Yazan: Soğoman Tehliryan — Çevliren: 40 HABER — Akşam postası Memlekette tetkikler Uçurumun dibinden — İktiban ve tercüme hakkı mahfuzdur. — aĞ Taşnak komiltesi reisi beni gizli bir yoldan bitlişik binaya geçirdi ve buradan da yemek için Tokatlıyana götürdü Öğleden sonra bize bir cevap getirecek: imdi isterseniz gidelim ğle yemeği yiyelim. — Dönüşte buraya uğrat, ev bulmıya giden arka- daşımızın çevabını bekleriz.. Siz şim - di otele telefon ediniz.. Hraçın masasına yaklaştığım zaman, masasında 4—5 telefon görünce hangi telefonla konuşaca ğımı şaşırmıştım. Te- reddüdümü gören Hraç imdadıma ye - tişti ve telefon rehberinde Osmaniye o- telinin numarasını bularak telefonlar - 1 ahizesini bana uzattı ve! Buyurun konuşun, dedi. 2 evvel aramızda kararlaştırdı- e bir. kaç gün için Adaya ildirerek eşyal dereceğim adama teslim etme maniye oteli müdüriyetine bildirdim. 'Telefon muhaberesi bittikten sonra, Hraç zile bastı. İçeriye iriyarı bir a- dam girdi ve Hraçın karşısında heykel gibi dikildi, Komitenin mesul murah - hası odanın bir köşesinde duran büyük demir kasayı açtı, para abhp cebine yerleştirdi, kasayı tek- rar kapayarak hademeye doğru ilerledi ve bir, beş liralık vererek şu verdi: — Yüksekkaldırımda Osmaniye oteli vardır. — Vardır. — Derhal oraya gideceksin ve “dün emirleri Batumdan gelen lcunuz — eşyalarını ksiniz. Eşyaları | Binizi sorarlarsa “Ada m,, diyerek yolcu- nı görür sonra eşyaları ala- Tak köprüye iner, Ada iskelesine gider siz, orada yarım saat beklersin, sonra bir otomobile binerek eşyaları da alır Sokağın ba - lden iner, eşyaları hamal. derhal buraya Höner n mı? Söylediklerimi harfi- edilecektir. mredersiniz! diyerek iriyarı a- dam bir askeri selâm çaktı ve beş lirayı alarak odadan çıktı. Odasında benimle yalnız kalınca Hraç Masasının başına geçti ve bir telefon açarak İngilizce bir şeyler konuştu. Bu- nu mütcakip diğer telefonlarla, Fransız ca, İngilizce muhaverelerde bulundu, diğer bir telefonla da Ermenice olarak santraldaki kıza şu emri verdi: — Ben yemeğe giliyorum. İki saat sonra döneceğim.. Bu müddet zarfında beni arayan olursa Tokatliyana telefon eder, isim vermeden, lokantada 7 nu- maralı odayı istersiniz, Hraç, bu işde bittikten sonra: — Buyurun biraz yemek yeyelim, di- yerek gapkasını giydi, önüme düştü. Biraz evve)l iriyarı adamın çıktığı ka- pıdan girerek uzun bir koridordan geç- tik ve koridorun ucundaki odaya girdik. Kapıyı kapadıktan sonra, Htaç duvar- daki yağlı boya tabloya yaklaştı ve tab- lonun sağındaki çerçevenin kabartma- larından birini oynattı. Yerinden avrı- lan düğme şeklinde kabartmanın bisak- tığı boşlukta yuvarlak bir delik belir- Hraç cebinden çıkardığı küçü- €ük bir anahtarı bu deliğe soktu. Koca yağlı boya sessizce yerinden kımıldan- dı, önümüzde bir boşluk açıklı.. Arkadaşım 'bu boşluğu göstecerek: — Bu giğli yoldan yanımızdaki Fran &ız klübünc gideceğiz. miş Bu suretle dai- mnazarı dikkatini celbetmiye - çıkmış bulunacağız, dedi... ilhakika gizli kaprdan girerek ka- ranlık bir koridordan geçtik ve kendi- i Fransız klübünün boş bir odasın- duk. Hraç iç tarafından anah - tarta kilitli bulunan kapıyı açtı ve: — Siz bir dakika burada beni bek'e- yin, diyerek dışarr çıktı. Beş dakika son Ta tekrar yanıma gelerek klüpten ke- miz mali emniyetle çıkabileceğimizi haber | verdi, içinden bir miktar | Klübün kapısında bir otomobi liyordu. Hraçı takiben otomobile bin - dik, Sür'atle yola çıkan otomobil Kara köye, oradan da Tophane, Dolmabahçe yoliyle Beyoğluna çıkarak bir sinema - nın önünde durdu. Otomobilden inerek biraz yürüdükten sonra bir şekerci dük | | ri karanlıkta umulmuyan şeyler görü- kânıma girdik. Arkdaşımın şeker alaca- ğını zannetmiştim, halbuki — şekerlere ve pastalara bile bakmadan yoluna de vam ediyor ve dükkânın arka tazafında ki küçük bir Jocayı açarak içeriye gi- | riyordu. Kapısında 4 rakamı taşıyan bu locada | da iki kişilik bir yemek masası hazırlan mıştı. Bol şampanyalı, bu öğle ziyafeti çok neş'eli geçti. Arkadaşım İraç bü- yük bir samimiyetl konuşuyor ve İs - tanbulun vaziyetini anlatıyordu. Ye- mek esnasında arkadaşımı iki dela tele fondan istediler, İkinci telefondan son- ra Hraç: — Artık gidelim, galiba iyi bir pansi yon bulunmuş, dedi. Tokatliyan oteli olduğunu bilâhare öğrendiğim lokantadadan çıkarak ya- ya olarak tünele kadar gittik, oradan yan sokaklartdan geçerek gene Fransız klübüne girdik. Beş dakika sonra da gene gizli yol ile Hraçın odasına dön- müş bulunuyorduk, İki saat evvel oturduğum koltukta, sarışın, güzel bir kadımnı görünce birden bire durdum, Hrac hemen müdahale ederek? — Size samimi arkadaşımız Henriette'i takdim ederim, dedi, Ben sarışın kadının öperken, Hraç devam ediyordu: — Size emanet ettiğim arkadaş So- gömon Tehliryan budur, diyordu. Fransız dilberibin marifetleri Bu esnada Fransız kadının tepeden tırnağa kadar beni süsdüğünü hisse- diyordum. O zamana kadar kadınlarla fazla alâkadar olduğumu hatırlamıyo- rum. Fakat daha ilk görüşümde — bu Fransız dilberi betide garip bir his uayndırmıştı. Biraz evvel içtiğim şam panyanın tesiri cesaretimi arttırmış ol. duğundan yarımyamalak Fransızcamla Hraça hitaben: — Beni bayana emanet ettiğinizden dolayı size müteşekkirim, dedim. Bu sözlerim Hraçın gözlerinde bir şimşeğin parlamasına sebep — olmuştu. Bir pot kırdığımı anlamıştım, fakat ar. tık iş işten geçmişti. -Bereket versin kadın derhal bahşi değiştirerek — bizi bu müşkül vaziyetten kurtardı ve: — Misafitimize çok güzel bir pansi- yon bulduk, dedi. Biraz evvelki sözlerimin tesiri altın. da bulunan Hraç hiddetle sordu: — Santraldaki kız saat 2 de dönece- Bimizi size söylemedi mi? — Söyledi. — © halde ne diye telefon ettin, bi. Taz bekleyemez miydin? — Bulduğumuz pansiyon çok müna- siptir.. Kaçırırız diye korktum da onun için telefon ettim . — Demek daha tutmadınız?., t Sizin reyinizi almadan kat'i bir Xarar vermek istemedim. — Ben size behemehal tutunuz de . medim mi idi?, — Söylediniz amma aylığına kırk beş lra ve bir seneliğini peşin istiyor.. — BSiz ne ceyap vertliniz? — Otuz liradan olursa tutarız dedim. Bunun üzerine kark liraya indi.. — Sonra ne oldu?. bayan elini —Öğleden sonta cevap getiririm di- | yerek ayrıldım ve koşa koşa buraya geldim. Hraç bu sözlere cevap vermeden ka. sava yaklaştı ve elinde bir demet para İle Henriette'e yaklaşarak: — Alın size beş yüz lira.. Derhal bu işi bitirmek lâzımdır. Arkadaşımız bu gece pansiyonunda yatmalıdır.. Pansi- yonda ektik bir şeyler var mr, dikkat et tiniz mi?, YVArkası var.) 1 KALVW Ğ Dersimlinin evine ! Karanlıkta, karşımızdakilerin fısıldadıkla!! sözleri işitiyorduk: “Jandarma değil .-. » “Peki kim olabilir ?,, Dağ başında bic adım ilerimizi göre- miyecek vaziyete gelm'ştik. ve bu yorduk: Küçük bataklıklar, şerha şerha olmuş toprak... Birdenbire önümüzde yükselen dağ gibi kayalıklar ve ayni şekilde ani olarak önümüze çıkan kor- kunç uçurumlar... Dizginlerinden çektiğimiz atlar, ba. zan kımıldamıyorlardı. Binbir müşkü - lât ile ilerleyebiliyorduk. Arkadaşıma! — Buü şekilde dolaşmanın mânası yok. Münasip bir yer bulur, sabahlarız.. dedim. O: — Soğuktan donarız, muhakkak bit köy bulmalıyız, diyordu. Fakat köyü nereden bulacaktık?. Yirmi dakika sonra varacağımız söy- lenen köyü ararken üç saat dolaşmıştık. İstikametimizi tamamiyle kaybetmiş bulunuyorduk. — Gezdiğim'z yerlerde r bir ize, bir defa olsun rast — Sen burada dür, Atları muhafa: et, ben şu tarafa gidip bir bakayım, di. ye uzaklaştı.. Zavallı arkadaşım, şurada hir yol bulacağım, burada bir yol bu « Jacağım diye farkında olmadan — haylı ilerlemiş. Neden sonra kendine gelince beni çağırmağa başlamış. Fakat sesi pek uzaktan geliyordu. Eğer biraz aha ilerleseymiş, biribirimizi de kaybede . cektik. Sesin geldiği tarafa gittim, tek- rar buluştuk... Kargımızda bir tepe görünüyordu: — Bari şu tepeye çıkalım da oradan belki bir ışık görürüz, kararını verdik. 'Tepeye çıkmak üzere bir vadiye doğru inmeğe başladık . , Ancak adım attığımız yeri seçebildi. ğimiz için iki Hdarm ilerisini gönmeyişi- m'z bizi bir hayli tehlikeye sokuyordu.. Bir aralık ikimiz de atların dizgin . lerini zaptedemiyerek atlarla beraber derinliğini bilmediğimiz bir uçuruma doğru yuvarlnadık, Kend'mi tutabildiğim vakit toprak Üstünde uzanarak dinlenmeğe başladım. Sesler kesilmişti. Ne Galipten, ne at - larkdan bir eser olmadığı gibi krmılda , nışlarını da duymuyordum. — Bu halde kaç dakika geçti, bilmiyorum.. Kendi- me geldiğim vakit Galibe sexlendim. Meğer arkadaşrm yanıbaşımda İmiş.. — Atlar ne oldu? diye sordu.. Kenidimizi unutarak onları aramağa koyulduk. — Zavallı hayvanlar uzün müddettir aç olduklarından uçurumu indikten sonra yeşillik bulmuş ve otla. mağa başlamışlar.. Bir aralık Galip tabancasını karış - tırmağa başladı.. — Ne yapıvorsun?. dedim. —Hiçi. ! Arkadaşım soön sözl söyler söylemez tetiği çekmiş ve tabancasını ateşlemiş. t — Haydi, durma sen de ateş et!. — Köme, ne diye ateş edeyim? — Elbet bir taraftan duyar da gelir- ler, ğ Arkadaşrm doğru düşünmüştü. Şimdi her ikimiz tabancaları bir tarafa doğ . Tultuyor ve ateş ediyor, sonra dinliyor- duk, Bunun da faydasını görmedik, Silâh sesleri kayalık'arıla akisler yaparak kayboluyordu. — Ârizim, dedim, biz öyle bir yere #elmişiz ki en yakın köye muhakkak bir iki saat mesafedeyiz! — Çare bulalım!. . — Çareyi her halde bu çıktıktan sonra düşünürürz. İndiğim'z yerden çıkmak İmkânaız olduğu iç'n küçük bir dereyi geçerek strtr tırmanmağa başladık. Birden aklımıza yeni bir çare geldi.. Mevcudiyetimizi bildirmek için yegâne çâre ateş yakmaktı.. Bereket versin uçurumdan Nahiye müdürü, bize silâhlı bir bekçi ve rehber terfik ettikten sonrra kay. bolmak tehlkesinden Turtulduk kibzitimiz varmış. Not kâğıtlarımı tu. tuşturarak çalılıkların içing fırlattım... Bir kaç dakika sonra kapkaranlık Der- sim dağlarının bulunduğumuz yeri git. tikçe genişliyen bir aydınlıkla atlarımızı meydana çıkardı , bizi ve Bizi kurtaran köpek Aradan yarım saat geçmişti. Uzaktan sesler gelmeğe başladı: — Heyyyy!. Biz de ayni şekilde mukabele ettik ve sesler gittikçe yaklaştı. Aramızdaki mesafe anlaşabileceğimiz kadar kısal - dıktan tonra konuşmağa başladık.; — Yahu; dedik, yolumuzu kaybettik. Bize yol gösterin.. « — Siz kimsirüz?. — Kim olduğumuzu öğrenirsinir, yolcu.; Karşımızda bulunanların yavaşça konuştuklarını rüzgürın tesiri ile olacak duüyüyorduk; — Jandarma değil.. — Başka kim olabilir?. En nihayet kendilerine emniyet gel. miş olacak ki yanrmıza geldiler,. Arkadaşım köyün ismini ve ağasını sordu, sonra?: — — Biz de ağaya misafir geliyor - duk, dedi.. Baştan ayağa kadra silâhir ve göğ. Bünde büyük bir dürbün sallandıran bu Dersimli tam bir eşkrya Epi idi.. Ağa- nın misafiri olduğumuzu söyledikten Bonra hiç konuşmadan bizi yarım sâat yolculuktan sonra köye götürdü. Gittiğimiz ev yüksek bir tepenin üs. tünde iki katlı ve yirmi kadar odalı bir bina idi. Evin önünde büyük bir havuz vordı ve havuzun etrafı limon ağaçları ve muhtelif çiçeklerle süslenmişti. Öte berimizi brraktığımız odada iki üç silâh, birkaç av tüfeği göze çarpıyordu. Du - varlar ve döşeme muazzam geyik post. lariyle bezenmişti.. — Ağa burada yok, yarın gelecek. Detiler ve yemek hazırlığına başladılar. Evde yemek yokmuş, derhal bir koyun: kesildi. Hamur açılarak ekmek hazır - landı.. Bir çocuk fidanlık bahçeye gidı vek bize taze vişne topladı. Yazan: I iz ne ki ü Foyamız meydana yapacaktık?, W he Yemekleri yediğimiz YAT | çsa ( baha karşı iki olmuştu. gtlü ik sun diyerek silâhlı ve gEY? por da temiz bir uyku Ççektii” . , #m SŞ at zi İkinci gün sabah eıkt"':m berakafüi kâyden ağaya çok-çok €T vaga y şiyorduk. Köylü, w!; y göstereft a oradan ” uzak ğ gişiik ) e H t e Cündüz gözü ile oradat yi bür editseydin? — Bizi ölüme mahkül n aları yapalım! diyerek kaya P';ân, reğef tunarak inmeğe çalışır Ye ÖL gierd” dereye muhakkak cesetle ta inebli Gece atlarla nasıl olmüğ (Ü yi anlaya! a B uğradığıTIE ğ rü bize BT “het öşteri€ ğ | gağları? . d KTT <i m ediyoref p #2! Bir tür | anlayamıyorum. Bu en gönra ahiyede, nahiye müdü h bekçi ve bir de yol $' verdi. Bu suretle Ders'm | bir daha kaybolmaktari N;y N, | güK nxr:-:b:uı:::ku' açi “"'H', / lecek fıkraların kısa vt ÜT :Lımnı, olması YAzTMdIT: / Fıkralar, gönderenlerin yahut müstoar adlarilt şujf;' ve her ay o ay içinde Ülygrt en Iyilerinden bariht ".m * metli hediyeler verileti M Bize bildiğiniz gönderiniz. e Düştüğüliş g yan mam Agop isminde zengif "“u,.gıı' v carın iki karısı Vardi: Hap, diğerinin adı'dâ Hi akşam Hapın evinde, Hupun evinde kalırdı. — £ Karanlık bir gecede ifP kaçıran Agob yolda aa mış bir kireç kuyusu! ü durumunun ne halde ddni;:#a: y meye bakmadan kuyunu” gm’y — Hap der ki Huptadir" M g, 1 Haptadır. Bilmezler İ l g; | kadar kuyudadır - dly'" başlar. Z K Koca mı, .::ırv"' Bir kadın pı diy? — Eşeği nideceksin? *” ra: yök: D'ı:f — Fakirim, kimsett T egt dun, değirmenden U5, * Jf' tirir geçinirim! deyinot” | — Kadın, guna bir İ desene demişler. ! 'YDARE | “: Istanbul Ankâfİçest FPosta kutusu Telgraf aöre! hN Yazı işleri telt : löare, ilân v