26 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

biç St : at | hoven'i " kadar olmuştu ki, Bir Festival münasebetile : VAĞGNER Musiki âleminin bu dâhisi Husust hayatında iİğrenç denecek kadar Huysuz ve garip bir adamdı O yalnız menfaatini düşünür ve arkadaş karılarını baştan çıkarmaktan bile çekinmezdi Almanyanın Bayröyt şehrinde me ;- hur bestekâr Wagner içir festival ya - pılıyor. Bu sebeple, dünyanın her ye- rinden Almanyaya takdirkâr kafileleri geliyor. Her sene Bayröyt şehrinde bu dahi san'atkâr için parlak festivaller tertip edilir. Bununla beraber, bu dahi- nin, hususi hayatında ne kadar sert, çe- kilmez bir adam, hele dünyada gelip geçmiş kocaların “en huysuzu,, oldu - ğunu, takdirkârları bile tasdik ediyor- lar. Wagner, bir Alman polisinin oğlu idi. Fakat idealleri uğrunda bütün dün- yayı arkasından sürükledi. Daha on dört yaşında iken evini terketmiş, ken- di başına yaşamağa ve bu arada musixi öğrenmeğe başlamıştı. Lâkin, hocası da onu pek berbat buluyordu. Tembel- di. Sonra muvaffakıyete erişince, mağ- - rur bir adam oldu. Saatlerce kendisirı - den bahsederdi. “Shakespeare ile Beet- bir araya getirseniz, bir Wagner eder. Ben onların ikisine bir - den müsaviyim.,, gibi sözler,söylerdi. 21 yaşına basmak üzere iken Wurz - bürg şehir tiyatrosu koöro — heyetinin şefliğine alındı. Fakat bu sırada, başlı- ca iki, dedikodulu kadın macerası ge- girmesi, Wurzburg'un saf ahalisi ara- sında fena tesir uyandırdı. Sarhoş âşıklık Hattâ âşık olduğu zamanlar bile, sev gilisine, fena görünecek işler yapar - dı. Bir gece Ninna Palmer isimli güzel bir kadınla tanışmış, sonra bu kadın ©- » <nu bir kaç ay yanına yaklaştırmamıştı. Bunun üzerine Wagner içmeğe, ve “ayakta duramıyacak bir halde Ninna- nın kapısına gelerek bütün mahalleyi ayaklandıracak gürültüler yapmajya başladı. Öyle ki, kadın, Wagneri içeri almaktan başka çare bulamadı. Wag - ner kapıyı hızla iterek bir tek kelime söylemeksizin içeri girdi. Merdivenler- den yukarı çıkmağa savaştı. Fakat öy le sendeliyor, öyle yuvarlanacakmış gi- bi görünüyordu ki Ninna ileri atılarak Tonu düşmekten korudu ve çok Mmüşfik bir muamele ile yukarıya çıkardı. O geceden sonra biribirlerini sevdi- ler. Fakat biribirleriye evleninciye ka- dar aradan yirmi ay geçti. Maceranın böylete bittiğini — sanır- sınız. Halbüki, daha evleneli yedi ay Wagner evini ve şehri bırakıp gitti. Çünkü fazla borç « lanmıştr. Kadın da ailesinin yanına gı- gındı. Sonra tekrar eve döndüyse de, bu karısının, kadınların en rahim ve çok affeder bir şahsiyet olması yüzünden - dir . Wagner, operalarını temsil ettirme- ge başladığı zaman Bordeauxlu bir şarap tacirinin karısı olan yirmi bir yaşında Jessie Laussot isimli bir İngiliz kızı - na âşık oldu. Genç kadın, onun bir müsikişinas olarak mevkiini beğenmiş, onu takdir etmişti. Wagner bu hayranlıktan istila- deyi bildi. Kendisine menfaati dokunabilecek - lerle Üülfet ederdi. Sevgisini daima menlaat ölçüsiyle tartar ve verirdi. Hayatının sonunda yalnız, bir tek arkadaşı kalmıştı. Onu da orta yaşlı bir adamken tanımıştı. Sonuna