'"'"-'-ro;' mî:ııuîr:sı vardır, tler, Onç '* Bağa burun oğlanı , n birçok - sakilliklerini ,,','g::;;;in:ı içinde ansızın * Bu ışik yanınca, b Nİ değiştirivermektedir. | Te " Birdir. İYİbi, “deleri, 'î’blr r:ilm / beni aldatmıyorsa, af':'“' " bir bakışta; yazılarını Jıı İle b "]'3!: kendini belli eder, iç. Hüi M.u— hamamda - çıplakken | Ğ Re, Ni " Nasıl ayırt edilirse, iyi w*rd ;:'nıuh]u adamı da alclâ K en a *tbabı pitlile; yaLMasında; şöyle bir, aa t)'ıpııım bazan: .. *NÇ bir san; h t at ':?üı'*' 'ani SAa İ $j İerinii öyle dir asilzadesi- * Börüşü, sezişi mü- biz nehir yatağı ki, » Ballarını iyice yay- Ka Bakaç çt Âlâ muharrir,, di- . Çi fhthuler. ancak ilk ktur, aü karlar erimiş, yağ everana SN da ilk gençlikte Tartnda ;'f"- Daha evvelki Yatağ Tikmiş intibaları co- Bah, y v *ülarla dolar! Si — M'OL İşte beklediğimiz! t ,:“. Ekter A k &, &"h İlerje A Ttdolu nehirleri, ba- a n.ce Susuz kalmakta- Stinin ekserisinde ise, tüsefer kabildir. Bi- Uharrir de, çağı . Tnti ın,:'î"_"" Sarfet. olu- TDİn Yatağı kupkuru * Bravı Rehirl, & KA Teğin daki t'::“'" Ş :_*'ı!'"a bakıp da kıyısı- m,_ bie —" *TIn vay haline! atba A g Likin, giy e asaleti yaradı- K :'h_)l; yeh der ’f"'edınlı.— ara- x Ç::ı e. l'“d"' ne kadar ma- n M aa iŞtimaj ehli x . v y Mt aa iyetsiz bi '*î"_' Bi bj ailzadeai de o/nahh':nıetxi a Ha * '€z, Ülfet bit H, ,.:İ. diğ, - MUp tT neviler İ VON Hsaniı Vür: fey, Mtej O Tisanlara aşina r len. mez, eyyam Radbrtalı , tahsili kıya: *Yhat? Gözlerinde ekle, ti v i ka 'ıııı deği, $ elverişlidir belki., i x B Üt » * ketli hiy ŞAatağı yok: Kıyıla- Si Yaratıp akamı- dür, Bi Te l B Yeut :ğ"k_ işlere yarar Ü, gemi ola- K *tidat ve kültür... *den az.., li ke bir gefine yel- o,""“' da bul. v Fakat rüzgür sStimpot K tü ** vi Üay N bi ı:—";"' P» T ya vvftuı; bakmalı ASAti sürati ne> * M tün ö Yaş ERmiyei Bir an getnda bir yel- * Yoktu “Sin geçerse bu- j * SÜzgür durun YU ile yatağı, * kültürü yan. Gak ni Tz : rd' Malik olmaktır. k çapda. T Yükse Ülam Y le, %.'“ou.. bi n *lim Ve yevmi Slır. Muvaftakı, k Sebrimizde & tiro y falanca mMütenasip e | :'k""—'nalı.. Bir Firuzağalılar Haberoiye derd İstanbul konuşuyor ! yanıyorlar.. ( Firuzağa : 2 ) Firuzağanın tozu başka tozdur! Firuzağa semtini kasıp kavuran Jert- lerden birisi de tozdur. Bilhassa buradaki eczanenin yanın- da bulunan arsa toz membalarının en büyüğünü teşkil ediyormuş.. Bu arsa - nın yanından aşağı inen bir yol gös diler. Buraya Altıpatlar sokak diyctlar, Vaktiyle üzerinde yürünmiyecek ka - dar kötü olan bu sokak şimdi, nasılsa yapılmış. Fakat, öyle parke ile asfalıla filân sanmayın, bir kaç ay evvel burayı * kaldıcımı denen mahut sistem- emişler.. Bu asır için çok garip bir tarz amma, semt hâlkı yine de belediye. ye müteşekkir. Yalnız yolu yapan mull - tcahhit taşların Üzerine ©o kadar çok toprak atmış ki, ufak bir rüzgârda mu- T- azzam toöz bulutları kalkıyor. — Buralı gençlerden bir tanıdık toz için Şşunları sö: — Sokakların sulanmamasını — tabii buluyorum. Çünkü esaş caddeyi tam 20 senedir bir kere tamir etmiyen bir bele- diyeden, böyle bir hizmet beklemek ga- rip olur. Fakat hiç olmazsa, yük araba- larının önümürden yıldırım hıziyle geç- melerini menetsinler, Her tarafın toza bulunmasına en birinci sebep budur. Toz esas itibariyle zaten fena bir şeydir amma, bizim mahallenin tozu hepsinden de fenadır. Çünkü mezarlık toprağından vücuda gelen bir tordur?, Burada gayri ihtiyari: — Nasıl olur diye sözünü kestim. O halifçe güldü ve sonra ayni tarzda anlatmıya başladı. Kanalizasyon yapan şirket, işini bitir - dikten sonra yol yapmak için, araba a- raba toprak taşıdı, ve bu toprağı da ci- vardaki mezarlıklardan birisinden te - kin manzaraları görmeliydiniz. Yol ö . şemek için getirilen toprakların içinde Şu İliçilciük evle, muazsam apartıman öyvle bir tezad teşkil ediyorlarda. kil.a ÜŞi ü n Firuzağada kanburu çılımış ev | düzünelerle kafa tasları mt - istersiniz, kol, bacak, kaburga kemiklerimi hepsi, | hepsi vardı. ! Zâhid Çelebi Buyurur ki: Çend gündenberi devam — edegelen apor dedikoduları, Çelebinizin — diline de düşmüş bulunuyor. Çelebinin diline düşen nesncler, tzerinde paklanması gereken kurt yenikleri Mevcut demek olur. İmdi, arada sırada Haber ceridesinea uğ. radığımda tahrir dairesindeki Mmeslektaşları hep bu mevzüu içinde yüzer görürüm, Genç. ğimizde ok atanların, avlananların, cirit uğrunda can verenlerin, tulumba arkasında aabahtan akşamadek koşanların sayısı had. den efzun olduğu — hakde bunların adma “apor,, denmez, bunlarla — üğraşanlar bey. ninde kavga ve gürültüden, tekme ve tokat. tan eser görülmezdi. Bon günlerde futbolculük sahâasında bir de *“döğüşlü futbol, türedi ve futbolün bu cindi, Favtdler nazarmda! memleketimizde her yer den daha çok taammüm eylemi, Bu cins futbollin mergub bir yey olmadığı dahi tevatüir beyyinesile zabit — bulunduğu balde, bunu, delikanlılarımız, — İstanbul ga. balarımdan Sırp, Hirvat diyarlarma kadar götürmüşler ve yabancılara futbolün bir de böyle bir cinzi olduğumnu göstermek hevesine kapılmışlar. Ceridelerde bu haberi okuyan — bir dast menfur saydığı bu bareketi takbih yollu cüm leler sarfederken bu cins oyun üUstatlarıma: — Tulumbacılar! YTAkabını muvafık bulduğunu söyledi. Ço. lebinizin, gentliğinde baddızatında birer Çe. lebiden farkarr bulunan — tulümbaerlara hir mensubiyeti yoksa da, bu teşbihi tulumbacr ları pek iyi tanıdığım için — döğrü bulma, dim ve: — Bunlar tulumhacı olsalardı her — birtni birer tulumba gibi omuzlarımızda taşımamız gerekledi. Vassefa Kti bunlar, — tulumhaer da değillerdir. — dedim — ZAhİL ÇELEBİ “Kanalizasyon yapılırken, mezarlıktan getirilen topraklar arasında kafa tasları, vücut kemikleri çıkmıştı. Şimdi, bu toprakların tozunu yutuyoruz,, Yazan : Haberci Mahalle çocuklarının bunlarla oyun oynadıklarını kaç kereler gözlerimle gördüm., Hayretten ne söyliyeceğimi şaşırmış, bir tek kelime söylemeden dinliyordum. O yine devam etti: « — İşte, şimdi bizim mahallenin tözu- nun başka tozlara nazaran niçin daha iğrenç olduğunu anladınız, sanırım'.. Genç muhatabım sözünü tamamlar, tamamlamaz, onun yanında duran başka birisi ileti doğru bir adım attı. Burnu- mun dibine kadar sokulduktan sonra: — Bayım, dedi, biz burada pislik için de otururken, biraz ötemizde, — bir göpçü gece gündüz, yalnız 20—30 metrelik bir sahayı temizlemekle meş - guldür. Adamcağız kendisine gösterilen kısmı günde, hiç süpürmezse, belki 30 kere vüpürür ve sonra bu sokağa kadar gelip te, bizim önümüzü bir kere olsun temizlemez. Bunun da sebehi, 6 mun « takada belediye erklinimdan birinin evi bulunmasıdır. Çocuk bunları söyledi ve tek — bir şey sormama vakit brrakmadan yavım - dan uzaklaşıp gitti. Bizde güneşten âdeta pişmiştik. Ci - hangir istikametinde yürümeğe başla - dık. Harap, yamrı yumru yolda 20— 25 metre kadar ilerlemiştik ki, yanımda gi- den Foto Ali: — Bak bak, diye eliyle sol tarafımız- daki büyük arsanın karşı cihetinde Sulu nan koca bir apartımanı ve onun bitişi- ğinde, muazzam bir Transatlantiğin ya- naşmış küçük bir romorkör gibi mini eski ve ahşap bir evi Uni duran göserdi. 'Tezat fevkalâde idi. Dostum hemen makinesini kaldırdı. Burada gördüğü - nüz resmi aldı. Sonra : — Ben, dedi, bu semtte epey otur - Firusağa camtisinin Rarşısındaki aca. #büşşekil garib bina ço CUMHURİYET"te: Berlin stadında : Türkün adi .« İid saatlen fazla süren bir dolaşma neti. cesinde her tarafını gezip gördükten socra büyük bir kapınımn önünde dürduk. İki taraf ta granit duvarlar, caki kale bendleri gidi yükeeliyorlardı. Bu duvarların üstünde bir çok isimler yazılı idi. Bunlar, milâdın 9836 yılında, burada, yeni din uğrunda yapılan çetin mücadelede 'm zaffer olarak şan ve geref kazanan kahra. manların isimleri idi. Sağ taraftaki duvara hükkedilmiş isimler arasında yunu da oku, dum: Erkan : *'Türkei Beni: bizim kanımızdan Erkan, ebediye. te intikal edecek olan bu granitlerin Üsüne 'Türkün granit ismini yazdırmağa muvaffak olan kahraman, beş 'Türkün yüreğini heyo- can ve iftiharla Çarptırdı. Berlin stadyomu . nu gezen her Türk, © yiğitler ve erler liste, sinde Erkan İsmini, Türkün adını gördükçe ayar heyecan ve iftiharı duyasaktır. Berlinden, bu büyük ve güzel şehirden kaudın ve erkek, resmi ve gayri rasmi bin, lerce Türk gelip geçmiştir. daha binlercesi gelip geçecektir. FPakat Berlin stadyomunun granit duvarlarında Türkün adı kalaraktır. Bu ad, bir Türkün değil, Türkün adıdır.. (ABİDİN DAVER) AKSAM' da: Tifa salgını ve matbuat 'Tifo, salgın halinde başladı. Günde 26 27 vaka derken 5.6 ya indi. Hastalık her sene bu kadar olur. demek artık fevkâlâdelik yok. #4İleride büsbütün kalkmasını tamenni ederiz ya, © da baş, ka) Fakat itiraf etmeli, gazeteler —salgının önüne geçmek hususunda büyük bir içtimaf Bizmet görmüşlerdir Bu senenin ilk ayların. da geçen senelere nazaran çok vaka öldü, gunu farkeder etmez, bu mevzua ehemmiyel vermişler; gerek Belediyenin, gerek halkın dikkati celbolunmuş; bir yandan tnmizliğe dikkat, öte yandan aşı; fazla sirayetin önü alınmıştır. 'Tifo mücadelesiinde, malbuat, tıp dereca. Binde hizmet etti. ULUS'ta Mücadele karşısında Balyalt köpeğe ölüm, uyuz kediye öolüm, yere tükürenden ceza, tramvaydan, vapur. dan vakitsiz atlayana ceza, Süprünlüsünü Bokağa atandan ceza! Goliniz de böyle bek. çiziz, fareye karşı müdefaasız, size tükrüğü, Düzü, süprüntünüzü, durağı ve izkeleyi ha. Bap etliren gehinde yaşayınız. Fakat bu şi, kâyetçilerin en acemisi en yakın Balkan şehrine ayak bastığı vakit bile, yutkunm Büprüntü sepeti aramaya, her türlü şehir kaldelerini adeta orada doğğmuşçaşına takiş etmiye başlar. Yalnız kendi memlekaetimiz. dedir kd, keyfimizi kantın sıkıntısınm Ustün, de tutmaya havos ederiz. Bu sıkı bizim öz canımızın faydasına de olsa kabul etmek istemeyit. Bivrisineğr karşı, memurunun aylığı ve İlâcimın parar devlet tarafından ödenen mücndeleye evinle kapısını açmayanlar olduğumu bilmiyor mu. yuz. (FATAY) —i Ğİ güzenenni dum. Sana hemen öbür caddede yıkıl « mak üzere olan köhne bir ahşap ev daha göstereyim de, bu ev hâlâ nasıl ayakta duruyor, şaşıp kal... Alinin göstereceği eve doğru yürü « dük. Firuzağadan Cihangire sapan kös şeyi döndük. Burada camlin karşısında etralı açık bir arsa vardı. Ve bu acsa « nın taâm orta yerinde ufacık ve sipsivri bir bina yükselmişti. Bina deyince bu « nu öyle kellifelli bir şey sanmayın. Al - tında daracık bir dükkân, üzerinde de küçük bir odası bülunan iki katlı bir bi- na idi bu... O kadar garip bir manzarası vardı ki, insana &tkı bir üfleme ile yıkı- lacak hissini veriyordu. Ben, bu acayip binayı dalgın daigın seyrederken, Ali kolumdan çekti.. — Gel, dedi, Demin bahsettiğim evi de göstereyim, hepsi tamam olsun. 'Tekrar yürüdük, Sıraserviler cadde - sine saptık. İlerlememize meydan kal - madan, Alinin bahsettiği binayı gör » düm. Bunun, öbürlerine nazaran başka bir garabeti vardı. Kamburu çıkmış insan- lar gibi siyah ve köhne tahtaları iki büklüm olmuş. Adeta: — Artık, ayakta duracak halim yok! demek istiyordu. Geri dönlip te, Cihangire doğru iler- derken, Ali kulağıma doğru iğildi. Ya- nımıza gelen diğer iki gencin duymıyar cağı kadar yavaş bir sesle: — Son gördüğümüz arsaya bir adım atacak olsak, dedi, bina tuzla buz olur!. HABERCİ YARINA: Cihangir..