25 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e x_'*âşk ve macera romanı — et B — Nakleden : (Vâ-Nü) y':îğ :':ab“"iıin pek farkına varamı- ni bir mâ';ık“tüpharıeyi yerleştirirken Tet pti “ine geçti, Orada bütün “köykün Ci Olüyordu, Dikkatli bakın Fün olüuıu ::'.qk kısımlarının gayri mes i icm: - kullanılmadığı nazarı j Biş Etti. it hn.:;ı:“- bir sofa, bir küçük oda, h%üy%oda“ Vvardı. Bunlar, zemin h_q“h | Demek ki, üst katta da * hlf“î daha vardı ki, genç kız hiç Bu keşi Yordu, eç “ylh;î Nerminde yalnız şu düşün- î:l“:rnı duç.-;dı __Münzevî bir patronun i int'l;“u' Patron bütün bu var- "11 dülünteıı'ade. etmiyordu. Eğer - 0, VT biz inge l Eğlenceyi, kalabalığı se- Tihde m N oOlsaydı, senenin her mev- u%k- he ;:cut imkânlardan istifade e- 'tıın“ Abo “kler, safalar sürülebilirdi. hh';p“danymd gölü civarında, kışın Ko yımyâîllabili.rdi. Gölde ava çı- k &porj ne piknikler, nasıl tür- 'nn,,"âin, * ğğ İittiğimn t_ızaklarma doğru gez- tü Yördu. ;_““t hep ayni şeyleri dü- l,ü“i“h ir korulukta yürüdü. Ko- v| hu Siklaşryordu. Geçmek ka- . Geçmek ka gün, öğle yemeğinlden ıdu- Belki biraz öteden ge- & Cemüni © Orada da daha fazla iler Çitta bi Slan bir de yüksek çit var- %Hı,m ':dde kilitli kapıya rastlaldı. ""l:ı.%' uguîıek geri döndü. Koruluk M%hıı bum gibi _tehlikeli bir yer T İSİN Shşin AYA kimsenin düşme- “d“fun;mu ki böyle bir çit yapıl- "Ü.M düşündü. N : Bgenç kıza, pazar günleri h:ı" bün dî;im söylemişti. Nermin, i gezr::tıfade ederek, civar- " *€ğe çıktı. — Oraldan, Çt "h taki konak, kuş bakışı 1'iî'c'l'du. İşte her zaman Ç, işte yatak odası, işte a Ve Tiy öte başında, hani şu sık f î_lt_in mânia teşkil ettiği ye- Yj Mlhnci bir bahçe vardı, Bu- Nİ bi vı-_Ha.lbuki ağaçlarının, İ y.r“ıdîly_etınden fevkalâde gü- 'b“"?l 'ugu anlaşılıyordu. Ner- lq“m;m'ı::“enin girmeyişinin se- Tn iz ve hazin sebeplere : * Nazarları orada bir Selanı YİT, ne mermer,, ne bu- ea 'nü_ bir şey göremiyordu. Tağsnı $tü l?ey orada bir kadı- Kit ö gömmüştü?.. Vaktiyle v u:"ddlıonun hayaliyle mi Tası bir aşk cenneti olmuş İr e Bu 1 İstiyor Y ner ayağın basma * Evıh İ ,ı'üııu beyğ"“—rle geri döndü. n y Ütüyorg bahçekde gördü. Bir uşak- &i j ı â' Uzaktan nazikâne se- Nııhi Röni e gelîıç kıza fazla dikkat ön , ilk defa olarak dik- öra Ytüz Beçirdi: Uzun boyluydu, Ü hıu' Oid ş9 Yaşlarında kadar görü- unh Şİrlik it Ve soğuk çehresi ona bir hn“& vi Eö. €Si veriyordu. Nermin, Ütt d!n zi zlerinin derinliğinde hu- ü!tü_ * hüzün hissederek hay h_î:::ıâim Ve;a * » tahty k brra hç_,e_sim'n bazı yerleri- bîtkı; klı—!, Ün Bi için, Nerminin Rüş- : Bü Yduğu merak ve alâka, B Zarf hi ga Rün ööge d Son haddini buldu. l h“ “Üuı Onu “Cen sonra, Kerimpaşa- Bebehin; Çağırttı. Genç kız, Rü Waılna bl'"l kestiremediği için, ' HÜ iyi biş <47 tereddütle girdi. otıı Yüzle: q“!ıdi Tühüz | o Gi iskemle tiddiydi. Kendisi, *teki tarafındaki koltuğa N Nt::m“ün &n evvel, işinizden ga- ı! ol uğ vi & ni i“g“t_nu size söylemek . ST ec?Worum! - diye sö- !dbır erkek kâtip de a * gu . li hatiç T yapabilirdi. j arkası ne gelecek Miş Y“înlı yüzünü erke- Dört kulak kesil- miş, onün dudaklarınldan çıkacak söz- leri dinliyordu. Bir tereddüt anmdan sonra, ev sahi- bi, sözüne devam etti. Lâkin bu cüm- leleri hayli üzülerek söylediği anlaşılı- yordu. — Nermin hanım! Sizden her ne ka dar pek memnunsam da maalesef bura- da fazla tutamıryacağım. Bütün hüsnü niyetime rağmen buraldan ayrılmanız lâzım geliyor. Genç kız yerinden — sıçradı. Daha fazla bir heyecan hareketi yapmasına büyük bir irade sarfetmesi mâni oldu. Ağlamağa hazır bir şekilde: . — Beni savmak mı istiyorsunuz? — Estafürullah.... Fakat... Müphem bir harekette bulundu: — Hayır, istemiyorum. Ancak bu- na mecbur kalryorum. İstemek ve mec- bur kalmak ayrı ayrı şeylerdir, değil mi? Sonra düşünceli düşünceli: — Sizi evime alırken bundan bir ta- kım mesuliyetlerin de doğacağını düşün memşitim. " . Kız, sesi titriyerek: ea — Ne gibi mesuliyet? Lâkin bu süali işitmemiş gibi, ezber- lenmiş bir ders okurcasma, Rüştü, de- vam etti: — Sizden af dilerim, küçük hanım. Ben, artık civarımdakileri koruyacak, onlara bir zarar gelmemesini düşünecek bir yaşa gelmiş bulunuyorum.. Daha devam edecekti. Lâkin gözleri Nerminin yüzüne çevrilip de onun ha- zin ve perişan halini görünce sustu — Kızım! Kapımın önünde tek başı nıza, tamamiyle metrük bir halde kal- mıştınız. Sizi, o akşam üzeri, meçhulün bütün tehlikelerine — maruz bir şekilde bırakamazdım. Sizi birkaç saatlik evime kabul ettim, Nermin göz yaşlarını tutarak: - .. — Teşekkür ederim. Bana karşı ilk insaniyetinizi, o gün göstermiştiniz. — Yaptığım — şey gayet tahii iidi. Hangi insan, bir kadının açlıktan ve so- ğuktan, gece yarıları, kapısının önünlde ölmesine razı olabili. Hülâsa, sizi, erte- si sabah geldiğiniz yere yollamak niye- tiyle o gece alıkoydum. Lâkin ertesi günde, gençliğiniz, perişan haliniz, bel- ki de gözlerimin içine bakarak, çocuk heyecaniyle gülümsemeniz ve beni yu- muşatmağa uğraşmanız o kararıma mâ- ni oldu: Size “burada kalınız!,, dedim. Merhametten maraz hasıl olurmuş. Size faydalt olmak isterken zarar verdim. Bundan Idolayı şimdi müteessirim. Nermin, hararetle ve samimiyetle: — Lâkin efendim, Siz bana hiç bir fenalık yapmış değilsiniz. Erkek, başını teessürle salladı: — Hayır, evlâdım. Fenalık yaptım ama, siz bunu anlıyamıyorsunuz. Tekrar durdu. Gözlerini pencereden dışarıya çevir di. Orada geçen bazı hâdiseler kendisi- hi alâkallar ediyormuş gibi baktı, baktı. Halbuki hakikatte drmağından bir ta- kım elim Üüşünceler geçiyordu... (Devamı var) Dr. Hafız Cemal LORMAN HERİM Dahiliye Mütehassısı Pazardan başka günlerde öğledeDd sonra saat (2.5 tan 6 ya) kadar İstanbulda Divan yolunda (104) numaralı hususl kabinesinde hastalarını kabul eder. Salı, cumartesi gün leri sabah “9.5—12” saatleri hakiki fukaraya Muayenehane telefon: *eÜ0lLE :U0ojara) HUĞN “WESEZ mahsustur. ve ev ç bil’ b » â hg;;tı'. Sözün aş — işaretiyle | Ve İ-TABER — Akşam postası 54 sene evvel bugün Bir adanın patlaması Bütün dünya ile sarsıldı Hava dalgaları, 35 saatte dünyayı devretliiler Bu devir üç defa tekrarlandı ve barometreler düştü 1883 yılı 25 ağustos günü 54 sene — evvel buğgün “Fen tarihinde misli görülmemiş,, bir bâdise vukua geldi. Benim, fen tarihini alâkadar eden hâdise. nin mahiyeti hakkında hiçbir fikrim yoktur. Niçin oldu? Hakikaten daha evvelleri, dünya kurula. tıdanberi böyle bir hâdise — olmamış mıdır? Bunları da bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, o da bu hâdisenin “fen tarihinde görül memiş,, olmasının fen tarihlerine geçmiş olması ve bugün bu hâdiğsğenin tam 54 Üncü yıddönümüne girmiş olduğumuzdur. Hadiseyi, fen kitaplarının kaydettiği şekil de aynen yazıyorum: 1883 yılı 25 ağustos günü, Cava ile Somat ra arasmdaki Sond adalarımdan Krakatova adasmda müthiş bir yanardağ patladı.Fakat bu patlayış hiçbir yanardağın patlayışma benzemiyordu. Ne sarsımtısı, ne de tesiri iti. barile. Tabiatin bu Âfeti öyle bir tabit rattı ki, seyyaremizi kapladı ve hava boşluğunu üÜç defa dolaştı . Hava tabakalarında husule getirdiği sar. smtr Paristen geçtiği zaman — rasathanenin barometrelerini iki milimetreden ziyade dü. şürdü. Barometre bunu tesbit edince gayri- tabitlik anlaşıldı. Fakat sebebi bilinmiyordu. Bu, yanardağın patlamasından tam on saat sonra vukubuluyordu, Hava dalgaları ihtiza zı ancak bu kadar müddet içinde getiremiş. lerdi.Sesin ve hava dalgalarının boşlukta ka tedeceği mesafenin müddeti — malümdu. Bu gibi hava sarsıntılarının sürati saatte 1180, kilometre, saniyede 328 maetredir. İlk — sarsmtının şarktan başla. yan kısmı, Hindistan, Arabistan, İran, Tür. kiye ve, Avusturya üzerinden Parise gelmişti. Garp istikametinde hareket eden sarsmtı da büyük Okyanusu, Amerikayı, Atlas denizini geçerek patlayıştan on dört saat 30 dakika sonra Parise geldi. Bu dalgalar, otuz beş saat zarfında bütün dünyayı dolaşmış oluyorlardı. Hâdisenin daha mühim tarafı vardır. Hava | dalgaları otuz beş saat içinde bütün dünyayı dolaşarak uğradıkları yerdeki barometreleri düşlirdükten sonra durmadı. Dalgalar, ikinci ve üçüncü defa olmak Üzere dünyayı Üç defa devretti ve bu dalga her — defasında gene hbarometreler üzerinde tesirini gösterdi.,, İşte fen tarihinde eşi - büulünmayan ve 54 sene evvel vuku bulan hâdise., Bu sarsıntınm bu kadar şiddetli oluşunun Sebebi neydi? Fen mevcut malümatlarla bunu izah ediyor. Fakat patlama haber vermeden geliyor. İh. tiyar dünya kimbilir daha Neler görecek, Niyazi Ahmet tesir ya. sarsıntısı Mürettiplerin vapur gezintisi “Türk Mürettipler Cemiyeti,, hası- latr tamamen mürettiplerin malül, ihti- yar ve hastalarının tedavilerine medar olmak üzere bir vapur gezintisi tertip etmiştir. Tenezzüh 28 ağustos cümarte- si günü saat dörttedir. Şirketi Hayriye- nin 68 numaralı vapuru köprüden da- vetlilerini alarak Adalara hareket ede- cek ve oradan Kavaklara kadar uzaya- cak olan bu gezintinin fevkalâde olması * için her türlü tertibat alınmıştır. Tontom amca Hayvanat bahçesinde memur Sinema meraklısı kızlarla yarım saat — Kat'iyyen şekerim, Jan Cravford, Kalın kemikli değildir. — Ne? Ne?, Jan Cravford ince — kemikli ha? Ayol. Daha dün sinemada gördük, ban. yo sahnesinde mayonun altından, kalça ke.- mikleri tahta gibi fırlamıştt... Sarışın Türkân, kendisine yapılmış tah. kirle karşılaşmış gibi yezinden fırlayarak: — Rica ederim, kendine gel Serap! dedi. 'Ben Jan tipindeyim diye mi bu düşmanlık? ayıptır! Serabin siyah gözleri, müstehzi deyle parladı._ — AÂllah! Allah! dedi. Jan Cravforda ben. zemek te nöreden çıktı? İyiki evvelki — gün Milton suratlı bir adam sana Jan demiş. O. nun hususiyetini teşkil eden, akı çok koca« man gözleri, kendine mahsus ağzı sende var mı? Hem bir kişinin sözüne inaniılır mı hiç Herkes söylemeli ki... Asabi Türkân, Serabimn sözünü brrakarak: — Evet, dedi. Bak, senin Clodet Colberte benzediğinde herkes müttefik — ama, öyle girkin bir artiste benziyeceğime, bir kişi ba. nâa Jan dese yetişir. Bu münakâaşaya iştirak etmemiş olan Neclâ — Vallahi ikiniz de çocuksunuz, dedi. Ar. tistlere benzemekle ne kazanacaksınız? Her kes kendi kendisine benzemeli. Başkasının mukallidi olmak şahsiyetsizlik değil midir? Türkân: — Sen su& Neclâ! dedi. Sana bu ukalalık, hiçbir tipik artiste benzemek kabiliyetinde olmayışmdan ileri geliyor. Sende bir Gabiy Morley çehresi var. Ne kadar uğraşsan tipik olamazsın! Sonra Seraba dönerek: — BSen dün, beni görseydin, dedi. Menekşe rengi tayyörle, Beyoğlundan geçerken val- Jahi, herkesin bakmaktan gözü çıktı.. Dün şayanıhayret derecede Jana benziyordum.. Serap kendinden emin, yeni âdet edindiği nazlı bir sesle cevap verdi. — Benekli robumla, kenarları kallak şap. kamla yaptığım sükseyi, sen ömründe gör. memişindir. Beni görmek İçin — otomobiller bile duruyordu. Hani Clark dediğimiz Gala. tasaraylı var ya! O bile bana Jan dedi. Bu göze, odada bulunanların hepsi birden hayret ettiler. bir ifa. ağzımda Wvu o dü d e — AL, Jan sarışın, sen eşmersin nasıl 'a lür? Serap gene karşısındakileri sinirlendiren bir tavırla: — Bilmem artık, dedi. Alnım, kaşlarımın şeklini, gözlerim, biraz da ağerm benziyor. müuş. Doğrusunu isterseniz bu sözü — yalnız Clark değil, berberim, bazı — arkadaşlarım hattâ, nişanlının ve sokakta tesadüf ettiğim artist meraklısı, zevk sahibi gençler bile be. ni görünce gayri ihtiyari, Jan diyor'ar, ben | ne yapayım.. Odadakilerin hepsi sinirlenmişlerdi. Müna. kaşa uzuyor, en hassas noktaya temas et. tiği için, fazla heyecanlı oluyordu. Endamiyle mağrur, fakat daima mütevazi görünmeğe çalışan Perizat artık dayanama-. di. — Canım, insan her söylenilen şeye ina. nır mı? Ben ki kimseye benzemek iddiasm. da değilim ve benzemem. Geçenlerde, Asım beyler, duvardaki resmimi, Greta Garbonun bir fotoğrafı zannetmişler de ancak, yaklaş tıkları zaman, ben olduğumu anlayabilmiş. ler, hem de bütün aile birden. Ben ağzuni açıp bir tek kelime söyledim mi? 'Türkân bir türlü sükün bulmuyordu. — Pekâlâ, dedi, Sade çehre hususunda benzerlik kâfi değil, vücutların da benzeme. si lâzım. Perizat yerinden fırlıyarak: — Geçen gün aldığım bir sinema mecmu- asında, en güzel vücut ölçüleri vardı gidip onu getireyim de ölçüşelim, dedi. Bir dakika sonra, masaniın üzerindeki mec muaya sarı, kumral, siyah başlar telâşla e. Bildi. Fakat, büyük bir inkisar ile d iğrulma. ları bir oldu. Çünkü, ölçüler inç. Yani İngi. liz ölçüsüydü. Şimdi ne yapmalı? İnç hesa. bma hiçbirisinin aklı ermiyordu. Gene Tür. kân: — Durun, durun, dedi, Bu ölçüyü muhak. kak Sevinç bilir. İki senedir ingilizceye Ça. lışryor. Şimdi sokak kapısının kapandığını işittim, muhakkak denizden dönmiüştür. Ve, oturduğu yerden, tiz bir sesle: — Bevinç! Sevinç! diye bağırdı. Karşıki odadan, kuntralto bir ses! — Evet, geliyorum, bir dakika bekle, diye ctevap verdi. ; Bir iki dakika sonra, ufak tefek, iri yeşil gözlü, pek genç bir kız içeri girdi ve, girer girmez umumi bir alkışla karşılandı, Serap: — O, Küçük hanım, bu ne güzellik. dedi, Herkesin artistik noktasını bulunp çıkar. makta yekta Türkân: — Ben demez miyim, sen bu — tuvaletten şaşma, saçlarınt her taraftan yukartı doğru topladın mı, Caterin Hepburn'in eşi olu. yörsun. Sinemadaki, Meri Stvartla karşı karşıyayım zannediyorum. Bravo Sevinç, höşüuma gittin.. dedi. Bu benzeyişe — hepsi iştirak Stvart pürneşe; — İstediğiniz nedir? diye sordu, Genç kızlar, onun Caterin Hephurn'luğu. karşısında ne istediklerini unutmuşlardı. Birden inç hesabını hatırlayınca, Serâp pür. Lelâş: — Aman Sevincim, cedi, Sen elbette inç hesabını bilirsin, bize söyle, Sevinç: — Ayoöl ben ne bileyim, terzi olacak defi. lim ki, derse başlar başlamaz, inç hesabına kalkışayım, diye cevap verdi. Şimdi odadakilerin bepsi, iki senede, bir inç hesabını öğrenememiş olan, zavallı Se. vince, dünyanın en mühim şeyini ihmal et. miş bir biçare gibi bakrıyorlardı.. Dudaklar. da müstehzi birer tebessüm dolaştı. Sevinç sinirlenmişti: — O kadar meraklı iseniz, gidin öğrenin. dedi. Sizinle uğraşacak vaktim yok. Sinema. ya gidiyorum. Sinema sözü hepsini — yerinden fırlattı. Az daha kendileri, en mühim şeyi unutacak- Jardı. Şaka değil, bugün Clarkm bir oyunu var, Sinema ve yıldız meraklısı kızlar, ayna karşısında ufak birer retüşten Sonra, kendi. lerine yeni bir münakaşa zemini çıkaracak olan, meşhur oyunu seyretmeğe koştülar. LEMAN KARAMANOĞLU etti. Meri Şikâyetler, temenniler: Açıkta akan lâğımlar -— Kasımpaşalıların bir derdi de çöpçülerin seyrek uğramalarıdır Kasımpaşada Hacı Hüsrev mahalle- sinde oturan okuyucularımızdan H, Taşkıran bize yolladığı bir. Mmektup - da oturduğu semtin pisliğinden bahse- derek diyor ki: “Mahallemize ancak ayda iki defa çöpçü uğradığı için herkes çöplerini so- kak ortasına döküyor. ÇöP kokusundan geçilmiyor. Buralda tifo olmaz da ne olur? Bundan başka Kasım- paşa ana caddesinin üst kısmının kaldı- rımları da bir hayli zaman geçtiği halde hâlâ tamamlanmadı. Sonra gene betön bir kısım da tamamlanmamıştır. Altın- dan lâğım suları akan bu derenin bir kısmının üstü açık duruyor. Bu daha ne zamana kadar böyle açıkta akacak?,, Okuyucumuz şikâyetinde çok hak- lıdır. Alâkldarların bu mahalleye nazarı dikkatlerini çekeriz. Yeni ne:rizat Tankınla salkım Hikâyeci arkadaşımız Bekir Siıtkı, son yazdığı hikâyeleri bir araya top- lıyarak yukardaki isimle, güzel bir cild halinde heşretti. Kitapta 14 hikâ. ye vardır: Talkınla Salkım, Hayırsız evlât, Düşmez kalkmaz bir Allah, İki hasta, Haciz, Babamın intikamı, Borç. lu, Karikatür, Fahişe, Uyku ilâcı, Şaka, Nine, Unvan düşkünü, Avcı hattı gibi biribirinden güzel hikâyeler, Bekir Sıtkının kitabını okuyucularımı. za hararetle tavsiye ederiz, Herman ve Dorothe Almanların büyük şairi Göoethe'nin “Her. mann ve Doroöthee,, adli destanı bay Feyzi Önen tarafından güzel bir türkçe He tercü. me edilmiş, yeni kitapçı tarafından neşredil. miştir. Fiyatr 40 kuruştüur. ZAYI — Mührümü zayi ettiğimden yenisini — çıkardım. Eskisinin hükmü yoktur. ADRES: Abdurrahman Özüren, Mahmutpaşa Tarakçılar, Abut Ef. han, .No. 40 — 41 dikişçi Abdürrahman Öz- üren, di K LAY Bi Seliliki. Haa ai ğ A M İÇE

Bu sayıdan diğer sayfalar: