Yazan: Soğoman Tehliryan — Çevirca: 8.Ş. Rus ordusile beraber Erzincana girihce evimin yerinde bir yığın enkaz buldum. Ancak bahçede gömülü olan ailemin hazinesini çıkarabildim | ku va İleri hatlarda Murat Paşanın mandası altındaki gönüllü alayları ziyeti Rus Erkânıharbiyesine bildirmiş- | lerdi. Bunun üzerine Bayburt istika metine Fevzi Paşanın sağ cenahiyle Erzincan şarkındaki Yusut İzzet Paşa kuvvetlerinin sol cenahlarını - toplayıp kuvvetli biz yarma taarruzu yaptılar Gönüllülerin de iştirakiyle geceleyin şapılan bu batkın muvaffakıyetle netice- enmiş, Osmanlı kuvvetleri kâmilen ge- ri çekilmişti. i fada eden Rus bir hafta devam etti. bit türlü düzeltemeyen paniğe temmüuzun 11 inde Erzincanı da terket- mek mecburiyetinde kaldılar . Gönüllü alayımız kuşluk vakti şehre giren ilk kuvvetler arasında bulunuyor- du. Gerek bu bir hafta zarfında cereyan eden muharebelerde, gerek doğdu - “ğum şehre girerken duyduğum heye - cant ömrümün sonuna kadar unutamı - yacağın. Rus orduları kumandanı Kalitin, iş- gali mütcakip Etzincan halkma hita- ben bir beyanname neşrederek muhtelit ve muvakkat bir hükümet kurulduğu - gunu, Osmanlılar zamanına ait dava - davaların ant bozgundan İ Yarıla: ve uğrayan Osmanlılar - nihayet lenemi yeci her kavmin kanunüna göre hallolunacağını ve himayesinde Ermeni çocuğu olanla- rın, bunları komisyonu mahsusuna tes- Hm etmeleri lâzım geldiğini ilân et- mişti, Arkadaşlarım - istirahat ederken hen yanrma en arkadaşlarımdan dört kişi alarak evimize gittim. Heyhat evimizin yerinde yeller esiyordu. Bü - tün hayatımı içerisinde geçirdiğim evin harabelerini görünce bir dakika kendi- mi kaybettim. samimi Bir tek ümidim kalmıştı. Evimize gittiğim zaman bütün kaybettiğim sevgilileri orada bulacağımı, daha doğ- rusu eski günlerin hatırası arasında | dimi teselli edebileceğimi umuyor - *a son ümidim de suya düşünce dün ya başıma yıkıldı. Yavaş yavaş kendi- me göldikten sonra evimizin harabe - | leri arasında dolaşmıya başladım. ! trralarımı tazeleyerek bahçe kısmını orada sakladığımız paraların yerini tez bite muvaffak oldum. Küçük hazinemizin yerini arkadaş - larıma göstererek orasını kazmalarmı rica ettim. On dakika sonra bizzat an- in diktiği yeşil müşammaya sarıl: küçücük sandık meydana çıktı. Daha fazla orada kalamadım. — Arkadaşları - man koluna girerek karargâha döndük. Sandığı orada açtım. İçerisinde 4800 Osmanir altını ile annemin ve hemşi - relerimin mücevheratımı buldum. Bu mücevherleri görünce kendimi tuta - | madım, çocuk gibi ağlamıya başladım. Annem ve kardeşlerim kimbilir nere . delerdi? Belki de yaşamrı gün hasta yattım. B arkadaşlarım milcevherleri satmıya ka- net karşısm la rar verdiler Yalnız annemin tek taşlı bir yüzü « mücevherlerin ettim. 4800 liraya geli ye nezd'ndeki ermeni mümessi'i Çamalyan vas:tas'yle ordunun kasası - na emanet hiraktim. İşlerimi sk Erzincanda kal lü hayatı bu süretle h bende ( iyorldu Sevgililerimi bulmak arzusiyle arala - rına ka Zim arkadaşlarımdan bir an evvel ayrılmak Ancak bu Arzumu bir tü kimseye bildiremiyor- dum, Nihayet biz gün en yakın arkada- stiyocdum. şım Kemahlı Kirkor Vartanyana açıl- | ©m ve; — Artık gönüllü hayatına tahammül iyeceğim, Kafkasyaya dönmek Ü- zere bana izin vermezlerse, her şeyi züme alarak firar edeceğim!.,, dedim Arakadaşım bu kararıma itiraz etti: — Kararında belki haklısın, fakat mademki defa yemin ettin ve kendi izanla gönüllü yazıldır.. Öyle kolay ay ayrılamazsın.. Beni dinlersen bu hususta kimseye de açılma. Zira, seni sırf Errincanda sakladığın serveti ele geçirmek için gönüllü yazılmakla itham ekler ve bu hattı hareketini suimi- sal addederek seni çök müşkül bir va- ziyete sokacaklardır. Belki paranı da müsadere eder, seni de bozguncu diye divanıharbe verirler, Arkadaşımın bu sözleri Üzerine vazi- yetimin vahim olduğunu kabul etmek de kaldım, Fakat diğer taraftan gönüllü hayatına alışamıyaca - ğem da muhakkaktı Endişelerimi açıkça yeniden izah ettim. Arkadaşım Kirkor dikkatle beni dinledi, sonra — Sen merak etme, ben bu işin bir çaresini bulacağım, yalnız birkaç gün sabret, dedi. — Elimde değil, artık sabrım da kal- madı, ben bu işi yapamıyacağım. — O halde senyalandan hasta ol, na- sılsa sana 2—3 gün istirahat verirler. Bu müddet zarfında ben de işini hallet- meğe çalışırım. Kurtarıcı hastalık Arkadaşım Kirkorun tavsiyesi'üzeri- ne yalandan hastalandım. Öğleye doğru doktor geldi ve beni muayene ettikten sonra: — Senin bir şeyin yok, fakat madem irahat ( yazayım da yalandan ne olduğunu öğrenirsin, dedi ve hiç bir $ey sormdan yanımdarı ayrıldı. yat. orsun bir hafta hapis hastalanmanın Biraz sonra, beni zorla kaldırarak bizzat Murat (paşa) huzuruna çıkardılar Murat paşanıın disipline fazla ehem- Kars . HNopa — İktibas ve tercilme hakkı mahfurdur — miyet verdiğini bildiğim için karşısına çıkmaktan korkuyordum. Bahusus ki bir çok askerleri şahsen istievap etti - gini ve kabahatli olduklarına kanaat ge tirir getirmez tabancasını çekip öldür- düğünü işitmiştim. İki süngülü askerin refakatinde Murat paşanın kapısı ö - nünde beklediğim dakikada bu kapıdan sağ çıkıp çıkmıyacağımdan emin değil- dim. İçeriden Murat Paşanın sesi geli- yordu. Ara gıra kulağıma: — Ben de böyle' şeylere tahammlil edemem, hepinizi köpekler gibi gebet- tirim, gibi sözler çarpıyor, endişelerimi bir kat daha arttırıyo: kapı açıldı ve elleri kelep - er dışarı çıktı. Süngülüler bunları götürürken muhafızlarım beni çeriye soktular. Murat Paşa masasının başına geçmiş bazı evrak ökuyordu. Kıraatını bitir - dikten sgonra asahi bir hareketle kâğrt- zaladı kalkarak sert bakışlarını bana çevirerek ve ayağa — Yalandan hastalanan sen misin? diye sordu. Benden cevap alamayınca İsticvaba başladı: » — Nerelisin?. Etzincanlı... Buraya ne yapmıya geldinr. — Buraya ne yapmıya geldin, diyo- rum?. — Vazifemi yapmıya... — Vazifen zengin olup buradan sı - vıştnak mıdır?. — Ben kimsenin pâarasını çalmadım.. Elime geçen para ailemizin servetidir. — Demek sen buraya bu parayı ele geçirmek için geldin? — Asıl gayem ailemi bulmaktı. — Ordudan uzaklaşmak istedifin kor Vartanyan her şeyi itiraf etti. İki- kaçacakmışsınız?. (Devamı var) niz beraber manzaralar n yolu Meşhur İngiliz casusu -MİS FLO RA Yazan : Oscar Ra — 6 Bu ne demektir: “Londra son de€ rect hoşuma gidiyor. Yazık ki sen burâ değilsin. Gözlerinden Öperim. » Bereket herşey yolunda gi- diyor ve vapur, hiçbir tehlikeye ma - I ruz kalmadan Sutampton limanına vazıı oluyor . Yeniden pasaportlar tetkik ediliyor, | yolcuların başları aranıyor. Fakat Mis | Floranın kâğıtları mükemmeldir. Har « tâ kontrol memurlarından biri gülüm- siyerek ona şöyle diyor: — Londrayı bir defa görenler, oraya muhakkak yine gelirler, değil mi ba - yan? Tren artık Florayı İngiliz paytahtına doğru götürüyor. Birdenbire kompar - timanın kapısı açılıyor ve yine ayni kontrol memuru içeriye girerek: — Atfedersiniz, bayan, dedi. Fakat bir defa daha pasaportunuzu görmek mecburiyetindeyim.. Genç kadın, lâkayd bir tavırla öna Pasaportunu uzatıyor. Memur da bunu alarak dışarıya çıkıyor. Mis Floranm kalbi şiddetle çarpı - yor? Yarabbim, ne louyor? Yoksa işin farkına varıldı mı. Bereket ki bir şey değilmiş., Müthiş bir heyeca niçinde geçen on beş dakika lik bir intizardan sonra, Flora, memu- run, nazik ve mütebessim bir içeriye girdiğini görüyor. Memur ona kâğıtlarını iade ediyor, bir defa daha af diliyor ve dışarıya çıkıyor. Bir saat sonra, tren Londra garına giriyor, Florayı istasyonda kimse bek- | lemiyor ve o da kalabalık arasından görünmeden, geçiyor. Londra sokak - larına çıktığı zaman, dudaklarında giz Hi ve muza'ler bir tebessüm beliriyor: İngilizlerin bir çok meziyetlere malik olduklarını, fakat her şeye rağmen bi raz saf olduklarını düşünüyor. Almanlar, böyle vaziyetlerde “daba müteyakkız bulunuyorlar. Vakla kâfıt ları gayet muntazamdı, fakat az bir za- man zarfında Londraya ikinci defa ola rak seyahat ediyordu, bundan başka da Eberin feci ölümünde, oynadığı n de şüphe uyandırması lâzımdı. Vakia, bu hususta, kendisine sorulması muh - temel olan suallerin cevaplarını hazır- lamıştı. Fakat anlaşdan buna da hiç lüzüm yoktu, çünkü, onu isticvap etmeğe bile lüzum görmüyorlardı , . tavırla | Flora Londranm en kibar mahalle . sindeki otellerden birine ir hat bir apartımana yerleşiyor. Sonra beklemeğe başiryor, Bu defa, ona meş- lek arkadaşı olarak, Londradaki en iyi Alman casusunu vermişlerdi. İsmi Hans Lodiydi. Brükselde — ondan şöyle demişlerdi: — Hans madir görlülür insanlardan - | dır. Uzun müddet(Amerikada yaşamış- tır ve İngilizceyi bir Amerikalr — gibi | konuşur. Bundan haşka, saf ve acık | çehresiyle, daha ilk nazarda büyük bir itimat tevlit eder, Öyle bir çocuk — ki, her deliğe kolaylıkla girip çıkabili: Eğer Flora bu casuslar kralının, İn- tellicens Servis ajanları tarafından tev | kif edildiğini bilseydi, bu esnada ken. disini bu kadar emniyette hissetmezdi. Bas't bir kartpostal Üç gün geçiyor.. Sonra bir hafta.... Bir hafta daha ve Flora bu intizarı u- zün bulmağa başlıyor. Vakia, casus- | ların tehl'keli hayatlarında, plânlarını tamamiyle değiştirmek ihtiyacını tev - lit eden bazı hâdiseler vuku - bulabile- ceğini bilmiyor değildi. Fakat ne de ol sa,.. Unutulmuş — olmasından — korki- yordu. İ Ası) canını sıkan şey, Brükselden az | para almış olmasıydı, üst tarafını Lon- | dradaki meslektaşından alacaktı. Hai - | buki, oturması icap eden büyük otelle- rin hepsi pahalıydı. Yirmi dört sant daha bekliyor ve hayet, bulunduğu müşkülâttan. Be haberdar etmeğe karar veriyor. (Posta kutusu) Zürihte ikamet eden | Anna Hartvig bir kadındır. Binaena - leyh, bu genç kıza, evvelden kararlaş - 'Or Ve Ta - bahsederlerken | da olup biten şeyleri hi | dim arkasında, iki kişi tırılan şu kartpostalı gönderi)? iyor: “Londra son derece hoşü'mü Fi Yazık ki sen yanımda değiltir: rinden öperim. — Florâse En sıkı sansör bile, bu K Şüpheli bir şey göremezdi. giltere Zürihte ikaet Jtf kızın, aldığı bütün mektuplâft Öi korisolosluğuna teslim edeti işler 9” olduğunu bilseydi, şüpbesif K'şirdi “Aman yıralıb"":;” Böylece, kırk saat geşiy0” şey yok.. Flora otelin zete okuyor.'Bir kaç adil üş olan £ kıy""i görre bir hali vardı ve son derec€ ,,m:;: N, görünüyordu. Bir çok 6;:.':'__ çekfif derin içini çekiyor.. Nİ içini çekerek Almanca: şdar diyt iyle — “Aman Yarabbim!, B” NIyYOr. gesif pakat ğuna iyice gömüln kek, beyaz bir kâğıda Düşman paytahtında, l”' duyduğu bu - ıstirabâmi? "“dw' ranın üzetinde şayanı hayf€ icra ediyor! birib ı Bu genç erkek kim ve ystrâ, pi bebi nedir? Meslektaşlarında? Üa acaba?7, ir an, onunla kanus Üİ gp f etmeği düşünü) Öf” Flora yardım teklif kat birdenbire, yüzünün )'l’_"".,p— arasına saklamış olan "üw'“f’,"'f" parmakları arasından kmd'“"'# di görüyor ve derhal hef yor yii” Bu genç erkek İngiliz wvw tının adamıdır ve onu tabrik #ai merikalı olmadığını meydana la muvazzattır. Artık Floranım kafasında PİF şünce vardır: ” için SA pi # Kaçmak..., Şüpheyi celbetmemek İ kin ve ağır ağır, fakat ww.ı.alı y heyecandan parçalanacakmiif VA dasına çıkıyor ve vı]iıîtfi"’: vf'_ Ha başlıyor. Çamaşırların!. w ve $ık bir kadının hiç bir sarp B d madığı diğer bir çok eşyâyi | rışık olarak valizlere doldü deribire aklından şır düşüntt — Kaçmak lâzım, bu Fakat bu valizler onu ııhl'ıu cak mı? Bu ani hareket, V helerini büsbütün kuvvetl' çuft teyit etmiyecek mi?. — — | Flora, bunun üzerine BİS türmemeğe karar veriyof: Tam şapkasını giydiği * vuruluyor " gi Genç kadın, hareketinif ”'::,, aç atle ortadan kaldırıyor V* ) yor. pir '& Gayet iyi giyinmiş olAf — Giç P;n kapının eşiğinde görünüy0” “F.J*' edecek olan hâdiseyi dikkati* yorlar . &| jcA — Beni takip etmenisi F evli AKŞAM İDARE Istanbul Ankar8 Posta kulusu ! h:n Telgrat adresi: istaf gi Yazı işleri telatofti 5ö idare, ilân « 4 Svavlik 6 oyluk B aylık ? aylık Hasan Basıldığı yer, (VAK