Yazan: Sağoman Tehliryan — Çeviren: S.Ş. Hi t0 — İktibas ve teretime hakkı mahfuzdur — Tabancamı cebime yerleştirip muhasebecinin karşısına dikildim ve : Paralarımı ! diye haykırdım — Ben buraya terbiye dersi almıya değil, paralarımı istemeğe geldim, 4800 liramı şimdi veriyor musunuz? — Ne demek istiyorsun?. — Ne demek istiyeceğim, paraları - Gittikçe sBesimin yükseldiğini gören muhasebe müdürü, işin sertlikle hal - Jedilemiyeceğine kanaat getirerek de- di ki: — Para istemenin de bir yolu var- dtr, birader.. Sen kendi hesabma pa- ranı isştemekte haklı olabilirsin, fakat biz de, vazifemiz icabr olarak — böyle mühim bir meblâğı ilk defa karşımıza çıkan adama teslim edemeyiz. — ©O halde hüviyetimi isbat eden vesikaları göstereyim, diyerek fotoğ- raflı vesikalarımı çıkardım, muhase - beciye verdim. Muhasebeci bunları tetkik — ettikten sonra, yine tatlı bir sesle cevap verdi; — Bunlara bir diyeceğim yok, kâğıt - Tarınız tamamdır. Yalnız başka bir cihet wardır. Malüm ya bankalar ile kendi şu belerinden mektup almayınca ibrazx edi- len çeklerin bedelini ödemezler. Demek istiyorum ki biz henüz elinizdeki mak- buzu teyit eden bir mektup almadığımız için, paranızın tediyesini bu mektubun vüruduna tehir etmek mecburiyetinde - yiz. — Makbuzdaki imzayı tanrmıyor mu sunuz?, — İmzayı tanıyoruz, hüviyetiniz. de malüm, her şeyi tamam, yalnız teyit mek tubunu beklemek mecburiyetindeyiz, U- suldendir, ne yapalım.. Muhasebecinin bu sözleri Üzerine bir türlü ne yapacağıma dair bir karar ve - remiyor, söyliyecek söz de bulamıyor « dum. Aklımdan bir çok şeyler geçiyordu, fakat kat'i bir red cevabt almayınca re - manın doğru olmıyacağını dü- İ daldığımı gören esaret alarak, bana emniyet meğe başlamştı: — Bizim vazifemiz de çok zordur. Herkes müş! t çıkardığımızı zanne » im elimizde ne var? Ni- zam harici bir iş göremeyiz. Bu nizam - Jar: koyanlar da her ihtimali gözönünde bulundurmuşlardır. Gayri tabi? zaman larda yaşıyoruz. Bazan herhangi bir se- beple hir adama bir havale verilir, ha- vale mektubunu hâmil olan zat yolda i- ken havaleyi verenler Parayı ödemekten vazgeçerler, bize verdikleri havale mek- tubunun battal olduğunu bildirirler. Ba zan da havale mektuplarında veyahut çeklerde tahrifat yapılmış olur. Tabit sizin makbuzunuzda böyle bir şey yok- tur, fakat her ühtimale karşı teyit mek- tubu gelmeyince tediyat yapmamak pren sip olarak kabul edilmiştir. Görüyorsu- nuz ki, bizim de kendimize göre hakkı- r. Onun için, çok rica ederim , teyit mektubu gels'n, pa- AKŞAM POSTASI İDAHRE Ev!'; Istanbul Ankara Caddesi İstmabul 24 Öresl: Istanhul Yazı islan teşatonu idare, vân Porle bultamu z Telgrat BER ABONE ŞARTLARI Tür. ge Ecnebi Sevelik LANO Kr. — 2700 Kr. 6 aylik A 000 < a . Ko0 , v0 . 500 « Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasarı Rasim Us Hasıkdığı ger (VAKIT) Matbassı — Her halde bu zımdır. Siz ünlerde gelmesi 1â- bana adresinizi bırakınız, mektup gelir gelmez. de:hal size haber gönderirim. — Size zahmet vermek istemem. Ken- dim gelirim. — Siz bilirsiniz. O halde sonra bir dela uğraymız?, iki üç gün Mubhasebeciden ayrıldığim zaman, a- | damcağızın mendilini çıkarıp — terlerini sildiğini gördüğüm zaman, bu zavallı a- dama acıdım. O dakikada hem yoz, hem de mu- adam da bir memurdu ve salâhiyeti ha- ricine çıkamazdı, Bu işte'bir kabahatli mevcut olsa bile, bun: muhasebeci ol masına imkân yoktu. çünkü teyit edil- mediği takdirde bile 4800 liramın mu- hasebecinin cebine girmesi mümkün değildi. Bu şerait altında emzivakii kabul et mekten başka çare yoktu. İki gün Tif- Hsi gezdikten sonra, üçüncü günü yine “Millt Büro” ya gittim. Muhasebeci beni görünce, karşıdan: — Maalesef daha gelmedi kardeşim, diye bağırdı.. Masasına yaklaşarak sordum: — Daha fazla — gecikirse ne yapa- cağız?. — Dün Erzincandan posta geldi, fa- kat size dair bir şey çıkmadı. Belki ya- rınki postadan çıkar. Artık tahammülüm kalmamıştı: — Yarın da para mı alamazsam büs bütün başka şekilde görüşürüz, diye - rek ayrıldım. Bütün gün bu vaziyet karsısında ne gibi bir hattı hareket takip edeceğimi düşünmekle vakit geçirdim. Asıl kaba- hatin kimde olduğunu bilmediğim için herhangi kat'? bir karar vermekte te- reddüt ediyordum. Erzincanda paraları teslim ettiğim Arşan Çamalyanın bana bir oyun oynadığınldan emin olsa idim derhal geri döner onunla orada hesap Taşırdım. Pâkat ya bu adam dürüst ha | reket etmişse? O zaman “Milli Büro,, Güzel Dr d Türklyeden manzaralar adamlariyle çatışmak lâzımgelecekti . Ancak bunun için de vaziyetin tama - miyle aydınlarımış olması lüzımgeliyor- du, Gece gözüme üyku girmedi. Sabah- leyin erkenden kalktım ve her zaman | çantamda bulundurduğum konyak ş$i- şesini açarak bir miktar içtim. Saat ona doğru tabancamı cebime koydum — ve “Milli büro, ya gittim. — Muhasebeci beni mutad merasimle karşıladı ve sah te bir gülüşle: — Bugün de bir şey çıkmadı, fakat yatın muhakkak çıkacaktır. Dedi ve benim cevabımı beklemeden devam etti: — Dün siz buradan ayrıldıktan son ra vaziyeti müdüre bildirtlim ve Erzin- cana bir telgraf çekmesini rica ettim. Çok iyi yürekli bir adam olan müdürü- müz bu ricamı kabul ederek telg çekti.. Nerede ise cevahı gelecektir.. Muhasebecinin yeni bir numara oy- nadığını hissettiğim bu sözlere ehem- miyet vermedim. Birdenbire: ünüzü göre- ? diye sordum. — Müdürü ne yapacaksınır? — Kerklisine teşekkür edeceğim. . — Paranızı akdıktan sonra teşekkür etseniz daha iyi olmaz mı? — Orası benim bileceğim bir iştir!. Bu kelimeleri sert bir eda ile telâf - fuz etmiş olacağım ki, muhasebeci bir denbire sandalyesinden fırladı ve karşı | daki büyük kapıyı göstererek: — Ben karışmam.. İsterseniz ken - diniz giriniz.. diye kekele (Arkası var.) Goric Baba H. Balzak - H, Rifat Sayfiyeye gitmezden evvel mutla- ka bir tane tedarik edin. Büyük Toman VAKIT Kitabevi , 100 kuruş Ardahan ve Artvin arasında çam ormanları Meşhur imgiliz casusu MİS FLORA Yazan : Oscar HY —9 Mis Flora, Alman harp gemilerine mü gizli işaretleri nasıl ele geçit mişt Froylayn Şmit o gün öldüyse, bu si- | rin değil, fakat Almanların yüzünden di ye Mis Flora bu cinayetin intikamını alacaktır. . Brtesi gün, Mis Flora, ilk resmi vazi- fesini aldı ve İsviçre yoliyle Almanya | gitti. B'r harp gemisinde İngilterenin en büyük casuslarından biri olan bu kadının faaliyetini, bütün teferrüatiyle anlatmağa imkân yoktur. | Biz sadece, bu sergüzeştin, hayatın, n w zikre şayan bir kaç macerasını saymak- la üktifa edeceğiz, Meşhur Skajarak deniz harbine te- _ kaddüm eden aylarda, Mis Flora, Alman bahri üslerine yakın, sahil köylerinde yaşadı ve hiç kimse ondan zerre kadar şüphe etmedi. Alman harp gemilerine mahsus gizli işaretleri, o ele geçirdi. | Bunu nasıl yaptığı, henüz anlaşılama - mıştır, Fakat onun, o sıralarda Alman bah- riye nezaretinde mühim bir vazifede bulunan yüksek rütbeli bir zabitin met- resi olduğu malümdur. Dostunun ku- mandası altında bulunan bir harp ge - misine girmeğe muvaf'ak olarak, gizli işaretleri ele geçirdiği ve zabitin de a> kımdan veya korkusundan dolayı bunu meydana çıkarmadığı tahmin edilmekte- dir. Hidisenin üst tarafı malümdur: Ska- jJerak deniz harbi esnasında İngiliz a- mirali Jellicol, Alman gemilerinin biri- birlerine verdikleri gizli işaretleri bil- diği için mütemadiyen ona göre vazi- yet almış ve bunun, İngilizlerin harbi kazanmalarında çok büyük bir yardımı olmuştur. Mis Floraya gelince, o da, bütün masraf ve borçlarının bol bol ödenme - sinden başka, 1800 İngiliz liralık — bir mükâfat almıştır. İntellicens Servis me - murlarına, böyle bir cömertliği nadiren gösterirdi. Montrödeki Alman casus : “Profesör Erart,, adiyle meşhur olan ve harp esnasında Montröde büyük bir faaliyet gösteren Alman casusu da, bu müthiş kadının kurbanı olmuştu. Bun - da da Mis Flora ayni metodu kullanmış- tr, yani flört, randevu ve saire... Maa - mafih bu defaki sergüzeşt, az daha bir felâketle neticelenecekti. Mis Flora, “Profesör Erart,, la ayni ötelde ikamet ediyordu. Bir gün, onun odasında ve yatağında bulunduğu bir sı rada, kendi odasındaki kolonya şişesini getirmesini rica etti. Yalnız kalınca da, Almanın odasında bulunan bütün kâ - gıtları alelâcele toplamağa başladı. Fa- kat tam bu sırada da “Profesör,, kâti- bi ile beraber içeriye girerek, onu cür- mümeşhut halinde yakaladı. Bunun üzerine Floravonun ayaklarına | kapanarak, yalvarmağa af dilemeğe başladı ve İngiliz casus teşkilâtı hakkın da bildiği bütün şeyleri ifşa edeceğine | &öz verdi.. | İki Alman, bütün gece, Floranın if- şaatını not ettiler, Sabahleyin, Almanya da çalışan bütün casusların isim ve ad - | reslerini ve faaliyetleri hakkındaki ma- 4 Tümatı almış bulunuyorlardı. Bunun üzerine Mis Flora, alelâ ortadan kayboldu. Almanlar, kendileri- ne verilen malümattan istifade etmeğe kalktıkları zaman, bunun baştan başa uydurma olduğunu hayretle gördüler. Istanbulda Mis Floza, 1916 da, Belçikada Alman askeri nakliyatını takip eden teşkilâtın başında bulunmaktaydı. Oradan Flora | Von Poland ismi altında Almanyaya ge | gerek, milli müdafaa işleriyle —meşgul | olan teşkilât arasında bir çok faaliyette | bulunuyor, oradan sağ ve salim olarak avdet adiyor ve harbin sonlarına doğru l İstanbula gelerek, muhacirlere yardım | eden “insaniyetperver,, bir kadın olarak bir müddet kalıyor. Bundan sonra İngiltereye dönerek, 1 Okuvucumuz şikâye ele |Dil, millt ğ lâzım geldiğini - €3 ” FĞ h erbir” n Ve * gonç kadın casusların çalim leriyle meşgul olur si Şimd: casusluk HOT d Bugüzn, Black Castlde ikt .ııeı'»i": bu şayanı hayret — kâdıne 5e Cç lli Servisin yeni ve gerç CAttt v git » ve tecrübesiden istifade €t yinbi” Bu dersler, başından l“'k puntlü , erek F canlı sergüzeşti yadedt H akçir. heye j yaptırmaktan münakaşasını —W UN 8 6 // ü gee Sikâyeller, Icnl_i","l/ — Bir artist Tepebasmd Türkçe ile ederek 8”'; topluyor * aiyel Türkçeye lâyık olduğU — Ca gin vermeğe başladık. Onu CA Üij halitt bilhasas güzel ve ahenkli P getirmek için geniş bir MÜ n wll"&." riştik. Ana dilleri başka OA © yskif farımız arasında —da Türks a d kılmak için çalışıyoruz. F2 yörür yör öyle hâdiselere göz y*:"“' : . SS İşte bir okuyucumuz HİZE ::aıcw diği mektupta bu çeşit çeti bahsediyor: İ “Her sene olduğu gibi PU ';rrl’ tanbula bir çok artist "“'"'Mde' ğ Bu yahancıların çıhşnil_”ı !yif’l, zamanki gibi üyük bir AĞ D yap Geçen gün bir kaç ırh'l_*’ ki".d da bir bahçeye gittik. İi 8e y meden şiddetli bir alkış Kaf çt*’. sırida sahneye iri yarı bİr f’__,, © Halka Rumca olarak kt"îini şarkıyı söyetlmek ıı'.r:l"f.ı"'"wn,. Halkın büyük bir kısmır “V ç bağrıştılar. y yeniu:aî ettim: O ıö)""::, yavi büyük bir hazla bu Rumtâ ) yetisf | larını dinledi. Şarkı ııiciîı“i,l gör e & çe bir şarkı şusuza gidecek?... vınca etraftan bir klhk'?ı.ı ı.ıd Bu adam Türkçe hiınwd_'î’. zuk telâffuzu ve kötü '";:ed,ı: Türkçe şarkı söylüyor; © z maskari lariyl rak apaşikâr di Etrafta gülüşmeler, rüp gidiyordu. Bu hale dık. Bahçenin sahibine K0? adamın Türkçe şarkı SÖY & olmadığımızı, eğer tekrar disini sahneden aşağı At ledik, Rum patron 15'“; y heyecana gülerek, hiç WRU su cevabı. ve: “Siz bövle sö en çok alkışlıya “Neyaz.k.. Türkiyeye £ ra kazanıp karınların? müsaade ettiğimiz bu YA mizle alay etmelerine MÜY giğimi” gy r müesse gi ve saygıyı kıracak GRÜU eçi şetecek, bir an ıın“““”cırl.l! gik * bile atla müsamaba il€ Bu vaziyeti .ıı:ıııdır“';n_ W:.;U"'ı katine koyuyoruz. Bu AÖt raklarında — Türkçeye ğrenmel ZE TERZIHANsnd' Sahibi: thsan Yavd? yer Şik G'Vme.gır geli terziâl Muıllk En cazip modeller, P D ve şık kumaşlar. 'e İstanbul Yeni P““M p p