HABER — 7 — Trakta lehimizde muhteşem Arkeoloji enstitüsüne | tezahürat yapıldı Kral Hazretleri Vekillerimizi öğleden sonra kabul etti Bu ziyaret iki dost devlet münasebetinde yeni bir devre açlı bir saray yapılmasını istiyoruz ! Ilim Türkiyesinde arkeoloji üveyi evlât değildir ki üniversitede sı- ğıntı muamelesi görsün ! Memleketin her tarafında eski eser, | lere karşı büyük bir dikkat, sevgi Ve alâka var, Türk devletinin bu saha- gaki devamlı irşadları ile ne büyük bir medeni guur ifade ettiğini ve gerek yer üstünde duran, gerek yer altında yatan tarih ve sanat hazinelerinin kıymetlerini arttırmak ve isitsmar et mek için ne hassas bir cehit gösterdi. Gini biliyoruz. 'Türk gazetecisi bu ilmi seferberlik. fe de vazifesinin eri olduğunu ispat et- miştir; çalakalem halkı tenvire çalı. gıyor. Gazetelerimiz adetâ periyodik arkeoloji mecmualarmfa 'döndü. »Türk tarih Kurümu harıl harıl ça. Jışıyor; Müli Şefin yüksek direktifle. ri altında ilim dünyasma Mmütemadi- yen yeni vesikalar yetiştirildiğini ba. cüyor, bazan işitiyoruz. Memle. ketimiz* gelen ecnebi arkeologlara h- yük kolaylıklar ve nazik bir misaf'r. perverlik gösteren hükümetin, Türki. yede, gerek rejimin medeni gururuna ve gerekse Türk vatanmmm tarihi zen. ginliklerine uygun bir yerli arkeolog kadrosu kurmağa ve üerece ehemmi. yet verdiği ise pek meydanda, Memle. ketin her tarafında yeni müzeler aç. mak, eldekileri zenginleştirmek ve an. barlıktan kurtarmak için kültür ba. Vanteğenir Yar Tei İava trlari ymalirm Ankara çalışıyor, Trakya umum müfettişi çalışryor, Ege mıntakasın, da Güleç Harabeler arasımnda mekik dokuyor. Herkes çalığıyor. Ve ben sa- nryordum ki İstanbul Üniversitesinde do arkeolojiye bu umum? ahenge ayak uyduran bir ehemmiyet veriliyor. Ti Sina için verilen konferansları din. lemeye gitmiştim. Beş uzun . konfe. ranstan sonra dinleyicilere bühşedilen kıma bir dinlenmeden istifade ederek, on sekiz yıldanberi içine ayak basma. dığım Zeynep Hanımm konağını “göyle bir dolaşayım.,, dedim. Talebeliğimin tatlı günlerini bâna hatırlatan gu köh. ne ve dıst çok düzgünlü ve allıklı bina. ya keşki dalmasaydım! Loş, log değil karanlık bir taşlığa girer girmez, sol tarafta gözilme &n- Ti bir plkka ilişti. Haydi korkmayınız, Irkilmeyiniz de üstündeki yazıyı bir. Jikte okuyalım: ğ Arkeoloji enstitüsü... Karanlık taşlığın camlr bir bölme ile ayrılmış bir kısnunda, eski zaman konağınm bahçe kapısına bitişik bir halayık odası. Evet evet... Milli Şefin, Gevletin, hükümetni, halkın, gazetere. Tin velhasıl Türkiyenin en yakın bir alâka duyduğu mevzuu, memleket ekonomisinin bellibaşlı bir unsuru oİ- Ması yüzde yüz muhakkak bir mev. Zuu, Üniversite işte bu halayık odasın. da barındırmaktadır. Kapısf hafifçe esnemişti. İçerden ayak sesleri geliyordu. Caram bir'ni k tıkırdattım ve usulcacık daldım. Bir k iki profesör, üniversite -idarecisi, ta. lebe ve münevyer öteden beriden ko- nuşuyorlardı. Kendilerini selâmladım ve Üniversitenin bt kısmını gezip ge. | zemiyeceğimi sordum; “müsaadeve | salâhiyetleri olmadığını,, söylediler fakat “gezilecek bir yar üi | da ilâve ettiler. Zira arkeoloji engtitü. k sünün Üniversitede kaplıyabildiği sa- ı © ha; işte, yalnız ve sadece bu #dasmdan ve yanındaki minimini bir t bürodan ibâretmiş. ” —| Odaya şöyle bir göz gezdirdim. Be. yası YAPmm düzüne isekmle, üç maro, ken koltük, iki masa, bir büro Ve-iki Golaptan ibaret. Masaların ve iskem., G T TT R TT Yazan : Karadavut lelerin üstü toz toprak içinde. Tahta raflarda metruk bir iki kitap boyür- larını bükmüşler, sessiz sessiz protes. şto eder gibi, yaldızlı sırtlarını “bu in. Mal” & çevirmişler. Hayretimden dona kalmıştım. Hid- detle karışık bir azab içinde kendi kendime söylenerek, mırıldanarak bah çeye fırladım: — Yahu! Arkeoloji Türkiyede tam 762.736 kilometre mürabbar genişli. Zindo bir sahası olan engin, utsuz bu- caksız bir bilgi bölümüdür, Biz, bir kazmanın her dörd adımda bir, başka bir âlem keşfedebildiği bir diyarda yaşıyoruz ve yeni nesillere bu 162.736 kilometre Mmurabbamı (*) mutlaka karış kargş kazdırıp tetkik at. tirmeye karar vermiş bulunuyoruz. Böyle, memleket mikyasında mühilm ve en kısa zamatda * halledilmesi tâ- zım bir — devlet işine —Üniversi. temişin teşrifatı vere vere dört adım murabbar bir yer mi bahşedilmiştir? Hayret! Bu hal “iğne le kuyu kazma. Yi da gölgede bırakıyor, Bu kadar asgari bir ihtimamın — kazmasiyle memleketi baştan başa tetkik edebile. e*ğimizi sanmaktan elbette iğne ilo kuyu kazmak daha : kolaydır, daha mümkündür. ; Bizim Üniversitemizde arkeoloji ne bir “lüks branş,, tır, ne de parazit hir kürsü... Dünyada arkeolojiye bizim Üniversitemiz kadar yer vermeye, ehemmiyet vermiye mecbur hiçbir Üniversite olamaz, Unutmamalıdır ki bizim üniversitemiz için, arkeoloji, en yerli bilgi gubesidir. Zira biz arka, olojinin en mühim sahasmın, hattâ vatanmın sahipleriyiz. İlim Türkiye- sinde arkooloji bir sığıntı değildir. İstanbulu pek haklı olarak bir (müze. şehir) yapmak kararını veren bir dev- letin kültür politikasında başta gelir. Bizim arkeoloji enstittsi Iıîin “başmı Bokacak bir yer,değil bir saray yapmamız lâzımdır. Bir saray ki, Türk vatanımdaki ta, rih ve tarihi sanat servetinin göze vu. ran bir sembolü olacak, Türk gencinin Bönlüne bu çalışma ı;ıhummTıkım aşılıyacak, dostu ilim . Türkiyesin Şuur ve cehdine bakarak hayran edecek ve düşman onun güzellik ve ihtişamımda Türk zekâstmın bilgi ile € ele verip cehle kargı açtığı yaman savleti kıskanarak ve ürkerek sezecek. 'Tekrar ediyoruz: Hlim Türkiyesinde bir üveği evlât olmıyan arkeoloji İstanbul Üniversi- tesinde bir sığıntı gibi, halayık oda. larmda, dört adımlık bir taşlıkta ya. şatılamaz. O bu memlekette “Istiskal,, edilen bir misafir değildir; ş#uurumu. zun çocuğudur, bir vatandaştır. » Kara DAVUT (8) Türkiyenin masahai sathiyesi, ——— Bağdat; 22 (A-A.) — İrak mat - buat bürosu bildiriyor; Müuhtetem Türk heyetini Kerkük. ten getiren hususi tren bu sabah Bağ dada vasıl olmuştur. Ttende, İrak hükümetinin —Ankara - elçisi Naci Şevket,, Türkiye Oumhuriyetinin Bağdat eliçisi Tahir Lâtfi, İrak Fla - riciye Nezareti mümessili ve Teşrifat müdürü muhterem Türk heyetine refakat etmekteydi. İstikbal merasi- mi hararetli ve muhteşem oldu. Dr. Tevfik Rüştü Aras trenden inerken Irak Hariciye Nazırı muhte- rem misafirin hararetle ellerini sık - mış ve iki nazır halkm coşkun ve sa mimi tezahürleri ve alkışları arasm- da kucaklaşmışlardır. Bir askeri mızıka Türk ve İrak milli marşlarmını çalmış ve askeri bir müfreze de müuhterem misafirine aa- keri selâmı ifa eylemiştir. Bundan sonra sivil ve askeri yüksek memur- lar Türk heyetine takdim edilmiş ve müteakiben muhterem misafirler, halkın hararetli alkışları arasında ve muhteşem bir kafile halinde kendi- lerine Kraliyet sarayında tahsis edi. len dairelere doğru gitmişlerdir. Şehir harikulâde bir surette do . nanmış, Türk ve İrak bayrakları bü- tün'binalar üştünde dalgalanmakta- dır. Türk heyeti azası kendilerine tah xİIC(!&İ,E_II Ğııl;tlerdn kısa bir müd . “det istiraheat el #anra iciye Nezaretine gitmişler, burada da bü- yük merasimle karşılanmışlardır. , Heyet müteakiben Başvekili ma- kamında ziyaret - etmiştir. — Halk, Türk heyetinin geçtiği yollarda Irak — Türkiye dostluğu lehinde çok ba raretli tezahürler yapmıştır. Türk heyeti bundan çok mütehas sis olmuştur. Trak Başvekili, Hariciye Nazırile birlikte, Türk heyetinin ziyaretini öğleden evvel iade eylemiştir. Muhterem Türk heyeti öğle ye- meğini hususi bir surette Türkiye elçiliğinde yemiştir. Öğleden sonra, | Kral Hazretleti, muhterem Türk heyetini Elzuhur sa- Fayında kabul edecek ve heyeti çaya alıkoyacaktır. Hariciye Veziri bu akşam, Türk heyetinin şerefine bir akşam yemeği verecektir. Bunu parlak bir suvare takip edecetkir. Türk Keyetine gösterilen samimi tezahürat, Türkiye ile İrak arasın - dası sağlam dostluğu bir kere daha tebarüz ettirmiştir. Bu ziyaret Tür-' kiye — İrak münasebetlerinde yeni bir devre açmıştır. Bu dostluk ebe - diyen kalacaktır. Bugün, bütün İrak gazeteleri, |- 'öa_r_ııııy_e Vekili Şükrü Kaya On güne kadar Moskovaya gidecek Dahiliyo Vekili ve Parti Genel Sek. reteri Şükrü Kayanım Moskoyaya gi deceğini yazmıştık, Şükrü Kaya on güne kadar Mosko. vaya hâreket edecek ve Tahrandan Moskovaya geçecek olan Hariçiye Ve. kili Rüştü Arasla buluşacaktır. Iki Vekil birlikte döneceklerdir. Sovyet elçisi de gidiyor Sovyet büyük elçisi Karasky de ru- ma günü Ankaradan şehrimize gele. cek ve buradan Moskovaya hareket edecektir, Sövyet büyük elçisi Vekillerimizin Moskovada bulunması esnasında ora. - *da hazır bulunacaktır. rak milletinin Türkiyeye karşı bes- lediği samimi duyguları ve Türkiye ile mevcut samimi bağları tebarüz ettirmekte ve Büyük Şef Atatürkün sayesinde yeni Türkiyede başarılan kalkmma bakkımda uzun makaleler neşreylemektedirler. lrak — Türkiye dostluğunu tak - viye eden iki devlet ricalini methü- sena eden gazeteler Türkiye ve Türk — İrak temasları hakkında fo: toğraflar neşretmektedirler, Taymisin makalesi Times gazetesi, B. Tevfik Rüştü Arasın Bağdat ve Tâhran seyahati .- ne uzun bir yazı tahsis etmektedir. İngiliz gazetesi, bu seyahat hakkın- da diyor ki: « “Türkiye ile İran ve İran ile EF. ganistan arasındaki hudut anlaşma. mazlıkları izale edildikten sonra Dr. Arasın bu seyahatinin başlıca gaye - si İran ile İrak arasındaki hudut ih. tilâfını halletmektir. Şark paktı imzalandığı takdirde umumi bir tasvibe mazhar olacak. tır, Çünkü bu, dört islâm devletinin karşılıklı menfaatleri için teşriki me. saiye karar verdiklerine bir delil o- lacaktır. Bu pakt bir dostluk, ademi tecavüz ve danışma paktı olarak ta- Tif edilmektedir. Akit devletler bu paktla Milletler Cemiyeti çerçevesi dahilinde ve Briand — Kellog paktı ile giriştik - leri taahhüdata müvafık ve munzam yeni garantiler temin ettiklerini tas- rih ?dı'yorlnr. biribirlerinin -dahili işlerine müdahale elinemeyi, umuüumi hudutlarına riayet etmeyi ve biribiri aleyhine ne tek başına ne de kollek. tif bir surette taarruza emeyi taahhüt ediyorlar. ,, SY Bir vinç devrildi iki amele ağır yaralandı /-Karablik fabrikaları Mmalzemeleri. Tün tahmil ve tahliye işlerinde kulla. Tulan vinç makinesi henliz anlaşılma- Yan bir sebepten devrilmiştir. Kaza Neticesinde ameleden Kâmil makine. Hin altında kalmiş ve sağ AYağı dört Beş yerinden'kırılmış, &yrıca — vincin Kazanımdan dökülen kaynar su ile haşlanmıştır. Vınç makinsti Kadir de Kkasığından yaralanmıştır. —et ŞA AĞ â%almu—! T Eli açık amca ardeşimle benim düşünceleri biraz ©€ olan bir amoamüz var, Meselâ bize ;:::: lar yaşlarınız arâsmdaki farkın murabbama Müsayi bir para veraceğim,, der Ve çıkarıp DArAYI verir, Bunda hiçbir fevaklâdelik yok GeBilmi? Fakat bu gene bize bundan beş ge : evvel' verdiğinin Yüzde elli fağlasını ver Kardeşimi9 yaşındadır. Haydi yaşımı he, sap edin? Bu bilmecemizin cevadını yarınki sayımız da bulacakaınız. Dünya büfasu Dünkü Arap saçının haltidir: 1 — Afrikada 28300.000 kilometra Bat üzerine yayılmış 145 ..ıı,..m_.x; :“nı kilametre murabbama 305 kiyi İsa eder , , ç ? — Amlrikada 40.600.000 kilemetre mu- Tabbama taksim edilmiş bulunan 268 milyon nüfus kilometre başıma 848 kişi temsil eder. $ — Azyanın 43300.000 kilometre murab bama yayılmış 1.100 milyon nüfusu kilomet re başma 254 kişi isabet eder . 4 — Avrupada 10083000 kilometre murata bat arazide 527 milyon nüfus yaşamakta olup kilemetre murabbar başına 51,77 kişi isabet eder, 5 — Ukyununya krtasında 8.500.000 kilo- metre murabbamda 10 milyan kişi yaşamak tadır, Behir kilometre başma 117 kiğ! dan bet eder kl dünya İıtaları arasında — Düf kesafeti en az olan yer burasıdır. » l 23 HAZİRAN — 1037 Bohçacı kadın ÂY Yaşar Nabi şairdir, roman. çıdır ve “bizde tenk't ve mü » nekkit yokluğu,, ndan bahsetmesine tağmen bir münekkittir. Son günlerde Edebiyatımızın bugünkü meseleleri (1) adlı bir tenkit kitabı da neşzetti. Bir yandan: “Bizde tenkit ve. münek'et yek,, (Varlık, 15. 6. 1937) deyip bir yandan da tenkit makaleleri, kitapları yazmasına şaçmayın; çünkü Bay Ya - şar Nabit “Benden başka — münekkit yok., demek ister, fakat tevazıu: “Ben- den başka,..,, kaydımı silmesini emreder, İşin aslırı anlamağı karilerinin dirayeti- ne bırakır.., Bay Yaşar Nabi, kendisi de — tenkit makâle ve kitaplar yazdığı halde bizde münekkit bulunduğunu , bilmezlikten geliyorsa da bizde kitap ve mecmua sa- tılmadığını da bilmezlikten gelemiyor, Kendisi birkaç $lir kitabı, birkaç roman ve hikâye ve epey —zamandanberi bir mecmua çıkardığı için, hakikati yakın- dan anlamış. Bay Yaşar Nabi fikirlerini teker teker brrakan adamlardan — değildir, Onları biribirine mezceder ve onların yeni ye- ni Bikirler doğurmasını mümkün kılar. “Bizde münekkit yok., hakikati ile “Biz de kitap okunmuyor,, hakikatini mezcet miş ve üçüncü bir hakikate vasıl olmuş: “Bizde münekkit bulunmadığı için ki- tap okunmıyor, Hele bizde bir münekkit yetişsin, o zaman Bir kadın söylüyor, Adem ve Havva gibi romanların kariler | tarafından kapışılacağı — muhakkaktır, Ortada Bay Yaşar Nabinin romanları, şiirleri var, karl olabilecek insanlar da var, kör olası münekkit yok. Hani eski- den bohçacı kadınlar bir evde bir. kıx göfürler, gittikleri evlerde ondan bahse derler ve nihayet kızın baş göz edilme- sine sebeb olurlardı. İşte — müzekkidin de Öyle bir hiğmeti Vakunacak, — çıkan kitapları karilere haber verecek, Bohça- c kadınların güzellik hakkında kati bir fikirleri yoktu* Esmer gibi sarışmın da, zayıf gibi tombulun da güzelliğimi sezip Sövebilirlerdi. Münekkit de öyle olacak, Bay Yaşar Nabi buyuruyor ki: “Ancak her büründüğü şekilde güzelliği sezip ortaya koyabilecek, biribirine en — zıt temayülleri müsamaha ile karşılayabile- cek karakterde ve kudretli bir — temyiz hassasıma malik olan edebiyatçılardır ki tenkit sahalarında müsbet surette çalışa bilirler.,, Her temaylilü müsamaha ile karşılayabilecek, yani kendisinin bir gü zellik telâkkisi olmıyacak.., Zaten Bay Yaşar Nabi biraz önce de şunu -buyur- muştu: “Bir ekolün, bir ideolaj'nin ve- ya muaâyyen bir zevkin esiri ve bir edi- bin hakiki — bir münekkit olamıyacı- ğgını anlamak için edebiyat tarihlerine isimleri geçmiş büyük münekkitlerin va sıflarını ve eserlerini totkik etmek kâfi- dir.,, Yani büyük münekkitler “bir eko- lün, bir ideolojinin, bir zevkin esiri,. de- ğillermiş... Elbette; hiç esiri — olurlar mu? Onları kendileri tesis ederler... Bay Yaşar Nabi karilerinin dirayeti- ne fazla güveniyor: Onların — edebiyat tarihini, hattâ tarihlerini dalma gözö- nünde, hem de jbret gözü önünde bu- landurduklarına kani, Ben de — arasıra olsun Bây Yâaşar Nabinin karilerinden olmak şerefine nailim ama dirayetim ve bilgim o kadar kuvyetli değil, Edebi- yat tarihlerine isimleri geçmiş —büyük münekkitleri düşündüm, hatırıma hep / Bölleau, Lessing, Pope, Sainte - Beüve, Remy de Gourmont gibi birer ekolün, müuayyen birer zevkin adamları geldi. Hiç şüphesiz ki bay Yaşar — Nabi öyle ufak tefek adamları — kasdetmemiştir; “vasıflarını ve eserlerini tetkik ettiği., büyük, ve caf, bohçacı ka- din münekkitler vardır, yetli ve bil gili karileti ayasına sıkışmış, — bencile yin cahil birkaç kimse elbette vardırı ne olur? bizi de tenv Y ATAÇ * , (ı)l:ııı:ıı.ığıâı.. Sınıfta kalan bir talebenin yaptıkları Eyüp orta mektebi son Bımıf taleces lerinden Mehmet evvelki gün sınıfta kaldığını anlayınca toplantı halinde bulunan muallimlerin yazına giderek ağza alınmaz küfürler sarfetmiş ve bu arada bazı nahoş hadiseler olmuştur. Mehmet cürmü meşhut mahkemesizte verilmiştir