H6 . Y K yt 2 — gp 'lmn._ 1937 qncuşum "“lş aşa su *tmayalım * Panımda kanuşu) orlar : re kulüpler. trinde çok hassas bir ah- l?::“ltndı qu"' demek yahu ? "Bdu'ınoqı dahil — olmi- )::h Gayrı,, neymiş? Ju “Gayrı ibtiyar! _ “Gayrı ahlâki,, .b-- Federe, Meselâ, "ransızcada N“ ödöre” derler. “;r““me edilmek SÖöz “sır., dır. &mez, “Federesiz klüp- * bir gözdür. Eh, işte , biz İtdere,, diyoruz. Belir. Maksat bir mefhumu beynelmilel “Fe Bizde de 'tı n h hakkı var. İlk maksat Snlatmaktır. — Nasıl anlat- '5 Bi kafa ah... Ne — sebatsız ı, Her fikrimizi anlatmak kltı tİ yol açılmıştı: İşte me- %’.hllk! yerine "Yadahlâ '—. “ "Arsı ulusal,, tarzın- tammüm ediyordu. Bun- * muhtelif yeni mefhum- Ümek elâstikiyetini vade- qrdenbm “Güneş dil, 1 anladık. “Güneş dil, , j Ünü genişletmek - felse- _lı" Yoksa, yeni beliren Gramer i ..ılnııı bırakılması, yahut n”““ mânasına değildir. '*tice böyle oluyor: tdere! gelmiş. de Hüşa gu kattık. İnkılâbı diye hâlâ bir şey döğme- n * Yadaklâkal... Sporel... q" h:utm ayalım — Yoksa ka- K (Vâ-Nü) alamut bollugu &ı Palamut dün Ze döküldü fazla palamut çıkma. ! N' Yine fiatlar bir hayli düş &b.m" dün 10,000 çift pa. y dömüglprdır Buna ge. hçhn fazla olması ve ; 'qı havaların sıcak gitme. ) n'îkmdan tutulan balı. okmasıdır. Gelen ha. ü balık almak — üzere iki N Htınmıııa gelmektedir. S'he İk ve palamut bol ol - " buna mukabil uskum. j 'k—:lllklu hiç yok gibi bir Son üç senedir boğaz. N M&ıtorık ve palamutun ıklırm çıkmaması . R"“ #ir. Boğazınm en güzel ru son senelerde çok R q:Vkalâde x'Shaneler tahsile devam ye'llere yardım % Ünülüyor ler dolayısiyle orta tah- : Ve yaşları orta mektep | Ükm, Skânını geçmiş olan ». v“;lnrı imkân vermek | '“'kı leti fevkalâde bir ders 1 l.'. *Plerden birinde bir şu. N—'ldıdır' Bu bususta tet- ? &d, ı*""ııltayı için İN Macar âlimi ıı Tultayına iştirak ede . (;. &rden Macar âlimi pro- R Sabah şehrimize gel- '—ı' Alimler ve bu meyan g. müyerrihi profesör ] Hiııze gelecektir. ha Kasanmı yokuşundali çeşme başında nöbet bekliyenler... İstanbul konuşuyor ! azancı yokuşu Kış günleri canbazların bile yürüyemiyeceği bir yerdir ! Yazan Haberct Kazancı yoküşünün yamırı yuümrü kaldırım taşları Üzerinde biraz ilerle - dikten sonra, yol birdenbire çok dik | bir iniş halini aldı. Ben, bozuk yollu bu dik yokuştan nasıl inilip çıkılabileceğini düşünür- ken, arkamızdan bir koşuşma sesi duy- dum. Dönüp baktım.. 10 — 12 yaşların ada iki genç kız, ellerine birer kova almışlar, biribirleriyle âdeta kovalama - ca oynuyorlardı . Yanımıza geldkleri zaman bir an durakladılar. Bu fırsattan istifade ede , rek: — Hayrola, nedir bu telâşınız.. diye Botdum. azldrUamI IKİSİ UL vuNap venr meğe hazırlandılar. Fakat biraz daha büyük görüneni evvel davrandı : — Buğgün evlerimizde su akmıyor da, kovaları doldurmak için çeşmeye g yorduk.. Tabit hangimiz daha evvel gi. derse sırayı evvel — alacak ta, ondan koşuyorduk « — Suyunuz, sıksık böyle kesilir mi, diye sordum. Bu seferküçük cevabı yetiştirdi: — Eh pek sık deği) amma, arasıra da olsa, gene bire epey eziyet veriyor.. Baktım çocuklar çeşmeye yetişmek için acele ediyorlar. — Peki öyle ise, dedim.. Yolunuza gidebil'rsiniz. İkisi birden hızla koşa- rak göztlen kayboldular. Ayni yoldan biz de ilerledik.. Elli metre kadar sonra kendimizi bir cami- in önünde bulduk. Yokuş burada kaklara ayrılıyordu. Solda, camiin ö- nünden geçen yol karşımızda yokuşun devamı, sağımda da köşesinde-mahal . lenin çeşmesi bulunan bir yol vardı. Çeşmenin önünde, ekserisi küçük çocuklardan mürekkep bir düzüneden fazla insan, sıra bekliyorlardı. Kiminin elinde koca koca kovalar, kiminin