ı ım.oı. — 1937 kıîİ ve hikâyelerle beslenm'ş birçokları umumiyetle kaplanların cesur, eşeklerin '""Rnlır.n korkak olduğunu ıı,_ Bu görüş doğru değildir... '*"oı Mör K, Manteyfel "Hayvanla- —*d. "'1': başlıklı makalelerinden yle söylüyordu. '—hm“llnn hararetli bir dostu o- M bu yakınlarda “tabiatçının Adını taşıyan bir kitap neş- " Aşağıdaki müşahedeler bü )," alınmnı tştır. ı_.::. Manteyfel "Hayat — çölde ndır., — diyor ve kitabının Üai Bunu belâgatle ispat ediyor. ıı,_"dl zekâ var mıdır ? Npı“ Profesör şöyle bir suale N Olmaktadır: — "Hayvanlarda ""dır’ ' =t"lbını vermektedir. hav- bütün hareketleri, hayat mü- Xe'ıdiler ne aşlamış olluğu idaresindedir. ' bu İddasını ispat için şu e'ııızkteı:ıır ZeÇİSİ sürüsü uzun zaman- kafesle sarılı bir yerde yaşı- Önceleri. hayvanlar bu tel 'mk için çok çalıştılar, fa- kaderlerine tıza göster- Taman kafes kaldırıldı. Ve bir 'î“l bile kafesin bulunduğu Y birtürlü akıl edemedi. .“:Mı ları gayretlerin boşa çık- t Ceti husule gelmiş olan bir V, T da; S E Na bt tesiriydi, k'üwı İltira - etmiyelim ! W—h)'nnhr parkında — bir yanlışlıkla Usurt kaplan- duiu yere girmiş bulun- x“ lar böyle bir hayvanı hiç 'di ve müthiş bir. korkuya ğh Anasını artyan keçi yav- 'tle onlara doğru İlerledi- S..,"“""' korkuyla geriledi- A dayanarak iki ayakları '.ı“"dlıhr korkudan gözle- N*""İ böğürmeye, keçi yavru- x kendilerini müdafaa için ön )'e doğru sallamıya baş- Nq. Planlardan birinin pençesi- N%rq_ bir darbesi keçi yavrusu- ll hayvancığın ölüsü de varları son derece kor- İi etti. —d"mlr da, kartala karşı ken- d İçin tavşanm — sirtüstü * Ve art ayaklarının - sivri Virtıcı kuşun — göğsünü EDu kaçırdığını görmüşler- E F fı? < ”0 , 25 SUU öllerden sonra bir BıııT,1 insasın koııık. olduğu teşbihini Z Mişeniz? t *Biştirilebilir m' ? Yetiştirilmesi hususun- ğh h""hhrmm değ'ştirilmiye- » tlerin yanıldıklarını is- Manteyfel şu tecrilbe- T Bayvanlar bahçesinde hu- tak buraya iki kurt Üliç AYT yavrasu, Üüç — küçük a ve altı tilki yavrusu Bğiini yi Pöyvanlar — büyüyünce kn::'bu Yeceklerdir.. deniliyordu. tahmin doğru çıkmadı, dostça geçindiler. €n fazla hâkimiyeti bir Sör N kazanmıştı, bil &diy $tı, avı bile ZOrdu. Sincaplar da bu ,“'l "'hrd, ağalar arasında serbeseçe he k!* iî!r,1 ğ 'abzesinde sıçan yet” şti- SCerast daha da merak- “3 tabiat mağlüp olmuş- &... *W OT NN NL E YA W0 S ÖĞN Hk'nn nde î'—â*v t hâd'se W&'“ bir lruı-n-ı hayvan- *& : 'W)İe bir tezadlı halle- makinelerinde işi yolunda gitmi. WİW bu makineler. eT e — V G'u * Ha vanların zekâ ve dirayetleri! Bir âlim hayvanlara dair tetkik | Ve müşahedelerini anlatıyor Yavrusuna süt içiren den bir tanesini bizzat müşahede altına q aldı ve diğerlerini de — muavinlerine terketti. Kendisi yumurtalardar civciv çıkıp çıkmadığını anlamak için makine- yi hiç açmıyordu. Halbuki daha meraklı olan muavinler, müdürün emirlerine rağ men, arada sırada kendi makinelerini açıp muayeneden geri — kalmıyorlardı. | 'Tecrübe sonunda beklenmedik bir ne- tice görüldü: Direktörün makinesinde- ki yumurtalardan civciv çıkmadı, hal- buki ötekilerin makinelerindeki yumur- talardarnı sağlam civcivler çıktı. Bir tür- lü bu hâdisenin sebebini anlıyamadığı için hayrette kalan müdüre profesör Manteyfel anlattı ki, arasıra yumurta- ları, makinenin kapağını açarak hava- landırmak faydalıdır ve kendi takip et- tiği sıkı rejim, tecrübenin muvaffakıyet sizlikle neticelerimesine sebebiyet ver- miştir. Başka bir hâdise Profesör bir