aI ŞYL(:L - 1 Şetir E“en—j t 't . Üyg ah ; 'eğ*rj işl %.'*“ İşş tü lar Bel fimak k . et.. Yalnız Düny, nlar da böyle... Yi anın | 3 g Viyor! ’İ" her yerinde, gençleri a- xçıdıı._ y Ne &5 lalrhı haller?... | SR. ferbiye kalmadı. S p. Plüjler.. ve Yalar ş Ttki, " ıri' Bibi okumuyorlar da... St v .h: 480T evvelki gibi fikri bir Söp, kları yok Or. j * Mihan'ki meşgale.... H . . * h inleyip duruyoruz.... | de vta edi ğ a "e( N gençliği arasında bir can- Bizi Vardı: Y y * e Min N , liI'li Ki Bi idiler, Şimdikiler hayati- * © Cıl, ı" h "ı— "*Hara 1:% Htirdiği y Kİ 'h*ld— Hnin Snb y &selesi l' gtaş ©h l r Hlr p ..& , ğ K n vıı—_.'rı' Maktadır. KN Mt Ç0 Uzatılacak, birçak yeni p Bünga, Pfük hava depoları Uâve 10 NO0 aK Tz Ölae hi Peslin gençleri, gırtlağı fırla Bi “:. Nl Pötürük pötürük — sivilce "'İ.ı 2, kanbur şeylerdi. — Hepsi * canlı insanlardır. ği bizim eski nesillerden pek *t yapacaklardır, ayıplanamaz!,, ı'" Söz, MÜstakbel "Hu D Toet l'ır— bu hususta belediyo er. ım Vaziç 04 ve müstakbel latanbu. M görtüşüm: b Z Ççokluğu ikâyes'nin ortasında kudum: zevk sürenlerin haya sa, onları ahlâk nam ve dirler. Keyif n yaka etmemel çanlılık olduğu için ya- rinden bazıları, faz- oplamak yüzünden bir dıntıya kapılıp boğu- rleri de terbiye ed ve köpekler olurlar. ve patırtıları, zarar kığun- ise hiç bir mahlük edilemez! Tada sırada homurtdanı- elim. unutarak, aki gençlikle ş'm- r, ktep bahçeler derlerini evleri- dolduranların Getçi kitap okurlardı. lız, 2, O sünepe tip kalma. or'ı nulı biraz kızdır- Ğe bu halleridir. Onlar, Kuvvetleri haya- kalıplara girdiği va- çokluğundan dolayı (Vâ - Nü) ul limanı N Projesinde 'khpıdadır Ükümet şim- İnde tesisat | tıracak T Plânını liman yapan milmüur plânına sit ana © Projeyi belediyeye verdi. *Jede müstakbel lima, Tikapı ko oyu olarak göster. | te 5* göre Umanın — Yenikpr ? Zaruret olarak (l Ti sür, di Hmanı, n * Yetde imar ve ink palı Mmuştır. Bu işe beş bu. Bir te diğer taraz, m TMilhaniki tesisat kuru. İt at vekili Celâi Rayar. U hiğğstzletir Evvelki gün matbaada işlerimi bitir miş, dişarı çıkmağa — hazırlanıyordum. Bu sırada odadan içeri sevimli ve kıy - metli dostum Osman Cemal — Kaygılı girdi. Benim hazırlandığımı görünce: — Ne o, galiba yine mahalleleri do - laşmağa gidiyorsun diye yanıma sokul du. — Öyle bir niyetim yok amma, der.. hal fkrimi değiştirmemde de hiç bir mMmâni görmiyorum, cevabını k't.'.dım. O zaman, üstad, başka söz söyleme- den koluma girdi. Beraberce kapalan dışarı çıkıp, kendimizi sokakta bulun - | ca: — İstersen seni entresan bir yere götüreyim . Oralarda Bambaşka — bir caksın., Yalnız, ya fotoğraf- makineni yanına al, dedi. n Cemalin enteresan ded'ği şe- yin mutlak, enteresan olduğuna şüp . hem yaktu. Tabil teklifini derhal kabul ettim. Geri dönüp makineyi aldım. Üs- tadla beraber otomobile binip, nun İşareti üzerine Ed'rnekapı metine yollandık. 15—20 dakika sonra, Edirnekapıdan geçip haricine çıkryorduk Burada otomobili sola, şehrin nümu- nelik asfalt yoluna saptırmak üzere idim ki, Osman Cemal: — Yok, yok, diye müdahale etti. Me zarlıkların arasından giden yola sapaca- ğız.. Bozuk yamrı yumru yolda bir iki yüz metre kadar ilerledik, sonra mezarlık - lar arasında temiz bahçesi, küçük ha- vuzu, ve zarif kulübesiyle göze çarpan bir evin önündeki çeşmeye sokularak durduk. ine o- istika- Otomobilden mal anlatıyordi inerken, Osman Ce- ası meşhur Otakçılar cadde - başlangıcıdır. Şu ev, yığılı keres- sinin mezarlıkları arasındaki e Ancah “da İstanbuluun can da. t ;ıııı kükkımda kali bir Ed'rnekam lâmba olmasa, Otakçılar caddesi Edirnekapının dış taraftan görünüşü, istanbul konuşuyor ! Burası ahrete giden b yolu andırıyor! Mezarlıklar, selviler arasından geçen Otakçılar caddesine bir kaç lâmba, ufak bir tamir konamaz mı ? Yazan : Haberci ir Edirnekapıdan Ramiye giden yolun lariyle, bunların teler, ve bahçe, önümüzdeki mezarlığın sahibine aitt'r. Buranın sahibi çalışkan bir adamdır, mezarlığa iyi baktığı gibi, | böyle muntazam bir bahçe yapmış, içe- nıxnde ayrıca bir de yeni guıulH.u- 1leri kaldırılan bütün fakir burada yıkanıyor. | — Fakat bu kulübenin buradaki en mü- | him hizmeti, geceleri yaktığı büyük bir Lâmbadır!. Edirnekapı ile Eyübü birleştiren C- takçılar caddesin'n halini birazdan gö- receksin.. Bu cadde Halicin fabrikalar la dolu Eyüp sahillerini, İstanbulla leştiren yegâne y Buraklan her gün, on, on bir bin insan geçer, Ha- fabrikalardan çıkan işçiler, İstanbul tarafındanki mekteplerinden Eyüp semtindeki evle- rine dönen kızlı, erkekli mektepliler, hep bu yoldan geçmek mecburiyetinde- dirler. dur, ekserisi küçük ev ve onun bahçesinde yanan geçilmesi imkânsız bir yer gçlacaldır ağzını lerden gelen kömlür araba. öküzleri kaplamıştı Fakat şu mezarcının Teneri - olmasa, bu yol o kadar karanlıktır. ki tasavvur edemezsin. Şu bir tek fener buraya â- deta hayat verir. Biz böyle konuşa konuşa — Otakçılar caddesinden aşağılara doğru iniyorduk. Bu sıra fabrikaların tatil saati de yak - laşmış olacak ki, aşağıdan, kalabalık gtupların bize doğru geldiğini gördük Önümüzdeki yol, koca koca çukurlar, toz toprak membaları ile doluydu. Yanımızdan geçen grupta 15 — 20 kadın arasında genç bir de erkek yürü- yordu. Dostüm Osman Cemal tanımış olacak ki gülerek hemen sokuldu. Da - i de zeki na- ha söze başlamada: zarla bir süzdü ve: — Anladım, dedi, bu sokağın kötü - lüğünü yazacaksınız. Allah sizden razı olsun. 10—15 fabrikayı İstanbula ve tramvaya bağlayan ve İstanbul içinden bu fabr'kalara gidip gelen binlerce in - sanın yegâne yolu olan bu — caddenin hali olur şey değildir. Eyüp kaymakamlığına bağlı mahal - lelerden bir çoğunu! şan memurları, işçiler bu yoldan gidip gelmektedirler. Fa İstanbulda çalı - , mekteplileri hep yazın nc ise, amma, kışın bu yolun na- | sıl geçilmez bir bataklık olduğunu ta: iniz. Burada bilhassa ge- ce yolculuğu bir felâkettir.! Esasen me zarlıklar ve selvilikler arasından geçen bu yolun öyle siyah, öyle korkunç bir manzarası vardır ki.. . Hepimiz buradan ahirete giden bir yol diye Ürkeriz. Biz koca erkekler böyle düşünürsek, kış geceleri burada ekse - savur edemer. riyetle saat yediden sonra geçmek mec- buriyetinde olan işçi kadınların, çocuk ziyetini artık siz düşünün Sözün burasında, demindenberi et - rafımıza toplanıp konuşulanları Hinle - ların UMHURİY hT'de' iIspanya harblnden Avrupa harbine bir adım daha inin bugünkü baş yazıı Brbine bir adım dak vrupa | vakı. tebarüz ettirmektedir alyanın ademi müdahale komitosile alâ. olmazıma rağmen Sanlander muvaifa. yeti Üzerine Müsalin mundan fazla t panya işlerini kendi | kça gö Musolninin bu fazla bulduğun gn söylemek İtalyanın bu bhar Banın V&ziy hükü ettiğini aç sonra harekelini bile ve fakatıbir şey yapamadı. r. eketleri karşısında Fran. kik eden Yunus Nadi, bu gönüllü g karar verdiği yolundaki — haberler ederse şunlar olncak demektadir 1 — Fransadan | mya geçecek gönlül Yüler bükümetçiler lehine vaziyoti — takv İspanyol harbi bu » Buna mani almak İtalya ile Almanya belki müdahalelerini tıracaklardır. Akdenizdeki tayyare ve deniz altı taarruuzlarile zaten müdahalenin şimdi. Kt şekilleri bile çok nazik vaziyetler ihdam etmektedir. Bi adım daha ilerinin doğu. racağı akibet pek galip bir ihtimalle feci olabilir. 2 — Eğer Fransa Tspanyol işine İtalyanın yaptığı şekilde müdahâle ederse bunun vâ. receği sonuçlar harpte sulhtan birine ,daha çabuk vasıl olur. Bu takdirde sulhun &yakta kalmast Ihtimali daha zayı? ve (htilâtin yata ihkılâbı Ihtimali ise daha kuvyetlidir. » fapanyol eidalini ba kıştan evvel natica. lendirmek Franko için bir hayat ve memat netin rbestçe çok menclesidir.. diyen muharrir makalesini — şu elmlelerle bitiri; tspanyayı h ten kendi haline — bırak. maktan Başka çare yoktum. Devletlerden ba. zılarının taraf tutarak müdahale — etmeleri İspanya y bir Avrupa harbini önün. den kaçılmaz bir zaruyet Baline sokacaktır. Buünca sabır ve tahammülden sonra — belki Dihayet zarmuri olmuş olan Fransız karart buna doğru pek açık bir adımdır. 'İ'arîı çocuklarını yaşatmak Peyami Safa dostumuz, Türkiye nüfusunu goğaltmak için tarla çocuklarını yaşatmaktan Lahsediyor. Anadoluda köylü kadmın küçü. çük çocuğunu yanıma alıp da tarlada çalışır. ken önu bir çuval içinde ağaç altlarına bırak mazı zalen incecik bir aleve benziyen çocu. fun küçücük bir rüzgürla sönmesine sebep olmaktadır demekte ve Türkiye nüfusunun fazlasını istiyorsak bunun önüne geçmeyi tavsiyo etmektedir. fusun eksilmeyip artmasa olduk. için yalnız tarla çocukları da şe. kları değil ? ba geh daha mt iyldti çocuk bakımı, köylerdii Biz zannetmiyoruz. yen kadınlardan birisi lâfa karıştı: — Böyle bir vaziyet olunca, tanıdık erkek ararız, hattâ bir kere, arkadaşı- nız Osman Cemal Beye bile, oldan geçirmesini rica etmiştik amma, kendi- si galiba şimdi bizi 'nıv.ırla.m:dı. Bunu duyunca, Osman Cemal genç kıza doğru idöndü. Dalgın dalgın bakıp bir müddet düşündü: — Evet hatırlıyorum, dedi, bir sene kadar oldu.. Osman Cemâlin sözünü yaşlı bir ka- dın kesti: — Allah rizası için, sevdiğinin başı için gazetelere yazınız da şu yolu üstün körü olsun yapsınlar, bir kaç lâmbacık koysunlar da, bu kış gene bataklarımız çamura girmeden, kafamız patlamadan yürüyebilelim.. Hel noktası bulundurulursa, istediğimiz ta- mam' olaca Bunları konuştuktan sonra g € doğru yi Kâapıdan Ramiye giden yola Çüi iki tarafını kaplamış bir yığın öküz arabalariyle karşıalştık. Hepsi de kömür yüklü idiler, Arabalârdan çözülmüş olan hayv lar sağa sola dağılmış, kimisi dinleni- yor, kimisi de geviş getiriyordu. Cad - deye mülevves bir koku yayılmıştı. — Bunlar ne? diye sordum. — Köylerden gelen kömürcüler, ce- vabını verdiler. Ve tâ sur kapısına kadar ayni şekil- de devam eden iği göstererek idert yandılar: — İşte bürası hep ayni vaziyettedir. İki sıra dizili kömürcü arabala küzler arasından geçerok, nihayet kalı kapısı yanındaki kahvelerin bulundu - ğu yere gelmiştik. Osman Cemalt Burada kiminle istersen' gal yolun ortasında Bbir de — polis ır. Edirnekapıya sırada caddenin ile ö konuş, bak ne dertler dinliyeceksin, dedi. (Sonu yarın ) HABERCI