Tarihi macera ve aek r>m-> Ayda isimli cariye *“Benim kölelerim ben Yazan: (Vâ- Nü) kendinden emindi : i o kadar severlerki, hepsini de Osmanlı sarayının harem dairesine bırak, bir tek kıza bile bakmazlar !,, diyordu Geçen kısımların hulâsası Küçük Osmanla ben, bir. gemi ile İtalyaya doğru gidiyoruz. Romaya, papanın nezdine varmak hedefimiz. dir, Osmanı, papa, kendwme evlâtlık diye tanımıştır. Ben de onun lalası. yım, Fakat bizimle birlikte, papanın yanına, oariyoler ve köleler de hedi. ye olarak gönderiliyor. Türkler, Gi. Tidin muhtelif merkezleri üzerine hücum ottikleri için, papadan yar- dim isteniyor. Osman, ocariyelere döndüğünü anlamak istiyorum. Ayda, alaylı alayı anlatıyordu. Baş. papasla arkadaşının yaptığı bütün ma, rifetleri naklediyordu. — Ay sen bunları nereden biliyor. sun? — Nasıl bilmem? Benim gözcüle. rim var... Her şeyden haberim olur, — Peki öyleyse.. Bütün bina için. de, erkek olarak yalnız başpapas var- dı dün gece.. Sen nasıl oluz da bir er- kekle geceni ğeçirdiğini lddia edebilir. sin? Ayda, kıvrak bir kahkaha atarak, aynanın karşamda vücuduna bir inhi. na resmettirdi. — Peki, köleler.. — Köleler.. — Öyle ya, a avanak kız, Onlar er. kek değil mi?, — BSahi, Ben ıimdıye kadar, hangi sahibe satıldrmsa, erkeğim onu say. dım da... Ayda bir kahkaha daha atlı: — Öyleyse yandım. Hep ihityar er. keklerle vaktin geçti. Halbuki ben, kö- lelerle,.. — İyi akıl öğrettin kız. Dur öyley- se ben de bundan sonra onlarla, İhti. yar erkekle genç erkeğin arasında pek çok fark var, değil mi?, — Elbette... Fakat. Aydanın sesinde bariz bir istişza yükseliyordu. — — Fakat, avucunu yala, kardeşim. — Niçin? — Çünkü onlar bana âşık... Benden başka kimseyi gözleri görmüyor. — Hepsi de mi? — Hopsi de, İstersen bir tecrübe et. Beni biribirlerinden öyle kiskanıyorlar ki... Bu kıskançlık muhabbetlerini art. tırıyor. ğ — Peki sen?. Sen hangisini tercih ediyorsun? . diye, öteki tarafta bulu. nan cariye merak ve alâkayla sordu. — Ben?... Hepsini. Zira, hepsinde de ayrı ayrı iklimlerin kokusu, hali, hususiyeti var. Biri lüle lüle sarı saç. h bir Makedonya oğlanı. Öteki esmer bir Suriyeli. Diğeri sırım gibi bir Mı- sırlı. Dördüncüsü bir adalı rum, çevik, civelek... Beşincisi Habeşli. Sudanlı. Görüyorsun, açıklı, Altıncısı koyulu. 119 — Maksat eve girmenin yolunu bul. Tiktı. Ötesi kolaydı, evin boş olduğunu a. Tarengiz habercisi söylemişti. Fakat gu polis Memurunu ne yapmadlı ? İşte ndam birdenbire geriye Günd' ve duvarın özünde durdu. Yok- #4 işin farkma ma varuuştı?, göz koymuştur. Ben de onu takip ©- derek cariyelerin - odalarında neler Hangisini hangisine tercik edersin?, Herbirinin bir hususiyeti var. Hiçbiri- ni feda edemem. Hepsini de ayrı ayrı seviyorum, — Ne var? — Nasıl ne var? — Yandaki odaya sesleniyorum. O. rada garib gürültüler işitiyorum, E. vet, evet Ayda. Pek garib gürültüler geliyor kulağıma... Demindenberi, bir cevap almak istiyorum, o tarafın du. varına doğru sesleniyorum, cevap gel. miyor. Fakat orada bir erkek olduğu. na eminim. Bütün alâmetler öyle.. De- mek ki, bizim Zeyneb bu akşam boş de ğil. — Kim olabilir yanmda? — Bilmem. Herhalde bir erkek var. — Bu kısmın kapısını kilitlemişler- di. — ÜÖyle.. — Sakın senin kölelerden biri, bir firsatmı bularak içeriye girmesin. Sen halâ döğün dur. Ayda, büyük bir itimadı nefsle: — İmkânı yok! . — Niçin? — Söyledim : onları Osmanlı sarayın daki cariyeler arasma bıraksan kork. ma, Bir tehlike olabilir: cariyeler be. nim oğlanları çiğ çiğ yerler, Fakat be. nim oğlanlar © derece sadıktırlar ki, kat'iyyen hiçbirine bakmaz. — Öyleyse bu yanımızdaki odada, Zeyneb'in yanındaki erkek kim. Zira, birçok alâmetler daha elde ettim. O. nun yanında mutlaka bir erkek var. — Mühtedi Türklerdir. — Canım... Deli misin? Onlarım biri hadımağası... Öteki de... Ayda, alay etti: — Ufacık tefecik görüp de onu Ka- ramürsel sepeti sanma. Ö Osman dedik leri yaman bir şey. Gözlerine bakımnca birdenbire anladım... — Seninki hayal... Kölelerinden bi- rine toz kondurmamak İçin böyle söy. lüyorsun... Sofaya açılan - kapilardan - birinin tokmağının döndüğünü — hissoderek, hemen oradaki masalardan birinin al. tına saklandım. Osman, cidden haremi hümayununu muayene eden bir. padişah edasiyle, Zeyneb'in hücresinden çıktı. Onun üstüne kapıyı kilitledi. Bir an tereddütten sonra, demin Ay da ile konuşan kızın kapısmı açtı. Arkasından seslenmek istedim. Yap tığı bu ihtiyatsızca hareketlerin başı. miza büyük belâlar getireceğini söyli. yecektim. Lâkin deminki hiss'mi hatır ladım. Bu oğlanın küstahlığının daha nerelere kadar varacağını anlamak is- tiyordum. Sustum ve bekledim. O girdikten sonra, ben de kapıya yaklaştım. (Devamı var) TU KA A SAD EA AA DA 118 — Bereket versin ki, hayır! Valing da, rin dir nefes aldı. Fakat ayaklarını oyna, terken kurüu yapraklara banarak hrşırdattı. Polisin nazarı dikkatini celbetmişti. Hareket siz durdu. Bu aralık polla memurunu kan, dırmak için aklına bir fikir geldl, Romanyada gelin pazarı kuruluyor Transilvanya mınta- kasında yaşayan- köylülerin garip bir âdeti : Bükreşten yazılryor: * Gerbi Transilvanya silsileşinin Gaina dağı tepesinde bu ay “Celin pazarı” kurulacaktır. Bu dağda sene de iki defa evlenmek pazarı kurul- maktadır. Transilvanya #silsilesinin garbi tarafı çorak bir mıntakadır ve ahali- si bütün yaz, sürüleriyle birlikte u- zaklara giden çobanlardır. Erkekle- rin sevişerek kendilerine birer karı bulmak fırsatr olmadığından böyle bir imkân hazırlamak için dağlarda senede iki defa evlenme - festivali yapılmaktadır. Babasının kulübesinde olan bir kız, mesken civarındaki ekip biçme- ge kabiliyetli azıcık toprak parçasını işliyecek iki el demektir. İşte bunun için kız evlât kıymetli bir maldır: Bir gelinin değeri bizim paramız la 20 ile 65 lira arasında tehalif e- debilir. Müstakbel güvey bu yekü- nu bir araya getirebilmek için bütün gençliği mıddeunu para - biriktir. mek mecburi r. Delikanlı günde beş on kuruş biriktire bilirse ne mutlu! Çünkü yazın kazandığı S:E' ile kışın geçinmek mecburiyetin ir. Pazar acılmca öküz arabaları Gaina dağmın dik bayırlarından te- peye doğru tırmanacaktır. Her ara- badabayramlık elbiselerini giymiş köylü aileler ve başı açık bir kız var- dır. Bu kız gelin olmağa namzettir ve evleninceye kadar başını bir örtü ile örtmiyecektir. Müstakbel güveyler de cicilibicili köylü elbiseleriyle dik yokuşu tırma. parayı beline sardığı bir kımude ge- tirir. Muayyen günde sabahleyin saat altıda bir çoban — uzun uzudıya bir boru öttürür. Bu boru sesi pazarın açıldığma işarettir. Aileler kızlariyle birlikte mey- danda büyük bir halka halinde durur lar. “—Alıcı delikanlılar da halkanımı ortasına geçerek bir yandan çubukla rıni tüttürürler bir yandan da kızları gözden geçirirler. Erkekler biter bire ortadan ayrılarak seçtikleri kız. Tarın yanına gider. İşte bunun üzerine çok sıkı bir pazarlık başlar. Herkes en güzel kızı en ucuza almak sevdasındadır, Akşam saat altıda tekrar boru çalarak pazarın bittiğini ihbar eder. O gün müşteri bulamıyan kızın gele cek seneyi beklemekten başka çare- si yoktur. Mahalli bir itıkada göre üç defa pazara çıkıp da koca bulmaksızın e- vine dönen kız, hayatında hiç ev- lenmez.... 114 — Bir aülrü kurü yaprak ve Çalı çırpı toptadı. Polia memuru oraya kadar geldikten senra geri döndü. O aaman Kara Gölge kü, çük alçak duvarı tekrar geçerek citndeklleri İki ev araamdaki açıklığa koydu. Sonra' bir kibrit çakarak yaprakları yaktı ve bemen — Bilhassa, gerdanilığinı: -Vir, dogru —O halde giyin.. Bu mustarip hı B lini bırak! Pek solgun yüzün... Böyant tak.. Ötekini, kaybolanım qıni Kimse, sende bu ger danlıktan iki tane olduiıınnn (ırlundı “ değildi... < Genç kadın kalktı, banyoya doim yü. rüdü, Pattis yaklaştı. Onu omuzla . rından tutarak: : — Cesaret!.. Dedi. Dominik, lâkayt, yörgün — bir sesle cevap verdi: — Evet, evet... » Patris kayısını bırakıp — çıktı, kendi odasına giderek giyindi. Elbise dola - bından, yakalık kutusunun — içinden meş'um sarı fuları çıkardı. Bir küçük kutuya koydu, üzerine yazı masasının üzerinde duran ve kâğıtların uçmasına mâni olan yassı bir kurşun parçasını yerleştirdi. l'u-,pılm yaptı, yanma al. di. Doıılnik te - hııırlınma beraberce çıktılar, otomobillerine hlncr:k tiyat « roya mdî:r. Patris, paketi, nnmobmıı bir köşesine bıfaktı.. Piyes bitmüşti... © Ne Doıııhıılı. “ne de Patris'oynanandan tek kelime arila- mamışlardı. :Dostlariyle beraber, tiyat- rodan sonra yemek te yiyeceklerdi. Za: hiren neşeli'görünmeğe —çalrşarak “bu müthiş angâryayı da yaptılar. Nıhıyıt ayrıkdılar. Otomobile bindiler. > Hava fenalaşmıştı. Hafif bit yağmur çiseliyordu. Patris buna memnun ol - du.. Otomobili Sen — Lul adasmın ol- duğu tarafa sürdü, köprüden geçerken durdu. Bakındı, Kimse yoktu.. Paketi alarak indi, köprünün parmaklığına yaklaştı. İhtiyaten bir daha bakındı, ve paketi kaldırıp nehre attı. Paket, plaf.... diye bir ses çıkararak suyun di. bine İndi. Otomobilde kalmış olan Dominik tit. riyordu. Müthiş.bir korku ile titriyor « du. Sevdiği adamın bu herkesten gizle- diği hareketi onun suçlu, katil oldu . ğunu iİsbat etmiyor muydu? Böylece-nehre neyi atmıştı? Cina . yetini mi atıp boğmuştu?. Dominik köşesinde büsbütün küçül- dü ve kocası gelip yanına oturduğu zaman ,şunları mırıldandığını duydu : — Ben, ben.. Ben Patris Martil böy Te hareket edeyim hat, DÖRT ARKADAŞ. | Gecenin; karanlığında, otömöbil, rıh. tım'bBoyunca Parsiye doğru ilerliyordu. : Döminik ile' Patris “konuşmuyorlardı. Biribirlerine ne Löyliyecekleri vardı ki? ' Esaset bukâtlar heyecandan sonra ge - çirdikleri yorıunıuımn ikisi de bitap idiler! * VEve gelince, hemen yattılar ve saba. ha kadar deliksiz bir üyku üyudular. O gün Pâtrisih Bir davdsı vardı. Sa- bâhleyin”kalktı,' gitti, sokafa çıkmadan evvel yatakta'kalikaç olurr lıırıı.mı [ıhp gördü. Uykü Pütrisifi yor:unluıunu ılmıı - tı. Şimdi tamamen kendine " gelmişti. Bütün soğukkanlılığını,” hâkimiyetini iktisap etmişti. — < .- Sabah Mahmurluğu üzerinde olan genç kadıma; karısina Hayrantıkla bak - tı.“Canım aralatıtıda he vardı? Bu *bir grar 'Kibar hırsız — Siyah centilmen #kabinde bir sıçrayıylta duvarı aşarak Lorü Vatmundun bahçesine girdi. 118 — Kuru yapraklar bemeti ateş aldı. Jar. Pölle menhürü' tntn Yödleceği zaman ateşi götdü ve hemen oraya koştu. 116 — Polig memuru, kocaman papuçla, .)- Aklındaki düşünceler neydi? Olanlark | . çülme hissi, _—__.._.—_____—_____;.4 Otomobilde kalmış olan Dominik mütbiş © cbir korku; lle titriyordu günlük ve bir gecelik müthiş bir kı.)ü', değil miydi?. Hayır, hakikat meydanda idi, — BU bif fena rüya değildi. Her ikisi tehlikt deydiler. Patris, sakin, ciddi, iradeli ". her zamanki sesiyle: — Dominik, dedi, bu akşam Rişar î" Antuan'ın bizde olduklarını ımunıyvr sun değil mi . Sustu. Bir cevap bekledi. Fakat karlı S gesini çıkarmadı. Devam etti: 3 — Biliyorsun ki, Rişar ile Antuan tada iki defa bizde yemek yerler. B4 âdetimizin değişmesine bir sebep yok | değil mi?, Kapırdamadan, kocasına Domini. Dominik kıpırdamadan, kocasıli bakmadan, bir gece evvelki lâkayt s€ siyle cevap verdi: — Bir sebep yok.. Evet. 3 — ©O halde ben gidiyorum, Aliaha sank LERİAA ( | KOĞ (ĞiT — Güle güle.. - Kocası gidince Dominik ;hlır“' ikapadı. * Uyutnuyordu. Düşünüyordu: kârşı hiddet, utanç şüphesiz... Ayni 5f mânda da, hislerinin bir anlık çılgınlıği "karşısında kendirii bu kadar zayıf, mik -dafaasız görmekten mütevellit bir kü ” Ve belki, meçhul olduğu, bayağı VE tesadüfi olduğu için daha şiddetli, “ha samimi bir surette tatmin c tolan şehvi hislerinin hatırası... Kenditl kime vermişti?. . Patris yemek “vaktinden biraz evvd eve döndü, Elinde akşam 'guetılıf' vardı. Sofra hazırlanmıştr. Dört kişilik yer vardı. Dominiki odasında, hazırla? mış, bir akşam evvelinden peydahlafk miş olan lâkayt ve yarı bitik haliyl? eskisinden daha güzel buldu. Onun y& nında da Patrisin almış olduğu akçaff gezeteleri vardı. Dominik karısına laştı ve: — Antuan ile Rişar'ın dedi, bizif gibi olandan bitenden haberleri yok * tur, Bunu unutma! Onların hareketle ri de bizimkiler gibi, gayri şuuri İ ancak müphem birer hatıra halinde! B” muhakkak. Bundan böyle onlarla 4 münasebetimizde hâkim olacak sabit bir nokta var. O da şu. Sen ve befir Bir dakika olsun, anlıyor musun, dakika olsun biribirimizden - ayrılmâ * “dık. Bundan eminiz. Hiç bir şüphe' yok Eğer' Antilân ile Rişarın bu bü” sustâ en küçük bir tereddütleri, bir heleri varsa, bizim bu husustaki kanâ” timiz onlara tam bir telkin — olmalıdı” Öyle değil mi? Arkadaşların bir şe7 * Zen şüphelenmemeleri lâzrm.. U Ve boğuk bir sesle ilâve etti: .— Hiç bir şeyden, ne sarı — fula ne de çalınan gerdanlı:tan.. Anlı mr?, Dominik cevap verdi. Ses gayet Bâ ” fif işidiliyordu: ğ — Anlaşıldı... , — Ve biraz mdine ıı!. Tabit d Halinle şüphe uyandırabilecek bir V#" ziyet alma, Her zamanki gibi olmalı; Her zamanki tabil halimizle.. (Devamı ııur) at tile ateşi söndürmeğe çalışırken, KAN ğ ge, sokağın öbür tarafında bulunan eYİ y 'aliyete geçmişti. Eve nereden gireceiliPi Oan evvelki sergüzeşli emmasında n!l"'"’#'l Bunun için hiç tereddüt etmeden evin ni döndü.