Ka- Ö I.?ipaâmın hayatı, gazetelerin ha- $ tununda yer bulamadı. iar Pai » İön faaliyeti doğrudan doğruya "î'f h ta taaluk etmiyordu. Fakat, na ret ehi adam, uhrevi ve dünyevi bir ; üîî“imma neler yapabilirmiş. An b & ht naklediyorum: z ııia"Ptcı-ı evvel on dört sene Ha- 7_”' yaşadım. Burada bir cüzzam he K tesiş ettik, Beş sene onda çaliş- ope B Ara, teşkilâtım beni o zamanki "h': dlünün son istasyonu olan Deri ı;ı gönderdi. (Henüz hat Adis A | l;armamıştı.) Orada bir mektep (H, 10 da Fransaya dönüp teşki- ç yle meşgul oldum. Muharebhe ı,ı Tvtrdun cephesinde — çalıştım. fî fwi'ikyaya. Arnavutluğa giderek 1% Yette bulundum. Mütarekede k da zencileri çalıştırarak Höyük Yedi sandık âsârı âtika çıkararak 9 gönderttim. Derken gene Ha Ük gittim. 1920—1936 arasında - Sene daha Afrikada kaldım. " Seşistandaki keşfiyatım şuhlar —— — —- -— Re“İm araştırmalarımdan evvel e'_ninin kanaati, — Habeşistanda lığın Miladi on altıncı asırda | ğ Merkezindeydi. Halbuki onun &,, Tİd taşların üzetinde küfi yazı- ;?lğîldım. Bu da kanaati değiştir- % Nüfuzunun daha o zamandan DA SYKT & O ĞAA L NE Tn T r,'&tq eydana çıl:tı'. jir qi" bı tenubu garbide, Gurragette ö 'fh? ir çok yerlerde taşlar, heykel ğle Kmdâna çıkardım. Bunları tetkik | M L iki noktaf nazara — ayrılıı. ghe VR Isların kimi Fransada mevcut W 55) litigne devrine bağladılar. İkin ili ğ;:’ hazar da, bunları, Mısır Hiye y ı.ce:' Mmenşej saydı. Ş j Upta, Margarita gölünün kena F İ 20 kilometre uzunluğunda üçüz ıtı_ ’&;kmğılkeşfettim Burada, muhte i İ.V!ı- erde dikilmiş, güneşe aid ne *ah' Şualı yıldızlar, falerler vardı ki dâ , “ adedi asgari 30 bin kadardı. gü ııâAsî'ada zuhur ettiğini sandığım u6 h — Dinin bir eseriydi bu! Bale- ü h%*qinde “ Bel-Bal” lâfzr olan bü D Ö , Petleri, bütün şehirleri yaratan B v — İ kor_“lşııyordu. Büyük bir coşkun- Kİ 1'—& ir Katolik papası gibi değil de e ı*.%ub'r güneş âbidi gibi söylüyordu. H İi ; Sene Afrikada yaşamış, güneşin i- 'h*zrugunu * yakından ” görmüştü. F y de Güneş — Dine dair bir çok i _’l'di Vesikalar gösterebileceğini — de | hüy # $ * ğ ' %îe konuştuğu sırada bir rahibin te ih“q k olduğunu gördüm. Gözlerini  ?'hh dikerek ve sonra bana çevire- B | R L | !%itçüneş, güneş.. Dediği — sırada, | 1%' ğzme eden bir hali vardı. Sır- : : , delkemiğimin üzerinde bir ürper | bi Settiğimi itiraf edeyim. Bende | b ik duyğular yok gibidir, | tk rahipler böyle insanlar ara- '_ $ '_eçiliyor! %!r' ikâyesini anlatırken, Fransız İNş Yalizmi ile Fransız misyonerle- zm, O adım beraber yürüdüklerini #ti. Kumandanlar ona: N4 Wıardîîlydi, ileri! - diye emirler ver ?'-“:1e 5. 6, ordunun henüz giremediği Va “Uüz etmiş, orada kalpleri fet *İh ” Mezarları açımış, ölülerin ve diri ı Tarıra nüfuz etmiştir. îf'*îun telik iki cihanda âziz olmanın da **-,IM b'—îlmuştur. Bütün ilimler' için pa“ haline gelmiştir. tqfiî: N Ahmedin bir mısrar aklıma baçı B*haederî:en hacalar camide har x fi cerden! S (Vâ-Nü ) üyfiye y t erleri ç ESbit ediliyor K __:_r(îilik mütehassısı Prost say. 'h; leri için de ayrı bir proje hâ. %âtır_ wlqâh İSde, hisarlardan yukarı bütün “ Tüntakası ile Moda — Bostancı '*kqh Ve Adalar birinci derecede l ön ! h%yerleri olarak ayrılmıştır. AA # —. — Bt Glen Aarda yapılacak binalar için L Vaktile yüz bin fıçı az gelirken şimdi on bin tane bile satılamıyor Yabancı memleketlere tüzlu balık yerine taze balık ihraç edilmesi, bizde fıçıcılığı çok fena bir vaziyette bırakmış Yazan : Haberci Dertsiz, gamsız dökümcüleri gezdik. ten sonra, buradan b'r sokak aşağıdaki Fıçıcılara uğrdark. Ben senelerce evvel buraya bir kere gelmiştim.. Hayal me yal hatırlıyorum. O zaman burada dü- zünelerle fıçıcı dükkânı vardı. Halbuki şimdi topu topu iki dükkân görünüyor du. Büu beni, o kadar şaşirttı ki, evvelâ yanlış geldim. sandım. Az daha yoldan geçenlerden birisine soracaktım. Fakat tam bu sırada çok iyi tanıdığım ince bir sesin, beni ismimle çağırd'ğını duydum. Dönüp baktım.. Bu, İstanbul spor âle- minin tanınmış simalarından Simo idi; Kendisini bilmem tanır mısınız? T. Y. Y. Kurtuluş klübünün baş kaptanı, en çok çalışkan idarecisi, Jaha doğrusu her şeyid'r. Bütün maçlara gelir, hiç kimsenin bulunmadığı köşelere çekilir, yalnız kendi takımı oynarken, onün uzaktan talimat veren incecik sesi duyulur. Selâm, sabahtan sonra, bu eski ah - pabıimla kend' sana'ti olan fıçıcılık hak. kında görüşmiye başladım, — Burada bir alay dükkân vardı, ne oldu, bunlara? d'ye hayretle sor'lum. Simo acı acı güldü. — Görüyorsun işte, dedi, hepsi ha- pı yuttu. 40 dükkândan kala kala şimdi bir kaç tane kaldı. — Peki amıma, ne oldu? Sebep ne?!. Simonun yüzünde acı tebessüm da - ha ziyride arttı: — Bakın an'atayım, s'ze, dedi. Bu dert epey uzun bir iştir.. Biliyorsunuz, eskiden Türkiyeden mühim miktarda tuzlu Balık ihraç edilirdi. Fıçı sanay'ide bu iş'e beslenirdi.. O zamanlar yüz bin ile altmış bin fıçı yapılırdı. Halbuki şimdi. Yunanistana, İtalya ve daha bir çok memleketlere, balıklar, taze olarak ihraç edildiğinden, fıçt ist'hlâki birden bire on, on beş bine düştü. Bu vaziyet tab 1i bütün fıçı piyasasamı altüst etti.. Buradaki dükkânlar, birer birer iflâs edin kapadılar. Muhatabım burada biraz sustu. Son- ra içini çekerek sözüne devam etti: — Tiçıcılık, şimdi daha da kötü bir Flalatada sokak ortasında öğle yemeği l Galata sokakları İstanbul konuşuyor ! Galatada işçiler Yorgunluklarını vaz'yete düşecek.. Yeni belediye tali - tmatnamesine göre içecek suların da fı- çılarla nakli menedilir edilmez, bir dar- be de buradan yiyeceğiz.. O bunları anlatırken, ben bir taraf- tan dükkânı tetkik ediyordum. İçeride, öyle zarif, öyle güzel, küçük küçük fıçı lar varidı ki, Simonun sözleri bittiği za. mari, çıraktan bunları bir tanesini dı - şarr getirmesini isterim, Maun rengindeki cilâsı, parlak çem- berleriyle, bu fıçıcıklara ne kadar ya- kından bakılsa o kadar güzel görünü - yordüu. Simon usta, benim kendi mallarına hayran hayran baktığımı görünce ilâve etti: — Bu san'at bizde çok ilerlemişti. Gördüklerinizden daha ne güzel fıçı - lar yapılah'lir amma, fakat bu işte artık hayır kalmadı da .. Daha fazla konuşamadık.. Çünkü memleketim'zin en kıymetli sporcula - tından gülleci Cemali birdenbire kar - şımda gördüm. Burada bir işi varmış. Beni görünce yanıma gelm şti. Bu vazivet mevzüuün bir anda değiş. mesine kâfi geldi. Gerek Simon, gerek Cemal, gerekse ben bir müldet te spor isleri etrafında konustuk.. Sonra, hen'miz bir'bir'mize veda edin ayrıldık. Âli ile ko'lola biraz yütüdükten sonza bendim'zi caddsde bulmuştuk. Buranın yeni is- m' Aran Temür sokağı üniş. Bu'unduğumuz yerin en mühim hu- sus'yetini, parip bir sucu arabası terkil ediyordu. Dört tekerlekli olan bu ara- banın üzerinde neler voktu.. Maşraha, lat mı 'stersiniz? küçük taslar mr, ko- va'lar mr huni'ler mi, gazoz şişeleri mi!, Su ile alâkadar her şeyi burada bulabi- genişce b'r Vrdiniz.. Bu semtte dolastıfımızdanberi esasen tasavvüurun fevkinde: bir su bolluğu nazarı dikkatimizi celbetimişti... Adım nda rasgelinen garibüşşekil bir seyyar sucu... 3 Şğfa&_ gayeleleri böyle çıkarıyorlardı... başında bir seyyar sucu görüyorduk. Fakat bu kadar azametlisini şimdiye kadar başka bir yerde görmemiştim. Garip arabanın resmini aldıktan son ra Âli: — Buradaki sucu bolluğunun sebe - bini biliyor musun — nedir? dedi, Ci- vardaki dükkânlarda hep yorucu işler le uğraşılıyor. Bilhassa hemen şuracık- taki dökümcülerin halini gördük.. Tabii yorulan, sıcaktan bunalıp, kanter için. e kalan insanlar da, suya büyük bir nin burada bu kadar bol olmasına en mühim âmil, , Ü, Faberci fıçıcıların derdini dinl'yor Ve bunları söyledikten sonra, sanki satılan sulatın lezzetini muayene etmek istiyormüş gibi, Âli garip şekilli araha- ya doğru ilreledi, Bir bardak soğuk su. yu midesine indirdi. Hava öyle sıcaktı, ve içim öyle ba- rağbet gösteriyorlar, İşte su ticareti - | CUMHURİYET'de: Müşterek emniyetten niçin bir şey beklenmezmiş ? Guügllemo — Ferraro isimli bir — İtalyanın buğgün “Cumhuriyet,,te bir siyasi makalesi çıkmıştır. Bu muharrir diyor ki: 'Tıpkı öndöokuzuüncu asrın, hattâ ismini bile bilmeden yaptığı gibi yaparak kollektif temi. nat siyaseti hakkında pek az konuşmalıyız. Ve bunu tehlikelere mukabele — edebileceği bazı zamanlarda kullanmalıyız. Kollektif teminat bahsini pek çürük kör. düğünü söylemekten çekinmeyen bu İtalyan bugünün bütün fena hâdiselerinden İngiltere. yi mesul tutmağa bizi şöyle teşvik ediyor: İngilterenin bir senedenberi yaptığı — gibi birisi çıkıp da dünyanın dört tarafıma dön2. rek “Şimdi birşey yapacak değilim. Çünkil hazır değilim, Fakat bekleyiniz. İki — sene sonra silâhlanmamı bitirdiğim zaman neler yapmağa müktedir olacağımı göreceksiniz,, * diye bağırır ve sülh meselesini âlemin önüne bu tarzda koyarsa fena niyetleri — olanlara sanki “Bu dakikadan istifade ediniz,, demiş gibi olur. Japonya şimdi böyle yapıyor. .Bir cinat temayülün bundan daha açık bir itirafr olabilir mi? Demek ki İngiltere gayet büyük bir müdafaa kuüvveti — hazırlamakla tehdit ettiği halde tecavüz taraftarları böyla hareket edebiliyorlar, ya bu — tehdid de ol. masa... Gügllemo Ferraro yazısında tecavüz hâdiselerinden bahsederken dalma İtalyayı unutuyor. Faraza makalenin ortasma doğru Milletler cemiyetinin aleyhinde yazılan şöyle bir cümle var: ! “Herhangi kuvvetli bir devlet diğer zayıf bir devlete tecavüz ettiyse bütün dünya za. yıf olandan yüz çevirdi. Zayıf — kuvvetlinin tırnaklarınma teslim edildi. — 1931.932 de Çin, 1937 de İspanya bütün dünya — tarafından terkedildi.,, Ya Habeşistan faclası? İtalyan muharrir İtalyayı medeni vicdanın unuttuğu kanaatinde midir? — Cumhuriyetin ortaya attığı bu İtalyan muharrir bir yerde de 19 ncu asırda Bismarkı sindirmiş olan “Al manyaya karşı Avrupa ittihadı tehlikesi,ni hikâye ediyor ve böyle bir gizli tehdidin açık bir anlaşmaya tercih edilebileceğini söylü, yor.. Bundaki hatası da aşikârdır. Zira böyle eski bir metod kullanmtıdan dahi zamanımız da” “Bismark,, n sindirildiği görülüyor. Gugllemonun 'makalesi dünyanm 1797.1814 deki vaziyete düşeceğini söylemek kehanetin de de bulunuyor. . Bundaki hatası daha çok seziliyor. Zira ufukta bir haylı Napolyonluk meraklıları - seziliyor. Fakat — Napolyonun bomboş bulduğu Avrupa ve Napolyonun pe, şinden giden o devrin meczup Fransuasına benzer bir memleket görülemiyor. Ferraronun cihna hâdiselerini bir parça iyi görebilecek bir gözlük kullanmasımı ve Cum. huriyet refiklmizin de böyle manasız — mu. nasr var ya! — makalelere sütunlarını kapa, masını temenni ederiz. AKŞAM'da : Merhum Şehremininin hayatına dair Hikmet Feridun, merhum İstanbul vali va şehremini Haydara dair, hutırda kalabilecek bazı fıkralar naklediyor. Bu arada Haydarra bir zamanlar eşkiya takibinde dahi bulundu. ğunu söylüyor. Yazısının enteresan bir tara, fınt alryoruz: Eski şehremininin memuriyet hayatmdan sonra Divanyolunda, İstanbul belediye bina, sını uzaktan gören küçük bir bakkal dükkâ, nrı açtığını haber aldık. Haydarm dükkânınma gittiğimiz zaman ge. ne şaştık. Eski şehremini kasada otüruyor. du, Bazan adamları meşgul olduğu zaman. larda meselâ içeri giren aceleci bir müşteri; — Bir paket kibrit!.. diye sabırsızlanınca Haydar oturduğu yerden uzarirp kibrit kutü. sunu alıyor ve müşteriye veriyordu. Eski şehremini iş hayatında aklına kat'iy. yen evvelce büyük bir memür olduğunu fi. lânt getirmiyordu. Lâkin Haydar bakkal dükkânmı çok idame ettiremedi. Kendisinin meşhur sözü vardır: — Koca İstanbul şehrini aylarca idare et. tim. Lâkin küçük bir bakkal dükkânmı idara edemedim. Haydar bakkal dükkânını idare ödememe. sinin sebebini şunda bulmaktadir: — Ben memur olmak için yaratılmışım.. Esnaf olmak için çekirdekten bü işe atılmak lâzımdır. İstanbula pek çok hizmetler eden Hayda. * rın hayatı birçok mücadelelerle — geçmiştir. Dağda gayet heyecanlr eşkiya — takiplerinde bulunmuştur. ' Çakrer ismindeki meşhur şakiyi de o ya. kalamıştır. çok yerlerinde kavun, karpuz kabukları ve hayvan pislikleri görünen bu sokak- ta su içmek kat'iyyen hatırımda olma . idığı halde, ben de gayri ithiyari arka. daşımı taklit etmekten kendimi alama- dım. Hararetlerimizi teskin ettikten sonra, önümüzdeki en yakın bir sokağa sapıp, Galatanın başka taraflarını dolaşmağa başladık.. HABERCİ YARINA: Galatanın hurdacıları ve yelkencileri. yılmıştı ki, hiç te temiz olmıyan, bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: