Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
»T/M/N KA D a v XA şk ve macera romanı — HABER — Akşam postasr zi - Nakleden : (Vâ-Nü) %dllı Sağız, 'mr an bile, bu küçücük “duîlıu b bir yere geçmek ihtimali W :N% u!"lmmıştı Yatağın böyle İçin 4 $ Olmasını çarşaflarının çama | MWW! ve temizlerinin de ge İ b Mütulmuş olduğuna hamlede tten sonra ihtiyar kalfayı ' %!M istemedi. Battaniyeyi üs- | utîte S Uyudu. İ Söy Yeni gelin, ilk düğün gecesi- w ; %&h:ülfal geçirdi! dide ekbah Nermin bermutat mut .h% kihvaltmmı yemek istedi. | Üüşü Üyük bir değişiklik oldu-- Gi Üyordu. bile, | .h:hh— * ka"aya- ıta.,“"“ vermeği unütmüşsü- h!tı Ve ile yattım! - dedi. taaccüble: *fendim, Ben size başka dim dı, Kahahat bende de-- Y sizi oraya götürür san- h'errı. N—.min a : %ileh“ Sânım? Başka oda mı? Ne * “ Ben odamda pek rahat- |a B * Buş Olür mu? Siz artık evlendi | M &vin hanımısmız. Beyefendi | q Sdayı Sİze ayırmamı emretmiş h e art!k bundan sonra sizinle “n“şmaga mecbür olaca- 5 derdim, sen,, ef Üî.. diyeceğim. % başını salladı. '“'meyOk * Ben öyle teklif, te- M. Eskiden neysem gene L%N Oolur mu?,.. Siz şimdi Rüştü Vit Efendısısmız Hem bizim k _âubalıhgı hiç: sevmez. U.N liklı yemek yiyeceksiniz. lı;:" ahvaltınızı, isterseniz o- & ler, ;?byo"hliı bu sözleri asabiyetle Iı%%. Belli ki yeni zuhur eden Rllh. 9"' ıem içerliyordu. W hissin tesirini nasıl iza- ucmıyordu İkbal kal- hg şene yükseldi: ; M'h, Ehdinin odanıza gelmeyişi- | Yalnız bırakışına hayret edi- t“hqm Tgeıet:ektı" Saat ilerlemişti. İ abii, odasına çekilip yattı. Ah Vretle kızı süzdü. İ b“ 5& Safsın. Mektepte yalnız | Ak Sndiniz? Kulağınıza öte- Nn b Olmadı mı? bi k""ılzı"elı sözleri anlama- ; Beldi, Onun bütün derdi G?emq“l:ü!tu beyle karşılıklı ye- fi Yemek odasına girdi. Söviz masada karşılıklı yer- 1 Rüştü bey hafifçe üht Tüye “Yüdunuz mu? M Ür ederim. Her zamanki N N —-.""' h "Shat etmedim. Çok kitap iba, Zihnim ; yorgun, Hat- | ll' %ıir, dit bazı tarihi eserler ; '%"'ıem“ki*" meşgülüm. Müsa- | Erke âdetimi bözmiyayım, a Bıucı ,2 de okuyayım. Ehll'ı ye"—'îm. rahatsız olmayınız. rk’-’k Mek yemeğe de alışığım. Ü, Yha a' lız de Pekâla, Ben kitabıimı a- A mi!tı ıârı be"dl hayalinize dalın. w ’khi Si ÜYük bir nezaketle söy- " Tüty t:ı İn, sanki kocasına bü- ürh b'-dlmmuş mevkiinde kal bw de — * Sünün da farkındaydı ki, “İMeseydi. — dahi, Rüştü İğini yapacaktı. £, Yava $ yavaş yemeğe baş- adar gürültü yoktu, 1 Ordu ki, senenin son Mhnc"_e camlarında vızıldı- ü işitiliyordu. &. ğ"-'kı Zünde iki krere teker | : AĞA HSA L —i A l şimdi | w%“ ğ'tü n, beyefendi ile yemek ©- | rür edecekti. Karı kocanın birleştiği ve en samimi olduğu anlar, işte bunlardı! b * * Nermin yeni odasıma nakletmişti. Bu güzel, geniş, süslü bir yatak oda- srydi. Bitişik bir tuvalet dairesi, bir de alafranga banyosu vardı. Bütün haya- tında mektebin dar yataklarından baş- ka yatak görmemiş olan kızcağız için, âdeta göz kamaştırıcı bir lükstü bul İşlemeler ve dantelâlar içinde bü- yük yakatk.. İpekler içinde şezlong... Tıklım tiklim çamaşır ve elbiseyle do- lu aynalı dolap.... Yaldızlı iskemleler... Bütün bunlar Nerminciği hayran ediyordu. Bu kadar — kıymetli şeylerin sırf kendisine has olmasına bir türlü ihtimal vermiyordu. Bunlatı ona veren lütufkr adama karşi kalbinde büyük bir minnet uyanıyordu. Yalnız fazla bulduğu bir şey var- sa, yataktaki iki baş yastığı idi. Niçin iki tane? Mademki Rüştü bey hiç bir geceyi onunla gecirmiyor, buna ne hacetti? İşte bunu düşündüğü zaman, genç kızın yanakları kıpkırmızı kesiliyordu. O aksam odasına çekildiğinden he- nüz yirmi dakika gecçmemişti. Tam so- yunmak üÜzereydi birden, elekttikler söndü. Nermin karanlığı hiç sevmezdi. El yordamiyle yürüyerek elektrik düğme- lerini tecrübe etti. Fakat gerek tüva- let dairesinde, — gerek yatak odasında, gerek hamamında ışık yok, Belki motörde bir arıza olmuştur. Cereyan kesildiği anlaşılıyor. Çiftliğin mtörcüsü bu arızayı düzeltinoceye kha- dar bir yere oturup beklemeğe karar verdi. Lâkin bu karanlık, kızı ürkütüyor- du. Kalbi çarpıyordu. rak, etrafını Gözlerini aça- görmeğe çabalryordu. “Korkusundan bir takım tayfların etra- fını sardığı vehmine kapılıyordu. Heye- canını bastırmak üzere, iki elini göğ- | süne koymuş, öylece tetikte dururken, birdenbire odasının kapısının yavaşca açıldığını hissetti. Biri iceriye gitiyordu. Nermin, gayri ihtiyari bağırdı! Karanlıklar içinde, uzün boylu bir gölgenin eşikte durduğunu farketti. — Kimdir 0? Nermin, korkarak, titrek bir sesle sormuştu. Heyecanı arasında tanıya- madığı bir ses: — Benim... Kocanız!... — Aman allahım.. Bu konuşan kim? Korkuyorum.... Yeni gelen, ısrar etti: — Korkmayın..... Benim.. Kocanı- ZIM.... — Yok,, Kotcam değilsiniz.. Onun sesi değil! Allah aşkına... Beni bu ka- ranlıklarda böyle korkutmayın ! — Nermin.... Sizi korkutmak istemi yorum.... Bilâkis. Bu karanlık sizi ra- hatsız ediyorsa ben varım işte... Yanı- nızdayım. Korkmayın. — Aydınlık olsa... Bir ışık gelse... — Bu mevsimlerde ekseriya böyle motör bozulur... Belk! ışık gec gelir. Erkeğin yavaş yavaş içeri girip kapıyı kapadığısnı hissetti. Karanlıklar için- de dolasşan hu cisim kızcağızın naza- rında heyulâ gibi bülyüyordu. Kocası olduğunu söylüyordu. Fakat kız bir türlü buna kani olamıyordu. Tekrar heyecanla: — Kimsit'z?... İmdat!... Korku- vorum.. Gölge durdu. — Canım.. Nermin.. Bağırmayın... Cocuk olmayın.., (Devamı var) 1700 — kazak Günlerce takib edildikten sonra bataklıklara sıkıştırılarak mahvedildi Piyale Bey 29 şaykayı peşine takarak İstanbula döndü Don kazakları Osmanlı Türkleri zamanın. da hükümeti zaman zaman isgal ederlerdi. Bunlarin bir kısmı bazan şaykalarla İstan. bul sularıma kadar ilerliyor, ani baskınlarla talan ederek kaçıyorlar, bazan çoluk çocuk da kaçırıyorlardı, Kırımda çıkan bir isyanı fırsat bilen bu kazaklar, Azak kalesine hücuk ederek zap. tetmişler ve bu taraflarda — istedikleri gibi büküm sürmeğe başlamışlardı. Dördüncü Murat kaptan — paşa Silâhtar Mustafa ile Bağdada gidince tersane kethti. dalığımna Piyale bey bırakılmıştı. Piyale bey 1638 yılmda kırk kadırga hazırlayarak bu kazakları tedip etmek için Kerç limanına gel di. Kazaklar, 53 şayka ile yeniden Azak de. nizinden Karadenize çıkmağa hazırlanıyor. lardı. Fakat Türk — kadırgalarını görünce Azak kalesine sığmarak kadırgaların uzak. laşmasını beklediler, Kazaklar, Türk dönanmasının burada bek. liyeceğini tahmin etmiyorlardı. Birkaç gün bekledikten sonra 30 şaykaya 1700 — asker binerek tekrar açıldılar, Bunlar Anadolu sa. hillerine hücum edecek ve bir çok mal ala. rak döneceklerdi. Şaykalar, Tamam önünden geçerek yollarma devam ederlerken Piyale bey şiddetli bir hücumla şaykaları sıkıştir. dı. Tehlikeyi gören kazaklar, şaykaları sığ sulara çekerek Türk kadırgalarımın tehlike. sinden kendilerini korudular. Fakat bu es. nada, Azak kalesi üzerine — gitmekte olan Kefe beylerbeyi Yusuf paşa deniz kuvvetle. rinden kendilerini kurtaran kazakları kara tihetinden sıkıştırmağa başladı. Şimdi teh. Hke iki taraflr olmuştu. Piyale beyin deniz. den açtırdığı top ateşi devam ederken Yu. suf paşa da karadan ilerliyordu. Kazaklar iki ateş arasımda yüz kadar za. yiat verdikten sonra gece karanlığından isti. fade ederek Azak denizinden kaçmağa baş. Jadılar.. Fakat Piyale bey arkalarını brrak. madı. Tekrar karaya sıkıştırarak top ateşine tuttu. Kazaklar burada da 200 zayiat verdi. ler. Yalnız Piyale bey bu kadar la iktifa et. miyordu. Hepsini mahvetmek Onun için körfezin ağzını sallarla kapıyarak Yeniçeri, cebeci ve tımarlardan iki bin kişi. | yi dışarı çıkardı: — Bütün kazakları sarip Mahvediniz.. em. rini verdi. Üç taraftan sarılan kazaklar için bir tek çare vardı: Şaykaları karadan Köban nehri. | ne naklederek kaçmak. En nihayet bu çareye başvurdular. Fakat Piyale bey kovalamak. tan geri durmadı. Kendisi de Koban nehri. ne 15 tombaz ile d0 sandıkla asker sevket. ti, Bu asker, ilk hücumda dokuz — şaykayı zaptederek 500 kazağın bir kısmımı öldürüp bir kısmını esir ettiler. Kurtulan- kazaklar Tomruk körfezine doğru kaçmağa başladı. lar. Bu yolün da Yusuf Paşa tarafmdan ka. patılmıs olduğunu görünce, bataklık ve saz. Iklara kendilerini attılar. Hiç olmazsa bir müddet dinlenerek başlarını kurtaracak bir yol arayacaklardı. Piyale bey fare kovalayan ve bir türlü peşini brrakmayan — kedi gibi usanmadan takip ediyordu. Kazakları belie. rini doğrultamıyacak haler - getlrecekti. 24 parca şayka dahâ zantettikten sonra 162R ViT 3! ağustos günü 806 Sene evvel bugün 1700 kazağın 250 si esir edildi, diğerleri ta- | mamile öldürüldiller. Piyrale bey da 29 şay. kayı yedeğine alarak büyük bir alayla İs. tanbula geldi, Niyaz! Ahmet _ ee azmindeydi. | _Torıton amcanın kum saati çocuk Dünkü kısmin hülâsası Pertev lüks yaşayan, fakat para sıkm. tısı çeken bir allenin çocuğudur. Her işin başı şans olduğunu ona telkin ediyorlar. O da şanst aramağa, — tahta atına bi. nip — çıkıyor. $Şimdi amcasma, diyor ki: *“Gelecek hafta yapdacak at yarışların. da hangi havvanların kımnaı-ağmı keş. fettim.,, “ vi * Amcsat Osman bey sordu: — Şimdiye kadar bilet alıp kazandın mı? — Evet, Bahçıvanla örtak gittik. Ben a. tın ismini söylüyorum. O gidip biletleri alı. yor. Hep kazanıyoruz. — Eh.. Bu hafta? — Tabil”oynıyacağım. Bütün kazandığımı söylediğim atların üzerine koyacağım. — Kaç para? — İki yüz lira! — Ne?.. Sen milyoner olmuşsun da benim kaberim yok. Bu paran nerede? — Bahçıvanda.. Ortağız. — O da mı o kadar koyacak? — Zannetmem, O yarısmı oynar. Ama am cacığım, kuzum, bizi ele verme, Amca bir şey söylemiyeceğini — vandetti. Fakat bu iş hoşuna gitmekle — beraber onü ürkütüyordu. Maamafih yeğenini o hafta ya riışa götüreceğine dair söz verdi. ü 3M Amca, -yarış yerinde atlara baktı. Fakat Pertevin söylediklerini bir türlü gözü kes. medi. — Ben gene bildiğimi yapacağım. Senin söylediğin ata da beş lira koyarım! . dedi. Çocuk inatla: — Ben bütün paramı Ceylânla Karacaya koyuyorum! . dedi. Ve dediği de oldu. Pertev, bin beşyüz lira kazandı. — Amca hayretteydi. Bu muammayı anlamak istiyor. du. Eve avdette bahçıvanı çağırdı; işi tetkik etti.. Bahçıvan: — Efendim! . dedi. . Bizim — küçük bey benim at yarışına meraklı olduğumu biliyor du, Gelip uzun uzadıya izahat istedi, Kendi. sine aklımın erdiği kadar anlattım. Beraber oynamamızı teklif etti. Yalnız atlarmm ismini o seçecekmiş. Tecrübe ettik, Her — sefer ka. zandık. Pertev pek, küt'iyetle emin n!dutu zaman fazla para koydurtuyor. — Peki ama nasıl kat'iyetle emin 'oluyor? — Onu bilemem, O söylüyor. Ben yapıyo. rüm. Amca, bu hususta çocuktan da izahat İz. tedi. Pertev, gülerek: — Bazan emin oluyorum. Meselâ bugünkü gibi.. Ö zaman çoök parayı gözden çıkarıyo. rum. Bazan mütereddit kalryorum. Ö zaman az parayla oynryorum. Çünkü öyle zaman. larda ekseriya kaybediyorum. — Peki ama, evlâdım. Nasıl emin oluyor- sun ? —Orasmı bilemem. Yalnız emin oluyorum işte.. H e Bahçıvan ilâve etti: — Sanki ona biri fisliyör. Amça, başını sallryarak: — Garip şey! Fakat o günden itibaren o dâa kumpanya. ya ortak oldu. ! Bu gidişle gocuğun epey paârası Bir gün Osman bey sordu: — Bu paraları ne yapacaksın, yavrum? —. Annem için. Her — zaman o diyor ki, kendisinin ve babamın şansr yokmuş. Düşün düm ki, benim talilm olursa belki bu evde şikâyet fısltılarından kurtulurum. — Ne fısıltisi ? Çocuk kekeledi: — Anlıyorsunuz ya... şikâyet.. Hergün kapıya bir .sürü alacaklılar geliyor.. Faturalar, bönolar.. Bvin içinde bo. ğucu bir hava esiyor. Belki işte bunun önüne geçerim dedim. Çocuğun gözleri garip bir alevle yanıyor. du. İlâve etti: — Kuzum, şansım olduğunu annem duy- masit. — Niçin? — Oynamamı belki menede» — Zannetmem. — Edear, eder.. Ve sonra yalvararak: — Kuzum, amcaöoiğım.. söyleme... rayı başka şekilde ona verelim. Amca bir çare buldu. O sene kadının büt. birikti. h$ bu pa. Şans yaratan İşte.. Parasızlıktan | çesine — müşterek aile iradından — fazlalık varmış gibi gösterilerek — iki bin lira ilâve edildi. Bahar gelmişti. Büyük teyzelerinin roma. tizması için Bursaya gideceklerdi. — Pertev tepiniyardu. — Yarışlardan evvel bu evden — dışarıya cıkamam. — Ne diye bu evden çıkmıyorsun? Anne kızıyordu. Çocuk israr ediyordu. Nihâayet yavrunun ağlamasına dayanamıya, rak: — Peki.. yörüm, Kadının anlamadığı bir şey daha — vardı: Pertev epey büyümüştü. Buna rağmen tah. ta atından ayrılanıryordu. Çocuk — meseleyi şöyle izah ediyordu: — Bahici atım olmadan bunu bırakamam. Yarışlar yaklaşıyordu. — Pertev günden güne asabileşiyor. Gözleri öyle garipti ki, an. nesi bazan ona korkarak bakıyordu, — Yarış - dedi. . Fakat ne diye anlamı. çakşamı, karıkoca, gezmeğe gitmişlerdi. Bir yere davetliydiler. Kadının içinde garip bir heyecan — vardı. Gayriihtiyari, evine telefon etti. — Karşısma dadı çıktı. — Çocuklar nasıl? — İyi efendim, bir şey yok. — Pertev? — Odasma yatmağa gitti. Bir uğrayıp ba, kayım? — Hayır.. hacet yok.. Saat bire doğru, eve döndüler. Kadm, ya. vaş yavaş oğlunun odasınım kapısına doğru ilerledi. İçeriye kulak verdi. Garip bir sea... mütemadi bir gicırtı... Ne olabilirdi Dinledi Hızlı hızlı devam eden bir gicırtı. Sonra, birdenbire aklma geldi: Evet., O, bu sesi biliyordu. Oğlunun tahta atınm yayları. Hemen kapıyı âaçtı. Korku ve hayretle gör. dü: Pertev, pijazamsı sırtmda, tahta atma binmiş, deliler gibi sallanıyoör! — Ne yapıyorsun, evlâdım ? Çocuk, dalgın gözlerile — boşluğa — doğru bakarak bağırdı: — Biliyorum... Cenub yıldığı.. Ve bu sön ismi birkaç defa tekrarladıktan sonra, yere düşüp bayıldı. Yavrucak; ateşler iginde yanıyordu. Kadm, başucunda, bir hey- kel gibi onu bekliyor. Pertey sayıkiryor ve Bayıklaması içinde mütemadiyen: — Kazanacak olan Cenub ylldmdır Cc. nüb yıldızıdır.. .diye bağırıyordu. - Anne, endişeyle babaya sordu; — Ne demek istiyor? —— Baba, sert sert: — Bilmem! . dedi. Kadın, amcaya sordu: — Yarışta koşacak olan atlardan birinin İsmi. Ve Osman bey, ertesi günü Cenup yıldızı üzerine epey kuvvetli bir para koydu. Bire ön dört kazandı. . *& £ Üçüncü gün hastalık arttr. O akşam bhah. çıvan, küçük hastanm odasma girerek: — Pertev bey.. İstediğiniz gibi yaptım... Söylediğiniz at kazandı.. Hissenize — üç bin beş yüz lira düşüyor... . dedi, Çocuk, annesine bakarak: — Anne!.. Cenub yıldızı dedim.. — Cenub yıldızı... Bak inandın mrı şansım olduğuna?. Hep kazandım.. Ben biliyordum., Tahta atr. mın üzerinde sallandıkçâ işte sonunda emin oluyordum.,. Anne! Ben sana demedim miydi şanarm var diye...? O Ana kadar piril piril yanan gözleri bir. denbire söndü.. Başı yana ödüştü. — Evlâdım.. . diye anne bir çığlık kopar. di. Herkes koöşüştü. ' Pertev, şanslı Pertev, artık — yatağında asabı bu kadar gerginliğe dayanamamış ola. rak, cansız yatıyordu. Nakleden : Hatice Süreyya eminim... eminim.. buseler BETİREİEERİEEERE MA LHİ LEİ — ee G l er np ee erer A eee e Lisan derslerimizin geçmiş formaları Gazetemizde neşredilen lisan derslerinin geçmiş formalarının iki kuruşa idarehanemizden te” darik — edilebileceği ymlmıştı Bazı okuyucuların, birkaç gün evvelki formaları ııtomelenndul ıv!:.dık Uzun zamandanberi de- vam eden ilânlarımızda bu gibi formaların iki kuruş mukabilin- de ancak gazetemize abone ola- caklara verileceği — yazılmıştı. Keyfiyeti bir daha tavzihe lü- zum goruyoruı. ...........