Carihi macera ve aşk r>r Nü) vazan: (Vâ Coşkun aşık, kendini öldürmek istiyen kadının elinden zehir şişesini kaptı. Ne yapacaklı? Mukabele mi edecekti? Hayır! Geçen kısımların hu!lâsası İtalyaya doğru bir. gemide gidiyo. ruz. Papaya Giridliler tarafından gönderiliyoruz. Küçük Osman, lıla. 81 ben ve oariyeler, köleler. Cariye- lerin en göze çarpanı, — Ayda isim. Hi bir tanesi, — Osmanal anlaşıyor- lar. Biribirlerine sadakatlerini is. pat için, fedakârlıkları göze alıyor. Tar. Bu meyanda olmak üzere, Ayda seovgilisi olan kölelerden birini öldü. Tüyor. . * » Ayda, önün cesedi üzerine iğildi. Al. | nından öptü. — BSen çok sadık bir adamdın. Ölü. müne acıyorum. Fakat öyle icab edi- yor! . diye mırıldandı. Sonra, bir veda nazarı daha attık. tan sonra odadan çıktı. Tabiatiyle, ben, tetikte bulunuyor. dum. Derhal saklandım. Ayda, elinde- ki anahtar külçesiyle bir kapı daha açtı. Ayni nakarat: — Ayda, beni özledin de, bütün toh. Hikelere rağmen geldin, değil mi? — Dinle, Karanfil. Senden bir foda- kârlık istiyeceğim, daha doğrusu seni tecrübe edeceğim, Körükörüne bana inanryor musun diye.. Bu seferki muhatab, bir zenci idi. Boyaz dişlerini göstererek, hem tatlı herm acı bir tebeastimle güldü. — Anladım. Anlamak değil, zaten biliyorum. Son dakikam yaklaştı, sa. atim çaldı. Aydanın gözleri açıldı: — Ay, Bunu nereden bilmiş olabi. lirsin ki? — Gayet basit. Seni ne kadar kıs. kandığımı yen! öğreniyor değilsin, Be nim yanımda olmadığın geceler, dai. ma kulağım kirişte yatarım. Kulağım ayak sesindedir. Bu gece hepimizin ki- Nitli olduğumuzu biliyordum. Fakat senden her türlü harikulâdeliği bekle. diğim için, bel ir çaresini bulursun da gelirsin diye umuyordum. E, limit ölmez, “Birdenbire ayak seslerini duydum. “Yüreğim hızla çarptı. “Mahpesinden çıkmıştın. “Geliyordun. Diş â;î;oru Necati Pakşi Hastalarını hergün sabah 10 dan akşam 19 za kadar Karaköy Tünel meydanı Mahmudiye caddesi No. V/2 de kabul eder. Salr ve cuma günleri saat 14 den 18 ze kadar parasızdır. A. Dode - H. Rifat Sayfiyede okunacak güzel bir roman VAKIT Kitabevi , 100 kuruş 181 — Valling, kendisine döğrü ilerliyen Temura izahat verdi! Ve işte bir paket, de di bupu bir genç kıza verecağim ve bunu ka Bul edip etmiyeceğini öğrenmek İatiyorum. © çıkımca bana işaret edersiniz ben de gelir cevabr alrrmma,,. Fakat inktaarı hayale uğradı! Memur, oaa İ “Gelmek ama, bu seferki ne gelişti! Bekledim. Bütün ümitlerim boşa çık- mıştı. Benim kapıma değil, yanımdaki ne uğradın. Onu açtın. Koluni kanadım kırıldı. Ağlamak raddelerine geldim. Zira, başkasımı tercih etmiştin. Saba. ha kadar kıskançlıktan inlemek, ağla. mak, oflamak düşecekti bana. Fakat sesimi de çıkaramıyordum. Afrikal ihtiraslarım, kıskançlık halinde taşı. yordu. Bunları ifade edemiyordum. Zira, bir kere hasetten inlemiş, ağla. mıştım da beni ne kadar cezalandır- mıştın, biliyorsun. *“Sokağa atılan bir köpek yavrusu, kapı önünde, için için ağlıyarak nasıl zehirini yüreğine akıtırsa ben de öyle yaptım: “İki kamaranın arasında battal bu- kapı var. İşte bak, aralığından bakım. ca içersi görünüyor. Bu kapmın deli- ginden size hasetle baktım. Konuştuk. larımızı, öpüştüklerinizi ve nihayet o mayi içirmek meselesini hepsini, hep. sini duydum ve seyrettim, *“Ondan kurtuldum diye sevinmedim değil, doğrusu. Nihayet işte bana geli. yordun. Fakat bana da ayni teklifi yaptın. Zenci, Ayda'nın yüzüne yeisle bak. t — Ver o şişeyi bana, - dedi, — Hayır, hayır. Dur, lüzım. Arab, hücum etti. — Karanfil, dür. Ayda, büyük bir düşmanlığa maruz kalmaktan korkuyordu. Fakat zenci, şişeyi kaptı. Yere mi atacaktı? Cürüm vasıtası diye ertesi gün teşhir mi edecekti? Yoksa önü sevgilisinin başında mt ki. racaktı? Onu yere yatırıp zorla ağ- zına mı dökecekti? Hayır, hiçbirini yapmadı. Şişenin trpasını çıkardı. — İstediğin bu mıydı, sevgilim? . diye sitemli bir nazarla Aydaya baktı. Bir yudum. Bir yudum daha içti. — İstediğin buysa al. Emrini yerine getiriyorum. Dünya. da senin nazarında kıymetim, lüzu. mum kalmadıktan sonra ben niçin ya. şıyacağım artık... Sendelemeye başlamıştı. İstihfafla, gülümsedi: — AL Ben yere düşünce zehirin 8- teki tarafı dökülmesin. Belki başka | kullarını da bununla azad edöceksin. Bilemiyorum, Ağzından köpükler saçılarak birkaç kere daha sendeledi, Ayda, onun elin. den şişeyi tam zamanında aldı, Arab, yere yıkıldı. Genç kadınm yüzünde ona karşı muhabbet izleri okunmuyordu: — Of, beni korkuttu. Ne yapacağını evvelce anlıyamadım. Müthiş şeyler te vehhiüm ettim. Hem ne kadar da çok konuşuyor. Maamafih, çok şükür ki ondan kurtuldum. (Devamı var) Ali'den alınır mı ; l | Jer nazarı itibara alınmıya ve tetkike harcı bugün nasıl aranır ? ceklerini ümit ediyoruz. HABER — Akşam postas Şikâyetler tememniler: Velinin borcu 20 sene evvel yapılan | bir kulübenin ruhsatiye Okuyucularımızdan Ali Fuat, bize yolladığı bir mektupta şöyle bir gikâ. yette bulunuyor: “İyi iş altı ayda çıkar, derler ama betim işim bu kadar zamanda da çık. madı. Bakınız anlatayım: Ben büyük Fatih yangınında yanan ve sahibi ta. rafından yaplırıldıktan bir müddet sonra satılan Ve yeni sahibinin de se. nelerce oturduktan sonra kimsesiz öl. mesi dolayısiyle bana intikal eden Sü- lüklüde, Dedepaşa mahallesinde 29 nu- maralı evin sahibiyim. Bu evin yeri tarla kaidesine tevfikan taksim edilir. ken bir miktar şehremaneti hissesi de araya karışmış olduğundan bedeli ve. rilerek çap çıkarılmak icap etti. Bedel verildiyse de çap verilmedi. Çünkü bu evin ilk sahibi tarafından rubsatla mı, ruhşal.sır. mı yaptırıldığı soruldu. Bu. nun için tam otuz defa belediye hari.. ta şubesiyle Fatih endisliği arasın da mekik dokudum. Bu yetişmiyormuş gibi Fatih dairesi ile Şehremini nahi- ye müdürlüğü arasında beş on kere gidip gelmeye katlandık, Nihayet ruh satiye ile yapılmadığına kanaat hâsıl oldu. Oldu ama, tam altı ay geçti. Şimdi benden hem de cezasiyle bera. ber ruhsatiye harcı almak istiyorlar. Yanlış okumuyorsunuz, bu harcı ceza. siyle beraber benden istiyorlar! Bu &. vi yapan ne benim, ne de kardeşimdir. l Eğef böyle bir hak varsa niçin ev sa. tilirken alınmamış, Şimdi aranması seneye yakın bir zaman geçmiş oldu. ğuna göre “müruru zaman" yok mu- dur? Bundan başka o zaman büyük yangında yananların sokakta kalma. mları için böyle bir iki odalı küçük ev. lerin ruhsatiye harer almmadan yapıl. malarına müsaade edilmiştir. Bütün bunları nazarı itibara almadan bugün benden ruhsatiye haret istenmesi doğ. ru mudur?,, Okuyucumuzun ileri sürdüğü sebep- değer. Sonra Velinin borcu Aliden tahsil edilmesi de doğru değildir. A. Mikadarların kendisini mağdur etmiye. HABER AKSAM POSTASI TOARE EVİY Istanbul Ankara Caddesi P Posta kutusu 1 İstanbul 214 İ Telarar aaresisistandu! HABER Yazı işleri telofonü : 21072 idare ve Hân .” uıq ABONE ŞARTLARI Türkige — Ecnebi 400 2700 Kr. 1as0 Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı ger (VAKIT) matbaanı Kibar hırsız — Siyah genç kızm gelmiyeceğini ve eadece bir mek tup bıraktığını söyledi. 122 Bokağa çıkar çıkmaz zarf: sürat le açtı. İçinde ancak birkaç satır vardı, fa kat na güzel bir sürpriz! #.. — Sobo rıhtımı yanındaki altım aslan tokantasmma lütfen ge Nr misiniz? Kapının yanmmdaki masalardan birisine oturun ve beni bekleyin. Telafondaki kadım., 123 — Taksiye atladı ve — gecikmeden randevü yerine gitti, ne o? Meçhül kadın o nunla böyle bayağı bir lokantada mı görü pecekti?.. Lokantaya uzun müddet baktı ve yanıldığını zannetti fakat mektubu bir daha Polis komiseri Delbo, çırıl çıplak dansed? « Çifte kumru,, ları yakalamağa hazırlanmıştı Delbo orman civarındaki küçük göle ( tülü sıyırıyor, harikulâde güzel gelince otomobilini durdurdu. Arka . | daşı Havar ile indiler. Bir yoku.un yürüdüler, Biraz sonra, sağa sapan kü- çük bir yolun önünde, karşılarına ye - şile boyanmış bir parmaklık çıktı. Par. maklığın arkasında yaşlı bir adam du . ruyordu. Bu adamın halinde hafif bir endişe vardı. Kaprya giren herkes ona kartını gös- teriyor ve içeri giriyordu. Delbo ile arkadaşı, kapıya gelip te içeri girdik - leri zaman saat beş olmuştu. İçerde, bahçede altmıştan fazla müşteri vardı. Bütün yerler tutulmuştu. İki arkadaş aytı ayrı yerlere oturmağa mecbur ol dular. Delbo ayrılmadan evvel dedi kit — Dikkat et, gözünü aç! Düdük ça- lar çalmaz, hemen atıl ve ensele!. Havard, seyretmeğe hazırlandığı öyü « nun şitndiden tadımı çıkararak : — Peki, şef, dedi, sen merak etme Bir yer bulup oturdular. Aralarında yirmi metre kadar mesafe vardı. Yanla . rındaki insanlar, yolda gelirken gördük- ieri veya onlara benzer kimselerdi. Oy - nanacak oyun yeri, ön seralardan otuz a. dım kadar ileride, tabil bir sahne idi. Ar- kasındaki ağaçlar, bu tabif sahnen'n de- korunu teşkil ediyorlar. Herkes susmuş, oyunun başlıyacağını işaret edecek olan kimseyi bekliyordu , Kapıda durup gelenleri içeri alan en. dişeli adam, clindeki davetiyeleri say- dı, tamam olduğunu görünce kapıyı ka- padı. İçeri girdi. Oyunun başladığını habert verdi. Oyun nasıl oldu. Bunu biz anlatmı . yalım da, “Eko dö Frans,, gazetesin - de genç muharrir Örtisin bunu nasıl tasvir ettiğini beraber okuyalım: “Hava fevkalâde güzeldi... Her taraf sakin ve ılıktı. Orman çiçeklerinde ha - fif bir koku yükseliyordu. Güneş yap. raklar arasından süzülüyor, ileride, gövdesi üçe ayrılmış bir kestane ağacı- mım yerlere kadar: sürünen yaprakları arasında bir titreyiş, bir ürperme var, Ve biaz sonra yapraklar sakladıkları sırrı veiyorlar, Aralarından, ürkek bir ilâhe gibi, bir kadın çıkryor. Başından ayaklarına ka- dar güvercin başı denilen renkte bir tüle sarılmış olan bu kadının vücudu çırılçıplak.. Güzel — ve küçük başımda saçlar kısa kesilmiş, kestane renginde ve hafif dalgalı. Yüzü ince ve mütebes. sim genç kadın çimenlere sıçradı. Vü- cudunun inhinalarmdan muntazam ve çevik olduğu belli. Eğ'ldi, bekledi. Ne bekliyor? Böyle dikkatle ne bekliyor? İşte... Bir başka ağaçtan, öteki kumru, ayni tarzda giyinmiş olarak çıkıp geli- yor. Ö, sarr saçlıdır. Biribirlerine tatlı