Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Z ' vi Yazan : Şarlot Prim â ' W tercüme kalb ve his romanı - Öğlle Khddm « ıagîrîyî'âuâlddetli bir ağlama nö- ı ç Ydi Li üyü !n.' İzliki y yes büyük İB: | 7 î:ı nübftin geçmesini & çMüter Vîberâ ;nrl;l;ndise döndü: VN emregi aşağıda kal. &n h ';::îz_de buraya gelsin.. i. Hiçbir şey Weıu İ ş Ya Hdı:nt ©İti Araba gelince ği ""':âm"ek Yapılmasını söy. Ğlı'ı K Rasıl olduklarını da t& Baliba bö S Baş Yle Şeylere alişık. S0 ati ğ L'?g;nihd'ndim- demekle ik- Söz .öyeı kadına teselli ve. &x HKtan yledi. Araba gözden îeı“â% öişin Veyne: îücuh.“hımq .k'ğ" Çok felâket ve Bayaçar Sehresini gaa Var, dedi. Hasta Neh Bim, hiçbir zaman unuta. B ç a nh:î"! ““İarî:;: Yavaş yürüyor- D Yot Büyreş . “Sediyordu. Vibert | Wz'"'uâm. a müddet ada uh'fl! tr, Söri otlar için. Vema , Tce izas lt Leydi Lilyes; &. Za olduğu halde x Hl Fi î"“ hıheuîlb"t' dedi. Bana niçin %ıız? üı"“ğlmz:ı lütfen anla. Hayra o UA -a * « H Z) z h- » M LaR Ka B A n o* « Hi ıi_îe%ğüğarı Cevap 'hığnîîîîn "*îîingcîı;îıği:; tamandanbe- Ş Biliriy beni :'ff:i;iîıiîunda” bah. ai Belii d Berkenıcayn: âr, İT derece IN R ye k Üüt Biz, ölü :““in Si Socuğunu ı_u"']i'ekftkinmj),o"u SAA tatlılıklı Brme Mteye hi Çila S Biştim, Yerdiş — SAA Ve şeyi kadar © -— halinde bulunan ollarmxzda taşı. t_u:, O fakir ka- af Sövledini : U tarz Föylediniz ki da hitap ettiğinizi * AAt X 5 a) ıle Ne münasebeti bir k;msf“f“r başka bir adar < YE şefkat gös. Manlad.s * olsaydım, Sö htıez,gim_ adıg“'n manadaymag_ K A £ — z z B ğ R z Fd -- Mt w 'LA Çt LA A e- Siz kendiniz ün Olanları în'a na;'_"'” kendi- — 7 görmek diye * Âsilzadeliğe r Ve çirkin olan '" İNsanı dediko- UTür, İşte benim Yle bir cins gu Ka UK ü!tüng rmckti BBYEr derin _ken Yüzü kızarmış. _'E.yeı;an €seri var. Var, Hatta bun. .e;ğe ve birile ev, €cek kadar p “*Ğ' "'“'ün.â""“"— Hllbuki.î t biş v Bir yaban- Türane p “Sildiğini fark. N ıanbır tavırla sordu: İ '_E“I 9T Mmusunuz? benim | nhmıî'iîmuımı, ken- | Veyn şatonun kapısı önüne gelipte hayretle baktığı gündenberi,: geçen gaman içinde,. — Evet, anlıyorum, hem de fazla. &3 sile.. — 9— Köprünün kurulacağı yer Leydi Lil- yesin arzu ettiği yer olarak taayyün etti. Şatoya döndükleri zaman Veyn kendilerine kurulacak köprü hakkında izahat verdi ve bu arada Sir Rey'in pek b I amayai b Ru erra- da kütüphanddeki büyük masa önünde duruyorlardı. Lilyes şapkasını çıkar. mıştı. AÂrtık renkli saçları gözleri ka- maştırıyordu. Genç kız, lâkayt bir ta- vırla kolunu babasının boynuna dola- mış, Veyn'in gösterdiği plânı, babası- nın omuzları üzerinden seyre dalmıştı. — Ne güze) bir Löprü baba, dedi, Trp kr çiçeklerden yapılmış bir zincire ben. ziyor, Bu sözlerde mübalâya yoktu. Haki- katen köprü pek zarif ve sanatkârane bir şekilde çizilmişti. Kız, güzel gözle- rinmde beliren takdir ve hürmetle genç mühendise baktı: — Bu plân sizin fikriniz değil mi! diye ilâve etti. Ne kadar zarif ve ne ka. dar sade! Siz çok ince bir sanatkârsınız, — Siz bu işlerle pek meşgul olmadı- ğınız için öyle zannediyorsunuz. Leydi Lilyes. Köprüde hiç bir fevkalâdelik yok. — Bundan iyilerini 'de yapabilir mi- siniz? — Zanhederim ki evet. Bu işte ka. biliyetim var, Sanatimde rastlıyacağım müşkülâtla çarpışmaktan zevk alırım. İnhinalı bir tepe, sarp bir dağ öyle düş- manlardır ki bunları yalnız başrma mağ. lüp ederek ortaya bir eser çıkardıkça derin bir iftihar duyarım, Bunları söylerken o kadar ciddi, © kadar mağrür, o kadar güzel görünüyor du ki, kız, kendisini âdeta kendisinden geçerek seyretti. Zihnen, meslekini bu kadar seven bu genci, beyaz elli; süslü salonların etti. Veyn'e karşı samimi bir hürmet hissetmiye başlamıştı. Genç mühendisin cesaretini, saffetini, sadeliğini, doğru- luğunu işine olan muhabbetini değer görüyordu. (Devamı var) gettt aglatanıdi kahramanlariyle mukayese | takdire b 747 sene evvel bugün Haçlılar Akkâyı muhasaraya başladılar ve bu tam iki sene sürdü 60.000 müslüman acınmadan öldürüldü Tarihin daima ebediyyen lânetle kaydeda ceği geçmiş dünya — hâdiselerinden biri de “Rhlisalip seferleri,, dir . Din bayrağı arkasından milyonlarca insa. | nı sürükliyenler gene din ayrılığı yüzünden diğer insanların kanımı içecek kadar düş. man oldular ve mütemadiyen öldürüldüler, öldürdüler de.. Netice ne oldu? hiç.. 1190 yılr 1 ağustos günü 7T47 sene evvel bugün Haçlılar Salâhaddin Eyyübi ile harp ediyorlardı.. Çarpışmanın en şiddetli günüy dü, Ne olacaksa olacaktı. Salâhaddin hastay dı. Harbe iştirak edemiyordu. Fakat çadırı. tm içinden iki tarafr — seyrediyor, emir ve | kumanda veriyordu. Neticede Frankdar mühim miktarda zayi. at vererek gerl çekildiler. Bu mağlübiyet her tarafta duyulmuştu. — Salâhaddin hasta olmasaydı muhakkik ki Frank ordusundan bir tek insan sağ kal. fmryacaktı... deniyordu. Bir kış sükün içinde geçti. İntikam günü. nü bekliyen Fransa kralı Filip Ogüst büyük bir orduyla Salâhaddinin karşısma — geldi. İngiltere kralı da harbe iştirak ediyordu.. Salâhaddinin istediği imdat, bir türlü ge. lemiyordu. Kendi kuvveti, muhasarayı ya. racak kadar değil buna hiçhir suretle cesaret edemiyecek kadar azdı, Fakat buna rağmen mukavemet ettiler ve tam iki sene ehlisalip orduları Akkâya giremedi, , İngiltere ve Fransa kralları buralara ilk geldikleri vakit müthiş bir sıtmaya tutul. muşlardı. Salâhaddin bunu duyunca derhal taze meyve- vesaire göndermişti. : İki sene mukavemetten sonra artık karşı duracak halleri kalmadığını gördü ve anlaş. manm lüzüumunu ileri sürdü. Şehrin kuman. danı Mestup bizzat Fillp — Ogüste gitti ve şünları söyledi: — Dört sene kadar bir müddettir bu şe. hir idaremizde bulunuyor. Batlamayı zaptet tiğimiz vakit ahalisini serbest bırakarak alle ve mallarile istedikleri yere gitmelerine mü. saade ettik. Bugün şehri size teslim ediyor ve hristiyanlara bahşetmiş olduğumuz mü. saedatı sizlerden de istiyoruz. — Fransa kralr gülümsedi ve: — Şehirde kalan asker ve ahaliden hiçbi. dedi. . Bu cevap Üzerine mukavemete tekrar de. vam edildi. Teslim olmaktansa harbederek ölmek elbette daha şerefliydi. Bu harp Ehlisalip ordusunu endişeye dü. şürdü. Kat kat Üstün — kuvvetle iki senede alamadıkları şehri dışardan bir yardım ge. Ürse büsbütün kaybedeceklerdi. Şehir aha. Hsinden kimsenin öldürülmemesi şartile Ak. kânın teslim edilmesine râazı oldular, Buna mukabil Müslümanların elinde esir bulunan 1600 asker iade edildi. Hristiyan — orduları kumandanlarmma da 200.000 lira ödendi. Fakat şehir almdıktan ce âasker çıktıktan gonra halk açıktan açığa kılıçtan geçirilme ğe başlandı. Bu suretle 60.000 kişi öldürül. müştü. Salâhaddin Akkânın — tesliminden sonra Asklana giderek buranın vaziyetini tetkik etti. Neticede burada mukavemet etmenin imkânsız olduğuna kanaat getirerek ahali, sini tamamile dışarı çıkardı. Şehri bir hara, be haline getirdi. Ingutelre kralr Salâhaddini takiben bura. ya geldiği vakit gördüğü manzara karşısın. da şaşırdı.. — Nihayetsiz bir azme, harikulâde bir me lekeye sahip bir düşmanla çarpışıyorum. ÖO nü mağlüp etmek çok güç, belki de mümkün olmıyacak.. dedi ve sulh teklifinde bulundu. Ehlisalip harpleri öyle bir — zincirdir ki halkaları kanla yoğrulmuştur. Dünyanm bir ucundan kalkan hükümdarlar mükaddes sa, akıtıyorlardı. Yedi yüz küsür sene evvel Akkâda başla. rı kesilen 60.000 insan din kaygusunun kur. banı gitmişlerdi. Bugün İspanyada boğazla. nanlar mukaddesatla alâkası olmayan bir rejim İçin can veriyorlar. Yâürm kimbilir, ne İçin iİnsan kanr akacak ve tabit din uğru. na ölenler bir gün efsaneleşeceklerdir. Nivazi Ahmet rinin sağ kalmasını tecviz — edemiyeceğim, yılan bir mabet için dini şahlandırarak kan | Ton Ton Doktor Ahmet Lemi, karısının iha . netini duyduğu zaman, bütün dünya başına yıkılmış sandı. O güne kadar ha- yatı pek sakin ve rahat geçmişti. Fil hakika, izdivaçlarının ilk günü, Suzan biraz asabi ve hırçın görünüyordu.. Lâkin dünyaya bir çocukları gelince, geriç kadın sakinleşmişti. Zira yavru . sunu çılgınlar gibi seviyor, bütün gün- lerini ona vakfetmişti.. Küçük Pertev, nahif bir yavrudu. Daima hastalanıyor, annesini mütema diyen kendisiyle meşgul olmağa mecbur bırakıyordu. Suzan, evlâdını kaybetmek korkusiyle çapkınlık etmeğe vakit sar . fedemiyordu. Sonra, zamanla, çocuk iyileşmeğe başladı. — Şimdi beş yaşına basmıştı. Artık genç kadın ona eski a- lâkayı göstermiyordu. Komşusunun oğlu olan genç bir ta - lebeye âşık olmuş, delikanlı da mrüte . madiyen sevgilisinin kendisiyle beraber kaçmasını teklife başlamıştı. İşte dok - tor Lemi, Galibin kendi karısına yazdı- ğt mektubu bulmuş, bütün bu acı ha. [ kikatletri o satırlar arasında okumuştu: Delikanlı: “Sensiz yaşayamam. Kocandan ayrıl. Yakında rüştüme vasıl olacağım. O zaman evleniriz!.,, Diyordu. Acaba Suzan, Galibin metresi miydi? Bu tezkerede onu ima eden hiçbir şey yoktu vedoktor bu meseleyi nası) an- layacağını düşünüyardu. Karısına sormağı tehlikeli buluyor - du. O, kavgalara, rezaletlere hiç taham- mülü olmryan bir adamdı. Böyle mütereddit ve mustaripken de- likanlının babası Nâzım Beyin kendisini ziyarete geldiğini hizmetçi söyledi. On. lar zaten eski ahbaptılar. Nâziım Bey, mahcup bir eda ile, sıkıla sıkıla lâfa başladı: — Aziz komşüm! Size bahsedeceğim bu mevzu bana cidden ağır geliyor. | Fakat bunu ayni-zamanda sizin men - faatiniz için de yapmam lâzım. Oğlum Galip, kadın yüzünden delilik yapmak üzeredir. Onunla kaçmak istiyor. Ayni zamanda bu yüzden tahsili de yarıda kalacak.. Bütün istikbali, hayatır, mah volacak. Onun mutlak bu işten vazgeç. mesi lâzım.. Halbuki bu kadın.. Hazin bir sesle, Doktor Lemi, fısıl - dadı: — Buüu kadın, benim karımdır, değil mi? Nâzım Bey, muhatabının bu İşi bil mesinden dolayı memnuniyetini gizle . yemeden: i — İyi! Demek biliyordunuz? - de- di. . O halde aralarında temizlenecek bir macera da yoktur. Ve Suzan Hanım sizden ayrılmadan böyle bir aşırı hare- ket yapmıya kalkmıyacağından da emi. nim! Mesele sizin onu, elinizde tuta - bilmeniz, kaçırmamanızdır. Yardım et- mek kabilse, ben de elimden geleni ya . payım. . Lemi Bey, ses çıkarmadan, omuzla - rını silkti ve komşusunu teşyi etti. Bütün hayatının altüst olacağını his- sediyordu. — / Kendi kendine : — Kaçmasını nasıl menetmeli? O muhakkak gidip boşanma davası aça . cak. Bu suretle de çocuğunu yanına almak istiyecek, Eskiden Pertev daima hastayken, böyle bir düşünce Suzanın aklından bile geçmezdi. Onun çılgın anne muhabbeti, herşeyin önüne geçi - yordu. Doktor, böylece düşünüyordu. Der - ken yavaş yavaş, dimağında bir fikir büyümeğe başladı: Çocuğun bir rahatsızlığı kadını alı. koyacağı muhakkak! Öyle perişan, öyle ne yapacağını Kalsın divye bilmez bir haldeydi ki bu son dimide şiddetle sarıldı.. —» 'Tehlikeli bir hastalık tabil... Çünkü o da yavrusunu seviyordu!., Yalnız Suzanın şefkatini uyandıra « tak, oöna vazifesini hatırlatacak bit ra hatsızlık.. Artık tereddüde mahal yoktur, Çün. kü her ân karısını kaybetmek ümidi at- tıyordu. Baktriolojist olduğu için, bütün sü - hulet elindeydi.. Bir kaç gün sonra, küçük Pertey, şiddetli bir kızamıkla yattı. . * & &£ — Nasıl olsa bu hastalığa yakalana. cak değil miydi? Küçükken olması da- hi iyi.. ' Suzan, tasavvur ettiği gibi, çıldırdı.. | Yavrusunun yatağı başına oturarak ora, dan ayrılmaz oldu, Doktor, ilk günler, karısını teskine uğraşıyordu. BK — i — Canım! Kızamık öyle tehlikeli bir şey değildir; merak etme! Allah göster- mesin, komplikasyon yapars& o zaman korkulur. Fakat sonra, o da müthiş telâşa düş- tü. Çünkü çocuk ayni zamanda şiddetli bir bronşite yakalandı. Ateş . düşmüşken yeniden fırladı. Hattâ bir akşam küçük Pertevin sabahı ' bulamıyacağı tahmin edildi. Suzan, yavrusunun başı ucunda, iki göz, iki çeşme, ağlıyordu. O, artık deli. kanlı ile kaçmağı düşünmüyordu bile... Anne muhabbeti, ondaki bütün baş « ka hisleri öldürmüştü.. Doktor, uraduğundan fazlasına muvaf fak olmuştu. Fakat büsbütün müustarip- ti: — Beni katilim! diye söyleniyordu. Helecanından kendi ofğlunun tedavi , sini yapamıyordu. Bir arkadaşımı çağır - mıştı. Gelen döktör, içini çekerek: — Elden bir şey gelmez. Eğer bu geceyi geçirirse kurtulur, fakat... Leminin, başı iki eli arasında, kart - siyle beraber, küçük yatağın kenarında bekliyorlardı . Yavaş yavaş sabah olmağa başladı. Pencerelerden içeri ilk güneş ışığı sı - zınca doktor Lemi titriyerek oğlunun üzerine eğildi. Muayene etti. Sonra, büyük bir feryatla, helecan içinde: — Oh! Kurtuldu!. - dedi. . Ateş ini « YOT . ü Birkaç dakika sonra, Suzan, gözyaş- ları içinde, kocasınım kollarına atılarak: — Lemi! Allah beni cezalandırdı.. Bu son zamanlarda Pertevimi ihmal e. diyordum . n Fakat erkek, kendi canilit etmişken karısının kendisini suçlu görmesine ta- hammiül edemiyerek, helecanla itiraf etti: — Kabahatli benim.. Seni kaybetmek ten korkuyordum.. Sen kal diye onu hastalandırdım. Suzan onu nefretle itti. Bu canavar - dan artık ürkmüştü. İyileşir iyileşmez çocuğunu alrp uzağa kaçacaktı. Acı bir sesle: — Senden ayrılmak - istemiyordum. Fakat sen beni bu bağdan kurtardın!. «.dedi. | Nakleden; Hatice SÜREYYA Lemi, kendi kendini teselli ediyordu: | —1 —— B” 5 ada eei a Ve