Ç isi M Seyyahat mektupları : Müzelik eser ahır- lıktan kurtarılırken... Tarsus Evkaf idaresi feryat etmiş: PT — YOR ı T :*v M—Mw “ Biz kira alıyorduk, şimdi varidatımız eksilecek ! , Niğdede ilk mektep yaptırmakta rekor kıran vali Yazan: Hüseyin Rifat — Niğde, Ağustos — Kayseriden Niğdeye oto ile gider- ken şu ata sözümüz kafamın içinde dö- nüp dolaşıyordu: — Geçti ”Bor,, un pazarı; sür eşeği Niğdeyel!.... Bense Niğdeye eşekle değil, trenle gidiyordum ve Bora önceden varıp da pazarını dağılmış bulan bir pazarcı da değildim; uzatmıyalım, Niğdedeyim. İkinci derecede bir istasyon; Fakat kı- şın, kazanç cihetiyle Kayserininkinden daha verimli ve işlek! İstasyondan şehre bakılınca şunlar göze çarpıyor: — Konyada olduğu gibi bir tepe; Niğdeliler buna “Beden te- pesi,, diyorlar; tepenin şimal tarafında bir kale; cenup ucunda ise bir cami ve minaresi; kale de, tepe de- dokuz yüz yaşında, İkisinin de kurucusu, birçok yerlerde olduğu gibi,, 'Türk Alâettin... İstasyon şehriin ortasma bir kilö- metre kadar uzaklarda; aradaki yol parke ve temiz, Şehre girip biraz iler- leyince muntazamca hükümet dairesi- nin önündeki park, ve bahçeler insanm yüzüne gülüyor. Parka bakan ve bir ”kol,, u yeni ilâ- ve olunan Halkevi, Sakarya mektebinin , bahçesi, biraz ötede orta okul insanı hoş. İahdırıyör. Hele akşam üzeri Halkevi mızıkası bütün şehir halkını bir araya topluyor; Niğde halkır bu park sayesin- de akşamları glzel bir hava alıyorlar. Halkevinin yeni ve geniş salonunu, "park,, t da şimdiki vali meydana ge- tirmiş. Yanımdaki masada oturanlar Niğdeye yeni gelen misafirlerine şöyle anlatıyorlardı: — Geçen seneye kadar yalnız ka- | dınlar değil, biz erkekler de evleri- mizde kapanır kalrrdık; Vali de âdeta çöplük olan bu yeri bu hale getirdi ve evvelâ aileleriyle beraber akşam üzer- lerini burada geçirmiye başladı; yoksa ondan evvel kafes arkasında değil ama çatılar altında idik! Evvelce burada bir otomobil istaş- yonu vardı; benzin kokusu, yerlerde yağ lekeleri, şurada burada yağlı pa- çavralar; burnunu tıkâmadan geçmek ne mümkün! İşte karşıki masada vali Faik Üstün oturuyor! Zavallı Niğdeliler.. Demek dahâ düne kadar âdeta sıkıntı içindeymişler demek... Park sahibini masama davet ettimi; konuşmıya başladık: — Eet, dedi, dediğiniz gibi bizde elektrik hâlâ yok; fakat vilâyetin her kazası elektrikler içinde; Maamafih Niğdenin makineleri de Mersine ulaş- mış; gümrüklerden' çıkarıp buraya ge- tirmek için de bir memur gitti; gelir gelmez kurulacak; biz de elektriğe ka vüşacağız. a ea Uludağda gibi! Radyum lâmbasının ziyasile hükmet dairesinn kapısında "1,200,, rakkamını okuyorum: demek Niğdeliler yazı da, kışı da "Uludağ,,ın tepesinde imişler gihi geç'riyorlar; Tevekkeli değil; na- sıl Bursalrlar. İstanbullular — sıcaktari bunaldıkça Uludağa çıkıyorlarsa, güne- şin sıcağından kaynıyan Adananın, Mer sinin, Tarsusun, Ceyhanın ahalisi de ht ralara âdeta akın ediyorlar. Parkın sahibi gösteriyordu; önü- müzdeki, sağımızdat, solumuzdaki, ar- kamızdaki masalârda öturatlar hep Niğdeye vazı gecirmiye' gelenlermiş. .Niğde bu ziyaretçileri öraların vaktiy- le Fransizlar tarafından işgali münase- betiyle kazanmış; © vakit buraya gelen Selçukilerden | ler görmüşler ki Niğdenin, Borun hava sı hem güzel, hem şehir çok ucuz; İs tanbula gitmeğe ne hacet değil mi? » Meyva ve su Ben bile pazardan —beş on kilo ”şekerpare,, dedikleri o nefis kaysının kilosunu beş kuruştan aldım; hem de köylü iki küfe malını yerlere döktü; içlerinden en iyilerini birer birer seç- mek şartiyle; ne yazık ki bu güzel kaysılar tren yollarında rastlryacakları sıcağa dayanamıyarak çürüyorlar. E- minim bu kaysılar İstanbulda elli ku- ruştan aşağıya kabil değil satılmaz. E.. Elbette bir gün ”frigorifik,, va- gonlarımızla taze, taze —memleketin her tarafına serpiştiririz; şimendifer yo lumuz var; şu halde üç nalımız, bir a- tımız hazır; mesele bir tek nala kaldı demektir. Dediğim gibi Niğdenin Bor kazası daha bir yıl evvel elektriğe kavuşmuş; otomobilim akşam üzeri Bora girerken ampuller ışıldamıya başlamıştı — bile... Borda da hem su, hem hava çok güzel; Buranın ”Okçusuyu,, Adana ve civarı- na gönderilerek tanınmış iyi sular gibi satılryor. Sonra bir de "Hançerlisuyu,, var ki hafif ve çok tatlr içimi var; öye: le ya cennet gıbı guzel memlekctlerm "'Kevser., gibi de suyu olmamalı mı? Vali Faik Üstün Niğdenin suyunu da demir borular içine almış, Hançerli suyunu köylüler bir buçuk saatlik Han- çerli köyünden tenekelerle getirip sa- tryorlar ve bu yüzden birçok köylü â- deta rahatça yaşıyor. Niğdenin, Borun kaysılarından baş- ka elmaları da çok meşhur; yalnız yaz, kış elmalarr buralara senede beş yüz bin lira gibi bir para çekiyor; ”Tavşan başı,, denen küçücük elmalar ne ka- dar da nefis! Araplar "Karnında elma varken ölen kimseye şaşarım,, derler; İngilizler de "Her sabah bir elma yiyen hastalık görmez,, diyorlar; mübarek mahsul, ve buralarda yaşıyanlar ne ta- İili! Borun ortasından geçen bir çay var ki şehre can veriyor; İstâasyonla şeh- ri yüksek bir köprü ile ayıran bu çay buranın para kaynağı . Rekor Borun önünde yüksek bir bahçe; çok, hem pek çok güzel; bunu da vali Üstün uyandırmış; Borda rastladığım Adanalı bir ahbap: — Valiyi ziyaret edersen, sakın kol tuklama; hoşlanmaz, demişti. Bu ahba bın ahbaplariyle o gece sohbet eder- ken öğrendim ki bu vali bir sene için- de Niğde köylerinde on sekiz değil, 28 değil, 38 değil, 48 de değil de tamam elli sekiz ilk okul meydana getirmiş. Ben Bordan sonra Ulukışla- ya geçmeyi düşünürken — duyduğum bu ”Elli sekiz,, rakamı üzerine bir ,iki gün daha buralarda yalpalamayı ka- rarlaştırdım; emelim bu elli sekiz raka- mı üzerinde yürümekti. Evet ertesi gü- nü bir, beş, önbeş, tamam on yedi köy- de çoğu bitmiş olan bu mektepleri, ön lerinde kendilerine göre parkları ile görünce: u — İşte okul açmakta rekor kıran bir vali.... Dedim, Ertesi gün kazaları devir - den dönen valiyi ziyaretimde sözlerimi âdeta fakat kibarca ağzımı tıkadı; de- di ki: — Ne yaptık ki canrm? Buna yap- tik demezler, yapmıya çalışıyoruz; ba- kalrm yapabilecekmiyiz de diyelim! Ve sözü hemen başka, başka şeylere bağladı; Borda rastladığım — Adanalı ahbabırmın hakkı varmış; Bay Üstün kendinden bahsettirmiye hiç taham- mül etmiyor. E.... Benim bunu yazma- ma da, hem de vali olduğu vilâyetin dışında da bir şey diyemez a! Niğdenin eski eserleri Niğdenin eski eserlerini iyi bilen, fakat ismini şimdi hatırlryamıyaca- Zım bir zat beni Selçukılerden bugüne . kalan şeyleri gezdirirken çok kıymet- li bir medreseye girmiştik; her tarafı tertemiz ama yerlere, duvarlara sinmiş olan hayvan pisliği kokusu gösteriyor- du ki yakın günlere kadar bu şaheser medrese de ”ahır,, olarak kullanılmış! Tıpkı Sıvasta, Kayseride gördüklerim gibi.... Ah ne olurdu bağlanmış mer- keblerle bir resmini elde — edebilip de şuracığa sıkıştrrabilseydim diye ne ka- dar acınıyorum..... Vali Üstün ne kadar kendisinden bahsedilmekten kaçınırsa kaçınsın.., E- ğer Sıvas valisi Nazmi, Kayseri valisi Mustafa Adli ve siz buralara gelmemiş T ve şüphesiz duyduğum acıyı duymamış olsaydınız o güzelim yerler hâlâ ahır kalacaklardı... Buna ben Tarsusta da rasladım; Vali Rüknettin oradaki ahırı temizletirken Tarsus evkaf idaresi de kaybettiği ayda beş on liraya acınsına- rak ”varidat eksiliyor!,, diye ter ter tepinmiş ve fakat Ankaradan gelen lâ- yıklı bir emir tepeden inerek ve bu emir her tarafa tamim edilerek bu pek ayıp ve acıklı iş de kökünden sökülüp atılmıştır. Dahası var.. Güzel medresenin üst tarafında bedava barınanlar iç merdi- venden girip çıkmağa üşenmişler; dış taraftan başka basamaklar kurarak pen cerelerini yıkmak, genişletmek — süre- tiyle kapı haline koymuşlar. İlbay, asâ- riatikaca başka yerlerden aşağı kalmı- yan Niğde için bu medreseyi müze ha- line köyuyor. O sıra sıra odalar, eser- leri âdeta devir devir; cins cins ayırmak ve teşhir etmek için yapılmışlar gibi.. Burası eski eserlerin meşheri olacak fakat Niğdenin yeni eserlerini topla- yan başka bir müzesi daha var; ilk okul yavrularının, çoğu kendi elleriyle mey- dana getirdikleri yüzlerce ve binlerce krymetli eserlerden mürekkep okul MüÜüscol. bir kaç satrra sığmaz ; O, makaleler, yüz lerce sahifelik yazılar yazılsa anlatıla- maz; ben bunu başka sütunlarda bol bol anlatmak isterim. : Netice, medrese ilbayın mütevazi görü nen büyük himmetiyle eşek tekmele- rinden kurtulmuş; değerli insanlar eli- ne düşmüş.. Ooooh! Hem Niğde, hem Bor hakikaten ta- rihi şehirler; hele Niğde.. Eski Niğde denilen (Tiyana) yıkıntıları Bor ile Niğde arasında... Buranın yeni ismi Ke- merhisar veya Kilisehisar.. Burada es- İlayır; u olsul mlimesi hiyle ki eserlerden kala kala su kemerleri kal mışı fakat resmini gönderdiğim bu ke- merler pek muazzam bir şey; olduğu yere bakılırsa vaktiyle — bu kemerlerin kilometrelerce uzun olduğu anlaşılryor. Meşhur İngiliz Hititoğlu Sayce merhumun en büyük Hitit merkezlerin- den saydığı '”Tiyana,, riyaziye peygam berlerinden meşhur ”Apollonios, un va- tanı imiş; öğretmen döstumun verdiği malümatı hülâsa edeyim: — Apollomnios kelimesinin Türkçe olmadığına bakmayın; bu adam - bir Türk "İsa, sr imiş; o günlerde Yunan kültürü hâkim imiş de bu adam da böy le bir isim altında o kültürü neşretmiş. Nasıl ki daha — düne kadar bizde 'de Arap kültürü — hâkimdi; hâlâ da Arap isimleri taşımıyormuyuz? Bu — böyle- dir kalkın da bize "Siz Arapsınız!,, mı diyerekler?..... Adamcağız buradan yetiştikten son ra o günkü dünyayı dolaşmış; Romaya, Atmaya giderek tahsilini tamamladık- n - <a Niğdede konak.'ve önlündel parli ile wwwwopmmm. Bi | mak dinini büsbüt? Niğdeye pek önemli İlbay ve Parti Başkat tan sonra İzmirin * sine giderek bilgilerin! saç 0!' ğunu tüketmiş..... sağt O devirler İsa devri 0:ld D'“ manın bilginleri bu ikisi 'n üstün olduğunu münakö* , <Turlarmiş. .. ni : Alaeddin Keykubâ yi Türk tarihinin et © zJ gitaPf Niğdede iken yazık ı;:âdın za gçmemiş; işte  ,mde ık k’rdıü) camii; kapısınm üst var... Tamam değil ama V> rI“ M cami kapısında bü baş F var değil mi? Kımblw şe a rîm ve sonradan müte“mp arının İc rılmış!.... Bu kadın ba ; hast gilte | ları, saç belikleri besbe' ün tü bdüflöı İşte Hudavend Ha şnsafi 7 güzel nakışlar arası 1 gizlenmiş; pı:nı.:ı:ı'eler nıt:vp: yanlarında kız başlı, Hadüi bâ ğ gi melek! 'Kabartma © biîgi ; pi pencerenin iki yarıîâ" aliç ıi*"” ürk e' ile bir kurt; bu Tü ( gn ga kabartmalarla, kendi gygczk y rf"!' koyunun bir arada yaş' z duğt”? hatlık ve adalet © Hele şu kaba“m,.a:r değer; nakışlar: gö arasında külâhir bir daki kemer taşlafmd ç kedi; yahut arslan! nuün türbesinin ba"' değil de garba kafş':kî aslana dönük; bundt “Esedullah” — olduğ” 8îevî O günkü Türklerin klerit liğe revaç verdi hacet yok. Müslümarnı mezâ” rinde insan ve hâ dünyanın başka ı"erıverkill—*rııı pif Eski Maarif , z y Esat buralara geldik' vi &'m,, daha dikkat etmişler / çei '”ğoı" Alâeddin camti ö5 Ui pısi, kibleye kar$! gğ ;Ei'”” 11;&1 bakıyor: ııonı'adan ..r' yada da boyleyfmş yad’f M"P Bunu şöyle izah ırı’” Türkler müslümaf f_ a ,ııf'“ Na bu sehenle güncş_e lar,