bakışlarla bakı . yorlar. Biribirlerine yaklaşıyorlar, sa - rıliyorlar, Dudakları uzanıyor, biribir . kerine hafif temas eder etmez ayrılıyor. Sonra gene buluşuyorlar. Ve daha u- zun müddet biribirlerine yapışık kalı . yorlar. Narin kollar, narin belleri sarıyor. Ve işte birisi, ötekinin üzerindeki hafif centilmen ektuyunca kaptyı itmağe karar verdi. Henliz oturmuştu ki, saçları briyantinli ve.. 1834 .. Ustü başı leke içinde bir garson yanma yaklaştı: — Mösyü Hedbert Vallingsl niz değil mi? — Bir kadın, size bu mektubu vermemi sö: “Gene mektup! AL. &e ediyor, Bütün bunlar neyi ifa ı .l | İ | | | | rarak çaldı, ve şekili meydana çıkayor, sonra, bütün tülü. ü b dırip ağyor. Artık üstlerinde çey kalmamıştır. O meman, ağır, Mf Hi hareketlerle dansa başlıyorlar. et başlayınca, vücutlarının teferrünti f7 dan kayboluyor. Onun yerine birer yal, nadide, harikulâde birer hayal ” oluyor. Vakit vakit dansözler bırlqo'“", biribirlerini okuşuyorlar, fakat bu © şayışlardan hiç bir bayağı his yökitl” miyor. Şefkatle, saf arzularla — sar dolaş oluyorlardı. Ayrıldıkları vakit biribirlerinden koşarak ....ııııçııv'“' O kadar hafifler ki, buna l:oı '”J denilemez. Vücutları, hareketleri larındaki tabiat unsurları ile 'N“ ahenk, bir birlik teşkil ediyor, dans, sanki, eski zamanlarda, ıı*’ muhtelif âlihlere taptıklarr zamanlard güzelliş alihesine yapılan bir gibi idi.,, Seyitciler, oturdukları bu pek az şehvi, fakat tamamiy dif dansları seyrederek heyecan yorlardı. Delbo, sandalyesinde kırmıldamıy?? ? du. Polis olmasrına rağmen, bu 0! . güzelliğini anlamıyacak, sihrine Kapil mıyatak kadar da stert kalbli d€ Esasen bu sahne fazla sürmemişti- ti cak on dakika sürmüştü. S:vır:ll':& kadar çabuk bitmesine mulccıîl'",, Fakat ikinci bir numara daha yıl“ haber verilmişti.. Dansözler, | yerde duran tüllerini almak üıer'!'ı ler. Kumral saçlı olanı almıştı bilt taraftaki ağaçlığa doğru — çekili! Sarı saçlı olanı da onu takip ediy0” . Kumral saçlı ağaçların arasına fıd: kayboldu. Sarr saçlı durdu, eşini :'d yor. Acaba nereye gitti. Tam bü da birisi: — Polis! gVL Diye bağırdı.. Seyircilerden daha harekete geçmeden, Delboy” «& merasif yerd" çe ye duy” yerli nımaş olacaktı ki ortalığı vvlvellî'j. mişti. “Polis,, sesi duyulur du)'“ ortalık bir karıştı. Herkes ıı.şw:f, başladı. Delbo hemen düdüğünü © , avard İle berabtf K ) larının üzerlerine çifte kumrular$ dırdılar. Sarı saçlı dansöz kaçmağa hat” Hğ mıştı. Fakat ayağı kayıp yere * Öteki dansöz, bir an içinde Ü g mantosunu aldı, fırladı, bir geyikd:ıp çitin üzerinden atlıyarak ormana kayboldu. ö Delbo bir an içinde onu yakalay' yacağını anlamıştı. Geri dondu- bir kurd gibi ötekine atıldı. H":W’” çoktan yakalamıştı. Sarı saçlı yakalandığının farkında değil. i' eşini kaybetmiş bir kuğu kuşu gll liyor, onu arıyor, ve hıçkırıyordu! — Darting.... İzabella... Darli£” 4 Bu feryat, hazin, insana n-ı(:r"ıl'îîı meraret veren, yaralİr bir luşun dıdır. Bu feryat, yalnız kalmış, k[l!y den ayrılmak imkânı olmryan € ayrılmış birinin feryadıdır. (Devamı W 185 — Mektubu okuduktan ıol':'“/ bire kalktı ve, bir cevap bekliyen hayretle bakan nazarlar: altında 4 tı. Valling manevrayı unlamıştı. Bi? #a bir mazeret ve nf ricalarını ihtiYi f/ du fakat bütda bunlar onu mağazar” olan meçhül kadını görmemesini "'“u maksadile yapılmış bir oyundu!