#PYOS PUŞAE PRİPUDU — VOT ae0 ANf PARYUDÖ AYPYAMD, KYK “SYUSP UT AKĞYOR WOŞSOA UD PİEDYLSYIZ ANEZ MWABONU YZ | î i | Dt pĞ İNi $ çER İt bel Pi P Hizek — eprğede da zaunAnyo eyap YEamapazd pun opiros Purs öOYüYOSPTEH 9dT P9E1D AOJ VÜYUSİ greyuyasıDAr 'a “Top YOZ D9TAS UOYSSĞ UNT YAYHIYILS NX HORSOUK ÖG *(9P108) :0prios “(pymu. *20) ŞöYUNİ *ÇOSDÖ) 90040 “(PADYLIY) : YAYASDIS 9 ü9gad USUULLIŞRKIDA Pün JOZŞNEYADA “aöğney Söyre UUU UULA PlOP Uf — apusunuoyusdağyus pun aZ purjmsuagay — Daunuy —— *GÖJNENK BORTE ENEYUSTEM YUŞ CUU UUUY —Ç odyanı Sölığ Hoyellüyo NĞ vdvOS uOATPURİĞO LrEJENUNNO N o(4rteyânumnyo CHSA FKDId Yıryapı puja — 3ö Suayafna dmu 3e umy ye) “yHamsrard pun OPROS YAYPAARM Pu örs İHayyoğduna u dIs ue YOT (O SPĞPMÜY DEYP YA USPUY/ 14) # ZÜMNSJOLANTNA çığvı TudANPIS NE AA0 OYNLASPUEU 9801P 2f USPUNY SAA #gopBANA ANKDAYDIA MA ZI SANMELOfİNYNA TWDU,, “TENNLO ON L SYKT Nö üçöT 16 Dap Boyf “-aymano L YŞ W3 Anp UMZOU ALLAD YÖY MA ÇufvE L VORRAY YD B9 AZfAND SAPOL,PNA J) SAPLÂç Bzvumu Z/T 9 Röç UDANPII SSYLD “uyas Z UayRag Ure v0 SILINP HSPOPULM ANJ *TH2MPYD DSPEĞ deyöş YİDEY NRİNE VTO “UTLAOÂMAAENP WOA,, pim 9pıyos , işeNU 90399 Hpapayumm) — DİYAM YÇ0 HODONLADİ VÂLDUTUNY dSaFARY 9p SNEYUATEMA UOYOLİ Maouya uy yüarpad dSM — T “sapı3 diynesd guoğiren N, OyaİULA gepetaye Aak 99 yeyn vö UNĞNU EXLMEYO “NLCH — *0 Sep Suyo — “Hoy öpuTüy 3öp 1933 990 YU — TUSTEM ON3U |8 HYÖY ADYOMA — T £ 1 8eM3a IdÜMUÇ OpuN3E dApAÇ YU —E TTYORA NAP SME TATEM SİP HÖÇOY TayRAA aCT <— “wöpany P H0p dariğçpoa TaYİĞÖNMAĞLİY aKT — PuURUsSuUTa VYVONYATE dYUNNENY aP SUYURTEM UT 913 M — $ * (u *oe01Ğ SANJ TAMoB (3/T 9)- GTEYANEYIZ “AYUSP YY) tgnyospueg (2/T 9) gitymasıAİs “oAHAP Hİ "umUOKLAL3 4/8 9 YAMULAR 614/g 9 DL0em goymu ueLo/AĞU) W04,, “Enupdor yazo3 mp Na *O.. royanyito yüges Spaysu (O Ciyoasb paB 304 vP *0) “YELAZ oUYDE 3KY EP 'O TULTEGUMA VONY a “UNİRO TEPUNA ZIS UŞÖY YELUJO UyULS VYT “ybenna Vi v0 t galişnna Tyuşe 10010 238 Iy0 f,, Çosayaz mazRdY Yw0 YÂDYLAYIZ ANAJ HOSDU VZ 4090) *229as Haysag we HOYLAYDK MAZ UOSSOLU DK LSNE -çnm”_ıu) Töyuai- 320 . — PARDAYANIN OGLU * ——— —. | takip cttiler... Pardayanla Jan oldukları :"üe dürüyorlardı. Jan, babasına, bir Üşüncesi loduğunu ifade eden aynı te- bessümle tekrar gülümsedi. Hanri heyecan içinde sordu: — Ne imiş sebebi? Anhvu dehşet içinde cevap verdi! S8a Sirl.. Alçak bir cani atları sarhoş Etmiş!.. Bu bir kaza değil, alçakça ter. tip edilen bir sulkasttir. h::::n mosmor kesildi. Öldürülmek bi Gn, onun hayatını zehirliyen T yılan olduğunu söylemiştik, Kendisi 'dar Sararmış olan iki dostu: n &::şw Lankura baktı ve muril. aö Ah sefiller!.. Diyorum ya! Beni ürecekleri.. Bu şehirden sağ olarak :ıhıuyıniımı._ .:: tekrar geriye dönerek Pardayanla Yanına geldi ve sordu: ;.'Bıuıu biliyor muydunuz? *i m:ı”yınıı Jan, başlarile, evet! ceva vi er. Kral hiddetle yumruklarını ir | "e bir küfür geveledi. Jan derhal Tevi azametle devam etti. — Evet, biliyorduk. Ve - Ve çok gükür ::::nde yetiştik.. Bu defa Çünkü şuna nn z e ir şebti. Sekrar edilecektir. Ü dayla 1 Uzatarak peygambervari “r e Önu ::“h" etrafınızda — dolaşıyor. Sir. fimuzda Ü Yanınızda görüyorum. Etra. j d"“""- Siri sarryor, eli Üzeri. ve İ Evet onu görüyorum 'T_:'“' ediyorum ki, Ti dit bi wak" Püskürtmek için vaktinde kral, _";"m—- O gün . belki yarn. q..m 'e rağmen şehrinde — kalmış ka Pişman olmayacaktır. Bize vza; —— Gerek bu sözler, gerekse söyleniş tarzı, kralın üzerinde korkunç bir tesir yaptı ve onu dehşetle ürpertti. Fakat Jan bunları sölerken, aymı raman. içinde kurnaz bir kıvılerm parlayan gözlerile Pardayana bakıyordu. 'Ve Pardayan bünün da manasını an. layarak kendi kendine: — Hele! Hele! dedi,.. Hiç de fena de, " gil.. Vermek alicenaplığını göstermedi. ği bu affı, kralın katledilmek — korku sundan koparacaktır!.. Kendisini her yerde ve her sahada kahramanca müda. fax ediyor. , Ve'hatif bir tebessümle: — Benim öğlum olduğu besbelli, döğrüusu bunu inkâr edemem!.. Bu aralık Hanri şaşkınlık içinde. im. dat ister gibi ve fikrini sormak iç'n Par. dayana baktı ve şövalye de şöyle düşün dü; —Dur, seni temin edeyim? |We yüksek sesle, Hanrinin çok iyi ta. nıdığı ciddi ve emin bir tavırla: — Bu delikanlı mübalâga etmiyor, dedi. Belki de biraz tahfif ed'yor.. Kral yüzünü buruşturarak : — Vay aksi şeytant.. — Mösyö dö Sülli, kralı bazı mera. simlere karşı ikaz etmemiş miydi? — Evet!. Hatta bunun için de size teşekkür etmek mecburiyetindeyim. — Teşekkür edilmesi icap eden ben değilim, Sir, Yine bu delikanlıdır. G'z. liden gizliye hazırlanan hadiseler hak. mösyö dö Sülliyi haberdar ede. bildiysem, bunu bu delikanlıya borçlu yum., Jan kulak kabarttı. Şövalyenin neyi ima ettifini katiyen bilmiyordu. Parda. yana gelince, o, yalan söylediğ'ni hiç de rannetmyordu, Gerek Konçininin pro. jelerini, gerekse rahip Pazfe Gultrim » lar (bir binanın) die Rolitreppe,* . n — otomatik merdiven, , ler eldiven, . Jer die Sehuhwaren — ayakkabı (kadım) müşteri, . ler ALMANCA DERSLERİ Ezberlenecek kelimeler mutfak levazrmatı das Porzellan, - © — poörselen, - ler der Handschuh, . € das Kragenknöpfchen, - «« yaka düğmesi, , leri das Taschentuch, . tücher — mendil, . ler de Kundin, . nen « das Dützend, . & —« düzine, . ler die Selfe, . n — sabun, « lar das Stockwerk, . werke — kat, der Küchenartikel - ich zur Handschuh-Abtei- Konuşma iyorum ben eldiven. dairesine ALMANCA DERSLERIE affedersiniz, eldiven dairesine nereden ” (nusil) gidece- ist nuf der anderen Seite links. (di ist avf der andern aayte Ünks.) “Bu (ki) dir diğeri tarafta sol.,, O, öbür tarafta, solda. Gehen Sie da an der Abteilung Wollwaren (vorbei;) (gğen zi da an der aptaylunk voV'varen forbay;) “önünde geçimiz siz onada daire yün eşya;,, Yün eşya dairesinin önünden geçiniz; dann ist es gleich dahinter. (fertsayunk, vi kome ih tsur handşü-abtaylunk? ) Verzehung, wic komme lung? “af, nasıl tavsiye etmek » « numara, . lar — keçi derisi yün eşya . €n — ehemmiyetsiz şey, . ler . ging Vorbei . vorbeigegangen — önüne pardon, affedersiniz eder, - lac&handachuh, . e — glâse eldiven, . ler empfehlen . empfahl - empfohlen benutzen - benutzte . benutzt — kullanmak . kullanı« yordu . kullanılmış genügt — kâfi, yeter die Kleinigkeit, der G die Wollwaren vorbelgehen das W ke numer biref) üzmete, bayan ?,, Bayan, ne emreder (siniz)? Nummer bi Frâulein, leh möchte ctin Paar Handschuhe haben, (fröylayan, ih möhte ayn par handşüle haben.) Was steht zu Diensten, gnâdige* Frau? (Vas ştöt txu dinsten, guedige frav?) *o zaman dir o hemen arkasımdıa,,, “ne durüyor hi (dan ist ea glayh dahinter.) Hemen onun arkasındadır. Welche PARDAYANIN OĞLU 317 Dördüncü Hanri arabada yalnız d> ğgildi. Yanında dö Belgard ve dö Lian- kur dükleri vardı. İkisi de Konçininin düşmanıydı. İki dük imdada çağırıyor. Kral görünmüyordu. Pardayanla Jan ayni zamanda cevap verdiler; — Cesaret... — Geliyoruz!.. , Manevra Pardayanın izahr veçhile ya- pıldı. İki süvari, küçük binaya, araba- dan evvel vardılar. Yere — atladılar ve yolun ortasında durarak, biraz eğilmiş ve atlamağa hazir bir vaziyette bekle- diler. Pardayan ne yapılması lâz:mgel- diğini birkaç kelimeyle izah etmişti Atlar baş döndürücü bir süratle, doğ ru üzerlerine geliyorlardı, Soğuk Kanlı- lığını kaybetmemiş olan arabacı iki ce- sur adamı görünce ve maksatlarını anla- yınca onlara yardım maksadile kuvveti- ni topladı ve dizginleri çekerek atları yavaşlatmağa çalıştı. Kral da başını arabanın — kapısından uratmıştı. Görmek istiyordu. Yüzü sap- sarı kesilm'şti. Maamafih şaşırmamıştı. Bir tek kelime söyliyemedi. Fakat şöyle düşündü! — Bu iki bedbaht kendilerini ezdire- | cekler.. Boşu boşuna. ! Ayni zamanda atlar, iki cesur asilza- denin üzerlerine gelmişlerdi. İkisi bir den atladılar. Bir ellerile dizginlere ya- pıştılar, diğer ellerile de, içlerinden bu- har çıkan burun ve ağızları sıktılar, Hay vanları olduğu yerde durdurmağa çalış- madılar. — Kendilerini sürüklenmeğe de bırakmadılar. Sadece onlarımn yanın- da koşmağa başladılar. Fakat demir eller, atların nefeslerini daraltryordu. Janın tarafında bulunan dördüncü Hanri, atın şiddetle — başını sallayarak kurtulmağa çalıştığını göndü, ve ıstırapla kişnediğini duydu. Kıtk adımlık bir — mesafeyi ikisi de, atların başına sarılmış bir vaziyette ve ağızlarını müthiş bir kuvvetle sıkarak koşmak mecburiyetinde kaldılar. Atlar kişniyor, çırpınıyor, gitgide yavaşlıyor- lardı. . Dük dö Belgard bunu görünce krala döndü ve: — Artık tehlikesizce atfkınabilir, Dedi ve hemen yalvardı: Tanrı aşkı- na sir ininiz, İ Ayni zamanda kapıyı açtı ve dük dö Liankur tasdik etti: — Bu iki kahraman, şüphesiz, bu dört kudurmuş hayvanı durduramıyacaklare dır. İniniz sir, ininiz. Dördüncü Hanri de ayni fikirdeydi. Münakaşa etmeden atladı. Bu — işi hiç acele etmeden, ağır ağır, dikkatle yaptı Ve yere inince mırıldandı? — ÖFL.. Tam vaktinde inmişiz! Şaşkınlık ve dehşetlerinden bembeyaz kesilen Ltankur ve Belgard bu hareketi bekliyorlardı. Derhal onu takip ettiler ve derin bir nefes aldılar. Maamafih arabalarında da rahat rahat | bekliyebilirlerdi, çünkü birkaç saniye sonra, iki hayvan, titriyerek, ter ve kü- Pük içinde kalarak durdular. Pardayanla oğlu, gerlde çifte atan ve öndeler üzerinden ileri atılmağa çalışan diğer iki hayvana atıldılar ve bit iki sa. niye içinde onların da coşkunluklarını teskin ettiler. Şimdi zavallı hayvanların dördü de sarhoşluk buhranları zail ol. duğu için, bitkin bir vaziyette oldukları yerde duruyorlardı. Pardayan arabacıya: — Atlara su içirin, dedi, bir şeyleri kalmaz. O zamana kadar, dördüncü Hanci “hangi numara, lütfen?,, Kaç numara? fiattına uygun, methe değer, methe lâyık messen . mali - gömessen — ölçmek,. Ü preiswert Tch trage gewöbnlich sechs dreivlertel (6 3/4); (ih trage gevönlik seks drayfirti (6 3/4); * “Ri *otomatik merdiven” denilen ve ken, * Roölltreppe ? eski tabirinde “Hanımefendi”