kadar biri- birlerini hoş görerek dostluklarını de- vam ettirebilmişlerdi. Gençliğinde — Wagner, — Meyerbur jisimli bir bestekârı mütemadiyen tazyik eder, kendine yardım etmesini ister - di, Meyerbeer bu yardımrı gösterdi. Fa- kat çok sürmeden “Wagner imzası maeçhul bir yazı ile bu adamı terzil etti. Jessie ismindeki İngiliz kadını da diğer kadmların âkibetine üuğruyordu. Yani malıriır, mülkünü, her şeyi ona has- redip onunla birlikte yaşamak; sonra atılmak;. Bereket versin Jessienin ko - cası tam zamanırnda yetişti. Karısını, e a LA LA y Wagmner, sarhoş bir halde kapıyı ittiği gibi, kadına bile bakmadan merdiven. lerden yukarı - çıkmıya başladı Büyük bestekâr Wagner'in, öldüğü sırada yüzünün alçıya - alınmış kalıbı böyle bir cinnete atılmaktan kurtara- bildi. Wagnerin böyle kendisine taparca - sına kapılanlardan ne kadar .para temin ettiğini kimse — bilmiyor. — Fakat | Wagner daima borçtaydı, her hangi bir arzusuna muhakkak nail olmak ister ve bu uğurda sarfetmediği para kalmaz dı. En iyi arkadaşlarına ihanet Çalışma odasının duvarları ve tava- nı, pembe ipek kaplı idi. — Yerlerde en pahalı şark halıları döşeliydi. O zama- nın âdetlerine göre, fakat en iyisinden Seten pantalon giyer ve baştan aşağı ayi renkte giyinirdi. Öperalarından birisinin temsil edil- mesi âhimali kendisini göstermiye dur- sun, o temsilden kazanacağı bir kaç mislini birden harcardı. paranın Bir defa genç bir ipek taciti büyük | bir cömertlik eseri göstererek Wagne - re bolca bir seyahat parası verdi. Ve onu İtalyaya gönderdi. Sonra husust bir ev satın alarak Wagnere çok az bir kira ile kiraladı Bü tün bu iyiliklere karşı Wagner ne yaptı biliyor musunuz? Bu ipek tacirinin kü- rısiyle sevişti. Fakat Wagnerin en huysuz tarafı, Ninnadan ayrılmasından sonra kendi - ni göstermeğe başlamıştır. Ninnanın tek başına öldüğünü işidir işitmez, he- men Cosima Von Bulov isimli bir ka - dınla kaçtı. Herre Von Bulov, Wagne- rin e niyi arkadaşları arasındaydı. Beraberce bir çok ziyafetlerde bulun müuşlardı. Bir gün Berlinde Wagnerle Cosima beraberce bir araba gezintisine çıktılar. Gidiş, o gidiş!. Wagner bu hâdise hakkında hatıra defterine çok dokunaklı satırlar yazı - yor. Bununla beraber dâha ertesi gün, bir arkadaşına yazdığı mektupta zengin bir ORUÇ TUTAN A’î Karacaahmet mezarlığında kubbesi altın yaldızlı sütunları semaki mermerden yapılmış bu mezar kimindir ? Üç tuğlu bir vezir mi ? Kahraman bir başbu Hayır! Burada yatan bir AT Hüseyin Rüştü TuP?" Karacaahmet türbesinin yakınından geçenler, altı direkli muazzam bir tür- benin haşmeti karşısında bir kaç dakika durmaktan kendilerini alamazlar. Kub besi altın yaldızlı, sütunları somaki mermerden yapılmış bu mezar kimin - dir? İçinde hangi fani gömülüdür? Üç tuğlu bir vezir mi? Kahraman bir baş - buğ mu? Eserleri yurdun dört buca - ğında şöhret kazanmış bir san'at adamı mı? Hayır, ne o, ne bu, ne öteki!. Bun- ların hiç biri içinde gömülü değildir bu türbenin!.. Burada yatan bir attır!. Ü- çüncü Ahmedin delice bir muhabbetle sevdiği atıl. . Zaman olmuştur ki, halk burada ya- tan atın ruhaniyetinden imdad bekle - miş hasta çocuklar için şifa aramış, yıllarca ve yıllarca buraya koşarak â- daklar adamıştır! # * 39 Üçüncü Ahmedin insan mezarları a- rasında, ölüsüne muazzam bir türbe yaptırdığı atının halk arasında evliya - lığı ne kadar şayi olmuşsa, belki on- dan daha fazla bir kuvvetle tarihlerimi- ze kadar geçmiş, hattâ (Emrullah) e- fendinin tamamlamıya ömtü vefa etme- yen meşhur (Muhitilmaarif) sayfala - rında bile yer almıştır . Ne kadar yazık ki en şöhretli mü - nevverlerimiz, atın evliyalığına sarsıl- maz bir inanla inanmışlar, bu bahse dair uzun uzun yazılar yazmışlardır. Hattâ, bunlardan bazıları, Üçüncü Ahmedin atının Ramazanlarda oruç tattın GunA in.“_....ı:,_ı_h.:rıuıı'g.ı_w F bahse dair bir çok sayfalar “ayırmışlar- dır. Sıkılmıyacağınıza emin olarak, “O- ruç tutan at,, la onun ölümüne ve ce - naze alaymna ait bir hülâsa yapıyorum. . * * Öğle ezanı okunmuştu. Seyis Osman Üçüncü Ahmedin atının içecek suyu - nu tazelemek için ahıra girdiği zaman | hayretler içinde kaldı: Gümüş sü kovası ağzına kadar dolu idi. Halbuki at, sabahtan öğle vaktine kadar bir kova su içer, ikindide dol « durulan suyu da yatsı zamanına kadar bitirirdi. Acaba hasta mıydı?. Şeytan aklını iğneledi. Fikrine tu- haf düşünceler gelmeğe başladı. Kendi kendine: — Bugün Ramazanın biri, dedi, at oruçlu olmasın . Sonra buna kendi de güldü: — Haydi budala! Ât ta oruç tutar mı kil. Kendine gel Osman, saprıtıyor- sun galiba? dedi. Osman bir kaç gün daha atı gözetle- dikten sonra başağaya işi haber verdi. O da vaziyeti görünce padişaha koştu, gorduklerını anlattı. Üçüncü Ahmet ka...-ı— SA ddi ü B AT diğer kadından bahsetmiş ve parası için o kadınla evlenip evlenemiyeceğini öğ- renmek istemiştir ! - Von Bulov, yukarda bahsettiğimiz hdise dolayıs'yle. bittabi çok kızmış fakat bir başkasma yalnızca şunları söy lemekle iktifa etmistir? — Suçlu, eter Warenerden başkisı olsavdı. onu öldürürdüm. Bütün hayatınca, daima menfaatini düşünerek ve bazan. zalimane hareket etmiş olan Wagnerin ölümü de ani hir buhran neticesinde vukua gelmiştir. Cosima isimli kadın, “birakınız, de - mişti. Onu yalnız bırakınız, daha iyi - dir..., Wagner ölüyordu. Ölüm haberi gelince Cosima, hıçler- rarak ağlamağa başladı . Fakat büu adamın ahvalini, şövle bir teselli felsefesiyle hoş gösterebilenler vardır. “Mus'kinin en güzel müessir parca- larını yazan Wagnerin bütün hoyratlık larını affettmemek imkânsızdır.,, ,,,,,,,, Yazan : Karacaahmetteki bu havadis karşısında şaşırdı, kaldı. Hemen o akşam ahıra indi ,sevgili atı- nın oruç bozduğunu bizzat gördü, * İnanmamazlık etmedi, fakat bunun bir - tesadüf olmasından şüphelendi. Ertesj günü — bu işle meşgul oldu, sabahtan akşama kadar ahırdan çıkma- dı. Bu müddet zarfında at ne saman yedi, ne arpa!.. Ve ne de su içti.. Artık şüphesi kalmamış, gözüyle görmüş ve inanmıştı: At oruç tutuyordu!.. « * & Has ahırda bir telâş vardı. Ağalar, seyisler, uşaklar acele ac:le öteberiyr koşüyor, her ağızdan bir ses çıkıyor - du — “Rugani zeyt,, e biraz karabioer — Başağanın odasında “K:rk dük - kân tozu,, ile Hindistan cevizi kabuğu olacak. Onları tez kaynatın, getirin.. Sancıya faydası bire birdir... — Belki nazar almıştır. Bir yol üzer lik, çöreotu tütsüsü fayda istihsali mel- huzdur. Nâsa faydası olduğu gibi, hay- | vanata da tesiri olsa gerek... — Daruden yana acele edersiz. Hatız Behram efendiye bir nefes — ettirsek daha iyi olmaz mı ki? Nefes denilen sey ülemanın himmetleridir. İlâç makul değildir, evvelâ nefes gerek.. Bütün bu telâşlı konuşmalar, Üçün- cü Ahmedin çok sevdiği oruç tutan a- tınım birdenbire hastalanmasından ileri geliyor, bütün bu sözler onun için söy leniyordu. denbire yıkılmış, ağzından köpükler gelmeğe, bacakları titremeğe başlamış- tı. Alınan bütün tedbirler ve yapılan ilâçlar tesirini göstermedi. Nihayet atın hastalığı padişaha haber verildi. Daha iki gün evvel tltınlar, göz ka- maştırıcı elmaslar ve kıymetli incilerle süslü eğerlerle gezen atın hastalığı pa- dişaha haber verildiği zaman, Üçüncü Ahmet, Başağaya: — Atımımın hastalığı geçmezse başmı keserim!. Diye bağırmıştı. AİMAR LA Başağa, bir çok tereddütlerden son- ra korku ve telâş içinde Üçüncü Ah- mede felâketi anlattı: — Padişahım başmız sağolsun. Atı- nız mürdoldu. Padişah şaşırdı, bu kara habere bir türlü inanmıyordu. Fersiz gözlerini a- ğaya dikerek müteessir bir sesle sor- du: — Ne oldu?. Nasıl bir sebeple bu va- ki oldu?. Ve ağa daha söze başlamadan, onu dikkatsizlikle, ata bakmamakla itham ederek binlerce küfür savurduktan son- ra: — Yıkıl karşımdan bire godoş müsi - bet!.. Tekdiriye yanından kovdu.. Şimdi padişah bir köşeye çekilmiş ağlıyor, gözlerinin önünde müthiş bir ölüm manzarası, kabil değil yerinden ge dır kımıldanmıyordu. Nîha?'k ge" dı, atını son defa görm? öl indi. Sevgili atı kıymetli oftd yatıyordu. Ahırın lçîndey,ü d“ı lerin altında yatan bu ât KBF acı göz yaşları doktuf“Yo p adımlarla ata doğru iler lu bir sesle — Yüzün açın!. Dedi. Açtılar. Meraklı gözlff”’" g bı'd'f palı gözlerine baktı. Vt * n. ' bire geri dönerek, ahırdâf ' ç sına kapandı. 1 Tarih, padişalım o geee *TĞE , ağladığını yazıyor! g: #:1 , Ü üncü Ahmedin seXY çüncü Ahmedin 5e$ E?Jâij “,1 dmm siyah topraklannâ ege u!,n yaprları cenaze alayı, mem bağ den düşmanlarla göğüs göğ M yür büyük başbuğlara bile YA ap! kjıl" l laya üç tuğlu vezirlerle, y : L oön beş arsın geleni “ülem” n “ak etmişti. Bir hafta ıçındeÜC’—mmi A:; lti “,g riyle mezarın üstüne KU? dizli ve altı uzun direk” türb"yı muazzam ve muhteşet? b,.lf dı. bi tn;n t Tarihlerimizin bamıar! hnîed gömülü olan atın Üçünet duğuuu değil, Karacaahmedin ati 9 ı'd"“ zarlar. pıc rınjıı At mezarı adı verilet çivi” yf başka, yine Karat Çiçekçi kahvesi diye şöhrt kır kahvesinin karşısmi” ğ u daha vardır. Burada çi AAA u,,ı:" Sisli kır atı (Muhitilma&”” An, a at,, diye yazmasına f gti Y,ı:i yanlış olduğu 'rı'ıuhakk “Süslü kır at,, olmas! ? şh“ geliyor.) adını verdiği ©* 0 mülüdür . Vaktiyle mezarın başıf ı FU urı*_*’ şimdi eski eserler müz€ ğ taşta uzun bir kitabt çat tamamıni okumak müm Taşın bir kısmı kırılmiğ: kısmi silinmiştir. Hüseyin

Bu sayıdan diğer sayfalar: