Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
A0 ÂAşk ve macera romanı — #L _10..— Nakleden : (V.-NO) Nılqğ'“îl karı kocalar geceleri Y;:-n- Olamaz! ? üıq:""' gece birbirini görmyüor ki İnsanların rahat rahat uyuması Fi "'“ © kadar hararetle söylemişti İ'; Bülmeğe başladı: Tn '0: * Çöcuksun.. Ne garip fikirle Ne lım nebanayakışan — bu l bırak da gel yanıma.. Tatlı « İnsan kocasını böyle n’llm::““!“?or. hem yavaş yavaş *'m 'Y':k seslerinin kendisine dog hissedince, hemen pence Pancurları itti. h"- u.,. “İ$ısı de9yotu Na JYEH Attı. N l—ı::ü ib PGncerenm kenarına çık & İl—ı Ba hazır bir vaziyetteydi. "“!yin. Atlarım, | h tlecanla: Nmtm Hay'di in.. Çabuk - in.... oı- Müusun gittim. Kapıya ka | —»ı?'“s ı:rı[z karanlıklarda hayali araş " b“ğllk bir sesle sordu: Nkhpmm yanında.. Sana da Sizi N Böremiyorum. Niçin mehtab Uyorsunuz, yüzünüzü gö wım N&%î korkuyorum. Ha € yok, Sen asıl benim sana tahammül edemiyorsun.... in ettikten sonma karı ko İstemiyorsun. Bunu vak- in seninle evlenmezdim benimle alay ettiğinizi Korktuğunuza — inanmıyo q—îh' bu acı sözleri helecanla din P! hızla kapandı erkek çıktı. derm bir nefes aldı: " Bltti.,, Tahat değildi. Erkeğin ay- İğl sön sözler kulağın- “ıicağmı bilseymiş, benim kmiş! Pişman oldu! Fe- &,, Amma, niçin karanlıklar- İsrar ediyor?? Kabahat "h"ı “ml tanryamıyorum.. Kor- Nhı mndume fena muamele et- '*: % Yet edıyor Ne olur? Bir üN Va Bu karanlık konuşmanın üm Aklıma siyah süvari di- . Seliyor.. Benim yerimde h'h—“b“ kadın olsa korkar!,, ç ibirine vuruyordu. Üşü- Cü H,ı 9rkuyor müydu? Bilemi- bi ölde Asabr pek bozülmüş- '“'h:îun. Nm:'hdni açık bırakacaktı. hafif ışığı, odaya biraz Serpiyordu. Yatmazdan %'—.'"hhn iskemleyi kapının x N“ 'Ve kendi kendine mırıl M ağını bilseymiş be- itdar %&3&. miş, Ben de geceleri be- OAT ayn kutacağını bilseydim M“e, TMağı tercih ederdim. 5e K ı“a% n hiç tahat uyumadı. N sonra, artık, kızca- | 'lbqk n , Ku tutmuyordu. Hem %& %;:'*Mnun olmayışı, onu fe- !'Ğu Üstelik ide kabahat Bonra: Rü!*»ü beyle konuşma- 'nankör bir kız de- ,_îfâ“iı fedakârlıkları mü- Netice umduğu gibi Yemek saatinde gö- kalfa ile haber yollayıp | Bunula beraber kocasının kend'si ile meşğul olduğunu ispat eden bir hâ- dise cereyan etti! Yatak odasındaki pencerelm bir kilit asılmıştı ve üstüne bir tezkere iğ- nelenmişti. Nermin şu satırları okudu: “ İntihar etmenize mâni olmak için! ” Genç kız bu müstehzi satırları hay- retlerokudu. Demek Rüştü bey ona âde- ta bir yaramaz çocuk muamelesi yapı- yordu. Demek gene gelecekti. Demek gene karanlıklarda onu korkutmağa devam edecekti? Bir kaç gün böylece geçti, Rüştü | bey hiç bir yemekte bulunma'dı. Bu yanlızlık genç kadına pek srkıci gelmeğe başladı. Saatleri öldürmek için çiftlikte dolaşıyordu. Uzuün uzun gezin- tiler yapıyordu. Havalar iyiden iyiye soğumuştu.Hatta sabahları yerler buz bile tutuyordu. Bir gün, uzun bir gezinti esnasında buz tutmuş olan bir taşa basmış bulur du; ayağı kayarak düstü. Kalkmak iste diği zaman sancısı o kadar fazlaydı ki kımıldıyamadı. Evden epi uzaktı, Bu hâl'se son derece içini sıkti! Yü- rümeğe çabaladı. Fakat hareket etme- sine imkân yoktu. Sancı son haddini bu luyordu. Ne yapacağını şaşırmış bir haldey- ken, ayak sesleri işitti. Haykırdı. Rüştü bev omuzunda tüfek, av kılı- | ğıylc göründfi. Nermini yerde uzanmış bulunca, hayretle sordu: — Ne yapıyorsunuz buratla? — Düştüm. — Bir yerimiz yaralandı mı? — Hayır, yalnız ayağım fena halde ağrıyor.. Yürüyemiyorum. Erkek iğildi” içine alarak baktı. Nertnin mahcubiye- tinden kıpkırmızı olmuştu. Ürkek na- zarlarla kocasını süzüyordu. - Acaba erkekte ona karşı için için gizlenen bir kin var miydi? Fakat Rüş tü bey, gayet nazik ve müşlfik bir eda ile kızın ayağını muayene etti. Sonra, şişmeğe başlıyan bileğ'ni göstererek: — İncinmiş! dedi. Uğmağa başladı Nermin, ağrısından, avazı çıktığı ka dar bağırmak istiyordu. Fakat nemli topraklara oturup itina ile ken'disini te davi eden bu adamın karşısında gayret li görünmek azmiyle sustu. 'Titrek bir sesle: - — Çok lütüfkârsınız! dedi. Rüştü bey, gülümsiyerek ona baktı — Hemen uğuyorum, çünkü bir ârı zanın Önü alınır. Veyona bir kaç gün müddetle nasıl davranması lâzım geldiğ'ne dair izahat verdi. Geniç kız teşekkür ederek elıle mu hatabımın kolunu okşadı ve: — Rüştü bey, bana kızmayımiz. Sizi darıltmak istemezdim. Erkek güldü: — Buna eminim, yavrum, Mahsus düşmedin yal... Kızcağız kocasının anlamamazlıktan geldiğine hükmederek israr etti: — Ben geçen akşamdan bahsediyo- rüm. Sizi kız'dırdım. Fakat emin olun elimde değil.. Kabahat bende değil.. Erkek hafifçe irkilerek: — A... Geçen akşam... £ Biran durdu: İç sıkıcı bir şey düşünüyör gibi. (Devamı var) kızın ayağını avücu | 98 sene evvel hı.ıyu_'_ı: Esrarengiz bir kuvvet Avrupada bütün telgraf maki- nelerini sarsmağa başladı Şimal kutbunun fecirleri nasıl olur ? “Şarktan garba doğru uzanan büyük bir kavis saçaklar salıverir, Gökyüzünün her tâ. rafiına gümüşten ziyalar saçilir. Buz dağları o kadar letafetle yaldızlanır ki, insan kendi. ni başka bir âAlemde zanneder. Bazan güneş birdenbire mahvolarak etrafı derin bir ka. ranlığın kucağına yerleştirir.., Bu satırları öokürken bilmem ne ânlarsı. nız? Fakat herhalde, bu tasvirin şimal kut. buna ait bulunduğunu keşfetmek biraz güç. tür. Sövyet Rusya âlimlerinin büyük tayya. relerle keşfi için hâlAâ uğraştıkları şgimal kut bu. - 1859 yılı 2 eylül günü 98 sene evvel bu. gün, Avrupada garip bir hâdise vukua geldi. Telgraf çanları uzun müddet hareket ederek Curdular, gene talgraf makineleri uzun müd. det kendiliklerinden titrediler. Fen, bu hâdiseyi “şimal fecrinin,, mikyasta vuku bulmasınâ atfediyor. Şimal fecrini, oraya buzlar araâsına gide. bilen bir elektrik mütehââsısi şöyle anlatır: “Şimal mintakasının her yerinde — “şimal fecri,, yahut “şimal ışığı,, tabil bir hâdisedir. Bü mmtaka dahilinde veya civarında hemen her gece görülür. Geç vakit şimalde ufuktan intişar eden bir ışıkdir ki, mühtelif renklerle bütün şimali aydınlatır. Ayni hâdise cenup kutbunda da vukua gelir. Bünâa “cenup fec. ri,, denir. Bu ışıklar, bazan mavi — tozdan bir gemi, bazan ışıktan bir kubbe halinde açık sarıya benzer bir renkte doğarak ya. yılır ve saatlerce uzarlar. Güneş battıktân sonra kutbun ovaları ve buz parçaları dehşetli bir karanlık — içinde kalirlar. Bu tepeler birer heyulâ gibi ortadan kalkarlarken birdenbire şarktan garhba doğ. ru altın renginde bir tan — peydahlarır. Bu Eleğim sağmanın renklerine rekabet edebi. lecek derecede süslü ışık süratle öteye beriye dağılıp gider. Renk renk işıkların mühtelif istikametlerden gökyüzüne doğru uzamaları, böşlukta o kadar güzel bir manzara hı.m eder ki seyrine doöyulmaz.,, Elektrik mütehaasısının — atılattıkları ne güzel değil-mi? Fakat bu güzellik dünyanmın bir ucunda ve insahların gözlerinden uzak. Şimal kutbuna seyahat 1498 yılmdan iti. baren tesbit edilmektedir. Bu yıd Kays adlı bir seyyah 58 derece arzı şimaliye kadar iler lemiş, 1550 de Gazpar GÜ dereceye — kadar, 1502 Mişel G0 dereceye kadar ilerlemişlerdir. Meşhur seyyah Franklenin — 1849 yılında kaybolması tÜlzerine önü Aâramağa giden dok. tor Kan 82 arzı şimaliye kadar — ilerlemişti. Franklen gibi birçok seyyah ve fen adamını buzları ârasında kaybeden Şim#! kutbu, son olarak da Soövyet Rusya — tayyarecisini de yüuttüu. Fen kimbilir ne vakit buraları keşfedeceak ve İnsanlar, şairane fecirlerini seyretmek i. çİn gidecekler. geniş Lisan deıslerimlzin geçmiş formaları Gı.ıetcımzde nqrtdîlen lisan iki darik - edilebileceği yı:.ıhuşu Bazı okuyucuların, bırknç gün evvelki formaları i den vardık. Uzun ıuııııı&nben de- vam eden ilnlııımı& bu gibi formaların iki kuruş mukabilin- de ancak gazetemize abone ola- Keyfiyeti bir daha tavzihe lü. # zum görüyoruz. H Tontomn amca ELLİLİDİĞİNEİTRSARSERSEZRASLSSAAlaesin balıkçı Romanın şik bir otelinde İngiliz Harici. yesi mensuplarından bay Carruthers'e rastla. dım, O da benim gibi seyahate çıkmıştı. Karştlaştık. Tanıştik. Adamin yüzünde - bü. yük bir yorgunluğun ve azabın izleri görü. nüyordu. Daima çok ciddi olan ve Hissiyatını fasla belli etmiyen bu erkeğin hall nazarı dik. katimi celbetti. Kendisine karş$i büyük bir arkâdaşlığım olmadığı halde seyahatin ya. rattığı samimiyetle, görüşmeğe başladık. Yemekten sonra kahveyi birlikte içmemizi teklif etti. Kabul ettim. Holün derin költuk.- larında karşilıklı otüurduğumuz sırada — Car, ruthers İçini çeekrek: — Çök betbaütim! . dedi. Bu #öğük ve hissiyatımı gizliyen adamın ağzından bu sözler pek garip çıktı. Fakat belliydi ki yürekten konuşuyordu. Adeta, boğazında hıçkıriklar gizleniyor gi. biydi. Bu kâadar lâübalilik hayretimi mutip oldu. Onunla esasir bir âhbaplığımiz yoktu. Nasıl oluyordu da, böyle, terbiye görmüş, adabı muaşeret bilen bu erkek, hususiye. tini, ilk önüne gelen adama açsın”?... Bu zaaf, sinirime dökündü. Adeta: — Bana ne? . diye bağırmak istedim. Fakat karşımdakinin soluk çehresi, çök mağrür tanıdığlım s#iyasi adamın böyle birden bire çökmüş öolmastı, beni afallattı. Biran tereddütten sonra: — Vah vah.. dedim. — Müsnâda ederâeniz anlatayım — Rica ederim. — Biz, Betti'yi tanır mramız.. — Eskiden bhazı, Londrâda kendisine rast. lardım.. — Şimdi Rodos adasında oturuyor. Birkaç Zamandır dâvetlisi idim, Oradan geliyorum. - Ya?, Biraz tereddütten sonfa ilâve etti: — Korkarım beni garip bulacaksmız. A. câip Bir muhavere zemini açtırm. Fakat tâa, kammülüm kâalmadı. Şayet birine içimi dök. mezsem deli olacağım sanıyorum. “Ben, vaktile Betti ile sık sık görüşür- düm. Bu, mütareke senelerindeydi. Londrü. nmm en coşkun Zzamanı, Gece, gündüz dans. ediliyor. O sıralarda, o, yirmi dört yaşlarımda bir genç kızdı. Annesi ölmüştü. Babası Dük. tü fakat zengin değildi. Adamcağızın öm rü, münzevi bir surette şatosunda geçerdi. “Betti, Londrada dul yaşayan teyzesinin evinda misafir kalırdı. ' “Mütareke olur olmaz, bütümn gençler gL bi, o da, toşkunca, eğlenteye kendini attı. İngiliz muhiti Betti'ye bâyılryoördü. Herkes tuvaletlerini kopye ediyordu. Hatta sâabün fabrikaları bile, reklâmlarına resmini köy. mak üÜzere müsaadesini istiyorlardı. “Tabildir ki, yaşlrı adamlar, onun bu halle. rini fazla coşkun bulmaktaydiler. Bir eğlen. ce bir davöt yok ki Betti bulunmasın, Bu kadar kökteyi, bu kadar sişâra.... Olur mu yatTu “Bana kendisini tanıttıklarr sırada pek lehinde bulunmadılâr. Betti'de göze çarpan, yaşamak zevkiydi. Dansettiği zaman, bütün vücudile, bütün ruhile ortada dönerdi. Göz. leri parlar, rengi pembeleşirdi. Çok güzeldi. Üstelik de şirindi. Çok basit halliydi. Mev. kiüni koruduğu halde, azamet de taslamaz. dı. “Kendisile ahbap oldum. Bütün farfaralı. ğına râğmen, gayet ciddi olduğunu — va iyi konuşmak bildiğini hayretle farkettim. Pek zekiydi, her muhavereye aklı ererdi. Bu gene yaşta bu kadar şey okumağa ne zaman va, kit bulmuştu? Sön derecede de müvazene. liydi. ; “Onda adeta zıd İki kadın mevcüuttü. Biri ciddi, akıllı, biri de neşeli, coşkun..... “Tablldir ki derhal Aşık öoldum... Belki ön iki kere evlenmeğe talip çıktımı. Zengin de. gildim. Kabul etmiyecağini biliyordum. Pil, hakika her zaman reddediyordu. Fakat bunüu o kadar nezaketle yapıyordu ki, dnıtıugümu | zu iİhlâl etmiyordu. “Birçok kişilere beni tercih ettiğine emin. dim. Bense ona perestiş ediyordum.,, Hariciyecinin bu üuzun sözleri arasında ben de bir şey söylemiş olmak için: — Herhalde kendisine fşık olanlar pek çoktu! . dedim. — Tabil. Talipler, adeta yağmur gibi ya, ğiyordu. Amerikadan bile namzetler zuhtr ediyordu. Kiminle iztese evlenebilirdi. — Hatta isittiğime göre, kraflik haneda. nından bile istiyenler cıkmış. — Öyle. Fakat ö, böyle bir hayata katla. namayacağını söyledi. Va neticede Velldon. la evlendi. — Harkes hayret etti, değil mi? — Siz erkekle tatıtşır mrydmız" — Zannetmeam.. Herhalde hıtrrlamvorum — Hatırlasanız tuhafrma gider.. Bu adam © kâdar Münağızdi ki, kehdisine Öön defa rastlâsanız gördünüz mü, görmediniz mi far. kedemezsiniz.... oğluydu. Babâüsı, parası Bayesinde bir dü ssalet unvanı almıştı. Velldon benimle be. raber Eton Mmektebinde okudu. ÖOnu centil. men haline getirmek için çok uğraştılar.. Harpten sönrâa bütün eğlence yerlerinde Velldona rastlanıyordü. Fakat kimse ona ehemmiyet vermezdi. O, yalnız eflencelerin parasımı öÖdemekle mükellefti. Hulâsa, iç &. Ktet bir traggı! İki dirhem bir çekirtdek gğiyi. tir, pot kırmamak korküslile etrafi rahatelğ edecek deretede adabı muüşeret kaidelerine rlayet ederdi, “İşte bir sabah Times (Taymis) güzetetin de Betti'nin önunlâa nişanlandığını öküynucü hayretlere düştüm. Derhâl telefönü —ağçtım, Bordum. “— Sahi mi? U—— Öyle ya. Büğün ailesini getirecek. Ba, bama prezante edecek. Bü misafirlik pek eğ. lenceli bir şey olmayacağı için, tahamımül ve tesaretimi arttırmak Üzere, beni — Öleridgö öteline davet edin. Bir kökteyli içelim. * Kaçta? — Birde; “—. Pekâlâ.. Bekliyorum. “Otelda önu bekledim. Ahenkli — yürüyü. şile içeri girdi. Telâşlâ kendisine: “— Betti! Bu işi yapmamalısınız! Dağru değil! . dadim, İ #— Nişin? — Çekilir herif değil da öndan. —- Yök Canım.. Bön önü © kâdar YTenk bulmuüyorum. “Neşell ve güzel gözlerini bâna döğrü kal. dırarak bakti. “— Bu sönradan görme herifle ne yapar. EBimiz, Betti* “— Aman cânım.. Bu kadar züppe olma. yın.. Birçok kişilerden iyi... “— Öyle iç sıkı herif ki.. “— Yöco.. Sadece sakin.. Ben esasen çök. zeki, çok parlak bir koca istemiyorum.. Böy. lesile insan rahat eder. Hem © çok rabitali, çök terbiyeli.. — Aman Allahmm.. “— Doğruüsuüu Himibilamiz, azizim — Carrut.” hers' “— Bu herife bir de üşık' olduğunuzu !üy.’ Ieyîn bakalım! '— Neye olmayayım?.. İhtimal., “— Şaka maka bertaraf, niçin onunla ev. leniyorsunuz ? “Ciddi elddi beni süzdü ve sonra: “— Yirmi altı yaşına basiyorum. Onun da cöpleri parayla dölü. “Buna ne cevap verebilirdim ? “Tabiatile düğün oldu. Müthiş bir düğün. Bütün Londra halkı akın etti. Sonra, yatla. rile seyahate çıktilar.. “Ben de Roma sefaretine tayih edildim. “Betti, izdivacından sohra, patırdılı hayâa. tindan biraz çekildi. Sösyetedeki ilk itibarını Azıcık kaybetmişti. Eskisi gibi kendisinden bahsedilmiyordu. İzdivacından bir müddet sorira Bir çocuk düşürdüğünü duyduk. Karı kocanın iyi geçinmediği dedikodu . halinde söylenirdi. Az zaâmân sönra, Velidon içmeğe başladı. Ve bir iki sene geçince erkeğin ve. rem olduğu ve kendini tedaviye —uğraştığı şuyu büldü. Karıkoca, iki kışı İsviçrede geçir di ve sonra ayrıldılar. “Betti, Rodosta yerleşmiş. “Birçok ahbapları: “— Zavallı kim bilir 0 adada nasıl sıkılı. yor! , diye acındılar. “Birçokları dâ gidip ziyaret ettliler. Mem. leketin tabil güzelliğine herkes hayran oldu. Fakat o parlâk Betti için, bu adeta, birinci | Sınıf bir cenaze mörasimi 1di. Bu çekik haya. t nasıl tahammül edebiliyordu ? “Güzel bir ev satın almış, birkaç İtalyan memur âllesindet başka kimseyle görüşmi. yordu. Zaten konuşâacak da pek © kadar sosyöte yoktu. “Bu kârari herkesi hayretlere — düşürdü. Fakat Londra muhitinde insanlar çabuk ünü tuluyor. Zamanla artık Betti'den bahsedil. mez oldu. O sıralarda Velldön da öldü. * 5 * Bir 'mektüp aldım, Eaki ahbabım — Betti, teni davet ediyordu. Zaten her zaman muhaâ,, bera ederdi. Yarm bitecek Nakleden : Hatice Süreyya SEZEN TERZİHANESİ Sahibi:; İhsan Yavuz Sezen- - Şık giyinenlerin terzisidir En cazip modeller, mevsimlik metin İstanbul Yeni Postahane karşısında Çon zengin bir fabrikatörün * iik LA aa