kuluçka makinesi hi- kâyesi daha anlatıyor: "Bi: defa, genç biyologlardan bir grup ve ben, içine elli gün önce devekuşu — yumurtaları konulmuş oları bir kuluçlra makinesini teftişe gittik. Küçük yavrular iki gün sonra yumurtalarını kıracaklardı. Ş'm diden.teneffüsleri isitlliyordu. Yurmur- taları makineden çıkardık ve bir masa üzetine koyduk. Yumurtalar hafif bir ürperişle yerlerinde duruyorlardı. O zaman, erkek deve kuşunun — tehlike haykırışını taklit ederek "br.r... diye bağırdım, derhal yumurtalar kımıl- dadılar ve yuvatlanmıya başladılar. Gencler bana soruyorlardı: — Bu nasıl $*y? Küçük devekuşları makinede vetişt'ler, büyüklerinin hay- kırmalarını hiç işitmiş değillerdir. — Bütün mesele de burada, dedim. Ana ve babalarının tehlike haykırışla- rını işitince, kuşlar kendilerini sakla- mak için istical ederler. Daha evvelce bir yırtıcı kuşun pençeleri altında kal dıkları ve tecrübeli oldukları için bövle hareket ediyor değillerdir. Sadece bir insiyak mevzuu bahistir. Ve bu İnsiyak irsi b'r surette intikal eder. Tecrübemiz, daha yumurtadan çık- mamış olan yavruların bile ayni e ka uvarak hareket ettiklerini ispat et- mişti. Şehrin beklenmedik sakin'eri Bir gece polisi hyvanlar — parkına telefon etti: — Bir caddede bir t'İki görüldü. Si- zin hayvanlardan biri olmasın? Hayır, bu bizim tilkilerden değildi. Vahşi hayvanların şehrin sokaklarında dolaşmaları nadir bir hâdise — değild'r. Mosvoka ve diğer şehirlerde. yaşıyan kürklü hayvanlar çoktur. Sadah erken- den sokaklarda dolaşşlırsa bazan filki, sansar, gelincik izlerine tesadüf edilir. bir dişi maymuın... Bu hayvanlar şehir civarında yakalan- mış ve evlerde beslenmişlerdir. Sonra her ne sebeptense salrverilmişlerdir. Bu firarilerin hayatı ispat eder ki birçok vahşi hayvanlar nüfusu çok ke- sif olan gürültülü şehirlerin hayatına alışabilmektedirler, Farelerle mücadele Hayvanlar parkında pek çok fare vardır. Burada zehir kullanazak bunla- ri öldürmeye imkân yoktür. Çünkü bu usül parkın birçok kıymetli hayvanları- nt da öldürebilir. Böylece serbest kaları fareler, işi kedilere hücuma kadar var- dırmaktadırlar. Parkta çalışanlar, bir fare sürüsünün bir puhu kuşuyla mü- cadelesine şahit olmuşlardır. Kuvvetli gece kuşu bu mücadeleden mağlüp çıkmıştır. Bunu öğrenen Londranın hayvanlar parkt müdürü Dr. Viders, . Moskova hayvarlar parkına bir ilâç gönderdi. Etiketin üzerinde ilâcın ancak kemirici hayvanlara tesir ettiği ve diğer hay- vanlara hiç bir şey yapmadığı yazılıydı. Tecrübe bunun doğru olduğunu göz- terdi. Diğer hayvanlar için tesirsiz olan bu zehir fareleri mağlüp etti. Onların art ayaklarını kötürümleştiriyordu. Şim di Rusyada bu zehiri veren nebatın ye- tiştirilmesine çalışılmaktadır. Kör turna balığı Moskovada hayvanlar parkının ak- varyomunda birçok turna balıkları ya- şamaktadır. Bunların hepsi açık renkte- dirler, Ancak bir tanesi tamamiyle gi- yahtır. Balıkların tengi suyün ışığına tâbidir. Akvaryomda, turna - balıkları- nün deris'ni renklendiren — pigmanlar birleşmekte ve küçlük şeritler teşkil et. mekte, bunların arasındaki yerler daha açık renkte kalmaktadır. Fakat neden açık renkli turna balıklarının yanında bir de siyah renklisi bulunmaktadır? Çünkü bu turna balığı kördür. Işık, pig- manlar üzerinde deri vasıtasiyle değil, fakat gözler vasıtasiyle tesir yapmak- tadır. Normal bir balığın gözleri çıkarı- hırsa birkaç dakika sonra, ışığı gördüğü zamankine nazaran rengi daha koyulaş- maktadır. Karga'ar ve hesap Bütün kuşlar arasında kargalar di- mağlarının inkişafiyle göze çarpmakta- dırlar. Onun için bunların hareketleri. ni müşarede etmek Bir karga bir sümüklü müuştür. Bunun iç'ni yiyebilmek için, üç defa kazasına alıp yükseklere cıktı ve oradan sümüklü böt: yere attı, üçüncüsünde hir taşın Üstüne rastlıyan böce, kabuğu kırıldı. ve karga da onu afivetle yiyebildi. Ural macenlerinden birinde bir mü- hendis, elini alıştırmak için bir gübre- Tiğin üstüne konan kargalara ateş edi- ÖETELSIZ GAT EADEE L DAİ T EOEE A EEEDA N Zç BERE B EDEGİ P PETTLTEEL ADT DEDEP M Bana kalırsa Müşteri avlama teşrifatı zararlıdır ! Yazan: Herkes — karşısındakinden lstu dil, güler yüz ister. İster ama, Bürhan Cahid Morkayanm esnultan, ticaretbane memur ve milstahdemle . rinden istediği kadarını da ben iste - mem! Hem yalnız ben değil, bu kada. rinı benimle birlikte b rçok kimse'er de istemezler. Bürhan Cahid Morkaya, yarı resmi daima bir ticarethaneye girmis, kendisine bir | pabuç alacak olmuş. Fakat öradaki memur ve müstahdemler onu öyle pek fazla iltifatla karşılamamışlar ve da. | ha kapıdan içeriye dalar dalmaz ma. ğazada'4' r, kendisini hep birden: — Vay bayım, buyursunlar iki gö- züm, emriniz c&nımın içi, ne arzu buy | ruluyor, a muhterem, mağaza — bizim | değil, sizindir. Bizler burada sabah - tanberi dört gözle sizin gibi sayın bir müşterinin teşriflerini bekliyorduk. Bizler, sizin birer kulunuz, ve azad ka. bul etmez köleleriniziz. siz emir bu - yurun, bizler hemen ş'mdi birer fın - dik kabuğunun iİçine girelim! Diye karşılamamışlar. O da buna içerlemiş, tutmuş, bir gazetede bu me- seleye dair bir yazı yazmış... Galiba böyle şatafatlı iltifatları pek seven bizim meslektaş bu yazısın. da: “Alışverişin ruhu tatlı dil ve gü- ler yüzdür!,, diyor ve bütün bu gibi mücsseselerdexi memur ve müstahdem lerin gelen “müşterileri avlamak!” |. çin onların etraflarında pervaneler gibi dönerek kendilerine boyuna tat. Iir dil, güler yüz göstermelerini ve böy- lelikle müşterinin bir şey almıyacağı varsa bile ona zorla aldırmalarını tav. siye ediyor. İyi ama, bu tavsiye, tamamiyle za. vallı müşteriyi “kafese koyma” tavsi. yesidir. Zaten muharrir “avlamak"” sözüyle bu işi büsbütün açığa vuru. yor ki, sanırsam bircok.müşteriler ba. xı mağazalardaki 'bu çeşit satıg tar. zmdan dehşetle giküyetçidirler. Mahmutpaşa ile Kalpakçılar başı. nım adetâ müşteri kaçırtacak kadar müz'iç bir hal alan bu biçim tatlı dil ve güler yüzlü satış usulünden, bir za. manlar gazetelerin bile sık sık: — İllallah! Çağırışlarmı ne çabuk unuttuk? Haydi diyelim ki, o biçim satış tatlı | dil ve güler yüzden ziyade yapışkan- ca ve boğuntuya getirerek bir satış - tır. Fakuat Bürhan Cahid Morkayanın tavsiye ettiği usul de bundan pek farklı bir şey değildir. Zaten kendisi Bu tavsiyesindö “müşteri avlamak,, tabirini kullanıyor. Aman azizim, bizbu tarzda satış. yani içeriye giren zavallı müşteriyi avlamak için ticarethanelerde — böyle pek faz'a tatlı dilli, güler yüzlü ve pek bol iltifatlı muameleler istemiyoruz. Çünkü bu tarz satıştan memlekette cant yanmıyan hemen hemen hiç kim. sa yok gibidir. Herhangi bir yere bir şey almak için giden zavallı bir müş. terinin .