ü Bir Festival münasebetile : VAĞGNER Musiki âleminin bu dâhisi Husust hayatında iğrenç denecek kadar Huysuz ve garip bir adamdı O yalnız menfaatini düşünür ve arkadaş | karılarını baştan çıkarmaktan bile çekinmezdi Almanyanın Bayröyt şehrinde me> hur bestekâr Wagner için festival ya - pılıyor. Bu sebeple, dünyanın her ye- rinden Almanyaya takdirkâr kafileleri geliyor. Her sene Bayröyt şehrinde bu dahi san'atkâr için parlak festivaller tertip edilir. Bununla beraber, bu dahi- nin, hususi hayatında ne kadar sert, çe- kilmez bir adam, bele dünyada gelip geçmiş kocaların “en huysuzu,, oldu - ğunu, takdirkârları bile tasdik ediyor- lar. Wagner, bir Alman polisinin — oğlu idi. Fakat idealleri uğrunda bütün dün- yayı arkasından sürükledi. Daha on dört yaşında iken evini terketmiş, ken- di başına yaşamağa ve bu arada musiki Ööğrenmeğe başlamıştı. Lâkin, hocası da onu pek berbat buluyordu. Tembel- di. Sonra muvaffakıyete erişince, mağ- rur bir adam oldu. Saatlerce kendisit den bahsederdi. “Shakespeare ile Beet- hoven'i bir araya getirseniz, bir Wagner eder. Ben onların ikisine bir - den müsaviyim.,. gibi sözler,söylerdi. 21 yaşına basmak üzere iken Wurz - bürg şehir tiyatrosu koro — heyetinin şefliğine alımdı. Fakat bu sırada, baş'ı- ça iki, dedikodulu kadın macerası ge- girmesi, Wurzburg'un saf ahalisi sında fena tesir uyandırdı. Sarhoş âşıklık Hattâ Aşık olduğu zamanlar bile, sev gilisine, fena görünecek işler yapar - dı, Bir gece Ninna Palmer isimli güzcl bir kadınla tanışmış, sonra bu kadın o- nu bir kaç ay yanına yâklaştırmamıştı. Bunun üzerine Wagner içmeğe, ve ayakta duramıyacak bir balde Ninna- nın kapısına gelerek bütün mahalleyi ayaklandıracak gürültüler yapmaga başladı. Öyle ki, kadın, Wagneri içeri almaktan başka çare bulamadı. Wag - ner kapıyı hızla iterek bir tek kelime söylemeksizin içeri girdi. Merdivenler. | den yukarı çıkmağa savaştı. Fakat öy | le sendeliyor, öyle yuvarlanacakmış gi- bi görünüyordu ki Nimna ileri atılarak | onu düşmekten korudu ve çok müşfik | bi- muamele ile yukarıya çıkardı. O geceden sonra biribirlerini sevdi. ler. Fakat bi rleriye evleninciye ka- dar aradan yirmi ay geçti. Maceranın böylece bittiğini — sanır. sınız. Halbüki, daha evleneli yedi ay kadar ölmuştu ki, Wagner evini. ve gehri bırakıp gitti. Çünkü fazla borç - lanmıştı. Kadın da ailesinin yanma gı ğındı. Sonra tekrar eve döndüyse de, bu karısının, kadınların en rahim ve çok affeder bir şahsiyet olması yüzünden - dir . Wagner, operalarını temsil ettirme- | ğe başladığı zamman Bordeauxlu bir şarap | tacirinin karısı olan yirmi bir yaşında Jessie Laussot isimli bir İngilir kızı - na âşık oldu. Genç kadın, öonün bir — musikişinâs olarak mevklini beğenmiş, onu takdir etmişti. Wagner bu hayranlıktan istifa- deyi bildi. isine menfaati dokunabilecek - ülfet ederdi. Sevgisini daima at ölçüsiyle tartar ve verirdi. Hayatının sonunda yalnız, bir tek 4 kalmıştı. Onu da orta yaşlı