Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- Tej S ke B —U — ? |" f Her hakkı ablası Hadiyo'ye alttir. Yazan: Naciye İzzel Kanger kurbanı: gö lli nar:;:ırmetkâr bir tavırla mırtlda- — Bilseniz hanımefendi.. dedi. . i bey sizin yokluğunuzla ne ka- 7 çok istirap çekti. dm_Vş_zıyeu iyice bildiğini genç ka- duğu.oy lemenin en doğru bir yol ol- kağı hu düşünüyordu. — Böylece K uzkofh İ_mluştuklan vakit araların İ Un bir izahat geçmeğe İlüzum N_k“nn anlaşmış olacaklardı. riye b:ckh gözlerini kaldırarak Hay- kendişi © Dalgm bir tavırla, sanki Müş “ni Mazur göstermek istiyor- gibi Yavaş bir sesle söyledi: ocuğumu elimden aldı! Son—— Üşünmeden yaptı. Fakat hun hîok pişman oldu!... Hatta bu- dadır tirasını bile silmek arzusun- ** “ühğı— yı:;; ı!eye rağmen bana bu fe- Yap; HĞYhntl Hanımefendi.. Evet değ,, Ben yalnız çılgınca bir. hid- dan“e“' çok haksız yere azarlamalar: z ka bir şey farketmedim!. ârmçok defalar bunlar karı koca di! olagan şeylerdir hanımefen barışmak için yalnız bir g “Secik kâfi 'gelebilir.. e - biş Ü U_nutulamıyacak bir hatırayı hetmî;“ln unutturabileceğini zan- Orum ! beptey Zaten Lem'i beyefendi bu se- tak şa' Tolayı memleketini - bıraka- Ün hlilı% gitmiştir. ÜÖ zaman ayakıç TI bütün imtiyazları si- larınız altına sermiştir.. .E- Olsaydınız bütün hayatı- tmiş olduğunu anlıya- ğ Bitti) Şti öyleydi de niçin tekrar aaştıj, Tesadüfi olarak benimle kar b n ıoğı:. kalabilirdi? Uğunuzun yanında ser- hlr.m'!gâbüşğniz imkânını size gittı. Si Ber İt size ba * — TMak) ğ dür, gü aziz, en tatlı hülyam bu- Sötüral e alıp istediğim yere Endişeli gözlerini Hayriye dikmiş "—hÇî istifhamkâr bakıyordu: Takta Uğa her arzunuzu yap- nq ** iyle serbestsiniz hanım Z gi PZ müsaade buyurursa- küyün Nu söyliyeceğim ki.. Yeni- Sektir. Vw'î;ocuğa çok iyi gele- hqınm' Tet beyin — annesinden deki y 9 Pize nazır, çamlar içerisin- t '—'nl__%'e__aizı: çok yarıyacak- Üyük bir inziva içerisin Te kadar mahrum kaldığı- Ğ'f. bü Uğunuzla bş,b.,a hayapnyaı. İBin Mimiyet i Üze 2 Yaşıyacakamız. Bu fiklaranı îh: :.ğryı:îdl_gl_mc_lcn dolayı beni ma- S Tzi rica ederim —hanıme: ; î&g asabiyetle sordu: Ütüyen ikmenin orada yaşamasını galiba zevcim değil mi? n“'“k hh[':u-hdl olan üuysal ve yu- hqölw datine rağmen istiklâlini aSti ihtiyari çe Yabancılara karşı “Sdiyordu, — Serisinde bir isyan his d&ha ?l'ğ Ce'!mp Vermedisi : ü hadı, hâkimane olarak?muılinıçıi ıtıeîr":: beyefendi böyle t oraya gidi el p sizin kabulünüze « .Her neresini arzu .özler b . S Uyanan Li aat Neclânın içe- van küçük isyanı yatıştır. Eîoc“i“m“" yanında yaşa- | le birlikte oraya gitmiştir hanımefen di. — Ne çabuk! — Evet.. Sizin geleceğinizi bil- miyordum hanımefendi.. Fakat he- men şimdi sizin geleceğinizi ve ha- zırlik yapmalarını bildireceğim... Neclâ pek âlâ... demişti... Tatlı hülyalarının böyle kolayca husul bulmasiyle âdeta kendinden geçmiş- ti. İşte vapur Yeniköye vardığı va- kit Neclâ hatıralarının bu noktasın- daydı. Adeta tatlı bir rüya içerisin- re imiş gibi yaşıyordu. Neclâ Yeniköye vardığı vakit sa. at sekiz buçuğa gelmek üzereydi. Hizmetçilerden birisi — genç kadını karşılamak üzere iskeleye gelmişti. Onları pencerede bekliyen dadr Müzeyyen hanımı karşılamak üzere hemen aşağı koşarak kapıyı açtı. Mü tebessimane bir tavırla: — Safa geldiniz hanımefendi... dedi. Oğlunuz daha uyuyor. Küçü- cük bir melek gibi uyuyor. Dönemeçli taş, merdivenden çı- karak Dikmenin odasına geldiler. Ço cuk bir cibinliğin tülleri arasında o- yuyordu. Dantelli yastıklar üzerin- deki sarışın baş bir ipek yığınına ben ziyordu. Küçücük eliyle karyola- sının demirini sımsıkı tutmuştu. Bu dakika hülyalarım, “saadetle- rin en tatlı bir dakikasıydı!.. Anne çocuğunu uyandırmamak için nefe- sini tutarak hareketsiz. duruyordu. Büyük bir hayranlıkla — kendinden geçmiş gibiydi... Bütün hayatı sanki yalnız gözlerinde toplanmıştı.. Oğ- lu | Sevgili çocuğu orada, gözlerinin önünde uyş'yordu... Kendisine o ka- dar yakın ki acaba rüyada olup - ol- madığını hâlâ kendi kendisine soru- yordu.... Buna rağmen çocuğun hafif ve muntazam teneffüsü bir hakikatti. Şu küçük eli, bu canlı ve güzel şeyi hemen dudaklarma götürebilirdi. Neclâ gayri ihtiyari başmı çevi- rerek dadıya baktı. Fakat dadı yavaş çacık odadan çekilmiş, anne ile oğlu yalnız bırakmayı muvafık bulmuş- tu, O zaman genç anne.. Çok ya- vaşça... Ufacık — parmaklara ancak belli bellisiz denebilecek bir halde dokunarak bu küçük ele uzun ve ha. fif bir buse kondurdu. Neclânım Dikmenle Yeniköyde. ki yalıda ilk defa karşılaşması unu- tulamıyacak bir şeydi. Çocuk uyanın ca her zamanki gibi kahvaltısını gene dadı Müzeyyen yaptırmış, Neclâ da sokak elbisesini değiştirmek üzere odasına çekilmişti. Tesadüfi olarak arkasına açık mavi renkli bir rop giy- mişti. Zaten bu rengi pek severdi. Fakat garip bir tesadüf eseri olarak bu açık mavi — renk Nişantaşındaki konakta bulunan renkli fotoğraftaki kadife mantonun ayni rengiydi. Dik. menin her gün gidip selâmladığı ve çiçek götürdüğü fotoğraf ki, annenin bundan haberi yoktu. Küçük karşısında ayni renkte el. | biseli, tıpkt foaoğraftaki gibi derin gözlü, hazin tebessümlü kadını gö- rür görmez koşarak önünde durdu. Ve merakla bakmağa başladı. 1145 sene evvel bugün ee —e Oğlunu gözlerini oyduran Kraliçe Iren tahttan indirildi Harunürreşit kendisine meydan okuyan Bizans imparatoruna “Rum köpeği beni bekle...,, diye cevap yaz dı ve.... 792 yılrı 9© temmuz günü 1145 sene evvel bugün İstanbülda tarihin mühim bir hadi&esi cereyan ediyordu. Yüzlerce Bizanslı saray önünde toplanmış, kraliçeleri İreni tahttan indirmek için hare, kete geçmişlerdi. İren, çocuğu altıncı Kostantinin gözlerini uydurduktan sonra tahta geçmiş, ve müşa. Viri olan Elboös adındaki hadım kölesinin yar. dımı ile tam beş yıl istediği gibi süküm sür, müştü, Başvekil Nikeforus buna tahammü! ediyor, faakt gizliden gizliye tahrikât yapmaktan, taraftar toplamaktan da geri durmuyordu . En nihayet halkın tahammülü taştı, kra, | liçeyi tahttan indirerek Başvek'li yerine oturttular. Nikeforus athta geçtikten sonra bir müd, det sonra yakım hüküümetlere meydan oku mağa başladı. Harünreşide şöyle bir mektup yazdı: İ Roma imparatoru Nikeforustan Arap Me. leği Haruna: “Benden evvel hükümdar bulunan impara, toriçe sana bir ruh vereerk mat oldu. Ser, vetinden mühim bir kısmını sana terk etti. Bu hal münhasıran kadınlığın zaafı ve cin. net eseridir. Bu mektubumu okur okumaz ondan almış olduğun parayı tamamile bana iade eylemelisin. Aksi takdirde müşkülümü, zü kılıç halledecektir.,, Harunreşit şu cevabı verdi: Müslüman halifesi Harundan Rum köpeği Nikeforuüsa: “Mektubunu okudum, Cevabını ceksin, fakat göreceksin.,, Harünreşit bu mektubu güönderdikten son, râa derhal ordusunu hazırlayarak hareket et ti, Arap hükümdarmın bu seferi Bizans im paratorunu yıldırmıştı. Nikeforüs sülh için yalvarmağa başladı. İstendiği kadar tazmi nat vereceğini bildirdi. Harp etmek istemileyn halife de kabul ede, rek geri döndü, Nikeforus Abbasi hükümda işitmiye, Muazzam Arap orduüsü elbette bir daha geri dönüp harp edemezdi. O halde niçin ona vergi vermeliydi. Harunreşit bu haberi alır almaz, Kış ve se, İer güçlüğünü düşünmeden tekrar hareket etti.. İmparator kış ortasında korkunç ordü nun tekrar geldiğini görünce cesaretini ta, mamiyle gayip etmedi ve harbe girişti. Fa, kat çarpışmalarda kırk binden fazla Bizans askeri mahvolmuştu. Yeniden sulh teklifin den başka çare yoktu. Harünreşit bu teklifi de hiç Müşkülât çı. karmadan kabul ederek çekildi İmparator mağlübiyetin acısını çıkarmağa karar vermişti. Halifenin isyan eden bir vali Üzerine gittiğini duyunca tekrar sulhu boz, du ve tecavüz etmeğe başladı. Harunreşidin oğlu Kasım babasını bekle, meden karşı dürdü ve dÜşmanını mağlüp etmeğe müuvaffak oldu. Tabil tekrar sulh yapıldı. Fakat Nikeforus mağlüp oldukça kinini artırtyordu 'Tekrar ordusunu hazırlayarak harekâta geçti. Ha, rTunreşit: — Bu kadarına tahammül edilmez. Ceza , sını vermeli. diyerek 186 bin askerle yola Çıktı. Bu kadar muazzam ördunun karşısın . da durmak imkânsızdı. Şehirlerin kapıları açılıyor, Harunreşit alaylarla karşılanıyor. du. İmparator tekrar sulh haberini gönderdi. evvelkilerden kat kat fazla tazminat verece, ği gibi ailesinden herbiri için de vergi vere, ceğini bildirdi Bizans imparatoru bir defecik olsun sulha rınmn çekilişini bir fırsat bildi. Kış gelmişti. | Dostum Raif, beni Adanadaki malikâ nesine davet etmişti, Kenidisi; çok zen gin bit adamdı. Ziraatle uğraşmayı se verdi, hayli çekik bir hayat yaşıyordu. Vaktile tevarüs ettiği yeni taşınmıştı. j Evini gayet iyi tanzim etmiş. Bilhas- sa bahçesi hârukulâdeydi. Burada öm. rümde görmediğim cinsden ağaçlar göl. ge salryordu. Daha ötede portakal ağaç. larından âdetâ bir orman vardı. Servetin menbarbuydu. Dolaştığımız sırada, bağçavanların, büyük bir ağacı İdevirmekle uğraştıkla. rıni gördüm. Bu, muazzam bir incirdi. yaprakları, kocaman kocaman açmıştı. Göğdesinde hiç bir arıza yoktu. Fakat, ta köküne yakın bir yerini testere ile kesmişlerdi. Şimdi, kaliın dallarına bir ip bağlıyarak çekiyorlardı. 2 bir malikâneye Ansızm, ağaç, yıldırımla vurulmuş gi. bi yere yıkıldı, Bir feryat koptu. Bağçe. vanlardan ancak ikisi kaçabilmiş, incirin altında kalmıştı. İniltiler, ah ve fiğanlar ortalığı çın- lattı. Biz yardıma koştuk, köşkten de geldiler. Bin müşkülâtla, kazazedeleri altından çıkardık. Kimi hafif, kimi ağır yaralıydı. Raif: — Ah, meşum ağaç. Ah meşum ağaç!.. . diye asabiyet içinde dinliyor. du. — Peki ama, azizim! . dedim. - Ne kestirdin onu.. Sapsağlamdı, — Meşum olduğu için kestirdim ya işte.. üçü, # * $ Vakanın helecanı zail oldu. Bahçi. vanlar, hastahanede, tedavi altına alm. dılar. Pek de o kadar mühim bir arıza. larr olmadığı anlaşıldı. Dostumun bu mevzua temas bile etmesini istemedi. ğini anlryordum. Fakat, o akşam, üzerindeki kâbusu gidertmek için çare bulmuş gibi: — Yarın sabahtan tezi yok. Kazma. cılar getirin. Şu ağacın kökünü de kaz. sınlar, atsınlar.. riayet etmemişti. Fırsat buldukça yapaca, ğından geri dürmayacağı belli idi. Harunreşit: — Bu sulhu gene sordu: — Hayır, bu sulhu hiçbir vakit bozmaya cağım. — Eğer sulha razı olmazsam İstanbülünu | dâ alabilir miyim? — Elbette alırsm.. Harunreşit bu sözleri söyledikten — sotfira tekrar sulh yaptı ve ördusunu geri çekti Abbasi halifesi başını biraz başka yere çevirdimi Bizans ordusu harekete geçiyordu. Bunu bildiği halde sulh teklifini rTeddetmi yordu. Harunreşit bundan sonra çok yaşa, madı. Ölürken şunları söyledi: bozacak mısın. diye | a -. « evrilmiş bu esrar- “Sizlere yalnız Üç nasiharm vardır. Taah, l Nectl; uıî_enne çlanmı înu bi ü TO ntgn hüdatınıza kemali sadakatle merbut olunuz. I _bakıî n heyecan $ yre. amc anın Halifelerinize karşt sadakatten ayrılmayı, dıyordu. nız. ÂAranızda dalima anlaşarak yaşaymız.,, (Devamı var) tablosu Niyazi AHMET —RVLN ı upka — — Kora 4 ğ V| Fo  ğ / 'ı ! F 4 İL) l" Va j ü1 —— y : N 'e t Tus WEKÜ ,. * # - HK . İ n l T T klari € | öi y - Kâhyası: — Başüstüne! . diye ellerini oğuş. turdu. Fakat itiraz etti: — Tabif, atılacak değil. Odunuünü olsun, çamaşırlıkta kullanırız.. — Hayır, hayır.. Ne odununu iste. rim, ne bir şey.. Tamamile atılsm. Bana yongası bile lâzım değil! » * & — Nedir? Bu kadar sebebini anlayamıyorum! . dedim. — Bu ağacın şeameti tecrübe edil. miştir. Yine tehlikeyi bu kadarla atlat. tığımıza şükür... Görmedin mi? Ne şe. kilde devrildi. Halbuki, nice nice ağaç. ların baltalanışında bulunmuşumdur. “Adeta devrileceğiz. Çekilin! diye ihtar ederler. Gacır gücür, çatır. çütür. ve aheste beste devrilirler. Bunun düşü. şünde ise bir suikast vardı. Meşum ağaç! irkilmenin Cevap vermiyordum. —“Tevehhüm ediyorsun!,, demek istiyordum. O, be. nim bu tereddüdümü sezdiği için: — Anlatayayım da bak.. . dedi; ve an. latt. Babam, Adanalıdır. Kendisi bahçe meraklısr imiş. Yemenden Arnavutluğa kadar bütün imparatorluğu — dolaşmış. Bu her gittiği yerden bahçesine bir fi. dan, bir ağaç getirmiş. Bunu da, Ku. düste memuriyet verdiği sırada, Filis. tinden almış. Babam, tekaüde çıkıp da evine döndü. gü vakit, bu ağacı fevkalâde büyümüş görmüş. Fakat daha meyvasından ye. mek nasip olmadan, kücük birakler, bir aşk inkisarı yüzünden kendini bunun dallarına astı. Aynı sene zarfında, ba- bam da iflâsa yakın derecede para kay. bederek öldü. Ben, büyük parçaları merhun olan yıkılmış, sarsılmış, bir servete tevarüs ettim. Biliyorsun. Senelerce uğrâştım, ididindim, durdum. Nihayet, bu malikâ. neyi memleketin en zengin insarların. dan “F..,, ye verdim. Biliyorsun.. Milli mücadeleden sonra buralarda bir hainlik casusluk meselesi zuhur etmişti. “F...,, hakkuk etti. Kendisini yakalamağa gel. dikleri vakit, onun da bu ağaca asılmış olduğunu görmüşler. Bir gün elime, babamın notları gecti, Meğer bu ağaç, Filistindeki Yahuda va. disinden çıkarılıp getirilmiş, ; # B * " Sordum: — Yahuda vadisinden mi? — Evet. Hani Hazreti İsayı ele ve. nin düşmana vesikalarımızı sattığı ta. ren Yahuda yok mu? Bu ihanetten son. ra, kendini bir vadide asmiştı. O.. — O da mı kendini aynı incire as. mış? — Yok canım., Fakat bu ağaç, ilk üsaresini O topraklardan çekmiş... Şim. di anlıyor musun? Fena halde teşeüm ettim. Bilhassa bu eve taşındıktan son. ra, birdenbire işlerim fena gitmeğe baş. ladr. Bu ağacı kestirdim, O, kesilirken bile bir muziblik yaptı. Nakleden: Hatice Süreyya Kadınlar için