5 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

|stı: tak ve su açit Ve kültür T g in bir v e tâıvi:ed' CNer ve ;;e;: u;uî:ın Zağlîı:; “Sdnü t ) .. » z n birçok sakilliklerini &, gözlerini k n içi ğîîî;;:::ı!;g;hîî?rv Bu î;?lfcyî:ıîıîlan. l ir Hirdirıtgıştırıvermektcdir- lîi birm e:"_im beni aldatmıyorsa, ğîîle bir » Ç bir bakışta; yazılarını eî,h ile 'öî:ğtah kendini belli eder. bi gölîibiri * famamlda çıplakken “asn .. . . Üğfanı! natka ayırt edilirse, iyi hn'lîr a;' Tuhlu adamı da alelâ- itır fika a i b Üa e: bi arasında; di F“in " Yaparım bazan İt th genç hil' kemmtl hı anıatışı' şöyle bir, Sanat asilzadesi- Üai ÇN Yani gp Görüşü, sezişi mü- t l“üzerine 1 Öyle bir nehir yatağı ki, J'a:' 0 Ya Nallarını iyice yay- blhî:uz' P;;:lh!ta âlâ muharrir!,, di- Ciüka nehirler, ancak ilk R Söktur. anu karlar erimiş, yağ hıev!_ *Vera hün da ilk gençlikte B y Sarfngi lür. Daha evvelki .Nehir Ğ bltikm;ş intibaları co- .d; Hah Vl Sularla dolar: - KN HLT öüiz, — OT İşte beklediğimiz! & İ.ka 7 m ç U Ck" ' E.Vıı lerlî A_nadolu nehirleri, ba- Sij ViNce susuz kalmakta On ik-nthin"inin ' K ia & y i idatlı geryrüıef ekserisinde ise, ç er kabildir. Bi- Se, $ Muharrir de, çağı Mtiha Üdat tıehrliaîım Sarfetmiş — olu- İN Yatağı kupkurü ak ı.ıı-aı:?mal bakrp da kıyısı- * Dir San biyi Vay haline! - 4 n ' bükin, diş T âsaleti yaradı- edanlar ara- ! $ehzadesi n k İksiz, ti e kadar ma- Sanat ';ıîls:;tğaî ehliyetsiz bir Di bi K “Si de ona benzeti tr i * Neviler Var: Rabıtalı a, tahsili Bu kalıp kıya- Ve, o, değil falanca B ç *ta Yedi dü : B 'dl?ü"“unıız__ üvele sefir öe » 5 lısanlara aşin itar fen 1 dmad": Hnse t Saltmir mütenasip *Yhat! Gözlerinde slekle re ait tng Yü y * değir, *İverişlidir belki.. * : ir , ti hi vîat_ağı yok: Kıyıla- U kî bi he 1 Yaratıp akamı- Miye' Üekme STdür. Bi ü ee me“__m"ğ“k işlere yarar "Bil, semi ola- İıtid : at ve kültür... Bükiyonyy den az.ı 'E, mü!&it bi * bir sefine yel- Kü erı;;r Tüzgür da bul- t _ akat rüzgâr bir stimpot Bir İ bakmalı. Olru » t esnsat' sürati ne- 3 ü Sin Beçerse bu- )'okt Ç Üt Riüsrü *hiç!: a alim> — S8âr dürün d'rtnam Tüye n > Peynir gemileri- » Lâ a a Martin'in anlattı- | Firuzağalılar Haberciye derd — yanıyorlar.w Istanbul konuşuyor ! ( Firuzağa: 2 ) Firuzağanın tozu başka tozdur! Firuzağa semtini kasrp kavuran dert- lerden bitisi de tozdur. Bilhassa buradaki eczanenin yanm- da bulunan arsa toz membalarının en büyüğünü teşkil ediyormuş.. Bu arsa - nın yanıtıdan aşağı inen bir yol göster- diler, Buraya Altıpatlar sokak diyotlar, Vaktiyle üzerinde yürünmiyecek ka - dar kötü olan bu sokak şimdi, nasılsa yapılmış. Fakat, öyle parke ile asfaltla filân sanmayın, bir kaç ay evvel burayı Arnavut kaldırımı denen mahut sistem- le döşemişler.. Bu asır için çok garip bir tarz amma, semt halkı yine de belediye- ye müteşekkir. Yalnız yolu yapan muü - teahhit taşların Üzerine o kadar çok toprak atmış ki, ufak bir rüzgârda mu- azzam toz bulutları kalkıyor. — Buralı gençlerden bir tanıdık toz için şunları söyledi: — Sokakların sulanmamasını — tabii buluyorum. Çünkü esas caddeyi tam 20 senedir bir kere tamir etmiyen bir bele- diyeden, böyle bir hizmet beklemek ga- rip olur. Fakat hiç olmazsa, yük araba- larının önümüzden yıldırım hıziyle geç- melerini menetsinler. Her tarafın toza bulunmasına en birinci sebep budur. 'Toz esas itibariyle zaten fena bir şeydir amma, bizim mahallenin tozu hepsinden de fenadır, Çünkü mezarlık toprağından vücuda gelen bir tozdur!, Burada gayri ihtiyari: — Nasıl olur diye sözünü kestim. O hafifçe güldü ve sonra ayni tarzda anlatmıya başladı. Kanalizasyon yapan şirket, işini bitir « dikten sonra yol yapmak için, araba a- raba toprak taşıdı, ve bu toprağı da tİ- vardaki mezarlıklardan birisinden te - min etti. O günlerde buraya gelip çir- kin manzaraları görmeliydiniz. Yol dö - şemek için getirilen toprakların içinde Şu küçücük evle, muazzam aparlıman öyle bir tezad teşkil ediyorlardı kil.. Firuzağada kanburu çıkmış ev düzünelerle kafa tasları mı istersiniz, kol, bacak, kaburga kemiklerimi hepsi, hepsi vardı. Çelebi Buyurur ki: Çend gündenberu devam — edegelen spor dedikoduları, Çelebinizin — diline de düşmüş bulumuyor. Çelebinin diline düşen nesneler, üzerinde paklanması gereken kurt yenikleri mevcut demek olur. İmdi, arada sırada Haber ceridesine uğ. radığımda tahrir dajresindeki meslektaşları hep bu mevzu içinde yüzer görürüm. Genç. llğimizde ok atanların, avlananlarm, cirit uğrunda can verenlerin, tulumba arkasında sabahtan akşamadek koşanların sayısı had. den efzun olduğu — halde bunların Aadma “gpor,, denmez, bunlarla — Uğraşanlar bey. ninde kavga ve gürültüden, tekme ve tokat. tan eser görülmezdi. Son günlerde futbolculük sahasında bir de "“döğüşlü futbol, türedi ve futbollin bu cinsi, ravidler nazarmıda; memleketimizde her yer den daha çok taammüm eylemiştir. Bu cin& futbolün mergub bir şey olmadığı dahi tevatüir beyyinesile sabit — bulunduğu | halde, bunu, delikanlılarımız, İstanbul sa. halarından Sırp, Hırvat diyarlarına kadar götürmüşler ve yabancılara futbolün bir de böyle bir cinsi olduğunu göstermek hevesine kapılmışlar. Ceridelerde bu haberi okuyan — bir dost menfur saydığı bu hareketi takbih yollu cüm leler sarfederken bu cins oyun Üstatlarına: — Tulumbacılar! Lâkabmı muvafık bulduğunu söyledi. Çe. lebinizin, gençliğinde haddızatında birer Çe, lebiden farksız bulunan — tulumbacılara bir mensubiyeti yoksa da, bu teşbihi tulumbacı ları pek iyi tanıdığım için — doğru bulma, dim ve: — Bunlar tulumbacı olsalardı her — birini birer tulumba gibl omuzlarımızda taşımamız gerekirdi. Vaesefa ki bunlar, tulumbaer da değillerdir. — dedim — ZAhlt ÇELEBİ “Kanalizasyon yapılırken,_meza—rlılştan getirilen topraklar arasında kafa tasları, vücut kemikleri çıkmıştı. Şimdi, bu toprakların tozunu yutuyoruz,, Yazan : Haberci Mahalle çocuklarımmın bunlarla oyun oynadıklarını kaç kereler gözlerimle gördüm., Hayretten ne söyliyeceğimi şaşırmış, bir tek kelime söylemeden dinliyordum. O yine devam etti: « — İşte, şimdi bizim mahallenin tozu- nun başka tozlara nazaran niçin daha iğrenç olduğunu anladınız, sanırım .. Genç muhatabım sözünü tamamlar, tamamlamaz, onun yanında duran başka birisi ileri doğru bir adım attı. Burnu- mun dibine kadar sokulduktan sonra: — Bayım, dedi, biz burada pislik için de otururken, biraz ötemizde, — bir çöpçü gece gündüz, yalnız 20—30 metrelik bir sahayı temizlemekle meş - guldür. Adamcağız kendisine gösterilen kısmı günde, hiç süpürmezse, belki 30 kere slpürür ve sonra bu sokağa kadar gelip te, bizim önümüzü bir kere olsun temizlemez. Bunun da sebebi, o mın - takada belediye erkânından birinin evi bulunmasıdır. Çocuk bunları söyledi ve tek — bir şey sormama vakit brrakmadan yanım - dan uzaklaşıp gitti. Bizde güneşten âdeta pişmiştik. Ci - hangir istikametinde yürümeğe başla - dık. Harap, yamrı yumru yolda 20— 25 metre kadar ilerlemiştik ki, yanımda gi- den Foto Ali: — Bak bak, diye eliyle sol tarafımız- daki büyük arsanın karşı cihetinde bulu nan koca bir apartımanı ve onun bitişi- ğinde, muazzam bir Transatlantiğin ya- nına yanaşmış küçük bir romorkör gibi duran minimini eski ve ahşap bir evi göserdi. Tezat fevkalâde idi. Dostum hemen makinesini kaldırdı. Burada gördüğü - nüz resmi aldı, Sonra : — Ben, dedi, bu semtte epey otur - Firuzağa eamisinin karşısındaki act. ibüşşekil garib bina CUMHURIYET'te: Berlin stadında : Türkün adı ... İki saatten fazla süren bir dolaşma neti. * cesinde her tarafını gezip gördükten sonra büyük bir kapının önünde durduk. İki taraf ta granit duvarlar, eski kale bendleri gibi yükseliyorlardı. Bu duvarların üstünde çok iszimler yazılı idi. Bunlar, milâdın 936 yılında, burada, yeni din uğrunda yapılan çetin mücadelede mu. zaffer olarak şan ve şeref kazanan kahra. manların isimleri idi. Sağ taraftaki duvara hâkkedilmiş isimler arasında şunu da oku., dum: Erkan : 'Türkei Benim, bizim kanımızdan Erkan, ebediye. te intikal edecek olan bu granitlerin Üsüne Türkün granit ismini yazdırmağa muvaffak olan kahraman, beş Türkün yüreğini heye« can Ve iftiharla çarptırdı. Berlin stadyomu nu gezen her Türk, o yiğitler ve erler liste sinde Erkan ismini, Türkün adını gördükçe aynı heyecan ve iftiharı duyacaktır. Berlinden, bu büyük ve güzel şehirden kadın ve erkek, resmi ve gayri resmi bin lerce Türk gelip geçmiştir, daha binlercesi gelip geçecektir. Fakat Berlin stadyomunun granit duvarlarında Türkün adı kalacaktır. Bu ad, bir Türkün değil, Türkün adıdır.. (ABİDİN