bil adamken tanımıştı. Sonuna kadar biri- birlerini hoş görzerek dostluklarını de- vam ettirebilmişlerdi. Gençliğinde — Wagner, — Meyerbur isimli bir bestekârı mütemadiyen tazyik eder, kendine yardım etimesini ister - | di Meyerbeer büu yardım: gösterdi. Fa- kat çok sürmeden Wiagner imzası meçhul bir yazı ile bu adamı terzil etti. Jessie ismindeki İngiliz kadımı da diğer kadınların âkibetine üğruyordu. | Wagner, sarhoş bir halde kapıyı iltiği gibi, kadına bile bakmadan merdiven- lerden yukarı çıkmıya başladı Büyük beştekâr Wagner'in, öldüğü #mada yüzünün alçıya almımış kahbı böyle bir cinnete atılmaktan kurtara- bildi. Wagnerin böyle kendisine taparca - sına kapılanlardan ne'kadar para temin ettiğini kimse — bilmiyor. — Fakat Wagner daima borçtaydı, her hangi 'bir arzusuna muhakkak nail olmak ister ve bu uğurda sarfetmediği para kalmaz dı. En iyi arkadaşlarına ihanet Çalışma odasının duvarları ve tava- nı, pembe ipek kaplı idi. — Yerlerde en pahalı şark halıları döşeliydi. O zama- nın âdetlerine göre, fakat en iyisinden Seten pantalon giyer ve baştan aşağı ayi renkte giyinirdi. Operalarından birisinin temsil edil- mesi ihimali kendisini göstermiye dur- sun, o temsilden kazadhacağı paraniın bir kaç mislini birden harcardı. Bir defa genç bir ipek taciri büyük bir cömertlik eseri göstererek Wagne - Te bolca bir seyahat parası verdi. Ve onu İtalyaya gönderdi. Sonra husust bir ev satın alarak Woagnere çok az bir kira ile kiraladı Bü tün bu iyiliklere karşı Wagner ne yaptı biliyor musunuz? Bu ipek tacirinin ka- rrsiyle sevişti. Fakat Wağgnetin en huysuz - tarafı, Ninnadan ayrılmasından sonra kendi - ni göstermeğe başlamıştır. Ninnanın tek başına öldüğünü işidir işitmez, he- men Coşima Von Bulov isimli bir ka - dınla kaçtı. Hetre Von Bulov, Wagne- rin e niyi arkadaşları arasındaydı Beraberce bir çok ziyafetlerde bulun muşlardı. Bir gün Berlinde Wagnerle Cosima beraberce bir araba gezintisine çıktılar. Gidiş, o gidiş!. Wagner bu hâdise hakkında hatıra Yani malınr, mülkünü, her şeyi ona has- | defterine çok dokunaklı satırlar yazı - redip onunla birlikte yaşamak; sonra | yor. atılmak.. Bereket versin Jessienin ko - cası tam zamarnında yetişti. Kartsmı, SÜ Bununla beraber daha ertesi gün, bir arkadaşına yazdığı mektupta zengin bir ORUÇ TUTAN Karacaahmet mezarlığında kubbesi altın yaldızlı sütunları somaki mermerden yapılmış bu mezar kimindir ? Uç tuğlu bir vezir mi ? Kahraman bir başbu Hayır! Burada yatan bir AT di Yazan : Hiîseyln Rüştü Tupt" Karacaahmet türbesinin yakınından geçenler, altı direkli muazzam bir tür- benin haşmeti karşısında bir kaç dakika durmaktan kendilerini alamazlar. Kub besi altın yaldızlı, sütunları somaki mermerden yapılmış bu mezar kimin - dir? içinde hangi fani gömülüdür? Üç tuğlu bir vezir mi? Kahraman bir baş - buğ mu? Eserleri yurdun dört buca - ğında şöhret kazarımış bir san'at adamı mur Hayır, ne o, ne bu, ne öteki!. Bun- ların hiç bizi içinde gömülü değildir bu türbenin!.. Burada yatan bir attırl. Ü- çüncü Ahmedin delice bir muhabbetle sevdiği atıl. . H Zaman olmuştur ki, halk burada ya- tan atın ruhaniyetinden imdad bekle - miş hasta çocuklar için şifa aramış, yıllarca ve yıllarca buraya koşarak a- daklar adamıştır! u n Üçüncü Ahmedin insan mezarları 2- rasında, ölüsüne muazzam bir türbe dan daha fazla bir kuvvetle tarihlerimi- ze kadar geçmiş, hattâ (Emrullah) e- fendinin tamamlamıya ömrü velfa etmne- yen meşhur (Muhitilmaarif) sayfala Tında bile yer almıştır . Ne kadar yazık ki en şöhretli mü - nevverlerimiz, atın evliyalığına sarsıl- maz bir inanla inanmışlar, bu bahse dair uzun uzun yazılar yazmışlardır. Hattâ, bunlardan bazıdarı, Üçüncü Ahmedin atının Ramazanlarda oruç darkbar geei inaran HAĞ M Pa Un v bahse dair bir çok sayfalar ayırmışlar- dır. Sıkılmıyacağınıza emin olarak, “O- ruç tutan at,, la onun ölümüne ve ce - nâze alayına ait bir hülâsa yapıyorum. ... Öğle ezanı okunmuştu. Seyis Osman Üçüncü Ahmedin atınım içecek suyu - nu tazelemek için ahıra girdiği zaman hayretler içinde kaldı: Gümüş su kovası ağzına kadar dolu idi. Halbuki at, sabahtan öğle vaktine kadar bir kova su içer, ikindide dol « durulan suyu da yatsı zamanına kadar bitirirdi. Acaba hasta mıydı?. Şeytan aklını iğneledi. haf düşünceler gelmeğe başladı. Kendi kendinet — Bugün Ramazanın biri, dedi, oruçlu olmasın!. Sonra buna kendi de güldü: — Haydi budalat At ta oruç tutar mt kil. Kendine gel Osman, sapıtıyor- sun galiba? dedi. Osman bir kaç gün daha atı gözetle- dikten sonra başağaya işi haber verdi. O da variyeti görünce padişaha koştu, gördüklerini anlattı. Üçüncü —Ahmet, Fikrine tu- at renmek istemiştir! . Von Rulov, yukarda bahsettiğimiz hdise dolayıs'yle, bittabi çok kızmış fakat bir baskasıma yalnızca şunları söy lemekle iktifa etmistir: — Suçlu, eter Warnerden başkısı olsavdı. - Onu öldürürdüm. Bütün hayatınca, daima menfaatini düşünerek ve bazan zalimane hareket etmiş olan Wagnaerin ölümü de ani hir buhran neticesinde vukua gelmiştir. Cosima isimli kadın, “bırakınız, de . mişti. Onu yala dir ... Wagner ölüyordu. Ölüm haberi gelince Cosima, hıçtı- rarak ağlamağa başladı . Fakat bü adamın ahvalini, şövle bir teselli felsefesiyle vardır. “Mus'kinin en güzel müessir parca- larını yazan Wagnerin bütün hoyratlık | yarını atfettmemek imkânsızdır.,, yaptırdığı atının halk arasında evliya - lığı ne kadar şayi olmuşsa, belki on- hoş gösterebilenler t Karaoaahmetteki bu havadis karşısında şaşırdı, kaldı. | Hemen o akşam ahıra indi ,sevgili atı- Tun oruç bozduğunu bizzat gördü. İnanmamazlık etmedi, fakat bunun bir tesadüf olmasından şüphelendi. Ertesi günü — bu işle meşgul oldu, sabahtan akşama kadar ahırdan çıkma- di. Bu müddet zarfında at ne saman yedi, ne arpa!.. Ve ne de su içti.. Artık Şüphesi kalmamış, gözüyle görmüş ve inanmıştı: At oruç tutuyordu!.. .. * Has ahırda bir telâş vardı. Ağalar, seyisler, uşaklar acele acsle Göteberiy» koşuyor, her ağızdan bir ses çıkıyor - du — “Rugani zeyt,, e biraz karabiher İşeenei Ağ dt a şRaRaR LA — Başağanın odasında “Kirk Gok * kân tozu,, ile Hindistan cevizi kabuğu olacak. Onları tez kaynatın, getirin.. Sancıya faydası bire birdii — Belki nazar almıştır. Bir yol üzer lik, çöreotu tütsüsü fayda ali mel- huzdur. Nâsa faydası olduğu gibi, hay- vanata da tesiri olsa gerek... — Daruden yana acele edersiz. Hatrz Behram efendiye bir nefes daha iyi olmaz mr ki? Nefes denileri şey himmetleridir. İlâç makul değildir, evvelâ nefes gerek.. Bütün bu telâşlı konuşmalar, Üçün- cü Ahmedin çok sevdiği oruç tutan a- tının birdenbire hastalanmasından ileri geliyor, bütün bu sözler önun İçin söy leniyordu. denbire yıkılmış, ağzından köpükler gelmeğe, bacakları titremeğe başlamış- tı. Alınan bütün tedbirler ve yapılan ilâçlar tesirini göstermedi. Nihayet atın hastalığı padişaha haber verildi. Daha iki gün evvel altınlar, göz ka- maştıriet elmaslar ve kiymetli incilerle süslü eğerlerle gezen atın hastalığı pa- dişaha haber verildiği zaman, Üçüncü Ahmet, Başağaya: — Atımımm hastalığı geçmezse başmı keserim!. Diye bağırmıştı. . « * Başağa, bir çok tereddütlerden son- ra korku ve telâş içinde Üçüncü Ah- mede felâketi anlattı: — Padişahım başmız sağolsun, Atı- nız mürdoldu. Padişah şaşırdı, bu kara habere bir türlü inanmıyordu. Fersiz gözlerini a- Baya dikerek müteessir bir sesle sor- du: — Ne olkdu?. Nasıl bir sebeple bu va- ki oldu?. Ve ağa daha söze başlamadan, onu dikkatsizlikle, ata bakmamakla itham ederek binlerce külür savurduktan son- ra: — Yıkıl karşımdan bire gödoş müsi - bet!.. Tekdiriye yanından kovdu.. Şimdi padişah bir köşeye çekilmiş ağlıyor, gözlerinin önünde müthiş bir ölüm manzarası, kabil değil yerinden ülemanın ettirsek | | AT ğ f"“qf at mezarı kımıkdanmıyordu. Nibayet Ö dı, atını son defa görme e indi. a Sevgili atı kıymetli ö”"ı'::,ıl yatıyordu. Ahırın içinde Y lerin altında yatan bu â$ ü acı göz yaşları döktürü: adımlarla ata doğru iler lu bir sesle — Yüzün açın!. Dedi, | Açtılar, Meraklı gözleriyle ",;J’ palı gözlerine baktı. V€ a bire geri dönerek, ahırdan sına kapandı. Tarih, padişahın o ge€ 'uv #ğladığını yazıyor! vaÖstnct ahred ni , dıhin siyth toyrı'ıhrmlml t"ı yf yapıları cenatze alayı, mel vt’ den düşmanlarla göğüs göğüt ai p büyük başbuğlara bile Y9 M K laya üç tuğlu vezirlerle, "’_ gv on beş arsın geleri “ülemi “ek etmişti. Bir hafta ıçındtosa““ A riyle mezarın üstüne KU? dizir ve altı uzun girekl! muazzam ve muhteşeTi dı, Tarihlerimizin baztlaf gömülü olan atın Üçüüntü değil, Karacaahmedin * zarlar. At mezarı adı verile Ka başka, yine Kuıcuh Çiçekçi kahvesi diye kır kahvesinin karşt! dahı vardır. Bu1dl ı,ir at,. yanlış uldugu “Süslü kır at., olma$” : geliyor.| adını verdiği w mülüdür . gt Vaktiyle mezarıri “5’:,;:”%:4’ şimdi eski eserler müs' wrü' İad"' taşta uzun bir kitabt Y':W $8 tamamıni okumak Mü Taşın bir kısmı kırılmi$ı