- hele o müşteri biraz saf ve yordu. Az sonra kuşlar kaçtılar. Mü- hendis onlardan daha kurnaz davranmı- ya karar vererek kendini gizledi. Kar- galar düşmanlarının bir hangara girdi- ğini gördüler ve mühendis evine dön- mediği müddetçe ağactan ayrılmadılar. Ertesi gün mühendis bir arkadaşiy- le beraber tekrar gizlendiği yere gitti. Biraz sonra arkadası oradan avrlarak uzaklaştı. Fakat kuşlar asıl düşmanla- rımm uzaklaşmasını bekliyerek - ağaç- lardan ayrı'madılar. Ücüncü gün, mühendis, gizlendiği yere iki arkadas — getirdi. Biraz sonra bunların ber ikisi de uzaklaştılar. Gene kargalır ye: ni terketmediler ve tu- zağa düşmediler. Mühend's bu teerübeyi bir kere de ç arkadaşivle — yaptıktan sonradır ki karzalar gübreliğe geldiler ve mühen- dis onların Üzerine ate$ edebildi. Bu, acaba kargaleorın Üce ke”-sr saymasını bildiklerine mi delildir? Fayır, onlar, düşmanlarının barici variyetine dikkat | örler. Ürt Übede diğer vından genret. (Mournal de Moscou” dan) Osman Cemat KHaygılı ' mah bir insan olursa - vay hali. | ne! Al şveriate bu usu!e, bu çegide bir az da kaşkariko l derler ve bu bi. çim satış'azda satıcının dil kalabalığı | biraz daha f: kee olursa o | zaman ona £ da deni'ebilir, Seneflkla ya l k olsun, kaş . | lak olsun, k olsun a müz'ler nin rer fona su”tur care'h>n | müşte iy ra'n aleyhine het te rıhndan cember gibi sararak tatlı dil, güler yüz ve bol il. tifat pordesi altında adotâ sık boğaz etmeleri de yapışkanlıktan, kaşkariko culuktan, gşarlatan'ıktan baska bir şey değildir. Ben bunun son bir cezasmı daha gecen bahar bu tarzın gerçekten üstadları olan bir musevi terz hane . sinde görmüş, bu yüzden iki kat elbi. se parasını ziyan, zebil etmiştim. Ben, mağazılarda, tic: hanelerde müşteriye kargı fazla t tan, fazla sırıtkanlıktan, fa pişkanlıktan ziyade ciddiyet gösterilmesi farafta . rtyim. Bakıyorum, simdi birçok müş. teriler de hep böyle e'ddiyet gösteren yörlerden hoş'anıyor, ağızları çök kâ. labalık, çehreleri çok sırttkan yerlere pek üğramak istemiyorl. Z'ra bili. yorlar ki, müstahdemlerinin ağızları pek kalabalık, çehreleri çok — sırıtkan olan yerlerde dil ve elçabukluğu ile boğuntuya getirilecekler, yani Bürhan Cahid Morkayanın tabiri veçhile göz göre aylanacaklardır. Onun için, aman azizim Morkayacı. Eım, senin uğradığın mağazalardaki kadın erkek, çolukçocuk bütün memur ve müstahdemler seni, şimden sonra yalnız öyle çok güler yüzlü, bol tatlı dil ve bir kamyon gatafatlı iltifatlar. Ta değil, isterlerse kapıdan tam takım bir incesaz ve yarım düzüne muügüan . niye ile kargılasınlar, fakat bizim i. çin bu gibi yerlerde alt tarafı çok dü. zumsuz bir teklifsizliğe kadar daya - nan “müşteri avlama" teşrifatına hiç de lüzüum yoktur. FRKAİRNİR. — PANORAMA Bahçesindeki Sünnet Düğünü 10 eylül Cuma günü ı SEÜETEETETİİEEZİMENELERNETENN! — TIFOBiL Dr. İhsan Sami Tito ve paratfo hastalıklarına tutur mamak için ağızdan alınan tifo hap> larıdır. Hiç raharsızlık vermez. Her kes alabilir. Kutusu 55 Kr. NDN Kimyager Hüsameddin Tamidrar tahlili 100 kuruştur. Bilâmum tabhlilât. Eminönü Emlâk ve Eytam Bankâsı karşısında İzzet Bey hanı, Mühendis aranıyor » Genç bir makine yahut mühendis ve yahut tecrübeli fen ressamı aranıyor. İs. teyenler adi günlerde akşam 16 dan 20 ye kadar Tophanede Kumbiraer yokuşu 31 No, da Dr, Möihendis Abdurrahma Ömere müzacaat edilmes K MA ÜĞPAREEEİDİZTİTEERETTİNEM SEPÜEÜTTLETDNETDEETELERN | - ü İşçiler İş Kanunu size ne haklar vermiş $ we sizden neler istiyor bilrttğe mec- bursunuz. Bunları size sual cevaplı, toplu ve pratik olarak öğretecek olan: İş verenin ve işçinin kanuni hak - ve ödavleri — kitabıdır. Fiatı 10 kuruştur trlalâp Kitapevinde satılır. ZARMEZGEĞASSSETİAERTEZTEİETENN GRGGMEMMANRİ ZN