DAVER)| AKŞAM' da: Tifo salgını ve matbuat Tifo, salgın halinde başladı. Günde 26 27 vaka derken 5.6 ya indi. Hastalık her sene bu kadar olur. demek artık fevkâlâdelik yok. (İleride büsbütln kalkmasını temenni ederiz ya, o da baş, ka) Fakat itiraf etmeli, gazeteler — salgının önüne geçmek hususunda büyük bir içtimaf hizmet görmüşlerdir Bu senenin ilk ayların. da geçen senelere nazaran çok vaka oldü. ğunu farkeder etmez, bu mevzua ehemmiyet vermişler; gerek Belediyenin, ' gerek halkın dikkati celbolunmuş; bir yandan temizliğe dikkat, öte yandan aşı; fazla sirayetin önü alınmıştır. Tifo mücadelesilinde, matbuat, tıp derece. sinde hizmet etti. bir ULUS'ta Mücadele karşısında Balyalı köpeğe ölüm, uyuz kediye ölüm, yere tükürenden ceza, tramvaydan, vapur. dan vakitsiz atlayana ceza, Süprüntüsünü sokağa atandan ceza! Geliniz de böyle bek. çisiz, fareye karşi müdafaasız, size tükrüğü, nüzü, süprüntünüzü, durağı ve iskeleyi he. Bap ettiren şehirde yaşayınız. Fakat bu şi, kâyetçilerin en acemisi en yakın Balkan şehrine ayak bastığı vakit bile, yutkunmaya süprüntü sepeti aramaya, her türlü şehir kaidelerini adeta orada doğmuşçasma takir etmiye başlar. Yalnız kendi memleketimiz. dedir ki, keyfimizi kanun sıkıntısınım üstün, de tutmaya heves ederiz. Bu sıkı bizim öz canımızım faydasıma de olsa kabul etmek istemeyiz. Sivrisineği karşı, memurunun aylığı ve ilâcımım parası devlet tarafından ödenen mücadeleye evinin kapısını açmayanlar olduğunu bilmiyor mu. yuz. (FATAY) dum. Sana hemen öbür caddede yıkıl - mak üzere olan köhne bir ahşap ev daha göstereyim de, bu ev hâlâ nasıl ayakta duruyor, şaşıp kal... Alinin göstereceği eve doğru yürü « dük. Firuzağadan Cihangire sapan kö- şeyi döndük. Burada camiin karşısında etrafı açık bir arsa vardı. Ve bu arsa - nın tam orta yerinde ufacık ve sipsivri bir bina yükselmişti. Bina deyince bu « nu öyle kellifelli bir şey sanmayın, Al - tında daracık bir dükkân, üzerinde de küçük bir odası bülunan iki katlı bir bi- na idi bu... O kadar garip bir matızarası vardı ki, insana sıkı bir üfleme ile yıkı- lacak hissini veriyordu. Ben, bu acayip binayı dalgın daligın seyrederken, Ali kolumdan çekti.. — Gel, dedi. Demin bahsettiğim evi de göstereyim, hepsi tamam olsun. 'Tekrar yürüdük, Sıraserviler cadde - sine saptık, İlerlememize meydan kal - madan, Alinin bahsettiği binayı gör « düm. Bunun,'öbürlerine nazaran başka bir garabeti vardı. Kamburu çıkmış insan- lar gibi siyah ve köhne tahtaları iki büklüm olmuş. Adeta: — Artık, ayakta duracak halim yok! demek istiyordu. Geri dönüp te, Cihangire doğru iler- lerken, Ali kulağıma doğru iğildi. Ya- nrmıza gelen diğer iki gencin duymrya»- cağı kadar yavaş bir sesle: — Son gördüğümüz arsaya bir adım atacak olsak, dedi, bina tuzla buz olur!. HABERCİ YARINA: Cihangir..

Bu sayıdan diğer sayfalar: