Z BEKBER — astan —— — Fer vt ea N I - | 7a7 sene evvel bugün | | Hai u iranmrğee Haçlılar | kalsın diye Akkâyı muhasaraya başladılar ve bu tam iki sene sürdü 60.000 müslüman acınmadan öldürüldü 'Tarikin Gsima ebediyyen Jânetle kaydede ceki geçmiş dünya — hâdlaelerinden biri de "Ehlisalip seferleri,, dir , Din bayrağı arkasından milyonlarca İnsa, nı sürükliyenler gene din ayrılığı yüzünden diğer İnsanların Kanını içecek kadar dü;. man aldular ve mülemadiyen öldürüldüler, öldürdüler de- Netide ne oldu? hiç.. 1190 yılı 1 ağustos günü T4T sene evvel bugün Haçlılar Balâhaddin BEyyübi dle harp Doktor Ahmet Lemi, karısının iha . netini duyduğu zaman, b dünya baştna yıkılmış sandı. O güne kadar ha- yatı pek sakin ve rahat geçmişti. Fil hakika, izdivaçlarının ilk günü, Suzan biraz asabi ve hırçın görünüyordu.. Liükin dünyaya bir çocukları gelince, genç kadın sakinleşmişti. Zira yavru . sunu çılgınlar gibi seviyor, bütün gün- lerini ona vakfetmişti.. Küçük Pertev, nahif bir yavrudu. Daima hastalanıyor, annesini tnütema P — 13 — Kaden Si ir Aöİyondu gti Dir ağlama nö H e v Leyti Lilyes büyük edi, * bu Höbetin Ş y el Yazan : Şarlot Prim ise döndü: b araba aşağıda kal. de buraya gelsin.. ideydi. Hiçbir şey n '_m' Araba — gelince iye göktu. Arabacı. ©T Çağırmasını, ken” Yapılmasını söy. &İ olduklarını da Büliba 1 a böyle geylere alışık. " #fendim, demekle ik- adına teselli ve. yledi. Araba gözden Tt Veyne: kadar çok felâket ve Var, dedi. Hasta zaman unuta. Yavaş yürüyor- *diyordu. Vibert ni mubakkak söyle. GYa ben başka )"bı'r M gibi bakıyorsu. * “İngilterenin en ş âni İ#itiyorum, Rica *& Sİze bundan bah. v — : y e - b * x..& h n: kollınnııda taş U UZ. O fakir kas Ye A m, ' tarzda hi İ ASAT aA aS Ak * SAD Asilzadeliğe | tiç ,* Sirkin olan * b T- İşte benim Yle bir cins gu ken İ SÜ kızarmış. « Y€CEN eseri var. Voyn şatonun bayısı önüne gelipte hayretle baktığı gündenberi.. geçen samam içinde,. — Bvet, anlıyorum, hem de fazla. sile.. Gi gn Köprünün kurulacağı yer Leydi Lil- yesin arzu ettiği yer olarak taayyün etti. Şatoya döncükleri zaman Veyn | kendilerine kurulacak köprü hakkında | izahat verdi ve bu arada Sir Rey'in pek YöğL AMĞ g AMt Öagilacaadi — Mt errğe ) da kütüphanedeki büyük tmasa önünde durüyorlardı. - Lilyes şapkasını çıkar. | mıştı. Artık renkli saçları gözleri ka- | maştırıyordu. Genç kız, lâkayt bir ta- | vırla kolunu babasının boynuna — dola. | mış, Veyn'in gösterdiği plânı, babası- nan omuzları Üzerinden seyre dalmıştı. — Ne güzel bir Köprü baba, dedi. Trp kı çiçeklerden yapılmış bir zinctire ben. ziyor, Bu sözlerde mübalâgya yoktu. Haki- katen köprü pek zarif ve sanatkârane bir şeldiide çizilmişti. Kız, güzel gözle- rinde beliren takdir ve hürmetle genç mühendise baktı: — Bu plân sizin fikriniz değil mi! diye ilâve etti, Ne kadar zarif ve ne ka, dar sade! Siz çok ince bir sanatkârsımız. — Siz bu işlerle pek meşgul olmadı- gınız için öyle zannediyorsunuz. Leydi Lilyes. Köprüde hiç bir fevkalâdelik yok. — Bundan iyilerini de yapabilir mi- siniz? — Zanhederim ki evet. Bu işte ka. biliyetim var, Sanatimde rastlıyacağım | müşkülâtla çarpışmaktan zevk — alırım. | tmhinah bir tepe, sarp bir dağ öyle düş- | manlardır ki bunları yalnız başıma mağ. lüp edetek ortaya bir eser çıkardıkça derin bir iftihar duyarım. Bunları söylerken o kadar ciddi, o kadar mağrür, o kadar güzel gö yör du ki, kız, kendisini âdeta kendisinden geçerek seyretti. Zihnen, meslekini bu kadar seven bu genci, beyaz elli; sü: salonların — kahramanlariyle mukayese etti. Veyn'e karşı samimi bir hürmet hissetmiye başlamıştı. Genç mühendisin | çesaretini, aaffetini, sadeliğini, doğru. | luğunu işine olan muhabbetini takdire | değer görüyordu (Devamı var) ediyorlardı.. Çarpışmanın en şiddetli günüy dü, Ne olacaksa olmcaktı. Salâhaddin hastay di Harbe iştirak eder ordu. Fakat çadırı. mm içinden iki tarafı' — seyrediyor, eniir ve kumandı veriyordi Neticede Franklar mühim miktarda zayi. &t vererek geri çekildiler, Bu mağlübiyet her tarafta düyulmuştu. — Balhhaddin hasta olmasaydı muhakkik ki Frank ordusundan bir tek insan seağ kal. tatyacaktr... deniyordu. Bir kış sükün içinde geçti. İntikam günü. mü bekliyon Fransa krair Filip Ogüst büyük bir orduyla Salâhaddinin karşınma — geldi. İngütere kralı da harbe iştinak ediyordu.. Balâkaddinin istediği imdat, bir türlü ge. lamiyardu. Kendi kuvveti, muhasarayı ya. racak kadar değit buna hiçbir suretle cesaret edemiyecek kadar azdı. Wakat bmna rağmen mukavemet ettilar ve tam ihi sene ehlisalip orduları Akküya giremedi. . İngittere ve Fransa kralları buralara ilk geldikleri vakit mütbiş bir aıtmaya tutul. muşlardı. Salâhaddin bunu duyunca derhal taze meyve vestire gündermişti. İki Bene mukavemetten sonra artık karşı Acracak balleri kalmadığını gördü ve anlaş. manın Tüzumunu İleri sündü. Şehrin kuman. danr Mestup Bizzat Filip — Ogüste gitti ve ganları söyledi: — Dört gene kadar bir müddettir bu ge. hir idaremizde bulunuyor. Batlamayı zaptet tiğimiz vakit ahalisini serbest bırakarak aile ve mallarile istedikleri yere gitmelerine mü. Baade ettik. Bugün şehri size teslim ediyor ve hristiyanlara bahşetmiş olduğumuz mü. skedatı sizlerden de istiyoruz. Fransa kralr gülümsedi ve: — Şehirde kalan aaker ve ahaliden hiçbi. ::;: v6ö kalmasını tecviz — edemiyeceğim, Bu cevap üÜzerine mükavemete tekrar de. vam edüdi. Teslim olmaktansa harbederek Bimek elbette daha şerefliydi. Bu harp Ehitsalip ordusunu endişeye dü. yürdü. Kat kat üstüa — kuvvetle Iki senede alamadıkları yehri dişardan bir yardım ge. Ürse bisbütün kaybedeceklerdi. Şehir aha. Hisinden kimsenin Bldürülmemeni şartile Ak. kânın teslim edilmesine razr oldular, Buna mukabil Müztümanların elinde esir bulunan 1600 asker inde edildi. Hristiyan — orduları kumandanlarmma da 200.000 lira ödendi. | Fakat şehir ulımdıktan ce aaker çıktıktan sonra halk açıktan açığa kılıçtan geçirlime ie başlandı. Bu suretle 60000 kiyi öldürül. müştü. Balâhaddin Akkânın — tasliminden sonra Asklana giderek buranın vaziyetini tetkik etti, Neticede burada mukavemet etmenin imkânsız olduğuna kanaat getirerek ahali, sini tamamifle dışarı çıkardı. Şehri bir hara, be haline getirdi. İngitere kralı Salâhaddini takiben bura. ya geldiği vakit göürdüğü manzara karşısın, 'etaiz bir azme, barikulâde bir me lekeye sahip bir düşmanla çarpışıyorum. O Hü mağlüp etmek çok güç, belki de mümkün olmuyacak.. dedi ve sull teklifinde bulundu. Ehllsalip barpleri öyle bir — zincirdir ki halkaları kanla yoğrulmuştur. Dünyanm bir ucundaa kalkan hükümdarlar mukaddes sa, yılan bir mabet için dini şahlandırarak kan akıtıyorlardı Yedi yüz küsur sene evvel Akkâda başla rı kaztlen 60000 insan din kaygusunun kur, banr gitmişlerdi. Bugün Tapanyada boğazla. nanlar mukaddesatla alkkast olmayan bir rejim için can veriyorlar. Yarın kimbilir, ne için Insan kant akacak ve tabil din uğru. DA ölenler bir gün efsanelaşeceklerdir. Nivazi Ahmet amca Topçu “Ton Ton diyen kendisiyle meşgul olmağa mecbur berakıyordu, Suzan, evlâdını kaybetmek korkusiyle çapkınlık etmeğe vakit sar . fedemiyordu. Sonra, zamanla, çocuk iyileşmeğe başladı. — Şimdi beş yaşına basmıştı. Artık genç kadın ona eski a- lâkayı göstermiyordu. Komşusunun oğlu olan genç bir ta - lebeye üşek olmuş, delikanlı da müte . madiyen sevgilisinin kendisiyle beraber kaçmasını teklife başlamıştı. İşte dok - | tor Lemi, Galibin kendi karısına yazdı- | ğt mektubu bulmuş, bütün bu atı ha. l kikatleri o satıtlar arasında okumuştu: Delikanlı; “Sensiz yaşayamam. Kocandan ayrıl. Yakında rüştüme vasıl olacağım. O zaman evlehiriz!.,, Diyordu. Acaha Suzan, Galibin metresi miydi? Bu tezkerede onu ima eden hiçbir şey yoktu ve doktor bu meseleyi nasıl an- | layacağını düşünüyordu. Karısına sormağı tehlikeli buluyor - du. O, kavgalara, rezaletlere hiç taham- mülü olmıyan bir adamdı. Böyle mütereddit ve mustaripken de- likanlının babası Nâzım Beyin kendisini ziyarete geldiğini hizmetçi söyledi. On. lar zaten cski ahbaptılar. Nâzim Bey, mahcup bir eda ile, sıkıla sıkıla lâfa başladı: — Aziz komşum! Size bahsedeceğim bu mevzu bana cidden ağır geliyor. Fakat bunu ayul zamanda sizin men - | faatiniz için de yapmam lâzım. —Oğlum | Galip, kadın yüzünden delilik yapmak üzeredir, Onunla kaçmak istiyor. Ayni zamanda bu yüzden tahsili de yarıda kalacak.. Bütün istikbali, hayatı, mah volacak. Onun mutlak bu işten vazgeç. mesi lâzım.. Halbuki bu kadın.. Hazin bir sesle, Doktor Lemi, fısıl - dadı: — Bu kadın, benim karımdır, değil | mi? | Nâztm Bey, muhatabının — bu İşi bil | mesinden dolayı memnuniyetini gizle . | yemeden: | — İyi! Demek biliyordunuz? - de- di. . O halde aralarında temizlenecek | bir macera da yoktur. Ve Suzan Hanım sizden ayrılmadan böyle bir aşırı hare- ket yapmıtya kalkmıyacağından da emi. nim! Mescele sizin onu, elinizde tuta - bilmeniz, kaçırmamanızdır. Yardım et- mek kabilse, ben de elimden geleni ya . payım. . Lemi Bey, ses çıkarmadan, omuzla - rını silkti ve komşusunu teşyi etti. Bütün hayatının altüst olecağını his- sediyordu. Kendi kendine : — Kaçmasını nasşı) menetmeli? O muhakkak gidip boşanma davası aça . cak. Bu suretle de çocuğunu yanına yecek. Eskiden Pestev daima hastayken, böyle bir düşünce Suzanın aklından bile geçmezdi. Onun çılgın anne muhabbeti, herşeyin önüne geçi - yordu. Doktor, böylece düşünüyordu. Der - ken yavaş yavaş, dimağında bir fikir büyümeğe başladı: Çocuğun bir rahatsızlığı kadını alı. koyacağı muhakkak! Öyle perişan, öyle ne yapacağını m,) W // 4 bilmez bir haldeydi ki bu son Ümide şiddetle sarıldı.. —» 'Tehlikeli bir hastalık tabil ... Çünkü o da yavrusunu seviyordu!.. Yalnız Suzanın şefkatini eyandıra - tak, ona vazifesini hatırlatacak bir ra batsızlık.. Artık tereddüde mahal yoktur, Çün. kü her âan karısını kaybetmek ümidi tıyordu. Baktriolojist olduğu için, bütün sü « hulet elindeydi.. Bir kaç gün sonra, giddetli bir kızamıkla * * küçük Pertey, yâttı. . » Lemi, kendi kendini teselli ediyordu: — Nasıl olsa bu hastalığa yakalana. cak değil miydi? Küçükken olması da- bi iyi.. Suzan, tasavvur ettiği gibi, çıldırdı.. Yavrusunun yatağı başına oturarak ora. dan ayrılmaz oldu. Doktor, ilk günler, karısını teskine uğraşıyordu. — Canım! Kızamık öyle tehlikeli bir şey değildir, merak etme! Allah göster- mesin, komplikasyon yaparsz © zaman korkulur. Fakat sonra, o da müthiş telâşa düş- tü. Çünkü çocuk ayni zamanda şiddetli bir bronşite yakalandı. Ateş - düşmüşken yeniden — hırladı. Hattâ bir akşam küçük Pertevin sabahı bulamıyacağı tahmin edildi. Suzan, yavrusunun başı ucunda, iki göz, iki çeşme, ağlıyordu. O, artık deli, kanlı ile kaçmağı düşünmüyordu bile.m Anne muhabbeti, ondaki vütün baş « ka hisleri öldürmüştü.. Doktor, uraduğundan fazlasına muvaf fak olmuştu. FPakat büsbütün mustarip- ti: — Benl katilim! diye söyleniy Helecanından kendi oğlunun tedavi . sini yapamıyordu. Bir arkadaşını çağır - maştı. Gelen doktör, içini çekerek: — Elden bir şey gelmez. Eğer geceyi geçirirse kurtulur, fakat... Leminin, başı iki eli arasında, karı - siyle beraber, küçük yatağın kenarında bekliyorlardı . Yavaş yavaş sabah olmağa başladı. Pencerelerden içeri ilk güneş ışığı sı - zınca doktor Lemi titriyerek oğlunun üzerine eğildi. Muayene etti Sonra, büyük bit feryatla, helecan içinde: — Oh! Kurtuldu!. - dedi. yor . Birkaç dakika sonta, Suzan, gözyaş- ları içinde, kocasının kollarına atılarak ! — Lemi! Allah beni cezalandırdı.. Bu son zamanlarda Pertevimi ilmal e. diyordum . Fakat erkek, kendi canili" etmişken karısının kendisini suçlu görmesine ta. hammiül edemiyerek, belecanla - itiraf etti: büu Ateş ini » ©n çekindi; kh""' Bana y:: enler Mediğim için de Var. Hatta bun, Ğt ve birile ev. '*Yecek kadar mağ lerler. Halbuki... ti. Bir p h:,ı' '“"’llmî.l:::. aa Üvırla sordu: Müusunuz? l — Kabahatli benim.. Seni kaybetmek ten korkuyordum.. Sen kal diye onu hastalandırdım. Suzan onu nefretle itti. Bu canavar - dan artık Ürkmüştü. İyileşir iyileşmez çocuğunu alıp uzağa kaçacaktı. Acı bir sesle: — Senden ayrılmak - istemiyordum. Fakat sen beni bu bağdan burtardın!. « dedi. Nakleden; Hatice SÜREYYA