elin. de bakraç denen kaplar, kiminin de u- facık maşrabalar vardı. Burada, Beyoğlunun göbeği sayıla. cak bir yertle, Sular İdaresinin hemen burnunun dibinde, bir su sıkıntısı ol - masına bir türlü akıl erdiremiyor, işte s0. Hllml Kaynak Kazancı Yokuşunun anlatıyor bir gayri tabillik olduğu kanaatine va- rıyordum. Çeşme baştndakilerin yanına l sokuldum: — Hergün böyle midir bura! sotdum.. Sualim, orada duranların hepsine bir den sorulmuştu. Fakat birkaçı cevap verdi. Bu 60 yaşlarında kadar ihtiyar bir adamdı: — Yok, dedi, bugün vular kesildi de, tehaclim fazlalştı. Yoksa her gün bu ka, dar kalabalık olmaz amma, hani çeşme başının gene de boş kaldığı yoktür san- ki.. — Bu su Terkos mudur?, — Hayır Taksim suyudur. için de ayni suyu kullanırız. Bu senef, gene ortaya bir sual attım. — Peki başka ne derdi vardır bura- nın?. Sanki böyle bir şey bekliyormuş gi bi, oradaki ufak çocuklardan biri he- men karşıma dikildi. Yaşından ve halinden hiç beklemmi- yen bir tavırla: — Müsaade eder misiniz, ben söyli - yeyim? dedi. Karşımdakinin haline bülmemek için dudaklarımı ısırdım. — Söyle bakalım, dedim. ? diye İçmek kışın n'e hale geldiğini ımlırr.riııı; Kazancı yok şmıım ba;lanyın Hemen anlatmağa başladı: — Efendim, iyi çocuk yok bu mahal- lede, hepsi kavgacı, hepsi de kabadayı.. Burada patırdısız geçen bir tek gün yok tur. Bu yüzden insan arkadaş bula - mıyor kendisine.. Bence en büyük dert budur. — Bu sana göre, senin yaşına göre, dert, dedim. Fakat ben mahallenin esaslı dertleri nelerdir, onları öğren » mek istiyorcm. Bunun üzerine bizi buraya nasıl getirdiğini dünkü yazıda anlatmış oldu- gum Hil4 Kaynak, müdahale etti: — Sizcı dedi, bunu ben anlatayım.. Ve deminklenberi yanında durduğu foto Aliden ayrıldı. Benim yanıma ge. lerek anlatmağa başladı: — Bu yokuş, kışın ne hale gelir, bu- nu karlı bir günde buradan bizzat geç- meden dünyada anlayamazsınız. tnhy(4 pO-Rb ş 1,ca shr ehrd shrdi Yağmurlarda, yukarı caddenin ne kadar pisliği, molozu varsa, hepsi bu. raya sürüklenir sonra da günlerce temiz lenmeyince buraları artık leş gibi bir hal alır . " Karlı havalarda ise, iş büsbütün baş- kadır. Kar bütün pisliği kapar amma, o zaman, gelgelelim buradan çıkmanın zorluğuna... İnsan cambaz bile olsa yu- karı çıkıncıya kadar bir kaç kere düş. mekten kendini koruyamaz. Erkekler neyse amma, hele biçare kadınların feryat kopara kopara düşüp kalkmaları yok mu, vallah buna değme yürek zor dayanır!.. Hilmi kaptan burada birdenbire sus- tu. Elinlle kocaman bir çiçek buketi ile yokuşu çıkmakta olan genç bir bayanı göstererek: — Kışın, dedi, böyle tatlı manrara- lara hasret çeker bu yol... 4 Bizim eski ahpap, şikâyet eder gibi konuşuyordu.. Bu vaziyet — epeydir yanımızda durup bir/ dinliyen bural yantnızda durup biz/ dinliyen buralr bar zatın nazarı dikatini celpetmiş ola- cak ki, bana; (Devamı 6 ınoıda) HABERCİ SaBaEıgqaâZm ve düyorlar ? CUMHURIYET'de: Akdenizde yeni bir vaziyet Nyon konferansı bittiktan va karar alm. dıktan sonra, ortaya yeniden bir İtalyan me. selesi çıktı. İtalya, esasen Nyoa konferansına iştirak etmemişti. Bununla beraber, Akdeniz de korsanlığa karşı ticaret gemilerini koru. mak üzere müşterek müdafaa tadbiri almdı. &t zaman, İtalyaya da bir kontrol mıntakası aşırdılar: “Trenyen ve Adriyatik denirlerina de “sen bak,, dediler. Halbuki italya, bu ka. darcık denizi, “büyük bir akdemiz miz dev. Teti olmak hal ve şanına gayri — münasip,, bulmakta ve kontrol işinde İngiltere ve Fran sa ile müsavi haktara malik olmak istemek. tedür. Yunus Nadi bu vaziyetin nereye varacağı. mr tahmin ederek diyer ki: “Almanya ile müşterek ve Almanya tara, fımdan müeyyit olduğu söylenileri bu itiraz. lar, bizoo gide gide guraya varacak: Akdenla do tücaret gemilerinin serbestliği temin edil. mekle ve bu denizde korsanlıklara mani olun makla Valânş hükümetine hariçten, bu dafa artık “bütün bir emniyet içinde, alabildiğine )yardım edilmesine meydan verilmiş olacak, tir. Bu asla tocviz edilmemek lâzım * gelen büyük ve hattâ himayeli bir. müdahale de' mektir. Gemilerin batırılmasına mani olacak sak bari onların muayenesini kabul ve bina. enaleyh onların harp malzemesi taşımamaları nt da temin etmiş olalım, ve — nihayet niçla General Frankoya muhariplik hukuku tanı. mıyalım? Yapacağımız iş dört büşt mamur olabilmek için bu şartları da ihliva etmeli. dir. İşte İtalyan itirazlarınım — arkalarında saklı olan fikirler ve maksşatlar, rzannımızca bu gibi yeylerdir. Hitlerin nutku ve Abidin Daver Abidin Daver bugün Almanyayı tankid a. diyor: Hitler, İspanyaya bolgevizmin yerleşmemi. ne asla müsande etmiyeceğiz diyor.. Ve “Av rupanın berhangi bir noktasında bolşevizmi kurmağa teşebbüs etmek Almanya tarafın. dan Avrupa müvmzenesini ihlâle — matuf bir hareket olarak telâkki edilecektir,, diye lâva ediyor.. Fakat Almanya, faşizmin İspanyada yerleşmesi için İtalya ile berabey çalışıyor. 'Ya demokrat devletler de, biz de İspanyada veya başka bir memlekette faşizmin yertaş. mestne ASİR müzAAdA etmiyecefit: derlerse *no olacak? Harpımi? ik Almanyanın, her milletin kendi — istediti rejimi kabul etmesi gibi en esasiı bir pren . po karşı takımdığı bu tahakkimün — sonu gelir mi? Bugün, Almarıya, balşevizmin aley. hindedir; İtalya, hem bolşevizme, hem detnok rasiye düşmandır. Yarm, birkaç devlet daha faşist olur da, faşizm kuvvetlenirse demek bütün dünyayı zorla Yaşlat yapmağa çalışa. caklar? Din harplerinden sonra rejim harpleri.. KUR UN'da Akdeniz emniyeti ve Balkan antantı Asım Us, Balkan antantı devletlerinin son Akdeniz konferansında gü sterdiği - tesantida dikkati çekerek şunu diyor: Nyon konferansında Balkan antaatı dev. letlerinin takdir ile fehlerine kaydolunacak bir güzel hareket daha vardır ki bu da im. Za için yapılan son içtimada her devlet mu. rahhası söz söylediği halde Balkan antantını taşkil eden Türkiye, Yugoslavya, Yunanlatan Ve Romanya namma yalnız bir kişi BÖZ Söy. lemiş, Yugoslavya delegesi Puriç konferana. ta varılan anlaşmayı beynelmilel sulhü kuv. vetlendirecek bir Amil olarak selâmlamıştır. Nyon konferansmda dört Balkan — devleti namına yükşelen bu ses,garazsız İVezsiz sulh için çalışan memleketlerin müşterek dileği. dir Ki bütün Balkan millederi — namma ;” ağızdan çıktığı için doğrudan doğruya kon, feransın kararı kadar mühimdir; zira Akde. nizde beynelmile) sulhü tehlikeye koymak ts, tiyen memleketler ve milletler varsa bu Be. sin manasın: hesaba katmak mecburiyetinde dir. TAN'da Oküzlerin gözü aydın Övendro adr verilen ucu çivili — değnekle ökürleri dürtmek resmi bir kararln — yasak edilmiş. B. Felek, bu münasebetle öküzleri tebrik ederken diyor kâ: Gazetslerin rivayetine hbakılırsa övendire. nin yasak edilişi sade hayvanın eziyet çek. memesi kaşgusundan ileri gelmiyormuş. Ö. vendire ile dürtülen öküzlerin derileri delini. niyor ve tabaklandığı zaman sakat çıluyor, bu da malm değerine tesir eyliyormuş. Bu hâdisede iki şey müşahede edebilirin. Birincisi; Bir hayvanın derisinden kösele ya. pılması bazan onun lehine neticeler verir ve onun hayatta müttamıl i#nelenmesine mani teşkil edebilir. İkinci müşahede de gyudur: Öklüzü sevketmek için övendire kalkmea ata, eşeğe yaptıkları gibi öktüre de terbiye takacaklar, Hepal ne ise, lâkin şimdi övendireler ne 0. Tacak?! j i "